"Anka kuşu gibi yalnızlığı adet edin! Öyle hareket et ki, adın daima dillerde dolaşsın ama seni görmek olanaksız olsun." -Fuzuli, Leyla ile Mecnun |
|
||||||||||
|
"Tez canlı, aktif, dinamik, çalışkan, atom karınca, civa gibi, üretken, eli hızlı" insanlarla ilk başta bahsettiklerim aynı Dünyanın insanları. Uçak ile kağnı, kaplumbağa ile tazı tezatlığındaki bu iki ayrı kutup her doğan günle beraber hayata karışıyor. İşte o vakit işler karışıyor. Herkesten benzer davranışlar beklemek yanlış ancak tahammül de bir o kadar güç. Hoşgörü, anlayış, sabır, öfke kontrolünüzü devreye sokarak eve kendinizi sağlam olarak atınca derin bir nefes alıyorsunuz. Günlük hayatta en sık rastladığımız olay ve kahramanlarından birkaçını anlatmak istiyorum. Size de aşina gelecek eminim. Tam ineceği durakta haşmetli poposunu kaldırıp, yavaş yavaş kapıya yaklaşıp düğmeye basmadan "şoför bey inecek var" deyip koca otobüsü bekletenler. Vergi ödediği için şahsi aracı gibi mi görüyorlar ulaşım araçlarını bilemiyorum. Metroda son binenlerin kapının önünde çakılıp kalması. Adım atsalar belki birkaç kişi daha binecektir ama geçit vermezler. Kapı kapanır sıkışma riskine karşı siz dışarda kalırsınız. Arkaları hayatı boyunca hep toplandığı için ardına bakmazlar hiç. Kasa önünde; alışverişi bittikten sonra çantasını ağır ağır açıp para veya kart arayanlar ve arkadakileri dakikalarca bekletenler. Dünya sanki sadece kendileri için dönüyor. Mesainin yoğun olduğu saatlerde, ulaşım araçları da oldukça kalabalık üstüne malum bir de koruyucu maskelerimiz. Buraya kadar tamam ama pencereye kolunu uzatıp azıcık hava girişini sağlamayı hiç mi akıl etmezler. Camlar buharlaşır, kişi başına düşen oksijen miktarı neredeyse sıfır olur siz "Rica etsem biraz camı açar mısınız?" demeseniz umurlarında olmaz. Acaba bunun adı üşengeçlik mi yoksa vazgeçmişlik mi hayattan?, kafamda deli sorular! Bu yaşadıklarıma eminim sizin de ekleyeceğiniz pek çok örnek vardır. Çözüm ne olabilir, noktasında inanın ben de çaresiz kalıyorum. Can çıkar huy çıkmazmış, kemikleşmiş davranış bozukluğu olanları törpülemek zor. Uyarmak da ürkütüyor haberlerde yaşananları görünce. Zarar görmekten korkuyorsunuz nitekim kimin ne taşıdığını bilemiyorsunuz. Ne şehit ne gazi ... gerisini siz biliyorsunuz. Böyle olmamalı gidişat ama maalesef durum bundan ibaret. Kalın sağlıcakla, kalabilirseniz ne mutlu.
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Aysel AKSÜMER , 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |