İnsanlığın hangi filizi köreltilmek istenmişse, tersine o filiz daha gür büyümüştür. -Freud |
|
||||||||||
|
Çamurlu sokakların ıslaklığına,içimde depreşen duyguların kasvetine basa basa yürüyordum. SEN YOKTUN Simitçilerin, kitapçıların, müzik marketlerde çalınan o en sevdiğimiz türkünün aynısını, bizi uçuran,içimizi göçüren o en acı, o en tatlı ahengine bir sigara yakıp, seni kalbimin derinliklerinde yaşayarak ve kalabalıkların ilgisizliğine karışıp yürüyüp gittim. SEN YOKTUN Yüksek binalar üstüme çöktü,gökyüzünün ağırlığı altında ezildim, arabalar üstümden geçti.bir kör kurşun sinsice arkamdan vurdu.sonra atıldım, satıldım.uykularda bunarlı gördüm ben!Sıçrayarak uyandığım rüyalar gördüm. SEN YOKTUN Gündüzleri ayakkabı boyayan, mendil satan, tiner çeken çocukların, geceleri bankamatik kulubelerinde, kömürlüklerde, bodrum katlarında birbirlerine sarıldıkları gibi, sıcak bir evi tanrılaştırdıkları gibi.bu soğuk duvarlar arasında işte bu köşede uyudum. SEN YOKTUN Belki diyecektin, belki de bunların hiçbirini söylemeyecektin. Belki de ben anlatmadan sen anlayacaktın. Evet ben anlatmadan sen hep fazlasını bilecektin, anlayacaktın. Bende bunun rahatlığını yaşayacaktım. SEN YOKTUN Bir kadehte sarhoş olacağımız bir gece olacaktı, bir fıçısında seni azar azar lütfettiğin bilgeliğinden yararlanacaktım. Sendelemeyen muhabbetimiz olacaktı. Sen konuşurken ben sarhoş olacaktım. Unutma ben seninle konuşurken kafam hiç ayık olmuyor zaten, konuş diyecektin, diyemedim. SEN YOKTUN Ve belki de umarsız sokağa bırakacaktık kendimizi, sen edebiyat kurallarını ateşe verecektin. Ben kalıplarla kurgulanan bu benliğimi. Sokağa öyle çıkacaktık. ‘ ‘ Ne fark eder birlikteysek ‘ ‘ diyecektik. İçimizde palazlanan özgürlük nehrinin seline bırakacak, boğulmamak için hiçbir çaba sarfetmeyecektik. Ölüm de ne ki canını yakar insanın, yakarsa yaksın biz zaten birlikte olmadık mı ölüydük diyecektik. Birlikte diyemedik. SEN YOKTUN Biz diyecektik. Biz ikimiz ne sen ne ben sadece ikimiz diyecektik. Şimdi yoksul bir yanım kanıyor, o bir yanım ki sevdalı, bir yanım üşüyor, bir yanımı bölmüşüm kanıyor, o yanım acıyor, acıtıyor o yanımı, boğazıma ham lokma gibi oturdu, ayrılık kusamıyor susuyordum, sana sesleniyordum, duyuramıyordum. SEN YOKTUN Ve ben de yudumladım gurbet şarabını. Uzak iklimlerin kimliğini, kavruk yüreklerin çığlığına ve gidenlerin küfürlerine savuşturuldum. Çoktandır beklerlerdi beni bu kapıda. Son çıkışımdı, son arzumdu diye dönüp geriye baktım. Rengini unutamadığım gözlerin neredeydi? Yoktu. Son bir kez sarılıp elveda diyecektim. Diyemedim. Yoktun, yoksun işte yok. SEN YOKSUN Nazlı Nur YILMAZ
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © nazlı nur yılmaz, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |