Materyalist bir dünyada yaşıyoruz, ve ben de materyalist bir kızım -Madonna |
|
||||||||||
|
Bu ülkede sürekli sağda solda seminer veren eğitimciler, psikologlar, pedagoglar, doktorlar var. Okullarda annelik, babalık seminerleri düzenleyen yöneticiler, çocukların sağlıklarını gözeten rehber öğretmenler var. Bir de bütün bu insanların emeklerini hiçe sayan, yaptıkları işin tüm pozitif taraflarını, törpüleyen, yok eden, bir eğitim politikası ve sistemi var. Tam ergenlik sorunlarıyla yüzleştiği sırada doğası gereği beyin gelişim aşamaları farklı hızda ilerleyen, ebeveynleri ile ilişkisi bozulan, arkadaşlık ilişkileri her şeyin önünde olan bir dönemde çocuk, sınava hazırlık baskısıyla bocalıyor. Çoğu depresyonda, hepsi yeni nesil sorular denilen sorulardan korkuyor. Çoğu kaçıyor sorulardan, çalışmış da yapamamış olmaktansa,“Benim zaten umurumda değildi” demek için zorluyor kendini, göz ucuyla da yapabilenlere gıptayla bakıyor. (Bu arada sınavlarda çocuklara, cevabını bizim bildiğimiz, ama çocukların bilmediği ve “Bakalım ne kadar iyisiniz, he he” deme hakkını görmek için sorduğumuz sorular sorulacak. Alternatifi sorunlar tanımlayıp, onların çözüm üretmelerine fırsat vermek. Bunun nasıl yapılabildiğini incelediğim PISA testlerinde görmüştüm.) Bilmeyenler için söyleyeyim. Yeni nesil sorular ve klasik sorular diye ayrılıyor soru tipleri. Yeni nesil sorular analitik zeka, okuduğunu anlama yetisi gerektiriyor, her bir soru yarım sayfa uzunluğunda. Klasik soruların bilgiyi ölçtüğünü düşünenler var. Biraz konuya hakimseniz, klasik soruların ezberle halledilebilen sorular olduğunu, yeni nesil soruların ise düşünebilme yetisi gerektirdiğini görürsünüz. Yeni nesil soruların geçmişi 3-4 yıla dayanıyor. Bu yıl sınava girecek çocukların çoğu bu yıla kadar sadece klasik dedikleri sorularla karşılaştılar. Bu yıl ise dershane ve özel okul kursları ile yeni nesil sorulara hazırlanıyorlar. Okul müfredatı yeni nesil sorulardan uzak. Yani eğer çocuğunuz dershaneye veya özel okula gitmiyorsa yeni nesil sorularla karşılaşmıyor. Eğitimde fırsat eşitliği varmış. (Mişli geçmiş zaman daha çok masal anlatımında kullanılır.) Çocuk okulda sosyal dersinden çıktıktan sonra, onunla hiç bir bağlantısı olmayan fen dersine girmemeli. Diğer her şeyden farklı bir matematik dersine girip, öncekilerden kopmamalı. Müfredat konuları birbirinden kesin çizgilerle ayrılmamalı. Hayat gibi akmalı. Bir sürekliliği olmalı gibi geliyor bana. Türkçe dersinde, seyahat, konaklama ile ilgili kelime, terim, deyim ve ata sözlerini öğrenen çocuk hemen arkasından, sosyal dersinde seyahat ve konaklamaya sosyal açıdan bakmalı, geçmişten bugüne, bugünden geleceğe seyahat ve konaklamaya ait hikayeler ve bilgiler anlatılırken tarih bilgisi de doğal bir şekilde verilmeli. Devamında fen bilimleri dersinde yol ve hız konuları işlenmeli, aynı konuya pozitif bilimler açısından farklı bir gözle bakan çocuğun yaratıcılığı gözlenmeli. Takiben matematik dersinde yol, hız, konaklama ile ilişkili kendi yaşadıklarını matematiğin diliyle anlatmayı öğrenmeli. Dahası resim dersinde de aynı konu işlenmeli, rehberlik servisleri resimleri analiz etmeli. Kendi yaşadıklarını anlayan çocuk, başkalarının geçmişte yaşadıkları ile, henüz gelmemişlerin yaşayacaklarını anlamaya hazır olacaktır. Sonrasında sonunu çocuğun yazacağı hikayeyi zevkle okumanın keyfini de hep beraber tadarız. Sonuçta çocuğun analitik zekası gelişirken; öğrenme verimli bir hal alır, öğretmenler işbirliği içinde olmak zorunda kalır, biri diğerinin eksiğini hızla gözler, okul yönetimi, toplantılarda bu eksiklikleri kolayca fark eder ve hızla tedbir alabilir diye düşünüyorum. (Bir çocuğa henüz görmediği, hatta duymadığı, (vinç, dişli, aspiratör, kota,..) kelimeleri içeren soru sormak ve okuduğunu anlamasını beklemek büyük haksızlık değil midir? Soruyu soran kişi, içinde kuantum, nötron, atom altı parçacık, kuark, foton, bozon, mezon, fermiyon, kelimelerini içeren, ama eğer okuduğunu anlarsa dört işlemle çözülecek basit bir soruyla karşılaşsa, cümlede kaybolmaz mı, merak ediyorum.)
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © YILDIZ AKA , 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |