"Anka kuşu gibi yalnızlığı adet edin! Öyle hareket et ki, adın daima dillerde dolaşsın ama seni görmek olanaksız olsun." -Fuzuli, Leyla ile Mecnun |
|
||||||||||
|
O gün işe giderken elimdeki simide dilimle cinsel taciz faaliyeti içindeyken ve simidin efendi ye beni kadınsızlığını bende şekilleştirme sitemleriyle karışık halisünasyonik otobüs bekleyişim. Zınk diye duran ve simitle diyalogumu kesen geçmişimden tiksindiğim bir ses. - Vay Rıfat naber lan. İnek tanımadın mı beni? Benim çetin. Tanımam mı. Üniversite hayatımı uzak Anadolu kasabasındaki panayırın korku tüneline çeviren paralı zombi. Babasının hüplettiği banknotları hatunlara yedirip rayting yapan, beni rezil etmeyi hoby sanan sünepe gergedan. Kantindeki geyik ortamların bir numaralı malzemesi halindeydim sayende. İşte söylüyorum içimden yüzüne karşı:”senden nefret ediyorum”. - Bakma öyle mal mal bu akşam seni alırım. hayırsız eski günleri yad ederiz. Erken mi çıksam. Of hiç karşılaşmak istemiyorum bu evcil tırtılla. Niye verdim ki adresimi. Arık çok tecavüz kaçınılmaz Rıfat. Yum gözünü. - Atla olum bu yeni babam aldı. Nasıl süper dimi. Sende yok galiba. neyse çalış olur belkim 250 yıl sonra. Nasıl hala çok iyi espriler yapıyom di mi. Burada neresi. Kulakları, Filistin askısına asıp elektrik verilen bir ortamda Türk örf adetlerini peynir markası sanan erkekler; kılık kıyafet yerine, birbiriyle uyumsuz renkli bez parçalarıyla vücutlarının yuvarlak kısımlarını kapatan turistlik deve modundaki parayı verenin bindiği kadınlar. Ortamda bir ben takım elbiseli. Erkek cinsel organı gibi hissediyorum kendimi. Uzakta sigara dumanı yüzünden sisli bir sahnede müzik yerine torna tesviye atölyesi sesleri çıkaran bir orkestra; daha kötüsü bizim Rızanın eşeğinin lezzet ikizi. Solistin anırtıları aynı. Bir saniye arkadaki baterist kızı tanıyorum ben. Koordinatlarını belirleyip odaklanıyorum ki o verilen aradan istifade podyumda. İnanılmaz. Bütün erkeksi gözler üzerinde. Küt kızıl saçlar. Kulaklarına body building çalışmaları için taktığı çeşitli metalik ağırlıklar. Nazar etme ne olur silikon taktır sesinde olur atasözüne örnek göğüsler. Herhangin bir erkek dergisine orta sayfa güzeli olacak kadar diri bir vücut. Hadi olum bu yürüyüş bu bel kırış yabancı değil sana. Ve sonunda masamda afrodit. Merhabayı müteakip el uzatışım. Tanı ulan şu zümrüt gözleri. - Tanımadın galiba . Benim Gizem fakülte arkadaşın. Demek Çetinciğim’in sürprizi sendin. Ben salyalarımı peçeteye silerken sen Çetinin dudaklarında slalom halindesin. Hatırladım. Fakültenin en güzel, en ateşli kızı. Bütün erkeklerin ve hatta bazı dişilerin rüyalarının vazgeçilmez erotik fantezi malzemesi. Gecenin ilerleyen saatlerinde içtiğim votkadan mı bilmiyorum yoksa olimpostan Zeus’un senelik izne çıkardığı ilham perimden mi masada mizah faaliyetindeyim. Anlayamadığım şekilde dudaklarımdan dökülen seni kahkahalar içinde bırakan Aziz Nesin’den , Ferhan Şensoy’dan, Hüseyin Üzmez’den ve birçok mizahçıdan çalıntı espriler. Galiba okuduğum mizah kitapları işe yaradı. Güldüğünde daha güzelsin birde dişinin arasındaki öğlen yemeğinden kalan yeşil şey olmasa. Kimi el şakalarını takip eden kırıntı iltifatlar. - Seni hiç böyle tanımazdım Rıfat. Çok tatlısın. Uzun zamandır bu kadar çok gülmemiştim. Okulda hiç böyle değildin. Çok salakça dururdun. Galiba ben fark edemedim bu yeteneğini. Çetin bak canım kızma ama senin esprilerin Rıfat’ınkilerin yanında buzdolabı gibi kalıyor. Çizilen karizmasını kurtarmak için masadan kalkan Çetin ve tabi sen. Ateşli gözlerinde kaybolduğumda “seni tekrar görmek isterim” deyişin ve etli dudaklarınla tenimin ilk teması. Yanaklarım çok mutlu. Uyku yok gözümde. Sabah doğru kültürel cezaevine. Susun. O kitabı sanat bölümüne koyun. Hayır üye olun öyle kitap alın. Bir hafta sonra kapanmaya yakın kapıdan giren ve içimi titreten ılık bir akdeniz esintisi. - Merhaba Rıfat. Geçiyordum uğrayayım dedim şu hayırsıza. O günden sonra çaldığım yere hiç gelmedin de. Dördüncü kattan mı geçiyordun. Neyse. Bu cezaevi hiç bu kadar hararetlenmemişti. Gülüşmeler. Hatıralar. Çetinin salaklıkları. Özel günler için çekmecemde sakladığım viski. Beyaz pet bardaklar viskinin kalitesine yakışmasa da çokta umurumuzda değil. Şişenin yarısında dudaklarımda , dibinde kucağımdasın. Sağ göğsündeki minik kalp dövmesi tahrik edici. Artık çok geç. Sabahın ilk ışıklarına kadar süren masa üstü kamasutra öğretisinin tatbiki. İlk defa kütüphanemde çığlık atıp inleyen birinin susmasını istemiyorum. Çaycının “çay verem mi abi” sözleriyle gözlerim aralanıyor. Bırak git. Gizem’i arıyor gözlerim. Sadece sonunda dudak izleri olan bir not buluyor. Sevgili Rıfat. Çetin ile ay sonunda evleniyorum. Hayatım boyunca tek bir erkekle olacağım. Üniversiteden beri sadece Çetin’i tanıdım. Mükemmel bir geceydi. Bu kadar iyi bir aşık olduğunu bilseydim üniversitede seninle olurdum. Lütfen ümitlenme sadece merak. ELVEDA. Yüzüm monalisa tablosu gibi. Yarı somurtuyor. Kendimi kasap vitrinindeki koyun butu gibi hissediyorum. Vücudum bir kadının merakı yüzünden kullanılmış ve yırtık bir kitap gibi kenara atılmış. Yarı gülümsüyor. Çetin’den istesem bu kadar güzel intikam alamazdım. Öte yandan fakültenin en güzel kızı cinsel yeteneğime geçer not vermiş. Ve daha ötesi gözlerimde yeni ufuklar. Hayatım hep basmakalıp. Kütüphane devam ama anneme neden geceleri mesai yaptığımı anlatamıyorum. Bir de altımdaki spor BMW ‘yi ve Çankaya’daki evi memur maaşımla nasıl aldığımı. Oysa çok basit. Kütüphaneden çıkınca her devlet memuru gibi ek işe gidiyorum. Geceleri sosyetik bir klüpte striptiz yapıyorum. Bazen ekstralar çıkıyor. Vücudumu devre mülk sanan bayanlara kiralıyorum. Belki de Ankara’nın tek kültürel jigolosuyum. Sisin sarmaş dolaş olduğu Farabi caddesinde geçmişinin ezikliği,intikam arzusu ve bir kadının ufak kaçamağının yoğurduğu şeytana kiralanmış bir ruhla dolanıyorum. Ve felekten bir gece çalma arzusundaki hırsız bayanlara sperm bankamda yatırım hesabı açıyorum. Sizi de müşteri listemde görmek isterim. Başka bir arzunuz. Kasım 2001
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © BARIŞ BİLGİ, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |