ÇUKUROVA ‘NIN İKİ YİĞİT SESİ: KARACAOĞLAN VE DADALOĞLU
Bu toprakların her metrekaresinde onların ayak izleri vardır dersek, pek de ihtimal dışı bir iddiada bulunmuş sayılmayız. Karacaoğlan ve Dadaloğlu bu toprakların yetiştirdiği iki yiğit aşıkdır. Biri her güzele gönlünü kaptırmış sevdanın, diğeri her haksızlığa direnmiş ve sazıyla sözüyle bunu dile getirmiş bir kavga ozanıdır.
Dadaloğlu’nun 1785 – 1868 yılları arasında yaşadığı sanılmaktadır. 18.yy’ın son çeyreğinde doğup 19.yy’ın ortalarında öldüğü bilinmektedir. Göçerlerin iskanını sağlamak amacıyla kurulan ” Fırka – i İslahiye”nin operasyonlarına karşı toplumun sözcüsü olmuş, iskan politikalarına ve zulmüne şiirleriyle direnmiştir.
Payas’daki hapisliğini şöyle dile getirir Dadaloğlu:
“Dadaloğlu’m hapis derler Payas’ta/ Kanat takıp sur duvardan uçtu mu…”
Okuyun başka bir dörtlüğünde kavgayı nasıl getirir gözlerimizin önüne
“Dadaloğlu’m yarın kavga kurulur
Öter tüfek davlumbazlar vurulur
Nice Koçyiğitler yere serilir
Ölen ölür kalan sağlar bizimdir….”
Dadaloğlu bütün bunların arasında güzele de vurgundur bir dörtlüğünde bunu dile getirir
“Şu yalan dünyaya geldim geleli
Severim kır atı bir de güzeli..”
Sanki bugünleri o günden görmüştür
“Sabahaca kandilleri yanardı
Soytarılar fırıl fırıl dönerdi
Ha deyince beş yüz atlı binerdi
Sana inip konan beyler nic’oldu…” diyerek yazıklanır..
Güzellik anlayışı da oldukça mükemmeliyetcidir.
“Her güzele benim diye aldanma
Kahkül kıvrım kıvrım eğri kaş gerek”
Karacaoğlan’ın yaşadığı yer ve tarihler hakkında çeşitli rivayetler vardır. Ancak dilinin sadeliği ve arı bir dil kullanması dikkate alındığında 17 yüzyılda ( 1606' doğduğu, 1679'da ya da 1689'da öldüğü) yaşamış olduğu sanılmaktadır.
Bakın sevdiğine bir dörtlüğün son iki dizsinde nasıl sesleniyor
“Açup ta gerdan durma karşımda
Ecelimden evvel öldürme ben.”
Ömrünün son yıllarında büyük bir hata yapar ve bunu itiraf eder
“Hey ağlar, ben bir hata işledim
Gamı koydum, kasevete başladım
Elma diye al yanağı dişledim
İncitmişi, dökülesi diş ile”
Onun hayatında sevgisiz bir dünya ya yer yoktur
“Dilber senin ile yiyip içtiğim
El atıp da düğmelerin çözdüğüm
Fayda etmez şimden sonra kaçtığın
Soyunup koynuma girmeseydin”
“Beklentileri gerçekleşmeyince hayıflanır
“Çıkıp boz kurtlayın ulaşamadım
Yalan dünya sana çıkışamadım
Eşimle, dostumla buluşamadım
Var gir ölümü bir zaman da geri gel”
Bizi hep korkutanlara ithaf olunur Karacaoğlan’ın bu dörtlüğü
“Dirilirler dirilirler gelirler
Huzur-u mahşerde divan dururlar
Harami var diye korku verirler
Benim ipek yuklu kervanım mı var”
Kemal Düz
Bu toprakların her metrekaresinde onların ayak izleri vardır dersek, pek de ihtimal dışı bir iddiada bulunmuş sayılmayız. Karacaoğlan ve Dadaloğlu bu toprakların yetiştirdiği iki yiğit aşıkdır. Biri her güzele gönlünü kaptırmış sevdanın, diğeri her haksızlığa direnmiş ve sazıyla sözüyle bunu dile getirmiş bir kavga ozanıdır.
Dadaloğlu’nun 1785 – 1868 yılları arasında yaşadığı sanılmaktadır. 18.yy’ın son çeyreğinde doğup 19.yy’ın ortalarında öldüğü bilinmektedir. Göçerlerin iskanını sağlamak amacıyla kurulan ” Fırka – i İslahiye”nin operasyonlarına karşı toplumun sözcüsü olmuş, iskan politikalarına ve zulmüne şiirleriyle direnmiştir.
Payas’daki hapisliğini şöyle dile getirir Dadaloğlu:
“Dadaloğlu’m hapis derler Payas’ta/ Kanat takıp sur duvardan uçtu mu…”
Okuyun başka bir dörtlüğünde kavgayı nasıl getirir gözlerimizin önüne
“Dadaloğlu’m yarın kavga kurulur
Öter tüfek davlumbazlar vurulur
Nice Koçyiğitler yere serilir
Ölen ölür kalan sağlar bizimdir….”
Dadaloğlu bütün bunların arasında güzele de vurgundur bir dörtlüğünde bunu dile getirir
“Şu yalan dünyaya geldim geleli
Severim kır atı bir de güzeli..”
Sanki bugünleri o günden görmüştür
“Sabahaca kandilleri yanardı
Soytarılar fırıl fırıl dönerdi
Ha deyince beş yüz atlı binerdi
Sana inip konan beyler nic’oldu…” diyerek yazıklanır..
Güzellik anlayışı da oldukça mükemmeliyetcidir.
“Her güzele benim diye aldanma
Kahkül kıvrım kıvrım eğri kaş gerek”
Karacaoğlan’ın yaşadığı yer ve tarihler hakkında çeşitli rivayetler vardır. Ancak dilinin sadeliği ve arı bir dil kullanması dikkate alındığında 17 yüzyılda ( 1606' doğduğu, 1679'da ya da 1689'da öldüğü) yaşamış olduğu sanılmaktadır.
Bakın sevdiğine bir dörtlüğün son iki dizsinde nasıl sesleniyor
“Açup ta gerdan durma karşımda
Ecelimden evvel öldürme ben.”
Ömrünün son yıllarında büyük bir hata yapar ve bunu itiraf eder
“Hey ağlar, ben bir hata işledim
Gamı koydum, kasevete başladım
Elma diye al yanağı dişledim
İncitmişi, dökülesi diş ile”
Onun hayatında sevgisiz bir dünya ya yer yoktur
“Dilber senin ile yiyip içtiğim
El atıp da düğmelerin çözdüğüm
Fayda etmez şimden sonra kaçtığın
Soyunup koynuma girmeseydin”
“Beklentileri gerçekleşmeyince hayıflanır
“Çıkıp boz kurtlayın ulaşamadım
Yalan dünya sana çıkışamadım
Eşimle, dostumla buluşamadım
Var gir ölümü bir zaman da geri gel”
Bizi hep korkutanlara ithaf olunur Karacaoğlan’ın bu dörtlüğü
“Dirilirler dirilirler gelirler
Huzur-u mahşerde divan dururlar
Harami var diye korku verirler
Benim ipek yuklu kervanım mı var”
Kemal Düz