"Usun ve deneyimin aksaçlılarınki gibi, ama yüreğin masum çocuklarınki gibi olsun." -Schiller |
|
||||||||||
|
Esperanto’yu geliştiren kişi, Polonyalı Yahudi bilgin Doktor Ludoviko Lazaro Zamenhof’tur... Bu bilgin 15 Aralık 1859’da Polonya’nın Bielestok şehrinde doğmuştur... O bilhassa Hint-Avrupa dillerinden pek çoğunu çok iyi bilmekteydi... Bu dillerin düzensizlikleri, diğer milletlerce öğrenilmelerinin güçlüğü, onu yeni bir dil arayışına itmiştir..Ona göre bu dil yeni dünya dili olacaktı... Zaten Zamenhof’un imzası olan “Esperanto” kelimesi de anlam itibariyle “ümit eden doktor” anlamına gelmekteydi... Daha sonra oluşturduğu yeni dilin ünvanı olacak olan bu kelime grubu “tüm dünyanın ortak ve düzenli bir dilde buluşması ümidini” içinde saklı tutan bir isimdi..Şimdi biz bu çalışmamızda Esperanto namıyla anılan yapma dil ile Türkçe’mizi karşılaştıracağız..Çalışma sonucunda görülecektir ki, Esperanto, Hint-Avrupa dillerini ve bilhassa Avrupa’nın kutsal dili Latince’yi tüm dünyaya egemen kılma çabasının bir aracıdır.Bir bilgin tarafından oluşturulan ve dünyaca rağbet görmüş bir dil olan Esperanto’nun, doğal süreçler içinde, tesadüfen oluştuğu öne sürülen dilimiz Türkçe ile girdiği yarışta nasıl geride kaldığını da gösterecektir bu çalışma..Sonuçta ise Türkçe’nin hem doğal bir dil hem de düzenli, mantıklı bir dil olarak dünya dili olabilecek tek dil olduğu ortaya çıkacaktır... Eğer bir Türk olmasaydım, başka milletten hakperest bir bilgin olsaydım yine de Türkçe’nin üstünlüğünü söylemekten çekinmeyecektim..Yani bu söylem milliyetçilikten çok öte bilimsel bir savdır... Zaten Jean Deny gibi yabancı dilbilimciler bile Türkçe’nin düzen yönünden diğer dillerden üstünlüğü gerçeğini tüm dünyaya ilan etmişlerdir.Ben de bir Türk olarak, elbette yüreğimde, zihnimin kıvrımlarında saklı bu mücevheri ve onun güzelliklerini tüm dünyaya gösterme aşkıyla yanıp tutuşuyorum..Yaradan’ın Türklere ve onların şahsında tüm Müslüman milletlere verdiği bu güzelliği, yine bu dili oluşturan Yaratıcı’ya bir teşekkür edasıyla, tüm dünya insanlarıyla paylaşmak gibi bir davanın içinde buluverdim kendimi... Türkçe’nin güzelliklerine ulaşılmasını engelleyen yapay surlardan birisi olan Esperanto yapma dili, Türkçe’nin dünya dili olmasını engelleyemeyecektir... Çünkü Türkçe, tüm gücüyle bağırmaktadır... “Ben şu bilgi ve mantık çağının tek dili olacağım” demektedir.Biz naçizler ise sadece ona tercümanlık yapmaktayız..Konuşan yine Türkçe’dir. Zamenhof tarafından uzun uğraşlar ve düşünceler sonucunda oluşturulan Esperanto yapma dili, doğal süreçler içinde, kendiliğinden oluştuğu iddia edilen Türkçe’ninkine benzer kurallara da sahiptir..Zaten Esperanto dilini Hint-Avrupa dillerinden ayıran özellikler de bu kurallarda gizlidir çoğunlukla..Peki neden Türkçe gibi harika ve de doğal bir lisan varken bu bilgin gitmiş yeni bir dil oluşturmuştur?Üstelik bu oluşturulan dil pek çok yönden Türkçe’ye benzemektedir..Neden insanlar hemen yayılabilecek, canlı bir dil varken onun değişik bir versiyonunu, tüm dünyaya yayılması oldukça zor olan bir dili yeniden oluşturmuşlardır? Bizce bu araştırılması gereken bir konudur..Zamenhof’un Türkçe’yi bilmediği öne sürülebilir..Ancak 1880’li yıllarda, hem de Avrupa’nın gelişmiş bir bölgesinde pek çok dili ana dili gibi bilen bir bilgin, Türkçe ile ilgili hiçbir bilgiye sahip değildi iddiası gülünç bir iddia değil de nedir? On küsur dili bilen bir adam herhalde merak edip, Türkçe’yi de incelemiştir...Böylelikle o, bu dilden de ilham almış olabilir yeni dil oluşturma çalışmasında.Bazıları “Zamenhof Türkçe ile ilgili bir şey kesinlikle bilmiyordu diyebilirler” ve bunu da belgelerle ispat edebilirler... O halde şöyle bir sonuç ortaya çıkmaktadır... Zamenhof’un uzun çalışmalar sonucunda geliştirdiği dil, onunla pek çok benzer yöne sahip olan Türkçe kadar, en azından bazı kurallar yönünden düzenliyse ve bu dil ancak 19.yy’ın sonların oluşturulabildiyse, binlerce yıldır matematiksel bir düzene sahip Türkçe’nin üstünlüğü ispat edilmiş olur... Çünkü bin yıl önce de düzenli olan bir lisanın benzeri daha dün oluşturulmuşsa, elbette önce var olan yarışmayı kazanmış demektir..Türkçe’nin Esperanto’dan üstün tarafı bu çalışmamızda göreceğiniz gibi onun eskiden beri düzenli olması değildir sadece..Bu yönleri, ilerleyen yazılarımızda incelemeye devam edeceğiz... Şimdi şu birinci maddeyi açıklayalım.. Esperanto’da da kelimeler yapılarına göre üç gruba ayrılırlar..Basit, türemiş, birleşik... Bu durum bilindiği gibi Türkçe’de de böyledir... Yine bu dilde kelime yapımı Hint Avrupa dillerinde olduğu gibi “bükümlüleşme” yoluyla olmaz sadece eklerle yapılır... İşte burada Türkçe’nin bir üstünlüğü fiili olarak ispatlanmış olur... Türetme eklerle yapılır ancak bu ekler Esperanto’da başa da eklenebilir... Burada bir mantık bölünmesi vardır..Türkçe bu yönden de Esperanto dilinden üstündür.. “Bütün ekler sondadır” kesin mantığı Türkçe’yi Esperanto dilinden daha mantıklı bir konuma getirir... Bu yönüyle Türkçe öğrenilmesi daha kolay bir dil olmaktadır... Zira bu dili öğrenmeye çalışan bir kişi en azından “hangi ek başta, hangi ek sonda?” şeklinde bir kaygı taşımaz..Bütün eklerin sonda olduğunu bilir... Böylelikle Türkçe’nin ek bölümünü kolayca öğrenir... Türkçe’de kelime bazındaki bütün iş eklere düştüğüne göre “ek” meselesi kolayca öğrenilirse Türkçe de öğrenilmiş demektir. İşte bu özellik Türkçe’ye bariz bir üstünlük verir... Örnek: San Sağ San-a Sağ-lam San-eco sağ-lık San-ı sağ-al San-ıg-a sağ-lık-lı Örneklerde görüldüğü gibi Esperanto Türkçe’nin kelime yapımı özelliğini almıştır... Bu da Türkçe’nin bu dilden üstün olduğunu ispat etmektedir.. Esperanto’da bazı örneklerde ekler başa gelmektedir… Mal-san-o sağ-lık-sız-lık ( hastalık) Bu örnekte de görüldüğü gibi Esperanto dilinde olumsuzluk bildiren –mal eki Türkçe ma- ekiyle bağlantılı olabilir..Bir de bilindiği gibi Proto Türkçe döneminde bazı kavramlar için bir önek kullanılmaktaydı... En azından günümüze ulaşmış bazı kelime örneklerinden bunun böyle olduğunu anlamaktayız.. İn- b-in İt(yit) b-it Esperanto’nun Türkçe’nin bu dönemlerdeki özelliği ile bir bağlantısı var mı bilinmez ancak Farsça’nın etkisiyle Osmanlıca’da oluşmuş bir bi- olumsuzluk öneki vardır ki Esperanto’nun bundan etkilendiği söylenebilir. Bi-çare çare-siz Bi-hude boş Bi-nihayet nihayet-siz Bi-can can-sız Bo-patr-ıno kaynana Bu dildeki kök kelimeler de Türkçe’deki gibi eksizdirler..Ancak kelime isimse sona “o” eki, sıfatsa “a” eki, zarfsa “e” eki, fiilse “i” eki gelir…Pek çok kelime de isim olduğuna göre bu “o” sesi adından da anlaşılacağı gibi bu dile hakim durumdadır..Bu da bu yapma dilin müzikal boyutuna indirilen büyük bir darbe olmuştur..Türkçe’de ise her ses yerli yerindedir..Pek çok farklı ses, bir bestedeki notalar gibi arda arda gelerek, cümlede bir ahenk oluşturmaktadırlar..Aslında Türkçe’de de bir kelimenin isim mi, fiil mi ya da başka tür bir kelime mi olduğunu anlamak çok kolaydır..Mesela: “-mak” mastar eki isimle fiili birbirinden ayırt eder..İsimlere eklenen yapım ekleri de fiillere eklenmez..Örneğin bir “+lık” eki fiillere eklenmez…Zarf ve sıfatların oluşumu da eğer kelimeler Türkçe ise eklerle kolaylıkla gerçekleşir… Esperanto dilinde İngilizce’deki gibi kelimeler başkalaşmaz…Hangi eki alırlarsa alsınlar köklerini muhafaza ederler Türkçe’de olduğu gibi..Bu dilde kelimelerin çoğullaştırılması da kurallıdır Türkçe’deki gibi..Sona gelen bir “j” ( “y” sesine karşılık gelir) kelimeyi değişime uğratmadan başkalaştırır.. Baba-lar patro-j Örnekte de görüldüğü gibi bizim Hint Avrupa dillerinde gördüğümüz düzensizlikleri bir Avrupalı bilgin de görerek düzeltme yoluna gitmiştir..Kelimelerin düzensizleşmesi önlenilmeye çalışılmıştır..Bu da bizim tezlerimizi ispat etmektedir..Demek ki Hint-Avrupa dilleri bizim de iddia ettiğimiz gibi gerçekten düzensiz dillerdir..Türkçe ise Esperanto’daki bu özelliğin benzerini binlerce yıldır üzerinde taşımaktadır..Bu yönleriyle Türkçe ile hiçbir Avrupa dili yarışamaz.. Esperanto dilinde de ismin –i hali vardır..Bu dilde de –i nesne eki kelimenin sonuna eklenir Türkçe’de olduğu gibi..Bu ek “n” sesiyle ifade edilir.. Çikolata-(y) ı cokolado-n Çay-ı teo-n Bu örnekler Türkçe’de binlerce yıldır var olan ve Hint-Avrupa dillerinde bulunmayan –i nesne hali ekinin aslında çok önemli ve akıllıca bir ek olduğunu göstermektedir..Bu yönüyle Türkçe Hint-Avrupa dilerine yine fark atmaktadır..Esperanto’da Türkçe’deki gibi diğer haller de eklerle ifade edilir.. -in hali(genetiv): Esperanto’da bu hal “De” önekiyle oluşturulur.. De -bırdoj kuşlar-ın -e hali: Bu dilde yönelme hali “al” önekiyle Türkçe’deki gibi muhakkak gösterilir.. Al-mı ben-e>bana Al-kıu kim-e -de hali: “en” ön ekiyle yapılır.. En -kiu kim-de En -la cambro oda-da -den hali: “el” öne ekiyle yapılır… El -kio ne-den El-stono taş-tan Bütün bu örnekler Türkçe’nin üstünlüğünü ispat eden örneklerdendir.. i hali eki olan “n” yi sona alıp da diğer hal edatlarını başa alan Esperanto bu yönüyle Hint Avrupa dillerini çağrıştırır..Belki o bu oyunla Hint Avrupa dilini konuşanları kendi diline çekmeyi amaçlamıştır..Ancak görünen bir şey var ki bazı ekleri sona bazı ekleri başa getirmek de mantıksızlıktır..Mantıklı bir dil oluşturduğunu iddia edenler bile böyle mantıksızlıkları sahiplenebilmektedirler..Bu da Anglo-sakson dillerinin şuuraltına tesirleriyle izah edilebilir..Demek ki bu dillerin mantık tahribatı bu denli fazladır..Mantıklı bir dil oluşturanlar bile anlamasız ve gereksizce bazı mantıksızlıklar yapabilmektedirler..Türkçe ise hiçbir bilgin tarafından geliştirilmediği halde pek çok mantıksızlığı kendiliğinden tasfiye eden bir dildir..Bu da onun ayrı bir üstünlüğüdür.. Mantıklı bir dil olduğu iddiasında bulunan Esperanto bir başka mantıksızlık örneği daha gösterir..Sıfatları belli eden “a” eki ile aynı zamanda sıra sayıları, şahıs zamirleri ve dil adları oluşturulur..Türkçe’de ise bütün bu özelikleri ortaya koymak için farklı farklı ekler kullanılır.. Bir-inci unu-a İngiliz-ce Angl-a Büyük Grand-a Örnekte görüldüğü gibi Türkçe’de farklı şekillerde gösterilen bir çok görev Esperanto dilinde aynı eklerle ifade edilmektedir ki bu da bu dilin ileri de diğer Hint-Avrupa dilleri gibi düzensizleşebileceğinin bir göstergesidir..Elbette şu andaki Türkçe’nin tamamen istisnasız düzenli bir dil olduğunu söylemiyorum..Ancak düzenli bir dil olarak oluşturulduğu iddia edilen Esperanto dilinden daha düzenli yönleri var, diyorum.. Esperanto dilinde Türkçe’deki “ki” zamiri benzeri görev ifa eden bir ek vardır..Bu ek “cı” ekidir.. Tıo-cı beri-ki Esperanto dilinde Türkçe’deki “Sayın” kelimesine benzer bir şekilde “mosto” kelimesi kullanılır..Bu kelime dişi ve erkekler için değişmez.. Türkçe’deki gibi kelime önüne gelir genelde. Bazı Hint-Avrupa dillerinde olduğu gibi Esperanto dilinde Tekil kelimeler için bir ek yoktur aynen Türkçe’de olduğu gibi..Ancak Esperanto Türkçe’ye benzememek için tüm düzenlilik iddalarına rağmen bir artikel alma gereği duymuştur..Bu “la” artikeli aslında Arapça “el” harf-i tarifinden bozma bir ektir..Ve de hiç lüzumu olmadığı halde bu ek Esperanto’da kullanılmaktadır..Türkçe’de ise bu konuda da bir istisna yoktur..Belki de Zamenhof bu kullanımında haksız da sayılmaz..Zira Almanca, Fransızca gibi artikel mevzuunu abartmış Anglo-Sakson dillerinin düzensizlikleri aşikaredir..O en azından dişi ve erkek ayrımını ortadan kaldırmış, bir yerde artikeli pasifleştirmiştir..Onu adeta Türkçe’deki bu, şu işaret sıfatları konumuna getirmiştir..Demek ki bu artikel olayı da şuuraltından silinmesi zor bir olaydır.. Bilindiği üzere Türkçe’mizde bir kelimeyi soru yapabilmek için –mi soru edatı kullanılır..Esperanto da soru yapımında aynen Türkçe’deki gibi “cu” soru edatını muhakkak kullanır.Demek ki bir dil düzenlileştirilmek isteniyorsa Türkçe’ye benzetilmelidir.. Esperanto dilindeki sayı mantığı da aynen Türkçe’deki gibidir.. Üç yüz seksen(sekiz on) Trı cent okdek On beş bin iki yüz altmış Dek kvın mil du cent sesdek Ancak görüldüğü gibi bu dildeki pek çok kelimede olduğu gibi sayılarda da köken olarak Latince esas alınmıştır..Bu da bu dilin, tüm dünyaya Avrupa kültürünü bir okus pokus yöntemiyle yayma amacı taşıdığını açıkça göstermektedir..Madem bütün dünyanın ortak bir dili olacaktır, neden Türkçe, Japonca, Çince, Arapça gibi dillerden de kelimeler yoktur Esperanto’da?Neden genellikle Latin kökenli dillerden kelimeler vardır?Böyle bir dilin tüm dünyaca benimsenmesi herhalde Avrupa’nın ve de Kilise’nin işine yarardı..Çünkü bu dili öğrenen insanlar Latince’yi ve Latin kültürünü, dolayısıyla Anglo-Sakson kültürünün tahakkümünü asla reddedemezler..Belki de o dönemde oluşturulan bu dille Osmanlıca Türkçesi karşılaştırılsa daha anlamlı sonuçlar da çıkabilir..Türkçe gramerine giydirilmiş , Türkçe, Arapça, Farsça, Rumca vb dillerden gelme kelimelerden oluşan Osmanlıca, bir dönem tüm Türk İslam aleminde hatta tüm İslam coğrafyasında, edebi ve resmi yazılarda ortak dil olarak kullanılmıştı..Zaten Esperanto’nun ortaya çıktığı 1800’lü yıllarda da Osmanlı Devleti vardı ve onun dili Osmanlı Türkçesi idi..Osmanlıya karşı çeşitli tarihi sebeplerden ötürü antipati duyan Avrupa’da, Esperanto gibi tüm Avrupalıları ve de Hıristiyanları birleştirmeyi amaçlayan bir dilin ortaya çıkması daha da anlamlı olmaktadır..İslam alemini birleştiren bir Osmanlıca ortak diline mukabil, Avrupa’yı ve de Hıristiyan alemini birleştirecek bir Esperanto dili…Bunu pek çok Avrupa devletinin de destekleyeceği aşikardır.Bu da bu yapma dilin nasıl bilhassa Avrupalı milyonlarca insanca benimsendiğini ve de tüm dünya insanlarına dünyanın ortak dili olarak nasıl dayatıldığını açıkça göstermektedir.Ay adlarında, sayılarda ve pek çok kelimede Anglo-Sakson dillerinin ortak kelimeleri hakimdir..Bu da bu dille birleştirilmek istenenin kimler olduğunu göstermektedir.Birleştirilmek istenenlerin Türkler ve Müslümanlar olmadığı açıktır. Esperanto dilinde Türkçe’deki gibi şahıs zamirleri farklı şekilde çoğul yapılırlar.. Ben-biz mı-nı Sen-siz cı-vı Fakat bu örneklerde de görüldüğü gibi mı-nı ve de cı-vı kelimeleri arasında anlam kökendaşlığı olmakla birlikte kelime kökendaşlığı gözükmemektedir..Yani burada da bir düzensizlik göze çarpmaktadır.. Mı neden nı, cı neden vı olmuştur? Türkçe’de ise bu kökendaşlık oldukça açıktır.. Ben kelimesinin aslı “bi” dir.. “n” tekil ekidir.. Bi-n(Ben) “z” ise çoğul ekidir bi-z..Sen kelimesinin de kökeni “si” kelimesidir..Tekili Si-n (Sen) çoğulu ise Si-z kelimesidir..Şimdi Türkçe’nin buradaki mantıksal üstünlüğü de oldukça açıktır.. Esperanto dilinde zamanlar muzari(şimdiki ve geniş zaman), gelecek zaman, geçmiş zaman olmak üzere üçe ayrılır..Bu zamanlar için sırasıyla “AS” , “OS”, “IS” son ekleri kullanılır..Emir kipi için de “u” eki getirilir.Fiiller asla düzensizleşmezler..En azından bu böyle öngörülür..Bu yönüyle bu dil Türkçe’nin fiillerini ve onların zaman durumlarını hatırlatır.. O oku-r Lı leg-as Türkçe’de 3. tekil ve çoğullar hariç fiillerde şahıs ekleri de kullanılır…Aslında Proto-Türkçe döneminde bu şahıs ekleri yoktu..Yani ilk dönem Türkçe’sinde insanlar Ben okur-um demiyorlardı..Sadece “Ben okur” diyorlardı..Zamanla şahıs zamirini daha da güçlendirmek gereği hissedildi ve bu ben, sen, o zamirleri kelime sonunda da söylenmeye başlandı.. “Ben okur ben” eski şekliyle “Mın okur mın” daha sonra bu fiilin sonundaki “mın” ekleşti..Diğer şahıs zamirleri de böyle oluştu..Esperanto Türkçe’nin ilk zamanlarını andırmaktadır..Tabiri caizse bu dil Türkçe’nin en ilkel dönemlerindeki şeklini taklit etmiştir..Böylelikle düzenli olmuş görüntüsü vermiştir..Ancak Esperanto’daki eklerin sesleri bizce uygun seçilmemiştir..AS, OS, IS sesleri kelime içinde çok da ayırt edilememektedir..Türkçe’deki gibi birbirlerinden farklı ekler aslında daha da mantıklıca olurdu..Daha kolay akılda kalırlardı bence..Üstelik zamanla bu seslerin telaffuzları birbirlerini andırabilir..Bu durumda halk, farklı ekler geliştirmek zorunda kalabilir..Yine dilde çoklukla tekrar edilecek olan bu eklerdeki “s” sesleri dile adeta Latince ya da Yunanca boyası sürmüştür…Bu da bilinçli bir seçim olmalıdır..Dilin müzikalliğini baltalayan seslerden birisi de bu “s” seslerinin çoklukla tekrarı olacaktır.. Bildiğimiz gibi Hint-Avrupa dillerinde sıfat-fiil, zarf-fiil gibi fiilimsilerden ziyade “ki” anlamına gelen zamirler kullanılır ve tüm cümle değiştirilir..Esperanto’yu geliştiren Zamenhof bu eksikliği fark etmiş olmalı ki, Türkçe’deki fiilimsi eklerine benzer ekler geliştirmiştir fiillere eklenmek üzere.Bu da Türkçe’nin bu özelliğinin çok haklı bir özellik olduğunu göstermeye yeten bir delildir.Bununla ilgili karşılaştırmalı örnekler verelim: Geç-en sene > Pas-inta jaro / Gel-ecek yıl > Ven-onta jaro Düş-en adam > Fal-inta homo Örneklerde görüldüğü gibi fiillere eklenen inta, inte, into, onta vb. ekler sayesinde Esperanto dilinde fiilimsiler oluşturulmaktadır.Bu diğer Anglo-Sakson dillerinde oldukça farklı olmaktadır.. Man is coming who he is crying Adam geliyordur ki o ağlıyordur. İşte Esperanto bu mutat kullanımı ortadan kaldırmış ve yerine Türkçe’dekine benzer mantıklı bir sistemi ikame etmiştir..Bu da Türkçe’nin gayet mantıklı bir dil olduğunu gösteren bambaşka bir örnek olarak önümüzde durmaktadır.. Esperanto’da edilgenlik eklerle yapılmaktadır Türkçe’ de olduğu gibi..Bu da Türkçe’nin bu kuralının ne kadar mantıklı bir kural olduğunu göstermektedir..Ancak burada Esperanto bir yardımcı fiil kullanma gereği hisseder Anglo-Sakson dillerinden kalıntı olarak.. Teo estas trink-ata varma Çay iç-il-ir-dir sıcak/ Çay sıcak iç-il-ir Görüldüğü gibi Türkçe’de edilgenlik bir –il ekiyle halledilebilecek kolaylıkta bir meseledir.Fakat Esperanto ortaya bir de “estas”(Farsça’da est, İngilizce’de is, Latince’de est “olmak” yardımcı fiili) bırakmıştır..Bu estas…ata şimdiki zamanı ifade eder..Geçmiş zamanda estis…ata, gelecek zamanda estos …ata…vd.. Türkçe’nin Esperanto dilinden pek çok yönden üstün olduğunu ispat eden daha pek çok delil sayılabilir.Ancak dikkatinizi bir başka mevzuya çekmek istiyorum..Esperanto’nun diğer dillerden düzen yönünden üstün olduğunu iddia edenler aslında Türkçe’de de var olan özellikleri üstünlük vesilesi olarak görüyorlar..Binlerce yıldır bu ince düzenlere ve mantıklı yapılara sahip olan Türkçe, asıl üstün olarak anılması gereken dildir bize göre..Aslında bu gerçeği mantık da haykırmaktadır.Esperanto dilini yaymaya çalışanlar Türkçe’nin bu güzelliklerini neden görmezden gelirler anlamıyorum?Madem dünyada bir barış tesis edilmek isteniyor, o halde Avrupa tarafından binlerce yıldır “öteki” kabul edilen Türklerin düzenli ve mantıklı dili olan Türkçe, ortak dünya dili olarak kabul edilmelidir..Yoksa “işte alın size ortak dünya dili, bakın ne İngilizce, ne Fransızca yepyeni bir dil” denilerek önümüze fırlatılan dilin aslında Latince ve diğer Anglo-Sakson dillerinin farklı bir düzlemde önümüze sunulması olduğunu görmezden mi gelmemizi istiyorlar? Oğuz Düzgün Kaynaklar: 1)Dünya Dili Esperanto-Hayreddin DURAL-Kardeş Matbaası-1965-ANKARA
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Yusuf Sadi Eroğlu, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |