Olgular görmezden gelindikleri için var olmaya son vermiyorlar. -Huxley |
|
||||||||||
|
Nâbi (1642 – 1712), Urfa doğumludur Yirmi beş yaşlarında İstanbul’a gelir. Elli yaşlarında Halep’e gider ve burada iki çocuğu olur. Baltacı Mehmet Paşa’nın yardımını görür. Ömrünün son yıllarında İstanbul’a döner. Hayriyye (Hayrî-nâme) adlı eserini, 1701’de Halep’de, o tarihte daha yedi yaşında olan oğlu Ebulhayr Muhammed Çelebi’ye yazar. 35 bölümden oluşan eserinde, dönemin sosyal, siyasal ve ekonomik durumunu apaçık ortaya koyar. Oğlu’nun eğitimi, evlenmesi, meslek seçimi, gibi yaşamla ilgili pek çok konuda öğütlerde bulunur. Nâbi, 17. yüzyıl Osmanlı düzeninin çözülmesini, yönetici sınıfın dejenere olmasına bağlar. O’na göre kurumları yıpratan ve onların temel niteliklerini bozulmasına neden olan yöneticilerdir. Bu yazıda örnek olarak verilen beyitler, İskender Pala’nın hazırladığı yayından (Hayriyye, Yusuf Nabi, Kapı Yayınları, İstanbul 2005, 3. Basım) alınmıştır. Eser’in alıntı yaptımız orijinal metni ve bugünkü dile uyarlanışını (parantez içinde) ortaya koyacağız. Bir Osmanlı “toplumcu” aydınının, üç yüzyıl önce söyledikleriyle günümüz arasında kıyaslama yapamayacağız; çünkü, Nâbi aramızda gizliden gizliye dolaşıyor, bizi gözetliyor duygusuna kapılacağız. Oldı âlât-ı ma’âş-ı dünyâ / Asrda hırka vü tesbî ü ridâ (Dünyada maaş kazanmanın yolu asrımızda artık hırka, tesbih ve post oldu.) Harden o beyhude-gû bed-terdür / Anı tasdîk iden andan hardür (O boş sözlü sahte şeyhler eşekten daha kötüdür. Onları tasdik edenler ise onlardan da eşektir.) Halk eşyâ sata ol kurb-ı hudâ / Halk üştür sata ol hayr-ı duâ (Halk eşya satarken, o Allah’ın yakınlığını; Halk deve satarken, o hayır duasını satar.) İde tahsîl-i ma’âşa âlet / Zühd ü takvâyı o düzî sûret (O Hırsız suratlı meymenetsiz, züht ve takvayı para kazanmasına alet eder.) Ne güzel bulmış o ayyârı-ı atîk/Halkı aldatmağa âsânca tarîk (O eski hilekâr halkı aldatmak için kolayca ne güzel bir yol bulmuş.) Nice bî-akl ü temiz ü hâin / Sana gerçek öpe dest ü pâyin (Nice akılsız, üçkağıtçı ve nankörler, şeyhliğini gerçek sanıp onun elini ve ayağını öperler.) Aldanup ana avâm u bî-akl/İftihar ile ider gayriye naki (Cahil halk ve akılsızlar ona aldanıp başkalarına da ondan iftiharla bahsederler.) Tekyesi kıble-i ehl-i hâcât/ yürür efvâc-ı nüzûr u sadakât (Tekkesi, hacet ehlinin kıblesi olur; adak ve sadaka dalgaları alır yürür.) Esb-i tâzî geçine her bir har / Seng – ihârâ sata kendin gevher (Her bir eşek, Arap atı geçiniyor; her bir kaya parçası, kendini mücevher diye satıyor.) Didügüm tarz-ı riyâkârândur / Tavr-ı bâzîçe-i kallâşândur. (Bütün bu söylediklerim riyakârların gidişatıdır ve kalleşlerin düzenbazlıklarındaki tutumlarıdır.) İlm ü irfanunı çekme tenge / Nef’i var mu’tekid olsan senge (İlim ve irfanını ölçüp durma. Taşa bile inansan taşın sana faydası var.) Ger bu ma’nâya delîl istese kes / Sahratu’llâh Hacer-i Esved bes (Bu sözümü birisi çıkıp delil getirmemi isterse Sahratullah, Haceri Esved delil olarak yeter.) Ne belâ bir zene mahûr olmak / Tâze zevk eylemeden dûr olmak (Bir kadına esir olup tazelerle zevk eylemeden uzak olmak büyük bir belâdır.) Al kitâbun ele sedd eyle derün/Olmasun hâriç-i derden haberün (Kitabını eline al ve kapını kapat. Kapının dışından haberin olmasın.) Masraf artup azalınca îrad /nazm-ı alem bulur elbetde fesad (Masraf artıp da gelir azlınca, dünyanın düzeni elbette bozulur:.) Âdemi deyn diğer- gûn eylr/ Ger Felâtun ise mecnûn eyler (Borç insanı perişan eder, eğer kişi Eflatun kadar akıllı bile olsa, borç onu deliye döndürür.) Birisi öpmese sehven eteğin / Kalmaz ahşama o gün yir köteğin (Halkın biri eteğini öpmese, akşama kalmadan dayağı yer.) Furun u kahve vü dükkanı mı var/ İhtisab uğramağa cânı mı var (Bu kimselerin fırını, kahvesi veya dükkanına vergi memurlarının uğraması cesaret ister.) Sonuç olarak 18 yüzyıl, Osmanlı düzeninde, çözülmenin yaşandığı bir asır olmuştur. Koçi Bey, 1631 yılında IV. Murad’a sunduğu risalesinde, “mansıpların şefaatle ve üstelik ehil olmayanlara dağıtıldığını, halkın zulümle yönetildiğini, ze’amet ve timarın ehil olmayan kişilere dağıtıldığını….” dile getirir… 12 Ekim 2008
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © kemal düz, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |