Tarihten öğreniyoruz ki tarihten hiçbir şey öğrenmiyoruz. -Hegel |
|
||||||||||
|
Elimde tuttuğum ve okuduğum tarih dergisi Şubat 1965'e ait. Derginin ilk sayısı; dergilerin ilk sayıları hep ilgimi çeker ve mutlaka okurum. Simdiki uğraşım koleksiyonculuk ve arşivcilik. Her gün pek çok dergi ve kitapla tanışıyorum. Elimdeki derginin sayfalarını hızlı hızlı karıştırıyor ve 78'nci sayfaya geliyorum. Başlığı okuyorum: Hazret-i İsa Sakalsız mıydı? Yazının başlığının üstünde büyük puntolarla yazılan kısma gözüm takılıyor: “Antakya'da bulunan bir kâsenin üzerindeki sakalsız Hz. İsa tasvirleri Hıristiyan âlemini bir birine katmıştır.” Merakım artıyor. Daha önce, 'Da Vinci Şifresi'nde okuduğum 'Kutsal Kase,' 54 yaşındaki dergide karşıma çıkıncamerakım artıyor hızlıca okumaya başlıyorum: “1910 yılının başlarıydı. Antakya yakınlarında kuyu kazmaya çalışan birkaç Arap, birdenbire büyük bir güçlükle karşılaştılar. Salladıkları kazmalar eskisi gibi toprağa gömülüyor, aksine sert kayalara çarpıyordu. Çok geçmeden kaya sandıkları şeyin, bir mahzenin duvarları olduğu anlaşıldı.Kuyu kazmaya çalışan Araplar, farkında olmadan paha biçilmez bir arkeoloji hazinesini gün ışığına çıkarmışlardı. Bu tesadüfi keşfi duyan ilgililer, hemen oraya koştular. Burası bir kilisenin yeraltı mahzeniydi. Ele geçen çeşitli eserler arasında gümüş bir kasenin, büyük bir önem taşıdığı daha ilk bakışta anlaşılıyordu. Arkeologlar mahzenin 341 yılında Roma imparatoru Konstantin tarafından yapılan Antakya kilisesine ait olduğunu tahmin ettiler. 19 sm. Boyunda ve 15 sm. Çapında olan kâse, büyük bir titizlikle temizlenerek New York'a gönderildi. Kaliforniye İlimler Akademisi'nden Dr. G. A. Eisen yıllar süren incelemeden sonra 1923'te “The Graet Chalice of Antioch” (Büyük Antakya Kasesi)adlı bir kitap yayınlayarak, kâsenin özelliklerini en ince teferruatına kadar ortaya koydu. Kase, yahut bir başka deyişle kadeh veya maşrapa, kalın, som gümüşten yapılmış ve eski Roma usulü süssüz bir ayak üzerine oturtulmuştur. Miladın birinci yılına ait olan bu tip kaseler, zaten umumiyetle aynı karakteri gösterir. Ancak bulunan bu kasenin üzerinde İsa'nın ve havarilerinin bakartma tasviri olması, ona muazam bir arkeolojik değer sağlamıştır. Kasenin, tasvirlerin dışında kalan kısmı, baştan başa üzüm dalları ve yapraklarıyla kuşatılmış durumdadır. Bunların arasında güvercin kabartmaları, bir tavşan, bir çekirge, bir kelebek vs. de dikkati çekmektedir. Kasedeki kabartmalar arasında havarilerden 10'unun tasviri vardır. Ortada bulunun iki tasvir ise doğrudan doğruya Hz. İsa'ya aittir. HAZRET-İ İSA SAKALSIZ MIYDI? Bu eser yayınlandığı zaman Hırıstiyanlık alemi yepyeni bir gerçekle karşı karşıya kalmıştı. Çünkü, kase üzerindeki oyma resimler arasında hiç şüphesiz Hz. İsa'ya ait olarak teşhis edilen kabartma, sakalsızdı. Şekil Hz. İsa'yı bir tahta oturmuş, kollarını haç şeklinde açmış olarak tasvir ediyordu. Ayaklarının altındaki bir kartal Hıristiyanlığın dinsizliği yeneceğini gösteriyor, başının üstünde ilahi ruhu temsil eden bir güvercin uçuyordu. Kasedeki kabartmalar arasında, bazı aziz resimleri de vardı. Dr. Eisen, kasenin biçimi ve üzerindeki işçiliğin üslubuna bakarak, eserin miladi I. Yüzyılın yarılarına ait olduğu kanaatine varmıştı. Gerçekten kasenin yapılışındaki üslup 79 yılında Pompei duvarlarındaki fresklerin ve 70 yılına ait Yahudi gümüş sikkelerindeki şekillerin üslubuyla aynıydı. Kase üzerinde geniş ölçüde incelemelerde bulunan Dr. Eisen, bu konuda daha da ileri gitmiş, bu kasenin, Hz. İsa'nın havarilerle beraber yediği meşhur son yemekte kullandığı kase olabileceğini ileri sürmüştü. Bu yemekten sonra havarilerin kaseyi büyük bir itinayla saklamış olmaları gayet tabidir. Kasenin Kudüs'ün düşmesinden sonra Hıristiyanlığın merkezi olan Antakya'da bulunması da gayet tabi görülmektedir. Antakya'da bulunan kase üzerindeki yıllar süren araştırmalarıyla Hırisyanlık aleminde büyük bir hadise yaratan Amerikalı bilgin Dr. Eisen, başka bir iddiada daha bulunmuş ve kasenin kabartma kısmının sonradan ilave edildiğini ileri sürmüştür. Dr. Eisen bu iddialarında bir dereceye kadar yanılmış yanılmış olsa bile, kasenin üzerindeki kabartmalardaki Hz. İsa tasvirini Hz. İsa tasvirini yapan şahsın onu görmüş bir kimse olduğu muhakkak gibidir. Dr. Eisen'in buluşu ve iddialarına karşı, şüphesiz bazı itirazlar yükseldi. Ama eldeki delil her türlü itirazı önleyecek değerdeydi. Fakat gene de Hz. İsa'yı sakallı olarak tanımak arzusu Hıristiyanlar'in içinden silinmedi. Kaynak: Hayat Tarih Dergisi, Sayı:1 Şubat 1965
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © kemal düz, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |