..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Ağlamak da bir zevktir. -Ovidius
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Roman > 1. Bölüm > Esin Yardımlı




21 Şubat 2003
Kitap Kahramanı  
Esin Yardımlı
‘Ben bir kitap karakteriyim.’ dedi adam. ‘Yazılmaya başlanmış, kurgusu olan ama bitmemiş bir romandaki tiplemelerden biriyim yani. Benim gibiler dünyada çoktur. Ya tekrar kitaplara dönmeye çalışırlar...’ Selçuk ve bana baktı..


:GCHG:



‘Benim gördüğümü siz de gördünüz mü?’ diye sordu Selçuk. Burcu ve ben kafalarımızı sallayarak karşılık verdik.
‘Bir kediyle konuşabiliyor..’ dedim
‘Konuşmuyor...’ dedi Selçuk ‘Telepati kuruyor.’
‘N’apıyorsa yapıyor işte!’ dedi Burcu. ‘Kedi yanından geçen kuşa dikkat bile etmedi.. Üstelik adamın tek yaptığı şey hayvana bakmak!’
Üçümüz de şaşkın şaşkın adamın oturduğu masaya bakıyorduk. Bir kafedeydik ve dışarda oturuyorduk. Adam ise hemen yan masada oturuyordu. Cumartesiydi. Az önce sinemadan çıkmıştık. Şimdiyse sıkıntıdan patlıyorduk.
Olan olmuştu ve adam üçümüzün de dikkatini çekmişti. Deminden beri bu kediyle bakışıp duruyordu. Üstelik adamın elinde yiyecek ya da içecek bir şey yoktu. Yani kedinin de bu olaydan bir çıkarı yoktu. Ve işte.. Tam o sırada kedinin önünden irice, besili bir serçe geçmişti. Ama kedi takmamıştı.. Ki bana kalırsa bu kedi ya vejteryandı ya da adamla ‘bakışmaya’ o kadar dalmıştı ki serçeyi fark etmemişti..
‘Mükemmel be!’ dedi Selçuk. ‘Adamın yerinde olmak isterdim... Düşünsene! Bir kediye bakıyorsun ve kedi yanından devasa bir kuş geçse bile sana bakmayı sürdürüyor..!’ Ona tip tip baktım ve bu bakışım susması için yetti. Ama Selçuk o kadar yüksek sesle konuşmuştu ki adamın yanındaki masada oturan tipler bile söylediklerini duymuştu. Ve adam kediyi bırakıp bize bakmaya başladı...
 
Adamın bize nasıl baktığını anlatmadan önce kim olduğumuzu açıklamayı düşünüyorum, sevgili okurum.. Adım Aslı... 13 yaşındayım. Selçuk da benimle aynı yaşta. Kendimizi dünyanın en yakın arkadaşları olarak görmüşüzdür hep. Ki belki öyleyizdir de! Aynı apartmanda oturuyoruz. Doğum günlerimiz arasında bir hafta var. Şimdiye kadar okullarımız, sınıflarımız, zevklerimiz, arkadaşlarımız hep aynı olmuştur...
Bir de Selçuk’un ablası Burcu var. O da hep bizimle beraber takılır. 15 yaşında olduğu için onunla beraberken her yere gidebiliriz. Çünkü anne babalarımız Burcu bizden kat kat kat büyükmüş gibi düşünür ve bize o yanımızdayken her yere gitme özgürlüğünü verirler. Burcu da bizimle beraber dolaşmayı yaşıtlarıyla duvarlarda oturup gevezelik etmekten daha çok sever. Bütün bunların dışında biraz da gitar çalar ama bunun konuyla pek bir alakası yok...
Ailelerimiz konusunda anlatacağım pek bir şey yok. Çünkü anlatacağım şeyin onlarla bir ilgisi yok. Asıl olay sadece üçümüzü ilgilendiriyor. Bu yazıyı okuduğun için bir de seni tabii, sevgili okurum..
 
Adamın bize baktığını fark edince endişelendim. Çünkü bu bakışlar bakmaktan başka şeyler de yapıyordu sanki... Ve bir anda sanki karşımdaki tip benimle telepati kurdu. Aklımdan şu sözcükler sırayla geçmeye başladı:
‘Farkettiğinizi biliyorum.. Kim olduğunuzu ve nasıl insanlar olduğunuzu tahmin edebiliyorum.. Çaktırmayın.. Bana öyle tip tip bakmayın.. Yardımınıza ihtiyacım var.. Sizi bulacağım...’
Aynı anda üçümüz birden birbirimize bakmaya başladık.
‘Benim düşündüğümü..’ dedi Selçuk.
‘Ya da duyduğumu..’ diye ekledim.
‘Siz de duydunuz mu?’ diye tamamladı Selçuk. Burcu ikimize birden bakarak ‘Kalkalım buradan.’ dedi. Başımızı salladık. Ve kalkıp hızlı adımlarla uzaklaştık. Öyle ki yan masada oturan tiplerden bazıları, bizim kolalarımızı içip paralarımızı ödemeden kalktığımızı düşünerek arkamızdan laf etti.
Yüksek Kaldırım’dan koşaradım İstiklâl Caddesi’ndeki Tünel’in girişine çıktık ve orada bir kaldırım kenarına oturduk.
‘Nasıl yaptı bunu?’ diye sordu Burcu nefes nefese.
‘Hayvana n’aptıysa bize de onu yaptı. Hayvan onu nasıl dinlediyse, biz de onu öyle dinledik... Aklımızla.’ dedim.
Yardımınıza ihtiyacım var.. Sizi bulacağım...’ diye sesi taklit etti Selçuk dalgın dalgın. ‘Ne konuda ona yardım edebiliriz ki?’
‘Hiçbir fikrim yok..’ dedim. ‘Adam bizi takip edecek, Burcu... Burada durup beklemek en iyisi..’ Bir yandan da kalkıp gitmeye yeltenen Burcu’yu pantolonunun paçasından tuttum.
O sırada Selçuk kalabalığın ortasından uzun boylu bir adamı gösterdi. İlk gördüğümüz tip bu değildi ama o tip kadar da tanıdık geliyordu. ‘Bu o’ dedi Selçuk. ‘Bakışlarından anladım... Sanki insan değilmiş gibi bakıyor... Ama o nasıl bir insan olamaz? Görüntüsü... Ama görüntüsü nasıl değişti?’
‘Sonra açıklarım...’  dedi içimden bir ses..
‘Sonra açıklarsın da..!’ dedim yüksek sesle. ‘Biz şimdi merak ediyoruz!’
‘Neyi?!’ diye sordu Burcu.
‘Duymadın mı?’ diye sordu Selçuk.
Ben de ‘Düşünmedin mi?’ diye ekledim. Anlaşılan adam kimin neyi merak ettiğini anlayabiliyordu. Hımm... Karşımda düşüncelerimi okuyabilen birinin durması pek hoş değildi doğrusu...
Yanımıza geldiği sırada üçümüz de adama tip tip bakıyorduk. Adamın yüzü yaklaşırken gerçekten garip bir şekilde gençleşti. Bizim yanımıza geldiğinde en fazla yirmi beş yaşında gibi görünüyordu. Tıpkı kafede onun ilk gördüğümüz zamanki gibi... Ama tanrı aşkına, nasıl değişmişti bu tip? Kafam karışmaya başlamıştı...
Kaldırım kenarına, Selçuk’un yanına oturdu. Selçuk’un bana doğru gerilediğini hissettim. Adam hiç de kötü biri gibi gözükmüyordu ama yine de ben de Burcu’ya doğru gittim. Telepati kurabilen, düşüncelerimizi okuyabilen ve tahminimce istediği kılığa girebilen biri olan bu adama çatmak istemiyordum.
O adamdan çıkacağını hayal bile edemediğim kadar sakin bir sesle üçümüze de ‘Selam’ dedi. Otomatik olarak cevap verdim. Bir yandan da adama soru soran gözlerle bakıyordum.
‘Kimsin sen?’ diye sordum. ‘Ve ne konuda bizden yardım istiyorsun?’
‘Ve bizi nasıl tanıyabildiğini..’ dedi Selçuk.
‘Ya da tanıyabileceğini...’ diye ekledim.
‘Tahmin edebiliyorsun?’ diye sordu Selçuk.
‘Teker teker sorun’ dedi adam. ‘Birincisi size kim olduğumu söyleyemem çünkü ben de tam olarak kim olduğumu bilmiyorum..’
‘Bak...’ dedi Burcu. ‘Eğer Bakırköy Hastanesi’ne gitmek istersen...’
‘Beni öyle bir tip sanmayın.’ dedi adam. ‘Kim olduğumu bilmiyorum çünkü henüz canlandıracağım bir karakterim yok.’
‘Silik tipin tekisin desene?’ dedim. Güldük. Adam da güldü. Ama takmadığı kesindi.
‘Silik bir tip değilim.’ dedi adam. ‘Yardım etmeniz gereken konuya gelince... Kitap okumayı sever misiniz?’
‘Hem de çok!’ dedim.
‘Severim işte..’ dedi Selçuk.
‘Eh..’ dedi Burcu.
‘Güzel..’ dedi adam. ‘Hiç yoktan iyidir. Sizi nasıl tanıdığıma gelince..’
‘Ama bu sorduğun soru n’alaka?’ diye sordum
‘Daha sonra anlarsın.’ dedi adam. ‘Sizi nasıl tanıdığıma gelince..’
‘Bizi çok iyi tanıyorsun, çünkü sen bir ajansın...’ dedi Burcu. ‘Düşünceleri de okuyabilen bir ajan...’
‘Şu siyah giyen adamların dünyaya getirdiği bazı uzaylılardansın?’ dedi Selçuk sırıtarak. Ona bakıp gülümsedim. Göz kırptı. Şimdi (Men In Black’ın Tr’cesini hatırlayamıyorum...) Men In Black II’dan çıkmıştık ve anlaşılıyordu ki Selçuk henüz filmin havasından çıkamamıştı.
Tahminlerinin yanlış olduğu kesindi. Bütün bu olay bana fazla inanılmaz geliyordu. Bir tahmin yürüterek kafamın daha da allak bullak olmasına engel olmak için sadece yanıtları bekledim.
‘Ben bir Kitap Karakteri’yim.’ dedi adam. ‘Yazılmaya başlanmış, kurgusu olan ama bitmemiş bir romandaki tiplemelerden biriyim yani. Benim gibiler dünyada çoktur. Ya tekrar kitaplara dönmeye çalışırlar...’ Selçuk ve bana baktı... ‘Benim gibi.. Ya da burada telepati kurabilen, gölgesi olmayan, yaşlansa da ölmeyen ya da yaşlanmayan bir insan olarak kalırlar.’
Adam üçümüzü de baştan aşağı süzüyordu. İnanmamızı beklemediği yüzünden okunuyordu. Selçuk da inanmamıştı, Burcu da.. Ben de... İnanmamıştım... Sanırım.. Aslında sanırım adama şimdiye kadar kimse inanmamıştı... Ama yine de...
‘Yani..’ dedi Selçuk. ‘Sana inandığımı söyleyemem ama sen şu anda adı, kişiliği ve bazı normal insanlara özgü özellikleri... yani gölgesi falan...’
‘Olmayan bir insanım’ dedi adam. ‘İnsanım’ derken komik bir vurgu yapmıştı. Anlaşılan ne olduğundan gerçekten bizim kadar kuşkuluydu.
‘Bizden istediğine gelince..?’ dedim soru sorarcasına.
‘Ve sizden istediğim şeye gelince...’ dedi adam. Düşünceli bir şekilde başını salladı. ‘Bazı Kitap Karakterleri burada kalıp soluk alamadan yaşamanın en güzel şey olacağını düşünür... Asla ölmemek, istediğin karakteri canlandırabilmek... Gerçekte bir insanken, burada doğaüstü bir varlık gibi dolaşmak...’ yine durdu. Uygun kelimeleri kafasında seçiyor gibi gözüküyordu. ‘Ben o tarz Kitap Karakterlerinden değilim. Ait olduğum dünyaya dönmeyi burada yaşamamaya tercih ediyorum. Orada bir ölümlü olsam bile, soluk almak istiyorum...’ yüzüne boş boş baktığımızı fark edince durdu. ‘Dediklerimi anladınız, değil mi?!’
‘Evet de...’ dedim. ‘Sen ne istiyorsun, onu anlayamadık...’
‘Sizden içine girip bir karakteri canlandırabileceğim bir roman bulmanızı istiyorum. Ama bunun nasıl olacağı ve kitapta nasıl kalabileceğim konusunda hiçbir fikrim yok!’ diye sözünü tamamladı adam yarı ciddi bir öfkeyle.
‘Baksana... adam?’ dedi Burcu. ‘Senin bizi işletmediğini nereden bilelim?’
Adam ona tip tip bakmaya başladı. Bakarken gözünün üzerinde bir gözlük belirdi. Boyu kısaldı ve üzerindeki giysilerin renkleri ve biçimleri değişti. Saçlarının da rengi de bir anda değişti ve boyları uzadı. Adam şu anda tam bir metalci gibi görünüyordu. Daha önce kafede gördüğümüz, daha sonra yolda yürürken o olduğunu fark ettiğimiz ve az önce konuştuğumuz üç adamın birbirinden farklı olmasını şimdi açıklayabilmiştim. O sırada gözlerim adamın ayakkabılarına kaydı ve... Gerçekten de adamın gölgesi yoktu!
Sanırım Selçuk da bu durumu farketmiş olacak ki biraz daha gerilediğini hissettim. Gerçekten de yanında gölgesi olmayan bir ‘insanın’, her an değişebilen ve hayal ürününden başka bir şey olmayan bir varlığın olduğunu düşünmek garipti. Adam konuşmaya başladığında görüntüsü normale dönmüştü:
‘İstesem şu anda bir dev, bir zebra ya da Superman olabilirim. Ama yapmıyorum. İnsanlar tarafından fark edilmek istemiyorum. Gerçek bir insan değilken burada kalmak istemiyorum. Bir kitaba girmek istiyorum. Anlatabildim mi?’ dedi adam Burcu’ya.
Selçuk iyice bana yaklaştı. Elimle sırtını sıvazladım. Bayağı korkmuş görünüyordu. Ben de korkmuştum sanırım... Adam sordu:
‘Var mısınız?’
Başımı salladım. Selçuk da kafasını oynattı. Burcu’dan da boğuk bir ‘Evet’ çıktı.
Adam doğruldu ve ‘Güzel...’ dedi. O sırada sordum.
‘Şey.. baksana adam?’ dedim.
‘Evet?’ dedi adam.
‘Senin.. adın ne?’ diye sordum.
Adam biraz bekledi.. Zannedersem düşünüyordu...
‘Adam!’ dedi.
Dördümüz de güldük.
 
Not: Eğer bu romanın diğer bölümlerini okumak isteyecek olursanız An Yayıncılık'dan çıkmış olan Kitap Kahramanı adlı kitabı alabilirsiniz!
:)



Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.


Yazarın roman ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
Gelecekten Dönüş... Giriş

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Düş [Şiir]
İlkler... [Şiir]
Buzul Çağı [Şiir]
Nokta [Şiir]
Öğrendim Ki, Kleopatra Hiç Bir Zaman Kleopatra Değilmiş... [Öykü]
Bir Öykü [Öykü]
Kül [Öykü]
Aslında Sevimli Yaratıklar [Öykü]
Prenses ve Ejderha..! 1. Bölüm [Öykü]
Kedix ve Köpex [Öykü]


Esin Yardımlı kimdir?

. . .

Etkilendiği Yazarlar:
Gördüğüm, tanıdığım, hayal ettiğim, yapıtını okuduğum herkes.


yazardan son gelenler

bu yazının yer aldığı
kütüphaneler


yazarın kütüphaneleri



 

 

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © Esin Yardımlı, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.