Doğaüstü henüz anlayamadığımız doğal şeylerin adı. -Elbert Hubbard |
|
||||||||||
|
Taksim'deki otelinden çıktı. Kaldırıma geldiğinde "Taksi!" diye seslendi. Şoför durunca arka koltuğa oturdu. "Nişantaşı!" dedi şoföre. Şoför bir "Başüstüne!" çekti uzunhava söyler gibi. Biraz ilerlediler, elindeki adres yazılı kağıdı şoföre uzattı, "Bu adresi biliyor musun?" diye sordu. Şoförün o saygılı tavrı kayboldu, hemen yılıştı:"Hay hay ablacım, sorar buluruz!" dedi. Kağıtta bir mankenlik ajansının adı yazılıydı. Yolda şoför, "Bu mankenlik ajansında napıcan ablacım?" diye sordu arka koltuktaki kadına, dikiz aynasından da yiyecek gibi bakıyordu. Kadın da kurttu, altta kalmadı. "Sen kendi işine bak!" diye tersledi şoförü."Kızma ablacım yani maksat yardımcı olmak." "Ben kendi işimi hallederim, yeter ki sen beni bu ajansın bulunduğu binanın önüne götür!" " Başüstüne ablacım! Manken misin?" "Evet!" dedi kadın terslercesine." Kızma ablacım, hani bi yardıma ihtiyacın varsa, yer mer lazımsa..."dedi şoför."Sağol!" dedi kadın," çok kaldı mı adrese?" "Geldik sayılır," dedi şoför." Tamam burda in ablacım, aman kapıya dikkat!" "Kadın elindeki parayı uzattı, hemen kapmasıyla gazlaması bir oldu şoförün. Bina girişindeki tabelaya baktı." Dodo Mankenlik Ajansı, Kat:2" diye yazıyordu. İkinci kata çıktı acele etmeden. Kapının zilini çaldı. Kapıyı sekreter kız açtı," Kimi aradınız?" diye sordu. "Dodo beye İzmir' den beklediği misafirin geldiğini söyler misin," dedi kibarca. Az sonra içeriye alındı. Uzun boylu, genç, yakışıklı, esmer bir adam fıldır fıldır dönen iri kara gözleriyle kendisini süzüyordu. "Demek dün sabah İzmir'den arayan Arif'in gönderdiği manken sensin?" "Evet," dedi kadın. "Adın ne senin?" Adını söyledi, bir "hımmm" yaptı adam. "Anlat bakalım, kimsin, necisin, neden geldin İstanbul'a, Arif'i nereden tanıyorsun? Nerede kalıyorsun, kalacak yerin, evin, burada kimin kimsen var mı?" diye sordu Dodo. Dodo, isminin başharfleri "Do" yla başladığı için mankenlerin taktığı şöhret adıydı. Kimse adını hatırlamıyordu, geldi Dodo, gitti Dodo, adı Dodo kalmıştı. Cin gibi bir adamdı, malı gözünden tanırdı. Bu kadın iş'ti ve eline düşmüştü. Kadın başladı anlatmaya. Uzun süredir İzmir' de mankendi, ancak İzmir mankenlik için yeterli bir şehir değildi, bu işlerin merkezi İstanbul' du, bu sebeple sevgilisi Arif onu Dodo' ya göndermişti ve Dodo' dan yardım istemişti. Dodo içinden, demek Arif bunu bana devretti, diye geçirdi.Bir yandan da ağzı kulaklarına varıyordu, gözlerini kadının yeşil gözlerinden alamıyordu. Kadın da gözlerini kaçırmıyordu zaten, en büyük silahı gözleriydi. Şöyle bir bakardı gözünüzün derinliğine, bu bakış içinize işlerdi. Dodo, uzun uzun süzdü kadını ama, elinde olsa kadını hemen oracıkta...Kaçar gider diye düşündü, bir kaçarsa ben kaybederim, ona birşey olmaz diye düşündü Dodo ve hiç acele etmeden,"Bak,"dedi, ismini beğenmedim, adın "Deniz olmalı, soyadın da şey omalı" dedi Dodo ve şimdi kullandığı adını ve soyadını ilk Dodo koymuş oldu. " Seni otelden alalım, bizim bir dairemiz var Ulus' ta. Orada benimle kalmak istersen bu iş tamam." Dodo, kadının kabul edeceğini adı gibi biliyordu, evliydi,evi başka semtteydi; bu evinde ise mankenleri, koreografları, dansçıları, başka yerlerden, dışarıdan gelen konuklarını yatırıyordu ve arada böyle gönderilenlere sözde hamilik yaparak bu dairede yetiştiriyordu. Kadın, " Adımı sevdim, adım Deniz olmalı, tamam. Ancak seninle kalamam. Eğer evde sadece ben kalacaksam kabul edebilirim, arkadaşlığımıza gelince, ileride, belki, kimbilir..." dedi zarifçe elini havada sallayarak. Dodo, kadın malın gözüymüş diye düşündü. Sonra, "Peki,"dedi, "hadi gel, seni götüreyim, otelden eşyalarını alalım, eve yerleş, yarın çalışmaya başlarız." Ajanstan çıkarken sekreterine talimatlar yağdırdı Dodo, daha sonra," Hadi Deniz," dedi"çıkalım." Otelden hesabı kestirdi Dodo, Taksim' den Ulus'a doğru yollandılar, Dodo arabasını acele etmeden kullanıyordu, yolda Deniz hakkında bilgiler alıyordu. Daha sonra Dodo'nun dairesine geldiler, Deniz eşyalarını, elbiselerini yerleştirdi. "Çıkıp yemek yiyelim," dedi Dodo. Yemeğe çıktılar.Siparişlerini verirken bir şişe de viski söyledi Dodo, yemekle birlikte şişe de bitmişti. Kalkıp tekrar yakındaki daireye geldiler ve yeni bir şişe viski daha açtılar. Bu arada ikisi de sarhoş olmuştu. Dodo hep, "Seni bir numara yapacağım" diyordu. "Bu piyasada kadın manken dediğinin boyu senin gibi 1.80 olmalı, kilosu 60 olmalı, omuz 90, basen 90, bel 60 olmalı, dünya standardı bu!" diyor ve Deniz' e mankenlik dersi veriyordu. Deniz de içkinin etkisiyle hep bir numara olcağım diyordu sayıklar gibi. Bir müddet sonra Dodo, çalışma odasından üçbeş sayfalık bir kağıt getirdi ve " Hadi, imzala da bir numara ol!"dedi, Deniz de bastı imzayı. Dodo o geceyi Deniz'le geçirdi. Ertesi günü uyandığında dansçısını ve koreografiden sorumlu elemanını getirdi. Deniz'i derhal yetiştirin talimatını verdi. Birlikte yaşıyorlardı, nasıl olsa sözleşme Dodo'daydı, istediği şekilde şartları belirler, Deniz'i bir yere göndermezdi. Örneğin, şartlar genelde şöyle oluyordu: 5 yıl evlenemez, iznim olmadan başka defileye katılamaz, podyuma çıkamaz, reklam ve dizi film çeviremez, bunları ihlali halinde her gün için şu kadar dolar cezai şart ödemeyi kabul ve taahhüt eder. 10 gün kadar sonra Deniz'e öğretecekleri birşey kalmamıştı, ne de olsa eski mankendi ve çok yetenekliydi, kesinkes bir numara olacaktı. İlk Neşe Erberk'in bir firma adına düzenlediği defilede podyuma çıktı, iki gün sonra Yıldırım Mayruk gibi bir duayenin, ardından bir yabancı bikini reklamına çıktı, ondan sonra bir şampuan reklamıyla bir numara oldu ve Türkiye'de Deniz'i tanımayan kalmadı. Ancak para kazanamıyordu, hep Dodo borç çıkarıyordu ve Deniz'in ayrılacağım tehditlerinde sözleşme maddelerini öne sürüyordu. Bu arada Deniz başka işadamlarıyla ilişki kurmuş, Dodo'yu başından savmıştı. Dodo bütün ajanslara ihtarname çekip icrayla tehdit ediyordu. Bir gün ünlü bir işadamı görevi bir kabadayıya havale etti ve Dodo korkudan hemen sözleşmeyi gelenlere verip Deniz' e gönderdi. Artık Deniz bağımsızdı, dilediği işi yapabilirdi; onu kimse tutamazdı. Deniz aldı yürüdü, ülkenin bir numaralı mankeni oldu. Herkes Deniz gibi mi olurdu, hayır; bunlar istisnaydı, genel kuralı bozmazdı, diğerleri bir köşede, bir bataklıkta sürünürdü, belki bir uyuşturucu komasında, ya da bir kadın satıcısının bıçak darbeleri altında dünyasını değiştirirdi. MANKENLER DÜNYASI ERDEN ERKİN
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © ERDEN ERKİN, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |