..E-posta: Þifre:
ÝzEdebiyat'a Üye Ol
Sýkça Sorulanlar
Þifrenizi mi unuttunuz?..
Gençliðinde müzik öðrenen, felsefeyi daha iyi anlar. -Platon
þiir
öykü
roman
deneme
eleþtiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katýlýmý
Yazar Kütüphaneleri



Þu Anda Ne Yazýyorsunuz?
Ýnternet ve Yazarlýk
Yazarlýk Kaynaklarý
Yazma Süreci
Ýlk Roman
Kitap Yayýnlatmak
Yeni Bir Dünya Düþlemek
Niçin Yazýyorum?
Yazarlar Hakkýnda Her Þey
Ben Bir Yazarým!
Þu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm baþlýklar  


 


 

 




Arama Motoru

ÝzEdebiyat > Öykü > Çocuk > Serdar Yýldýrým




1 Þubat 2024
Atatürk'ün Ýlkokul Anýlarý: Kaplan  
Serdar Yýldýrým
ATATÜRK'ÜN ÇOCUKLUK ANILARI KAPLAN Selanik'teki evde Atatürk'ün abileri Ahmet ile Ömer konuþuyordu. Ömer: Hayvanat bahçesinde kaplanlarýn olduðu bölüme bir adam düþmüþ. Kaplanlar, onu yemiþ. Neden ama? Neden bir kaplan insaný yer? Ahmet: Bunu ben de çözemedim. Kaplan insanlarýn tutsaðý ama insaný yiyor. Diðer insanlarýn intikam alabileceðini düþünemiyor. Olayý ben de duydum.


:DHJ:

ATATÜRK'ÜN ÇOCUKLUK ANILARI
KAPLAN
Selanik'teki evde Atatürk'ün abileri Ahmet ile Ömer konuþuyordu.
Ömer: Hayvanat bahçesinde kaplanlarýn olduðu bölüme bir adam düþmüþ. Kaplanlar, onu yemiþ. Neden ama? Neden bir kaplan insaný yer?
Ahmet: Bunu ben de çözemedim. Kaplan insanlarýn tutsaðý ama insaný yiyor. Diðer insanlarýn intikam alabileceðini düþünemiyor. Olayý ben de duydum. Ýnsanlar, o kaplaný vurmuþ. Herhalde kaplan bir geyiði veya insaný yiyecek olarak görüyor. Ýnsan bir dereceye kadar akýllý bir yaratýk. Kaplanda bu yok. Kaplanda akýl olsa tutsak olmazdý.

-----------------------------------------------------------

YALNIZ KURT
Ali Rýza Bey ve Zübeyde Haným'ýn oðullarý Ahmet ile Ömer çaðdaþ fikir ve düþünceyle donanmýþtý. Önemli olan, karanlýktan kurtulup aydýnlýk yarýnlara ulaþmaktý. Ben diyebilmekti. Ýnsan büyük, yüce, görkemli bir varlýktý. Ýnsan þansýný kendi yaratýr ve yarattýðý dünyanýn ilk hayraný olurdu. Þans bazen gelir, bazen giderdi. Önemli olan, þansýný kendin için, kullanmaktý. Sen yeterli çabayý göstermez hayatýn içine balýklama dalarsan , o bir bilinmez seni hayatýn içinden çeker, alýr, gökyüzüne savururdu. Doksan deðil, yüz doksan yýl yaþasan sen sen olamazdýn.
Ahmet ile Ömer, çocuklarýn bu dünyadaki maceralarýný yaþamadan erkenden dünyadan ayrýlýþlarýnýn nedenini araþtýrmak üzere arkadaþlarýna bir öneri sunmak düþüncesinde birleþerek evlerine girdiler.

---------------------------------------------------------

AÇ KALAN ÇOK ÝNSAN VAR
Mustafa beþ yaþýndaydý. Annesi ile birlikte bakkala alýþveriþ için gitmiþti. Evlerine yakýn köþe bakkal vardý ama herkes oraya gitmezdi çünkü beþe aldýðý malý ona satardý. Selanik'te bulunan iki bankanýn ikisinde de hesabý vardý. Selanik'in en zenginiydi. Birkaç adým fazla yürürdün ve ayný malý dededen sekize alýrdýn. Sonunda Mustafa ile annesi dedenin bakkal dükkanýna varýp içeri girdi. Dedenin bakkal dükkaný dört adýma dört adým bir yerdi. Saðlý sollu duvarda birkaç tahta raf vardý. Köþede peynir ve yoðurt bulunurdu ve onlar teneke içindeydi. Ekmek dolabý vardý ve oradan istediðin ekmeði seçip alabilirdin.
Zübeyde Haným dededen bir kilo yeþil mercimek ve bir kilo nohut aldý. Ayrýca iki ekmek aldý. Parasýný ödeyip Mustafa ile birlikte eve doðru yöneldi. Akþam yemeði olarak yeþil mercimek vardý. Yarýnda nohut. Bunlar Ali Rýza Bey'in en sevdiði yemeklerdi. Ýkiþer tabak yemeden doydum demezdi. Darýsý aç kalan insanlarýn baþýnaydý. Aç kalan, açým diyen o kadar çok insan vardý ki.

-----------------------------------------------------------

AHMET'ÝN YAÞ GÜNÜ
Zübeyde Haným erkenden kalkmýþ, yemekler yapmýþ ve yaþ günü için, hazýrlanmýþtý. Bugün Ahmet'in 9'uncu yaþ günüydü. Önce Ahmet uyandý: Anne, bugün benim yaþ günüm. Benim için, pasta hazýrlamýþsýn. Çok makbule geçti, dedi.
Zübeyde Haným: Aman oðlum, ne demek? Sen yüz yýl yaþa. Ben sana her yaþ ününde pasta hazýrlarým, dedi.
Aradan zaman geçtikçe önce Ömer sonra Mustafa uyandý.
Ömer: Anne, bugün abim Ahmet'in yaþ günü. Ýyi güzel de benim yaþ günüm ne zaman olacak?
Zübeyde Haným: Oðlum, senin yaþ gününü kutladýk ya? Ýki ay olmadý. Yýl dönsün, seneye dokuzuncu yaþ gününü kutlarýz, dedi.
O sýrada Mustafa yanlarýna geldi: Anne, benim yaþ günüm ne zaman? diye sordu.
Zübeyde Haným: Mustafa, senin yaþ gününe zaman var. Hele ay bir dönsün. Yaþ gününe kýrk gün kaldý. ( Ýki ) yaþýna basacaksýn.
Ali Rýza Bey gümrük memuruydu. Selanik dýþýndaydý. Zübeyde Haným üç oðluyla o gün neþeli vakit geçirdi. Güldü, eðlendi. Geleceðe umutla baktý. Oðullarýyla nice yaþ günlerine ulaþmak dileðini tekrarladý.

---------------------------------------------------------

MAKBULE ÝLE NACÝYE
Atatürk'ün kýzkardeþleri Makbule ile Naciye Selanik sokaklarýnda geziyordu. Naciye söze þöyle bir giriþ yaptý: Abla, ben bu Selanik'i çok seviyorum. Ýnsanlarý sevecen, hoþgörülü. Kimse kimseye höt demiyor, git demiyor.Yarým saattir sahilde geziyoruz, bize yan bakana rastlamadým. Demek ki, Türk'ü, bulgarý, rumu, ermenisi bir arada sorunsuz bir þekilde yaþayabiliyor. Kovsalar gitmem þu Selanik'ten.
Bunun üzerine Makbule: Çeþitli milletlerden insanlar rahatlýkla bir arada yaþar. Dinleri deðiþik olduðu için, aralarýnda husumet oluþuyor. Birbirlerinin inancýna saygý gösterseler savaþlar olmaz. Dünya tarihindeki savaþlarýn yüzde doksaný din yüzünden olanlardýr.
Naciye: Ablam, bu neden böyle oluyor? Büyük çoðunluðu tek bir yüce yaratýcýya inanýyor.
Makbule: Onun orasý öyle de peygamberleri farklý. Sonra gelen bir öncekinin geliþmiþi oluyor. Ýnsanlar bunu fark edemiyor. Anne hangi dine mensupsa çocuk da o dinin taþýyýcýsý oluyor. Ýstese de istemese de baðýmlý kalýyor.
Naciye: Ýnsan her neye inanýyorsa bir baþkasýnýn inancýna saygý göstermeli. O zaman devletler din üstüne bir yönetim biçimi kurmamalý. Devlet yönetiminde dinin yeri olmamalý. Din gönüllerde yaþamalý. Ben bu sonuca ulaþtým.
Makbule: Tastamam, benim de anlatmak istediðim buydu.

---------------------------------------------------------

BÝZ DE BALIK OLURUZ
Yýl 1867. Atatürk'ün annesi Zübeyde Haným henüz on yaþýndaydý. Babasý Feyzullah Aða ve annesi Ayþe Haným ile birlikte Selanik'te deniz kýyýsýna balýk avlamak için, gitti. Babasý iki palamut veya bir kilo istavrit avlayýp öðle yemeðini kurtarma derdindeydi. Oltanýn ucuna yem takmayý unuttuðu için, oltanýn iðnesini gören balýklar açýk denize kaçýyordu.
Bu arada Zübeyde anne ve babasýný soru yaðmuruna tutuyordu: Anne, biz niye balýk tutuyoruz? Balýklarýnda caný var. Neden onlarýn yaþama sevincini engellemek istiyoruz? Bugün hiç balýk yakalamasak aç kalmayýz. Tutmak istediðiniz balýklar yaþamlarýna devam eder. Onlarý hayattan söküp almak bize ne fayda saðlar? Balýklar þanslý olsun ve biz eve eli boþ dönelim, ne dersin?
Annesi: Kýzým, ben sana ne diyeyim? Söylediklerini baban da duyuyor. Herhalde bir süre sonra sana geri dönüþümü olacaktýr.
Akþamüstü hava kararmaya baþladýðýnda Feyzullah Aða oltasýný sudan çýkardý. Bakýn gördünüz mü, balýklar yemi yemiþler ama oltaya yakalanmamýþlar. Bugün balýk yakalayamadýk. Bir balýk olsam ve denizde yaþasam diye bir düþünce aklýmdan geçmiyor deðil.
Bunun üzerine Ayþe Haným: Aman bey, o nasýl söz? Sen balýk olur gidersen biz ne yaparýz? dedi.
Zübeyde, annesine döndü: Anne, biz de balýk oluruz, babamýn peþine takýlýrýz. Ege Denizi ile yetinmeyiz, Akdeniz'e bile çýkarýz, deyince annesi ve babasý kahkahayla güldü.

--------------------------------------------------------------------

ÇOCUKLARI ÇOK SEVEN MASALCI
Saat sabahýn sekiziydi. 4 yaþýndaki Fatma uyandý. Odasýnda çýktý. Annesi mutfaktaydý. Onun yanýna gitti. Anne, bana bir masal anlatýr mýsýn? dedi. Annesi Zübeyde Haným: Aman kýzým, sabah sabah bu ne masalý? Masallar genellikle akþam vakitleri anlatýlýr. Anneler ve babalar, çocuklara uyku masalý anlatýr. Çocuklar, bir an önce uyusun diye.
Fatma: Anne, tam uyanamadým. Beni uyandýracak, güne hazýrlayacak bir masal biliyorsundur.
Bunun üzerine annesi, Fatma'ya þu masalý anlattý: Zamanýn birinde bir adam varmýþ. Çocuklarý pek severmiþ. Onlara kalem, silgi, defter, kitap satarmýþ. Çocuklar için, masal yazarmýþ. Kitap bastýrmýþ. Bu kitaplarý bedavaya çocuklara daðýtmýþ. Çocuklar, bu masalcý adamýn etrafýnda bir sevgi yumaðý meydana getirmiþ.
Oralarda bir okul varmýþ. Bu okulun müdürü öðrencilerin bu dükkandan alýþveriþini yasaklamýþ. Çocuklar, kendilerini çok seven masalcýyý terk etmemiþ, az bir karla sattýðý okul malzemelerini almaya devam etmiþ. Aradan uzun yýllar geçmiþ. Masalcý vergileri ve dükkan kirasýný ödeyemeyecek duruma gelmiþ. Son günlerinde kalan defterleri ve kalemleri çocuklara bedava daðýtmýþ. Dükkaný kapatmýþ.
Sonralarý masalcý yýkýlmamýþ. Her yeni güne yeni bir umutla baþlamýþ. Çocuklar için, yüzlerce masal yazmýþ. Ama artýk parasý yokmuþ. Kitap bastýramýyormuþ. Masalýmýz da burada bitmiþ.
Fatma: Çok deðiþik ve güzel bir masal. Sonradan bu masalcý ne olmuþ?
Zübeyde Haným: Masalcý deðiþik ve güzel masallar yazýyor ve bunlarý çocuklara armaðan ediyormuþ.
O gün Fatma çok neþeliydi. Annesiyle þakalaþtý durdu, güldü, eðlendi. Masalcýyý düþündü. Bir gün þu masalcýyla karþýlaþabilir miydi? Onun orasý belli olmazdý. O günü düþünüyor ve gülümsemeye çalýþýyordu.

------------------------------------------------------------

ATTÝLA VE HONORÝA
Atatürk'ün abileri Ahmet ile Ömer, Selanik'te evlerinin yakýnýndaki hükümet binasýnýn arkasýndaki bahçede arkadaþlarýyla toplanmýþtý. Böyle günlerde yeni bir oyun oynamayý adet edinmiþlerdi. Ahmet'ten bir yaþ büyük Ýsmail ile Rafet neyin ne olacaðýna, hangi oyunun oynanacaðýna karar verendiler. Biri bir konu ortaya atsa öteki arka çýkar, destekçisi olurdu.
Yirmiyi aþkýn çocuk saða sola bakýnýrken, Ýsmail orta yere çýktý ve Ahmet, sen Büyük Türk Hükümdarý Attila ol. Tahtýn burasý gel buraya otur, dedi. Ahmet þaþýrmýþtý. Hiç bozuntuya vermedi ve Ýsmail'in gösterdiði aðaç kütüðüne oturdu. Ama dimdik oturdu. Bir Türk hakaný gibi, Attila gibi. Seyirci Selanik çocuklarý bir adým geriledi. Kumanda þimdi Ahmet'in elindeydi, bakalým Ahmet nasýl bir yönetim gösterecekti?
Ýsmail geldi, elini göðsüne koydu ve Ahmet'in dört adým karþýsýnda diz çöktü. Tahta kýlýcý belindeydi. Baþýyla selam verdi ve þöyle dedi: Batý Roma Ýmparatoru'nun kýz kardeþi Honoria evlilik teklifinizi kabul etmiþti fakat imparator, onu gizlice Ýstanbul'a göndermiþ ve sarayda göz hapsinde tutuyormuþ. Bunun nedenini araþtýrmak ve Honoria'nýn size göndermek istediði niþan yüzüðünü almak için, Ýstanbul'a gitmek istiyorum.
Bunun üzerine Ahmet: Ýsmail, Ýstanbul'a git, olayý araþtýr. Ýmparator neden böyle bir þey yapmýþ? Honoria'yý bul, niþan yüzüðünü al ve gel. Rafet sen de Ýsmail ile git. Birlikte daha kolay baþarýya ulaþýrsýnýz.
Ahmet'in doðaçlama olarak söylediði bu sözler, çocuklarýn kanýný dondurmuþtu. Dimdik durmayanlar ise, dimdik durmuþtu.
Ýsmail: Olayý araþtýracaðýz ve prensesten niþan yüzüðünü alýp en kýsa zamanda döneceðiz hakaným, dedi ve selam verip Rafet ile birlikte hýzlý adýmlarla oradan uzaklaþtý.
Daha sonra Ýsmail ile Rafet gelip verilen görevin baþarýldýðýný söylediler. Temsili niþan yüzüðünü verdiler. Attila ile Honoria, þimdilik niþanlanmýþtý. Pek yakýnda evlenirlerdi.
Ahmet eve gidince olanlarý annesine anlattý. Annesi Zübeyde Haným: Ben sana bravo diyorum da baþka bir þey demiyorum. Ýnanýyorum yazýcýlar bunlarý kaleme alýr ve gelecek nesillere ulaþtýrýr. Böylelikle Türk'ün gücü daha iyi anlaþýlýr.

SON

---------------------------------------------------------

KARINCALAR
Evlerinin bahçesinde gezip eðlenen Ahmet ile Ömer arasýnda bir tartýþma çýktý. Anneleri þimdiye kadar pek çok hikaye anlatmýþtý. Ömer, annem, karýncalar hakkýnda bir hikaye bilmiyordur, dedi.
Bunun üzerine Ahmet: Üstüne bastýn kaldýr ayaðýný. Annem, þimdiye kadar tilkidir, kuþtur, kartaldýr dedik hep hikaye anlatmadý mý? Gel gidelim, anne diyelim, karýncalar hakkýnda hikaye anlatýr mýsýn? Eðer anlatamazsa ben de ne olayým?
Ömer'in tamam demesi üzerine annelerine gittiler. Anne, karýncalar hakkýnda hikaye biliyor musun? Biliyorsan anlat. Biz iki çocuk dört kulak seni ilgiyle dinleriz.
Zübeyde Haným: Aman, çocuklarým! Çok hýrslanmýþsýnýz. Þu sandalyelere oturun da size karýncalar hakkýnda bir hikaye anlatayým.
Ahmet ile Ömer sandalyelere oturunca ayakta duran Zübeyde Haným ellerini beline dayayýp karýncalar hakkýnda hikaye anlatmaya baþladý: Ýnsanoðlu dünyada var olmazdan önce karýncalar vardý. Sevecen, hoþgörülü, iyi niyetli yaratýklardý. Krallarý, kraliçeleri vardý. Sen ben kavgasý yoktu. Kral, kraliçe olduk diye kendilerine saray yaptýrmazdý. Halkýn parasýný ihtiyaçlarý için, kullanmazdý. Bunlarýn yanýnda korumasý yoktu. Halkýn refah ve mutluluðu için, çalýþacaksa kimden, neden korkacaktý? Neden saray yaptýracaktý? Sarayýn etrafýna neden kalýn duvarlar çektirecekti? Saray içinde ve dýþýnda neden yüzlerce koruma olacaktý?

Zübeyde Haným anlatmasý bitince cebinden mendilini çýkarýp alnýnda birikmiþ terleri sildi. Bir süre sessiz kaldý. Daha anlatacaklarý vardý da anlatmasa daha iyiydi. Þimdilik bu kadarý yeterliydi. Çocuklar, hikaye burada bitti, dedi. Ahmet ile Ömer, annelerine teþekkür ettikten sonra sokaða çýktý.
Ahmet: Ömer istersen arkadaþlarý bulup oyun oynayalým. Bu oyunda, ben bir ülkenin padiþahý olacaðým, sen de baþka bir ülkenin kralý olursun. Kesinlikle sarayýmýz olmayacak, normal bir evimiz olsa yeter. Savaþmayacaðýz, barýþ içinde yaþayacaðýz, dedi.

----------------------------------------------------------

BÜYÜK ÝSKENDER DE SAKALINI KESTÝRÝRDÝ
Ali Rýza Bey iþten döndü. Elini, yüzünü yýkayýp salona geçti. Oðullarý Ahmet, Ömer ve Mustafa salona geçip babalarýnýn karþýsýna oturdu. Oðullarýnýn çevreden ve arkadaþlarýndan duyduklarýna Ali Rýza Bey prim vermiyordu. Bu böyle olmuþ, þu þöyle olmuþ, tamam da bakalým bunlar doðru mu? Araþtýrmak lazým. Her söylenene inanmamak gerekir.
Bunun üzerine Ahmet: Baba, bildiðin gibi Osmanlý Ordusu genelde yarýsý sakallý, yarýsý sakalsýz savaþa gidiyor. Arkadaþlar diyorlar, ordunun hepsi sakallý olsa kaybedilen savaþlarý kazanýrdýk.
Ali Rýza Bey: Bak oðlum, savaþ güç, cesaret ve atýlganlýk ister. Sakal, adama bir þey kazandýrmaz. Büyük Ýskender de sakalýný kestirirdi. Ýskender, düþmanlar savaþta rakiplerini sakalýndan yakaladýðý için, askerlerin de sakalsýz olmasýný isterdi. Yunanlýlar ve daha sonra Romalýlar, Mýsýr'ý iþgal ettiklerinde rahip ve askerlerin saç ve sakallarýný traþ etmesinden etkilendiler. Yunanlý ve Romalýlar da zamanla sakallarýný kesmeye baþladý.
Bunun üzerine Ömer: Baba yýl 1883. Senin söylediðine göre, ordumuz bu zamandan sonra yapacaðý savaþlara sakalsýz gitse zafer garanti midir?
Ali Rýza Bey: Bak Ömer, zafer garanti diye bir þey yok. Senin çaban ve kudretin savaþýn sonucunu belirler. Daha önceden savaþýn sonucu böyledir diye bir durum yok.
Ahmet: Baba, kafa saatinde zamaný ayarlayamadým. Bir örnek vermek istiyorum. Mustafa þu anda iki yaþýnda. Sence Mustafa'nýn yaþayacaðý hayat belirsiz mi?
Ali Rýza Bey: Belki de biz Mustafa'nýn geleceði hakkýnda fikir yürütebiliriz. Sizden de çok baþarý bekliyorum ama Mustafa'dan da çok baþarý bekliyorum. Benim Mustafam büyük adam olacak. Daha önce yüz defa söyledim. Tarihe adýný altýn harflerle yazdýracak.
Bu sýrada salonun kapýsý açýldý ve Zübeyde Haným içeri girdi: Haydi bakalým, nohut piþti tabaða düþtü. Sona kalan dona kalýr.
Savaþýn galip geleni ve yenileni yoktu. Savaþ berabere bitti. Önümüzdeki günlerde bu savaþýn rövanþý olur muydu bilinmezdi. Þimdi bu savaþçýlar kurt gibi acýkmýþtý. Nohut yiyerek midesel açlýklarýný giderecekleri gibi, konu üzerinde iz sürerek beyinsel açlýklarýný gidereceklerdi.

SON

Atatürk'ün Çocukluðu - Ezgi Yayýnlarý - Yayýn Yýlý: Aralýk 1994





Söyleyeceklerim var!

Bu yazýda yazanlara katýlýyor musunuz? Eklemek istediðiniz bir þey var mý? Katýlmadýðýnýz, beðenmediðiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düþündüðünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazýlarý yorumlayabilmek için üye olmalýsýnýz. Neden mi? Ýnanýyoruz ki, yüreklerini ve düþüncelerini çekinmeden okurlarýna açan yazarlarýmýz, yazýlarý hakkýnda fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloða geçebilmeliler.

Daha önceden kayýt olduysanýz, burayý týklayýn.


 


ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.

Yazarýn çocuk kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Atatürk'ün Çocukluk Anýlarý: Büyük Kurtarýcý
Korkak Tavþan
Kardeþ Ali - Ýyilik Timsali
Konuþan Leylek
Lepistes - Beta ve Gromi'ye Karþý
Keloðlan Mücevher Aðacý
Yakýþýklý Geyik
Ahtapot
Atatürk'ün Ýlkokul Anýlarý
Sivrikoz Zamana Karþý

Yazarýn öykü ana kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
800 ve 1500 Metre Türkiye Þampiyonuydu
Simitçi Çocuk - Serdar Yýldýrým
Solar Gezegeni - Serdar Yýldýrým
Karagöz Ýle Hacivat: Ýki Elin Nesi Var
Hikaye Yazarý Ömer Seyfettin Ýle Serdar Yýldýrým
Karagöz Ýle Hacivat: Karagöz Bilmece Soruyor
Karagöz Ýle Hacivat: Harami
Erdemli Olmak
Sepetçi Ýle Zengin Adam
Ressam Van Gogh Ýle Serdar Yýldýrým

Yazarýn diðer ana kümelerde yazmýþ olduðu yazýlar...
Kardeþlik Hikayeleri [Þiir]
23 Nisan ve Cumhuriyet Þiirleri [Þiir]
Milli Boksör Mustafa Genç Ýle Ýlgili Bir Hikaye [Þiir]
Ben Mustafa Kemal Olsaydým - Serdar Yýldýrým [Þiir]
Devrimci Olmak Ýstiyorum - Serdar Yýldýrým [Þiir]
Atatürk Ýlkeleri - Serdar Yýldýrým [Þiir]
O Cesur Yürekte Yüzlerce Aslan Yatar - Serdar Yýldýrým [Þiir]
Atatürk'ü Sevmek Zorundasýn - Serdar Yýldýrým [Þiir]
Ya Atatürk Olmasaydý? - Serdar Yýldýrým [Þiir]
Kahraman Mustafa Kemal - Serdar Yýldýrým [Þiir]


Serdar Yýldýrým kimdir?

Hikaye ve masallarýmý 7'den 77'ye herkesin okuyup keyif alabileceði bir biçimde ve maceralý olarak yazmaya çalýþtým.

Etkilendiði Yazarlar:
Kerim Korcan, Ömer Seyfettin, Hasan Kýyafet


yazardan son gelenler

 




| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk

| Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim Yapým, 2024 | © Serdar Yýldýrým, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr.
Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz.