..E-posta: Þifre:
ÝzEdebiyat'a Üye Ol
Sýkça Sorulanlar
Þifrenizi mi unuttunuz?..
Ýnsanlarýn arasýnda yaþadýðýmýz sürece, onlarý sevelim. -Andre Gide
þiir
öykü
roman
deneme
eleþtiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katýlýmý
Yazar Kütüphaneleri



Þu Anda Ne Yazýyorsunuz?
Ýnternet ve Yazarlýk
Yazarlýk Kaynaklarý
Yazma Süreci
Ýlk Roman
Kitap Yayýnlatmak
Yeni Bir Dünya Düþlemek
Niçin Yazýyorum?
Yazarlar Hakkýnda Her Þey
Ben Bir Yazarým!
Þu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm baþlýklar  


 


 

 




Arama Motoru

ÝzEdebiyat > Öykü > Fantastik > Esin Yardýmlý




20 Ocak 2002
Tabiat Teyze  
Esin Yardýmlý
Buzul çaðdayken Tabiat Ana'nýn iþi bayaða bi zordu... Yazýn bile her taraf buzlara kaplý olunca tabii ki de zor olacaktý... Hem karayý, hem havayý kontrol etmek... Zaten Buzul Çaðý da Tabiat Ana gece uyurken baþlamýþtý...


:BFIF:
Buzul Çaðý’ndayken Tabiat Ana'nýn iþi bayaðý bi’ zordu... Yazýn bile her taraf buzlarla kaplý olunca tabii ki de zor olacaktý... Tabiat Ana iþinde zorlanýyordu.. Hem karayý, hem havayý kontrol etmek... Zaten Buzul Çaðý da Tabiat Ana gece uyurken baþlamýþtý...

Tabiat Ana'nýn bir kardeþi, bir de kýzý vardý... E, bu kadar iþ arasýnda ne kýzýna bakabiliyordu ne havaya... Hâla çiçeklerle, toprakla ve aðaçlarla uðraþýyordu... Annesiyle babasý gittiðinden (Deniz Ýþletmelerinde Fýrtýna bölümünde çalýþýyorlardý ve kuzey kutbuna transfer edilmiþlerdi..) beri iki iþ de ona devredilmiþti ve o iki tarafla da uðraþamýyordu...

Sonunda bir karar verdi... Kardeþini ve kýzýný yukarda tanýdýk bir buluda gönderdi. Onlar oradan havayla, yaðýþlarla ve rüzgarla ilgileneceklerdi. Buzul Çaðý da atlattýklarýnda Gül aralarýnda gidip gelecekti, keyfince...

Böylece kardeþini ve kýzý Gül'ü yukarý gönderdi. Kendisi toprakla, kardeþi de havayla uðraþmaya baþladý... Sonunda Buzul Çaðý’ný atlatmayý baþardýlar. Çoðu canlý bundan memnun kalmýþtý. Her ne kadar ekvatordaki yerlerinden olan kutup ayýlarýnýn ve penguenlerin keyfi pek memnun olmasa da artýk yediveren gülleri dýþýndaki çiçekler bile açmaya baþlamýþlardý..
Tabiat Ana dünyaca ünlü bir kiþiydi... Doða’nýn onlara verdiði evrim geçirme yeteneði sayesinde insanlar, hayvanlar, böcekler ve bitkiler akýllandýkça aðýzlarýndan Tabiat Ana lafý, Tabiat lafý daha da bi’ düþmez oldu... Tabiat Ana düþündü... Çocuklarýn sevdiði karý yapan, yaðmuru yaðdýran kiþi, biricik kardeþi hiç mi bilinmeyecekti yani?
E, böyle olunca telefonda konuþtular (bayaðý bi’ fatura yazan bir konuþma olmuþtu) ve Tabiat Ana ile Tabiat Teyze olmaya karar verdiler.

Daha sonralarda Tabiat Ana bir daha Buzul Çaðý olmasýn diyerekten mevsimleri temsil eden birilerinin olmasýný istedi. Bir kez daha bu sorunlarý yaþamak istemiyordu, ki hakký da vardý. Tabiat Teyze'yle uðraþarak dört tane konforlu meþe aðacý yaptýlar... Bu aðaçlarý doðal hýzda büyümelerine býrakmadýlar tabii.. Ýnsanlar bunlarý gördü ama takmadý... Zaten onlar neredeyse hiç bir þeyi takmazdý doðayla ilgili... Aðaçlarýn üzerine de '1867-68 yýllarý arasýnda Bilmemne Paþa tarafýnda diktirilen bu aðaç...' yazan tabelalar kondurdular ki, insanlar aðaçlarý kesmesin, budamasýn..
Sýradan bir parktý burasý... Normal, aþýrý sýradan bir park... Sonra.. Bu dört aðacýn hemen karþý tarafýna ve yanýna bir iki bank yerleþtirdi insanlar...

Daha sonraki günlerde Tabiat Ana ve Tabiat Teyze bir olup, dört tane yaprak ailesini ikna ettiler. Bunlar mevsimlerin temsilcileri olacaklardý. Her mevsimde dört aðaçtan birinde yaþayan yaprak ailelerinden biri aðaçlarýn karþýsýndaki bankýn altýndaki Yaprak Yýðýný’na (Temsilci Sarayý’na) gidip o mevsim boyunca Tabiat Ana ve Tabiat Teyze'ye rapor vereceklerdi, cep telefonuyla.
Ama yaprak aileleri sonralarda tutturdular, ünlü olmak isteriz, soyadýmýzýn olmasýný isteriz, bir sürü hizmetçilerimizin olmasýný isteriz diye...

Tabiat Ana ve Tabiat Teyze n'apsýn... Onlarý ünlü de yaptýlar, (Çam aðaçlarý arasýnda bir dedikodu yayarak) hizmetçi de buldular (Çam aðaçlarýnýn arasýnda dedikodu yayarken aylak aylak dolaþan ve iþ yapmak isteyen bir sürü palamut görmüþlerdi, iþi de onlara verdiler)...
Ama en büyük sorunu soyadý bulmak çýkardý... Hepsi soyadýnýn Yaprak'la bitmesini istiyordu. Sonunda karar verdiler. Her aile kendine ait olan tek bir mevsimi temsil edecekti. Soyadlarsa sýrayla þöyleydi.

Ýlkbahar temsilcilerinin soyadý Gülyaprak oldu. Kral ve Kraliçe Gülyaprak mutlu ve hoþ bir çiftti. Yumuþak ve sevecen yapraklardý. Palamutlarý da iyiydi, ama biraz dikkatsiz ve düzensizlerdi..

Yaz temsilcilerinin soyadý Günyaprak'tý. Kral ve Kraliçe Günyaprak son derece sakin, iyi kalpliydi... Ama palamutlar... Bak, iþte onlar çok serttiler... Aþýrý serttiler... Ve kabaydýlar... Evet, evet çok kabaydýlar... Üstelik sevecen ve iyi kalpli de diillerdi... Krallarýný ve Kraliçelerini sevmezlerdi...

Sonbahar temsilcilerinin soyadýysa Kuruyaprak oldu. Kraliçe Kuruyaprak son derece öfkeli, sinirli ve durmadan baðýran bir yapraktý. Kocasý Kral Kuruyaprak ise tam tersi kibar, sessiz hatta biraz ezik bir tipti. Palamutlarý da þöyle böyleydi iþte..

Kýþ temsilcilerinin soyadý da Buzyaprak oldu. Kral Buzyaprak son derece sevecen, dost canlýsý ve hoþsohbetti. Ama Kraliçe Buzyaprak adýna yakýþacak kadar soðuk bir kadýndý. Durmadan aksilik çýkarýrdý.. O soðuk ve cýrtlak, içe iþleyen sesiyle baðýrýp dururdu..

Ýlk baþta sayýlarý biraz az olan palamutlar ne yazýk ki pek iþe yarayamýyordu.. Sonunda her aile baþýna elliþer palamut hizmetçi oldu...

Ama bu hizmetçileri toparlayacak ve sorumluluklarýný üstlenecek bir kahyaya da ihtiyaç vardý. Bu yüzden de her ailenin birer Kahya Palamut'u oldu. Tabii bütün Kahya Palamut’larýn da kendilerine özgü kiþilikleri vardý.

Tabiat Ana ve Tabiat Teyze bütün bu iþler tamamlanýnca derin birer ‘oh’ çekiyorlardý ki... Ama ‘oh’larýný yarýda kesmeleri gerekti. Çünkü Kraliçe Günyaprak'tan bir telefon geldi. Kraliçe Günyaprak diyordu ki, Kahya Palamut'u hiç bir iþi yapmýyormuþ, palamutlar da bu nedenle hiç söz dinlemiyormuþ.. Bunlara müfettiþ kýlýklý tipler gerekiyormuþ... Anca öyle düzene girerlermiþ...

Tabiat Ana ve Tabiat Teyze bütün oh çekmelerini bir yana býrakýp iþe koyuldular yine... Dört mevsim içinde de kendini hep iyi hisseden ve canlý kalan tek bir aðaç türü vardý... Çam aðacý...
Bütün seçkin Kozalak ailelerinin aðaçlarýna duyuru astýlar... ''GMT' (Görevli Mevsim Tertipleyicileri) Elemaný Aranýyor' diye... Ýnsanlar bunlarý gördü ama takmadý... Zaten onlar neredeyse hiç bir þeyi takmazdý doðayla ilgili...
Duyuruyu gören üç yaþýný aþmýþ kozalaklarýn çoðu geldiler buluþma noktasýna... Orada Tabiat Teyze'yi gördüler. Tabiat Ana'nýn kiraz aðaçlarýyla bir iþi çýkmýþtý ve gelememiþti... Sonra Tabiat Teyze kendi düþüncelerine göre aralarýndan görevlerine en iyi þekilde uyacaklardan dört tane seçti.
Sonra bu dört kozalak adlarýný ve soyadlarýný seçtiler... Kiþiliklerine uygun adlarý vardý... Kiþiliklerini de kendileri seçtiler... Adlarý kiþiliklerine uygun olsun diye... Bir de orada yapacaklarý iþi her ayrýntýsýna kadar söylediler... Ki, Tabiat Teyze ve Tabiat Ana neler yaptýklarýný görsün de... Kötü olup olmadýklarýný anlasýn...

Kýþýn Buzyapraklara gidecek olan kozalaðýn adý Dolu Yüzvermez'di. Kendisine Yüzvermez Bey demelerinden hoþlanacaktý... Ve her kýþ gelip Buzyapraklarý kontrol edecekti. Hiç kimseye yüz vermeden dolaþýp, yapraklarýn tozlu olup olmadýðýna bakýp, yerlerin cilasýna göz atýp evine gidicekti. Ve bir sonraki kýþa kadar rahat rahat oturacaktý.

Tabiat Teyze, Dolu Yüzvermez'e biraz kuþkuyla da olsa baktý... Çok durgundu... Ýçinden de tam Kraliçe Buzyaprak gibi... diye düþündü... Tabiat Ana'ya telefonda danýþtý.. Onun da onayýný aldýktan sonra Dolu Yüzvermez her kýþ gidip söylediklerini yapacaðýna dair söz verdi.. Sonra bir buzkütlesi gibi, hoþçakal bile demeden kendi çamýna gitti.. (o yanlýz yaþýyordu)

Ýlkbahardakinin adý da Rüzgar Þengül'dü. Ona her türlü þeyi demelerine alýþýk olacaktý.. Adýndan da anlaþýlacaðý gibi çok iyi kalpli, neþeli bir kozalaktý... Kraliçe Gülyaprakla da çok iyi anlaþacaktý. Herþeyi çarçabuk gözden geçirip, hemen onun yanýna oturacaktý. Bir çay içip, sohbet edip de gidicekti... Týpký rüzgâr gibi...

Tabiat Teyze'nin gözü bu kozalaðý tutmuþtu... Ýyi biriydi ve Kraliçe Gülyaprak'la çok iyi anlaþacaðýna bakýlýrsa ilkbaharda çok sorun yaþanmayacaktý... Tabiat Ana'yý yine aradý... Ýyi bir kozalak hakkýnda kesin bir karar verdiyse bile onu aramalýydý... Ne de olsa ablasýydý...

Yaz için gelecek olanýn adýysa Güneþ Uyur'du. Tembel bir kozalaktý ve çok uyurdu evinde. Günyapraklarla ne çok iyi anlaþacaktý, ne de çok kötü. Anlaþacaktý iþte... Temsilci Sarayýna gittiði zaman bolcasýndan esneyecekti. Sonra giderken de neleri beðenmediðini neleri beðendiðini söyleyecekti. Sonra esneye esneye evine gidecekti...

Tabiat Teyze hiç yoktan iyidir diye düþündü. O olmasaydý kimbilir n'olacaktý? Tipi zaten adýndan belliydi. Soyadý kulaða hiç de hoþ gelmiyordu. Öylemesine seçildiði belliydi... Yine de bi ablasýna danýþtý... Belki o kesin bir karara varýrdý.. O da çeliþkiye düþtü... Sonunda karar verdiler... Güneþ Uyur, Günyapraklarýn GMT'den gelen elemaný olacaktý.

Sonbaharda gelecek olan ise Yaðmur Mýzmýzoðlu'ydu. Her türlü þeye öfkelenecekti ve çok öfkelenince aðlamaya baþlayacaktý. Ona ne denirse hoþuna gidecekti. Belki hoþuna gitmeyecekti ama hoþuna gidermiþ gibi davranacaktý. Aslýnda hoþuna gitmeyen þeyler vardý ama bir sürü olduðu için...

Tabiat Teyze ona baþka bir konuya geçmesini söyledi... Yaðmur Mýzmýzoðlu da burnunu çekip burada haksýzlýk olduðunu, kimsenin onu dinlemediðini, ve eðer böyle yapýlmaya devam ederlerse çekip gideceðini söyledi...

Tabiat Teyze özür diledikten sonra da devam etti.

Ýstedikleri adý kullanacaklardý onun için. O da mýzmýz mýzmýz, her an aðlayabilirmiþ gibi bir surat ifadesiyle aralarýnda dolaþacaktý palamutlarýn. Sonra Kral Kuruyaprak ve Kraliçe Kuruyaprak'a þikâyetlerini öfke ile bildirip, hýçkýrýklara boðularak Temsilci Sarayý'ný terkedecekti.

Tabiat Teyze artýk yorulmuþtu.. Kardeþini aradý. O da ayný þeyi dedi.. Ona da tamam dediler ve Tabiat Teyze, Gül'ü yandaki parktan alýp eve döndü. Daha sonra Tabiat Ana eve geldi..

Bütün bu olaylar bittikten sonra iþte... Tabiat Ana ve Tabiat Teyze derin ve upuzuun birer 'oh' çektiler. Kimse de bu 'oh'larýný yarýda kesmelerine neden olmadý.. Mevsimlerde bazý küçük aksaklýklar oluyordu yine. Ama artýk o kadar da takmýyorlardý. Biraz doðallýðýn doðada iþe yarayacaðýný düþünüyorlardý. Haklý da çýkmýþlardý...

Ama n'olursa olsun... Sýradan bir krallýk, bir imparatorluk ya da bir ülke bile bu kadar uðraþarak kurulmamýþtýr... Onlarda belki her þey düzen ve disiplin içindeydi ama... Hiç birinde doðanýn bir parmaðý yoktu... Doðal bir þekilde...
Bölüm 1
Kraliçe Kuruyaprak son bavulunu da kapatýrken öfkeli bir sesle kocasýna seslendi:

’Biraz çabuk olsana!’

Kocasý oflana puflana yanýt verdi:

’Kâhya Palamut’u bulamýyorum, bulsam hemen bavullarýný taþýttýracaðým, merak etme sen..’
Kahya Palamut o sýrada odadan içeri girdi. Küçük bir reverans yaptý. Ardýndan kýrkdokuz buçuk meþe palamudu (bir tanesi þapkasýný kaybetmiþti..) içeri doluþtu. Kâhya Palamut ve kýrkdokuz buçuk meþe palamudu (bir tanesi þapkasýný kaybetmiþti..) bir reverans daha yaptýlar. Sonra Kâhya Palamut kibarca sordu:

’Benden bir isteðiniz var mý acaba’
Kral Kuruyaprak kibarca bir þey rica edecekken Kraliçe Kuruyaprak kocasýný ittiði gibi Kâhya Palamut’a çýkýþmaya baþladý:

’Senin kadar geç kalan bir hizmetçi ilk defa görüyorum’
Kâhya biraz duraklayýp durumu anlamaya çalýþtý. Mantýklý bir cevap arayýp buldu ve söyledi:
‘Ama ben kâhyayým...’
’Olsun! O da hizmetçidir! Þimdi yýkýl karþýmdan!’

Kâhya Palamut bu lâf üzerine bir anda yere yýðýlýverdi. Ýki meþe palamudu kollarýndan, iki meþe palamudu da bacaklarýndan yakaladý. Dört meþe palamudu salondan ayrýldý. Büyük salonda sadece kýrkbeþ buçuk meþe palamudu (bir tanesi þapkasýný kaybetmiþti..) kalmýþtý. Hepsi bir iki iþ yapmaya koþtu. Yirmi küçük meþe palamudu Kraliçe Kuruyaprak’ýn bavullarýný taþýmaya baþladý. Dokuz buçuk meþe palamudu (bir tanesi þapkasýný kaybetmiþti..) son temizlik iþleriyle uðraþýyordu. Ýki küçük meþe palamudu da Kral Kuruyaprak’ýn bavullarýný taþýmaya koþtu..
Bu sýrada Kral Kuruyaprak cep telefonunda Tabiat Teyze'yle konuþuyordu:

’Ne? Ýlk kar yarýn mý? Ýyi o zaman.. Þþþt... Palamut! Koþ haber ver Buzyapraklara, yarýn gelsinler... Efendim? Kiminle mi konuþtum? Meþe palamuduyla. Buzyapraklara haber versin diye. Dii mi teyzeciðim... Evet onlarda zaten komþuluk yok ki... Buzdolabý gibiler. Onlara selam verirsin. Onlar sana karþýlýk verm... Peki peki... Olur teyzeciðim olur... Hadi sana da... Bak karým burdan sana el sallýyor...’ Kraliçe Kuruyaprak o sýrada aksi bir þekilde konuþuyor ve elini kolunu sallayarak palamutlara emirler yaðdýrýyordu.. ‘Tamam teyzeciðim... Tamam... Tamam... Tamam görüþürüz!’

Eðer o gece, ilk karýn yaðmasýna birkaç saat kala parkta birazcýk dolaþmak isteyen biri olsaydý Yaprak Yýðýný’ndan (Temsilci Sarayý’ndan) kýrkdokuz buçuk meþe palamudunun (bir tanesi þapkasýný kaybetmiþti..) ve iki kurumuþ yapraðýn çýktýðýný ve saðdan ikinci meþeye gittiðini görürdü...

Sabaha doðru, ilk kar yaðmadan hemen önce parkta birazcýk dolaþmak isteyen biri olsaydý da asker gibi sýralanmýþ elli meþe palamudu ve iki buz kesmiþ yapraðýn en saðdaki aðaçtan çýktýklarýný ve Yaprak Yýðýný’na (Temsilci Sarayý’na) yöneldiðini görseydi.
Bölüm 2
Tabiat Teyze sallanan koltuðunda oturmuþ yanýndaki pofuduk koltuktan henüz büyümemiþ olan bulutlarý alýp ufalýyor ve bir kovaya dolduruyordu. Yani kar yaðdýrmak için hazýrlýk yapýyordu. Yanýnda daha baþka bir sürü kocaman kova vardý ve içleri tepeleme kar taneleriyle (yani minik bulutlarýn ufalanmýþ halleriyle..) doluydu. Arada bir de kovadan bir avuç alýp dünyaya serpiþtiriyordu. Tabiat Ana’nýn bulunduðu yer bir buluttu. Dev, kocaman bir bulut.
Tabiat Teyze pofuduk koltuktaki bulutlara þöyle bi baktý. Ve aralarýndan küçük bir bulut olan Bulu'nun ona bakmakta olduðunu farketti. Bulu seslendi:
‘Tabiat Teyzeeeee?’
‘Ha yavrum?’ dedi Tabiat Teyze..
‘Ben... Bundan sonra bir daha dünyaya inmeyecek miyim? Arkadaþlarýmdan biri artýk bu iþ için çok büyüdüðümüzü söylüyor.. Doðru mu bu?’
‘Ýnmeyeceksin ya! Sen büyüdün... Yani, neredeyse kocaman bir bulut olmak üzeresin. Her kýþ seni görünce “Aman da benim Bulu'cuðum ne kadar da büyümüþ” demiyor muyum sana? Bak küçücük bulutlar var burada. Sen aralarýnda gerçekten çok büyük kalýyorsun.. Ama merak etme sana yine iþ düþecek. Sonbaharda yaðmur yine gökten iniyor..! Ve yaðmuru büyük bulutlar yaðdýrýyor...’

‘Ne yani... Ben de mi yaðmur bulutu olucam’
‘Evet...’
Tabiat Teyze bir pencereden aþaðý baktý, bir de bulutlara. Hým.. Ufak bulutlar bayaðý bi’ azalmýþtý. Sonra bahçede oynayan Gül’e seslendi:
‘Güüül! Gülcüüüüüm! Yavrum bana birazcýk minik bulut getirir misiiiin?’
’Tabii, teyze!’

Gül hemen küçük bulutlarýn üstünde oynadýðýný gördüðü bir buluta atladý. Üç beþ minicik bulutu yakaladýðý gibi evin durduðu buluta koþtu. Eve girince teyzesine sordu:

’Nereye koyayým bunlarý?’
Tabiat Teyze yanýndaki koltuðu gösterdi:
‘Hemen þuracýða koy iþte...’
Gül bulutlarý koyup Bulu’yla biraz konuþtu... Çýktýðý sýrada Tabiat Teyze yeni gelen bulutlarý ufalamaya baþlamýþtý bile.
Tabiat Teyze bulutlarý ufalamayý saat beþe kadar sürdürdü... Ýlk kar hemen gelmeliydi çünkü.. Kraliçe Buzyaprak düzensizlikten ve gecikmelerden nefret ederdi... Hemen telefon açar; o soðuk ve cýrtlak, içe iþleyen sesiyle þikayet etmeye baþlardý... Tabiat Teyze bunlarý düþünürken Bulu sordu:

’Çocuklarýn oynayacaðý kadar çok mu kar olacak?’
Tabiat Teyze dalgýn dalgýn mýrýldandý:

’Hý-hý...‘
Bölüm 3
Kahya Palamut kocaman ve kuru çýnar yapraðýný çeke çeke açtý. Kraliçe Buzyaprak soðuk soðuk içeri girerken kocasý ona baktý. Hafifçe burun kývýrdý. Karýsýnýn kendisi gibi sevecen, dost canlýsý ve hoþsohbet olmamasýna bir kez daha öfkelendi.

Ýlk kar baþlamýþtý. Dýþarda kalan palamutlar da apar topar içeri girdiler. Anlaþýlan Tabiat Teyze ufalama iþini bitirmiþti. Çünkü kar ciddi ciddi yaðýyordu. Þiddetleniyordu. Ufak kar tanelerine dikkatli bakýnca Kahya Palamut, Bulu'nun aðzýný seçiverdi. Bu aðýz keyifle þarký söylüyordu.

Son palamutlar da içeri girince Kahya Palamut kocaman ve kuru çýnar yapraðýný çeke çeke kapadý. Sonra kendi odasýna çekildi..

Kral Buzyaprak ve Kraliçe Buzyaprak da odalarýna gittiler.. Kahya Palamut bavullarýný odalarýna getirdiðinde Kraliçe Buzyaprak onu biriki azarlayýp dýþarý gönderdi. Þimdiyse eþyalarýný yerleþtiriyorlardý. Kraliçe Buzyaprak'ýn o soðuk ve cýrtlak, içe iþleyen sesi duyuldu:

’Kahya Palamuuuuuut! Nerdesiiiin? Bana telefonumu getir!!!’
Kahya Palamut, Kraliçe Buzyaprak’ýn o soðuk ve cýrtlak, içe iþleyen sesini duyunca gözlerini açtý... Yine ayakta uyumuþtu...
Yorulmuþtu o...

Çok yorulmuþtu...

Ýlk önce Yaprak Yýðýný’ný (Temsilci Sarayý’ný) temizlemiþti. Yerdeki büyük aðaç kabuðunun cilasýný yenilemiþ, her yapraðýn tozunu almýþtý. Onun gibi bir meþe palamudu için bayaðý büyük iþlere kalkýþmýþtý. Ama yapmýþtý. Tek sorun...

Çok, ama çok yorulmuþtu Kahya Palamut.
Birazdan da GMT'den (Görevli Mevsim Tertipçileri’nden) Dolu bey gelecekti. Kimseye yüz vermeden yapraklarýn tozlu olup olmadýðýna bakacak, kimseye yüz vermeden yerlerin cilasýný gözden geçirecek ve kimseye yüz vermeden Kahya Palamut'a Kral Buzyaprak hakkýnda sorular soracaktý.

Kahya Palamut kendini Dolu Beyin sorularýna hazýrlýyordu. Ne diyecekti adama? Bildiði kadarýyla GMT'den gelen tipler hep soyadlarýyla çaðrýlmayý severdi. Neydi bunun soyadý? Düþün oðlum düþün! Babasý ondan önce Kahya Palamut'luk yapmýþtý. Ne derdi ona ipucu olarak? N'apardý Dolu Bey? Yüz vermezdi... Tamam þimdi hatýrlamýþtý. Adamýn adý Dolu Yüzvermez'di.

Derken içerden Kahya Palamut’un düþüncelerini bölen bir ses duyuldu. Kraliçe Buzyaprak baðýrýyordu. Onun o soðuk ve cýrtlak, içe iþleyen sesi duyuldu:

’Kahya Palamuuuuut!!!! Cep telefonumu getiiir!!!’

Ýçerden bir iki tangýrtý duyuldu. Kahya Palamut nefes nefese geldi. Elinde küçük bir cep telefonu duruyordu. Dolabýn tepesindeki cep telefonunu alana kadar iki kere düþmüþtü. Kral Buzyaprak merakla karýsýný süzüyordu. Hýmm... Cep telefonunu onun için istemiþti de... Kimi arayacaktý bu þimdi... Derken karýsýnýn o soðuk ve cýrtlak, içe iþleyen sesi duyulmaya baþladý:

’Tabiat Ana? Ýyi günler. Saðolun. Siz? Yaaaa. Vah vah. Sizi uyandýrdýysam baðýþlayýn ama... Ne? Tabii ki. Evet. ...ama ilk kar yaðmaya baþladý. Dikkatli olun. Bu kar öyle çocuklarýn... Ne? Peki. Tamam. Ýyi o zaman. Ýyi günler.’

Bu soðuk konuþma bitince Kral Buzyaprak derin bir soluk aldý. Aslýnda o ne babasýna ne de ailesindeki diðer yapraklara benzerdi. Sevecen, dost canlýsý ve hoþsohbetti o. Tabiat Ana'yý da severdi. Kardeþi Tabiat Teyze'yi de... Hele þu Gül vardý... Teyzesi dýþarýdayken telefona hep o bakardý... Þirin kýzdý þu Gül! Týpkýsýnýn aynýsý kadar benzerdi Tabiat Ana’ya.. Düþüncelerini Kraliçe Buzyaprak’ýn o soðuk ve cýrtlak, içe iþleyen sesi böldü:

’Kocacýðým? Tabiat Ana'nýn sesini duydun mu?’

’Evet... Her zamanki gibi sevecen ve sýcak bi...’

’Ayy... Ay! Onun sesi bana çok yapay geliyor! Öyle bir sesi var ki...’

Kral Buzyaprak eþyalarýný yerleþtirmeye baþladý. Evlendiði günden beri... Onu sevdiðini düþünmeye kendini zorladýðý günden beri... Her iþinin arkasýnda ayný fon müziði vardý... Karýsýnýn o soðuk ve cýrtlak, içe iþleyen sesi ve o soðuk ve cýrtlak, içe iþleyen sesin yakýnmalarý...

’Ayy! Kocacýðým! Artýk sen beni sevmiyorsun galiba!’

’Yok canýýým!! Hiç öyle olur mu?’

Bu her konuþmanýn sonuna doðru Kral Buzyaprak dalýp ýslýk çalmaya baþlayýnca yapýlan bir dialogtu. Bir iki laf atýþmasý.. Sonra her þey yine ayný... Ama þansýna tahtýna geçince walkmanýný alýr içine sevdiði bir pop grubunun kasetini koyar ve kendinden geçerdi..

Kocaman ve kuru çýnar yapraðýnýn yanýndaki zil öttü...
Bölüm 4
Kahya Palamut kibar bir sesle (Dolu Yüzvermez beyi bekliyordu..) sordu:

’Hayrola, kimsin?’

’Palamut!’

Kahya Palamut kocaman ve kuru çýnar yapraðýný dýþa doðru kývýrdý.

’A, canýýým.... Nerelerdeydin? Böyle karda kýþta... Senin gibi palamutlarýn dýþarda dolaþmasý çok tehlikelidir...’

’Ben de þapkamý düþürmüþtüm.. Çýktým dýþarý aramaya baþladým. Bi’ de üstüne fýrtýnaya yakalandým... Ne kadar kötü olmuþ dii mi? Tam þapkam...’

’Kötü mötü anlamam ben! Temsilci geliyor düzelt yakaný, paçaný! Çabuk! Hadi len!’

Meþe palamudu bir anda yok oldu. Nefes nefese arkadaþlarýyla birlikte kaldýðý odaya koþtu. Aynaya bakýp gömleðinin yakasýný düzeltti. Paçalarýna baktý. Sonra onlarý da düzeltti. Bir ara kravatýna gözü iliþti.. Hýmmm... Abicim, yamuk bu kravat... Düzeltmeli insan bunu... Ama... Kahya Palamut ne dedi? 'Yakaný, paçaný düzelt' dedi. Kravattan da hiç mi hiç söz etmedi...

Palamut ilgilenmedi yamuk kravatýyla. Ýlgilenmek istedi. Onu çekiþtirip, çözüp yeniden baðlamak istedi. Ama sorun þuydu. Kahya Palamut'un emrinden çýkmazdý o. 'Yakaný, paçaný düzelt' dediyse ve kravattan söz etmediyse gravatýný düzeltemezdi. Bu iþ bu kadar basitti. Hem... Ýþi mi yoktu ki... Kravatýný düzeltsin?..

Aslýnda... Oðlum gel sen, þu kravatý düzelt... Ayvayý yiyeceksen ye, dayaðý da yiyeceksen ye, hapý da yutacaksan yut. Ama sen sen ol, þu kravatý düzelt.

Palamut elini kravatýna götürdü. Aþaðý çekiþtirdi. Çözdü, yeniden baðladý. Odadaki aynaya baktý. Biraz daha aþaðý çekiþtirdi.

Kocaman ve kuru çýnar yapraðýnýn yanýndaki zil öttü...

Kahya Palamut normal bir sesle (palamuda çok kýzdýðýndan sesini kontrol edememiþti..) sordu :

’Hayrola, kimsin?’

’Yüzvermez bey.’

Kahya Palamut yutkundu.. kocaman ve kuru çýnar yapraðýný dýþa doðru kývýrdý.

’Þeyyy... Ýyi günler! Biz de sizi bekliyorduk! Buyrun, içeri buyrun... Burasý da biraz kirli ama..’ Çevresine baktý Kahya Palamut.. Yapraklarýn hepsi verniklenmiþ, yerlerdeki kuru aðaç kabuklarý cilalanmýþ ve en küçük toz kapý dýþarý atýlmýþtý ya, neyse... ‘...olsun! Dýþarsý çamurlu, isterseniz gelip elinizi yýkayýn... Buyrun buyrun... Gelin!’

Yüzvermez bey, Kahya Palamut’un yanýnda kimseye yüz vermeden ellerini yýkadý. Üstündeki çam iðnelerini topladý. Sonra kimseye yüz vermeden palamutlarýn odalarýný bir bir gezdi. Yapraklarýn parlaklýðýna baktý. Kimseye yüz vermeden yerin cilasýna baktý. Toz aradý, ama bulamadý. Þimdi yapýlacak son iki þey kalmýþtý. Büyük salona yani Kral ve Kraliçe Buzyaprak'ýn bulunduðu salona gitmek ve Kahya Palamut'a kralýndan memnun olup olmadýðýný sormak. Büyük salona girdiler...

’OOH YEEEEE!!! UOUUUU!! BEYYYBÝÝÝ!!’

Kaskatý kesilmiþti Kahya Palamut... Stresli stresli yakasýný çekiþtirmeye baþladý. Anlaþýlan Kral Buzyaprak þarkýya kendini bayaðý kaptýrmýþtý. Kraliçe Buzyaprak da orda yoktu. Migreni tuttuðu için yataðýna biraz uzanmaya gitmiþti.

Yüzvermez Bey, Kahya Palamut'a baktý. Kuþkuyla sordu:

’Iýýý... Þeyyy... Kralýnýzdan memnun musunuz? Baþtan söyleyeyim onun yerine bir baþkasýný atayabilirim. Yeter ki siz isteyin...’

’Þöyle diyeyim... Ben kralýmdan gayet memnunum. Böyle yapsa da. Ne de olsa benim ailemdeki palamutlardan bir tanesi Günyapraklar'ýn kardeþinin palamutlarýndandýr. Gördüðünüz gibi disiplinli olduðum bütün saraydan belli oluyor. Ama Buzyapraklar gibi soðuk diilim hiç. Kraliçem soðuktur. Fakat kralým da benim gibidir. Bu benzerliðimizden dolayý ben kralýmdan çok ama çok memnunum...’

Kahya Palamut’un aðzý kurumuþtu. Mutfaða gidip su içmek için izin istedi. Mutfaða giderken avukat olsaydý kaç tane dava kazanabileceðini düþündü durdu.

Yüzvermez bey hayatýnda ilk defa birine gülümsedi. Bu þanslý kiþiyse Kahya Palamut'du. Yüzvermez bey gülümsedi ona. Sonra güle güle dedi. Doðrusu bu ondan hiç beklenmezdi. Kahya Palamut gururlanmýþtý. Çok ama çok gururlanmýþtý.. Kahya Palamut, Yüzvermez bey tam giderken sordu:

’Yüzvermez bey?’

’Hý?’

’Sizi bu kadar güldüren þey nedir acaba?’
‘Temel bir gün perdeleri ütülerken camdan aþaðý düþmüþ!!’
Bölüm 5
Tabiat Teyze telefonda konuþuyordu:

’Tabii... Tabii olur. Ha, bak bu arada Tabiat Ana... Sen þu Gülyapraklar'ýn Kahya Palamut'uyla konuþsana... Palamutlarý pek bi’ kullanýyormuþ... Evet.. Evet... Hani böyle.. Bi teklif getirmiþ onlara... E, palamutlarý bilirsin caným... Onlar hayýr nedir bilmezler... Neyse. Kýzýnla konuþmak ister misin? Tamam. –Gül! Gel bak annen seninle konuþacakmýþ!’

’Geliyorum, teyze!’

Apartopar eve daldý Gül. Telefonu aldý. Konuþmaya baþladý:

’Alo? Anne? Nasýlsýn? Ben de... Dün aþaðý baktým da... Biraz daha Mor Salkým koyar mýsýn? Buzyapraklar’ýn aðaca biraz az gelmiþ de... Evet... Dii mi? Tamam... Tamam! Görüþürüz... Hayýr.. Sahi mi! –Harika..! ..Tamam, görüþürüz!’

’Seni bu kadar sevindiren nedir?’

’Aðaçlara sarmaþýk gülü koyacakmýþ!’

’Ýyi iyi... Hadi sen koþ biraz polen toplayýver...’

’Olur.’

Gül dýþarý çýktý. Yerde bulabildiði bütün güneþte kurumuþ bulut kýrýntýlarýný önlüðüne koymaya baþladý. Bir yandan da yandaki bulutlarýn konuþmalarýný dinliyordu. Besbelli ondan, annesinden falan bahsediyorlardý. Dinlemedi onlarý. Konuþurlarsa konuþsunlar... Onun hakkýnda zaten kötü þey söylenemezdi. Annesi hakkýnda da. Ýçi rahattý onun...

Sonra aþaðý bakmak için bulutlardan birini birazcýk deþti. Çok hafif ve saydamýmsý bir bulut tabakasýnýn altýndan dünyaya baktý. Mor salkým dördüncü aðaçta çoðalmýþ ve sarmaþýk gülleri aðaçlara sarýlmaya baþlamýþtý. Bulutu düzeltti. Üstüne ayaðýyla bastý, sonra da önlüðündeki polenleri dökmemeye çalýþarak teyzesine götürdü..

’Al, teyze...’

Tabiat Teyze polenleri (yani bulut kýrýntýlarýný) aldý. Camdan dýþarýya, aþaðýya, dünyaya bakmaya baþladý. Tamaam... Þurada bir uçurtma vardý iþte... Gül de camdan baktý. Uçurtmayý gördü. Kocaman, Superman resimli kýrmýzý bir uçurtmaydý bu. Tabiat Teyze uçurtmaya seslendi:

’Pardon... Bakar mýsýn?’

Uçurtmadaki Superman kafasýný kaldýrýp baktý. Bir eli yukarda yumruk gibiydi. Öbür eli de yumruk gibiydi ama dümdüz aþaðý bakýyordu. Sordu:

’Efendim?’

’Þeyy... Rica etsem þu polenleri gördüðün aðaçlara verir misin?’

’Tabii, olur.’

Tabiat Teyze polenleri Superman’in pelerinine döktü. Superman dikkatle alçalmaya baþladý. Bir çocuk sesi duyuldu:

’N'oldu uçurtmaya? Anne! Gel bak uçurtmaya!’

’Bilmem? Çýtasý kýrýlmýþtýr herhalde, çek bakalým...’

Superman hýzlý hýzlý alçalýrken Tabiat Teyze arkasýndan seslendi:

’Ýyi paylaþtýr ama! Sonra kabak benim baþýma patlýyor!’

’Olur, olur..’

Superman iyice aþaðýya indi. Sonunda pek seçilemez oldu. Ama aðaçlardan aþaðý beyaz beyaz polenlerin döküldüðü belli oluyordu...
Bölüm 6
Tabiat Ana da canla baþla çalýþýyordu. E, kolay deðildi ki... O kadar çiçek açtýrmak, sarmaþýk uzatmak, aðaçlarý çiçeklendirmek...

Sarmaþýklarý uzatmak... Hadi o kolaydý da... Çiçekleri, özellikle de menekþe ve gülleri topraktan çýkarmak, çiçeklerini açtýrmak bayaðý zordu. Tabiat Ana menekþe tohumlarýný topraktayken öyle pohpohlamak zorunda kalýyordu ki, resmen dilinde tüy bitiyordu.

’Aman ne de güzel olursun sen... Mor þöyle... Kadife gibi... Ýstemez misin þu hemen yanýndaki gibi bir çiçek olmayý?’ Bir yandan da yandaki son derece alçakgönüllü ve hemen açmýþ bir menekþeyi gösteriyordu.

’Yok istemem... Hem arýlar didikler beni!’

’Hayýr canýým... Arýlar senin gibi güpgüzel çiçekleri hiç bi zaman didiklemez, balýný almaz...’ Bir yandan da arýlarýn menekþelerden bal toplayýp toplamadýðýný hatýrlamaya çalýþýyordu

’Tamam o zaman. Yukarý çýkýcam, bi þöyle bakýcam sonra beðenmezsem geri dönücem...’

’Olur... ‘

Tabii her menekþede olduðu gibi o da bir daha aþaðý inmedi...

Ama hadi, menekþeleri çýkardý, sarmaþýklarý uzattý diyelim... Daha ne güller, papatyalar ve aðaçlar var... Çok uðraþýyordu o çooook!

Ýþte bu günlerde de kiraz aðaçlarý kapris yapýyordu:

’Çiçekleri çýkartýrsak çýkartýrýz! Bu sana mý kalmýþ?’

’Ama o çiçeklerle öyle güzel gözüküyorsunuz ki!’

’Eeee?’

’Iýýý... Þeyy... Ýnsanlarýn gözleri kamaþýyor!’

’Bundan bize ne?’

’O zaman sizi kesmiyorlar! Çiçek açmazsanýz, “Bu aðaç ölü..!” deyip sizi keserler!’

Kiraz aðaçlarý da apar topar çiçeklerini açmaya baþladýlar...

Bu iþ bazý kiþilere kolay geliyor olabilir. Ama yanýlýyor o bazý kiþiler... O bazý kiþiler?.. Önünüze, her gün suyu verilen bir çiçek alýp, onu kurumaya ikna edebilir misiniz?
Bölüm 7
Güzel, sýradan bir gündü. (ama bahar aylarýndan bir gün) Palamutlar yine çok çalýþmýþlardý. Tam öðlen yemeðinden sonra masayý toplayacaklardý ki, çok yüksek bir ses gelmeye baþladý. Homurtulu, gýrýltýlý bir sesti. Palamutlar kendi aralarýnda konuþmaya baþladýlar.

-N'oluyo?

”Deprem diil en azýndan... “

“Ama kötü...”

-Anlayan var mý?

-Nerden geliyo bu ses?

-Sanki... Bi’ dakka... Bu gün hangi gün?

-On yedisi, pazar... N’alaka..
-Bi þeyi deðiþtirmez caným.. Sadece sordum..!

-...Susun be!!! diye baðýrdý Kahya Palamut

Salonu bir sessizlik kapladý. Herkes þaþkýn þaþkýn Kahya Palamut'a bakýyordu. Gürültü devam ediyordu. Dýþardan geliyordu. Ama n'olduðunu kimse ama kimse bilmiyordu.

-Ben size konuþun demediysem karþýmda konuþmamanýz gerektiðini size kaç kere söyleyeceðim?

-Sanýrým üç kez yeterli...

-Hayýr ordaki anlamaz...

-Ne? ben mi?

-Hayýr senin yanýndaki...

-Susun! Þimdi içinizden birinin çýkýp ne olduðuna bakmasýný istiyorum. Hemen!

Palamutlarýn hepsi þapkalarýný ellerine alýp kapýya doðru koþmaya baþladý. Ama o sýrada gürültü kesildi. Kahya Palamut hepsinin gözlerinin içine kinci ve nefret dolu bakýþlar attý. Palamutlar da bezelye yavrusu gibi kaçýþtýlar.

-Sen ordaki!

-Kim? Ben mi?!

-Evet sen!

-Ben bi'þey yapmadým!!!

Kahya Palamut kýzarýp bozarmaya baþlamýþtý.

-Hayýr, çýk git bak bakiim!! Neymiþ...

Homurtular ve hýrýltýlar yükselmeye devam ediyordu. Baþka bir kraliçe olsa (mesela Kraliçe Kuruyaprak) hemen Kahya Palamut'a gider kýzardý. Ama bu sefer öyle olmadý. Çünkü Kraliçe ve Kral Gülyaprak son derece sakin, iyi kalpli yapraklardý. Ve onlara hiç yakýþmayan bir Kahya Palamutlarý vardý. Kahya Palamut çok sertti. Neyse...

Palamut þapkasýný alýp çýktý. Kocaman ve kuru çýnar yapraðýný bütün gücüyle itti. Ama kocaman ve kuru çýnar yapraðý bir türlü açýlmadý. Bir kez daha bastýrdý bütün gücüyle. Kocaman ve kuru çýnar yapraðý açýldý açýlmasýna da... Þimdi önünde kocaman bir canavar duruyordu. Parlak, yeþil, kabuklu ve homurtular çýkaran, kocaman bir canavar.. Bir palamuttan asla beklenmeyecek bir çýðlýk attý palamut. Sonra þapkasýna daha da çok sarýldý ve Kahya Palamut'un yanýna döndü.

-Kahya Palamut! Kahya Palamut!

-Ne var len?

-Yeþil - kocaman, homurtular - canavar - yaratýk - dev, büsbüyük - gürültülü!!!

Bu palamut henüz yeniydi.. Hiç bir þeyi de bilmiyordu. Kahya palamut da zaten bu yüzden seçmiþti onu. Bol bol kýzabilmek için.

-Sen þimdi... Bize, kaldýrým temizleme aletinin geldiðini mi söylüyorsun?

-Sanýrým..

Kahya Palamut tam aðzýný açýp palamudu azarlamaya baþlayacaktý ki palamutlardan biri bilgiç bilgiç konuþmaya baþladý:

-Zaten ayýn onyedisindeysek bu doðaldý... Ben tahmin etmiþtim...

-Ama ayýn on yedisinde diiliz ki...

-O bana öyle dedi!

-Kim!

-Ordaki! Kýzarýp bozaran var ya!

-Tahminde bulunmuþtum...

-Peki ayýn kaçýndayýz?

-Yirmi yedisiii. Bununla ne ilgisi var?

-Ayýn onyedisi diil de yirmiyedisindeysek...

Kahya Palamut da durumu kavrayýverdi. Yaz baþlýyordu! Doðru ya... Ondokuz mayýs töreni yapýlmýþtý. Hatta okuldan dönen iki çocuk kavga ederken az daha Yaprak Yýðýný’ný (Temsilci Sarayý'ný) eziyordu... Hem GMT'den (Görevli Mevsim Tertipçileri’nden) de biri gelmiþti... Neydi adý yaa... Yok hatýrlayamadý... Hem ne umrundaydý ki? Sonra sesini temizlercesine öksürdü. Ve baðýrdý:

-Bavullarýnýzý toplamaya baþlayýn, ben sizi bilirim, üç-dört gün bile size yetmez!!!

Palamutlar apar topar odalarýna gittiler. Ve o sýrada olan oldu.. Palamutlardan biri turuncu-siyah çizgili çorabýný kaybettiðini farketti. Ve turuncu-siyah çizgili çorabýný ararken baþýný dolaba çarpýp sersemledi..
Palamutlar zayýf bünyeli bitkiler olduklarý için normalde üç dört saat sürecek bir sersemleme onlarda üç dört gün sürerdi. Ve o üç dört gün geçti. Baharýn son saatlerine herkes bavullarýný ellerine alýp apar topar gittiði sýrada, kim kirli ve katlanmamýþ bir çarþafý, kirli ve katlanmamýþ çarþafýn üstündeki bavulu, yerdeki turuncu-siyah çizgili çorabý ve turuncu-siyah çizgili çorabý ararken baþýný dolaba çarpýp sersemlemiþ olan bir palamudu farketsindi ki?

Neyse... Gece o gece, herkes soldan ikinci aðaca gitti, bavulunu yerleþtirdi ve Temsilci Sarayý'ndakilerden çok daha rahat olan yataklarýna yerleþti. Yazýn baþladýðý ilk gün Kral ve Kraliçe Günyaprak ve onlarýn palamutlarýyla Kahya Palamut'u dýþýnda üç aðaçtaki palamutlar da, Kahya Palamutlar da, Krallar ve Kraliçeler de tatile çýkýyordu. Bizim kafasýný vurmuþ olan palamut ise orada çýkamayacaðý tatili düþünüyordu. Tabii ki rüyasýnda...
Bölüm 8
-Bu da kim ya, böyle?

-Durun kýpýrdanýyor...

-O senin kuruntun.

-Kýpýrdanýyor, çünkü deprem oluyor...

-Hadi be sen de! Deprem meprem olmuyo! Oluyorsa neden biz sallanmýyoruz?

-Bak, hakkaten kýpýrdadý...

-Ciddiymiþ be!

Bu konuþmalar da neydi... Turuncu-siyah çizgili çorabýný ararken baþýný dolaba çarpýp sersemlemiþ olan palamut düþünmeye baþladý... Bizimkiler gitmiþti anlaþýlan.... Tüh be... Güzelim tatili kaçýrdýk... Þimdi iþin yoksa gel burda bir mevsim daha çalýþ... Ýþin mi yok oðlum senin? Yat yattýðýn yerde... Durumunu aðýr göster... Acile göndersinler... Orda kuþ sütüyle beslenirsin... Gerçi pek bir tadý yoktur ama... Sonuçta... Gerçek olmayan þeyin ne tadý vardýr ki... Boþversene... Belki arkadaþlarýndan bikaçý kalmýþtýr... Yok ya... Gitti bizim Mýsýr tatili... Ne güzel leyleklerin pençeleri arasýnda þapkasýnýn altýna giren rüzgarý hissedecekti þimdi... Güneþin altýnda... Keþke o turuncu-siyah çizgili çorap olmasaydý... Ýþi mi yoktu da o çorabý arýyordu?

Hadi oðlum sen kalk en iyisi... Kalkýp da ne yapacam ki?... Kalk sen caným, bi çaresini buluruz...

-Ay n’ooldu bana?

-Bayýlmýþsýn sanýrým.

-Yok bayýlmamýþtým. Sersemlemiþim...

-Ýyi o zaman bir þeyin yoktur aðabisi... Bir an seni acile götürmeyi düþünmüþtük de...

Turuncu-siyah çizgili çorabýný ararken baþýný dolaba çarpýp sersemlemiþ olan palamut bir anda çok üzüldü. Þimdi acile gitmeyecek miydi? Hem zaten kuþ sütünün tadý yoktur ki diye avutmaya çalýþtý kendini.

-Peki ben þimdi n'apýcam?

-Kalacaksýn aðabisi... Bizimle çalýþacaksýn.

-Kurtulma þansým yok mu?

-Boþ bir aðaçta sýcak bir mevsimde yaþamak istiyorsan buyur git yani... Ama bizden söylemesi aðabisi, burasý daha iyi olur.

-Peki... dedi turuncu-siyah çizgili çorabýný ararken baþýný dolaba çarpýp sersemlemiþ olan palamut.
Bari sersemlediðine deysindi... Ayaðýný gösterip sordu:

-Turuncu-siyah çizgili çorabýmý gördünüz mü?

-Al iþte burada....

Tamam... Artýk sersemlediðine deymiþti... Çünkü çorabýný bulmuþtu. Ama bir çorap için de bir mevsim çalýþmak... Bak iþte o deymiyordu...
bölüm 9
Kral ve Kraliçe Günyaprak son derece sevecendi... Kahya Palamutlarý da çok iyiydi. Ama diðer palamutlar... Bak iþte onlar çok serttiler... Aþýrý serttiler... Ve kabaydýlar... Evet, evet çok kabaydýlar... Üstelik sevecen ve iyi kalpli de diillerdi... Krallarýný ve Kraliçelerini sevmezlerdi... Kahya Palamut'u da sevmezlerdi... Ve turuncu-siyah çizgili çorabýný aradýðý sýrada baþýný dolaba çarpýp sersemlemiþ palamutlarý da hiç mi hiç sevmiyorlardý... Turuncu-siyah çizgili çorabýný aradýðý sýrada baþýný dolaba çarpýp sersemlemiþ olan palamut iþte bunlarý anlamýþtý orada þimdiye kadar kaldýðý süre içinde. Yani bi buçuk ayda...

Önünde kötü geçecek bir buçuk ay daha olduðunu kavradý turuncu-siyah çizgili çorabýný aradýðý sýrada baþýný dolaba çarpýp sersemlemiþ olan palamut. Daha önünde çoook zaman vardý..
Burada sevdiði dört kiþi vardý turuncu-siyah çizgili çorabýný ararken baþýný dolaba çarpýp sersemlemiþ palamudun.. Ýkisi Kral ve Kraliçe Günyaprak, öbürleri de Kahya Palamut'la bir baþka Palamut. O palamut diðerlerine benzemiyordu. Aksaný bile farklýydý bu palamudun... Ve sürekli 'Aðabisi' lafýný kullanýyordu.

Sürekli 'Aðabisi' lafýný kullanan palamutla beraber yerleri silip eþyalarýn ve duvar yerine geçen yapraklarýn tozunu alýyordu turuncu-siyah çizgili çorabýný ararken baþýný dolaba çarpýp sersemlemiþ olan palamut... Her zamanki gibi bir gündü... Dolu bir gün...

Ertesi gün bir ay on dört gününün kaldýðýný kavradý turuncu-siyah çizgili çorabýný aradýðý sýrada baþýný dolaba çarpýp sersemlemiþ olan palamut. Daha önünde biraz daha az çoook zaman vardý.

Yine koridorlardaki ufak temizliklerle uðraþmaya baþladý turuncu-siyah çizgili çorabýný ararken baþýný dolaba çarpýp sersemlemiþ olan palamut.. ve derken Kahya Palamut'un odasýndaki telefon çalmaya baþladý. Ortalýkta hiç kimse, ama hiç kimse yoktu... Turuncu-siyah çizgili çorabýný aradýðý sýrada baþýný dolaba çarpýp sersemlemiþ olan palamut dýþýnda... Sanki telefon onu çaðýrýyordu... Çeliþkiye düþtü turuncu-siyah çizgili çorabýný aradýðý sýrada baþýný dolaba çarpýp sersemlemiþ olan palamut. Sonra odaya girdi... Telefonun ahizesini kaldýrdý.... Ve... Ve... 'Alo??' dedi.

Tabiat Ana da 'Alo??' dedi

-Ben turuncu-siyah çizgili çorabýný ararken baþýný dolaba çarpýp sersemleyen palamudum!

-Aaaa, sen misin? Kahya Palamut bana senden bahsetti...

-Hýý...

-Eee? Nasýlsýn bakalým?

-Ben mi? Ýyi iþte... Nasýl olabilirim ki?

-Mesela kötü... Ben bir çorap yüzünden Mýsýr'a gidemesem bayaaa bi üzülürdüm ve kötü olurdum... Hele de yanlarýnda kaldýðým palamutlar senin yanýndakiler gibi sert olsa... Þimdiden terketmiþtim burayý!.. Ya da belki terketmeyi düþünüp vazgeçmiþtim...

-Evet... Ben de en baþlarda gitmeyi düþündüm... Ama bir palamut var... Hep 'Aðabisi' lafýný kullanan bir palamut... O, Kahya Palamut falan... Evet... Öyleler... Ama insan bi süre sonra alýþýyo... Evet, evet!.. Ayaðýmda þu anda...

Konuþmalarý böyle sürüp gitti. Sonra Tabiat Ana onu her gün arayacaðýna söz verdi. Tabiat Ana her palamudun durumunu bilirdi. Ve turuncu-siyah çizgili çorabýný ararken baþýný dolaba çarpmýþ bir palamudun moral desteðine ihtiyacý olduðunu tahmin etmiþti.. Ne çok þey bilirdi þu Tabiat Ana!

Sonraki günlerde turuncu-siyah çizgili çorabýný ararken baþýný duvara çarpýp sersemlemiþ olan palamut günleri saymaktan vazgeçti... Ne yararý vardý ki?

Sonbahar yaklaþmaya baþladý.... Yaprak Yýðýný’nýn (Temsilci Sarayý’nýn) önünde biriken yapraklarý toplamaya gelen adam onlarý farketmeden diðer yapraklarý süpürmeye baþlamýþtý. Zaten neyi farkederdi ki insanlar? Yazýn son günleri olduðu için çocuklar da çevrede pek bi çoktu... Sonra... Yaz bitti. Tam otuz aðustos gecesi saat beþ buçukta elli bir tane palamut, Kahya Palamut ve Kral ile Kraliçe Günyaprak Yaprak Yýðýný’ndan (Temsilci Sarayý’ndan) çýkýp soldan ikinci aðaca yöneldiler. Tam aðaçlarýnýn kapýsý yerine geçen kocaman ve kuru meþe yapraðýný çeke çeke açacaklarý sýrada turuncu-siyah çizgili çorabýný ararken baþýný dolaba çarpýp sersemleyen palamut Kahya Palamut'a, 'Aðabisi'yi her lafýnda kullanan palamuda, Kral Günyaprak'a ve Kraliçe Günyaprak'a hoþçakal dedi...

Diðer palamutlarsa homurdandýlar.. Onlar Kral ve Kraliçe Günyaprak'a hiç benzemezlerdi çünkü... Onlar çok serttiler... Ve kabaydýlar... Evet, evet onlar çok kabaydýlar... Üstelik sevecen ve iyi kalpli de diillerdi.. Kraliçe ve krallarýný sevmezlerdi...
Ama turuncu-siyah çizgili çorabýný ararken baþýný dolaba vurup sersemlemiþ olan palamut onlarý takmadý... Takmamasý gerektiðini biliyordu... Onlara da hoþçakal dedi ve soldan üçüncü aðaca yöneldi. Biraz zor da olsa soldan üçüncü aðacýn kapý görevi gören kocaman ve kuru meþe yapraðýný çeke çeke açtý... Ýçeri girdi ve kapýyý kapattý....
Bölüm 10
Tabiat Teyze sonbahar için hazýrlanmaya baþlamýþtý. Telefonla konuþuyordu hep.... Hem de hiç durmadan..

E, kolay iþ miydi bu kadar çok rüzgâra gidecekleri yerleri söylemek?..

Poyraz kuzey Amerika ve Türkiye'yi pek görmediðinden yakýnýyordu. Tabiat Teyze de ona bir krokide (kocaman bi krokide) geçeceði, duracaðý, sertleþeceði yerleri gösterdi. Poyraz memnun bir þekilde yola koyulurken Tabiat Teyze, Kasýrgayla tartýþmaya baþladý. O da Amerika'dan býkmýþtý. Ýlle de baþka yer diye tutturmasýna hak verdi Tabiat Teyze... O yüzden onu Sahra çölüne aktardý... Gidiþini görmek bile istemiyordu... Bütün bulutlarý mikserden geçmiþ gibi yapmanýn nesi zevk veriyordu ki ona?

Çok iþi vardý çooook! Bir yandan Tabiat Ana ile telefonda konuþuyor bir yandan da Avustralya'nýn neresinde yaðmur yaðsa, neresinde çiçek açsa diye düþünüyordu... Sonunda Sydney’deki parklara çiçek açtýrmaya karar verdi..

Tabiat Teyze, Tabiat Ana yaprak kurutmakla çok uðraþmasýn diye ilk karý erken yaðdýracaktý. Bu yüzden küçük bulutlar ufalanmaya baþlamýþtý bile.

Küçük bulutlar bu sene Norveç ve civarýna gitmeyi pek istemiyordu... Onlar birazcýk turistik alan görmek istiyordu... Çoðusu Ýstanbul'u merak ediyordu... Ama Ýstanbul'un buzul çaðýný yaþamayý haketmediðini düþünen bazý bulutlar piramitler ve Eiffel kulesiyle yetineceklerini söylediler...

Tabiat Teyze, Hortum'u tropik bölgelere gönderdi... Biraz daðýtmasýný, kurtlarýný dökmesini de söyledi... Oraya istediði kadar zarar verebilirdi.. Çünkü Tabiat Teyze, Tabiat Ana'nýn orada çiçek açtýrmayý ne kadar çok sevdiðini biliyordu... Oradaki devasa aðaçlarý daha da uzatmak bile zevk veriyordu ona..
Tabiat Teyze her bi’þeyi her bi’yere gönderdi... Ama Tabiat Ana n'apýyordu? Onun da iþleri vardý... Onun da zor görevleri vardý... Aðaçlarý yapraklarýný dökmeleri için ikna etmek gibi... Onlara dil dökmeliydi... Þimdi neden olduðunu hatýrlamýyordu ama, kýþýn aðaçlarýn yapraksýz kalmasý gerekiyordu... Nedendi acaba? Düþünmeye çalýþtý... Ama meþe aðacý sustuðunu görünce sordu:

-Hayrola?! Çenen düþtü de bulamýyor musun??

Hýmm... Nerde kalmýþtý Tabiat Ana?.. Ha, evet... Konuþmaya devam etti..

-O su size gerekecek diyorum... Demiþ miydim?.. Neyse... Yapraklarýnýz özgür olmak istiyor. Ýnan bana be!.. Iýýý... Hem kýþýn kar ya da yaðmur yaðmazsa... Iýýý... Susuz kalýrsýnýz!.. Cidden!

Meþe ona pek inanmýyordu...

-Çam aðaçlarýnýn iðneleri peki? Onlar n'aptý da biz yapmadýk?

-Sen sanýyor musun ki, üzerinde iðneler bulundurmak kolay iþ, can acýtmýyor?

-Hýý...

Tartýþmalar böyle sürüp gidiyordu... Tabiat Ana da bir yandan büyük bir kitaptan yapraklar ve aðaçlar arasýndaki iliþkiyi anlatan bir bölümü okuyordu...

Sonunda iþler bitti... Tabiat Ana'nýn da dilinde tüy bitti ama neyse... Her þey sonbahara göre ayarlandý. Sonbahar da geldi...

Ýnsanlar Yaprak Yýðýný’nýn (Temsilci Sarayý’nýn) yanýndan geçtiler... Soldan üçüncü aðaca diðer palamutlar da geldi... Turuncu-siyah çizgili çorabýný aradýðý sýrada baþýný dolaba çarpýp sersemlemiþ olan palamut kocaman ve kuru meþe yapraðýný biraz zor da olsa ite ite açtý... Sabah saat sekizde hepsi aðaçlarýndaydý...
bitiþ
Sonbahar gelmiþti... Kraliçe Kuruyaprak, Kral Kuruyaprak, Kahya Palamut ve kýrk dokuz buçuk meþe palamudu (Bir tanesi þapkasýný kaybetmiþti) kapý yerine geçen, kocaman ve kuru çýnar yapraðýndan içeri girdi... Daha sonraki günlerde arada bir Kraliçe Kuruyaprak'ýn 'YIKIL KARÞIMDAN!!' diye baðrýþý, Kahya Palamut'un yere düþerken çýkardýðý ses ve kýrk beþ buçuk palamudun (Bir tanesi þapkasýný kaybetmiþti) Kahya Palamut'u taþýyan dört palamudu seyrederkenki konuþmalarý Yaprak Yýðýný’nýn (Temsilci Sarayýnýn) dýþýndan bile duyuldu.

Daha sonra kýþ geldi... Sonbaharýn son gününde saat beþ civarýnda Kraliçe Kuruyaprak, Kral Kuruyaprak, Kahya Palamut ve kýrk dokuz buçuk meþe palamutu (Bir tanesi þapkasýný kaybetmiþti) Yaprak Yýðýný’nýn (Temsilci Sarayý’nýn) kapý yerine geçen, kocaman ve kuru çýnar yapraðýný açýp dýþarý çýktý.

Biraz sonra en saðdaki aðacýn kapýsý açýldý.. Ve asker gibi dizili elli tane palamut, Kral Buzyaprak, Kraliçe Buzyaprak ve Kahya Palamut düzen, disiplin içersinde Yaprak Yýðýný’nýn (Temsilci Sarayý’nýn) kapýsýnýn önünde durdu.. Kahya Palamut, kocaman ve kuru çýnar yapraðýný çeke çeke açtý.. Kraliçe Buzyaprak içeri soðuk soðuk girerken Kral Buzyaprak karýsýna baktý.. Hafifçe burun kývýrdý.. Karýsýnýn kendisi gibi sevecen, dost canlýsý ve hoþsohbet olmamasýna bir kez daha öfkelendi...

Daha sonraki günlerde Yaprak Yýðýný’nýn (Temsilci Sarayý’nýn) dýþýndan bile duyulabilecek bir þekilde baðýrdý Kraliçe Buzyaprak.. Çevredekiler hep o soðuk ve cýrtlak, içe iþleyen ses ve o sesin yakýnmalarýný duydu... Bu sesten özellikle papatyalar rahatsýz oldu... Her zamanki gibi... Çünkü Yaprak Yýðýný’nýn (Temsilci Sarayý’nýn) altýnda durduðu bankýn hemen dibine dikilmiþlerdi onlar..

Daha sonra Yüzvermez bey geldi... Palamutlar yine kravatlarýný düzeltip düzeltmeme konusunda çeliþkiye düþtüler.. Bir kýsmý ayvayý yemeyi kabullenip gravatlarýný çekiþtirdi.. Sonra çözdü ve yeniden baðladý... Sonra biraz daha çekiþtirdi.. Yüzvermez bey Kraliçe Buzyaprak'ýn baþ aðrýlarý yüzünden uzandýðýný öðrendi... Kafasýndan bunun kaçýncý baþ aðrýsý olduðunu hesaplamaya çalýþtý...

Sonra büyük salona girince Kral Buzyaprak'ýn yeni kasetindeki ritme uyarak ayaklarýný sandalyesine vurduðunu gördü... Geçen senekinden daha normal gözükse de Yüzvermez bey, Kahya Palamut'a yine eðer kralýný beðenmiyorsa hemen yerine baþka bir kral atayabileceðini söyledi... Yüzvermez bey çýktýðýnda Kahya Palamut býrak avukatý, yargýç bile olabileceðini düþündü...

Kýþ bitti ve ilkbahar geldi... Kraliçe Gülyaprak, Kral Gülyaprak, Kahya Palamut ve elli tane palamut Yaprak Yýðýnýndan (Temsilci Sarayýndan) içeri girdi... Turuncu-siyah çizgili çorabýný aradýðý sýrada baþýný dolaba çarpýp sersemleyen palamut bu sene rahattý... Çünkü ilkbaharýn sonunda turuncu-siyah çizgili çorabýný kaybetmediði için turuncu-siyah çizgili çorabýný aramadý.. Bu yüzden baþýný dolaba da çarpmadý... O yüzden sersemlemedi... Ve yazýn ilk günlerinde bir leyleðin pençeleri arasýnda þapkasýnýn altýna giren serin rüzgârý hissede hissede Mýsýra doðru uçtu...

Yazýn Kraliçe Günyaprak, Kral Günyaprak, Kahya Palamut ve elli tane palamut Yaprak Yýðýný’nda (Temsilci Sarayý’nda) oturdu... Turuncu-siyah çizgili çorabýný aradýðý sýrada baþýný dolaba çarpýp sersemlemiþ olan palamudun diðerlerinden daha yakýn ve sýcak bulduðu palamut bu sene turuncu-siyah çizgili çorabýný aradýðý sýrada baþýný dolaba çarpýp sersemlemiþ olan palamudu çok özledi... Onun dýþýnda diðer kýrkdokuz palamudun arasýnda büyük bir kavga çýktý ama olacak o kadar... Sonuçta burasý bir krallýk deðildi.. Ve yapmacýk bir düzen ve disiplin yoktu... Burada doðanýn bir parmaðý vardý... Doðal bir biçimde... Ve doðal olan bir yerde de doðal olarak olan tartýþmalara doðal olarak biraz olsun yer vardýr...



Söyleyeceklerim var!

Bu yazýda yazanlara katýlýyor musunuz? Eklemek istediðiniz bir þey var mý? Katýlmadýðýnýz, beðenmediðiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düþündüðünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazýlarý yorumlayabilmek için üye olmalýsýnýz. Neden mi? Ýnanýyoruz ki, yüreklerini ve düþüncelerini çekinmeden okurlarýna açan yazarlarýmýz, yazýlarý hakkýnda fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloða geçebilmeliler.

Daha önceden kayýt olduysanýz, burayý týklayýn.


 


ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.

Yazarýn fantastik kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Öðrendim Ki, Kleopatra Hiç Bir Zaman Kleopatra Deðilmiþ...
Aslýnda Sevimli Yaratýklar
Prenses ve Ejderha..! 1. Bölüm
Prenses ve Ejderha..! 2. Bölüm
Prenses ve Ejderha..! 3. Bölüm

Yazarýn öykü ana kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Bir Öykü
Kül
Kedix ve Köpex
Aydýnlýktaki Karanlýk ve Karanlýktaki Aydýnlýk
Yanlýþ Adým
Suyun Üzerindeki Adýmlar
Aleyda
Karanlýðýn Getirdikleri
Ateþ, Damla ve Hiç
Bedensiz Ruhlar

Yazarýn diðer ana kümelerde yazmýþ olduðu yazýlar...
Düþ [Þiir]
Ýlkler... [Þiir]
Buzul Çaðý [Þiir]
Nokta [Þiir]
Kitap Kahramaný [Roman]
Gelecekten Dönüþ... Giriþ [Roman]
Bir Kavanoz Viþne Reçeli [Deneme]
Sevgili Okurum... [Deneme]
Orman Ýneði... [Deneme]
Aðabiler Üzerine Bir Araþtýrma [Ýnceleme]


Esin Yardýmlý kimdir?

. . .

Etkilendiði Yazarlar:
Gördüðüm, tanýdýðým, hayal ettiðim, yapýtýný okuduðum herkes.


yazardan son gelenler

bu yazýnýn yer aldýðý
kütüphaneler


yazarýn kütüphaneleri



 

 

 




| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk

| Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim Yapým, 2024 | © Esin Yardýmlý, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr.
Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz.