Yaşamın her anı hakkını ister. -Goethe |
|
||||||||||
|
İnsan düşünen bir varlıktır, onun bu düşünmesi kendiliğindendir, bu eylemi gerçekleştirmek için akıl sağlığının yerinde olması yeterlidir. İnsanın dünya üzerindeki faaliyetleri temelde besin arama çabasının bir sonucudur, birarada yaşama hali de besin arama faaliyeti sonucu işbölümü ve uzmanlaşmayı keşfetmesinin bir yansımasıdır. Ancak insanı diğer varlıklardan üstün kılan estetik ve dizayn etme özelliği bu yönüyle onu farklı kılar. İnsan merak eder bu merakı da onu sürekli geliştirmiştir. Meraklarından birisi de bu kendisine sunulan düzenin Nasıl, ? Ne Zaman ? ve Kim ? tarafından oluşturulduğu sorusudur. Bu soru karşısında insanın aklı iki yol seçmektedir ; a- bütün bu evren kendiliğinden bir yaşam alanı oluşturdu ve insan diğer canlıların bir devamı olarak sürekli evrim geçirerek bugünkü seviyesine ulaştı b- kainat mükemmel bir düzen ve ahenk içindedir ve sürekli bir denge ve yenilenme içindedir ve bu mükemmeliyet bir yaratanın yartama gücüne (kün fe yekün) ve devamlı surette ilgisine muhtaçtır, onun iradesi ile hayat devam etmektedir. birinci şık ile iman edenler, yaratıcı bir güce inanmayıp, hayatın bu dünyadaki yaşamla sınırlı olduğuna inanan ve bu inancın gereği oluşan değer yargıları ile yaşam süren insanlardır. ikinci şık ile inananlar da bir yaratıcı güç konusunda hemfikir olmakla beraber yaratıcının kimliği konusunda farklı düşünmektedirler, semavi dinler ise tek yaratanın insanlık tarihi boyunca gönderdiği elçi ve resuller ile aynı kaynaktan beslenmekte ve bu konuda bir bütünlük arzetmektedirler. İnsanlar arasında yaratcı üzerinde farklı düşünmenin tarihsel temelleri mevcut olup insanlar bu konuda ciddi bölünmüş durumdadırlar, her bir grup diğer insan topluluklarıyla bu konuda kendi inancını yayma noktasında bir rekabet içindedir. İnsanların büyük çoğunluğu yaratıcının varlığına inanmakla birlikte hayat pratiğine bu inancının gereğini aksettirmekten uzaktır. Halbuki yağmurun yağacağını bilen insan yanına şemsiye alır, bir arabanın hızla yaklaştığını gören kimse yola atlamaz, arabanın geçmesini bekler, ancak Allah'a inanan insanlar neden bu inançlarının gereğini hayat pratiklerine sokmazlar ? Bu sorunun cevabını ararken yaptığım değerlendirmede, insanların inançlarını kalplerinde hissetmedikçe bu inancın gündelik yaşantısına aksetmediğini müşahade ettim. Doğumundan itibaren hemcinsinin bakım ve ihtimamına muhtaç olan insanın, başka cinslerden devşirerek bugünkü haline geldiği komedisine inananlar ciddi bir çelişki yaşıyor olmalılar, bir yazar evrenin kendiliğinden oluştuğunu düşünenler için, tuğlaları havaya atıp yere düştüklerinde mükemmel bir saray oluşturmalarını beklemekle aynı şey olduğunu ifade etmişti. İnsan bu uçsuz bucaksız kainat içinde çok küçük bir yer işgal eden, dünya üzerinde; dağlar, denizler ve ormanların içinde minik ve önemsiz bir varlık olmakla beraber, program kodlarına yüklenen evrenin en büyük değeri olan 'akıl' sayesinde diğer canlılara ve tabiata egemen olmayı başarabilmiştir. Akıl insanı hem imana hem de küfre ulaştırabilmektedir. Heidegger üstadın bir sözüyle noktalayalım İnsan ölür, gerisi telef olur Yorum size kalmış
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © mehmed arif, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |