..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Kurguyla gerçek arasındaki ayrım, kurgunun mantıklı olmak zorunda olması. -Tom Clancy
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Deneme > İtiraflar > Kâmuran Esen




6 Nisan 2005
Ben Bir Yalancıyım!  
Hayat, insanı yalancı da yapıyor.......

Kâmuran Esen


"Büyük lokma yiyin, büyük söz etmeyin.".......Türk atasözü


:CEBH:
Sevgilinize, eşinize aşağıdaki sözleri söylediniz mi hiç?

“ Ben sensiz yapamam.”
“ Sensiz yaşayamam.”
“ Sana bir şey olursa, ben de ölürüm.”

Eğer bu sözleri söylediyseniz, siz bir yalancısınız.........Hayatınızın merkezine oturttuğunuz, hayatı paylaştığınız ve ölesiye sevdiğiniz; aniden sizi koyup gider. Gölgesine sığındığınız koca çınar yıkılmıştır...Onsuz yapamayacağınızı, yaşayamayacağınızı söylediğiniz kişi artık yoktur, ama siz mecburen yaşamaya devam edersiniz. O hayattayken yaptığınız hemen herşeyi onsuz yaparsınız. Yersiniz, içersiniz, uyursunuz, gezersiniz vs.........Bunların her birini eskisi gibi zevk alarak yapmasanız da sonuçta yaparsınız. Bazıları buna “ gidenin acısına dayanmak” der, oysa size düşen sadece çaresizliktir, hatta âcizlik.

Bıçak sırtı bir yaşamdasınızdır veya iki tarafı da uçurum bir yarın başında. Bastığınız toprak kayıp gidecek gibidir ayaklarınızın altından......Hep beklediğiniz bir şey vardır. Sanki yetişmek zorunda olduğunuz bir otobüs, bir tren var gibidir. Ya da ne olduğunu bilmeden beklediğiniz bir şey veya - ne bileyim - herhangi biri. Örneğin evinize gelecek bir konuk...Sanki her an telefon çalacaktır veya kapı. Oysa ikisi de çalmayacaktır. Ne yetişeceğiniz bir taşıt vardır, ne ağırlayacağınız bir konuk. Ama siz hep beklersiniz.

İçinizde sürekli, sınırsız bir boşluk vardır; bazen de , en ufak bir şeyi dahi sığdıramayacağınız daralma hissi. İçinizdeki boşluk bazen büyür, bazen küçülür. Ne açlık hissidir duyduğunuz ne tokluk. Yersiniz doymazsınız, yemezsiniz açlık hissetmezsiniz. Boşluktan, içinizde deli bozuk akan ırmakların söz dinlemez ırmakların kıyılarınızı aşındırmasından rahatsız olup, işte öylesine birşeyler atıştırırsınız. Ağzınıza attıklarınız sizi doyurmaz. Ama yine de yersiniz.

Yatakta geçireceğiniz karanlık, yalnız ve soğuk geceleri kısaltmak istercesine, sabaha karşı yatağa girersiniz...Günün yorgunluğunu üzerinizden atamayacağınızı, asla rahat bir uyku uyuyamayacağınızı bile bile.Taştan ve soğuk bir zeminde yatıyormuşsa, bir böcek gibi büzülerek gözlerinizi uykuya teslim edersiniz... Uyandığınızda yorgunsunuzdur, uykusuzsunuzdur...Ama sonuçta birkaç saatlik de olsa uyumuşsunuzdur.

Korktuğunuz yalnızlık, bir yılan gibi çöreklenmiştir yuvanıza. Eviniz kocaman gelir size, giysileriniz bol. Tüm koltuklar boştur, sofralar yalnız. Bir stadyumda tek başınıza maç izliyormuş gibi .....Sanki yabancı bir evdesinizdir. Bu eşyalar, bu odalar sizin değildir. Kendinizi, evinize ait değilmişsiniz gibi hissedersiniz.

Yalnızlıktan kurtulmak ve ait olduğunuz yeri bulmak için kendinizi sokağa attığınızda ise, yine yalnızsınızdır.Tanıdık simalar arasında bile yalnız ve yabancı......Bir çuval pirincin içindeki harap tanesi gibisinizdir. Bir el tutup, atacaktır sizi. Çünkü siz bir çuval pirincin içinde, istenmeyen maddesinizdir.......En kalabalık bir caddede, en kalabalık alışveriş merkezinde bile yalnızsınızdır. Uzayda bir nokta gibi.....Sığınacak bir mekâna ihtiyaç duyarsınız. Kendinizi; o yalnız, o sessiz evinize atmak istersiniz yine de. Çünkü siz, bulunduğunuz bu ortama ait değilsinizdir. Aradığınız bir şey vardır ama siz neyi kaybettiğinizi, neyi aradığınızı bilmiyorsunuzdur.Yaptığınız her şey ya yarımdır, ya eksik.

Evinize geldiğinizde, yine aynı belirsizliği, hiçbir yere ait olmama duygusunu hissedersiniz. Siz, buraya da ait değilsinizdir. Hiçbir yer sizin değildir, siz de hiçbir yerin...Yerinden koparılmış, iliğinden uzak düşmüş bir gömlek düğmesi gibisinizdir........Yerde yuvarlanır, ezilir, tozlanır, rüzgârda savrulursunuz oradan oraya.........Ama sonuçta hayattasınızdır ve yaşıyorsunuzdur.

Bir zamanlar;

“ Ben sensiz yapamam,”
“ Sensiz yaşayamam,”
“ Sana bir şey olursa, ben de ölürüm,” dediğiniz kişi artık yoktur. Ancak siz yaşamaya devam ediyorsunuzdur. Çarkı dönmeyen bir değirmende, buğdayınızı öğütmek için , boşuna bir çaba veriyorsunuzdur...Aslında tiryakisi olduğunuz, ama artık artık size hiç zevk vermeyen, eski tadını asla bulamadığınız kahvenizi bile isteksiz isteksiz yudumlarsınız. Açlık hissetmeseniz de yersiniz. Üşürsünüz, ateşe yanaşırsınız; yorulursunuz, dinlenmek için uzanırsınız. Kâbuslarla dolu olsa da, çok sık aralıklarla bölünse de, uyursunuz. Ve O’ nun yokluğunda tüm bunları nasıl yapabildiğinize şaşırırsınız, hatta kendinizi suçlu hissedersiniz.

Hiçbir zaman hiç kimseye “ Ben sensiz yapamam, yaşayamam! ” demeyin........Eğer diyorsanız, siz bir yalancısınız!.......Tıpkı benim gibi...........Ben koca bir yalancıyım. O gittiğinden beri yiyorum, içiyorum, uyuyorum, okuyorum, yazıyorum........O’nsuz tüm bunları yapabildiğim, yaşayabildiğim için kendimden nefret ediyorum.............

.Eleştiriler & Yorumlar

:: Hikmetlerin Kokusunu Almak
Gönderen: Sükran / Nürnberg/Almanya
20 Temmuz 2005
Can Ögretmenim, Giden gelmiyor, gönülse unutamiyor. Yasama hakkini bizen veren yüce Tanri, alacak olan da tek O... Yasamaya devam edebilmek gerek. Yapilacak o kadar cok iyi seyler var ki, siz de bunu bilirsiniz. Rahmetli esinizin yapmayi arzu edip de yapamadigi ne kadar güzel emelleri varsa onlari yapmayi, gerceklestirmeyi düsündünüz mü? Yasamaya devam ettiginiz icin, kendinizden nefret etmeyiniz lütfen, tam aksine o essiz güce, Allah'a sükrediniz. O'nun hikmetlerinin kokusunu aliyorsunuzdur sanirim. Ben öyle yapiyorum. Sevgi ve saygilarimla Nürnberg'ten; anlarimiz aydinlik olsun diliyorum. Sükran Günay

:: sonsuzluk...
Gönderen: R.Eylül Aktaş / İstanbul/Türkiye
15 Mayıs 2005
Aşk; her nefeste; gözlerimizin ışığında, her lokmada, yudumladığımız suda, gecede, gündüzde; baharın çeçek kokulu sabahlarında, kışın kar beyazında... dokunduğumuz her şeyde, gördüğümüz her yerde... "O" hep yanınızda, içinizde... en güzel yerde: yüreğinizde...

:: merhaba:)
Gönderen: ayşe şener yurtseven / istanbul/Türkiye
13 Mayıs 2005
sevdiklerimize sevgimizi ifadelerimiz uç noktalarda da olsa, bu o ifadelerin yalan olduğunu değil, belki yaşama dökülemeyecek kadar olağanüstü olduğunu gösteriyor. ne yapalım ki devam eden bir hayat kendini zorla da olsa yaşatıyor. bize kendini dayatıyor...sevginizin gereğiyken onsuz yaşayamamak, nasıl yaşayabildiğinize sitem edişiniz güzeldi..selamlar...

:: :))
Gönderen: Serpil Başol / küçük bir deniz şehri.../Türkiye
16 Nisan 2005
Sevgili Kâmuran Öğretmenim, Siz de bilirsiniz ki yaşamaktan yaşamaya farklılıklar vardır. Bence yalan değil sizin söyledikleriniz. Gerçekse "O" varken yaşadıklarınız, şimdiler de gerçekten yaşamıyorsunuz. Yarım değil mi bir taraflarınız, yaşarken? Lütfen utanmayın yaşamaktan. Hayat işte! Bir dostun dediği gibi "yaşayana geçer beyim..." Sevgiyle...Serpil...

:: Yalancıktan yaşamak
Gönderen: Ayşe Keskin / Trabzon/Türkiye
10 Nisan 2005
yaşıyormuş gibi mahsuscuktan .... uyumak ! oyunun içinde başrolde kadın ,çiçekleriyle bahçede sonra biraz misafircilik hep gider gibi oturmak eğreti çekiştirmek etekleri boşluk bırakılan yerden gölgesi kalkmalı önce sonra sesi hep içerlerde lokmalar boğum boğum Acımış sesinizdeydi

:: hüzün..
Gönderen: ayşegül engin / İstanbul/Türkiye
10 Nisan 2005
babamı yitireli üç yıl oldu.. annem, benim bildiğim, tanıdığım kadın, hep aynı gibi.. sadece yaptığı resimlerin sayısı arttı, kendi evinde koyacak yer kalmadı, benim evimin duvarları işgal altında.. yine denizi çok seviyor, yine bahçesinde babamın çok sevdiği çiçekler, yine semaverde çay demliyor onun için.. eskiden hiç anlatmazdı, şimdi gençlik anılarını anlatıyor.. yakışıklı ve zeki bir adam nasıl tavlanır falan) hep birlikte gittiğimiz, babamın çok sevdiği bir lokanta vardı.. ben bir daha gidemedim, gidemiyorum ama annem kardeşimle gidiyor ve sonra da bana kızıyorlar sen yoktun, senin de olmanı isterdi diye.. hiçbir zaman yeri dolmuyor, hep özleniyor.. anneme çoğu zaman, sen şanslı bir kadınsın diyorum.. hani şu masallardaki gibi, bir ömür aynı yastığa baş koyduğun, çok sevip saydığın bir eşin oldu.. onun sevgisini, anılarını ve gülüşünü taşıyorsun yanında.. ve bu, hep seninle kalacak.. ve sizinle de kamuran hanım.. sevgilerimle..

:: sevgi ve nefret...!
Gönderen: david durak arslan / metz/Fransa
10 Nisan 2005
Sevgiyle nefretin, ölümle yasamin, geceyle gündüzün, iyi ile kötünün, kış ile baharin, beraberlikle ayriligin... bizim için, bize has ve bizim algiladigimiz gibi oldugu bilinciyle okunarak tad alinacak bir yazi. Tebrikler.

:: Yaşamın kendisi...
Gönderen: nadumyas / İstanbul/Türkiye
10 Nisan 2005
Yalancı değilsiniz, yaşıyorsanız yaşamak ağır bastığından...Belki yanınızda değil ama eminim ki sizi izliyor ve yediğiniz her lokmadan, içtiğiniz her yudumdan, düşündüğünüz her andan, uyuduğunuz ve uyandığınız onca gün devirmelerinden sonra, sizi daha çok seviyor...Sanki onunlaymışsınız gibi hala yaşıyorsunuz yaşamı, yani yalnız değilsiniz ve yalanda söylemediniz. Yüreğinizin bir parçasına kilitlediniz. Hergün tek yüreksiniz...Bu negüzel bir aşk yarabbi. Ya bizler, öyleki artık yaşarken dahi o sözleri sarfedemiyoruz bile birbirimize. Öyle uzaklaştık ki "seni seviyorum" larımız "mu acaba?" lara çeviriyor bazen kendini. Ne mutlu size ki onsuzda varsınız- ki varolduğunu siz bizden daha iyi biliyorsunuz. İşte siz, bu yüzden, onun sevgisini hakeden "en güçlü, en mert" kadınsınız. Ne kadar şanslıyım diyor uzaktan sizin her anınınızı seyre dalarak. Gülüyor...Sizde gülün...Uzun ömürler, sıhhatler dileğiyle... Naile.




Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.

Yazarın İtiraflar kümesinde bulunan diğer yazıları...
Ben Birazcık Deli miyim?
Mudurnulu Fatma Nine'nin Günlüğü / Pehlivan Tefrikası Gibi Bir Ürya Gördüm
Elli Yaşıma Doğru Hayatıma Giren Erkek
Sen misin Vitamin Haplarını Çiçeklerine Veren!
Öldüğümü Farzettim
Hayatımı Yazacak Biri Çıksa
Sen Yanımda Olmalıydın
Yıllardan Alamadığım İntikamı, Bir Çarşaftan Nasıl Aldım!
Vitamin Haplarımı Çiçeklerime Verdim
Mudurnulu Fatma Nine'nin Günlüğü / Gençlik Kirez Mevsimi Gibi

Yazarın deneme ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
Güzel Dilimiz Türkçe
Kızım Sen Avukat Ol!
Atatürk'e Mektup
İstanbul Sizin Olsun
Öğretmenler Günü
Mudurnu'da Bir Günlük Gezi
Yeğenime Yaptığım Peynirli Börek Tarifi
Bişim Efde Heykes Bi Asayip...
Kaybedecek Hiçbirşeyi Olmayana / Ölüm...
Canı Sıkılmak Nasıl Birşey?

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Dönüşü Olmayan Gidiş [Şiir]
Seni Özlemenin Kitabını Yazabilirim [Şiir]
Bensiz Yaşamaya Alışacaksın [Şiir]
İşte Gidiyorsun [Şiir]
Gelseydin Eğer [Şiir]
Ne Zaman Seni Düşünsem [Şiir]
O Beklenen Hiç Gelmeyecek [Şiir]
Çek Beni İçine Bir Nefeste [Şiir]
Sığınacağım Başka Yürek Yok [Şiir]
Uykularında Sev Beni [Şiir]


Kâmuran Esen kimdir?

Okumak ve yazmak bir tutkudur benim için. Yazdıklarımı okuyucularla paylaşmak amacıyla buraya gönderiyorum. Yıllardır, yerel bir gazeteye haftalık köşe yazıyorum. Mudurnu Belediyesinde gönüllü kültür müdürü olarak çalışıyorum. Yayımlanmış Kitaplarım: -Şiirlerle Öyküler - şiir / Milli Eğitim Bakanlığı Öğretmen Yazarlar Dizisi ( 1988). . . . . . . . -Sevgi Yumağı - şiir ( 1997 ). . . . . . . . . -K. Esen'in Kaleminden Mudurnu - derleme / Mudurnu Kaymakamlığı Kültür Hizmetleri Dizisi ( 2002 ). . . . . . . . . . . -Oynatmayalım Uğurcuğum- deneme , anı / --Senfoni Yayınları ( Haziran / 2004 ) -Mudurnulu Fatma Nine'nin Günlüğü - Baskıya hazırlanıyor

Etkilendiği Yazarlar:
Okuduğum her yazardan veya yazıdan etkilenirim. Bende bir etki bırakmayacak, herhangi bir şey öğretmeyecek bir yazı düşünemiyorum.


yazardan son gelenler

bu yazının yer aldığı
kütüphaneler


yazarın kütüphaneleri



 

 

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © Kâmuran Esen, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.