Yaþama karþý sýmsýcak bir sevgi besliyorum... -Dostoyevski |
|
||||||||||
|
Ve bu gün, Mehmet Bey için de sýradan bir gündü. Mehmet Bey, emekli, tek baþýna yaþayan bir adamdý. Dedikoduyu ve baþkalarýnýn iþiyle ilgilenmeyi çok sevdiði için ona Meraklý Mehmet Bey diyorlardý. Kimin kýzý nerelerde geziyormuþ, kimin oðlu alkolik olmuþ, hangi evlerde kavga var, hep ondan sorulurdu. Her þey, küçük bir týkýrtý ile baþladý. Arka arkaya gelen sesler, Mehmet Bey’de doðal olarak bir merak uyandýrýyordu. Ama merakýnýn nedeni yalnýzca týkýrtýlar deðildi. O mahalledeki pek çok ev gibi, o apartmanýn yerinin de bir zamanlar mezarlýk olduðu ve mezar taþlarýnýn çýkartýlýp yerine bina yapýldýðý rivayet ediliyordu. Çoðu kimse bu söylentilere pek itibar etmese de, Mehmet Bey’in dedikodudan sonra en sevdiði uðraþý ruhlar, cinler olduðundan, art arda gelen bu tuhaf sesler onun ilgisini çekmiþti. Ve zemin katta oturuyor oluþu, tahminlerini güçlendiriyordu. Týk, týk, týk. Günden güne devam eden bu sesler, bir zaman sonra Mehmet Bey’in tek meþguliyeti oldu. Gece gündüz – ki özellikle geceleri daha belirgin duyuluyordu sesler – bu týkýrtýlarý dinleyip kendince bir anlam çýkartmaya çalýþtý. Ona göre, binanýn altýnda yatan ölüler, üzerlerine çöken büyük aðýrlýða dayanamýyor, isyan ediyorlardý. Artýk Mehmet Bey bu düþünceyle yaþamaya baþladý, çevresiyle olan baðlantýsý büyük ölçüde koptu. Etrafýndakiler de bunu görüyorlardý, ama emeklilik bunalýmýdýr deyip geçiyor, pek de aldýrýþ etmiyorlardý. Nasýl olsa, üç güne kalmaz mahallede gene dedikodu toplamaya giriþirdi. Ne yazýk ki öyle olmadý. Mehmet Bey, artýk bu sesleri dinlemekle kalmýyor, uygun sayýda týkýrtýlar çýkararak bu ‘mesajlara’ cevap veriyordu. Bu iþ onun en büyük vazifesi olmuþtu, ölülerle iletiþim kurulacak, sýr dünyasýnýn kapýlarý aralanacaktý. Günler geçtikçe bu týkýrtýlara hafif, iniltiye benzer, rüzgarýn uðultusuyla da karýþýp gelen tuhaf sesler eklendi. Bu iþ artýk iyice heyecan verici hale gelmiþti. Mehmet Bey, adeta bir ses tutsaðýydý artýk. Rüyalarýna bile giren bu sesler, ona gizli bir dünyanýn müjdesini veriyordu; kendini öbür dünyanýn sýrrýna eriþmiþ bir ulu insan, bir ermiþ gibi görebilirdi. Az þey deðil, belki de bu yolla çok çok ünlü olacaktý. Ýçinde saklý cevher, sonunda ortaya çýkmýþtý.Öyle bir hal aldý ki vaziyet, artýk ne komþunun kötü yola düþtüðünden þüphelenilen kýzý, ne de apartman yöneticisinin evden çýkýp bir daha da dönmeyen küçük oðlu ilgilendiriyordu onu. Bu durum, sadece bir gün daha sürdü. En sonunda dayanamayan Mehmet Bey, yeri kazarak bu sesin kaynaðýný bulmaya karar verdi. Bu iþ için de, iþe yaramaz eþyalarýn konulduðu merdiven altýný seçti. Nasýl olsa oraya eþya koymak dýþýnda pek uðrayan olmazdý, kazdýðýný fark eden olmayacaktý. Bu sýrrý kendisine saklamaya kararlýydý ne de olsa. Merdiven altýna yaklaþtýkça, seslerin arttýðýný duyuyor, karanlýkla beraber içine tuhaf ama hoþ bir ürperti yayýlýyordu. Tam bu düþünceler içinde dalgýn dalgýn yürürken, ayaðýna takýlan uzunca bir þey, onu sendeletip, düþmesine ve karþý duvara yuvarlanmasýna sebep oldu. Mehmet Bey, düþerken duvara vuran kafasýnýn acýsýyla, “Tüh!” dedi kýzgýnlýkla. “Nereden çýktý ki bu þimdi?” Toparlanýp doðrulduðunda, duyduðu ses karþýsýnda, bu sesin yerde yatan, az önce takýldýðý ve düþmesine sebep olan canlý þeyden kaynaklandýðýný fark etti. Heyecanla ýþýðýn düðmesine bastýðýnda, gördüðü manzara, onun önce þaþkýnlýktan, sonra da utançtan elini ayaðýna dolaþtýrdý. Çünkü yerde yatan, yöneticinin beþ gün önce oynamak için evden çýkan ve kendisinden bir daha haber alýnamayan küçük oðluydu. Belli ki, merdiven boþluðuna düþmüþ ve karanlýkta kimse onu fark edememiþ, hep onu dýþarýda aramýþlardý. Çocuðu hastaneye götürdüklerinde, ayaðýnýn kýrýlmýþ ve günlerdir yardým edilemediði için çok kötü bir hale gelmiþ olduðunu söyledi doktorlar. Öyle ki çocuk acýdan kývranýyordu. Çocuðun babasý, Mehmet Bey’e “Bu çocuk mutlaka bir yardým çaðrýsý yapmýþtýr. Nasýl oldu, siz zemin kattasýnýz, inilti, bir hareket falan da mý duymadýnýz?” diye sorduðunda Mehmet Bey, gözlerini kaçýrarak baþýný iki yana sallýyor ve sadece parmaklarýyla oynuyordu. (Gökçe Öztürk)
ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.
|
|
| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk | Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim
Yapým, 2024 | © Ali Osman Öztürk, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr. Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz. |