Kitabının bir kopyasını gönderdiğin için sağol. Onu okumakla hiç zaman yitirmeyeceğim. -Moses Hadas |
|
||||||||||
|
Dinginlik… Arada bir iki dostumun huzur veren sesi, kitaplar, dergiler, buz, kola, açık pencere, odada hafif bir esinti, dağınık çalışma masası, bilgisayar ve kahve… Son yazımı okuyan dostum Fundayla bilgisayar ekranı karşısında sohbet… Çok etkilendim son yazıdan, diyor ve ekliyor: Ama öyle bir geceden böyle bir yazı çıkardı. Sen çok asil bir kadınsın! Kendi cephende sonsuz bir asalet ve hoşgörüyle yaşıyorsun aşkı… Karşı tarafın aslında hiç önemi olmadığını anladım seni okurken. Senin bakışın önemli aslında. Ve sen çok dik, çok asil bakıyorsun yaşanmışlığına, diyor. Dik durmak, diye geçiriyorum içimden. Tam da bu yaşanmışlık yüzünden boynumun ömür boyu bükük kalacağını kabulleniyorken… Veda gecesi! O gecenin sonunda evime girdiğimde , Fundayla uzun uzun konuşmuştuk hislerimi, hüznümü… Hatta sohbetin soluk aralarında şahane bir yazı da çıkarmıştı. Duygularıma tercüman olan satırlarını okuduğumda çok uzaklara gitmiştim bile… Şöyle demişti Funda beni konuşturduğu yazısının bir paragrafında: ‘Kaç aşk sabahladı kapımda umutsuzca... Kaç aşk bırakmadı peşimi umarsızca... Elimin tersinde kimsenin görmediği bir yazgıyla yazıldın... İttim sandı herkes elimin tersiyle. Oysa orada kazılıydı iki hece...’ Evet, artık hiçbir zaman fısıldayamayacağım iki hecelik adın! Aynı hüzün yine basıyor yüreğimi… Geceyi başa sarıp sarıp dağıldığımı anlamasın; üzülmesin diye sadece, sahiden ne garip bir vedaydı, diyorum. Seni tanıdıkça, diyor. Daha da çok seviyorum ve sana duyduğum saygı da artıyor. Hislerimiz ortak... Asalete gelince, bu dostlarımın asaleti… Hoşgörüyse ömür boyu… Yıllar önce, sevdiğim adamın, şu dünyada sana kim ne yaparsa yapsın affedersin! Bir bana karşı acımasızsın ve bir beni affetmezsin, deyişini hatırlıyor; gülümsüyorum. Oysa bak, affetmek şöyle dursun, bu dünyada hatalarına bile sahip çıktığım tek adam senmişsin… Gecenin son saatleri… Ve yine duygu sığınağım Sezen’i dinliyorum… Geçiyor bizden de, diyor: 'Bir masaldı aslında Ne yazık sonu yoktu Bir şarap sofrasında hazin, kibar bir vedayla son buldu! Ama biz biliyorduk; bir daha çok zordu Kederle gülüyorduk o esnada Bir yıldız hızla kayıyordu. Ah, geçiyor bizden de, bitiyor ömürler Can çekiyor elbette! Ama çok yaralı gönüller Bıraksam her şeyi, dönsem bir türlü Vazgeçsem hayattan, ölsem bir türlü!' Bu yazıdaki ilham kaynağım ismi iki hecelik beyefendiye ve sohbetiyle yazıyı anlamlandıran ; şekillendiren çok değerli dostum Funda Bilgili’ye sonsuz teşekkürler… Ve tabii Sezen Aksu’ya… BİNNUR EDİSAN TEMMUZ 2008
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © BİNNUR EDİSAN, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |