..E-posta: Þifre:
ÝzEdebiyat'a Üye Ol
Sýkça Sorulanlar
Þifrenizi mi unuttunuz?..
Bilim þaþkýnlýkla baþlar. -Aristoteles
þiir
öykü
roman
deneme
eleþtiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katýlýmý
Yazar Kütüphaneleri



Þu Anda Ne Yazýyorsunuz?
Ýnternet ve Yazarlýk
Yazarlýk Kaynaklarý
Yazma Süreci
Ýlk Roman
Kitap Yayýnlatmak
Yeni Bir Dünya Düþlemek
Niçin Yazýyorum?
Yazarlar Hakkýnda Her Þey
Ben Bir Yazarým!
Þu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm baþlýklar  


 


 

 




Arama Motoru

ÝzEdebiyat > Öykü > Halk Öyküleri > Mualla Öztürk




1 Temmuz 2007
Osmanlý - Türk Halk Anlatmalarý*  
Mualla Öztürk
1890 tarihli bir yazý. Türk Halk anlatýlarý üzerine bir deðerlendirmeyi içermektedir.


:AAGBI:
Çeviren: Mualla Öztürk
Macar Bilimler Akademisi iki ciltlik bir Osmanlý-Türk halk masal ve türküleri kitabý yayýmladý. Baþarýlý müsteþrik ve Türk dili uzmaný Macar Hermann Vambéry, eserin önsözünde þöyle diyor: “Türk halk edebiyatýnýn çok deðerli hazineleri, sokaðýn tozu pisliði içindeki inciler, mücevherler ve deðerli taþlar gibi orada burada duruyor ve hiç kimse bunlarý farkedip toplamýyor ve layýk olduðu gibi deðerlendirilemiyor.”
Fakat Türk halk edebiyatýnýn en ilginç ürünleri, þuh bir karaktere sahip masal dünyasýnda yetiþmiþtir. Geneli hakkýnda bir fikir vermek amacýyla, bu alandan bazýlarýna dikkat çekmek istiyoruz.
Öncelikle þurada, “açýl sofram”, “altýn ve gümüþ savuran deðirmen”, “vur tokmak” [Keloðlan, s. 155-165 ] gibi motifleriyle, benzer Alman halk masallarýný anýmsatan bir masal. Diðer tarafta 1001 Gece’deki iki kýskanç kýzkardeþle sayýsýz ortak özellikler taþýyan iki masal daha, ve ayný þekilde 1001 Gece’deki Þehzade Mahmut masalýnda, hayat veren iksir yer almakta; bütün bunlar, Grimm Derlemeleri’ndeki iki Alman masalýný çaðrýþtýrmaktadýr. – Þimdi Türk masalýný kýsaca gözden geçirelim: Üç kýz fakir bir kulübede oturmakta ve biri þöyle konuþmaktadýr: “Padiþahýn oðlu benimle evlense, ona öyle bir çadýr dokurum ki, bütün ordusu bunun içine sýðabilir”, ortanca kýzýn sesi duyulur: “Ben ona o kadar çok yemek piþiririm ki, halkýnýn tümü bundan doyar ve hatta artar bile”; en küçük kýz atýlýr: “ bu da bir þey mi, ben ona altýn saçlý çocuklar doðururdum”. Padiþahýn oðlu bunlarý duyar ve hemen üçüyle de evlenir; büyük kýz ona çadýr dokur, ortancasý yemeði piþirir, küçük kýz da izleyen yýllarda bir üçüz dünyaya getirir, altýn saçlý harika üç çocuk, öyle ki onlarýn güzelliðinden gece aydýnlanýrmýþ. Fakat padiþahýn oðlu sefere çýkmak zorunda kalýr ve kýskanç ablalar altýn saçlý çocuklarý çalarlar ve yerlerine üç enik koyarlar. Padiþahýn oðlu evine dönünce çok kýzar ve eþini beline kadar topraða gömer; diðer taraftan, altýn saçlý çocuklarý bir adam yolda bulur, eve götürür ve büyütür. Bu, bir çok maceradan sonra çocuklarýn babalarýný ve suçsuz annelerini bulana kadar sürer ve onlarla mutlu olurlar; kötü ablalar da cezalarýný bulurlar.
Türk masalýnýn tipik bir figürü, hep karþýmýza çýkan “kel” oðlandýr; hep olaðanüstü bir þeylere ulaþmak ister; ancak Herkül’ün baþarabileceði iþlerin üstesinden gelir, istediði herþeye sahip olur, mutlu yaþar, hatta sevinçten saçlarý bile çýkar [Macun, s. 121-126; Zümrüdüanka Kuþu, s. 127-140; Keloðlan, s. 155-165; Bahtiyar Beyin Masalý, s. 277-283 ]. Bir baþka tipik varlýk da sihirli at Kamertay (Ay atý) ve Aygýr’dýr [Kamertay, s.305-318; Yedi Baþlý Ejderha, s. 289 vd.]. Eskiden beri at, tüm Türk boylarýnca sevildiðinden, bunda þaþýlacak birþey yoktur ve Türk masalýndaki cadý bile zaman zaman güzel bir at kýlýðýna girer.
Türk halk edebiyatýnda bilmece içeren sorular büyük bir rol oynar: Bilmeceyi çözemeyen ölür. Yukarýda deðinilen masallarýn birinde oduncu bir aðacý kestiðinde, ona bir derviþ görünür ve þöyle der: “Ayýn, yýldýzýn, gün ve gecenin ne olduðunu da bilir misin? Bunu üç gün içinde cevaplayamazsan, iþin biter.” Oduncu çaresizdir, fakat kýzý imdadýna yetiþir: “Derviþ padiþahýn kendisi, ay kral, yýldýz vezir, gün iyi insan, gece ise kötü insan” der. Baþka bir masalda Sultanýn üç kýzýný buluruz: Dünden evlenmeyi istemekte,ama bunu babalarýna açýkça söyleyememektedirler. En küçükleri gelir ve babasýna biri yamru-yumru, diðeri geçkin, üçüncüsü de tam olgun üç kabak sunar, ve padiþahýn hocasý (bilge) bunun ne anlama geldiðini bilir; üç kabak üç kýzýn yaþýný ifade etmektedir. Buna benzer bir þekilde, Ýran halk destanýnda Zâl (oðlu Rüstem)’a þu bilmece sorulur: “On iki aðaç var ki, her birinin otuz dalý mevcut, Ýran ülkesinde ne bir fazla ne bir eksik; iki yarýþçý var ki, biri ak diðeri kara, durmadan biri öbürünü kovalar ve hiç biri diðerini yakalayamaz; bir bakarsýn otuz süvari gidiyor, daha dikkatle bakarsan biri eksiktir, bir de sayarsýn, yine otuz olur.” On iki aðaç on iki aydýr, kýratlý gün, karaatlý ise gecedir, otuz süvari ayýn otuz gecesidir, eksik olan da yeniay gecesi… Bilmecenin, kahramanýn zekasýný kanýtlayan doðru çözümünden, hal masalýndaki olayýn dönüm noktasýna kadar az bir mesafe kalmýþtýr; burada kendisine atýlmak istenen kementten, saçma sapan veya iki anlamlý cevaplar vermek, ancak böylelikle deli divane görünüp, canýna kýymak isteyen kiþiyi çaresiz býrakmak suretiyle kurtulur. Padiþah Efrâsiyale (efsanevi Astyages), torunu Bey Hüsrev (Crus)’i mahvetmek ister ve þunu sorar: “Günleri ve geceleri nasýl bilirsin? Sürülerinle ne yaparsýn? Keçilerini, koçlarýný nasýl sayarsýn?” Hüsrev cevap verir: “Av yok, benim de ne yayým ne kiriþim ne de okum var.” Padiþah soruya devam eder, ne öðrenmiþtir ve kaderi þimdiye dek nasýl olmuþtur, öðrenmek ister. Torun cevaplar: “Panter görününce, yiðidin korkudan ödü kopar.” Padiþah, Ýran’ý, Geng þehrini ve babasýný anasýný sorar; þu cevabý alýr: “Dalaþçý köpek vahþi aslaný yenemez.” Soru devam eder: “Ýran’a yiðitlerin þahýna mý gitmek istersin?” Hüsrev cevap verir: “Bir atlý önceki günün gecesinde daðda ve bozkýrda önümden geçti.” Padiþah bir kez daha sorar: “Yazý yazmayý öðrenmek istemez misin? Düþmanlardan öç almayý arzulamaz mýsýn?” Ve torunu þu karþýlýðý verir: “Sütün üstünde kaymak yok, bütün çobanlarý kýrdan kovmak isterdim.” Artýk padiþah meseleden emindir, güler ve bu delikanlýnýn bir uçuk olduðunu söyler. Bey Hüsrev ise daha sonralarý, Allah’ýn onun dilini baðladýðýný, kafasýnýn iyice karýþtýðýný, böylece padiþahýn onu kalpsiz ve kafasýz biri sandýðýný ve oracýkta canýna kýymadýðýný söyleyecektir. Devam edelim. Padiþah tunçtan bir kaleyi hileyle fethetmek ister. 160 sandýða yiðitlerinden bir çoðunu saklar, diðer adamlarý satýcýlar gibi giyinirler ve sandýklarý omuzlarýnda kaleye taþýrlar, meraklý birine de sýrtlarýndaki bu sandýklarda zor bela akýllarýný taþýdýklarýný söylerler – burada 1001 Gece’deki Ali Baba ve kýrk haramileri hatýrlayalým. Þüphesiz halk masalý daha çocuksu ele alýr konusunu. Bir zamanlar, bir delikanlý ile bir cadýnýn kýzý biribirine aþýk olurlar; cadýnýn evde olmadýðý bir aný bekleyip kaçarlar. Fakat yolda kýz bir geri bakar ki, annesi onlarý takip etmektedir, korkar. Ama boþuna palmiyeler altýnda dolaþmamýþ, boþuna bir cadýnýn kýzý olmamýþtýr; o da büyücülük öðrenmiþtir ve önce sevdiðine, sonra da kendine bir dokunur; o an sevdiðini bir bahçe, kendini de bahçývan yapar. Cadý gelir, bahçývana oradan bir delikanlýyla kýzýn geçip geçmediðini sorar; bahçývan cevap verir: “Pýrasam henüz büyümedi, daha çok küçük.” Cadý, “pýrasaný deðil, bir delikanlýyla kýzýn geçip geçmediðini soruyorum”, der; fakat sahte bahçývan ona þu bilgiyi verir: “Yeþillik desen henüz hiç ekmedim, iki ay sonra belki hazýr olur, o zaman gelirsin.” Cadý bahçývanýn sadece saçmaladýðýný farkeder ve geri döner; kýzsa kendini ve sevdiðini tekrar eski haline döndürür. Bu esnada cadý geri bakar, kaçaklarý görünce, cadý kazanýna biner ve kýrbacýný yýlana çevirir ve kaçanlarýn ardýna düþer. Kýz hemen yine döner, yeni tehlikeyi savuþturmak için iki yeni dokunuþla delikanlýyý fýrýn, kendini de fýrýncý haline getirir. Yýldýrým gibi gelen cadý; “Fýrýncý usta, buralarda bir delikanlýyla kýz gördün mü?” diye sorunca, fýrýncý “ekmeklerim henüz piþmedi, iki saat sonra yine gelip bakabilirsin”, der. Cadý, diþlerini gýcrdatarak, “kuzum ekmeðini istemiyorum, bir kýzla delikanlýyý öðrenmek istiyorum”, der. Akýllý fýrýncý ise þöyle konuþur: “Ben de acýktým, býrak iyice piþireyim de, sonra yeriz.” Cadý yine aldanýr, böyle aptal biriyle uðraþmanýn faydasýz olduðunu görür ve geri uçar gider. Bir sihirli dokunuþla fýrýn ve fýrýncý tekrar delikanlýyla kýz oluverir. Maalesef cadý yine geri bakar, kaçaklarý farkedince, o zaman iki kez nasýl aldatýldýðýný anlar; büyük bir öfkeyle peþlerinden fýrlar.Delikanlý, cadýnýn kýzý ne yapacaðýný bilmektedir; sevdiðini göle çevirir, kendisi de altýn bir ördek olup gölde yüzmeye durur. Cadý ördeði yakalamak için gölün saðýnda ve solunda koþar, ama nafile. En sonunda hiddetten köpürerek evine döner; kýzý da onu bir daha görmez.
Þimdi baþka bir masalý alalým. Bir oduncunun, hep istediðinin tersini yapan kötü bir karýsý vardýr. Günün birinde oduna gider, karýsý da peþinde aceleyle yürürken derin bir kuyuya düþer. Oduncu, nihayet karýmdýr, diyerek ona acýr ve kuyudan aþaðý bir ip salar; fakat ipi yukarý çektiðinde, ucunda þeytanýn sallandýðýný görür; þeytan, o kötü kadýnýn yanýndan kurtulduðu için çok sevinmektedir. Oduncuya, mükafat olarak bir padiþahýn kýzýnýn içine gireceðini ve sadece onun emriyle oradan çýkacaðýný söyler. Bunu da yapar. Sonra her tarafa, padiþah kýzýnýn aðýr hasta olduðuna, kim onu iyileþtirirse kýzý kendine eþ olarak alabileceðine dair haber salýnýr. Oduncu gelir, kýzý iyileþtirir. Sadece kýzý eþ almakla kalmaz, çeyiz olarak padiþahýn ülkesinin yarýsýna sahip olur. Ondan sonra komþu ülkenin padiþahý da ricada bulunur; onun da kýzýnýn içinde þeytan vardýr, onu kurtarmasýný ister. Oduncu gider, þeytana sadece, karýsýnýn kuyudan kurtulduðunu ve buraya gelmekte olduðunu söyler; þeytan korkar, padiþahýn kýzýný derhal terkedip, pencereden uçar gider, bir daha da görünmez. Oduncu bu kýzý da kendine eþ alýr [Kuyu Ýfriti, s. 397-404 ].
Daha baþka Arap motifleri de, din ve inanç unsurlarýyla birlikte Türk halk edebiyatýna girmiþtir. Örneðin Anka kuþu, bir bakarsýn kuþlarýn, bir bakarsýn perilerin kraliçesi olur; kanatlarý zümrüt tüylerle kaplýdýr. Ýsmini herkes bilir, ama kendisini gören olmamýþtýr. Sýkýntýnýn en fazla arttýðý bir anda, Anka’dan elde edilen bir tüy yakýlýrsa, bu sihirli kuþ görünür ve yardým getirir (baþka bir masalda bir güvercinin mücevher tüyü ayný iþlevi görür) [Zümrüdüanka Kuþu, s. 127-140 ]. Anka, eski Ýran mitolojisinde Baraghna veya Bârenyana’ya tekabül eder; kuyruðunu kýrbaç gibi kullanýr. Söz konusu olan bir baþka kuþ da, Ýran kahramanlýk efsanesindeki Simurg’dur, Çaênô Mwegô denilen bu hayvan bir kartaldýr, arada bir aydýnlýðýn erlerine de düþmanlýk yapmakla birlikte, daha çok kendi çocuklarýyla büyüttüðü Zal’ýn ailesinin yanýnda yer alýr. Görüldüðü gibi, 1001 Gece’deki Sinbad’ýn gezilerindeki Leylek kuþu ile belli bir aile benzerliði vardýr.
Masalda kuþ dili de önemlidir [Kandehar Padiþahýnýn Kýzý, s. 415-427; Rüzgâr Dev, s. 189-205 ]. Kuþlar sadece insanlarýn dilini konuþmazlar (örn 1001 Gece’deki Bubbul-hazâr adýndaki bin türlü ses çýkaran ardýç bülbülü ve Bubbul-el-siyâk adýndaki dertli bülbül), ayný zamanda özel, yalnýzca bu sýrra vakýf kiþilerce anlaþýlan bir dile de sahiptirler.
Ayný þekilde Arap halk inancýndaki ve halk masalýndaki Cin de Türk halk edebiyatýna girmiþtir. Cinler yerde gezer, havada uçar, mezarlýklarda toplanýrlar veya ocak baþlarýnda çöreklenirler; ateþten doðar, ateþle, yýldýzla yok olurlar. Fanileri havadan uzak ülkelere kaçýrýrlar, sonra yine geri getirirler, sevdiklerini her türlü tehlikeye karþý korurlar, çeþitli kýlýklara girebilir, hatta canavar olarak görünebilirler, kötüleri korkutur ve cezalandýrýr, iyileri ise ödüllendirirler. Türk halk masallarýnda Araplar kara, çirkin ve kötüdür: korkunç kocaman aðýzlarýyla Arap kýzlarý, alt dudaðý yerleri, üst dudaðý gökleri süpüren Arap cinleri vardýr. Emirubrigas denilen masal kâhini kadýn ve Mercan (kýrmýzý inci) kadýn Arap kökenlidir.
Ýran yaratýlýþ efsanelerinin ve halk masalýnýn etkisi her yerde görülebilir. Türk halk masallarý da, kendi ülkelerinde, kendi padiþahlarý yönetiminde yaþayan perilere yer vermektedir [bkz örn. Turunç Perileri, s. 73-86; Üç Peri Kýzý, s. 93-114 ]. Ýnsan kýlýðýna girmiþlerse, yeþil kýyafet taþýrlar ve kalýn peçeler takarlar. Geziye çýkmýþlarsa güvercin olurlar. Ýnsan onlarý “üçler”, “yediler” ve “kýrklar” halinde görür, insan sevgisi yüreklerine yabancý kaldýðý sürece peri olarak kalýrlar. Ýnsanlarý kaçýrýrlar, onlarýn kral ve kraliçeleri olur, periliði öðretirler. Vay onlarýn bir tavuk sýrtýndaki saraylarýna yaklaþmaya cüret eden faninin haline. Perilikten býkarlarsa, o zaman seçtikleri birinin rüyasýna girer, onun kalbine aþk ateþi düþürürler; bu durumda büyülenen kiþi, bulana kadar sevgili perisini arar. Dev, kötü bir cin olup, Ýran kökenlidir. Kâh insan kýlýðýnda, kâh boynuzlu ve mahmuzlu hayvan kýlýðýnda görünürler. Bazýlarýnýn, ateþten olduklarý için yanýna yaklaþýlmaz, bazýlarý ise rüzgârdan olduklarý için görünmez; ancak hepsinin bir týlsýmý vardýr, ve bir insan bunu bilirse, güç ve iktidarlarýný kaybederler. Maðaralarda ve saraylarda, kuyularýn dibinde yaþarlar, ve insan etiyle, özellikle de genç kýzlarýn etiyle beslenirler. Çoðunlukla dev gibi heybetlidirler, ancak Muhammed Þah, Kýzýl Þah veya Þehzade Süleyman gibi bir kahramanýn adýný duyunca titremeye baþlarlar. Bir çoðu, perilerin hizmetinde bulunur, onlarýn bahçelerini beklerler. Kendilerine düþmanca yaklaþanlarýn düþmaný, dostça yaklaþanlarýn dostu olurlar. Analarý ise þeytanlarýn büyük ustasý, büyülenmiþlerin koruyucusu olan Dev Anasý’dýr [bkz. örn. Sümbüllü Köþk, s. 15-23; Sihirli Gül, s. 65-72; Devoðlu, s. 115-120; Ejderha Kuyusu, s. 171-180; Sihirli Ayna, s. 379-386 ]. Þayet maceraya atýlan yiðidin yoluna çýkar da, o da anacýðým demezse, iþi bitiktir. Ona dostça yaklaþan kiþiyi çocuðu gibi gözetir, yaptýðý her iþte yardýmcý olur ve hatta kendi yavrularýný bile feda eder. En tehlikeli dev, Rüzgâr Devi’dir [Rüzgâr Dev, s. 189-205 ]; her türlü silaha karþý dayanýklýdýr, kimseye görünmez ve rüzgârdan hýzlýdýr. Bir boz dev, bir týrnaksýz dev, bir de hamamýn kubbesi kadar büyük zincirli dev vardýr; bu sonuncusunun boynuzlarý çam aðacý boyundadýr [devler için ayrýca bkz. örn. Atýn Oðlu, s. 223-241; Kara Dev ile Kýzýl Dev, s. 329-339; Üç Peri Kýzý, s. 93-114).
Ayný þekilde, insana daha çok rüyada görünen, iyi öðütler veren, kahramana, kötüye karþý giriþtiði savaþta yardým eden ve her türlü sihir sanatýnda usta olan aksakallý Pir de Ýran kökenlidir [Kandehar Padiþahýnýn Kýzý, s. 415-427 ]. Öðrencileri çoðunlukla uzak ülkelerden güvercin kýlýðýnda ona uçan, ondan büyü yapmayý öðrenen ve Pirin adýný ve yerini bilen sevdiklerine ellerini uzatan sultan kýzlarýdýr. Derviþ de insana rüyasýnda görünür (Ýran masallarýnda, müslüman masallarýnda olduðu gibi dilenci baba kýlýðýnda deðil de, fakir ve muhtaç biri olarak karþýmýza çýkar); o prens ve prensesleri biribirine aþýk eder, tehlikede iseler, hemen yanlarýndadýr ve onlara sihirli deðneðiyle ve iðneleriyle, kötü cinleri yenmeleri için yardým eder. Kýsýr kraliçe, derviþ ona sihirli bir elma vermiþse doðurur; fakir bir delikanlýya baþýndan birkaç saç teli verir ve ona, tehlike anýnda bunlarý yakarsa yardým edeceðine söz verir; kendi adýný verdiði çocuðu da ömrü boyunca korur.
Ýran tanrý efsanelerinden daha baþka varlýklar da Türk halk masalýna geçmiþtir. Örneðin insanlarla ve diðer cinlerle ebediyen mücadele eden ve genç kýzlarý avlayan ejderha [bkz örn. Ejderha Kuyusu, s. 171-180; Yedi Baþlý Ejderha, s. 285-297 ] ve yalan dolan peþindeki büyücü karýsý. Burada bir tahmin yapmamýza müsade edilsin. Eski Ýran çivi yazýlarýnda Drauga yalaný “durudz yalaný”, Yeni Farsçada “Durugh yalaný” demektir, fakat eski Farsçada [= altbaktrisch: Antik dönemde, Perslerin hakimiyetinde olan Amu-Derya bölgesi dili; Ç.N.] Drutza, sadece kötü ve yalancý karýlar, büyücüler anlamýndadýr. Alman tanrý efsanesindeki Drude veya Trude ayný isimden çýkmýþ olamaz mý?
----------------------------------------
*) Milli Folklor, Sayý: 26, Ankara, s. 77-80'de basýlmýþtýr.

Bu tanýtma, Federal Almanya’nýn Freiburg kentinde çýkan 1 Aðustos 1890 tarihli bir gazetede “G. W.” imzasýyla yayýmlanmýþtýr; “Osmanische Volksdichtungen” baþlýðýyla, 100 yýldan fazla bir zaman öncesinde Almanca yayýmlanan ve okuyucunun ilgisini çekeceðini düþündüðümüz bu yazý, Ignacs Kunos’un, o tarihlerde yeni yayýmlanan “Oszmán-Török Népmesék És Népdalok” [Osmanlý-Türk Halk Masal ve Türküleri] (1889) üzerinedir ve sadece masallarý dikkate alýnmýþtýr; Kunos’un bu eserinden 44 masal, 1987 yýlýnda, Arslan Kaynardað’ýn önsözüyle (s. 5-8) yayýmlandý (bkz. Ignacz Kunos, Türk Masallarý. Türkçeleþtiren Gani Yener. Sosyal Yayýnlar, Dünya Klasikleri Çocuk ve Gençlik Dizisi: 19, Ýstanbul 1987, 430 s. Resimli); Yener, Kunos’un derlediði masallarý Türkçesinden ve Ýngilizce çevirisinden yararlanarak, kendine göre Türkçeleþtirmiþ ve yeniden düzenlemiþtir. Dolayýsýyla dil yönüyle masallar, asýllarýndan uzaklaþmýþtýr. Ancak biz yine de tanýtmayý hem güncelleþtirmek hem de okuyucunun iþini kolaylaþtýrmak amacýyla, metinde belirtilen hususlarýn kontrolü için, Gani Yener’in bu yayýmýndaki ilgili sayfalara göndermede bulunduk. Köþeli parantez içinde verilen sayfa numaralarý ve masal baþlýklarý bu nüshaya göredir. Ç.N.



Söyleyeceklerim var!

Bu yazýda yazanlara katýlýyor musunuz? Eklemek istediðiniz bir þey var mý? Katýlmadýðýnýz, beðenmediðiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düþündüðünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazýlarý yorumlayabilmek için üye olmalýsýnýz. Neden mi? Ýnanýyoruz ki, yüreklerini ve düþüncelerini çekinmeden okurlarýna açan yazarlarýmýz, yazýlarý hakkýnda fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloða geçebilmeliler.

Daha önceden kayýt olduysanýz, burayý týklayýn.


 


ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.


Yazarýn öykü ana kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Kibrit Kutulu Adam
Çöpçüler
Ýþgünü

Yazarýn diðer ana kümelerde yazmýþ olduðu yazýlar...
Yunus Emre'nin Þiiri* [Ýnceleme]


Mualla Öztürk kimdir?

Yabancý dil okutmaný, edebiyat meraklýsý ve çevirmen.

Etkilendiði Yazarlar:
Barbara Frischmut


yazardan son gelenler

yazarýn kütüphaneleri



 

 

 




| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk

| Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim Yapým, 2024 | © Mualla Öztürk, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr.
Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz.