Hiç bu kadar yaklaşmamıştım ayrılığa
Veda sözüne ihtiyaç duymamıştım şiirlerimde.
Hiç vuslatım olmamıştı benim.
Şimdi can çekişen bir sevginin sızısı yükseliyor,
Ağıt tufan yıkılan gönülde/ bir yıkık hayal,
bir ölgün ümit dolaşır,
şaşkın ve çaresiz…
Çok ölüm düşündüm hayat yolunda yürürken
dağların ölümü, taşların ölümü,
canlıların ölümü, kendimin ölümü…
Hiç ümitlerimin ölümünü düşünmemiştim bu kadar
Demek ki kaderde böylesi bir ölümü düşünmek de var
Bu yüzden gönlüm incinir,
Bu yüzden yüreğim kanar.
Görmediğim bir güneş doğmuştu
gönül ufkumdan…
şafakları sancı veren bir güneş.
Bir değil bin akşamın ölümünü görmüştüm gözlerimle
Üzerime inmişti bilinmedik ümit yağmuru,
Islatmış, yıkamıştı karamsar dünyamı
İnanmıştım sevdanın vuslat anına,
Ve fark edilmişti beni sevgili.
Mutluluğa ramak kala uyanılan bir düş
Gafilce kurulan bir tatlı hayalden ayılış gibi,
Can yakan ayrılığın içindeyim.
Yürümeğe hazırlanırken hicran sokaklarında,
Dudaklarımda vuslat türküsü olmayacak,
Önümde giden yolun nereye gittiğini,
Nerede bittiğini merak bile etmeyeceğim.
Yalnızca yürüyeceğim, gönlümün çektiği yere.
Beraber yürüyeceğimiz yollarda sevgili olmayacak,
Belki bir başka gönül arayacak, kendine göre.
Ne benim gibi seven bir kul, ne de bir gönül bulacak.
Kutluluğuna inanmadığı sevdanın hışmı ile kahrolacak
Ne sevginin, ne kendinin adını bilmeyecek,
kurt nefisli insanların ellerinde ezilecek
Duyacağım sancısını her zaman
Ve ağlayacağım belki ağrılarına
O bilmeyecek.