..E-posta: Þifre:
ÝzEdebiyat'a Üye Ol
Sýkça Sorulanlar
Þifrenizi mi unuttunuz?..
Bir kimse, neden oltasýný, içinde tek bir balýk olmadýðýný bildiði bir göle sarkýtýr? -Adalet Aðaoðlu
þiir
öykü
roman
deneme
eleþtiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katýlýmý
Yazar Kütüphaneleri



Þu Anda Ne Yazýyorsunuz?
Ýnternet ve Yazarlýk
Yazarlýk Kaynaklarý
Yazma Süreci
Ýlk Roman
Kitap Yayýnlatmak
Yeni Bir Dünya Düþlemek
Niçin Yazýyorum?
Yazarlar Hakkýnda Her Þey
Ben Bir Yazarým!
Þu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm baþlýklar  


 


 

 




Arama Motoru

ÝzEdebiyat > Öykü > Fantastik > Þebnem Piþkin




12 Aðustos 2007
Amma Hikaye!  
Þebnem Piþkin
“Ýþte her þey böyle baþladý…” diyen yüzlerce hikaye okumuþsunuzdur. Bu onlardan biri olmayacak. Her þeyin nasýl baþlamýþ olduðuyla ilgili bir ipucu bile bulamayacaksýnýz. Her þeyin sandýðýnýz gibi bir baþlangýç, bir geliþme ve bir sonuçtan oluþmadýðýna tanýklýk edeceksiniz. Ýþte böyle bir hikaye baþlýyor. Amma Hikaye! diyeceðiniz bir hikaye…


:CBHI:


“Hissediyormusunuz, hava sýcaklýðý hýzla 0 derecenin altýna düþüyor?”
“ Evet, sanýrým yere iniþimiz baþlamak üzere!”
“ Bu gidiþle yoðunlaþma yaþayamadan doðrudan katýlaþacaðýz gibime geliyor.”



Son cümlemi tamamlamamla incecik bir buz kristaline dönüþmem bir oldu. Sanýrým hava sýcaklýðý aniden düþmüþ, konuþmamý yarým býrakmak pahasýna saniyeler içinde beni dondurmuþtu. Altýgenin içinde rahat edeceðim bir pozisyon aldým. Hýzla yere düþüyordum. Bildiðim ve bilmediðim bütün renkler gözlerimin önünden geçiyor, bense onlarý yansýtarak düþmeye devam ediyordum. Karþý durmakta zorlandýðým rüzgarýn müthiþ gücüyle saða sola savrulduðumu hissediyor, ama bir þey yapamýyordum. Her þey çok ani olmuþtu. Bir süre bu þekilde düþtüm, düþtüm… Bir an gitgide yavaþladýðýmý hissettim. Altýgenin diðer köþelerindeki arkadaþlarýma göz ucuyla baktým. Herkesin keyfi yerinde görünüyordu. Düþüþ sýrasýnda birbirimizi sürekli ittiðimiz için þeklimizi koruyarak yere inmeyi baþarmak üzereydik. Oluþturduðumuz muhteþem þeklin yeryüzünde bir eþi benzeri bile yoktu. Bu denli eþsiz olduðumuzun farkýndalýðý içinde döne döne, savrula savrula iniþe devam ettik.



Güldüðünüzü duyar gibi oluyorum. Üç milimetre çapýnda, neredeyse aðýrlýksýz, yere konar konmaz eriyip yok olacak olan bir kar tanesinin böyle bir hikayeyi anlatýyor olmasýna gülüyorsunuz. Komiksiniz, ben de size gülüyorum biliyor musunuz? “Yok olmak” hakkýnda gerçekten ne biliyorsunuz? Ya da var olmak hakkýnda?



Sandýðýnýz gibi topraða deðer deðmez eriyip yok olmadýk. Þanslýydýk ki gözün görmekte zorlanacaðý uçsuz bucaksýz bir yeþil alanýn üzerine düþen ilk kar tanelerindendik. Üzerine yumuþak bir dokunuþ gibi konduðumuz toprak ile aramýzda ince bir hava tabakasý býrakmýþ, bizden sonra yere iniþ yapan sayýsýz kar kristaliyle iyice birbirimize sokularak bir örtü gibi onu örtmüþtük. Bu iniþimiz amaçsýz bir iniþ deðildi. Kýþ boyunca topraðý ve bitkileri donmaktan korumakla görevliydik.



Gün ýþýðý tam üzerimde parlýyordu. Bu ýþýðýn altýnda muhteþem rengimle gökteki yýldýzlar gibi ýþýl ýþýl parýldýyordum. Siz, beyaz rengin diðer renkler tarafýndan terkedilmiþ, yalnýz bir renk olduðunu zannediyor olabilirsiniz. Ama gerçekte beyaz, içinde diðer tüm renkleri barýndýran bir renktir. Ýþte ben de bu görülebilir dalga boylarýndaki tüm renkleri içeren beyaz rengimle övünüyordum. Altýgendeki diðer arkadaþlarýmla birlikte biz muhteþem bir kar kristaliydik. Sanki iç içe geçmiþ üç küçük çiçek figürünü bir altýgenin içine oturtmuþsunuz gibi görünüyorduk. Ama etrafýmýzdaki diðer milyarlarca kar kristalinin her biri farklý bir kristal yapýdaydý. Biz farklý görünüyorduk, ama hepimiz özde aynýydýk.



Sizin zaman kavramýnýzla aradan ne kadar bir süre geçtiði bilmiyorum. Mevsimler, aylar, haftalar, günler, saatler ve dakikalar sadece sizin kendinizi içine soktuðunuz bir döngü. Bizim için sadece görevimizi yerine getirmek kavramý vardý. Ve biz de topraðý ve üzerindeki bitki örtüsünü soðuklar devam ettiði sürece donmaktan korumuþtuk. Bir sabah bedenimde bir ýsý deðiþimi hissettim. Etrafýma bakýnca diðer arkadaþlarýmda da bu deðiþimin baþladýðýný gördüm. Kusursuz altýgenimiz yavaþ yavaþ bozulmaya baþlýyordu. Evet, form deðiþtiriyorduk. Yani, eriyorduk.



Vücudumun ýsýsý arttýkça arttý. Kendimi zincirlerini kýrýp kurtulan biri gibi hissediyordum. Az önce hareketsizdim. Þimdi ise akýþkan olmanýn verdiði yerinde duramamazlýkla sürekli hareket halinde, kýpýrdaþýyordum. Bir kýsmýmýz topraðýn içine geçerek yolculuða devam ettiler. Topraðýn derinlerine kadar ulaþmayý seçenler minerallerle birleþecek ve bir zaman sonra bir yolunu bulup tekrar toprak üstüne çýkacaklardý. Bir kýsmýmýz ise topraðýn yüzeye yakýn bölümünde kalacak ve bitki köklerini beslemekle görevli olacaktýk. Bense daha heyecanlý bir yolculuða baþlýyordum. Buz kristali formumdan tekrar sývý formuma dönüþür dönüþmez duyduðum bir gürültüyle þaþkýna döndüm. Benim gibi katýdan sývýya form deðiþtirmiþ arkadaþlarým üzerime doðru akmaya baþlamýþtý. Kaçacak ne bir yerim, ne de zamaným vardý. Beni de aralarýna kattýklarý gibi gürültüyle akmaya baþladýk. Önümüze geleni aramýza katýyor, gittikçe artan miktarýmýz ve akýþ gücümüzle coþtukça coþuyorduk. Ne olduðumu anlayamadan kendimi çaðlayarak akan bir nehirde buldum. Müthiþ bir gürültüyle çaðlýyorduk. Biz kendi aramýzda keyiften kahkahalar atýyorduk diyebilirim, ama muhtemelen bu ses sizin kulaklarýnýza su þakýrtýsý olarak gelirdi. Yaþadýðým duyguyu size nasýl anlatabilirim diye düþünüyorum da sanýrým sizin lunaparklarýnýzda bindiðiniz roller coaster’larda yaþayabileceðiniz bir histi benimkisi diyebilirim. Çok mu tepelerden aþaðýya iniyorduk, yoksa bizi biri büyük bir güçle itiyormuydu, anlayamýyordum. Her an yüreðim aðzýma geliyor, bir heyecan dalgasýna binmiþiz gibi çýðlýklar ata ata hýzla akmaya devam ediyorduk. Uzunca bir süre bu hýzla çaðladýk, çaðladýk. Yavaþ yavaþ duyduðum gürültü azaldý, hýzýmýz yavaþladý. Attýðýmýz kahkahalar yerini tebessüme býrakmýþ gibiydi. Artýk etrafýmý görebileceðim kadar yavaþlamýþtýk. Nerede olduðumu anlamaya çalýþýyordum. Ya da kim olduðumu…



Gitgide incelen bir nehir yataðýndaydým. Tabi ben de nehir olmuþtum. Aktýðým yol zaman zaman daralýyor, bense saðlý sollu kayalarýn, taþlarýn üstünden geçip tekrar geniþleyen yataðýmda akmaya devam ediyordum. An oluyor heyecana geliyor, deli gibi akmaya baþlýyordum; an oluyor sakinleþip etrafýmý uzun uzun seyrederek anýn tadýný çýkarýyordum. Yaðmurlar yaðýyor, yeni katýlan su damlalarýný sevgiyle karþýlýyor ve daha da coþkuyla akmayý sürdürüyordum. Bir ev sahibi olarak içimde konaklayan balýklarý önüme katýyor, onlarýn besin arayýþlarýný kolaylaþtýrýyordum. Coþkunluðumun sakinliðe dönüþtüðü zamanlarda ise en küçüðünden en büyüðüne kadar çeþit çeþit canlýlarýn kuruyan dudaklarýný ýslatýyor, onlarýn sakince bana doðru eðilip suyumdan içmelerine izin veriyordum. Ben kimi zaman suyumdan içen bir ceylan, kimi zaman çirkin bir ördek yavrusu oluyordum. Çünkü onlarýn akislerini üzerimde taþýyor, bir ayna görevi üstleniyordum. Bir zaman böyle aþkla aktým durdum. Bir yerde yataðým farklý kollara ayrýlacaktý. Bu kollardan biri ilerdeki açýk denizle birleþiyor, diðeri incecik bir yolda akmaya devam ediyor, bir diðeri ise vadide toprakla birleþiyordu. Öyle uzun bir süredir coþkuyla akmýþtým ki topraðýn sakin ev sahipliði bana çok çekici gelmiþti. Yollardan vadiye çýkan yola karar kýldým ve usulca nehir yataðýmdan ayrýlarak kýyýya çýktým. Islaktým, yorulmuþtum. Topraðýn kadifemsi tenine nazikçe dokundum. Tam ondan beklediðim gibi tepki verdi ve beni içine kabul etti. Topraðýn zerreciklerinin arasýndan usulca içeriye sýzdým. Toprak önce hiddetle kabardý, kabardý sonra sakinleþip beni sýkýca baðrýna basýp içeriye çekildi. Toprakla artýk hem dem olmuþtum.



Gün ýþýðýndan bir süre uzak kalacaktým belki ama topraðýn karanlýk ve sýcacýk yapýsý hoþuma gitmiþti. Sanki kilometrelerce yol aþmýþ gelmiþ bir yolcuydum da toprak da benim hancým olmuþtu. Bir evin sýcaklýðý vardý onda. Bir kar kristaliyken iyi ki onu donmaktan korumuþum diye düþündüm. Az önce üstündeydim, ama þimdi benim evim oluvermiþti. Tahmin edeceðiniz gibi bu evde yalnýz deðildim. Hatta epey kalabalýktýk diyebilirim. Kýsaca sizin bir gram diye ölçülendirebileceðiniz bir miktar topraðýn içinde milyonlarca çeþittik diyebilirim. Yüzeyin on ya da yirmi santimetre kadar altýnda çürümüþ bitki kalýntýlarý bile vardý. Yani tarýmdan anlýyorsanýz þayet bizim için kesinlikle verimli bir toprak nitelemesi yapabilirdiniz. Hareket hiç kesilmiyordu burada. Giren çýkan belli deðildi. Kimi yuvasýna ulaþmak için yiyeceðini yüklenmiþ önümden geçiyor, kimi çürümüþ tohumlarý top yapmýþ yuvarlýyordu. Yan gelip yatan kimse yoktu. Bir hareket, bir hareket… Daha derinlere gidip oralarý keþfetmelimiyim acaba diye düþünürken birden bakýþlarýmý yukarýya doðru çeviriverdim. Bütün sakinliðiyle köklerini bana doðru uzatmýþ, incecik kök tüyleriyle bana “gel, gel” diye seslenen bir bitkiyle göz göze geldim. Onu beslememi istiyordu. Ne de olsa içimde sayýsýz mineral, tuz, organik ve inorganik madde taþýmaktaydým. Bu güzel bitki için mükemmel bir besin kaynaðýydým. Bana doðru uzanmýþ kök tüylerine doðru bir hamle yaptým. Öyle yumuþacýk, öyle dostça ve sakince beni içine aldý ki bir anda onun incecik köklerinden içeriye doðru emilirken buldum kendimi. Bu bitkinin adýnýn ne olduðunu henüz bilmiyordum. Ama artýk ben, o olmuþtum. Kendimi tamamen onun ellerine býraktým. Emiliyor, ve yavaþ yavaþ olduðum halden baþka bir hale dönüþtüðümü hissediyordum. Gözlerim karardý, kendimden geçtim.



Güneþ tam tepemde ýþýl ýþýl parýldarken gözlerimi açtým. Olaðanüstü bir gün baþlýyordu ve kendimi muhteþem hissediyordum. Nerede ve kim olduðumu keþfetmek için sabýrsýzlanarak etrafýma baktýðýmda birden yerden çok yüksekte olduðumu fark ettim. En son hatýrladýðým þey topraðýn sýcacýk baðrýnda oluþumdu. Þimdi ise topraktan epey yukarýlardaydým. O da ne? Neredeyse dört-beþ metre uzunlukta bir gövdesi ve saða sola yayýlmýþ belki yüzlerce dalý olan bir aðaç olmuþtum. Boy ve endamýma bakarken kendime hayran olmuþ, dallarýmý kýpýrdatýrken çýkan yapraklarýn hýþýrtý sesi beni kendimden geçirmiþti. Baþým bulutlara o denli yakýn, köklerim ise topraða o denli kuvvetlice baðlýydý ki… Ne olmuþtu da bir bitki kökü için küçücük bir besinken birden koskocaman bir aðaca dönüþmüþtüm?
“Muhteþemiz deðil mi?” diye soran bir sesle kendime geldim. Ses, üzerimdeki sayýsýz yapraktan birinden geliyordu.
“Gerçekten öyle!” diyebildim.
“Hala nasýl oldu da bu hale dönüþtüm diye soruyorsun sanýrým…” dedi yaprak. “Hemen söyleyeyim: Sen, cansýn! Ýçine girdiðin þey, sen olur; ve sen de o olursun. Sen, nefessin. Üflendiðin yere hayat verirsin. Sen, bilinçsin. Hem yaþayan, hem yaþatansýn. Sen, sonsuz bir yolculuktaki yolcusun, ama hancýsýn da ayný zamanda. Bilmem anlatabildim mi?”
Bu karmaþýk cevabýn üzerine herhangi bir soru yöneltseydim eðer, “soru da sensin, yanýt da..” diye cevap almaktan korkup bir þey soramadým. Her þeyi birebir hissediyordum. Köklerimin topraktan suyu emiþini, emilen suyun müthiþ bir basýnçla hem de yer çekimine ters bir kuvvetle yukarýya doðru çekiliþini, gövdemden dallarýma, dallardan yapraklarýma, yapraklardan her bir kýlcal damara kadar ulaþýþýný ve cana geldiðimi hissediyordum. Güneþ ýþýðýný ve havadaki karbondioksiti yapraklarýmda açýlýp kapanan gözenekler vasýtasýyla içeri alýyor, besine dönüþtürüyordum. Peki ama ben yaprak mýydým, dal mý, yoksa gövde miydim? Az önce konuþan yaprak düþüncelerimi okumuþcasýna “Hepsi!” dedi. “Sen bu dediklerinin hepsisin.”



Evet, öyleydim. Ýhtiþamýma hayret ederek rüzgarla oynamaya baþladým. Rüzgar yapraklarýmýn arasýndan dolanýyor, dallarýmý çekiþtiriyor, ben de onu yakalamaya çalýþýrcasýna kýpýr kýpýr kýpýrdanýyordum. Üzerimden kuþlar uçuþuyor, dallarýmýn arasýnda yuvalarýný yapýyorlardý. Baþýmýn üzerinde dolanýp duran bulutlarla olduðu kadar ayaklarýmý gýdýklayan toprakla da sürekli ve kesintisiz bir iletiþim halindeydim. Biliyordum ki ben olmasam, onlar da olmazdý; ne de onlar olmasa ben olurdum… Dallarýmýn arasýnda mevsimden mevsime deðiþim geçiren yapraklarým, kah döküldü, kah yeniden filizlendi. Yaðmur damlalarý üzerimde birikti, rüzgar saçlarýmý okþadý, soðuklar beni kendime getirdi, güneþin dost ýþýðý beni teselli etti. Dallarýmýn arasýnda serpiþtirilmiþ gibi duran silindirik meyvelerim kuþlarý besledi. Bir sabah gözlerimi gökyüzüne çevirdim. Bulutlarýn bir o yana bir öteki yana hareket ediþlerini, kuþlarýn kanatlarýný süze süze özgürce uçmalarýný seyrettim. Öyle uzun bir süre seyrettim ki ben de göklerde olup, uçabilmeyi istedim. O sýrada dallarýmýn arasýnda küçük gagasýyla meyvelerimden birini didikleyen küçük bir kuþ vardý. Meyveyi dalýndan koparýp yere düþürmeye çalýþýyordu. Biraz iteledi, biraz salladý, biraz çekiþtirdi. Derken meyve, dalýndan usulca ayrýlýp aþaðý doðru düþmeye baþladý.



Baþýma aldýðým sert bir darbeyle “Ahh!” diye baðýrdým. Gözlerimi açtýðýmda heybetli bir aðacýn gövdesinin dibinde kendimi yatarken buldum. Aðaca gözlerimi dikmiþ bakarak ne olduðunu anlamaya çalýþtýðým sýrada üzerime ince gagasýyla bir kuþ eðildi. Önce bir gaga darbesiyle beni bir metre ileriye yuvarladý, sonra arkamdan gelip beni gagalamaya devam etti. Üzerimi kaplayan kahverengi kabuðumu soymaya çalýþýyor, bunu yaparken de kabuðumun iyice çatlayýp kýrýlmasý için gagasýyla beni alýp alýp yere fýrlatýyordu. Buna ne kadar dayanabilirdim ki? Nihayet “Çat!” sesiyle kabuðum kýrýldý. Yumuþak hareketlerle demek ne mümkün, son derece saldýrgan ve aceleci hareketlerle kabuðumu üzerimden aldýðý gibi beni tek lokmada midesine indirdi. Kýsacýk bir süre önce heybetli bir meþe aðacýyken, þimdi bir meþe palamudu olarak bir kuþun midesine inmiþtim. Tek kelimeyle heyecan verici bir yolculukta olduðum kesindi. Tahmin edeceðiniz gibi yine gözlerim karardý, kendimden geçmiþim.



Duyduðum en güzel seslerden biriyle söylenen büyüleyici bir þarkýyla kendime geldim. Bu nasýl bir müzik, nasýl bir þarký diye sorsanýz kesinlikle bilmiyorum. Müziðin seslere, sözlere ve kelimelere ihtiyacý olmaksýzýn doðrudan içinize hitap eden bir yaný vardýr ya! Ýþte böyle içimi ýsýtan bir müzik sesiyle gözlerimi açtým. Yapraklardan, otlardan, saptan ve samandan yapýlmýþ bir yuvada kanatlarýmý iki yanýma salmýþ oturur halde durduðumu fark ettim. Duyduðum ses, yanýmda durarak beni gagasýyla öpücük yaðmuruna tutan erkek kuþun söylediði þarkýnýn sesiydi. Anlaþýlan o ki bir palamutken, midesine girdiðim küçük kuþ için can olmuþ ve bir kez daha ben o, o da ben oluvermiþtik. Bu güzel sesli erkek kuþa yaklaþýp da neler olduðunu sormak isterken yerimden kýmýldayamadýðýmý fark ettim. Hayýr, aslýnda kýmýldayabilirdim kýmýldamasýna ama üzerinde oturduðum þeyin üç küçük yumurta olduðunu görmemle üzerine tekrar oturmam bir oldu tabi. Evet,ben þimdi diþi bir kuþ olmuþtum. Üstelik yavrularý için kuluçkaya yatmýþ diþi bir kuþ… Eþim sevgi dolu naðmeleriyle beni besliyor, ben de vücut ýsýmla ýsýtýp koruduðum yavrularýmýn yumurtadan çýkmalarýný bekliyordum. Ýçimde onlara karþý duyduðum müthiþ bir sevgi ve koruma iç güdüsü vardý. Her güne cývýldayarak baþlýyor, kim bilir bu hangi daðýn bu hangi yamacýnda kurmuþ olduðumuz yuvamýzda evrene duyduðumuz büyük güven ve baðlýlýkla yaþamaya devam ediyorduk. Yumurtalarýn çatlama zamanýnýn geldiðini seziyordum. Bir sabah yavrulardan biri, içinde bulunduðu kabuðu çatlatarak baþýný dýþarýya, yaþama doðru uzattý. Sonra bir diðeri, ve diðeri de… Yuvamýz daha da þenlendi, ama sorumluluðumuz da arttý tabi. Artýk ben de yuvadan çýkýp yemek aramaya gitmeli ve yavrularýmýza yiyecek getirmeliydim. Ben yuvadan çýkýp yiyecek aramaya gittiðimde eþim yavrularýn baþýnda bekliyor, o gittiðinde ben yavrularla birlikte yuvada kalýyordum. Yuvamýzdaki neþeli þakýmalarýmýz hiç kesilmedi. Biz her güne mutluluk ve güvenle baþlýyor, akþama her birimiz doymuþ bir mideyle günü bitiriyorduk. Yaþamýmýza hakim olan tek þey sevgiydi. Korkumuz, endiþemiz yoktu hiçbir þeyden, ve hiç bir þeyle kavgamýz da yoktu. Hele yuvamýzdan bir sýçramayla kendimizi mavi göklerin uçsuz bucaksýzlýðýna býraktýðýmýz anlar yok muydu? Kanatlarýmý iki yanýma açýp boþluðun güvenli kollarýna kendimi býrakýyor, rüzgarýn ve hava akýmlarýnýn oyunlarýyla kanatlarýmý bazen ardý ardýnca çýrpýyor, bazense havada asýlý kalmýþ gibi kýpýrdatmadan öylece uçuyordum. Bulutlarýn içinden geçiyor, yaðmur damlalarýný yakalamaya çalýþýyordum. Gözüme iyi bir besin olarak görünen her þeye balýklama dalýyor, en keskin avcýlara taþ çýkartýyordum. Aþaðýda gördüðüm dünya benim için vardý, içinde yükseldiðim bu gök de benim içindi. Bunu düþünerek mutluluða kanat çýrpýyor, özgürlüðün tadýný her anýmda çýkarýyordum. Yine bu düþüncelerle rüzgarýn sýrtýna binip bulutlarla oynadýðým bir gündü. Muazzam güzellikteki yemyeþil aðaçlarýn, aralarýndan gürül gürül akan çaðlayanlarýn ve nehirlerin olduðu ormanlýk bir alanýn üzerinden uçuyordum. Ne yere çok yakýn ne de çok uzakta olan bir aralýkta süzülüyordum. Bir an için kanadýmda derin bir acý hissettim. Dengem bozulmuþ, yalpalamaya baþlamýþtým. Ne kadar çabalasam da havada tutunamýyor, yer çekimi denen þaþýrtýcý gücün etkisiyle ilk defa tanýþýyorcasýna yere doðru düþüyordum. Tek kanadýmla çabalamanýn bir faydasý yoktu. Büyük bir gürültü, þiddetli bir çarpma, salyalý bir aðýz tarafýndan yakalanýþ ve… Karanlýk…



Bir avcýnýn tüfeðinden çýkan kurþunla yaralanmýþ, sadýk bir av köpeðinin aðzýnda ateþin yanýnda bekleyen avcýlara götürülmüþ ve kor bir alevde mis kokular saçarak piþmiþ ve afiyetle yenen bir akþam yemeði olmuþtum. Size “yok olmakla ilgili ne biliyorsunuz ki” diye sormuþtum deðil mi?



Tekrar kendime geldim. Kim bilir bu defa neredeydim, kim ve ne olmuþtum? Bu yolculukta bir “son” olmadýðýný biliyordum. Hep ve sadece olmuþ olan biri için “var olmak” ve “yok olmak” kavramlarý çok anlamsýzdýr. Ben sadece Ol’mayý biliyordum. Sabýrsýz gözlerle etrafýma göz gezdirdiðimde son derece hareketli bir yerde olduðumu gördüm. Bu yer için karanlýk bir yerdi diyemem. Çok büyük, muazzam bölmelerle ayrýlmýþ bir odacýktaydým þimdi. Bulunduðum yer mi çok büyüktü yoksa milimetrenin yüzde biri büyüklüðünde olan bana mý öyle gelmiþti? Ama kesinlikle çok kalabalýktýk. Ama öyle böyle bir kalabalýk deðil. Belki de yüz milyonlarca kadardýk. Büyük bir yarýþ olacaðý haberi kulaktan kulaða geziyordu. Yüz milyonlarca olan hepimiz bu yarýþa katýlacaktýk. En dayanýklý, en saðlam ve en güçlü olan bin kadarýmýz varýlacak yere varabilecek, ama onlarýn da içinden yalnýzca bir tanesi büyük ödülü alabilecekti. Tuhaf bir görünüþüm vardý. Baþýmda özel yapýlmýþ koruyucu bir zýrh taþýyordum ve boynumdan aþaðýsý bir balýðýnki gibi kuyruk þeklindeydi. Baþýmýzdaki zýrh çok önemliydi. Baþlarýmýzda çok deðerli bir hazine taþýyorduk ve amacýmýz bu hazineyi hedefe ulaþtýrmaktý. Yani milyonlarca olan hepimizin görüntüsü bu þekildeydi. Yarýþma büyük bir heyecan ve coþku dalgasýyla baþladý. Müthiþ bir kalabalýktýk, müthiþ bir heyecan vardý. Hepimiz birden bir yöne doðru yüzüyorduk. Her birimiz kazanan olmak için azimli ve hýrslýydýk. Bu yarýþma belki de saatlerce devam edecekti. Burnumuza gelen mükemmel bir kokuyu takip ederek hedefe doðru yüzüyorduk. Bu kokuyu tarif edemem ama kokunun kaynaðýna ulaþmak için hepimize büyük bir arzu, azim ve hýrs verecek kadar güzel bir kokuydu bu. Yüzdük, yüzdük, yüzdük. Süre uzadýkça sayýmýz azalmaya baþlýyor, yeterince gücü kalmayanlar yarý yolda yarýþý býrakýyorlardý. Yarýþta kalanlarýn sayýsý gittikçe azaldý, azaldý. Þimdi sayýmýz gerçekten de bin kadardý. Kalanlar en güçlü ve en dayanýklý olanlardý anlaþýlan. Tabi ki ben de içlerindeydim. Þimdi yapmam gereken tek þey “en hýzlýsý” olabilmekti. Kokunun kaynaðýna çok yaklaþmýþtým. Mümkün olduðunca hýzlý yüzmeye çalýþýyordum. Neredeyse baþa baþ gittiðim birkaç kiþi daha vardý. Hedef, önümüzde belirmiþti. Artýk gücümü son zerresine kadar zorlamalý ve hedefe hepsinden önce varmalýydým. Kuyruðumu son bir çabayla sallayarak hýzýmý arttýrdým. Artýk hedefe ulaþmam ve onun içine girmem an meselesiydi. Orada büyük ödül vardý. Kazanan tek bir kiþi olacaktý. O muhakkak ben olmalýydým. Tek düþündüðüm buydu. Gücümün tümünü kullanarak diðerlerini geçtim ve baþýmý hedef alanýn içine soktuðum anda kuyruðumu dýþarýda býrakarak giriþ bölgesini kapattým. Artýk içeri benden baþka kimse giremezdi. Kazanmýþtým, baþýmdaki zýrh þiþti ve içinde taþýdýðým bütün hazineler, yani genetik þifreler ve kozmik bilgiler içeriye boþalýverdi. Artýk burasý bir mucize odasý, ben de mucizenin adýydým.






***






Bir kýþ sabahý gözlerimi keyifle açtým, derin bir nefes alarak uzun uzun gerindim. Ýþte yeni bir gün daha baþlýyordu ve bugün doðum günümdü. Parlayan güneþe raðmen havada keskin bir soðuk, yakýcý bir ayaz vardý. Pencereden gökyüzüne doðru baktýðým da döne döne aþaðýya inen lapa lapa kar tanelerini gördüm.



Yüz milyonlarca sperm tanesinden birinin yumurtaya ulaþýp yumurtayý dölleme yarýþmasýnýn sonunda mucize gerçekleþmiþ ve safhadan safhaya geçen bir hücre parçasý bir insan bedenine dönüþmüþtü. Bugün ben soluk alan, bakan, gören, düþünen, hareket eden, seven bazen de nefret edebilen bir insan olmuþtum. Ben sonsuz bir yolculukta halden hale geçen, yaþamýn ve zamanýn nabýz atýþýydým. Havadaki buluttum, bir damlacýk suydum, öten kuþtum, düþen yapraktým… Kabaran toprak, kök salan bitkiydim. Uçan kuþ, esen rüzgardým. Ben, tüm yaþamýn var oluþ sebebiydim. Kesinlikle sonu olmayan süresiz ve sürekli bir yolculuktaki yolcuydum, gezgindim. Her þeyin içindeki bilinçtim ben.
Ben yaþamýn kendisiydim.



Bu hikayenin bir sonunun olmayacaðýný anladýnýz deðil mi? Her þeyin baþladýðý bir “baþlangýç noktasý” olmadýðý gibi her þeyin son bulacaðý bir “yok oluþun” da bulunmadýðýný anladýnýz mý? Ýþte hikayemiz böyle, ne hikaye ama…!





Söyleyeceklerim var!

Bu yazýda yazanlara katýlýyor musunuz? Eklemek istediðiniz bir þey var mý? Katýlmadýðýnýz, beðenmediðiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düþündüðünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazýlarý yorumlayabilmek için üye olmalýsýnýz. Neden mi? Ýnanýyoruz ki, yüreklerini ve düþüncelerini çekinmeden okurlarýna açan yazarlarýmýz, yazýlarý hakkýnda fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloða geçebilmeliler.

Daha önceden kayýt olduysanýz, burayý týklayýn.


 


ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.

Yazarýn fantastik kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Sohbet

Yazarýn öykü ana kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Galaktik Irk
"Bir"in Hikayesi
Kalem
Mevlana'ya Mektup 1
Baþlýksýz
Mevlana'ya Mektup 2

Yazarýn diðer ana kümelerde yazmýþ olduðu yazýlar...
Bugün [Þiir]
Sözün Yoksa Sus,söyleme! [Þiir]
Kýrklar Diyarý [Roman]
Ýnanmak mý? Bilmek mi? [Roman]
Ýsrafil'in Aynasý [Roman]
Bir - Arka Kapak [Roman]
Tuðra [Roman]
Ah Mine'l Aþk ve Þikayetname [Deneme]
Mevlana'ya Mektup 3 [Deneme]
Bir Þehr-i Gül,ki Adý Ýstanbul [Deneme]


Þebnem Piþkin kimdir?

Damarlarým attýkça, caným bedenimde oldukça kaçmadayým. Ýnsanýn kendinden kaçýp kurtulmasý kolay olur mu? Baþkasýndan kaçan, ondan uzaklaþýnca ondan kurtulunca kaçmayý býrakýr, olduðu yerde durur. Ben ise hem kendimin düþmanýyým, hem de kendimden kaçýp kurtulmak istiyorum. Kaçarken kendimi de beraber götürdüðüm için kendimden kurtulmama imkan yok. Bu yüzdendir ki benim iþim kýyamete kadar kaçmaktýr, kaçmaktýr, kaçmaktýr. . .

Etkilendiði Yazarlar:
Mevlana,Nietzsche,Kryon,Halil Cibran,Hayyam,Drunvalo Melchizedek


yazardan son gelenler

yazarýn kütüphaneleri



 

 

 




| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk

| Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim Yapým, 2024 | © Þebnem Piþkin, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr.
Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz.