Ama gene de dünya dönüyor! -Galilei |
|
||||||||||
|
Akıl ve aklını kullanmasını, makine yapmasını bilen tek varlık olarak bizler ne yapıyoruz? Yaptığımız tek şey kendi ellerimizle yaşadığımız zamana ve geleceğe, çocuklarımızın geleceğine ihanet etmek, dünyayı yaşanılabilir olmaktan çıkarmak için elimizden geleni ardımıza koymamak. Sorarım size bu mu insanlık, bu mu ortak akıl, bu mu Tanrı inancı ile dolu dolu olmak? Hiç sanmıyorum... Ormanları yakan bizleriz, tarla açmak için. Denizlere arıtmadan pislik akıtan bizleriz, ucuz yollu bir iş olduğu için. Fabrikalarımızın bacalarına filtre cihazları taktırmayan bizleriz, pahalı bir şey zannettiğimiz için. Doğaya bu kadar zalim davrandığımız için, gün gelip bir gün hüngür hüngür ağlayacak olan da bizleriz... ''Son yıllarda Afrika'da doğal yaşamın kaynağı sayılan bu ormanlar ya çiftçiler tarafından yakılıyor ya da ağaçlar kesilerek yok ediliyor. Ormanların yok edilmesi ise iklim değişimine neden oluyor...'' ''Afrika'daki yağmur ormanları, Kamerun'dan Kongo'ya, Gine'den Gabun'a kadar geniş bir alana uzanıyor. Bu ormanlar, Güney Amerika'daki Amazon ormanlarının ardından dünyanın en eski ikinci tropikal ormanları. Uzmanlar, yeryüzündeki hayvanların yüzde 40'la yüzde 60 arasındaki bir bölümünün bu yağmur ormanlarında yaşadığına dikkat çekiyor.'' ''Son yıllarda özellikle Afrika'daki ormanların yakılarak yok edilmesi ya da ağaçların kesilmesi yüzünden çok sayıda canlı yok olma tehlikesiyle karşı karşıya. Çevre örgütü Greenpeace son 30 yılda Afrika kıtasının ormanlık alanının üçte ikisini yitirdiğine dikkat çekiyor.'' Dünya üzerinde ki denizlerin ve diğer su kaynaklarının kirliliği de önemle üzerinde durulması gereken bir konudur kanımca. Su bugün insanın en temel besin maddelerinden başında gelir. İnsan vücudunun bile yaklaşık yüzde altmışı sudur. Bu kadar hayati bir öneme haiz bir madde iken, bizler onu kirletmek, kaynaklarımızı kurutmak için elimizden geleni ardımıza koymuyoruz, ama bilinçli, ama bilinçsiz olarak. Literatürümüzede girmiş su ile ilgili çok güzel atasözlerimiz ve deyimlerimiz vardır. Su getirene ''Su gibi aziz ol''deriz, uzun boyululara ''Sulak yerde büyümüş''deriz, ''Su uyur düşman uyumaz''deriz, yine''Suyun yavaş akanından insanın yere bakanından kork''deriz. Suyun Türk Kültüründe ki yeri ayrıdır... ''Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü (FAO), 2010'da dünyada balık tüketiminin rekor düzeye çıktığını belirterek dünya rezervleri konusunda alarm verdi.'' Yine bir araştırmada okuduğum kadarı ile her gün dünya denizlerinden yüz elli bin kamyon balık çekilmektedir. Eğer dünya denizlerinde bir yıl bütün balık avları yasaklansa bir yıl sonra bütün deniz ve okyanuslarda balık kaynayacaktır her yer muhtemelen... ''Her yıl milyonlarca ton çöpün döküldüğü denizler zamanla birer çöplüğe dönüşmüş, kuşkusuz bunun en büyük zararını deniz ve okyanuslardaki canlılar görmüştü. Çok miktarda pislik arıtılmadan kanalizasyonlardan deniz, göl ve ırmaklara akıtıldığı zaman su bu kadar çok pisliği arıtamaz. Sudaki tüm oksijen tükendiği için, balıklar ve atıkları ayrıştırarak zararsız maddelere dönüştüren bakteriler ölür. Sularda yalnızca oksijensiz yaşayabilen, hastalık yapıcı bakteriler kalır. Özellikle sanayi bölgelerine yakın olan Akdeniz ve Japon Denizi ile Kuzey Amerika'daki Büyük Göller de görülen kirlilik bütün okyanusları etkilemektedir.'' ''1950'lerde Japonya'da görülen Minimata hastalığının denize dökülen cıvalı atıklardan etkilenen ton balığının yenilmesinden kaynaklandığı belirlenmiştir. Fabrikaların denize döktüğü kimyasal atıkların içindeki ava önce küçük deniz canlılarının, sonra bunları yiyen daha büyük balıkların vücudunda birikiyor ve en sonunda o balıkları yiyen insanlara zarar verecek düzeye ulaşıyordu. 1986'da Kuzey Denizi'nde yapılan bir araştırmada, incelenen yassı balıkların beşte ikisinden fazlasında kanser hastalığına benzer belirtiler bulunmuştur. Kuşkusuz, kirlenme yalnızca insan sağlığını değil öteki canlıları da etkilemektedir.'' Diğer önemle üzerinde durulması gereken konu radyasyon ve nükleer tehlikedir, ki bu da gerekli önlemler alınmadığı zaman insanlar ve doğa üzerinde büyük tehlike oluşturmakta ve insanlığı tehdit etmektedir. Her ne kadar dünya üzerinde savaşlarda nükleer silah kullanmak yasaklanmışsa da, buna rağmen süper güç tabir edilen devletler deneme amacını öne sürerek kimselere sorma gereği bile duymadan bu silahları çöl gibi terk edilmiş yerlerde kullanmaktadırlar. Geçmişte Çernobil Faciası, günümüzde de Japonya da ki Fukişima Nükleer Santrali olayı bunlara hazin birer örnektir ve daha da böyle bir şey olmaz demek biraz safdilliktir... Doğaya karşı bu kadar acımasız olursak gün gelir bir gün biz de onun karşısında acınacak durumlara düşebiliriz. Sevgi ve Saygılarımla...
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Ahmet Zeytinci, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |