..E-posta: Þifre:
ÝzEdebiyat'a Üye Ol
Sýkça Sorulanlar
Þifrenizi mi unuttunuz?..
Iþýk verirseniz, karanlýk kendiliðinden yitecektir. -Erasmus
þiir
öykü
roman
deneme
eleþtiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katýlýmý
Yazar Kütüphaneleri



Þu Anda Ne Yazýyorsunuz?
Ýnternet ve Yazarlýk
Yazarlýk Kaynaklarý
Yazma Süreci
Ýlk Roman
Kitap Yayýnlatmak
Yeni Bir Dünya Düþlemek
Niçin Yazýyorum?
Yazarlar Hakkýnda Her Þey
Ben Bir Yazarým!
Þu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm baþlýklar  


 


 

 




Arama Motoru

ÝzEdebiyat > Deneme > Toplum > MUSTAFA ESER




14 Ocak 2020
Zafer Toprak Söyleþisi - Tarih  
Tarihi doðru okumak gerek

MUSTAFA ESER


‘’Doðru bir tarih algýsý için önce yaþadýðýnýz toplumu anlamanýz gerekiyor’’


:AJJB:
‘’Doðru bir tarih algýsý için önce yaþadýðýnýz
toplumu anlamanýz gerekiyor’’
Boðaziçi Üniversitesi Haberler - Boðaziçi'nden Haberler – 5 Þubat 2018
Söyleþi: Özgür Duygu Durgun / Kurumsal Ýletiþim Ofisi
Boðaziçi’ne önemli izler býrakan hocalarýmýzdan Prof. Dr. Zafer Toprak ile yeni
kitabý ’Türkiye’de Yeni Hayat: Ýnkýlap ve Travma’’ sayesinde kampüste tekrar
buluþtuk ve ‘ravma’larýn gölgesinde geçen yaþamýndan ve akademik
kariyerinden önemli dönemeçleri dinledik...
“1914-1945 dönemi yüzyýllardýr dünyanýn kaderini belirlemiþ bir kýtanýn
kendini tükettiði bir dönemdi. Ýmparatorluklarýn çözüldüðü bu coðrafyada
kendi iradesiyle yönünü çizen tek bölge ülkesi Türkiye oldu. Cihan Harbi'ni
yitirmesine karþýn Sevr’i tanýmamýþ, direnmiþ ve Milli Mücadele'yle yeni bir
devlet kurmuþtu. Ancak baðýmlý ya da sömürge birçok ülkeye örnek olacak
Türkiye, baðýmsýzlýðý için yüksek bir bedel ödemiþti. Ülke on yýlý aþkýn
savaþlar sonucu beþeri sermayesini büyük ölçüde yitirmiþ, Milli Mücadele
2
sonunda bugünkü sýnýrlar dahilinde nüfusu 20 milyondan 12 milyona
düþmüþtü. Yeni ulus devlet yoksul bir ülke olarak yola çýkýyordu. Saðlýk
koþullarý son derece kötüydü. Anadolu insanýnýn yaþam umudu 30 yaþýn
altýna düþmüþtü. Çocuk ölümleri kimi hekimleri göre yüzde 90’a ulaþýyordu.
Geçim derdi nedeniyle çocuk düþürme kadýnlar arasýnda neredeyse bir
alýþkanlýk halini almýþtý. Yoksulluk her geçen gün fuhuþu özendiriyordu.
Ýntihar oranlarý her geçen gün artýyordu. Cumhuriyet Türkiyesi iþte bu
koþullar altýnda doðuyordu… Tüm dünyada bu tür köklü dönüþümler yer
alýrken Türkiye insaný bunalýmý çok daha derinden hissetmiþti. Bir kez koca
bir imparatorluk çökmüþ, Osmanlý insanýnýn sadakatle baðlý olduðu saltanat
ve hilafet son bulmuþtu. Cumhuriyet’in reform kaygýlarý, seküler bir yaþam
özlemi, Doðu kültür normlarýný terk edip Batý medeniyetine geçiþ süreci
savaþtan çýkan diðer ülkelere oranla Türkiye’de derinden yaþanan
uyumsuzluklara neden olacaktý. Türkiye inkýlaplarý ve toplumsal travmayý
birlikte yaþayacaktý…’’
Uzun yýllar Boðaziçi Üniversitesi Atatürk Enstitüsü’nün müdürlüðünü yapmýþ olan Emeritüs
Prof. Dr. Zafer Toprak’ýn genç Türkiye’nin sancýlý kuruluþ yýllarýný ve bu süreçte yeni
toplumsal düzeni oluþturan düzenlemelerle eþ zamanlý olarak yaþanan sosyal travmalarý konu
alan son kitabý ‘’Türkiye’de Yeni Hayat: Ýnkýlap ve Travma’’ (Doðan Kitap, 2017) Türkiye
toplumuna ve yaþadýðý deðiþim sürecine ayna tutuyor.
‘’Çaðdaþ yaþam özleminin toplumsal travmaya dönüþümünün öyküsü’’ olarak nitelenen
bu kapsamlý eser, kadýnlarýn, gençlerin, çocuklarýn Cumhuriyet’in kuruluþ yýllarý ve erken
döneminde karþýlaþtýðý sorunlarý ele alýrken uzun savaþ yýllarýnýn neden olduðu buhran ve
bunalýmlarý, yoksullukla birlikte yükselen fuhuþu, intiharlarla sonuçlanan umutsuzluðu
mercek altýna alarak bir dönemin Türkiye toplumunun fotoðrafýný çekiyor. Bugünü anlamak
adýna son derece anlamlý olan bu eser, özelikle Prof. Dr. Zafer Toprak’ýn daha önce
yayýnlamýþ olan ‘’Darwin’den Dersim’e: Cumhuriyet ve Antropoloji’’, ‘’Türkiye’de Milli
Ýktisat 1908-1918’’ ve ‘’Türkiye’de Popülizm 1908-1923’’ adlý kitaplarý ile birlikte
düþünüldüðünde günümüz Türkiye’sini anlamak adýna da önemli bir iþlev üstleniyor.
1946 yýlýnda doðan Zafer Toprak 1969'da Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi
Diplomasi ve Dýþ Münasebetler Bölümü'nü bitirdi. 1971'de Londra Üniversitesi'nde Ýktisat
Tarihi alanýnda yüksek lisansýný tamamladý. 1980 yýlýnda Ýstanbul Üniversitesi'nde doktorasýný
verdi. Boðaziçi Üniversitesi'nde 1977-2013 yýllarý arasýnda tarih profesörü olarak görev yaptý.
Tarih Vakfý'nýn kurucu heyetinde yer aldý. Zafer Toprak'ýn ''Türkiye'de Milli Ýktisat 1908-
1918'', ''Türkiye'de Popülizm 1908-1923'', ''Türkiye'de Ýþçi Sýnýfý 1908-1946'', ''Ýttihat Terakki
ve Cihan Harbi: Savaþ Ekonomisi ve Türkiye'de Devletçilik 1914-1918'', ''Türkiye'de Kadýn
Özgürlüðü ve Feminizm 1908- 1935'', ''Darwin'den Dersim'e Cumhuriyet ve Antropoloji''
baþta olmak üzere Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluþ dönemi ve erken dönem süreçlerini
kapsayan eserleri bulunuyor. Ayný zamanda önde gelen bir kitap koleksiyoneri olan Prof.
Toprak'ýn kurum tarihçiliði ve sergi küratörlüðü alanlarýnda da önemli çalýþmalarý bulunuyor.
3
1977’den itibaren 2013’e dek Boðaziçi Üniversitesi’nde görev yapmýþ olan Prof. Dr. Zafer
Toprak ile ‘’Türkiye’de Yeni Hayat’’ kitabý sayesinde kampüste tekrar buluþtuk ve
‘’travma’’larýn gölgesinde geçen yaþamýndan ve akademik kariyerinden önemli dönemeçleri
dinledik.
Hocam, siz 36 yýl Boðaziçi’nde hocalýk, idarecilik yaptýnýz ancak yaþam öykünüze
baktýðýmýzda aslýnda Boðaziçi Üniversitesi’ne gelmeniz bazý tesadüfler sonucu
gerçekleþmiþ. Aslen Ankara Siyasal Bilgiler geçmiþiniz nedeniyle orada hoca olmayý
beklerken beklenmedik biçimde hayatýnýza Boðaziçi girmiþ… Bize biraz bu öyküyü
anlatýr mýsýnýz?
Benim aslýnda Boðaziçi’ne gelmem söz konusu bile deðildi. Öncesinde Ýstanbul’da St.
Joseph’te okumuþtum, bir noktada diplomat olmak için Ankara Siyasal’a girmiþtim ve
Siyasal’da tarihe olan ilgim baþlamýþtý. Biz 1968 nesli olarak Türkiye’nin tarihi üzerine kafa
yoran, merak eden bir nesil olduk. Siyasal’da bizim sýnýftan Ýlber Ortaylý, Mehmet Ali
Kýlýçbay gibi tarihçiler yetiþti. Ýngiltere’den döndükten sonra asýl niyetim Siyasal Bilgiler’de
hoca olmaktý ama uzunca bir süre, 2,5 yýl kadar, Siyasal’a kadro vermediler. O sýrada Gündüz
Ökçün dekanýmýzdý. Beni çok severdi. Ama bir türlü kadro çýkmýyordu. Artýk bekleyecek
halim kalmamýþtý. O sýrada Boðaziçi’nden teklif gelmiþti. Boðaziçi’nde imzayý attým. Tam bir
hafta sonra Ankara’dan çaðýrdýlar kadro çýktý diye, ama artýk çok geçti.
Ancak Boðaziçi’ne gelmiþ olmaktan çok memnunum. Burada çok þey öðrendim. Daha önce
St. Joseph’ in sekiz yýllýk eðitimi bende Kýta Avrupa kültürü oluþturmuþtu. Ýngiltere’de
yüksek lisans yapmama raðmen Anglo Sakson dünyaya açýlmam Boðaziçi Üniversitesi
sayesinde oldu. Kolay da olmadý; çünkü o sýralarda Humanities dersi, ki ders BTS’de
verilirdi, bütün birinci sýnýflar gelirdi. Düþünün, ilk defa ders vereceksiniz hayatýnýzda ve
karþýnýzda 400 kiþi var. O da yetmiyor, bölümün hocalarý da en önde oturuyorlar. Yani bir
nevi sýnava girer gibisiniz. Rektörümüz Aptullah Kuran, bölüm hocalarý Metin Kunt, Engin
Akarlý, Heath Lowry, Günhan Danýþman, Arda Denkel de katýlýrdý bu derslere. O dönemlerde
tüm üniversiteye servis dersleri veriyorduk. Humanities dýþýnda Avrupa Ekonomik ve
Toplumsal Tarihi gibi bir ders de veriyordum.
O yýllarda epey velut bir yazardým. Çok sayýda makalem yayýnlanýyordu. Bu sayede
doçentliðimle doktoram arasýnda sadece bir yýl olmuþtur.
Travmalarýn içinden geçen bir kuþaða mensup olmak
Siz Boðaziçi’ne geldiðinizde sene 1977. Türkiye 12 Mart’ý yaþamýþ ancak 12 Eylül
kapýda. Ve Boðaziçi Üniversitesi dönüþüm sürecinin ilk evresinde. Biraz dönemin
manzarasýna dair konuþabilir miyiz?
Bizim neslin ayný zamanda Boðaziçi Üniversitesi’nin kurucu nesli olduðunu görürsünüz.
Boðaziçi Üniversitesi’nden geldiðim 1977 yýlýndan emekli olduðum 2013 yýlýna dek kurucu
rektörümüz Aptullah Kuran baþta olmak üzere Boðaziçi’ndeki tüm rektörlerle çalýþtým.
1992’de Atatürk Enstitüsü Müdürü oldum. Dolayýsý ile 20 küsur yýl da üniversitenin
senatosunda yer aldým.
Biz engebeli dönemleri aþmýþ bir nesiliz. Kiþisel tarihimden örnek vermek gerekirse;
çocukluðumdan itibaren üç önemli askeri darbe gördüm. Belki ilki deðil ama özellikle 12
Mart 1971 ve 12 Eylül 1980 yaþamýmýzda epey kýrýlma noktalarý oluþturdu. Yine de çok
4
büyük darbeler yediðimi söyleyemem. 12 Mart’ta þansým yurtdýþýnda (Ýngiltere’ye yüksek
lisans için gitmiþtim) oluþumdu. Ankara Siyasal’ý bitirip yurtdýþýna gitmiþtim. Fakat benim
öðrencilik yýllarýma mensup olanlarýn bir kýsmý aralarýnda Mesut Yýlmaz, Hasan Celal
Güzel’in de olduðu bazý isimler, daha sonra iktidarýn baþýna geçtiler. Öte yandan bizim neslin
diðer bir kesimi daðlarda telef oldu. Böyle bir nesiliz. Tabii bu çok travmatik bir durum.
12 Eylül de yine travmatik bir dönemden geçtik. Barýþ Derneði vesilesiyle ve Öðretim Üyeleri
Derneði ile iliþkili olarak Selimiye’de iki kez sorguya çekildim. Sorgu sýrasýnda Boðaziçili
olmamýn getirdiði avantajý yaþadým. Sorgu basbayaðý küfürle baþlamýþtý. Ýlk anda psikolojik
bir çökertme uyguluyorlar. Ama Boðaziçi’nde hoca olduðumu söylediðimde hava deðiþti.
Dolayýsýyla, biz bu aþamalardan geçtik ve travma hayatýmýzýn adeta bir parçasý oldu.
Ayný günlerde Boðaziçi’nde hoca olan Binnaz Toprak ile evliyim, kýzýmýz Ayþe doðmuþ. Ben
doktoraya baþlarken ayný zamanda Boðaziçi’ne lecturer olarak iþe baþlamýþtým. O koþullarda,
1980’in Aralýk ayýnda doktora tezimi bitirdim ve ayný tarihlerde babam vefat etti. O
zamanlarda çok genciz tabii ve böyle zor zamanlarda adrenalininiz yüksek oluyor. Belki de bu
sayede bu zor þartlarýn üstünden gelebiliyorduk.
‘’Koleksiyonerliðim sayesinde kitaplarýmý evimden çýkmadan yazýyorum’’
Belirttiðiniz gibi çok sayýda makale yazdýðýnýzý biliyoruz, hatta Academia. edu’nun en
üretken yazarlarýnýn baþýnda geliyorsunuz. Üniversite dýþýna dönük çalýþmalarýnýzdan
bahsedelim dilerseniz…80 darbesi bir açýdan sizin üretkenliðinizi kamçýladý diyebilir
miyiz?
Ýngiltere’den Türkiye’ye döndükten sonra 1977’de Toplum ve Bilim dergisini kurmuþtuk
Asaf Savaþ Akat ve Sencer Divitçioðlu ile birlikte. Ama dergi ilk çýkmaya baþladýðýnda
basacak yazý bulmakta zorluk çekiyorduk. Böyle olunca kaleme kuvvet ilk makalelerimi
yazdým. Toplum ve Bilim’e baktýðýnýzda zaman içerisinde en çok makale katkýsýnda bulunan
isim ben olmuþumdur. Beni mutlu kýlan Toplum ve Bilim’in bugün hala yayýn hayatýna
devam eden akademik bir dergi oluþudur. Kýrk yýlý geride býraktý. Yine o dönemde her ne
kadar üyesi olmasam da Ýþçi Partisi’yle dirsek temasým vardý. Yine 1977 yýlýnda Ýþçi
Partisi’nin Yurt ve Dünya adýnda akademik bir dergisi çýkmaya baþladý. Oraya da müstear
isimle, makaleler yazdým. O yazdýklarým bugün hala literatürde temel referans makaleleri
olarak kabul edilir. Böylece daha doktoramý almadan çok sayýda makale yazdým ve yazýya
alýþtým. Ben çok hýzlý yazan bir insaným. Yazý konusundaki üretkenliðimin en önemli
sebeplerinden biri benim ayný zamanda bir kitap koleksiyonörü oluþumdur. Örneðin bu son
kitabýmý, Türkiye’de Yeni Hayat’ý kapalý devre, evden çýkmadan, herhangi bir kütüphaneye
baþvurmadan yazmýþ bir insaným. Bütün kaynaklar elimin altýnda. Bu da yazý tempomu çok
yükselten bir faktördür.
12 Eylül sonrasýnda üniversitede kalacak mýyýz gidecek miyiz, belli deðildi. 1402’lik hocalar
oldu biliyorsunuz. O nedenle bizim bir ayaðýmýz dýþarýda oldu. Ben de bu yüzden farklý
projelere yöneldim. Yurt Ansiklopedisi gibi birtakým ansiklopediler çýkarmaya ve ayný
zamanda kurum tarihçiliði yazýmýna ve sergi küratörlüðüne baþladým. Bütün bunlar uzun
yýllar bir arada gitti. 12 Eylül’ün baský ortamý olmasa akademik kariyer ile yetinmek
durumunda kalacaktýk ancak ekonomik koþullar bizi dýþarýda baþka iþler yapmaya mecbur
kýldý. Yaptýðým diðer çalýþmalar sipariþ üzerine yapýlsa da aslýnda akademik türde çalýþmalar
oldu. Örneðin bir Anadolu Sigorta kitabýna baktýðýnýzda Türkiye’de sigortacýlýðýn geliþimini
5
görürsünüz. Her biri en az 1- 1,5 yýlda yazýlmýþ kitaplardýr ve Türkiye’de hiç ele alýnmamýþ
konular olduðunu görürsünüz.
Tarih Vakfý’nýn kurucusuyum. Biz Tarih Vakfý bünyesinde de bu tür kurumsal çalýþmalar
yaptýk. Daha önce, Yurt Yayýnlarý’ný kurmuþtuk. Üniversitelerden pek çok insan tasfiye
edilmiþti ve akademik dünya çökmek üzerelerdi. Biz de üniversitelere alternatif bir yayýn
etkinliðinde bulunmaya karar verdik ve Ankara’da Yurt yayýnevini kurduk. Çaðlar Keyder,
Þevket Pamuk, Korkut Boratav gibi isimlerden kitaplar Yurt yayýnevinin ilk dönemlerinde
çýkmýþtýr. Örneðin Mete Tunçay’ýn ‘’Türkiye’de Tek Parti’’ adlý kitabý bizim ilk kitabýmýzdý.
Ardýndan benim ‘’Türkiye’de Milli Ýktisat’’ kitabým çýktý. Bir noktada üniversite dýþýnda bir
literatür oluþturmak gerekiyordu. Biz bu anlamda çok önemli kitaplarý okurlarla buluþturduk.
Tarih Vakfý baktýðýnýz zaman tarihçiliðimize çok önemli katkýlarda bulunmuþtur. Hatta bu
katkýnýn Türk Tarih Kurumu’na kýyasla daha fazla olduðunu söylemek mümkün. Sözlü tarih,
historiyografi gibi kavramlarý ilk defa biz tanýttýk. Türkiye’nin en kaliteli sosyal ve beþeri
bilim yayýn ekibini kurmuþtuk. Aslýnda biz o birikimle Tarih Vakfýný kurmuþtuk. Vakýf
kurulurken Yurt yayýnlarýnýn bu kitap stoklarý vakýf kurmak için gereken sermayeyi oluþturdu.
Bugün bildiðiniz gibi yayýnevi Tarih Vakfý Yurt Yayýnlarý olarak hayatýna devam etmekte.
Türkiye’ye çýkan kitaplarýn neredeyse yüzde 50-60’ý tarih kitaplarýdýr. Neredeyse herkes
tarihle ilgilidir
‘’Boðaziçi Üniversitesi Tarih Bölümü hiçbir zaman tarihe dar kalýplarla bakmadýðý için
alanýnda öncüdür’’
Biraz bu konunun üzerinde durabilir miyiz? Tarihin, bazý tarihsel olaylarýn zaman
zaman araçsallaþtýrýlmasý, daha kaba bir tabirle gerektiðinde ‘propaganda’ malzemesi
haline getirilmesi ülkemizde çok da alýþýlmadýk durum deðil. Tarihle aramýzda neden
böyle sorunlu bir iliþki var, nasýl deðerlendiriyorsunuz?
Tarih konusunda, daha çok devletin hizmetinde, devletin söylemini genç nesillere aktarmakla
yükümlü bir ‘’bilim’’ olduðu yönünde bir algý söz konusu. Ulus devletin inþa sürecinde bir
ölçüde buna ihtiyaç olmuþtur ama bu algýyý aþabilmek gerekir. Tarih söz konusu olduðunda
olgularý yorumlamaktan çok anlamaya yönelik bir bakýþ açýsýna aðýrlýk vermemiz gerekir.
Toplumu anladýðýmýz ölçüde geleceðe dönük saðlam adýmlar atabiliriz. Fakat sadece
yorumlamakla yetinirseniz Türkiye’yi, yaþadýðýnýz toplumu anlamakta zorlu çekersiniz.
Biz Türkiye’de olaylarý tarihselleþtiremiyor ve bir türlü geçmiþle barýþamýyoruz. Her türlü
geçmiþi araçsallaþtýrabiliyor ve bunu deyim yerindeyse birtakým insanlara ‘’yutturabiliyoruz’’.
Günlük siyaseti de tarihsel birtakým verilerle ve tamamen algýlarla anlama çabasý içindeyiz.
Oysa biraz daha serinkanlý bakmak gerekiyor. Saðlýklý bir tarihsel bilgi olabilmesi için yavaþ
da olsa bu alanda bazý kýmýldanmalar var. Ben çok sýk Anadolu’ya gidiyorum. Anadolu
üniversitelerinde çok düzgün tarih çalýþmalarý yapýldýðýný görüyorum ve bu nedenle kötümser
deðilim bu konuda. Ancak kurumsal baðlamda, zihniyet deðiþikliðine gitmek gerektiðini de
düþünüyorum. O da zaman içinde olacaktýr.
Bu anlamda Türkiye’deki en iyi tarih bölümünün Boðaziçi Üniversitesi’nde olduðunu
söyleyebilirim rahatlýkla. Zira Boðaziçi Tarih bölümünün önemli bir boyutu misyonerliðe
soyunmamýþ olmasýndan gelir. Burada tarafgirlik yaparak söylemiþ olayým; açýk farkla
Boðaziçi Tarih kendi alanýnda öncü bir iþlev görmektedir. Boðaziçi Tarih bölümünde dar
anlamda bir tarih bakýþý olmamýþtýr. Arkeoloji, sanat tarihi gibi farklý disiplinlerden ilgilenen
akademisyenleri de kapsar. Dolayýsýyla interdisipliner yapý Boðaziçi’nde epey yol kat
6
etmiþtir. Elbette daha da iyi olabilir, daha fazla disiplinlerarasý bir yapý kurulabilir. Hali
hazýrda Koç Üniversitesi’nde baþýnda olduðum yüksek lisans programlarý içinde mevcut olan
Comparative History and Society programý benzeri ortak programlar oluþturulabilir. Örneðin,
Boðaziçi Üniversitesi bir Kadýn Araþtýrmalarý veya bir Toplumsal Cinsiyet Araþtýrmalarý gibi
alanlarda araþtýrmalarýn yapýlabileceði çok ideal bir yer olmaya hala devam ediyor. Ancak her
bölümün belirli bir alaný var ve oradan çok fazla dýþarý çýkýlmýyor. Oysa bugün artýk dünyada
toplumsal cinsiyet ve queer araþtýrmalarý gibi çalýþmalar yapýlýyor. Biz o konularda çok cesur
deðiliz sanýyorum. Ancak þunu da unutmamak gerekir ki, Boðaziçi Üniversitesi Türkiye’nin
en düþük bütçeli kamu üniversitelerinden biri. Bunun getirdiði darboðazlar da söz konusu.
Buna raðmen altyapý yatýrýmlarýna devam ediyor. Bugün bütçesine oranla Türkiye’de en geniþ
kütüphane yatýrýmý olan üniversite Boðaziçi’dir.
Boðaziçi’nde ayrýca üst yönetim ile akademiya arasýnda her zaman çok uyumlu bir yaþam
oldu. Bunun avantajlarýný ben de yaþadým. Boðaziçi bu açýdan küçük üniversite olmanýn
faydalarýnýn hala yaþanabildiði bir ortam sunuyor.
‘’Geçmiþle barýþmak için önce tarihsel koþullarý anlamak gerekiyor’’
Hocam, akademik dünyaya katkýlarýnýza da deðinelim. Kitaplarýnýz genellikle 1908 ve
izleyen yýllarý konu alan, Türkiye Cumhuriyeti tarihinin belki de en önemli süreçlerine,
kuruluþ temellerine odaklanýyor. Bu odaðý nasýl seçtiniz diye devam edelim…
Daha doktora aþamasýnda Cumhuriyet’i bir ölçüde geçmiþiyle barýþtýrma giriþiminde
bulundum diyebilirim. Meþrutiyet’in bir noktada Cumhuriyet’in temellerinin
oluþturulmasýnda önemli bir iþlevi olduðunu yazmak gereði duydum. Örneðin Türkiye’de
Milli Ýktisat kitabýmýn böyle bir iþlevi oldu. Milli Ýktisat kitabýmda söylenenlerin özü,
Cumhuriyet’in inþa sürecinde uygulanan ekonomik modeli de belirledi. O yüzden 1982’de bu
kitabý yayýnladýktan sonra Cumhuriyet iktisat tarihi 1908’e çekildi. Korkut Boratav gibi
iktisatçýlar Türkiye ekonomisini bu tarihten itibaren anlatmaya baþladýlar. Kitaplarýmda
Cumhuriyet’in temellerini ve kuruluþ sürecinin hep bir continuity & rupture (süreklilik ve
kýrýlma) süreçleriyle birlikte anlatýlmasý gerektiðini düþündüm ve tarihin bu diyalektik
yapýsýný vurgulamak benim en önemli çabalarýmdan biri oldu.
Öte yandan, 1908 yani Jöntürk Devrimi siyasi olarak bir kýrýlma noktasýydý ama ayný zamanda
Türkiye’de toplumda köklü deðiþimlerin yaþandýðý bir süreci baþlattý. 1908-1938 dönemini
kapsayan 30 yýllýk süreç bugünü anlamak bakýmýndan önemli. Kitaplarýmda bu noktaya
özellikle eðildim. Bu bir þekilde, bugünün iktidarýnca uzun süre göz ardý edildi. Daha çok Ýlk
Meclis dönemine odaklanýldý. Ancak þimdi daha toleransla yaklaþýlýyor ve Cumhuriyet’in
kuruluþ evresine daha nesnel kaygýlarla bakýlabiliyor. Zira devlette devamlýlýk vardýr ve bu
anlamda bazý dönemlerle barýþýlmasý gerekir. Örneðin Ýnönü’yü dýþlayarak bir yere
varamazsýnýz. Bugün eðer çok partili bir düzen varsa, Türkiye II. Dünya Savaþý’na
girmemiþse bunlar Ýnönü sayesinde olmuþtur.
Ýki Dünya Savaþý arasý dönem dünya tarihi açýsýndan da çok farklý bir evredir. Bu dönemde
Türkiye’de otoriter bir rejim vardýr ama o günkü koþullarýn gereðidir bu. Otoriter rejimi
elbette savunmuyorum ama tarihsel koþullar bunu gerektirmiþtir. Ülkede okuma yazma oranýn
yüzde beþ olduðu bir dönemde tek dereceli genel seçim yapýlmasýnýn anlamlý olup olmadýðýný
sorgulamanýz gerekir. Demokrasi dendiðinde salt siyasal demokrasiyi anlamamak
lazým. Demokrasi daha geniþ bir perspektifle ele alýnmalýdýr. Ýnsanlarý o seçim sandýðýna
götürmek, Medeni Kanun’un kabulü, kadýnlara seçme ve seçilme hakkýnýn verilmesi de
7
demokrasinin bir parçasýdýr. O nedenle ‘’Tek Parti döneminde demokrasi yoktu’’ demek
bence önemli ölçüde haksýzlýk olur.
Siz halen Koç Üniversitesi’nde öðretim üyeliðine devam ediyorsunuz ancak Boðaziçi ile
baðlarýnýz tüm sýcaklýðýyla sürüyor. Hatta haftanýn çoðu günü sizi kampüste bir
konferans verirken, bir etkinlikte konuþmacý olarak görüyoruz. Son olarak, Boðaziçi
Üniversitesi ile duygusal baðýnýz üzerine neler söylemek istersiniz?
Evet, ben þu sýrada Koç’ta tarih doktora programýnýn kuruluþunda görevliyim. Beþ yýllýk bir
sözleþmem var. Ama Boðaziçi’yle olan iliþkimi hiç kesmedim. Hâlâ Atatürk Enstitüsü’nde
doktora öðrencilerini yeterlilik sýnavýna hazýrlýyorum. 41 yýlý geride býraktým. Yaþamýmýn
yarýsýndan fazlasý Boðaziçi’nde geçti. Bu tabii duygusal bir bað oluþturuyor. O kurumla
özdeþleþiyorsunuz bir ölçüde. Ben her zaman Boðaziçi’nde huzur buldum. Her zaman
Boðaziçi’nin özgür havasýný soludum. Bu Türkiye’nin en buhranlý dönemlerinde bile beni
iyimser kýldý. Her zaman yarýna umutla bakmama neden oldu.
Boðaziçi Türkiye’nin en seçkin kuruluþlarýndan biri. Bunu yönetimiyle, idari personeliyle,
hocalarýyla ve de öðrencileriyle birlikte saðladýk.
Söyleþi: Özgür Duygu Durgun / Kurumsal Ýletiþim Ofisi
Fotoðraflar: Kenan Özcan
Tarih: 05 Þubat 2018



Söyleyeceklerim var!

Bu yazýda yazanlara katýlýyor musunuz? Eklemek istediðiniz bir þey var mý? Katýlmadýðýnýz, beðenmediðiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düþündüðünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazýlarý yorumlayabilmek için üye olmalýsýnýz. Neden mi? Ýnanýyoruz ki, yüreklerini ve düþüncelerini çekinmeden okurlarýna açan yazarlarýmýz, yazýlarý hakkýnda fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloða geçebilmeliler.

Daha önceden kayýt olduysanýz, burayý týklayýn.


 


ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.

Yazarýn toplum kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Kelimeler Kavramlar - Ýnsan Anlatan Bir Kelimedir
Kelimeler Kavramlar - Akýl Cehalet

Yazarýn deneme ana kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Ýslam Felsefesi - Ýslamýn Felsefesi - Müslümanýn Felsefesi
Selefiler - Reformcular
Kelimeler Kavramlar - Reform - Ýslamda Reform
Kelimeler - Kavramlar - Oryantalistler
Amatör Yazarýn Çilesi
Yaratýcý - Yaratma
Kelimeler Kavramlar - Kelam Ýlmi
Elfaz - I Küfr
Kelimeler - Kavramlar - Ýbni Teymiyye
Kelimeler Kavramlar - Mümin - Müslüman - Veli

Yazarýn diðer ana kümelerde yazmýþ olduðu yazýlar...
Bereli 30 [Roman]
Bereli 25 [Roman]
Bereli 33 Final [Roman]
Bereli 28 [Roman]
Bereli 32 [Roman]
Bereli 19 [Roman]
Bereli 31 [Roman]
Bereli 20 [Roman]
Bereli 21 [Roman]
Bereli 29 [Roman]


MUSTAFA ESER kimdir?

50 YAÞINDAYIM. MEMURUM. ÝKÝ ÇOCUÐUM VAR.

Etkilendiði Yazarlar:
HERKESTEN VE HÝÇ KÝMSEDEN


yazardan son gelenler

 




| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk

| Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim Yapým, 2024 | © MUSTAFA ESER, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr.
Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz.