Sorularla dolu bir kitap... hiçbir zaman eksiksiz olamaz. -Robert Hamilton |
|
||||||||||
|
Telefon ýsrarla çalýyordu. Erkenden uyuyan savcý zar zor gözlerini araladý, elini telefona atýp açtýðýnda karþýsýndaki ses; —Korkut, Korkut… Diye kýsýk sesle konuþuyordu. Sesi hemen tanýdý ve —Kemal? Bir þey mi oldu? Diye sordu. —Sana bir zarf býraktým, odanda, çekmecenin içinde… —Anladým. Ne yapacaksýn Kemal? —Ben gidiyorum Korkut, adamlar dün kapýma dayandý, beni öldüreceklerini söylediler. Sana yapman gerekenleri ve iki dosya býraktým. Hesabýna yeteri kadar para yatýracaðým. Kýzýma anlattýðým hikâyeyi anlat, o inanýr. Kapatmam lazým, kendine iyi bak, kýzým sana emanet… —Emanetine gözüm gibi bakacaðým sen merak etme, Allah’a emanet ol Kemalciðim, çok dikkatli davran gözünü seveyim… Telefon kapanmýþtý bile. Gecenin sessizliðinde savcýnýn gözleri tavana dikilmiþ, bundan sonra olacaklarý düþünüyordu. Artýk ok yaydan çýkmýþ, saplanacaðý yeri arýyordu. Ya kendileri olacaktý, yâda onlar… KENDÝMDEN KAÇIÞ Korkularým yeþerdi içimde kocaman, korkularým dað kadar tedirginliðimle çoðaldý. Kimseden saklayamadýðým canýmýn süzgecinden süzülen, benim kalbimi kabartan her buðulu göz sýzýntý olup, çýrpýntýlarla göçüp gidiyorlar tek tek sevgimin sonsuz topraklarýndan. Yokluk var o topraklarda, var yokluk… Sessiz sedasýz sürülen ve yeþeremeyen, esintiyle gürleþip, kokusuyla derinleþen köklerine bakamadan, susuzluðuyla çürümeye mahkûm býrakýlmýþ, çaresiz çaresi beklemek bekliyor beni. Beklerken, acýlar teker teker çörekleniyor sislerin ardýndaki kalbime. Ayný zamanda yavaþ yavaþ gökyüzü kararýyor, bir tren garýnda ve dýþarýda, soðuk havada, kalabalýk bir topluluðun içinde gözlerimi dikip uzaklara, trenin gelmesini bekliyorum. Tren gelmiyor, etraf bir iki kiþinin aralarýnda konuþmalarýnýn dýþýnda ölüm sessizliðine bürünmüþ vaziyette. Tren gelmiyor, ben sürekli saatime bakýyorum, kolumda saatim yok, çünkü en yakýn bildiðim ve dostum olan birine vermiþtim, o yüzden telefonumun saatine bakýyorum devamlý, ayný zamanda o cihazýn saatinden çok bekliyorum. Bir ses bekliyorum, bir varlýk bekliyorum, ama yok. Vazgeçiyorum. Merdivenlerden yavaþ yavaþ çýkýyorum, soðuk ve ayazdan dizlerim donmuþ vaziyette. Ellerimi hissedemiyorum bile, yine telefonuma bakýyorum, ses seda yok yine. Kendime bakýyorum da gitmekten vazgeçiyorum ama baþkalarýný beklemekten vazgeçememiþim henüz. Beton geçitten geçerken trenin geldiðini görüp arkamý dönüyorum, tren yolcularýný alýyor, ben artýk onlarýn içinde yokum diyorum. Geçidin tam ortasýnda durmuþtum farkýnda olmadan, bir adým atýp koþsam trenin içine gireceðim, dönüp diðer yanýma adým atsam tren düdüðünü öttürerek gidecek. Gökyüzüne bakýp bunu hak ediyor muyum Allah’ým diyorum kendime, kalbim yerinden fýrlamýþ gibi, tokmakla dövünen bir davul gibi inleyip duruyor göðüs kafesinin içinde. Derin bir nefes çekip veriyorum, nefesimin buharý karanlýk geceye karýþýyor. Boynum eðiliyor aniden, bu arada tren de hareketleniyor, bunu görünce içim burkuluyor, içim acýyor. Tekrar hareketleniyorum ileriye doðru, bu sefer hýzlý adýmlarla yürüyorum ‘’Tren kaçtý’’artýk diyorum. Tren kaçtý… Geçitten geçtikten sonra cebimin içinde, daha doðrusu avucumun içinde tuttuðum sigara paketini çýkarýp bir tane yakýyorum. Ýçime çektiðim her nefeste sigaranýn ucundaki kor, yanýp yanýp sönüyor… Farkýndayým, susuyorum hala, unutmak istediðim hiçbir þeyi unutamýyorum ve kendimden kaçarken bir tren garýnda yine kendime yakalanýp, kaçamýyorum. Aynaya bakmaktan nefret ettim, saçýmý taramaktan, yüzümü yýkamaktan, týrnaklarýmý kesmekten, banyo yapmaktan, diþlerimi fýrçalamaktan býktým. Yemek yemek bile istemiyorum, þu sýralar bana bu bile çok anlamsýz bir meþgale olarak geliyor. O yüzden tam on kilo vermiþim, basküller öyle diyor. Yazýk etmiþim kendime, baþkalarý içinse; tüh tüh, vah vah çekmek yerine artýk bazý, biten þeylerimden bahsetmek gerekiyor belki de. Olacak iþ deðil. Bu þekilde kalmalýyým. Sabahýnda akþamýnda aðlamalýyým, belki býrakmalýyým tüm her þeyi. Trenin kaçtýðýnýn farkýndayým, þimdi bir daha geri dönmek olmaz. Ya cesaret edemiyorum kaçmaya, ya da onun olmadýðý bir þehir bana tamamen boþ gelir diye korkuyorum. Gece üzerime üzerime geliyor. Ben Tuzla istasyonundayým, hava öylesine soðuk ki iliklerime kadar üþüyorum. Bu istasyonlarýn yollarýný bile bilmezdim ben, sað olsun arkadaþým öðretti. Gerçi o da bilemezdi benim bir gece vakti kalkýp, bavulumu da elime alýp bu þehirden kaçmak için buraya geleceðimi. Bir kere binmiþtim trene, Tuzla’dan Gebze’ye gitmiþtim. Trenin içi çok sýcaktý, insanlarý ise bir hayli garip! Þu an kim bilir kaçýncý uykusundadýr, içimden tamam bu son kez diyerek telefonuma bakýyorum. Telefonum, benim yalnýzlýðýmý yüzüme vuruyor sanki sus pus olmuþ bu gece vakti. Ne arayan var, ne de soran! Eve gitmeyi planlýyorum, Tuzla’dayým, buradan Kozyataðý’na nasýl gidilir? Buranýn yabancýsýyým aslýnda, Anadolu yakasýnda doðdum, büyüdüm ama buranýn yabancýsýyým iþte! Evden ayrýlýrken babamla kavga etmiþtim, þimdi beni aramazlar, çünkü bana’’defol bu evden’’ demiþti babam, her zaman ki halidir… Bana sinirlendiðinde genellikle evden kovar, çok iyi bilir tilkinin geleceði güzergâhý, her ne kadar üç tane ablam olsa da hepsi de el bir yerde. Bir gün birisinde kalsam, bir gün diðerinde belki iki hafta idare ederim… Ama sonra? Eniþte el gibidir, abla her ne kadar kendi kanýndan da olsa, o da eniþteye baðýmlýdýr bunu çok iyi bilirim. Tuzla’dan taksiyle Pendik’e gitmeye karar veriyorum çok geçmeden ama sonra vazgeçip Kartal’a ablama gitmekten baþka hiçbir çaremin olmadýðýný da görüyorum. Soðuk gittikçe içime iþliyor ve ben durakta diþlerim birbirine vurarak titriyorum. Bir türlü taksi gelmiyor. Telefonun saatine bakýyorum, saat sabahýn iki buçuðu. Yavaþ yavaþ uykum geliyor, gözlerim uyku mahmuru etrafa bakarken, geçidin solundan bir taksi geliyor. Birden uykum açýldý, taksici sakallý bir adam, bu saatte beni kimin götüreceði çok önemli aslýnda, eþkâlini kafama yazmam gerekebilir Taksi önümde duruyor, bavulumu bagaja koyarak arka koltuða geçiyordum. Þoför; ‘’nereye bayan’’ diyor, bense;’’Kartal’a’’ diyorum yalnýzca. Sessiz sakin ilerliyoruz yolda, taksi þoförü sürekli önüne bakýyor, bense aklýmdan binlerce þey geçiriyorum o anda, gözümün önünden yaþadýðým sahneler geçiyor durmadan. Arkadaþým; —Kýzým bence bunun bütün hareketleri yapmacýk, sýrf seni kendine baðlamak için yapýyor bunlarý, bak söylemedi deme! Arkadaþým; —Konuþmalarýna baksana tamamen seni baþtan çýkarmak istiyor, olacak iþ deðil! Arkadaþým; —Elini tuttuðunu gördüm… Ýnan bana o anda karþýnýzda ben vardým, sýrf size baktýðým için yaptý o hareketi. Ben; —O beni gerçekten çok seviyor, senin söylediðin gibi olsaydý kesinlikle ben anlardým. Ben; —Bir insan durup dururken niye hiç tanýmadýðý birine yapmacýk davransýn! Muhakkak bir þeyler hissediyordur, bence yanýlýyorsun. Arkadaþým; —Yanýlmýyorum, bak görürsün, eðer benim söylediklerim çýkarsa çok üzülürsün ama o günde ben sana ‘’demiþtim’’derim haberin olsun. Birden kýrmýzý ýþýk yanýyor ve pat diye duruyoruz. Kartal’a çok az kalmýþ… Düþüncelerim beni rahat býrakmýyor bir türlü, sürekli beynimi kurcalayýp onu unutmamamý saðlýyor, sonra bütün bunlardan caným sýkýlýyor ve aklýmý baþka yerlere çekecek farklý þeyler düþünmeye çalýþýyorum. Etrafýma bakýyorum safça, deniz muhteþem görünüyor, sahildeki balýk restoranlarýndan müzik sesleri geliyor, baþýmý farklý bir tarafa döndürdüðümde sadece evleri görüyorum. Herkes uyumuþ… Herkes yok… Hiç kimse, hiç kimsenin haberi yok daha, bu þehrin haberi yok, burada yaþayanlarýn, uyuyanlarýn. Herkes niye uyuyor, uyandýrmalýyým herkesi, uyumamalý kimse. Herkesi, bütün hepsini uyutmamak. Birden beynimde ittiðim düþünceler ani bir hücuma kalkmýþ gibi, isyan ettiriyor beni, o anda aklýmdan geçen þeyleri düþünürken gözlerim fal taþý gibi açýlmýþ ama ben farkýnda bile deðilim. Þoför;’’Bayan Kartal’a geldik, Kartal’ýn neresine gidiyorsunuz?’’diyor. Ona minnet borçluyum bunu bilmiyor… —Kartal stadýnýn üst sokaðý… —Tamam, hanýmefendi, diyip gaza basýyor. Kendimi o kadar kasmýþým ki, ablama gelene kadar aklýma mukayyet oldum.’’Allah aklýna mukayyet olsun’’lafýnýn ne anlama geldiðini de uygulamalý olarak görmüþ oluyorum böylelikle. Ýçinden bir þey sýzmasýn diye, baþkalarýný da rahatsýz etmeyeyim diye aðzýma mühür vurdum. Nihayet ablamýn oturduðu apartmanýn önündeyim, taksi çoktan uzaklaþtý bile. Bense ablamý nasýl uyandýracaðýmý düþünüyorum. Apartmanýn bahçesinin içinde, ablamýn dairesinin camlarýna bakarak bir saða bir de sola gidip duruyorum. Yok, yapamayacaðým herhalde. Sabah üç olmuþ, kýzcaðýzý uyandýramam, sonra yanlýþ da anlar, ben de yalan söyleyemem zaten. En iyisi. Dýþ kapýnýn önünde beklemek. Hayatýmda ilk defa sabah üçte dýþarýda tek baþýnayým. Kapýnýn merdivenine resmen çökmüþ vaziyette oturuyorum ve göz kapaklarým inanýlmaz aðýrlaþýyor. Beynim bütün vücuduma uyu emri vermiþ sanki hepsi çöküverdi. Baþýmý dýþ kapýnýn duvarýna yaslamýþ uyumaya çalýþýrken birden telefonum çaldý. Telefonun çalmasýyla bedenimin bütün hücreleri ayaklandý bir anda, tabii ben telefonun çalmasýný uzun zamandýr bekliyordum ama çalmayýnca bütün ümidimi kesmiþtim. Biraz sevinçle biraz da merakla telefona baktým. Bana sabahýn bu saatinde telefon eden o’ydu. Kalbim yerinden fýrlayacak gibi olmuþtu, çocuksu bir sevinçti bu belki, çünkü ben aslýnda onun yüzünden yaþýyordum bütün bunlarý. O’na nefret duygusu beslemeye çabalýyordum ama içimdeki sevgi buna engel oluyordu, bir türlü nefreti tadamamýþtým. Telefonun sesi kýsýktý, titreþimde uzun uzun çaldý, sonunda dayanamadým ve açtým yeminlerimi hiçe sayarak. —Alo! Daha ben alo demeden O demiþti. —Efendim… —Neden geç açtýn telefonu? —Neden mi? Uyuyorum tabi ki. —Uyuyor muydun, pardon kusura bakma uyandýrdým seni. Bu þekilde konuþmasýna çok þaþýrmýþtým, çünkü saat üçü geçiyordu ve bana uyuyor muydun diyordu, sakladýðý bir þey mi var acaba? Hemen sordum; —Bu saatte benim bildiðim uyunur, yoksa baþka bir þey mi yapmamý bekliyordun? (belki onun yüzünden yaþadýðým bu gitme sendromunu duymuþtur da o yüzden öyle imalý konuþmuþtur diyorum kendi kendime.) —Yok, caným, yanlýþ anlama kaç günden beri telefonlarýma cevap vermeyince merak ettim nedenini, aramýzda benim bilmediðim herhangi bir problem mi var? Yine açmayacaðýný düþünerek aradým aslýnda ama açýnca þaþýrdým. Neden telefonlarýma cevap vermiyorsun? Böyle konuþmasý beni iyice çileden çýkarýyordu, sanki ortada hiçbir þey yokmuþ gibi davranmasý ister istemez beni sinirlendiriyordu ama kendime bir söz vermiþtim, birincisini bilerek tutamadým, ikincisini tutup ona makul ve mantýklý cevaplar vermeyecektim, hiçbir þey yokmuþ gibi sakin olacaktým ama tavrýmý da koyacaktým. O hala konuþuyor bense sadece dinliyordum. —Neden beni kýrýyorsun, sana defalarca mesaj attým, telefon ettim ama bir cevap bile yazmadýn, yanýt vermedin. Ben sana küfür mü ettim, yoksa arkandan mý konuþtum da kulaðýna geldi? Lütfen söyler misin? En sonunda bu konuþma bitsin diye ona; —Hayýr, seninle ilgili hiçbir þey duymadým, dedim. —E e o zaman neden bana böyle davranýyorsun? Zaten sevgilimden de ayrýldým, ne olur bir de sen bana böyle yapma, bak onu çok sevdiðim halde ayrýldým, ne kadar acý çekiyorum bir bilsen! Dedi ve sesi titremeye ardýndan hüngür hüngür aðlamaya baþladý. Tabi ben bunlarý duyunca ve aðlamaya baþlayýnca hem þok oldum, hem de bilincimi yitirdim bir anlýk. Aslýnda sana söyleyecek çok þeyim var, söylesem neyi deðiþtirecek onu bilemiyorum diyip yine susmayý tercih ettim. O aðlamaya baþlayýnca ben bunu fýrsat bilerek, —Çok kötü durumdasýn sanýrým, istersen telefonu kapatalým ve ikimizde uyumaya çalýþalým, sabah ola hayýr ola, sakin kafayla konuþuruz, toparla kendini, her þey çok güzel olacak bundan eminim, barýþacaksýnýz içime öyle doðuyor merak etme boþuna, dedim. Karþýmda bir mýrýldanma sesi ve karþýlýklý anlaþma, telefonlarýn kapatýlmasý. Telefonu kapadýktan sonra ablama telefon ettim. Saat üç buçuk olmuþtu, telefonda konuþunca birden cesaret gelmiþti. Dakikalarca ablamýn telefonu çaldýrdýktan sonra nihayet açtý. —Alo. —Abla kapýyý açar mýsýn, ben arkadaþlarla beraberdim. Zaman geçmiþ sana haber vermeyi unutmuþum… —Tamam. Ablam uyku sersemi olduðu için anlamamýþtýr bile, ara sýra arkadaþlarla eðlenmeye gittiðim zaman ablama gelirim, o yüzen ablam alýþkýndýr benim böyle emri vakilerime. Zýr zýr diye kapý otomatiðinin sesi çaldý, demir kapý nihayet açýlmýþtý, o anki mutluluðumu anlatamam herhalde. Merdivenlerden üçer beþer atlarken bavulumu ne yapacaðým þimdi diye düþünüyordum. Ablamýn dairesine geldim ve ablam beni salonda bekliyordu. Küçük tekerlekli bavulu koridorda býrakýp salona girdim. Ben gelene kadar o da yataðý hazýrlamýþ. —Ya kusura bakma böyle habersiz oldu ama. —Haber verirdin sen, niye böyle oldu ki… —Hiç sorma, saate hiç bakmadým, seni aradým zannediyorum ama meðerse unutmuþum, kapýda yarým saat nasýl uyandýracaðým diye kara kara düþündüm, en sonunda aradým valla. —E e ne yapacaktýn, tabii ki arayacaksýn, hadi uyu, dinlen. Yarýn kalkacak mýsýn? —Yok, yarýn geç kalkacaðým. —Tamam, Allah rahatlýk versin. —Sana da. Oh bir zorluðu da böylelikle atlatmýþ oldum. Kýzcaðýza sizi terk edip gidiyordum aslýnda deseydim, kim bilir sabahýn kör karanlýðýnda bir saksý yerdim kafama. Sýcak ortamý bulunca hemen kendime geldim. Üzerimi çýkarýp eþofmanlarýmý giydim, yataðýma uzandým ama bu sefer telefonumu kapadým. Þu telefonu aldýðýmdan beri yani on yýldýr gece uyurken bile kapatmamýþýmdýr. Bütün arkadaþlarým bilir, eðer herhangi bir sýkýntýnýz olursa, hiç çekinmeden arayýn, hemen atlar gelirim yanýnýza demiþimdir. O yüzden hiç kapatmamýþtým ama bu gün bir ilki gerçekleþtirerek telefonu kapýyorum herkese… Çünkü artýk kapalýyým. Yastýða baþýmý koyar koymaz yine beynim faaliyete geçerek beni kendine esir alýyor, —Çok sevdiðim halde ayrýldým… Demek öyle ha! Cumartesi saat 12.00 Bir türlü gözlerimi açamýyorum. Ablamýn evi Kartal sahiline yakýn olduðu için martýlar sað olsun, sesinden uyutmadý bir türlü, tekrar uyuyorum… Saat 14.00 Aniden sýçrayarak uyanýyorum, resmen yataktan fýrlayarak uyandým. Saat iki olmuþ, Allah iþe geç kaldým, neredeyim ben ya! Ablamýn evinde olduðumu görünce aman be kýzým, yat uyu bugün cumartesi, izinlisin(kafadan)evde de kimse yok, ablam da iþe gitti, oh ne güzel. Tekrar yataða uzandýðýmda baþucumda sehpanýn üzerinde bir not gördüm;’’Uyandýðýnda ilk önce banyonu yap, sonra bir güzel kahvaltý yap, daha sonra da otur televizyon izle ben gelene kadar, öpüldün.’’ Evet, günlük davranýþ þekilleri dersine hoþ geldiniz efenim. Aslýnda çok doðru, gidip bir banyo yapsam hiç fena olmaz. Temiz iç çamaþýrlarý ve bornoz alarak banyoya girdim. Yaklaþýk 45 dakika banyo yaptým, üzerimdeki tüm sinir ve stres bir anda uçtu gitti. Saçlarýmý da iyice kuruladýktan sonra kendime þöyle mükellef bir kahvaltý sofrasý hazýrlayayým bari. Çayýmý demliyorum, yumurta kýrýyorum, beyaz peynir, reçel, zeytin, domates, salatalýk derken salonda masayý bir güzel donattým. Açtým televizyonu, olay fotocu programlarýný izliyorum. Nerde dünkü hava, nerde bu günkü hava? Arada daðlar kadar fark var. Kahvaltýyý yaptýðým yerin üç duvarýnda da cam var. Güneþ o kadar güzel giriyor ki odaya yedikçe yiyesim geliyor. Ardýna bile bakmadan çekip giden iþtahým aniden yerine geliyor sanki dün yaþadýklarýmý sanki unutmuþ gibiyim. Televizyondaki sanatçý karmaþasýný görünce aklým sulanmýþ gibi kendi dertlerimden ve problemlerimden bir anda uzaklaþýyorum. Kýtlýktan çýkmýþ gibi yiyince aniden týkandým. Telefonum gözüme çarpýyor aniden, bu kadar uzun süreli kapalý kalmamýþtý hiç, olsun biraz kafamý dinlemek istiyorum. Bir müddet telefonumu kapalý tutmaya karar vermiþtim, artýk herkesten biraz uzak kalmalýydým, kendimi toparlayýp duygularýmý yoluna koymalýydým. Gitmek ya da kalmak ve bütün her þeyle mücadele etmek, iþte bütün mesele bu. Gidersem eðer kendimden kaçacaktým, bunu yapmadým, yapamadým artýk onunla deðil aslýnda kendimle mücadele edecektim. Yaþadýðým kalp aðrýlarý tamamen bitmiþ durumda, anladým artýk. Bu acýlar insaný öldürmüyormuþ, insan bu yükün altýndan da kalkabiliyormuþ. Hayatý çok sevdiðimi nihayet anlamýþ durumdayým. Bir yanýmý hep eksik hissetsem de, o eksikliði hep farklý þeylerle yamayýp batmamaya çabalama hýrsým bile yeter bence. Ýnsanýn hayatýnda çok sevdiði insanlar olabiliyormuþ, mütemadiyen baðýmlý kalabileceði, sevgisinden güç bulabileceði olabiliyor da, istemeden hayatýmdan çýktýðýnda ne yapacaðýný bilmemek de bir garip duygu. Ýstemesem de çekip gidiyor, sen istemiyorsun ama o seni hiçe sayarak gidiyor. E e bundan sonraki hikâyede kim baþrol oynayacak, kim figüran olacak? Ýþin en kötü tarafý da sen onu unutmak için mücadele ederken, bir sonuca ulaþman yani onu unutmak, o seni hayatýndan çýkardýðý için sende unutmak zorunda hissedersin kendini ve bu emri verirsin beynine, o da bu emre itaat eder ve unutursun. Unuttuktan sonra bir boþluk hissedilir… Derin, keskin, sýkýcý ve baþýboþ bir boþluk. Bu baþýboþluk ya seni içine çeker yutar sen de bitersin ya da sen varlýðýnla bu boþluðu doldurur ve bu koskoca yalnýzlýkta durmayý becerirsin. Sonrasý malum… Ya eski yaþantýna geri dönersin ya da yeni bir baþlangýç yaparsýn. Yeni bir baþlangýç… Geçici hevesler, onu unutmak için o büyük boþluðu doldurma telaþýn, baþkalarýyla avunma çabalarýn. Yaþadýðým þu son günlerde bütünüyle bunalýma girmiþ vaziyetteyim. Beni deliler gibi sevdiðini söyleyen kiþinin bana yaptýðý þeyleri çözmeye çabalamaktan öteye gidemiyorum. Ýþin kötü tarafý, hayatýmda ‘’evet, âþýk olabildim nihayet’’diyebileceðim kiþiyken, bir de beni hayal kýrýklýðýna uðratýp gitmesi hayatýmda yediðim darbelerin en kuvvetlisiydi. Oturup kendimle baþ baþa neler oluyor benim þu hayatýmda diye de uzun zamandan beri düþünemiyordum. Gerçekten aþk insaný kör, saðýr ve dilsiz yapýyormuþ. Eski kimliðime kavuþmaya çabalarken ayný zamanda olanlarý unutamamak, hazmedememek ve üstüne üstlük bu kiþinin sürekli beni aramasý, aklýmý iyice karýþtýrmalarý beni son derece yorgun býraktý. Bir insan bir hafta içinde sýrf düþünceden ve üzüntüden 10 kilo verebilir mi diye sorsalardý, herhalde hiç tereddütsüz hayýr derdim. Ýnsan kendisi yaþayýnca daha iyi anlayabiliyor. Yanýma onun bana yazdýðý mektuplarý almýþtým, þimdi oturup onlara cevaplar yazacaðým. Artýk bu iþin sonunu getirmem gerekiyor, yoksa benim sonum yaklaþýyor sanýrým. Yazacaðým cevaplarý yine mektup þeklinde yazýp, ona göndermeyi planlýyorum. Yaklaþýk 60 sayfalýk mektubu var bende, onlarý alýp tek tek okuyarak, her kelimesine hesap sorarak, ondan cevap bekleyeceðim. Bakalým bana benim kadar dürüst olabilecek mi, yoksa yine kaçmayý mý yeðleyecek? Kaçarsa yani cevap yazmazsa eðer beni sonsuza kadar kaybedecek… Çok üzgünüm. Çantamýn içindeki mektuplarý alarak koltuða uzanýyorum. Yanýmda çayým ve sigaram. Her cümlesinin manasýný süzüp, en dibine kadar inmem gerekiyor. * * * * * * Mektuplar uzuyor, uzuyor ve sonunda ben sýkýlýyorum. Ablam akþam eve gelecek benimle konuþmak isteyecek, oysa ben hiç kimseyle konuþmak istemiyorum. Bir müddet kendimle baþ baþa kalýp olup biteni ve bütün yaþadýklarýmý ayrýca düþünmem gerekiyor. Çarçabuk masayý toparlayýp ortalýðý düzenledim. Bulaþýklarý yýkayýp bir çýrpýda yemek yapma telaþýna girdim. Kýsa zamanda pilav, þehriye çorbasý ve taze fasulye yemeði yaptým. Akþama doðru altýya gelirken saat, evde sýkýldýðýmý hissettim, hemen ablama telefon ederek, biraz dýþarýya çýkýp hava alacaðýmý ve alýþveriþ yapacaðýmý söyledim. Kartal’da her zaman uðradýðým çay bahçesine gidiyordum. Çay bahçesinin karþýsýnda Marmara denizinin en güzel mavisi ve onun incileri adalar var, orada saatlerce oturup gelip geçen vapurlara ve gemilere bakýyorum, bazen de gözlerim dalýyor denize öylece bakýp kalýyorum. Kendimi büyük bir savaþtan çýkmýþ ve her yaný yaralý bereli olan bir asker gibi hissediyordum. Yaklaþýk altý aydan beri iþimi de bir kenara itip, sürekli kendi problemlerimle ve beyefendinin problemleriyle ilgilenmiþtim. Neredeyse iþimi kaybetme derecesine gelmiþtim. Herkesten ve her þeyden kaçmýþtým, bütün sevdiklerime sýrtýmý dönmüþ, kendimi onlara kapatmýþtým. Bu nedenle bazý arkadaþlarým beni arayýp halimi hatýrýmý sormuyorlardý, çünkü aklým baþka þeylerle doluydu, onlara ayýracak vaktim yoktu. Aklýmý yalnýzca onu anlamaya ve ne yapmaya çalýþtýðýna vermiþtim, bu esnada çok þeyleri kaybetmiþim çok, daha da kaybediyorum, yolun sonuna geldiðimde ani bir frenle durdum nihayet… Garson geliyor, —Buyurun hanýmefendi, ne içersiniz? —Lütfen büyük bardakta çay alabilir miyim? —Tabi hemen. Garson içeriye gidiyor, onun ardýndan çantamda uzun bir süre kapalý olan telefonumu alýp artýk açmaya karar veriyorum(sýrf saate bakmak için).Masanýn üzerine koyduðumda, farkýnda deðilim ama gözümü ayýramýyorum telefondan. Etrafýma bakýnýyorum sürekli, gelip geçenlere bakýyor onlarý süzüyorum, yan taraftaki restoranda yemek yiyenlere, bir telaþla oradan oraya koþuþturanlara bakýp, dalýyorum. Çok zaman geçmeden çayým geliyor, yavaþ yavaþ çayýmý yudumlarken telefonum çalýyor. Uzun zamandan beri beklediðim þey nihayet oldu, sonunda birisi beni arýyor. Arayan Zeynep: —Ilgýn, nasýlsýn? —Ýyiyim Zeynepçiðim sen nasýlsýn? —Sesin hiç de öyle demiyor ama? —Biraz üþütmüþüm sanýrým, o yüzden boðazlarým aðrýyor. —Neredesin? —Kartal’da çay bahçesinde oturuyorum. —A a ben de Kartal’dayým, ben de seni çaðýracaktým. Karanlýk bara gelir misin, ben oradayým. Oturup konuþalým iyi gelir. —Ýyi olur, zaten benimde konuþmaya ihtiyacým vardý. —O zaman seni bekliyorum. —Peki, geliyorum… Karanlýk bar, bir çeþit türkü bar. Zeynep ile canýmýz sýkýldýðýnda sürekli oraya gidip, türkü dinleyerek kafamýzý daðýtýrýz. Bulunduðum yere çok da uzak deðildi, yürüyerek beþ dakikada varabilirdim. Ýçtiðim çayýn ücretini ödeyerek kalkýyorum oradan. Karanlýk bar, Kartal tren istasyonuna yakýn bir yer, oraya giderken bir alt geçitten geçmek gerekiyor, sessizce yürürken geçidin üstünden gürültüyle bir tren geçiyor. Tren geçerken durup onun geçmesini dinliyorum, o anda aklýma dün gece yaþadýklarým geliyor. Doðru düzgün binmediðim trenle bu þehirden kaçma giriþimim. Sonra kafamý toparlayýp yürümeye devam ettim, Karanlýk bara gelmiþtim. Adý üstünde içi karanlýk bir bardý ama kilimler, sedirler, çanaklar, çömlekler, tahtadan eliþleri ortamý bir anda sýcak hale getiriyordu. Merdivenlerden indiðimde Zeynep’i merdivenlerin tam karþýsýndaki sedirde otururken görüyorum. Beni görünce ayaða kalkýyor ve birbirimize sarýlýp öpüþüyoruz. Zeynep’i görünce nedense içim biraz rahatlýyor, ona öyle sýký sarýlýyorum ki o bile buna þaþýrýyor. Beraberce oturuyoruz, —Telefonda üþütmüþüm demiþtin, geçmiþ olsun, hayrola nereden çýktý bu ya? —Hiç sorma caným, dün bütün gece Tuzla’daydým. O soðuk havada inanýlmaz üþüdüm, içim titredi Resmen. Sabah uyandýðýmda boðazým aðrýyordu. —Ne yapýyordun o saatte Tuzla’da sen? Gülümseyerek kýsaca anlattým Zeynep’e… —Ya iþte böyle, Ýstanbul’dan gidiyordum anlayacaðýn ama son anda vazgeçtim, yapamadým. Ne dersen de… —Sen çýldýrmýþ olmalýsýn Ilgýn, nasýl böyle bir iþ yaparsýn anlamýyorum, hiç mi bizleri sevmiyorsun sen? —Yemin ederim her þeyden vazgeçmiþtim, sinirim tepemdeydi, bir de bunun üstüne babamla da kavga Edince, en doðru þeyin buradan kaçmak olduðuna karar verdim. —Sana inanamýyorum Ilgýn, insan bir haber verir deðil mi? Canýn sýkkýnsa neden telefon etmiyorsun ki! Gerçi ben seni tanýrým, kesinlikle kendi problemlerini hiç kimseyle paylaþmazsýn, ille de böyle bir þey olmasý gerekiyor sanki! —Yok, caným ya, yanlýþ anlýyorsun beni… Çok bunaldým diyorum inan bana. Hiç kimseyle konuþacak durumda deðildim yemin ederim sana. —Deðer mi peki bunlara, soruyorum sana hayatým deðer mi bu yaptýklarýna! Sen burada onun derdiyle yanýp tutuþurken, adam evlenme yolunda neredeyse, seni düþündüðü de yok, unut dedim sana bin defa, unut þunu! Zeynep evlenmekten bahsetmiþti, sanki olacaklarý görmüþ gibiydi. Dün gece telefonda ‘’çok sevdiðim halde ayrýldým’’demiþti. Ýnsanýn içine doðuyor herhalde. Ben yine dinlemiyordum, bir kulaðýmdan girip ötekinden çýkýyordu laflar. —Böyle konuþmak çok kolay caným, iþ sadece konuþmakta deðil ayný zamanda yapmak da önemli. Görüyorsun iþte ben yapamýyorum, onu bu kadar kolay unutamýyorum, beynime söz geçiremiyorum. —Caným sen sadece beyninle deðil, kalbinle de mücadele ediyorsun, bunun farkýnda olmadýðýmý mý düþünüyorsun? —Hayýr, kalbimde hiçbir þey kalmadý yemin ederim, inan bana. Sorun sadece kafamda bitirememem. —Kendini aldatýyorsun ama beni aldatamazsýn. Kalbinde bitirseydin eðer, beyninde buna engel olmazdý emin ol buna… Zeynep doðru söylüyordu, yalnýzca sözcük oyunu yapýyordum kendi çapýmda. Olmuyordu ne yazýk! —Kendimi toparlayamýyorum Zeynep, hiçbir þey eskisi gibi deðil. Kesinlikle mutlu olamýyorum, her yanýmda o var sanki nereye dönsem onun yüzü, kiminle konuþsam onun sesi… Yakýnda çýldýrýrým herhalde! —Bu söylediðin þeyler herkeste olabiliyor, duygularýný saklayarak kendini bastýrýyorsun sadece. Merak etme her þey zamanla unutulacak, ben sana her konuda yardýmcý olacaðým ama sende kendine inan ve salma kendini. —Of bilmiyorum, bu iþin sonu sence ne olacak? Saatlerce Zeynep ile konuþtuk, bir yanda en sevdiðimiz türküler diðer yanda çay ve sigara… Saat epeyce ilerlemiþti, konuþmamýza virgül koyarak artýk kalkma vaktinin geldiðine karar verdik. Beraberce kalkmýþtýk, o Kartal tren istasyonuna gidecekti. Oraya kadar götürmüþtüm onu, vedalaþmadan önce bana; —Kendine dikkat et, sen bize lazýmsýn. Moralini de sakýn bozma her þeyi olacaðýna býrak. Yarýn bizim kýzlarla Kadýköy’de buluþacaðýz, uzun zamandan beri onlarý görmüyorsun, sen de gel. Biraz kendine çeki düzen ver, çok iyi uyu bugün en önemlisi de telefonunu bir daha kapatma! Oldu mu? —Tamam, hayatým, bu söylediklerini yapacaðým söz… Yarýn Kadýköy’de olacaðým, her þeyi de yoluna sokacaðým göreceksin. —Duyamadým, söz mü? —Söz, söz… Birbirimizi öperek vedalaþmýþtýk artýk. Saatime baktýðýmda 23.30 olduðunu görüyorum, hemen bir taksiye binerek ablamýn evinin yolunu tuttum. Allah’tan yanýma yedek anahtar almýþým da ablamý rahatsýz etmeyecektim. Eve vardýðýmda apartmanýn önünde durup oturma odasýnýn camýna bakmýþtým. Ablam hala uyumamýþtý, biraz tedirgin oldum. Anlaþýlan ablam uyumamýþ ve beni bekliyordu, anladýðým kadarýyla bavulumu görüp soru yaðmuruna baþlayacaktý. Yukarýya çýktýðýmda gördüðüm manzara beni inanýlmaz þaþýrttý, ablam eve gelir gelmez hemen çalýþmalara baþlamýþ ve masayý bir güzel donatmýþ, kendisi de elinde kumanda tepkisiz oturmuþ televizyona bakýyordu. Beni fark ettiðinde; —Nerelerdesin sen yavrucum yahu? —Abla, Zeynep ile beraberdim, son anda buluþmaya karar verdik ve inan ki saatin geçtiðinin de farkýna varmadýk. Ya sen neler yapmýþsýn böyle? —Eniþten Ýzmir’e gitti, þöyle beraber abla kardeþ yemek yeriz dedim. —Vallahi çok iyi etmiþsin, ben de çok açým zaten, hadi gel baþlayalým… Ablamýn bu düþüncesi beni çok sevindirmiþti, yemek yerken hem sohbet etmiþ, hem de evde olanlardan bahsetmiþtik. Bu gün dünden daha olumlu geçmiþti benim için, en azýndan konuþmaya baþlamýþtým yeniden. Yataðýma girdiðimde, yarýnki kýzlar toplantýsýna gidip gitmeme konusunu düþündüm. Ablam git, hasret giderirsiniz, hem kendini toparlarsýn demiþti. Yarýn ola hayýr ola diyip saat 02.35’te uyumuþtum. * * * * * * Kýzlarla mekânýmýz Moda’da buluþacaktýk. Moda’nýn eski iskelesini restore etmiþler, bu kez orada oturacaktýk. Sabah erkenden kalktýðýmda Esma, Hanife, Filiz ve Aylin beþ-on dakika arayla beni arayýp gelip gelmeyeceðimi sormuþlardý. Onlara geleceðimi söyleyince inanýlmaz sevindiler. Eniþtem inþaat mühendisiydi, iþleri nedeniyle Ýzmir’e gitmiþti ve uzunca bir süre orada kalacaktý. Ben de ablamýn yanýnda kalacaktým o gelene kadar, bu benim için bulunmaz bir fýrsattý kendimi toparlamak adýna. Arkadaþlarýmla da sýk buluþarak rahatlardým. Kadýköy Altýyol’da inip Moda’ya doðru yürüyordum. Herkes o kadar cývýl cývýl ki, bir yerlere gitme telaþlarý görülmeye deðer. Sevgilisini koluna takan, sarmaþ dolaþ caddelerde salýnarak geziyordu. Onlarý o þekilde gördükçe içim burkuluyor ama yapacak bir þey yok. Moda’ya vardýðýmda denizin o muhteþem manzarasý karþýsýnda bir nebze de olsa rahatlýyorum. Gümüþçüler kaldýrýmlara tezgâh açmýþlar, satýþ yapýyorlardý, Moda iskelesine vardýðýmda Zeynep oturuyordu. Birbirimize sarýlarak, —Ne haber? Dünkü durumundan daha iyi görünüyorsun. —Daha iyiyim Zeynepçiðim sað ol, sen nasýlsýn? —Ýyi olacaðým, sen iyi ol da… —Kýzlar gelmedi mi? —Birazdan gelirler, biz birer çay alalým, garson sinirli sinirli buraya bakmaya baþladý artýk… Ýkimiz de gülmeye baþlamýþtýk. —Garson bey, bakar mýsýnýz? Garsona sipariþlerimizi veriyoruz, tam o esna da bizim kýzlar da geliyorlar. Onlarý bir arada görünce o kadar mutlu oldum ki anlatamam… Esma yine güzellikte birinciliði kimseye kaptýrmamýþ, koyu siyah saçlarýna rengârenk tokalar takarak çok þirin olmuþtu, yeþil gözleri ortaya çýkmýþ. Aylin sarýþýn ve Almanlar gibidir. Mavi gözlü ve uzun boylu. Filiz de kumral, orta boylu kýsa saçlý, kahverengi gözlü ve inanýlmaz sempatik bir görünüþü vardýr, aslýnda çok çabuk sinirlenebilen biridir, ondan dolayý biz bazý þeylerimizi ondan mümkün mertebe saklamaya çalýþýrýz ama mutlaka bir þekilde öðrenip, yine bize sinirlenir. Hanife ise kýsa boylu, esmer uzun saçlý, kahverengi gözlü, sessiz sakin birisidir. Bu gün hepsi ayrý ayrý þýk olmuþlar, makyaj yapmýþlar… Filiz: —Neredesin ayol, bizi unuttun gitti, özledim vallahi. Resmen burnumda tüttün, aþk olsun sana, ne diyeyim! Esma: —Tilkinin hikâyesini hatýrlatýrým arkadaþlar ama neyse… Diðer kýzlar da sitemli konuþunca onlarýn haklý olduðunu düþünmüþtüm. —Ýyi ki varsýnýz, hayatýmdaki en deðerli varlýklar olduðunuzu biliyor musunuz? Ýnanýn belki ben sizi daha çok özledim. Aylin: —Hadi oradan þakacý seni, özleseydin bir telefon ederdin, vefasýz! —Öyle deme Aylinciðim, hani bir kiþi vatanýndan yýllarca ayrý kalýr da, döndüðünde topraðý öpesi gelir ya, iþte ben de þu anda o duyguyu yaþýyorum. Hanife: —Nasýlsýn bir tanem, toparladýn mý kendini? —Gördüðün gibiyim caným, toparlanacaðým baþka çarem yok. Esma: —E yani, býrak þu terkedilmiþ kýz ayaklarýný, aklýný baþýna al yahu! Seni sevmeyen ölsün be güzelim Kýzlar bastý kahkahayý. Hem gülüyor hem de birbirimize takýlýyoruz. Çaylarýmýzý ve böreklerimizi ýsmarlayarak koyu bir muhabbete daldýk. Herkes hayatýnda olup biten deðiþikliklerden bahsedip, sohbeti iyice derinleþtiriyordu. Esma ve Aylin avukattý, Filiz ekonomist, Hanife Ýstanbul valiliðinde çalýþýyordu. Zeynep’le ben de Kadýköy kaymakamlýðýnda staj yapýyorduk. Hepimiz yirmi beþli yaþlarýmýza gelmiþtik, en güzeli de hepimizin de mesleðinde çok iyi þeyler yaptýðýydý. Bir ortak özelliðimiz daha vardý, bu kýzlar grubunda bulunanlarýn hepsi de evde kalmýþtý Kimimiz benim gibi erkek arkadaþý tarafýndan terk edilmiþ, kimimiz evlenme fikrinden korkmuþ ve kaçmýþ, kimimiz de artýk onlarý tanýdýðýný iddia edip, hepsi de ayný deðiþik birini bulana kadar bekârým diyordu. Akþama balýk yemeðe karar verdik, Bostancý’da salaþ bir restoran var oraya gideceðiz ama ondan önce Moda sahilinde ufak bir yürüyüþ yapacaktýk. Ýskeleden ayrýldýktan sonra sahile doðru yürümeye baþladýk. Benimle beraber Aylin yürüyordu, kýzlar ikiþerli üçerli grup olmuþ, konuþa konuþa gidiyorlardý. Aylin benim liseden arkadaþýmdýr. Lisede ayný sýnýftaydýk ve onunla çok ayrý bir arkadaþlýðýmýz var. Aylin bana yaþadýklarýmla ilgili soru sormak istiyordu, bunu konuþmalarýndan anlamýþtým. Diðer kýzlar kâðýt helva kavgasý yaparken biz çimenlere oturup, ayakkabýlarýmýzý çýkardýk. Masmavi denizin üstünde salýnarak yüzen yelkenliler birbirleriyle yarýþýyorlardý, kayalýklarýn üzerinde gitarist bir çocuk gitar çalýp, þarký söylüyor etrafa sesiyle farklý bir hava katýyordu. Biz de bazý þarkýlarýna eþlik ediyoruz. Aylin, bir an kolluyordu sanki ve sonunda baþladý; —Fatih’in sana böyle davranmasý çok acýmasýzca, neden onu karþýna alýp adam akýllý dersini vermiyorsun? —Aylin… Ben bunu yapamam. —Neden be güzelim, neden? Seni býrakýp gitmesi için hiçbir neden yokken, sana acý çektirmesine bir anlam veremiyorum! —Onunla konuþmaya ve bunu sormaya cesaretim yok… —Sana kýzýyorum artýk, bir sefercik de beni dinle. Seni seviyorum deyip en ufak bir açýðýndan istifade eden ve seni ortada býrakýp giden o!Yanýna mý kalsýn? —Tamam ama… —Yok, öyle tamam ama falan. Senin izinde olduðun bir zamanda, resmen kaçar gibi çýkýp gitti iþten, e e sonra. Madem mecbur kalmýþtý, neden senden uzaklara kaçtý? Soruyorum sana, bana cevap ver? —Bilmiyorum… —Bilmezsin tabii, sana yalanlar söyleyerek uyuttu bir müddet, en aklýnýn ucundan geçmeyen bir zamanda arkadan vurdu seni… —Aylin… —Efendim. —Ben bütün bu olanlarý anlamaya çalýþýyorum. —Boþuna anlamaya çabalama caným, ben sana anlamaya çalýþtýðýn þeyleri söyleyeyim; bu adam sevgi arsýzý, herkesin onu deliler gibi sevmesini ve baðlanmasýný istiyor, belirli bir zaman geçtikten sonra da sýkýlýp baþka birisini buluyor. Haksýz mýyým? —Bilmiyorum… Belki. —Belki deðil canýmýn içi, görmüyor musun? Senin ciddi anlamda yardýma ihtiyacýn var, ben de sana isim veremediðin ya da çekindiðin þeyleri söyleyerek yardýmcý oluyorum, kendini toparla bir an evvel. —Muhakkak, bana yardýmcý olmak istiyorsun ama ben þuanda kendimi duygusal anlamda bitmiþ hissediyorum. Senin söylediklerini düþünmediðimi mi zannediyorsun, inan bana hepsini çok iyi biliyorum. Yalnýzca kendime yediremiyorum o kadar… —Biliyorum bir tanem sana gösterdiði ilgi çok büyüktü, inanýlmaz sevgi gösterilerinde bulunuyordu, bütün bu davranýþlar senin ayaklarýný yerden kesmiþ… Aylin konuþtukça daha fazla dayanamayarak aðlamaya baþladým. Kýzlar da yanýma oturmuþ, kimisi omzuma yaslanmýþ, kimisi de gözlerimi silmeye çalýþýyordu. Aylin hala susmamýþ, gerçekleri bir tokat gibi üzüme vuruyordu. —Yine de aranýzda el ele tutuþmanýn ötesinde hiçbir þey yaþanmadý deðil mi? —Tabii ki yaþanmadý… —E e böyle birisinden ne hissetmiþ olmasý beklersin ki? Artýk caným sýkýlmýþtý, bu çok aðýr geldi bana. Filiz olaylarý pek detaylý bilmiyordu her zaman ki gibi, merak etmiþ ve ýsrarla soruyordu sonunda dayanamayarak içimi açtým: —Fatih, ben izine ayrýldýðýmda iþten çýkmýþ. Bana bunu anlatýrken çok üzgündü, iþin kötü tarafý da ben ondan daha çok üzüldüm. Ben onun olmadýðý bir yer düþünemiyordum, çünkü ona o kadar çok alýþmýþým ki anlatmasý imkânsýz. Her sabah beni arayarak uyandýrýrdý, gece ise kesinlikle iyi geceler demeden uyutmazdý. Ýdari müdürle kavga etmiþler, bana sebebini söylemedi ama ben sonradan öðrendim. Bir arkadaþýna haksýzlýk yapmýþlar o da kötülerin düþmaný ya, hemen korumaya çalýþmýþ, çocuk çalýþmaya devam ederken o görevinden istifa etmiþ. Tamam, belki ellerimizi tutmaktan öteye gitmemiþtik ama çok vakit geçirdik. Sonra annesi memleketine gitti, o da kafasýný dinlemek için ve moral depolamak için onun yanýna gitti. Giderken otobüs terminalinde onu ben uðurladým, bana öyle sözler verdirdi ki, nasýl yerine getireceðimi bilememiþtim ama ben sözümü tuttum, maalesef o tutamadý. Aslýnda bir haftalýðýna gitmiþti, sonra bu bir hafta bir buçuk ay oldu… Geleceðini düþündüðüm bir hafta gayet güzeldi, her zaman ki gibi arýyor, sevgisini dile getiriyor, arayamadýðý zaman bile mesaj çekiyordu. Sonraki haftalar Fatih’e bir þeyler olmuþtu, arýyordum telefonu kapalýydý, mesaj atýyordum cevap vermiyordu. Cevap verse bile inanýlmaz soðuk þeyler yazýyordu, bir anda neye uðradýðýmý þaþýrdým, onun ilgisine alýþtýðým için birden bire deðiþmesine bir anlam veremiyor ve çok üzülüyordum. Aklýmdan birçok þey geçti, acaba orada baþka birisiyle mi beraber dedim? Uykusuz geceler bu sinsi soruyla baþladý, sonra geldiðinde bana ilgisinin azaldýðýný gördüðüm de yemek yiyememe ve sonunda baþka birisine âþýk olduðunu söylediðin de artýk hastalanmaya baþladým. Olay bundan ibaret… Ben kaçtýkça o beni arýyor ve kafamý karýþtýrýyor. Ben þahsen artýk hoþlanmadýðým birine açýkça bunu söyler ve iliþkimi keserim. Ama Fatih bana aþkýndan bahsediyor, benim ona yardým etmemi bekliyor! Unutmaya çabaladýkça onun bu tavýrlarýyla içinden çýkamadýðým bir ruh haline girdim artýk. Sustum ve sürekli kaçtým herkesten… Ýþte sonuç karþýnýzda. Hiç kimseden ses çýkmýyordu artýk.Zeynep benim en yakýn þahidim olduðu için aðlamaya baþlamýþtý.Aylin’de baþýný eðmiþ,kendisini suçlu hissediyordu belli ki.Þu zamana kadar benim kýzlara bu kadar net bazý þeylerimi açtýðým daha önce görülmemiþtir,hepsinin yüz ifadesi deðiþmiþti.Filiz kaþlarýný çatarken bile üzgündü.Hanife ve Esma sigara içiyordu.Filiz gözyaþlarýmý silerek, —Caným sen daha önemlisin, boþ ver kim kimi severse sevsin, kime âþýk olursa olsun, sen kendi hayatýna bak ve o kiþiyi Allah’a havale et, o bilir ne yapacaðýný. —Olmuyor, olmuyor iþte! —Neden hayatým? Neden? —Peþimi býrakmýyor bir türlü, bana sürekli mutluluðundan bahsedip yaralýyor. Aylin: —Sen dimdik ayaktasýn çok þükür, kendine gel. Biz yanýndayýz, seni yalnýz býrakmayacaðýz bundan sonra. O adama haddini bildireceksin artýk, sen bunu baþaracaksýn. Esma: —Aylin çok doðru söylüyor. Fatih seni arayýp kafaný karýþtýrýyor sürekli, ilk önce bunun önüne geçmemiz lazým. Bu adam zýr zýr deli mi yahu, seni neden arýyor? —Ýnanmayacaksýnýz belki ama Fatih hala beni çok sevdiðini söylüyor, iþin ilginç yaný da ‘’dünya bir yana sen bir yana’’diyor. Anlamak çok güç. Esma: —Yanlýþ düþünüyorsun bence, —Neden? Esma: —Eðer bir erkek bunlarý yapýyorsa bu kiþi onun için çok önemlidir. Belli ki duygularýna isim veremiyor. Bekleyip görelim. Herkes ayný þeyi düþünüyordu, yine ortak bir paydada buluþuldu ve zamana býrakmaya karar verildi. Hep beraber kalkýp Bostancý’ya balýk yemeðe gittik, geldiðimiz restoran salaþ ama temizdi. Keyfimiz biraz yerine geldi çok þükür. Geldiðimiz yer istasyona yakýn bir yer. Ýki günden beri bende istasyon takýntýsý baþladý nedense! Garsonlar bahçeye masa hazýrlamaya baþlamýþlardý bile, akþam olmaya baþlamýþ yavaþ yavaþ hava kararmaya yüz tutmuþtu. Rakýlarýmýzý kadehlere doldurduk. Aylin araba kullanacaðý için, çok sevdiði halde raký içememiþti. Çok eðlenceli geçiyordu, daðýttýk resmen. Saat yine çok çabuk ilerledi ve acý kahvelerimizi ýsmarladýk. Aylin çok güzel fala bakardý, tutturdu senin falýna bakacaðým diye. Ben de ‘’tamam’’dedim. Benden sonra da kýzlar baþlamýþtý ‘’bana da, bana da’’ yarýþýna. Sonunda Aylin falýma bakmaya baþladý; —O o yüreðin kabarmýþ, gözyaþý var… O anlatýyor ben dinliyordum, o anlatýyor ben dinliyordum. Anlattýklarýyla ilgili esprileri de patlatýyorduk, gülmekten göbeðimiz aðrýdý. Bütün bu anlattýklarýndan özetle üç tane þey çýkardým; 1.Dileðim kabul olmadý 2.Bu depresif halim bir müddet daha devam edecek. 3.Baþýma çok büyük olay gelecek. Yalnýz bu olay meselesini Aylin öyle anlattý ki, bütün kýzlar Amerikan filmlerindeki sahnelerden örnekler vermeye baþladý bile. Fal bittikten sonra istasyona tren yanaþmýþ ve içinden insanlar çýkmaya baþlamýþtý. Bu hastalýk tablosu uzun sürecek gibi görünüyor! Bak faldan çýkan bu madde doðru çýktý. Gece 01.24 oldu, açýk havanýnda etkisiyle kendimize geldik. Aylin bizi evlerimize býrakacaktý, ben ablamlar da kaldýðým için ilk önce beni býrakacaðýný söyledi. Arabaya binmiþ, sessiz sedasýz ilerliyorduk. Kartal’a vardýk, kýzlar sanki vedalaþmak istemiyordu. Teker teker öpüþerek birbirimize bol þanslar diledik. Eve geldiðimde ablam eniþtemin ablasýna gitmiþ bana not býrakmýþtý yine. Bahar havasýnýn yorgunluðu var üzerimde, üzerimi deðiþtirdim, eþofmanlarýmý giydim. Yataðýma uzandým bugün kýzlarla yaþadýklarýmý düþünüyordum. Ýyi ki de gitmiþim, zamanýnda kýzlarý aksattýðým için gerçekten çok hata yapmýþým. Hepsi de sýrf beni biraz neþelendirmek için ellerinden geleni yapmýþlardý, tam gözlerim dalmak üzereyken telefonuma mesaj gelmiþti. Ýnþallah Fatih deðildir, diyerek baktým. Mesajý atan Esma’ydý.’’Yarýn benim ofisime gelir misin? Seninle konuþmak istediðim bir mesele var.’’Allah Allah ne olabilirdi ki? Þimdi söyle desem, biliyorum kesinlikle söylemez. Neyse,’’tamam’’diyerek bende ona mesaj attým. Cevap olarak’’Saat 11.00 gibi bende ol, sakýn gecikme öptüm.’’yazmýþtý. Esma durup dururken böyle beni çaðýrmazdý, mutlaka bir þey olmuþtur, beni merakta býrakmýþtý tam da uyurken. Bu gün hiç kimseyi düþünmemeye yemin ettim, gözlerimi kapadým ve bildiðim tüm dualarý okudum. Okuduklarýmý tekrar okuyup zaman geçiriyordum. Yavaþ yavaþ uykum geldi ve nihayet gözlerim kapandý. YENÝ BÝR GÜNE, YENÝ UMUTLARLA BAÞLADIM Pazartesi saat 09.45 Esma’nýn ofisine gidiyordum, ofisi Kozyataðý’ndaydý. Bizim eve yakýndý, Ofise geldiðimde saat 10.15 ti. Aylin’in sevdiði poðaça ve açmalardan da almýþtým, beraberce kahvaltý yaparýz diye düþünmüþtüm. Ofisin kapýsýný çaldýðýmda beni bir sekreter karþýlar diye ummuþtum ama þaþýrtmýþtý beni. Kapýyý Esma gülümseyerek açmýþtý. Sarýldýktan sonra içeriye girmiþtik. Esma: —Hoþ geldin caným… —Merhaba bir tanem, nasýlsýn dünden beri? —Ýyiyim, zýmba gibiyim. —Neler oluyor Esmacýðým, ne bu ajan gibi davranýþlarýn, bir þeyler mi oluyor? —Yahu sen de hemen balýklama atlýyorsun meseleye be anam, bir soluk al, otur þöyle, dur bir çay doldurayým da içelim. Esma gayet sakindi ama bana bomba gibi bir þey söylemeye hazýrlanýyor gibiydi. Çaylarý getirmiþti, çalýþma odasýndaydýk. Esma çalýþma odasýný çok güzel döþetmiþti, zevkli kýzdý zaten. Ýçeride bulunan bütün eþyalar rengârenkti, koltuklarýn döþemeleri, halý, duvarýn rengi çok hoþtu. Leylak rengi ve tonlarý hâkimdi odaya, çalýþma masasýna karþýlýklý oturmuþtuk. Esma: —Nasýlsýn? Dün rahat uyuyabildin mi? —Evet, bana mesaj atýnca içime kurt düþürdün, sana sormaya da çekindim. —Ýyi de yaptýn, biliyorsun telefonda söylemem bazý þeyleri… Huyumdur. —Neymiþ bana söyleyeceðin þey, çok merak ettim. —Güzel þeyler, gel ilk önce kahvaltýmýzý yapalým. Mutfaða götürmüþtü beni, çaylarýmýzý tazeleyip kendimize kahvaltý tabaðý hazýrlamýþtýk. Masaya oturduðumuzda Esma arada bana bakýp sýrýtýyordu. —Neden bana bakýp gülüyorsun, sanýrým sen bir dolaplar çeviriyorsun? —Ilgýn, bana çok büyük bir dava için teklif geldi… —E e sonra. —Kabul ettim tabii ki. —Neyin nesiymiþ bu dava? Niye bu kadar büyük? —Biliyorsun mesleðe baþladýðýmdan beri hep ufak tefek davalara bakýp deneyim kazandým. Artýk iyi bir iþ yapmanýn zamaný geldi dediðimde ayaðýma kadar geldi böyle bir þey. Babamýn tanýdýðý, bir arkadaþýnýn dostuydu bu davayý bana getiren, muhakkak sen almalýsýn diye tutturdu. Ben de ayaðýma kadar gelen bu fýrsatý geri çevirmedim ve aldým. Fakat bana getirilen dosyadan anladýðým kadarýyla biraz karýþýk durumlar var. —Nasýl yani, tek baþýna halledebilecek misin peki? —Karýþýk bir dava olmasýnýn sebebi cinayet olmasý… Tek baþýma halledemeyeceðim zaten. O yüzden seni de çaðýrdým. —Beni de mi? Bir baþkasý da var herhalde? —E herhalde kýzým, hiç Aylinsiz düðün olur mu? Birden gülmeye baþladýk. —Aylin ne zaman gelecek? —Ben de bilmiyorum, Aylin’i biliyorsun, kim bilir þu saatte ne iþlerin peþindedir. Bir iþim var onu halledip geleceðim dedi. —Kusura bakma ama dayanamýyorum, sormadan edemeyeceðim. Benim ne gibi yardýmým dokunabilir ki size? —Bu ay stajýn bitiyordu senin, deðil mi? —Evet… —Stajýn biter bitmez benim yanýma gelip, bize araþtýrmalarýmýzda yardýmcý olacaksýn. —Ooo sen her þeyi çoktan planlamýþsýn. Esma yine kahkahayý atýyordu. —Bilgisayarla ilgili her þeyi biliyorsun, þifre kýrdýðýný biliyorum, çok güzel fotoðraf çekiyorsun, izleme yorumlama kabiliyetin süper, hukuk dersleri de aldýn, farklý konular olsa da, daha ne olsun? —Ne alakasý var anlamadým, bunlarý bilmek ayrý, sizin gibi düþünmek ayrý. —Þimdi. Bunlarý bilmen aslýnda bize avantaj saðlýyor. Bu davada sen çok farklý bir görev alacaksýn, bizim anlamadýðýmýz konularý bilmen gücümüze güç katacak. —Anladým hayatým, hayýr özel görev diyince ben de getir-götür iþleri, masanýzý temizleme ve çaylarýnýzý demleme gibi bir þey anladým Esma ile birlikte gülmüþtük. Bir þeyler çevirdikleri belliydi belli olmasýna da, ilk defa bana böyle bir teklifte bulunmuþtu. Çaylarýmýzý tazeleyip muhabbete devam ediyorduk. —Ilgýn… Esma bana bu özel görevi anlatacak sanýrým, çünkü baþýný eðmiþ çayýna bakýyor ve bardaðýyla oynuyordu. —Efendim caným. —Çok önemli bir görev bu, sadece sana ve Aylin’e güveniyorum. O yüzden öncelikle bana her konuda yardýmcý olmaya var mýsýn? Bunu öncelikle bilmek istiyorum. —Esmacýðým bana her konuda güvenebileceðini biliyorsun. Ama biliyorsun benim stajým henüz bitmedi. Esma düþünceli bir ifadeyle; —Ya lütfen Ilgýn sana çok ihtiyacým var, en güvendiðim insan sensin bu konuda. Dava ekip iþidir, Aylin, sen ve ben çok iyi üçlü olacaðýz, hem sana da deneyim kazandýracak, ben staj meselesini hallederim. Biliyorum, Esma bu staj iþini halledebilecek donanýma sahipti, dolayýsýyla ben de ona yardýmcý olmak istediðimi söylemiþtim. Fakat çok büyük dava demesi beni korkutmuþtu. —Ýyi de sen sürekli bana çok büyük dava diyorsun, davanýn ne olduðunu anlatmadýn, üstünden kalkabileceðimize inanýyor musun? Bana anlatmaný istiyorum þu meþhur davayý… —Aylin geldiðinde sana beraberce anlatacaðýz, merak etme. —Doðru ya senin ekürin gelmedi hala, nerede acaba? Telefon edelim mi? Esma, Aylin’i arýyordu. —Telefonu kapalý… Ayaða kalkmýþtý. Endiþeli bir halde aramaya devam ediyordu. Anlaþýlan Esma kendisine çok büyük bir dava almýþtý ve beni çaðýrmasýnýn asýl sebeplerinden biri son günlerde yaþadýðým bunalýmlý günleri atlatmamý saðlamaktý. Kafamý iþe verip, bulmaca çözer gibi iþ yaptýrtacaktý. Böylelikle bir taþla iki kuþ vurmuþ olacaktý. Bana göre hiç de fena bir fikir deðildi. Stajýmýn bitmesine çok az kalmýþtý, yeterlilik sýnavýna girip Anadolu’nun ücra mecralarýnda görev alacaktým. Bu benim tek düþüncemdi bir zamanlar ama þimdi durumlar deðiþmiþti. Kaymakamlýk binasýnda duvarlar üstüme geliyor, dört duvar arasýnda çalýþmak þu sýralar beni sinir ediyordu. Esma’nýn teklifini kabul etmem belki bir kaçýþtý, belki de gerçekten yapmam gereken þeydi. Hayatýmý deðiþtireceðini düþünüyordum nedense. Arkadaþlarýma yardýmcý olacaktým, ayrýca farklý bir ortama girince kendimi daha çabuk toparlayabilirdim. Elimi þakaðýma koyup bunlarý düþünüyorum, Esma ise mutfaðýn penceresinden dýþarýya bakýyordu, dakikalar sonra birden heyecana bana dönerek; —Ýþte Aylin geldi, film baþlýyor… Gerçekten de bu dava iþi Esma’yý çok heyecanlandýyordu. Gözlerinde öylesine bir ýþýk vardý ki bunu hissedebiliyordum. Onun bu isteðini görünce benim de içim kýpýr kýpýr olmuþtu. Sonunda sürekli aðlamaktan kurtulmuþtum. Aylin kapýnýn zilini çalýyordu. Esma: —Neredesin kýzým ya, Ilgýn gidiyordu zar zor ikna ettim. Aylin: —Neredeymiþ benim caným, hiçbir yere gidemez o… Aylin’i görünce çok sevindim. Boynuna sarýlarak öptüm. Aylin: —Nasýlsýnýz dün geceden beri küçük haným? —Çok iyiyim sað olasýn, sen nasýlsýn? Ayrýca bu dava meselesi neyin nesi? Esma beni resmen beni sinir etti, bari sen anlat þunu da merakýmdan kurtulayým. Aylin: —Ýyi iyi, ben gelmeden konuþmamýþsýnýz, oturalým biraz, izin verin de soluklanayým yani. Hani nerede benim çayým? Esma, Aylin’e çay doldururken, Aylin’de benim tam karþýma oturmuþ çantasýný kucaðýna almýþtý. Bir çýrpýda çantasýnýn içinden iki tane kýrmýzý dosya çýkardý, bu dosyalarý da benim önüme itti. Aylin: —Otur Esmacýðým, konuya hemen girelim þu meraklý kýzý daha fazla meraklandýrmayalým. Esma da oturunca birbirimize þöyle bir baktýktan sonra, Aylin konuþmaya baþlamýþtý. —Birinci dava cinayet, ikinci dava adi bir hýrsýzlýk davasý. Bense eliyle gösterdiði dosyalara bakýyordum… —Cinayeti iþleyen kiþi belli deðil… Hýrsýzlýðý yapan kiþi ise cezaevinde. Bizim bu ayrý gibi görünen iki dosyada bir þey dikkatimizi çekti. Hýrsýzlýktan cezaevine giren kiþi, cinayetin iþlendiði plazada görülmüþ, verilen ifadelerde ve çizilen robot resimlerde bunun doðru olduðunu görüyoruz. Ýki dava da ayrý ayrý görülmüþ, bundan dolayý birbirinden baðýmsýz gibi görünüyor. Ama Esma’ya bu davayý getiren kiþinin dikkatini çekiyor ve Esma’yý arýyor. Israrla davayý almasýný istiyor, büyük bir dava gibi gördüm, bu sizin kariyeriniz açýsýndan çok önemli dedi, biz de dünden razý olduðumuz için hemen atladýk. Anlatýlanlar karþýsýnda çok þaþýrmýþtým. Bu davayý getiren kiþi de kim, neden özellikle Esma ve Aylin, bu karmaþa neyin nesi, diye düþünürken Esma benim kafamýn karýþtýðýný fark ederek daha açýk konuþmaya çalýþýyordu. —Ilgýn, öldürülen kiþi Ankaralý bir iþadamý. Adam inanýlmaz zengin, mirasçýlarý da var. Ýlk etapta para kapmaya çalýþan akrabanýn yapacaðý cinsten bir þey gibi geliyor insana ama hýrsýzlýktan cezaevine giren kiþi o gün öldürülen iþadamýnýn odasýndan çýkarken görülmüþ. Ýþin ilginç yaný da bu adamýn bir gün evvel cezaevine girmiþ olmasý! —Ýlginç gerçekten, bu nasýl olabilir ki? —Bu çok büyük sahtecilik olayý bize göre. Mirastan pay kapmaya çalýþacak insanlarý araþtýrdýk ama böyle bir þey yapabilecek kiþiler deðiller. —Bir yanlýþlýk olabilir mi, belki görülen þahýs baþka birisidir! —Aylin’le güvenlik personelleriyle konuþtuk. Hepsi de resmini gördükleri bu adamý o gün orada gördüklerine yemin ediyorlar. Aylin: —Ben þimdi bu cinayetin iþlendiði plazanýn güvenlik amiriyle konuþmaktan geliyorum. Bu anlatýlanlar benim kafamý iyice karýþtýrmýþtý. Hiç bir anlam veremiyordum, bu konularda pek bilgi sahibi olmadýðým belli olmaya baþlamýþtý. Sadece kýzlarý dinlemekle yetiniyordum. Aylin: —Güvenlik amirini iþten kovmuþlar. Resmini gösterdiðim kiþiyi görüp görmediðimi sorduðumda bana yemin ederek ‘’evet’’ diye cevap verdi. Öldürülen iþadamýnýn adý Nurullah Hasýroðlu. O gün firmaya gelen adam randevu almýþ, sekreter onu beklediklerini söylemiþ güvenliðe… Onlar da içeriye almýþlar. Ama çýktýðýnda Nurullah Hasýroðlu öldürülmüþ olarak bulunmuþ. Adam ortalýktan anýnda kaybolmuþ, izine bile rastlanmamýþ… Duyduklarýma inanamýyorum. Bir insan öldürülmüþ ama bunu yapan kiþi bir gün evvel cezaevine girmiþ! Böyle bir þey olamaz, nasýl olabilir ki! Anlatýlanlarý iyice kavrayýnca; —Ama Aylinciðim bu bence bir dedektiflik olayý gibi, siz avukatsýnýz. Bu olayý dedektif gibi araþtýrmayý mý düþünüyorsunuz? Tam olarak ne yapmayý planlýyorsunuz? Aylin bu soruyu soracaðýmý sanki önceden tahmin etmiþçesine bir edayla; —Bu davanýn bizim için neden bu kadar büyük olduðunu þimdi daha iyi anlamýþsýndýr sanýrým… Aylin’in bu sözünden hiçbir þey anlamamýþtým doðrusu, ilk önce Esma’ya, sonra Aylin’e baktým. Esma her zaman ki gibi benim anlayacaðým dilden konuyu anlatmaya baþlamýþtý. —Ilgýncýðým, bu olayý çözmek, hukuka yansýtmak artýk bizim görevimiz. Beraberce çalýþabileceðimiz bir dedektif yok zaten. Davayý açmadan önce bu konuda ilk önce araþtýrma yapacaðýz, daha sonra emin olacaðýz, en son olarak mahkemeye dilekçeler sunulacak ve dava görülmeye baþlanacak. Benim cesaretim biraz daha kabarmýþtý, aslýnda tam benlik bir þeydi bu. Ama temkinli olmak gerekiyordu; —Çok zor olsa da, baþarabiliriz sanýrým! Aylin: —Hiçbir iþin kolayý yoktur biliyorsun ama önemli olan nedir? Baþarabilme inancý, madem bu bizde mevcut. —Tamam, oldu o zaman. Ben ne yapacaðým? Esma bu lafýma çok gülmüþtü yine; —Araþtýrmalarýmýzda bize yardýmcý olacaksýn. Þifre iþi olabilir belki, belki bizim göremediðimiz ya da atladýðýmýz bir konu olabilir, aslýnda hep yanýmýzda olacaksýn, bizim gibi düþünmeye zorlayacaðýz seni. Ýpuçlarýný beraber bir araya getireceðiz. Çaylarýmýzý içerek çalýþma odasýna geçmiþtik. Çalýþma odasýndaki büyük masaya oturduk. Kim bilir bu ferah ve þýk odada neler yapacaktýk hep beraber? Kocaman bir kütüphane vardý, okuyamadýðým romanlar. Tek temennim bilgisizliðimle kýzlarý yavaþlatmamak. O gün dört saat dava konularýyla ilgili uzun uzun fikir yürütmüþtük. Filmlerde izlediðim senaryolar yazýldý, ilginç düþünceler ortaya atýldý. Aylin ve Esma dedektif misali konulara yaklaþtýkça benim de hayal dünyam birden kabarmýþ, onlarýn akýllarýndan geçmeyen fikirler ortaya atmýþtým. Kýzlar beni çaðýrmalarýnýn ne kadar doðru bir karar olduðunu görmüþ ve bana yardýmcý olmaya karar verdiðim için teþekkür etmiþlerdi. Eve geldiðimde çok güzel bir þey dikkatimi çekti, tüm gün boyunca daha doðrusu kýzlarla birlikteyken hiç Fatih’i düþünmemiþtim, gerçekten güzel bir ilerlemeydi. Daha ilk günden Esma ve Aylin benim dikkatimi çekmeyi baþarmýþtý. Yalnýzca baþýmý yastýða koyduðum zaman aklýma gelmiþti ama çok yorgun olduðum için daha fazla dayanamamýþ ve uykuya dalmýþtým. * * * * * * Ablam, anneme haber vermiþ ve eniþtem gelene kadar bende kalsýn demiþ, annem de izin vermiþ. Ablamla oturup ailemizden bahsedince onlarý özlediðimi fark ettim, hemen dayanamayýp o gün anneme telefon ettim, uzunca konuþup, sohbet ettik. Anladýðým kadarýyla o da beni özlemiþ, babamý sorunca siniri geçti, gelmek istersen gel demiþti, ben de ona; ‘’onun siniri geçmiþ olabilir ama benim ki geçmedi, hem suçlu hem de güçlü, kim kime sinirlenmiþ acaba?’’ diyivermiþtim. Bir müddet evden uzak kalmak benim için çok iyi olurdu, babamýn manasýz sinirlenme tripleriyle artýk boðulduðumu hissediyordum. Anneme Esma ve Aylin’le çalýþmamýzdan bahsettim, her ikisini de çok severdi, o yüzden sevinmiþti. Annem bu konuda bana destek çýkmýþtý, bu da bana moral oldu tabii. Arada sýrada Fatih arýyor, yeni sevgilisi hakkýnda benimle konuþup, mutsuz olduðu anlardan bahsedip içindeki mutsuzluklarýný bana akýtýyordu. Her aramasýnda ‘’bir daha telefonu açmayacaðým’’ diye yeminler ediyordum ama bir þekilde tutamýyordum. Benimle buluþmak istiyordu sürekli ama ben de bahaneler üretip kaçýyordum ondan. Bazý konuþmalarýmýzda, beni çok özlediðini ve hatta biraz daha ileriye gidip,’’kokunu bile özledim’’diyebiliyordu ama ondan sonraki cümlesinde de sevgilisini nasýl el ele tutuþmaya zorlayýp, ellerinden tuttuðundan bahsedip, sonunda da bana; ‘’Ama biliyor musun, senin ellerinin sýcaklýðýný kesinlikle hissetmiyorum onda.’’diyordu. Her ne hikmetse bunlarý düþünen kendisi olmasýna raðmen, yeni sevgilisinden de bir türlü vazgeçemiyordu. Gerçekten de kýzlarýn söyledikleri çok doðruymuþ! Bu garip iliþkimiz benim tarafýmdan artýk bir dost iliþkisine dönüþmek zorundaydý ama nedense bazý tavýrlarý zaman aklýmý karýþtýrýyordu, niye yalan söyleyeyim. Esma, staj meselesini araya tanýdýk, eþ, dost, ahbap sokarak halletmiþti. Yetenek sýnavýna girmiþtim. Sonuçlarýný beklerken kýzlarla çalýþmalara baþlamýþtýk. Öylesine yoðun bir çalýþma içine girmiþtik ki, bazý geceler Esma’nýn dairesinde yatýyorduk yani ofisinde, ara sýra sabahladýðýmýz da oluyordu. Onlarýn heyecanlarý beni de sarmýþ, sanki ben de hukukçuymuþum gibi davranmaya baþlamýþtým. Davranýþlarým bazen onlarý gülmekten kýrýp geçiriyor, bazen de takdirlerini alýyordum. Boþ zamanlarda ise hukukla ilgili araþtýrmalar yapýp bilgimi arttýrýyordum. Her türlü dokümaný bana veriyorlar ve incelememi istiyorlardý, ön fikir oluþturup araþtýrmalarýmýzý o yönde yapýyorduk. Esma ve Aylin sonunda konuyla ilgili insanlarla konuþmaya karar verdiler. Yine çok çalýþtýðýmýz bir gece çay molasý verdik, Aylin’in ellerinde kâðýtlar vardý, hem çayýný yudumluyor hem de elindeki kâðýtlarý okuyordu. Esma ise çalýþma masasýnda koltuðuna gömülmüþ internetten günlük gazeteleri okuyordu. Ben ise Aylin’le birlikte, toparladýðýmýz bilgileri onunla konuþmaya karar vermiþtim: —Aylinciðim, peki bu firmada neden güvenlik kamerasý yokmuþ? —Bize güvenlik kamerasýnýn olmadýðýný söylediler caným. —Kim söyledi? —Firmanýn idari ve personel müdürü. —Sen iþten çýkarýlan güvenlik þefine sordun mu? Aylin, bu sorumla birlikte birdenbire bana dönmüþ ve sanki gözlerinin içinde ýþýklar yanmýþtý. —Hayýr, Ilgýn sormadýk… Doðru, ben bunu ona sormamýþtým. Esma! Esma’ysa gömüldüðü koltuktan doðrulup anlamsýz bize bakýyordu. Aylin: —Biz bu adama niye kamera olup olmadýðýný sormadýk? —E sen demedin mi, personel müdürü yalan söyler mi, diyen! O yüzden sormadýk ya! —Mutlaka güvenlik þefiyle tekrar konuþmalýyýz kýzlar, koskoca plazada güvenlik kamerasý olmaz mý be? Esma: —Doðru söylüyorsun da, o adamýn adý neydi, hani personel müdürü olan o bize telefonda dememiþ miydi; ‘’Kullanýyorduk ama bazýlarý arýzalanýnca hepsini söktürüp firmasýna teslim etmiþler. Sonra yenileri gelene kadar kamerasýz güvenlik yapýlmýþ.’’ Unuttun mu? —Ne bileyim unutmuþum demek ki! Biz yine de þu güvenlik þefine soralým ne dersiniz? —Mehmet Bey’di, deðil mi? —Evet. —Tamam, olur, soralým. Belki personel müdürünün bilmediði bir þey vardýr, böylelikle iþimizde kolaylaþýr. Ben daha fazla dayanamayarak konuþmalarýnýn arasýna girmiþtim; —Kýzlar, bence o firmada kamera vardýr, çünkü kamerasýz güvenlik kesinlikle yapýlamaz orada, çok büyük bir merkez. Personel müdürü dediðiniz kiþi güvenilir biri miydi sizce? Üçümüz bir anda birbirimize bakmýþtýk. Olayda atlanýlmamasý gereken bir detay atlanýlmýþtý, eðer olayla ilgili bir kamera kaydý varsa, personel müdürü bunu bizden saklýyordu ama neden? Bu kiþi hakkýnda bir þeyler bilmek istiyordum kýzlar da bana alabildikleri bilgileri verdiler. Ýnternetten araþtýrma yapmaya karar verdim. Adý Asým Yeþilyurt, Þanlýurfalýydý. Yedi seneden beri o firmada çalýþýyordu. Ailesi Þanlýurfa’da yaþýyor, kendisi de Ýstanbul’da. Asým Yeþilyurt’la ilgili pek bilgiye rastlayamamýþtým. Zaten çok fazla zaman geçmeden yarýn güvenlik þefiyle görüþmeye karar verdik. O gece uyuduðumuzda saat üçü geçiyordu. Kýzlar ve ben inanýlmaz yorulduk. * * * * * * Sabah erkenden kalkmýþtýk, aceleyle kahvaltýmýzý yaptýk ve dýþarýya çýktýk. Aylin arabayý çok dikkatli kullanýyordu her zamanki gibi, Esma onun yanýnda oturmuþ elindeki ufak notlara son kez göz geçiriyor ve bir þeyler yazýyordu. Ben de arka koltukta yalnýzca olacaklarý düþünüyordum. Ýþten çýkarýlan güvenlik þefinin adý Mehmet’ti, iki tane çocuðu varmýþ ve Maltepe’de oturuyormuþ. Daha önce Esma ve Aylin onunla görüþtükleri için evini biliyorlardý. Sessiz sedasýz bir yolculuktan sonra Maltepe’de bir apartmanýn önünde durduk. Arabanýn durmasýyla kalbim hýzla atmaya baþlamýþtý, nedense heyecanlanmýþtým. Aylin arabayý durdurur durdurmaz bana dönerek; —Ilgýn? —Efendim. —Nasýlsýn hayatým? —Biraz heyecanlandým doðruyu söylemek gerekirse. —Senden bir ricada bulunacaðým… —Tabii, —Biz Mehmet Bey ile konuþurken sen de onun tavýrlarýný ve konuþma tarzýný incele, belki bizden bir þeyler gizliyor olabilir! —Olur, Aylin, yaparým. Esma, Aylin’in bu teklifi karþýsýnda hem þaþýrmýþtý, hem de hoþuna gitmiþti. Mimiklerinden anlayabiliyordum. Üçümüzde göz göze gelip ‘’tamam’’ dedikten sonra arabadan çýktýk. Apartmanýn kapýsýnýn önündeydik… Aylin, bir zili çalmýþtý, sonra da beklemeye baþladýk. Ben bu durumda inanýlmaz derecede stres olmuþtum, ellerimi cebime sokuyor, çýkarýyor, üzerimi düzeltiyor, parmaklarýmý çýtlatýyordum. Kapý açýlmamýþtý… Aylin tekrar zile bastý, yine bekliyoruz. Açýlmayýnca Esma sinirlenmiþti, o kendi kendine homurdanmaya baþlayýnca ister istemez ben de tedirgin olmuþtum. Mehmet Bey bu apartmanýn ikinci katýnda oturuyordu, beyaz badanalý ve on katlý apartmandý. Esma daha fazla köpürmemek için yola doðru yürüyerek apartmanýn camlarýna bakmaya gitti. Aylin’de hala zile basýyordu, içime tuhaf bir þüphe düþmüþtü. Acaba bu adam kaçmýþ mýydý, iyi de neden? Personel müdürüyle herhangi bir iliþkisinin olup olmadýðý geldi hemen aklýma. Bizden herhangi bir þey mi saklýyordu? Esma yanýmýza gelmiþti; —Aylin, boþuna zile basma. Adam gitmiþ! Evet, aklýmdan geçen baþýmýza gelmiþti, Aylin’in yüzünün rengi atmýþtý birden, ben de çaktýrmamaya çalýþýyordum açýkçasý. Aylin: —Ne! Nereden çýkarýyorsun Esma! —Taþýnmýþlar herhalde, baksanýza camlarýnda perde falan yok, içeriyi görebildiðim kadarýyla eþya falan da yok! —Ýnanamýyorum ya! —Evet, Aylin, Mehmet Bey gitmiþ… O anda Aylin ve Esma o kadar üzülmüþlerdi ki, bu yüzlerinden okunuyordu resmen ama benim aklýma bir fikir gelmiþti. Onlarýnda bakýþlarýnýn arasýnda merdivenleri çýkýp herhangi bir zile bastým. Aylin: —Ne yapýyorsun sen? —Adamýn nereye gittiðini öðrenmek istiyorum. Ýkisi de birbirine bakmýþ ama az önceki surat ifadelerini silip beni merakla izlemeye koyulmuþlardý. Çok geçmeden yukarýdan basýlan bir kapý otomatiði demir kapýyý açmýþtý. Benimle birlikte, Aylin ve Esma hemen içeriye girdik, merdivenlerden yukarý çýkmaya baþladýðýmýzda ziline bastýðýmýz daireden; ‘’ Kim o! ‘’ diye bir ses duyduk. Ben de hemen atladým: —Pardon hanýmefendi bu apartmanýn yöneticisini arýyorduk, hangi numarada oturuyor? Yukarýdaki ses: —Faik Bey’dir,6 numarada oturuyor… —Teþekkürler, saðolun. —Önemli deðil. Kýzlar bu duruma çok sevinmiþti, benim ne yapacaðýmý merak ediyorlardý. Ýkisi de o yüzden geri çekilip beni izliyordu.6 Numaralý daireyi arýyorduk, kat kat çýkýp kapý numaralarýna baktýðýmýzda geldiðimiz kat yöneticinin dairesiydi! Hiç tereddüt etmeden zile bastým, fazla geçmeden kapý açýldý. Karþýma orta yaþlarda, esmer ve kýsa boylu, býyýklý bir adam çýkmýþtý. Bizi karþýsýnda görünce, ilk önce baþtan aþaðýya süzdü, sonra da: —Buyurun hanýmefendi, yardýmcý olabilir miyim? Dedi. —Kusura bakmayýn, sizi rahatsýz ettik ama biz alttaki boþ daire için geldik. —Siz mi kiralayacaksýnýz? —Evet. Kiminle temasa geçmemiz gerekiyor? —Kendisi buradan taþýndý, vekâletini de bana býraktý, benimle halledeceksiniz. Buyurun içeriye, içeride konuþalým. —Ama biz birkaç gün önce kendisiyle zaten görüþtük, bize bugün gelmemizi söylemiþti. Hatta ona kaparo da vermiþtik… —Allah Allah… Mehmet Bey niye böyle bir þey yapmýþ acaba? Bana da… Neyse. Ben kendisiyle görüþeyim o zaman, siz girin içeri ben telefon edeyim. —Yok yok. Biz sizi rahatsýz etmeyelim. En iyisi siz bize yeni adresini verin biz, birebir görüþelim kendisiyle, herhalde size söylemeyi unuttu Faik Bey. —Ama… —Biz öðrenciyiz zaten, elimizdeki parayý da ona verdik. Yemin ederim aç kaldýk ya! Lütfen… —Tamam, tamam az bekleyin yazýp getiriyorum size. Aylin ile Esma birbirine çak yapmýþlardý. Esma’da kulaðýma ‘’sen ne üçkâðýtçýymýþsýn da bizim haberimiz yok’’ demiþti. Aradan üç dakika geçmemiþti ki, yönetici elinde ufak bir not kâðýdýyla geri gelmiþti. Teþekkür edip, hýzla arabaya koþtuk. Arabada, Esma adrese baktýðýnda Mehmet Bey’in Sarýgazi’ye taþýndýðýný görmüþtü, baþýný sallayarak; —Belli ki birilerinden kaçtý bu adam, bizden olamaz! Çünkü size yardým ederim demiþti. Muhakkak bizimle konuþmasýný istemeyen biri tehdit onu! Aylin: —Merak etme, sorularýmýzý kendisine de yönelteceðiz. Cevap veremezse bil ki bunlar bir þeyler karýþtýrdýlar! —Evet, aynen öyle sanýrým. Arabayý çok hýzlý kullanýyordu Aylin. Sarýgazi’ye vardýðýmýzda karþýmýzda büyük bir köy bulmuþtuk. Uçsuz bucaksýz ova gibiydi sanki Aylin, artýk yavaþlamýþ adresi sormak için birilerini arýyordu. Bu adresi hiç bulamayacakmýþýz gibi gelmiþti bana, Aylin bir bakkal görmüþ ve onun önünde durmuþtu. Ýçeriye gidip sordu, o esnada iyice gerildiðimi hissediyordum. Esma’da da ses soluk kesildi, uzun yol hem canýmýzý sýkmýþ, hem de bu beklenmedik durum kafamýzý karýþtýrmýþtý. Aylin bakkaldan çýkmýþ, yüzü asýk arabaya geliyordu. Esma: —Öðrenemedi sanýrým, baksana suratýna! —Evet, inþallah bugün bulabiliriz þu adamý! Aylin içeriye girip hemen arabayý çalýþtýrdý ve sinirli bir þekilde gaza bastý, Esma ile ben neye uðradýðýmýzý þaþýrdýk! Esma: —Aylin ne oldu? —Adam ne biçim bakkal ya anlamadým, sokak soruyorum ‘’Bilmiyom’’ , mahalle soruyorum ‘’Bilmiyom’’ diyor. Allah’ým bana sabýr ver ya! Þu adam da hangi deliðe girdi bilmem ki? Aynadan Esma bana bakýp gülümsemiþti, ben de Aylin’e yönelerek; —Caným, o adamý bulacaðýz bak görürsün, bak ileride bir benzinci var, orada dur da biraz dinlenelim, dedim. Az ileride benzinci vardý, ihtiyaç molasý verdik artýk. Daha fazla açlýða dayanamamýþtýk. Sinirlerimiz gevþesin diye elimizi yüzümüzü yýkayýp, kendimize sandviç aldýk. Bu arada Aylin kasadaki çocukla konuþuyordu, uzaktan onu izliyordum. Esma sigara içiyordu, kolunu dürterek; —Baksana, Aylin kasadaki çocuðun elini sýktý, tanýdýðý birisi mi acaba? Esma iyice baktýktan sonra; —Sanmam, ama geliyor zaten soralým… Aylin gülümseyerek yanýmýza geldi, ikimizin omzuna dokunarak; —Hadi çabuk olun, Mehmet Bey’in adresini öðrendim. Kasadaki çocuk onlarýn oturduðu evin karþýsýnda oturuyormuþ, tesadüfe bak ya. Esma: —Vay be, boþuna dememiþler çýkmamýþ candan umut kesilmez diye. Bu haberle birlikte yüzümüz yine gülmeye baþladý, arabaya atlayýp kasadaki çocuðun tarif ettiði tarafa doðru gidiyorduk. Esma kapýnýn üstündeki tutma yerine sýký sarýlmýþ, gözünü yoldan ayýrmýyordu. Ben de içimden bildiðim bütün dualarý okuyordum. Çok geçmeden pembe badanalý bir binanýn önünde durduk, Aylin arabadan hýzla inmiþti. Bize de ‘’haydi geldik’’diyerek binaya doðru ilerlemeye baþladý. Ýkimizde ardýndan arabadan inip, onunla birlikte binanýn önüne geldik. Bahçede oturan yaþlý bir teyze vardý ona; —Buraya yeni taþýnan bir aileyi ziyarete geldik nerede oturuyorlar, diye sordu Aylin. Teyze hiç tereddüt etmeden binayý göstererek,’’Bu binada evladým, üçüncü kata taþýndýlar, siz kimsiniz?’’ —Biz taþýnan adamýn akrabalarýyýz da. —Hoþ geldiniz yavrum, buyurun… Doðru adres. Koþarak binanýn içine girmiþtik bile, hemen üçüncü katýn zilini çalarak kapýnýn açýlmasýný bekledik. Kapý açýlmýþtý nihayet. Merdivenlerden yukarýya çýkmýþtýk, kapýda zayýf, beyaz tenli, ela gözlü bir bayan duruyordu; —Kimi aramýþtýnýz? —Merhaba hanýmefendi, biz Mehmet Bey’le görüþmek için geldik. Kadýn belli ki Mehmet Bey’in karýsýydý, yüzümüze çok garip baktý: —Neden? —Hatýrlýyor musunuz, ben daha önce de size gelmiþtim… Kadýn hatýrlar gibi oldu: —Evet, hatýrladým, yine mi konuþacaksýnýz? —Mümkünse lütfen, çok önemli bizim için. —Tamam, girin içeriye. Mehmet Bey’in eþi hiç tereddüt etmeden bizi evine davet etti. Çok sýcakkanlý görünüyordu. Kýsa bir holden geçirip bizi oturma odasýna götürdü. Evleri gayet sade ama temiz görünüyordu. Girdiðimiz odada birisi oturmuþ televizyon izliyordu, bu Mehmet Bey’di. Bizi görünce o da karýsý gibi þaþýrmýþtý ama hiç bozuntuya vermeden; —Aylin Haným, beni burada da buldunuz demek? Diye þaþkýnlýðýný belli etti. Hemen ayaða kalktý ve sýcak bir ifadeyle bizlerle tokalaþtý. Bu arada Aylin’in bana verdiði görev aklýma gelmiþ ve hemen ev ahalisinin davranýþlarýný kontrol altýna almýþtým. Mehmet Bey; —Aç mýsýnýz? Esma: —Hayýr, teþekkür ederiz. Ben de daha sýcak bir ortam yakalayabilmek için tam tersini söylemiþtim. Esma bana dönüp,’’Ayýp’’der gibi suratýma bakmýþtý. —Aslýnda doðruyu söylemek gerekirse sabahtan beri bir þey yemedik… Artýk yapacak bir þey yoktu, kýzlar her ne kadar utansalar da laf aðýzdan bir kere çýktý, ne yapalým. Mehmet Bey’de karýsýna iþaret yaparak, bir þeyler hazýrlamasýný söylemiþti. Karýsý içeriye giderken, Esma Aylin’e iþaret yaparak, hemen konuya girmesini ima etti. —Mehmet Bey, kusura bakmayýn sizi yine rahatsýz ettik ama çok önemli bir konuda yardýmýnýza ihtiyacýmýz var. Mehmet Bey, Aylin’in konuþmasýný dinledikten sonra, yüzünde öylesine bir ifade belirmiþti ki, sanki bize bir þey söylemek istemiyormuþ gibiydi ama fikrini deðiþtirerek; —Tabii ki. Olabilir, hangi konuda? —Bana daha öncede çok yardýmcý oldunuz, sizin verdiðiniz bilgilerden çok faydalandýk ama bir soru sormayý unuttum! —Öyle mi, neymiþ? —Siz çalýþýrken, firmanýzda güvenlik kamerasý kullanýyor muydu? Mehmet Bey’i dikkatlice izliyordum, çünkü can alýcý soruydu, ama cevap hiç gecikmeden gelmiþti: —Evet, kullandýk. Esma, Aylin ve ben hakikaten þaþkýna uðradýk! Aylin’in yüzü allak bullak oldu, çaktýrmadan bana bakmýþtý. Ben de ona Mehmet Bey’in doðru söylediðini anladýðým için baþýmý sallayarak ‘’evet, doðru söylüyor’’dedim. Mehmet Bey’in yüz ifadeleri o kadar netti ki, gözlerini kýrpmýyordu, düþünmek için vakit geçirmemiþti, açýklamasý da gayet kýsa ve özdü. Aylin tekrar sordu, inanamýyordu; —Emin misiniz? —Tabii ki eminim, çünkü kamera görüntülerini izlemek için her akþam bir kiþi görevlendirilirdi, zaman zaman benim de kaldýðým günler olmuþtur. Artýk Aylin baþýný yere eðmiþ, duyduðuna inanamýyordu. Personel müdürü düpedüz onlara yalan söylemiþti ve onlar da inanmýþlardý, Esma yine ortalýðý toparlamaya çalýþarak, Aylin’in moral bozukluðunu Mehmet Bey’in hissetmemesi için konuyu daðýtmadan sorular sormaya devam etti; —O gün sizce içeriye giren kiþiyi ya da kiþileri bu kamera kayýtlarýndan bulabilir miyiz? —Bilmem ki… —Nasýl yani? Bulabilir miyiz, bulamaz mýyýz? —Ben o kasetlerin izlendikten sonra, silindiðini biliyorum. Belki o günün kayýtlarý da silinmiþtir. Aylin bunu üzerine daha fazla dayanamamýþ, patlamýþtý resmen; —Personel müdürü firmada kamera olmadýðýný söylemiþti Mehmet Bey! —Asým Bey mi? —Evet, ta kendisi! Artýk olacaklarý bekliyorduk, acaba þimdi nasýl bir tepki verecekti? Mehmet Bey baþýný pencereye dönerek, elini çenesine götürmüþ ve kirli sakalýný kaþýmýþtý Aylin: —Mehmet Bey bakýn, bu çok önemli bir bilgi, ben size çok güveniyorum. Kim yalan söylüyor? O mu, siz mi? Ama ortada bir gerçek var, o da büyük bir çeliþkinin olduðu… Lütfen. Konuþurken bir ara Aylin’in gözlerinin dolduðunu gördüm, o kadar sinirleri bozulmuþtu ki dokunsam aðlayacaktý sanki Mehmet Bey de onun bu halini görerek üzülmüþtü. Aylin’in oturduðu koltuða yaklaþýp, elini omuzuna koydu; —Bak yavrum, benim iki tane çocuðum var. Siz de benim çocuklarým kadarsýnýz. O firmadan beni çýkarttýklarýnda gerekçe olarak orayý iyi koruyamadýðýmý söylemiþlerdi. Bana ne bir tazminat, ne de maðduriyetimi giderecek bir yardým ettiler, tamam belki haklýlardý, ama ben de haklýydým. O adamýn randevusu vardý, randevu defterinde adý yokmuþ. Bakýn bu olayýn üstünden kaç ay geçti fakat ben hala iþsizim. Ben emekli albayým, bu suçlama benim gururuma dokunuyor, emekli maaþýmda olmasa aç kalýrdým… Mehmet Bey birden sustu, Aylin de onun gözlerinin içine bakýyordu. O gerçekten doðru söylüyordu, altýncý hislerimde kesinlikle yanýlmamýþtým bu zamana kadar. —Ben sana yalan söylemiyorum, inan bana… Aslýna bakarsan Asým Bey’in de size niye böyle bir þey söylediðini bilmiyorum ama anladýðým kadarýyla Asým Bey bazý þeyler saklýyor. Esma: —Sizce bu cinayette Asým Bey’in bir alakasý olabilir mi? Mehmet Bey uzunca düþünüp; —Ýnsanlar çið süt emmiþlerdir, belli olmaz, demiþti. Ortam bu cümleden sonra daha da gerginleþti. Aylin’in beti benzi atmýþ, gözlerini kýrpýp duruyordu. Esma ise düþüncesinin ne kadar da haklý olduðunu göstermek istermiþçesine baþýný salladý. Esma, Aylin’e baktý ve araþtýrmalarýnýn yönünün deðiþebileceðini iþaret etti. Aylin hala dalgýn dalgýn etrafýna bakýyordu, yolumuzun farklý bir sokaða çýkmasý onu inanýlmaz bozmuþtu herhalde. Çünkü þu dakikadan itibaren araþtýrma yönümüz farklý bir kutba doðru kayacaktý, bu da hayli bir zaman kaybý demekti onlar için, þimdi çok zorlu bir dönemece girdiðimizi ben bile kavramýþtým artýk. Odanýn içinde inanýlmaz bir sessizlik olmuþtu. Mehmet Bey bize bakýyor, biz de nereye bakacaðýmýzý þaþýrmýþ gibi aslýnda hiçbir yere bakmýyorduk, bu esnada Mehmet Bey’in eþi yemek hazýrladýðýný haber vermiþti. Bu haberle birlikte Mehmet Bey’de ortamýn bunaltýcý havasýný deðiþtirmek ister gibi; —Gelin kýzlar mutfaða geçelim, isterseniz orada devam ederiz, demiþti. Bu teklif üzerine yavaþ yavaþ kalktýk ve birbirimizin yüzüne baka baka mutfaða doðru yürüdük. Hol çok uzun, duvarlarýnda kimlerin olduðunu bilmeðimiz resimler asýlmýþtý. Çocuklar ve yaþlý bir iki insandý bunlar. Mutfak holün hemen sonundaydý. Ýçeriye girdiðimizde evdeki sadelikten eser görememiþtim. Burasý evin en güzel döþenmiþ yeriydi kanýmca, dolaplarý yeni yaptýrýlmýþtý. Kahverengi zemin üzerine, ekru rengi ve kenarlarý da çeþitli oymalar vardý. Mehmet Bey’in karýsý da sanýrým en özenli mutfaðýný düzenlemiþtir! Dolap örtüleri dantelden, çeyizlik eþyalarý da raflardaydý besbelli. Bize mutfaðýn camýnýn önündeki masayý göstererek oturmamýzý istemiþlerdi. Çok kýsa zamanda, birçok þey hazýrlamýþtý, marifetli birine de benziyordu. Sosis ve patates kýzartmýþ, beyaz peynir, kaþar peyniri dilimlemiþ, tereyaðý ve bal çýkarmýþtý. Kahvaltýlýk þeklinde bir þeyler hazýrlamýþtý ama belli ki özenerek yapmýþ, çünkü zeytinlerin üzerine özenerek limon sýkmýþ ve üzerine de kekik serpiþtirmiþti. Aylin hala dalgýndý, atýþtýrýrken bile ellerini kullanmayý bilmeyen insanlar gibi hareket ediyordu, onun bu denli þaþkýnlýk geçirmesi hiç kimsenin gözünden kaçmamýþtý maalesef. Esma, Aylin’i uyarmak istemiþti: —Aylin! Esma’nýn sesi çok kalýn çýkmýþtý o anda, sessiz ortamda yanký yaptý sanki Aylin’in dikkati daðýlmýþtý nihayet, dönüp ona baktý. —Efendim. —Bu þekilde davranýrsan bu iþin içinden çýkamayýz, anlýyorum seni ama þunu da unutma, biz þuandan itibaren her þeye açýk olmalýyýz. Önümüze kim bilir daha neler çýkacak. Bütün bu olanlar ya da olacaklar bizi böyle sarsacaksa, boþuna girmeyelim bu iþe, sonuçta daha yolun baþýndayýz dönmek çok kolay olur… Aylin, derin bir iç çekmiþti. Gözlerini artýk kýrpýp durmuyordu. Esma’ya katýlýyordu besbelli, onun gözlerinin içine bakýyordu; —Yok, yok þimdi daha iyiyim, geçti merak etme. Mehmet Bey ise bizim böylesine hassas olmamýza inanamýyor gibiydi, arada sýrada yemek yerken kafasýný kaldýrýp bizleri süzüyordu. Eþiyse bizi yalnýz býrakmýþ, oturma odasýnda oturuyordu. Bizim konuþtuðumuz meselenin ciddiyetini kavramýþtý biraz olsun. Aslýnda biz alacaðýmýz cevaplarý aldýk, soracak soru kalmamýþtý sanýrým, saat epeyce ilerlemiþti. O esnada hiç beklemediðim bir geliþme yaþandý, Mehmet Bey bize bir öneride bulundu: —Ýsterseniz size kayýtlarýn izlendiði güvenlik binasýnýn adresini vereyim? Ne dersiniz? Aylin’in ve Esma’nýn bu inanamadýklarý teklif karþýsýnda gözleri parlamýþtý, Mehmet Bey önündeki tabaðý bir kenara iterek ellerini kavuþturmuþ bize bakýyordu. Tabi her ikisi de bu teklife kesinlikle hayýr diyemezdi, Esma hemen atýlarak; —Çok iyi olur, eðer verirseniz size dua ederim Mehmet Bey. Aylin de Mehmet Bey’e aynýný söylemiþ, aðzýndaki lokmayý yutmamýþtý bile; —Lütfen, bize bu iyiliði yaparsanýz ne dilerseniz dileyin bizden… —Sizden hiçbir þey istemem kýzlar, þu cinayeti kimin iþlediðini bulun, bana kâfi. Durun iki dakika ben hemen dönerim. Mehmet Bey ayaklanmýþ ve içeriye doðru yönelmiþti bile, Esma, Aylin ve ben yaþadýðýmýz kýsa þoku atlatmýþtýk. Mehmet Bey’in bize yardým etmesi içimi ferahlatmýþtý, hiç olmazsa bir kiþi de olsa bizim tarafýmýzý tutuyordu. Bu aslýnda çok güzel bir geliþmeydi. Esma ve Aylin sessizce yaþadýðýmýz þeyler hakkýnda konuþuyorlardý, ben de onlarýn yorumlarýný dinliyordum. Esma: —Bu adam bize gerçekten yardým ediyor farkýnda mýsýnýz? Eðer kaseti de ele geçirmemize yardýmcý olabilirse, yemin ediyorum ona babamýn yanýnda bir iþ ayarlayacaðým! Aylin: —Ben sana demiþtim Esmacýðým, Mehmet Bey gerçekten çok samimi bir insan, ondan faydalanabildiðimiz kadar faydalanmamýz lazým aslýnda. —Çok haklýsýn da… Bu konuþmasý yarým kalmýþtý Esma’nýn, çünkü Mehmet Bey gelmiþti. Elinde ufak bir not kâðýdý vardý. Oraya güvenlik þirketinin adresini yazmýþtý. —Ýþte çocuklar, istediðiniz þey. Buraya nasýl gidileceðini tarif edeyim size, belki bulamazsýnýz; Beþiktaþ’ta olduðu belli zaten, Yýldýz caddesinden gittiðinizde, Ortaköy’e dönmeden, o sapakta bir eczane var. O dükkânýn sokaðýndan girin,100 metre ileride karþýnýza çýkan ilk bina orasýdýr. Kolay bulursunuz. Esma: —Size ne kadar teþekkür etsek azdýr, inanýn bu yardýmlarýnýzý hiç unutmayacaðýz. Sizin þu iþsizlik probleminize bir an evvel çözüm getirmeyi planlýyorduk biz de… —Aman kýzým, sizin iþiniz olsun da… —Ama siz bize çok yardýmcý oldunuz, bunun bir karþýlýðý olmalý. —Ben size karþýlýk bekleyerek yardým etmedim yavrucuðum. —Biz bunun farkýndayýz zaten, sizin istemediðinizi biliyoruz ama biz rahatsýz oluruz inanýn buna, babam savcýdýr, geniþ bir tanýdýk çevresi var. Ondan sana yardýmcý olmasýný isteyeceðim, seve seve sana, dolayýsýyla bize yardýmcý olmaya bayýlýr. Mehmet Bey çok mütevazý ve utangaç biriydi, Esma’nýn bu ýsrarlý tutumu karþýsýnda kendi çaresizliðinin kurbaný olmuþtu anladýðým kadarýyla. Uzun zamandan beri iþsiz olduðu için rahatsýzdý zaten, ona herhangi bir yardým deðil de iþ bulmak daha iyi bir çözümdü, kýzlar en iyisini düþünmüþlerdi. Utangaç ve ezik bir þekilde Esma’ya bakarak; —Peki, yavrum, bana en iyi yardýmýnýz bu þekilde olur, Allah yolunuzu açýk etsin. Eðer baþka bir derdiniz olursa hiç çekinmeden bana gelin. Oturur bir yemeðimi yersiniz, muhabbet ederiz. Aylin: —Çok iyisiniz, bize yardýmcý oldunuz. Her konuda geliriz, merak etmeyin. Çayýnýzý içmeye de geliriz þimdiki gibi. Esma: —Eðer kaseti bulursak… Mehmet Bey: —O kaseti bulursanýz, katilin benim tahmin ettiðim kiþi olduðunu görürseniz hiç þaþýrmayýn! Ben bu duygusal sahneleri kesmek durumunda kalan kiþi olmak istemezdim ama maalesef ki, öyle yapmalýydým. Mehmet Bey’e aklýma takýlan sorularý sormak zorundaydým. Kýzlar belli ki olaylarýn heyecanýna kapýlýp asýl sorulmasý gereken sorularý unutacak gibiydiler. Onlarý keserek: —Pardon Mehmet Bey size çok merak ettiðim bir þeyi sormadan edemeyeceðim, Mehmet Bey gülümseyerek bana bakýyordu, yüzünde inceden farklý bir hava sezinlemiþtim bir anda, her þeyi cevaplayabilirim edasý kaplamýþtý ifadesini, bakalým buna cevap verebilecek misin dedim nedense içimden. Aylin ve Esma ne soracaðýmý merak etmiþlerdi, her ikisi de bana bakmýþ, Esma sol kaþýný havaya kaldýrmýþtý.’’Ne soracaksýn?’’ diye kafa sallamýþtý bana, onu görmezden gelerek; —Biz bu kasetleri alabilir miyiz, bize bu kasetleri verebilecek herhangi bir birim var mý ve ikincisi de, siz kasetlerin silindiðini söylemiþtiniz, ya bu kaset silinmiþse? Mehmet Bey yine ayný rahatlýkla ve kendine güvenen o eski edasýyla bakýyordu. Anlaþýlan bu sorularýmýn da cevaplarý bulunuyordu kendisinde, elini sandalyenin baþýna, atmýþ daha da rahatlamýþtý: —Bizim sildiðimiz kasetler firmamýzýn kasetleriydi küçük haným, güvenlik firmasýnda, bu silinen kasetlerin bir kopyasý bulunur! —Ayný anda mý kayýt yapýlýyordu yani? —Hayýr, onlar bizim firmayý görmezlerdi bildiðim kadarýyla ama kasetler kayýt olurken, bir de onlarýn CD si kayýt olur. CD güvenliðe gönderilir, kaset bizde kalýr, izlendikten sonra silinirdi. Esma: —Ilgýn… Yani bravo sana be kýzým. Biz de birazdan kalkýp gidecektik, aklýmýza gelmedi bu ya! —Dalgýnlýðýnýza geldi caným, sormadan edemedim. Aylin o andan itibaren bakýþlarýný bana dikmiþ ve gülümseyerek bakýyordu, yanýma geçmiþti. Beni yavaþ yavaþ kazandýklarýný hissettirmiþtim onlara, yanlarýnda olduðum için her ikisinin de gözlerinde koskocaman memnuniyet ifadesi görüyordum. Mehmet Bey aslýnda bunlarý bizim sormamýza gerek kalmadan da anlatabilirdi, fakat nedense sanki bize güvenemiyormuþ gibi davranmýþtý. Saat ilerliyor ve hava kararýyordu, bugün gerçekten bize faydalý olacak ve önemli bilgiler edindik. Ofise gidip bir karar almalýydýk, zaten çok geçmeden Esma kalkmamýz gerektiðini söyledi bize. Galiba Aylin biraz tereddütlüydü, Esma’ya eðilerek bir þeyler mýrýldandý, sonra da bana dönerek ‘’Ilgýn, bu kaseti nasýl alabileceðimizi soralým, belki yardýmcý olabilir!’’ Gerçekten haklý bir düþünceydi bu, tamam kasetin hala saklandýðýný öðrendik ama onu nasýl ele geçirebileceðimizi bilmiyorduk, Mehmet Bey’e bakýyorduk, Mehmet Bey’de çayýný doldurmak için ocaðýn baþýnda duruyordu. Sessizce tombul çay bardaðýna çayýný doldururken sýrtý da bize dönüktü, o esnada biz çarçabuk karar vererek Mehmet Bey’den bu konuda yardým istemeye çalýþacaktýk. Nihayet adam çayýný doldurmuþ, rahat ve kendinden emin bir tavýrla sandalyeye doðru yürüdü. Onun bu kendinden emin tavýrlarý aslýnda bize de güven saðlýyordu fakat nedense ben bu fazla emin edaya sinir olmuþtum. Uzun boylu olduðu için fazlasýyla dik yürümesi ona yakýþmýyordu mesela, belki de küçük ve gülerken bir çizgiymiþ gibi ortadan kaybolan gözlerini bize bakarken dakikalarca üzerimizden çekmemesi de olabilir. Ýþ bulamadýðýndan ne zaman bahsetse sakalýyla oynayýp duruyordu, gerçi suratýnda sadece iki günlük gibi duran bir sakal vardý ama kendisini o kadar kaptýrmýþ ki sakala sürekli minik minik kýllarýný elleyip sanki onlardan güç alýyordu. Masaya oturur oturmaz Aylin’in istediði soruyu sormalýydým: —Mehmet Bey güvenlik þirketinden bu CD yi nasýl alabiliriz, bize bu konuda yardýmcý olabilir misiniz? Mehmet Bey kafasýný kaldýrmýþ bana bakýyordu. Gözlerinin içine bir umutsuzluk çökmüþtü aniden, kaþlarýný yukarýya doðru kaldýrmýþtý. Anlaþýlan pek yardýmcý olamayacaktý. —Kýzlar, bu CD yi size vermezler, zannetmiyorum. Ama eðer elinizde arama izni olursa ve CD yi inceleme izni alabilirseniz verirler. Þirketlerin bu tarz bilgilerini kolay kolay baþkalarýna vermezler, siz de tahmin edersiniz. Bu söylediði çok doðru, Esma baþýný salladý, elleriyle oynayýp duruyordu sürekli, parmaklarýný çýtlatýyordu. Belli ki caný çok sýkýlmýþtý. Ama Aylin’in ifadesi de tam tersi çok farklýydý, sanki aklýndan çok farklý þeyler geçiyor gibiydi. Gözlerini bir ara bana çevirmiþ, garip bir bakýþ fýrlatmýþtý, onun bu bakýþýndan aklýna bir fikir geldi galiba yorumunu yaptým. Esma’ya ayný bakýþý yapmaya çabalýyordu ama Esma onu görmüyordu o anda, Aylin ileri geri hareket ederek kendini Esma’ya göstermeye çalýþtý yine. Mehmet Bey Esma’ya döndü, ondan bir öneri bekliyor gibiydi ama çok daðýlmýþtý. Esma, aniden baþýný kaldýrdýðýnda nihayet Aylin’le göz göze gelmiþlerdi. Aylin bir kaþ iþareti yaptý, ‘’hallederiz’’gibi bir hareketti bu, Esma ise yanýndaki adama bu hareketi çaktýrmamak için ona dönüp hafiften sýrýttý. Sonunda Aylin’in yine bir planýnýn olduðunu kavrayabilmiþtik ikimizde, biz Esma’yla karþýlýklý oturmuþtuk, onun yüz mimiklerinden içinde kopan fýrtýnalarý saniyesinde anlayabiliyordum, sað yanýmda Aylin oturmuþtu. Aylin çoðu zaman mimikleriyle çok þey anlatabiliyordu ama içinde dönen þeyleri kestirebilmek için onu gerçekten iyi tanýmak gerekiyordu, çünkü kolay kolay kendisini deþifre etmezdi. Mükemmel bir profesyonel olacaktý Aylin bunu hissettiriyordu adeta. Esma ve ben biraz rahatlamýþtýk. Ben, eskice kareli kýlýflarý olan çam rengindeki sandalyeye iyice dayandým, açýkçasý biraz sýkýldým. Zaman ilerledikçe canýmýn sýkýntýsý daha da artýyordu Aylin hiç beklemediðim anda ayaða kalktý aniden, Mehmet Bey’e sað elini uzatarak; —Size nasýl teþekkür edeceðimi bilemiyorum, bize gerçekten çok yardýmcý oldunuz. Artýk gidelim, sizi de fazla meþgul ettik zaten. Sonunda gidiyorduk, Esma neye uðradýðýný þaþýrdý ama pek fazla da olayý irdelemedi. Yavaþ yavaþ Esma ve Mehmet Bey’de kalktý, ben Aylin ayaða kalkar kalkmaz otomatik olarak kalktým zaten, caným o kadar sýkýldý ki, bir an evvel evime gitmek istiyordum. Saat epeyce ilerlemiþti bu arada. Mehmet Bey ve Aylin tokalaþmýþ, Esma elini uzatýp vedalaþmýþtý. Ben Mehmet Bey’in çaktýrmadan bize ukalalýk taslamasýna sinir olduðum için sadece baþýmla ‘’hoþçakalýn’’ iþareti yapýp önden çýktým. Bizi kapýya kadar eþiyle beraber yolcu etti, sonra eþinin hareketiyle aþaðýya indirdi. Arabaya kendimi zor attým, hemen arka koltuða geçerek kendimi koltuða serdim. Aylin ve Esma hala arabanýn önünde Mehmet Bey’le vedalaþýyordu, Esma son kez adamýn elini sýkmýþ, dostça baþýný sallayarak arabaya binmiþti. Aylin tekrar gelebileceðini falan söylüyor olmalýydý, adam gayet memnun vaziyette gülümsüyordu, ona yardýmcý olmaktan gurur duymuþ gibi elini sol göðsüne götürüp kalbinin üstüne iki kez vurdu. Aylin görüþmek dileðiyle diyerek arabaya bindi. Ýçimdeki sýkýntý biraz olsun hafifledi bir anda, bu yorucu ve boðucu günden sonra az da olsa dinlenmek istiyorum. Aylin arabayý çalýþtýrdýðýnda, Mehmet Bey evlerinin önündeki kaldýrýma çýkmýþtý, ellerini arkasýnda birleþtirmiþ dikkatlice bizim gitmemizi bekliyordu. Araba hareket ettiðinde Aylin korna çalýp, çevre yoluna doðru ilerledi. Gözlerimi kapatýp, neler olup bittiðini kavramaya çalýþtým, sonra kendime gelip öne doðru kayarak kýzlarla muhabbet etmeye baþladýk: —Aylin, aklýna ne geldi, sanki o CD yi alabilecek plan yaptýðýný hissettim. Yoksa yanýldým mý? Aylin dikkatle yola bakýyordu, ben bunlarý söyledikten sonra aynadan bana bakarak gülümsedi. Bende ona doðru iyice yanaþtým, vitesle bacaklarým birleþti o an, Esma o merak dolu gözleriyle ona bakýyordu, o da Aylin’in bir plan yaptýðýný anlamýþtý. —Sen yine bir dolaplar çeviriyorsun ama… Hadi hayýrlýsý. Ne düþünüyorsun, anlat da biz de bilelim. Aylin, Esma’ya ve aynadan bana bakarak gülüyordu. Arabaya gaz vererek, otobana girdi. Saðýna soluna bakýp, sol þeride girmiþ oradan son hýzla ilerliyordu. Evet, Aylin derin bir nefes çekmiþti içine, biz de meraktan ölmek üzereydik. Bizi daha fazla merakta býrakmak istemezmiþ gibi elini vitese atýp, vites büyütmüþtü. Ýki eliyle direksiyonu iyice kavrayarak konuþmaya baþladý: —Kýzlar, aklýma çok haince bir plan geldi, ama çok riskli bir þey. Hala gülümsüyordu, bizi daha da meraklandýrdýðýnýn farkýnda zevkten sindire sindire konuþuyordu. Ben onun bilmece gibi davranmasýna kýzdým doðruyu söylemek gerekirse, sonuçta zaman her þeyden önemli bizim için, bir an evvel düþüncesi neyse anlatmalý doðru ve yanlýþ olup olmadýðý tartýþýlmalýydý. —Aylin, düþünceni açýkla, biz de kurtulalým, sen de. Burada gerildik, farkýnda mýsýn? Aylin benim ciddi olduðumu anladý, ses tonumu çok iyi ayarlamýþ olmalýyým ki, Esma bana hak verircesine kafasýný sallayarak Aylin’e bakmýþtý. —Aylinciðim, Ilgýn çok haklý, ne tasarlýyorsun? Aylin sonunda konuþmaya karar vermiþti. Ýlk önce her ikimize bakýp, —Plan, ama çok tehlikeli olduðunu söylemeliyim. Söyleyeceðim, bakalým kabul edecek misiniz? Esma: —Eðer yapabileceðimiz bir þeyse ve mantýklýysa neden olmasýn ki? Ben de: —E tabii ki, mantýk çerçevesinde olmasý þart. Aylin arabayý kullanýrken saðýna soluna bakýyor ve sürekli aynadan bana gülümsüyordu. Açýklamaya karar verdi nihayet, boðazýný temizledi, sanki önemli bir toplantýdaymýþ da konuþma yapacakmýþ gibiydi. —Bu güvenlik þirketine gizlice girip o CD yi çalacaðýz… Aylin’in bu cümlesi Esma ve bende soðuk duþ etkisi yaptý. Yüzümün þeklini görememiþtim ama sanýrým bembeyaz olmuþtur kesinlikle. Hemen ani bir refleksle, —Aylin, sen çýldýrdýn mý? Çalmaktan bahsettiðine göre çýldýrmýþ olmalýsýn, gerçekten bunu düþündüðüne inanamýyorum ya! Esma’nýn benim gibi düþüneceðini zannediyordum ama yanýlmýþým, benim bu çýkýþýmdan sonra arabada bariz bir sessizlik oldu, sonra Esma, Aylin’in fikrine sýcak baktýðýný ifade eden bir iki kelime geveledi. Ýyice delirdim diyebilirim, oturduðum yerde duramýyordum. Sað elim Esma’nýn koltuðunun baþýnda, sol elimde Aylin’in koltuðunun baþýndaydý. Öylece ortalarýnda kalakaldým, ben susup bu deli kýzlarý dinlemeye karar verdim. Bakalým bu iþ nerelere varacak! Allah’ým ben nasýl bir þeyin içine girdim böyle! Esma ve Aylin konuþuyorlardý: Aylin: —Hiç de öyle korkacak bir þey deðil aslýnda. Ben detaylarý hazýrlarým. Sonuçta o CD yi ele geçirmek zorundayýz, bize vermeyeceklerini biliyorum. O yüzden bunu yapmalýyýz, bence baþka çaremiz yok! Esma: —Ýyi, güzel de nasýl yapacaðýz bu iþi? Savcýlýða baþvurup arama izni alamayýz mý, bu daha iyi olabilir! —Hayýr, savcýlýk böyle bir þey yapmaz! Eðer onlardan arama izni almak istiyorsak davayý açmamýz gerekir, biz daha davayý açmadýk, çünkü ortada bilinen hiç bir þey yok. —Davayý tamamlasak… —Ne zaman? —Nasýl yani? —Zaman mý var? Açana kadar iþ iþten geçebilir, belki karþýmýza farklý þeylerde çýkar. O zaman ne yapacaðýz? —Bilmiyorum Aylin, bilmiyorum… Esma’nýn kafasý karýþtý, ilk düþündüðü þeyi konuþtukça istemediði ortaya çýkýyordu. Aylin’in son sözleri de mantýklýydý aslýnda, ortada delil olabilecek sadece o CD vardý, onda da henüz ne olduðunu bilmiyorduk. Savcýda böyle bir gerekçe sebebiyle bize izin vermezdi. Ama nasýl yapabilirdik ki? Aylin düþüncesinin haklý olduðunu göstermek istermiþçesine bizi ikna etmeye baþlamýþtý: —Bakýn arkadaþlar, savcý bu konuda kesinlikle bize yardým etmez, Esma bunu en iyi sen biliyorsun. Adamlara gidip, sizde bir CD varmýþ da bize lazým, onu almaya geldik, diyemeyiz herhalde deðil mi? Ben size her þeyi ayarlayacaðým, o zaman da aklýnýza yatmazsa artýk siz bir öneri sunarsýnýz… Bu tamamen dikte ettirmekti, sanki onun düþüncesinden baþka seçeneðimiz yokmuþ gibi konuþmuþtu. Aklým durdu, hiçbir þey düþünemiyordum. Arkama yaslanmýþ, yolu izliyorum. Kozyataðý giriþine geldik. Bu esnada yalnýzca yataðýma girip uyumak istiyordum. Ya yoruldum, ya da hareketli sahneler beni sýktý. Akþam iyiden iyiye bastýrdý, yoldaki arabalar sýkýþýklýkta korna çalýp, sinir harbi yaþýyorlardý. Viyadüðü geçtikten sonra sol tarafýma baktým esneyerek, insan topluluklarý karmaþa yaratmýþ gibi, sürü halinde geçitten geçiyorlar, panikle otobüslere biniyorlar, kimileri de büyük alýþveriþ maðazalarýna gidiyorlardý. Aylin arabanýn hýzýný kesip plazalarýn olduðu yola saptý. Esma, cama yaslanmýþ sað eliyle yüzünü kapatmýþ uyuyor ya da düþünüyordu. Aylin ise fikrini bize dayatamadýðý için biraz bozulmuþtu herhalde. Girdiðimiz sokak, ofisin bulunduðu sokaktý. Çýnar sokak her zaman ki gibi yoðundu. Sokaðýn kaldýrýmlarýnda bile arabalar park edilmiþti, iþinden çýkanlar arabasýna atlayýp boþaltýyordu kaldýrýmlarý.7 numaralý apartmanýn önünde durdu araba, ofise geldiðime çok sevindim. Yanýmda duran çantamý da alarak hemen arabadan çýktým. Esma da benimle beraber çýktý. Dönüp onun yanýna gittim, o da yorulmuþtu. Aylin’in fikrine ilk önce olur gibi davranmýþtý ama sonradan anladýðým kadarýyla o da sýcak bakmadý. Aylin’in arabayý park etmesini beklemeden apartmana doðru beraberce yürümeye baþladýk. Benim konuþacak halim kalmamýþtý, Esma içindeki endiþeyi benimle paylaþmak istermiþ gibi elini yavaþça omzuma atarak, beni kendi omzuna doðru çekti. Apartmanýn merdivenlerinden çýkarken yüzüme bakarak konuþmaya baþladý: —Ilgýn, aslýnda Aylin biraz haklý ne dersin? Sence ne yapmalýyýz, benim kafam bütünüyle karýþtý, sen akýl ver bari. Gözlerindeki yorgunluk hissi ayný zamanda ümitsizliðiyle birleþmiþ, örselenmiþ gibi davranýyordu. Açýkçasý ben ona ‘’yapmayalým’’derdim ama… Söylediði gibi çok fazla yapabileceðimiz bir þey de yoktu. Asansörün önüne geldiðimizde Aylin de geliyordu. Esma o gelince elini omzumdan çekerek, asansörü çaðýrdý. Bana bakýyordu, koþar adýmlarla yanýma geldi. Bu arada asansör geliyor, Aylin, düðümü çözmek istiyordu. Israrlýydý, kaþlarý da hiç olmadýðý kadar çatýlmýþtý. Ben onun bu haline bakýp; —Panik yapma hemen, ofise çýkalým da… Banyomuzu yaptýktan sonra çaylarýmýzý içerken sakin kafayla söylediklerini tartýþmalýyýz bence. Esma hiç konuþmamýþtý, asansör geldiðinde sessizce içeriye geçerek, bizim gelmemizi bekledi sakince, Aylin onun bu tavrýna bozuldu sanýrým. Asansörün aynasýna dayanan Esma’ya sýrtýný dönerek tepkisini gösteriyordu, Esma birden bu tavrý görerek sessiz asansörü inletmiþti resmen: —Aylin… Bana sýrtýný dönme, konuþacaðýz dedik ya! Oldubitti yapma hemen, konuþacaðýz, anladýn mý? Esma o kadar heyecanlanmýþtý ki, benimde üzerimdeki rehavet bir anda yok oldu. Aylin’in gözleri açýldý, ona döndü neden böyle davrandýðýný sormak istiyordu. Ben araya girerek; —Esma, ortamý germenin bize ne faydasý var þimdi? Yaptýðýn çok ayýp, Aylin bunu düþünmemiþtir bile, niye böyle yapýyorsun? Aylin, baþýný eðdi. Konuþmam bittiðinde kaldýrmýþ ona bakýyordu ama gözleri dolmuþtu, neredeyse aðlamak üzereydi. Esma’ya bakarak; —Sana sýrtýmý bilerek dönmedim Esma, senin sinirlerin bozulmuþ! Dedi. Sinirlerimiz iyice gerilmiþti, ani bir hareketle ikisinin omuzlarýndan tutup kendime doðru çektim. Ýkisi de çok üzülmüþtü belli ki, baþlarýný birbirlerine yaklaþtýrdým ve ‘’öpün birbirinizi’’ dedim gülerek. Ýkisi de koltuðumun altýnda birbirinin suratýna bakýyordu. Esma yine o utangaç tavrýyla gözlerini iki kez kýrpmýþ ve Aylin’in boðazýna sarýlmýþtý. Bu arada asansör ofisin bulunduðu kata geldi, kapý açýldýðýnda gülümsüyorduk. Saate baktýðýmda gözlerime inanamadým, saat 23.13 olmuþ. Aylin kapýyý açtýðýnda kendimi içeriye nasýl attýðýmý anýmsamýyorum bile. Kýzlara ‘’ben banyoya giriyorum, siz de iyi anlaþýn tamam mý?’’ diye seslenip, banyoya girdim. O kadar yorgun hissediyordum ki kendimi uzun zamandan beri bu denli yorgun olduðumu anýmsamýyorum. Banyo iyi geldi, içeriye gittiðimde kýzlar çoktan barýþmýþ, hatta çay demleyip kocaman kupalarda çay içiyorlardý. Karþýlýklý oturmuþ, sohbet ediyorlardý. Beni beyaz bornozla gördüklerinde ikisi birden kahkahayý bastý, Esma: —Ne o salmýþsýn kendini, artýk bize ufak bir striptiz gösterisi yaparsýn deðil mi? Hala kahkahalarla gülüyordu, gülmekten elindeki çayý bacaðýna döktü, Aylin ona bakýp çayýn bacaðýna dökülmesiyle daha da kendinden geçti. Ben, onlarýn bu neþelerine gölge düþürmemek için striptiz hareketleri yapar gibi bornozun kuþaðýný yavaþça çözmeye baþladým. Aylin; —Vay o ne vücut ya! Diyerek Esma’ya bacaðýyla vurmaya baþladý. Ortam neþesini bulmuþtu, yanlarýna bornozumla oturdum, muhabbet esnasýnda arada bornozumdan bacaklarýmý çýkarýp, Esma’ya ya da Aylin’e uzatýp onlarý kahkahaya boðuyordum. Çayýmý aldým, yudumlarken vücudumun bütün sinirlerinin nihayet çözüldüðünü hissedebiliyordum. Onlarla konuþtukça uykum daðýlmýþ, kendime gelmiþtim. Menekþe renginde boyanmýþ içimi rahatlatan odanýn, tek kiþilik krem rengi, deri kaplamalý koltuklarýný üçgen þekilde döndürüp ufak fiskos masasýný da ortaya yerleþtirdik. Odanýn balkonu da vardý, fakat caddeye baktýðý için açýk menekþe rengindeki krinkýl perdesini kapatmýþ, balkonun kapýsýný açmýþtýk. Çok hafif bir rüzgâr esiyor ve perdeyi yarý yarýya havalandýrýyordu. Aylin balkon kapýsýna yakýn, arkasý dönük oturduðu için sarý, uzun kývýrcýk saçlarý dalganýyordu devamlý. Söz dönüp dolanýp bugünkü sinir harbi yaþadýðýmýz konuya geldi. Ben biraz tereddütlüydüm ama yine konuþulmasý gereken þeyler olduðu için, bu muhabbete katýlmalýydým. Esma hala bir þeyleri anlamaya çalýþýyordu, þirkete girip CD yi çalma düþüncesiydi tabii ki, ayný þeyleri düþünüyorduk. Esma: —CD yi nasýl ele geçirmeyi düþünüyorsun? Sence bizim gibi çaylaklar grubu bu iþi yapabilir mi? Bu soruyla birlikte ben, elimi çeneme götürüp merakla Aylin’in planýný anlatmasýný bekliyordum. Yüzüme yansýyan belirgin bir gerginlik olmamasý için de ayaklarýmý karþýmdaki Aylin’in koltuðunun kenarýna uzattým. Rahat bir tavýr sergilemem gerektiðini tekrar edip duruyordum içimden, Aylin her ikimize tek tek bakýp, konuþmaya baþladý: —Ben þirkete gidip, bir firma açtýðýmdan ve onlardan güvenlik hakkýnda anlaþma yapmak istediðimden bahsedeceðim. Sözüm ona ben bu firmanýn sahibiyim ve kameralý güvenlik sistemi istediðimden bahsedeceðim. Bu esnada yetkili þahsý iyi çözmem gerekiyor, eðer kafaya alabilirsem CD lerin saklandýðý yere götürmesini isteyeceðim. Buraya kadar planým tutarsa, zaten gerisi bizim hünerimize kalýyor. Sizce nasýl fikir? Konuþmasýný bitirdikten sonra merakla bizim yorumumuzu bekliyordu. Ben ve Esma, þaþkýnlýkla onun anlattýklarýný dinledik. Aylin’in gerçekten çok cesur bir kýz olduðunu düþünmeye baþlamýþtým. Baþýmý iki kez sallayarak ne kadar enteresan bir fikir olduðunu belli ettim, kaþlarým þaþkýnlýktan kalkmýþtý. Esma’yý süzmek için döndüðümde onun ellerini üst üste koymuþ, bacak bacak üstüne atmýþ soðukkanlý duruþunu gördüm. Ben ondan önce davranmak istedim, Aylin’in meraklý bakýþlarýna cevaben; —Denemekte fayda var Aylin, kaybedeceðimiz bir þey olmadýðýna göre, bence yapýlmasýnda sakýnca yok. Sence? Esma’ya bakarak onun cevabýný da almak istedim. —Olabilir, Aylin bu konuyu iyi baþarýr. Yapalým o zaman… Aylin, güvenlik firmasýna þirket sahibi olarak gidip, onlardan detaylý bilgi alacaktý, fakat madalyonun bir de öteki yüzü var, bunun da konuþulmasý gerekir. O da ‘’çalma’’ muhabbetiydi, nasýl, kim tarafýndan ve ne zaman yapýlmasý gerekiyordu. Esma konuþmasýný bitirmemiþti henüz, üst üste koyduðu ellerini koltuðun baþlarýna hafifçe vurarak Aylin’e bakmýþ ve —Her þey tamam da, CD yi nasýl ele geçireceðiz, sen onu söyle. Asýl önemli olan konu bu aslýnda, e ee ne söyleyeceksin? Merak ediyorum… Aylin, elini Esma’nýn bacaðýna vurdu. Bana bakarak; —Güvenlik þirketine gidip orayý gözden geçirmem lazým. Zaten görüþmeden sonra her þey þekillenecek, son kez oturup CD yi alma planýný beraberce yaparýz. Cümlesini bitirdikten sonra çayýndan koca bir yudum aldý ve yutkundu. Ben onun bu fikri karþýsýnda alternatif bir plan düþünemediðimden, olur gibi baþýmý salladým. Esma: —Peki, böyle olsun, hep beraber oturup detaylara karar veririz. Ben hala hýrsýzlýk olayýný içime sindiremiyordum, —Kýzlar, gerçekten hýrsýzlýk yapacak mýyýz? Endiþeyle sorduðum bu soruyu Aylin deðil, Esma yanýtlamýþtý. —Maalesef öyle yapmak zorundayýz caným, baþka bir fikir gelmiyor aklýma. Senin geliyor mu? —Aslýna bakarsan benim de daha iyi bir fikrim yok, görünüþe bakýlýrsa gerçekten ya ajan olacaðýz, ya da dedektif… Allah sonumuzu hayýr etsin, ne diyeyim! Sonunda hýrsýzlýk bile yaptýrýyor bu hayat! Ne garip. Artýk umutsuz bir kabul ediþ vardý. Aylin gerçekten haklýydý düþüncesini diretmekte, çünkü ikimizin de aklýna daha iyi bir fikir gelmemiþti. Þimdi daha çok cesur ve yürekli olma zamanýydý, bu olay hiç de öyle basite indirgenecek bir þey deðildi, daha çok moral, daha çok güç… Gece olmuþ, biz umutsuzca kabul ettiðimiz seçeneðimiz hakkýnda çekincelerimizi ve olmasý gereken þeyleri tartýþýp durmuþtuk. Daha fazla dayanamayarak eþofmanlarýmý giymiþ, balkona çýkýp nefes almak istedim. Orada, ayakta ve sessizce durup zifiri siyaha çalan bulutlarýn içinden parlayan yýldýzlara daldým. Arabalar kalabalýklýðýný yitirmiþ, hýzlarý da buna dayanarak artmýþtý. Ýnsan kalabalýðýndan da eser yoktu. Uzaklardan bir yerlerden çekirge sesleri duyuyorum. Rüzgâr hala çok sinsice esiyor ve apartmanýn karþýsýndaki ceviz aðaçlarýnýn yapraklarýný bütünüyle dans ettiriyordu. Aðacýn dallarýna bakýp, balkon demirlerinden tutarak, derin derin nefesler alýp verdim. Kendimi kandýrdýðýmý düþünmüþtüm bir anlýk, neden kendimi kandýrdýðýmý düþünmüþtüm ki? Sýkýntýlarýmý böyle kapatýyordum, unutmuþ rolü mü oynuyordum? Oysaki günlük yaþanan olaylar esnasýnda gerçekten de bazý þeyleri unuttuðumu fark ettim, neden kendimi yalancý çýkarýyorum o zaman? Bence yaptýðým tek bir þey var, o da yalnýzken kendime eziyet etmeye bayýlmam. Tamam, bu kadar yeter! Ýçeriye gitmeliyim. * * * * * * Sabah geç uyandým. Aylin hala yatýyordu. Ben de onun yattýðýný görünce uyanma gereði duymadým. Esma yataðýnda yoktu. Bunu fazla umursamadan yönümü diðer tarafa dönerek duvara baktým. Yastýðým o kadar yumuþaktý ki, baþkasýna sarýlýr gibi sarýlarak elimin tekini duvara koyup, uyumaya çalýþtým. Ama uykum kaçmýþtý, gözlerim ve bedenim uyu, diyordu ama beynim uyanýk olmaya çalýþýyordu. Aklýma yenik düþtüm, keþke her þeyde böyle davranabilsem diyerek, mýrýldanarak uyandým. Yatak odasýndan çýkýldýðýnda karþýmýza mutfak çýkýyordu. Mutfakla yatak odasý sanki iç içeymiþ gibiydi ama evin mimarisi böyle. Mutfak dýþ kapýdan girer girmez solda kapýsý olmayan, sanki koridorun bir parçasýymýþ gibi görünüyordu. Mutfakta otururken yatak odasýnýn içini görebiliyorduk. Mutfaktan geçerken koridorun baþýnda olan çalýþma odasýnýn da içi rahatlýkla görünüyordu. Esma her iki yerde de yoktu. Muhakkak banyodadýr diyerek, mutfak masasýna oturdum. Mutfaðýn dýþarýya bakan ve olabildiðince küçük bir camý var, kalkýp oradan bakmak istedim. Bakar bakmaz Esma’yý gördüðümü zannetmiþtim. Dikkatlice bakýnca, doðru gördüðümü anladým. Gelen oydu… Ellerinde poþetler alýþveriþten geliyordu. O apartmanýn kapýsýndan içeriye girince, aklýma birden’’burada daha ne kadar kalmalýyým’’diye içimden geçirdim, ailemi özlediðimi hissetmiþtim. Kendime hayret ediyorum doðrusu, bu özleme duygusunu ailem için kolay kolay hissetmemiþtim ama demek ki, bu kýzlar beni gerçekten her konuda muma çevirecek… Esma biz uyuyoruz diye zili çalmamýþtý, ben de ona yardýmcý olmak için çay demledim. Kahvaltý sofrasýnýn havasý baþkaydý, onlarla oturup kahvaltý yapmak ayrý zevkti doðrusu. Üçümüzün de keyfi yerinde olurdu, o yüzden gülecek bir sürü konumuz vardý bizim. Kapýnýn kilit yerinden sesler gelmeye baþladý, anlaþýlan Esma geldi. Kapý açýlýr açýlmaz içeriye bir poþet atýldý, içi yiyeceklerle doluydu. Yerimden kalktým ve kýzcaðýza yardým edeyim bari diyerek kapýya yürüdüm. Esma poþetlerin aðýrlýðýndan kan ter içinde kalmýþtý, yüzünü gördüðümde sanki güreþte pes etmiþ pehlivan havasý vardý. Kapýya gelip, ellerindeki poþetlerden bazýlarýný aldýðýmda ‘’Of ne sýcak hava böyle, caným çýktý ya!’’ dedi. Onun bu hali çok komikti doðrusu. Yüzü kýzarmýþ, saçlarý elektriklenmiþ gibi havaya dikilmiþti, çaktýrmadan alttan alttan ona güldüm. Yine kendi kendine konuþuyordu,’’vay efendim neymiþ, yumurtayý kartonuyla almalýymýþým! Dedim, ulan biz zaten üç kiþiyiz ne yapalým kartonla yumurtayý… Kafayý yemiþ bu millet ya!’’Nihayet poþetleri ve o,içeriye girmiþlerdi. Poþetleri üçer beþer mutfaða taþýdýk ve kahvaltýlýk olanlarý tezgâha koyduk. Esma poþetlerin baþýna oturmuþ, içlerindekileri ayýrýyordu. Bana da,’’Al þu peyniri buzdolabýnýn alt gözüne koy, ha! Çaylarý çekmeceye yerleþtiririz, bak sosis de aldým, sütte alayým dedim akþam uyumadan önce içeriz’’diyip eline aldýklarýný bana veriyordu. Aldýðý kumanyalarý yerlerine bir çýrpýda yerleþtirdik, çayý da bu arada demlemiþtim, geriye sadece uykucu Aylin’i uyandýrmak kalmýþtý ve maalesef bu inanýlmaz korkunç görev bana düþtü. Aylin’i uyandýrmak gerçekten çok zor, kendinden geçmiþ halde uyuyunca kulaðýnýn dibinde davul çalsalar uyanmaz, bakalým bu konuda baþarýlý olabilecek miyim? Ýçeriye girerken kapýyý gürültülü bir þekilde çaldým, ama duymadý bile. Yataðýna adeta yapýþmýþ gibiydi, üzerine örttüðü çarþaf ise yere düþmüþtü. Altýna serdiði çarþafýn nerede olduðunu ilk bakýþta ben de anlayamadým, baþýmý saða ve sola çevirerek diðer çarþafý aradým ama maalesef göremedim. Yataðýnýn baþýna oturup, ilk etapta kendime bir yöntem belirledim, omzuna iki kere dokunarak ‘’Aylin, Aylin uyan!’’ dedim ama tam da tahmin ettiðim gibi, kýpýrdamamýþtý bile. Bu sefer plan c diyerek bir koþu mutfaktan bir bardak su alýp odaya tekrar geri döndüm, benden günah gitti… Allah. Bardaðý Aylin’in yüzüne boþalttým. Bir uyanýþý vardý görmeniz lazým, evlere þenlik.’’Ne, ne oldu, kimsin, yaðmur mu yaðýyor evin içine.’’fazla uyumaktan þiþmiþ gözleriyle, burnunun üstüne yattýðý için yassýlaþmýþ burnuyla bana bakýyordu budala gibi.’’Uyan kýzým, uyan akþam oldu neredeyse ya! Bu ne uyku be, býraksak 6 ay boyunca uyuyacaksýn, e pes vallahi.’’Aylin hala ýslak yüzüyle bana bakýyordu, sonra ‘’Tamam, beþ dakika daha.’’diyip tekrar baþýný yastýða gömdü. Of bu kýz gerçekten insaný delirtir, bu sefer de yastýðý baþýnýn altýndan çektim, bu da d planýydý. Aylin nihayet yataðýn içinde doðrulabilmiþti. Kolundan tutup ona banyoya gitmesi için yardým ettim, ayaða kaldýrdýðýmda yataðýn üstündeki çarþafýn nerede olduðunu da görmüþ oldum, top halinde altýndaydý. Yaklaþýk on dakika sonra hepimiz kahvaltý masasýndaydýk. Þakalar yaparak, kahvaltýya baþladýk. Masada konuþurken Aylin güvenlik firmasýndan görüþmek için randevu isteyeceðini söyledi. Esma’yla birlikte uyduruktan bir firma dosyasý hazýrlayacaklardý, bütün gün sahte dosyalar yapacaklardý, ben de onlarýn bu çalýþmalarýný fýrsat bilerek kaymakamlýða uðramak istediðimi söyledim. Ýkisi de ayný anda sebebini sordu, ben de stajým bitti ama imzalý dilekçemi almadým daha dedim. Hâlbuki ailemi görmek istiyordum, ablalarýmý ve annemi. Zeynep’i de özledim, kaymakamlýða gitmek istememin gerçek sebebi de oydu zaten. Esma ve Aylin bütün gün çok yoðun olacaklarýný söylediler, ben de öðleden sonra çýkacaðým diyerek kahvaltýmý bitirip hazýrlanmaya baþladým. Saat 12 gibi ofisten ayrýldým. Bütün gün boyunca Kadýköy, Kartal, Kozyataðý üçgeninde dolaþtým durdum. Ablam;’’Olmuyor böyle, sen onlarda daha çok kalýyorsun. Onlar mý senin ablan, yoksa ben miyim?’’diyerek sitem etmiþti. Ben de durumu izah edip, hafta sonlarý ya da iki günde bir onlara geleceðime dair söz verdim, bakalým yapabilecek miyim? Annemi görmeye gittiðimde evde babam vardý, o yüzden fazla oturamadým. Bir iki tane giysimi alýp çýkarken, babamýn arkamdan ‘’Bu kýz niye gidiyor, ben þimdi ne yaptým?’’dediðini duymuþtum. Sen hiçbir þey yapmadým baba, zaten iþin kötü tarafý da bu, hiçbir þey yapmadýn! Diyordum yoldayken. Kendimi kendi evime giderken ve oradan çýkarken mülteci gibi hissediyorum, nerede ve nasýl kaldýðýmýn pek önemi yoktu bu sýralar, çünkü önemli olan, þimdilik, hayatta olmamdý sanýrým. Zeynep’le görüþtüm. O da beni özlemiþ, minibüsle Kadýköy’e giderken minibüsün içinde ortaokuldan bir arkadaþýma rastladým. O dönemlerde epeyce iyiydik, fakat okul bitip farklý yerlere savrulunca ayný mahallede oturmamýza raðmen görüþemez olduk. Nedense minibüste tesadüfen görüþmemiz, aramýzdaki eski sevginin ve dostluðun tamamen bittiðini göstermiþti bana, Derya da ben de inanýlmaz deðiþmiþtik, yanýlmýyorsam bu onu son görmem olacaktý. Çünkü paylaþabileceðimiz ve konuþabileceðimiz ortak bir konu yoktu artýk, tarihin hýþmýna uðramýþtýk. Yol boyunca en fazla iki cümle kurabildik, sonra uzunca bir sessizlik. Zeynep’le Moda da her zaman gittiðimiz bara uðradýk ve iki kadeh bir þeyler içtik. Yine efkâr basmýþtý ikimizi, bir yaným buruktu, diðer yaným ise zaten yoktu. Sonumu düþünüyordum, acaba felek bana ne zaman gülecek? Ne zaman mutlu bir yuva kuracaðým, evlenip çoluk çocuða karýþacaðým telaþý sarmýþtý bütün benliðimi ama bir umut yoktu, elimi tutacak hiç kimse yoktu. Saat ilerleyince yavaþ yavaþ toparlanýp kalktýk, Kadýköy duraðýnda ayrýldýk. Ben Kozyataðý minibüsüne binerken, o da tren istasyonuna doðru yürüyerek uzaklaþtý. Ofise geldiðimde saat 19.24 tu. Kýzlar iþlerini bitirip, ofisi köþe bucak temizlemiþlerdi. Gün boyunca neler yaptýðýmý sorduklarýnda, tek tek yaptýklarýmý anlattým ve biraz da olsa rahatladýðýmý hissettim. Ben dýþarýdayken Aylin güvenlik firmasýný aramýþ ve yarýn sabah için randevu almýþ. Bütün sahte belgeleri de hazýrlamýþlar. Artýk yarýný bekliyorlardý, Aylin bir köþeye çekilip yarýn ki görüþmesi için çalýþmalarýna baþlamýþtý bile, ben daha fazla dayanamadým ve onlardan izin alarak uyudum. * * * * * * Sabah saat 09.45’de uyandým. Kalktýðýmda Aylin yataðýnda yoktu, Esma ise hala uyuyordu. Anlaþýlan uykucu Aylin söz konusu iþ olunca uyku falan dinlemiyordu. Gerçekten Aylin’de, Esma’da çok çalýþkan kýzlardýr, kafalarýna koyduklarýný yapmadan rahat etmezler, en çok sevdiðim taraflarý, ikisinin de tuttuklarýný koparmalarý, hiç yýlmamalarý. Aylin oldum olasý hýrs küpüdür zaten, Esma’da da hýrs vardýr ama Aylin kadar inat derecesinde deðil. Bende ise çalýþkanlýk vardýr, kafama koyduðum þeyi yaparým ama hýrslý bir insan olamadým þu yaþýma kadar, bakalým, belki burada o huyumu da deðiþtiririm, belli olmaz. Saat 10 sularýnda Esma’da uyanmýþtý, beraber çalýþma odasýna çekilmiþ ikimizde Aylin’i bekliyorduk. Ben günlük gazetelere göz atarken, Esma internetten bazý þeylere bakýyordu. Ýki saat sonra Aylin geldi nihayet. Heyecanla olup biteni anlatmaya baþladý: —Güvelik þirketine girdiðim de kendimi bir uzay üssüne gitmiþ gibi hissettim ya, etraf o kadar deðiþikti ki anlatamam. Her yerde elektronik aletler var, camlarýn arkasýna kamera koymuþlar ama sen anlayamýyorsun. Þirketin hemen hemen bütün hizmetlerini anlattýlar bana. Þef olan adam beni binanýn önemli odalarýna götürdü. Mesela kayýt yaptýklarý odayý, arþivlerini. Ben ýsrar ettim gerçi, yoksa kimseyi oralara götürmezlermiþ. Ben biraz pinpirikli olduðumu ýsrarla söyleyince ve çok fazla para vereceðimden bahsedince, adama para dayanýlmaz geldi tabii ki… Ben arþivi Aylin’e gösterdiklerine inanamadým. Ýnanmadýðým için tekrar sordum: —Sana arþiv odasýný gösterdiklerine emin misin? Kolay kolay kendilerini deþifre etmezler bunlar, yalan söylemiþ olmasýnlar! Aylin hem heyecanlý, hem de kendinden emin bir vaziyette; —Eminim Ilgýncýðým, anladýðým kadarýyla bu þirketin þefi parayla çok þey yapar! Esma: —Yani para vererek CD yi alabilir miyiz? Aylin: —Zannetmiyorum, ondan para karþýlýðýnda susmasý istenmiþse ne yapacaðýz peki? —Anlayamadým, sence þefi parayla susturan biri mi var? —Olabilir, bilmiyorum arkadaþlar. Bu adamda ilginç bir þey var, altýncý hislerimde yanýlmam. Neyse ben kabataslak þirketin içini kafama yazdým, birazdan onlarý bir kâðýda geçireceðim. Sonra da oturup CD yi ele geçirme planý yaparýz. Ben bu ele geçirme lafýný pek sevmemiþtim, belki farklý bir þey yapýp CD yi alabilirdik ama nedense en zor olaný hangisiyse onunla uðraþýyorduk! Esma konuþmaya baþladý; —Ilgýn bu konuda bize yardýmcý olacaksýn, deðil mi? —Hangi konudan bahsediyorsun? —CD’nin þirketten alýnmasý konusundan bahsediyorum. —Alýnmasý deðil, çalýnmasý diyecektin sanýrým, dilin sürçtü, þaþýrdýn! —Bize göre alýnmasý yaa! Boþ ver þimdi bunlarý, bunlarla harcayacaðýmýz vaktimiz yok. Yapmaya mecburuz, anlýyorsun deðil mi? —Benimle ne alakasý var ki bunun? Bu seferde Aylin konuþmaya baþladý: —Seninle þöyle bir alakasý var caným, sen bizden daha minyon yapýlýsýn, hem de hýzlýsýn. Güvenlik þirketinin camlarý çok küçük ve en önemlisi de ne biliyor musun? Umursamaz bir þekilde; —Hayýr, neymiþ? —Kapýlarda þifreler var, onlarý senden baþka kimse çözemez! Ýþte o anda baþýmdan aþaðýya kaynar sular döküldü. Demek ki bu kýzlarýn pis iþlerini ben yapacaktým, gerçi onlara yardým edeceðimi ben söyledim ama hýrsýzlýk benim yardým sözümün içine dâhil deðildi. Uzun uzadýya tartýþtýktan sonra kabul etmekten baþka çaremin olmadýðýný görerek maalesef kabul ettim. Kendimi bir tehlikenin içine atacaktým, ama inanýlmaz bir delil ele geçirilmiþ olacaktý sayemde. Belki de bu davanýn seyri benim ellerimdeydi, kim bilir? Ben bu delili bulamazsam eðer, farklý olaylarýn içine gömülüp gidebilirlerdi. Kendimce kahramanlýk yapacaktým, aslýnda her ne kadar istemiyormuþ gibi görünsem de, içimin depresyonu ve bunalýmý beni öylesine delilikler yapmaya itiyordu ki, sanki kendimi tehlikeye atarak baþkalarýndan intikam almaya çalýþýyordum. Bu zorlu iþi kabul etmem, aslýnda biraz kendime olan güvenimi tekrar kazanmak için. Yoksa her kim olursa olsun, aðýzlarýyla kuþ tutsalar bile bana bu iþi yaptýrtamazlar! Arþiv kapýsýnda þifreli bir anahtar formatý bulunuyormuþ, zamanýnda internette zararlý sayfalarý silmekle görevlendirilmiþtim, özel þifreleri kýrabiliyor ve kolaylýkla istediðim her þeyi yapabiliyordum. Aylin ve Esma bu yüzden bana çok güveniyorlar, her ikisi de bu tip konulardan pek fazla anlamazlar. Kapýlardaki þifreler ya da kolonlarýn dibindeki küçük kameralar benim için hiç problem deðil. Yarýn bir ön izleme yapmaya karar verdik. Firmayý uzaktan ve yakýndan izleyerek ön bilgiler toplamaya çalýþacaðýz. Ondan sonrada iþi hangi gün yapacaðýmýza karar vermek kalacak. Uyuduðumuzda saat yine çok geçti. Belki günlerdir aldýðýmýz en önemli kararlardan biriydi bugünkü kararýmýz. Yarýn onlarla birlikte firmanýn önüne gidip saatlerce orayý izleyecektim. Yataðýmda bir o yana, bir bu yana dönerken, bu davanýn sonuçlanmasýndan sonra bence mesleðimi de deðiþtirmem gerektiðine karar vermeliydim. Yüzüm tavana bakar þekilde uzanmýþtým sonunda, böyle tavana bakarken aklýma birden Fatih gelmiþti. Ýçimden sessizce ‘’kahretsin!’’dedim. Bu adam beni geceleri esir ediyor, hemen uyumam lazým, onu düþünmemeliyim. Keþke 24 saat çalýþabilecek kadar gücüm olsaydý da onu aklýma hiç getiremeseydim. Ama inkâr etmemek lazým, kýzlar beni bütün gün boyunca hep meþgul ediyordu, anlamadýðým konularda bile beni öne itiyorlardý. Bravo onlara, her þeyi zamana býrakýyorum, belki gerçekten zaman her þeyin ilacý olur bana da… Uyuduðumda saatin kaç olduðunu bilmiyorum ama gece boyunca ara ara sürekli uyandým. Gözüme bir türlü uyku girmedi, uyuduðumu zannettiðim zaman da kâbus gibi rüyalar görerek tekrar uyandým. Aklýmý çok kýsa zamanda bin tane þeyle doldurmuþum, bunun acýsýný da geceleri uyuyamamakla ödüyorum. Ne acý… Uyuyacaðým ve uyandýðýmda bütün acýlarým dinecek… * * * * * * Firmanýn önünde, arabanýn içinde bekliyorduk saatlerce. Bütün personelin içeriye giriþine tek tek tanýk olduk. Hatta ben can sýkýntýsýndan içeriye girenleri saymýþtým.40 tane erkek,15 tane bayan personel. Say say bitmiyor sanki. Burasý Beþiktaþ, sahile bakan kýsma doðruydu ama yüksek binalardan güzelim denizi göremiyorduk. Ara caddelerden birindeydik, her yer iþ yeriydi. Müþavirler, muhasebeciler, emlakçýlar, gümrükçüler… Aylin’le ben çýkýp firmanýn etrafýnda bir-iki tur attýk, Esma’ysa yiyecek bir þeyler almaya gitmiþti. Firmanýn her yeri demir çitlerle örtülüydü. Bahçesi de pek o kadar büyük deðil. Dikkatimizi arka taraftaki yangýn merdiveni çekti. Buranýn kapýsý açýk olmalýydý büyük bir ihtimalle, Aylin’le bütün seçenekleri gözden geçiriyorduk. En son kararýmýz yangýn merdivenleriydi. Oradan baþka hiçbir yerden giremezdik doðruyu söylemek gerekirse, hem merdivenlerin de zor bir tarafý yok. Aylin elindeki krokiye bakýp, arþivin olduðu katý bulmaya çabalýyordu. Bu binanýn etrafýný tam altý kez dolaþmýþtýk. Arka sokaða kolaylýkla geçebilirdik. Arka sokaðýn yolu daha geniþçeydi. Aylin kolumdan tutup, eliyle dördüncü katý göstererek iþte orasý! Dedi. Arþiv yedi katlý binanýn dördüncü katýndaydý. Nasýl bir yer olduðundan bahsediyordu Aylin,’’koridorlarý çok uzun, koridorlarda birçok kapý var ve hepsinin de üzerinde yazýlý bilgiler var. Sen girerken arka taraftan gireceðin için bence kapýya daha çabuk varacaksýn.’’ Esma, elinde yiyeceklerle geldi. Arabanýn içindeyken, yürüyerek sahile inip orada yiyelim dedim, sað olsun kýzlar beni kýrmadýlar. Arabaya binmedik, elimizde dürüm poþeti hem yürüyor hem de konuþuyorduk. Esma,’’Ne oldu, ayarladýnýz mý? Katlarý çözebildiniz inþallah’’Aylin, çizdiði krokiyle birlikte keþiflerimizi bir bir anlatýyordu. Deniz müzesinin önündeki taburelere oturduk. Az ilerideki büfeye gidip kola aldým. Konuþurken o kadar heyecanlýydýk ki, çeþitli senaryolar yazýyorduk resmen. Konuþmalarýmýz sürdükçe farkýnda olmadan bu iþi, bu Pazar günü yapmaya karar verdik. Bence hiçbir mahsuru yok, hatta bu gece yapalým deselerdi, hiç düþünmeden tamam diyecektim. Benim için ne kadar erken yapýlýrsa, o kadar çabuk kurtulurduk. Bir an evvel bu cinayeti kimin iþlediðini öðrenmek istiyorduk, o yüzden bütün hünerimi sergileyip bu en zorlu görevi baþarmam gerekiyor. Yemeðimizi yedikten sonra yürüyerek tekrar þirketin bulunduðu sokaða döndük. Arabada yirmi, yirmi beþ dakika daha oturduktan sonra, ofise gitmeye karar verdik. Hava o kadar güzel ki, boðazdan geçerken berrak hava denizin üstünü açmýþ, mavi çarþaf gibi gel buraya diyordu. Üsküdar kýyýlarý yine insan akýnýna uðramýþtý. Sanki karþýsýndaki Ortaköy çok farklý, orasý daha felaket görünüyordu köprüden. Küçücük mekâna binlerce insan hücum etmiþ. Köprünün biriminde araba yoðunluðu bitmek bilmez mi kardeþim, her Allah’ýn günü ve her saat böylesine yoðun olunur mu ya, olunur mu? Köprüyü geçmek yarým saatimizi aldý, sonunda trafiði aþmýþ normal yola çýkmýþtýk. Aylin, arabayý o kadar süratli kullanýyordu ki E–5 yoluna çýkmamýz çok gecikmedi. Ofise gider gitmez hemen çalýþmaya baþlamayý düþünüyorduk, planlar yapmamýz gerekiyordu. Ben çok serinkanlýydým ama kýzlar da bir o kadar heyecanlýydý. Esma her zaman ki gibi Aylin’in yanýnda oturmuþtu, yüzünün gerginliðini aynadan görebiliyordum. Aylin zaten firmanýn önüne gittiðimiz andan itibaren gergin ve sinirliydi. Sanki bu ilginç geliþmeden kendisini suçlu hissediyor gibiydi. Benim bildiðim ama onlarýn bildiðimi bilmedikleri, sadece beni bunalýmdan kurtarmak için yaptýklarý çalýþmanýn ciddiyete dönüþmesi anladýðým kadarýyla, bu iyiden iyiye canlarýný sýkýyordu. Yapýlabilecek bir þey yok artýk, bunun olmasý gerekiyordu. Yapacak tek kiþi var o da benim, kabul ettim ve bitti. Göztepe’deydik. Sol þeritten gidiyordu Aylin, arabanýn camýný hafifçe açýp dýþarýya bakýyordum. Aklýma birden Tuzla istasyonu geldi, o günkü çaresiz halim, gecenin üçünde gidecek yerimin olmadýðýný anlamam ve çarelerimin tükendiði durumda önüme çýkan ýþýk… Belki o istasyonda beklerken, trenin geliþ saatine bakmýþ olsaydým, üç dakika önce oturduðum banktan kalkýp beton geçite yürümez ve dolayýsýyla da onu kaçýrmazdým. Büyük ihtimalle Ankara’da okuyan arkadaþýma varacak ve hiç kimseye de haber vermeyecektim. Hayatým çok ilginç bir þekilde deðiþmiþti, evime dahi gitmek istemiyordum. Onlardan uzak kalmak beni rahatlatmýþtý sanýrým, ablam da arkamda olmaya çabalýyordu fakat dediðim gibi göremediðim bir el üzerime dokunmuþtu, hayatýmýn gidiþatý deðiþmiþti. Evcimenimdir aslýnda, yazmayý çok severim. Oturup sabahlara kadar deliler gibi yazýlar yazdýðýmý hatýrlýyorum. Moralimin bozuk olduðu zamanlarda kendimi denizin karþýsýnda bulurdum hep, ayaklarým beni oralara sürüklerdi sanki saatlerce oturup denizi izlerdim. Sinirim yatýþýnca da sessizce kalkýp giderdim. Bilgisayar kullanmayý da seviyorum, þifrelere karþý özel bir ilgim vardýr. Hep Amerikan filmlerinde izlediðim bombayý imha etme sahneleri beni nedense çok etkilemiþti, bomba imhacýsý adamýn kan ter içinde, kafasýnda kocaman kaskla dilini çýkararak ‘’kýrmýzý’’kabloyu kesmesi ve sayacýn birden bire durmasý. Eminim ki bu sahne bazý kiþileri baymýþtýr ama bir de uzay istasyonlarýnda ya da ajan merkezlerinde dönen dolaplarý gösterirlerken, film yýldýzlarýnýn iyiden iyiye moda girerek klavyeyi sanki görmeden kullanýyorlarmýþ gibi yapmalarý da ilgimi çekmiþti. Ýþte bütün bu sebeplerden dolayý, bilgisayarýn a sýndan z sine her þeyini öðrenmiþtim. Hatta yazýlým bile yapabiliyordum, tabi tüm keyfimi kaybetmeden önce. Kozyataðý’na geldiðimizi çok sonra fark ettim. Plazalarýn arasýndaki apartmanýmýza gelmiþtik, beyaz badanalý apartmanýn içine girmiþti Aylin. Bütün düþüncelerimi öteleyerek arabadan indim. Asansörde Esma, benimle konuþmaya niyetlenmiþti; —Canýmcým, nasýlsýn? —Ýyidir Esma, sen? Esma’yla birbirimize bakýp bakýp gülüyorduk, asansör kapýsý hala açýktý, tabii ki Aylin yüzünden. Arabasýný park etmiþ, elinde anahtarýyla bize doðru yönelmiþti. O da gelince ofise çýktýk. Masaya oturduk, söze ben baþlamak istemiþtim bu sefer. Kýzlarý rahatlatmak amacýyla bir iki kelam etmek niyetindeyim. Masa uzundu, baþ tarafýnda Aylin oturmuþtu, onun yanlarýnda da karþýlýklý Esma ve ben oturmuþtuk. Söze baþlarken hafifçe masaya doðru eðilerek, kollarýmý üst üste koydum. Esma tam karþýmda olduðu için benimle göz göze geldi o anda. O da sandalyesinin arkasýna iyice yaslanarak baþýný bana doðru yöneltti. Aylin, söyleyeceklerimden korkuyor gibiydi sanki çok fazla bekletmeden konuþmaya baþladým; —Kýzlar, farkýndayým benim bu görevi almamdan dolayý çok huzursuzsunuz. Baþýný kaldýrarak bana bakan Aylin’in gözlerinin etrafý kýzarmýþtý, ya da bana öyle geldi. —Fakat bilmenizi istediðim çok önemli bir þey var, ben her ne kadar etik olarak karþý çýksam da sizi yarý yolda býrakmam. Bu iþi baþarýyla tamamlayacaðým göreceksiniz. Ýçiniz rahat olsun, bir an evvel katilin kim olduðunu bulmak istiyorum. O yüzden yüzünüzü asmayýn, bu Pazar günü bu iþ bitecek. Her þey açýklýða kavuþacak, sizden tek istediðim þey, moralinizi bozmayýn. Ýnanýn bana ben çok iyiyim, karþýmda iki asýk surat görmek istemiyorum, anlaþýldý mý? Tamamdýr. Kýzlarýn yüzü gülmeye baþlamýþtý. Aylin sandalyesini bana doðru yaklaþtýrarak; —Ya kýzým sen de ne kadar meraklýymýþsýn hýrsýzlýða ya? Diyip kahkahayý basmýþtý. Esma’da onun bu esprisine espriyle karþýlýk vermiþti; —Zaten belliydi bunun hýrsýzlýða meyilli olduðu, baksana sýfatýna… Bir anda ortamýn buzlarý eridi gitti. Karþýlýklý esprilerle saatlerce oturmuþtuk. Pazar gününe daha çok vardý. Bugün Salý. Ben Esma’ya ‘’Madem hýrsýzlýk yaptýrtýyorsunuz, o zaman malzemelerini de ayarlayýn kardeþim’’diye takýldým. Plastik ameliyat eldiveni, en önemlisi de içerideki kameralara karþý kar maskesi, çilingirlerin kullandýðý birkaç maymuncuk çeþidi… Falan. Bu malzemeleri de yine filmlerde görmüþtüm. Esma ‘’Sen onlarý bana býrak’’dedi. Anlaþýlan hýrsýzlýkta benden daha kýdemli kiþiler de varmýþ aramýzda, diyip onu yine güldürmeyi baþarmýþtým. Sonuç itibariyle bu iþ Pazar günü yapýlacaktý, Pazar gününe kadar tüm hazýrlýklarýmýzý tamamlamamýz gerekiyor. Hepimiz görev daðýlýmý yaptýk. Benim görevim belliydi zaten, Aylin bu günler boyunca sürekli þirketle münasebetini kesmeyecekti, Esma’da devamlý firmayý gözlemleyecekti. Plan böyleydi! Bu gece erken uyumaya karar verdik, erken dediðim 02.00 sularý. Ancak uykumuz gelebilmiþti, ne yapalým! Ne kadar yalnýzlýk, o kadar bunalým. O yüzden yalnýzlýktan bir müddet uzak durmalýydým. Yatarken bile ara ara kýzlarla laflýyorduk. Kollarýmý baþýmýn arkasýnda birleþtirip, gözlerimi tavana dikerek devamlý onlarý konuþturuyordum. Yorulup uykum gelince de ben uyuyordum, onlar fýsýr fýsýr konuþmalarýna devam ediyorlardý. Sabahýn zifiri karanlýk dakikalarý üçte belirir, bunlarý bilirim. Ansýzýn gözlerime çöken uyku, birden kaçar pat diye gözlerim açýlýr. Üç yâda üçü on geçe. Balkona çýkýp bir sigara içerdim, ayazda! Kollarýmý balkon demirlerine dolayýp tek tük geçen otomobilleri izlerdim. Bir günüm daha geçti, sayfalara yazdýðým birçok günümden bir tanesiydi sadece. * * * * * * Gün çoktan baþlamýþtý, biz daha yeni uyanýyorduk. Saat 11.00 olmuþ. Sabaha karþý uyku bastýrmýþ ve derin bir uykuya geçmiþtim. Uyandýðýmda Aylin gözlerini daha yeni açmaya çalýþýyordu. Esma ise hala uyuyordu. Onlarý yataklarýyla baþ baþa býrakarak banyoya girip duþ aldým. Banyodan çýktýðýmda saçlarýmý tarayýp bilgisayarýn baþýna geçtim. Kendimi yapacaðým iþin ciddiyetine kaptýrmýþtým resmen, adam akýllý internetten konuyla ilgili araþtýrmalar yapýyordum. Yenmem gereken þeyin yalnýzca kendi heyecaným ve korkularým olduðu gördüm. Nedense kendime inanamýyorum, bu iþi yaptýðýmý ailem ve yakýn çevrem duysa kim bilir bana nasýl tepki verirdi! Komik þeyler gibi geliyor ama aslýnda kýzlarýn þüphelendiði þeyler gerçekte olabilir. Aklýma birden bu firmanýn personel müdürü gelmiþti, neden bu adam Aylin’e kamera yok demiþ ki? Acaba gerçekten bizden gizlediði herhangi bir þey mi var? Aylin uyanmýþ ve çalýþma odasýna gelmiþti, ben önce onu fark etmedim ama masanýn yanýndaki koltuða oturduðunda baþýmý kaldýrýp baktým. —Günaydýn, nasýlsýn? —Ýyidir, bakýyorum uyanýp çalýþmaya baþlamýþsýn bile… Aylin’in gözlerinde hýnzýr bir gülümseme belirmiþti. Saçlarý daðýnýk, gözleri de çok uyumaktan mý, yoksa geç uyumaktan mý bilinmez þiþmiþ durumdaydý. —Çalýþma deðil de, psikolojimi düzenlemek için bir iki yazý okuyorum yalnýzca. —Psikolojinin saðlam olduðunu sen de biliyorsun, sana biraz daha incelik öðretmemiz gerekecek. Bu gün istersen beraber bir yerlere gidip kafamýzý daðýtalým ne dersin? —Evet, çok iyi olur… Ne yapalým? * * * * * * CUMARTESÝ SAAT 23.45 Güvenlik þirketine girmeye yaklaþýk olarak 24 saat kaldý. Pazarý pazartesiye baðlayan gece hem hayatýmý deðiþtireceðim, hem de davayý derinleþtireceðim. Herkesten uzaðým. Annem yanýmda deðil. Babam zaten hiçbir zaman olmamýþtý. Cuma günü belki ‘’SON’’dur diye annemi görmeye gittim. Babam uzun zaman sonra beni karþýsýnda görünce tepki vermedi, hatta yanýna çaðýrarak ‘’Eve gel’’ dedi. Eve gelmek, evin sana gelmesi, ya da ortada bir yerlerde buluþmak. Nasýl bir þey yaratýr ki? Anladýðým kadarýyla benim derdim eve dönmek deðil… Evin bana dönmesi. Belki! Ortada bir yerlerde buluþmak… Deðil. Ben, onlarýn düþündüðü kýzlarý deðilim artýk. Onlar okumamý istemiþlerdi… Okudum ama hiç yanýmda deðillerdi. Onlar okuyup ‘’ADAM’’olmamý istemiþlerdi... Oldum ama þimdi ne oluyorum? Ýçimde yenemediðim ve hala ezemediðim bir duygu yüzünden kendimi farklý þekillere bürüyüp duruyorum. Bin bir maske Ilgýn! Ben þimdi hýrsýz olacaðým, birazdan arkadaþ, çocuk, kardeþ… Sevgili. Sevgili olamayacaðým. Annem sevdiðim yemekleri hazýrlamýþtý, babam bana bakarken hiç yüzünü asmadý. Erkek kardeþimse bütün sevimliliðiyle bana espriler patlatmýþtý. Onlara ‘’Pazar günü kýzýnýz bir þirkete, herhangi bir cinayet yüzünden, bilmediði CD yi çalmak için girecek’’dememi mi bekliyorlardý acaba? Oda da ne Aylin var, ne de Esma… Onlara beni yalnýz býrakmalarýný söyleyerek yatak odasýnýn balkonuna çýkýp kapýyý da kapadým. Hamaðýn üzerinde dalgýn dalgýn sallanýp duruyorum. Saat 00.01 Pazar. Cinayet mahallinde seni görmüþler, ama üzerinde yeþil palton varmýþ. Neden þimdi üzerinde deðil, yoksa köþesini dikenli tellere mi taktýn? Ya da, siyaset sana göre deðildi zaten, sen hep bürokrasi yapmalýydýn. Baksana tam bir bürokrat beyni maþallah, Turgut Özal’ýn memuru ne de olsa’’O ÝÞÝNÝ BÝLÝR!’’ baksanýza, bildi de… Offf iyice caným sýkýldý. Oysaki kendime ne kadar da cesaret aþýlamýþtým. Sahiden yapamayacak mýyým ben bu iþi? Telefonum yaný baþýmda duruyor. Sigara paketimde hemen onun altýnda. Þimdi Zeynep olsaydý, þöyle iki kadeh raký içseydik, ne olurdu sanki? Esma sessizce odaya girmiþ, balkonun camýndan beni izliyormuþ, fark etmedim bile! Uzun uzun izledikten sonra üç kez cama týklattý. Hamakta sallanmayý keserek ona baktým. Bana ‘’kapýyý aç’’ iþareti yapýyordu. Ben de hafif baþýmý sallayarak neden, dedim. Benim durumumu fark etmiþ olmalý ki, dayanamayýp baðýrdý; —Açsana kýzým þu kapýyý, delirdin mi sen? Seninle konuþmamýz lazým. Ya Rabbim ya! Aslýnda hiç de istemeyerek hamaktan yavaþça doðruldum ve balkonun kapýsýný açtým. —Ne var ya! Rahat býrakýn beni! —Ya kýzým, gelsene içeriye donacaksýn yahu! —Ben soðuðu hissetmiyorum bile. —Senin canýn dayak istiyor galiba, Elimden yapýþarak kuvvetle beni içeriye çekti. Ýçeriye girer girmez o kuvvetle neredeyse onun burnuna yapýþacaktým. —Gel caným, Aylin de içeride. Bizi çok üzüyorsun. Yapmak istemiyorsan, sadece istemiyorum demen yeterli. Lütfen bize bu þekilde davranma… Tamam mý? Kýz haklýydý galiba, onlara yapabileceðimi ben söyledim sonuçta… Onlarla oturmalýyým. Kahretsin! Kahretsin, yine kendimle baþ baþa düþünürken buldum kendimi! Anladým ki, benim en azýlý düþmaným’’BEN’’ÝM. Býrak bu ayaklarý da kendini aç dünyaya… Esma elimden yapýþarak beni çalýþma odasýna götürdü, öylesine sürüklüyordu ki, odanýn ortasýna geldiðimizde bileðimin acýdýðýný hissettim. —Esma, tamam. Elimi sýkmayý býrak, artýk odanýn içindeyim farkýndaysan! Aylin, tek kiþilik koltuða gömülmüþ, ellerinde dosyalar ve dizinde kâðýtlar dalmýþtý. Bizim gürültümüz sayesinde baþýný kaldýrarak, ikimize baktý. Direkt benimle göz göze geldiðinde, baþýný tekrar dosyalara gömerek çalýþmasýna devam etti. Esma onun bu tavrýný fark etti, kolumu býrakarak iki elini de beline koyup, sinirle ona baktý ve —E ee bu ne tavýr? Býrak þunlarý da konuþmaya baþlayalým! Aylin, dosyalarý tepesine kadar çekmiþti resmen, Esma’nýn bu sert tavrý karþýsýnda bu anlamsýz hareketini deðiþtirmek zorunda kaldý. Dosyalarý yanýndaki küçük sehpanýn üzerine koymuþtu. Ben de diðer koltuða oturdum, Esma hemen benim yanýmdaki koltuða oturdu. Bir müddet birbirimize baktýk, ben bu sessizlikten býktým. Ne konuþulacaksa konuþulsun istiyordum artýk. —Bana söylemek istediðiniz herhangi bir þey var mý? Hani yapmamý istediðiniz! Mesela ben bu operasyonda ne gibi alet edevat kullanacaðým? Aylin sanki bana, yaparsan yap, ne mýzmýzlanýyorsun edasýyla bakýyordu, sonrada daha da manalý bir tavýrla; —Ben kullanacaðýn eþyalarý aldým. Eldiven ve kar maskesi, ayakkabý ve üç çeþit maymuncuk. Giyeceðin giysileri de belirlememiz gerekecek, çünkü en küçük delik parçasý býrakmaman gerekiyor. Kýl ve ter gibi þeylerden bile kim olduðunu bulabilirler. Ayrýca bu iþ o kadar ilerledi ki, kepek bile düþürmemen lazým. —Sen merak etme orasýný… —Ben merak etmiyorum da, sen niye böyle davranýyorsun anlayamadým? —Nasýl yani? —Birden yine içine kapandýn, sanki zorla yaptýrýyormuþuz gibi davranýyorsun! —Aylin, bak beni çileden çýkarma! Sanki ezelden beri hýrsýzlýk yapýyormuþum gibi davranýyorsun bana. Ben doðal olarak endiþeleniyorum. Ne var bunda, anlamýyorum! Kusura bakma o kadar da profesyonel deðilim! Esma söze girerek gerilen ortamý yatýþtýrmaya çalýþtý: —Kýzlar, lütfen ya! Birbirimize böyle davranarak hiçbir yere varamayýz. Ilgýn sana kesinlikle tavýr almýþ deðiliz caným, yalnýzca bizimle beraber olursan eðer kafanda baþka þeyler kurmazsýn… Anladýn mý? Sadece seni, ikimiz motive edebiliriz, öyle köþelere tek baþýna çekilerek güç depolayamazsýn! —Doðru… Þimdi kendimi daha iyi hissediyorum… Onlarla konuþtukça içimdeki bütün sorular ve endiþeler teker teker yok olmuþtu. Saat 01.30 olduðunda Aylin hepimize süt ýsýtýp getirdi. Bu sütü mutlaka bitireceðiz diye de telkinde bulundu. Sütümüzü zorla da olsa bitirerek yatak odasýna gittik. Artýk uyuma vakti gelmiþti, her ne kadar heyecandan bedenim uyumayý reddetse de yarýn daha dinç olmamýz icap ediyordu. O yüzden hepimiz uyumak zorundaydýk. Yataklarýmýza uzandýðýmýzda, kimse konuþmayacaktý. Uyuma yöntemlerini deneyerek, gözlerimizi kapadýk. Ben bildiðim bütün dualarý okudum, ardýndan çitten koyunlarý atlattým, sonra bahçemizdeki kayýsý aðacýndaki kayýsýlarý saymaya baþladým, en nihayetinde de uykuya daldým… * * * * * * Gözlerim öyle açýldý ki, sanki hayata yeniden doðmuþtum. Yataðýn içinde bir saða bir sola dönüp kýzlara bakýndým. Maalesef her ikisi de ortalýklarda yoklardý yine. Offf diyerek bir çýrpýda ayaða kalkýp, odanýn karþýsýndaki mutfaða daldým. Evet, mutfakta oturuyorlardý. Kapýda belirir belirmez ikisi de; —Günaydýýýýýn… Dedi. —Günaydýn. Saat kaç? —Saat daha erken, gel kahvaltý yapalým. —Yok, ben hemen bir duþ alayým da, ondan sonra… —Tamam, haydi seni bekliyoruz. Banyoya girip, kendimi duþun altýna attým. Sadece su akýyordu, ben de altýnda bekliyordum. Bütün bedenim ýslandý, bütün bedenimden sular sýzýyordu. Avuçlarýmý açtým, su biraz da avuçlarýmýn içine doldu. Avucumun içindeki suyu ani bir hareketle yüzüme çarptým. Bütün sinirim ve stresim bu suyla birlikte akýp gitsin… Suyla akýp gitsin… Bu alsýn tüm dertlerimi ve gitsin. Diye sayýkladým durdum öylece. Yarým saat sonra kendimi daha iyi hissetmeye baþlamýþtým. Kapalý olan gözlerimi açtým ve musluðu kapadým. Burnumun ucundan damlayan suyu dudaðýmla üfleyerek, yere damlamasýný saðladým. Çok iyiyim þimdi, bir çeþit meditasyon yaptým sanýrým. Daha güçlüyüm, kimse beni üzemez artýk ve hiç kimse yoluma çýkamaz. Banyonun içine ayaðýmý bastýðýmda soðuk havayý teneffüs ettim, çabucak üzerimi giyinip dýþarýya çýktým. Kýzlar býraktýðým yerdeydi hala. Aylin gazete okuyordu, Esma’da kendine çay dolduruyordu. Beni görünce; —Sana da çay dolduruyorum, dedi. —Doldur tabi ki, benim senden ne eksiðim var ki, dedim. Aylin’in okuduðu gazetenin iç sayfasýný kendime aldým, önümdeki tabakta neler yoktu ki… Siyah ve yeþil zeytin, kaþar peyniri, beyaz peynir, domates, salatalýk, sosis kýzartmasý ve yumurta mükemmel kahvaltýdýr. Aylin gazetesini aþýrdýðým için gülümseyerek bana bakmýþtý; —Ne o,bu sabah daha iyi görünüyorsun? —Evet, kimse bana dokunmasýn, kendimi çok iyi hissediyorum tamam mý? Esma ve Aylin bu sözlerim karþýsýnda çok sevinmiþti. Artýk bariz bir gülümseme belirdi üçümüzün de yüzünde, neþeyle kahvaltýmýzý yaptýk. Kahvaltýmýz bittikten sonra, son kez yapýlacak þeyler konuþuldu. Binanýn krokisi tekrar gözden geçirildi. Eldiven, maske ve maymuncuk hazýrlandý. Birbirimizin omuzlarýna ellerimizi koyarak; —Ne olursa olsun, hep beraber. Sonuna kadar. Yeminini ettik. Ýçimde hiçbir korku kýrýntýsý yok, son saatlerde kendime güvenim geldi sanýrým. O kadar güçlüydüm ki, arabayý ben kullanacaðým dedim. Hiç kimse de bana ses çýkarmadý, müziðin sesini de açýp son hýzla Beþiktaþ’a gazladým. * * * * * * Beþiktaþ. Saat 23.12. Arabanýn içi sessizliðe gömüldü. Pazar günü tek personel var. Diðer yerlerde de kameralar görevde. Tek personel giriþ kapýsýnda, þirketin içinde oturuyordu. Çok geçmeden þirketin fuzuli lambalarý söndürüldü. Yanýmdaki çantadan eldiveni çýkardým. Maskeyi yüzüme geçirirken kendimi James Bond gibi hissediyordum. Arka koltukta hazýrlýklarýmý tamamlamak üzereyim, eldivenlerimi de giydim. Maymuncuklarý da küçük bel çantasýna soktum. Üzerimde, siyah mont kumaþýndan geniþ bir gömlek, altýnda da siyah kot pantolon var. Aylin, ayakkabýlarý pisipisi tarzýnda almýþ. Numarasý içindeydi, altýnda garip garip þekiller de yoktu. Arka koltukta hazýrlýklar tamam… Saat 23.51… Esma, arabanýn direksiyonuna geçti. Aylin onun yanýndaydý. Dikiz aynasýndan göz göze geldiðimizde, ikisinin yüzlerinde ve gözlerinin içinde piþmanlýk okuyordum. Sanki bu son veda… Arkadan ellerimle onlara dokunarak; —Hadi görüþürüz, dedim. Esma dayanamadý ve dönüp bana sýkýca sarýldý, Aylin’de bunu görüp, içinden kopup giden þeylere ayak uydurarak, o yüksek maðrur rolünü arabadan dýþarý fýrlatýp bana sarýldý. —Caným, caným… Seni bekleyeceðiz. Kendisini toparladý hemen, gözlerinin içinde biriken damlalarý katýlaþtýrýp kirpiklerinden damlamasýný engelleyerek; —Bak þu merdivenlerden koþup, ilerdeki elektrik direðinin yanýna geliyorsun, sakýn þaþýrma! Elleriyle merdivenleri gösteriyordu… Saat 23.57… Kapýyý açtýðýmda, karanlýðýn bana nasýl yardým edeceðini düþündüm öncelikle… Arkama baksaydým biliyorum ki aðlayan iki çift görecektim. Yolda ilerlerken, aklýma ilkokulda öðrendiðim bir tekerleme geldi; ‘’GÖZLER, GÖZLERÝ, GÖZLEYEN, GÖZLERÝ GÖZLER…’’Böyle iþte. Duvarlarý yüksek deðildi, arka taraftan dolanýyorum. Bahçesindeyken, özenle biçilmiþ çimlere de basmýyorum, düþünceye bakar mýsýn? Koþarak yangýn merdivenlerine vardým. Yangýn merdiveninin kapýsý da hemen önümdeydi, cebimdeki maymuncukla küçücük kilidi fazla zorlanmadan açtým. Kapýyý açtýktan sonra içgüdüsel olarak baþýmý kaldýrýp, kamera var mý, yok mu diye bakýndým. Neyse ki, kamera koymayý unutmuþlar! Merdivene ilk adým… Kalbimin sesini kulaklarýmýn dibinde hissediyorum. Demir merdivenlerden çýkarken, kaçýncý kattayým diye içeriye girilen kapýlara döndüm, beþinci katýn kapýsýnýn karþýsýndaydým…’’Aynanýn karþýsýnda ve ruhumun yansýmalarýnda, kendimle baþ baþa. Yine yoksun yanýmda, yoksun yanýmda’’ geçenlerde yazdýðým þiirimden bir cümleydi. Sanýrým, elimdeki çizime göre arþiv bu katta… Kapýya demir parçasýný daldýrýp, sessizce bir saða bir sola çevirdim, klik diye bir ses geldi kulaðýma. Elim kapýnýn kilidinin üzerindeydi, tek elimle yokladýðýmda kapýnýn çoktan açýlmýþ ve beni içeriye davet ettiðini gördüm. Kapý açýldý… Kalbim… Ritmini saymam gerekli midir? Niye, bu kadar fazla çýrpýndýðýna göre, atacaksan at þu adýmýný diyor. Yangýn merdivenlerinden içeriye açýlan kapýyý hiç zorlanmadan açtým, kapýyla birbirimize bakýyorduk þimdi. Elim kendi beynini dinlemeden, itaat mekanizmalarýma karþý çýktý iþte o anda, kapýyý araladým. Baþýmý sessizce içeriye soktuðumda, sadece zifiri karanlýða bakýyordum. Küçük el fenerini kemerimden çýkararak, ürkek bir þekilde içeriye doðrulttum. Ortalýkta korkulacak herhangi bir þey görünmüyordu. Köþe baþlarýna konuþlandýrýlmýþ kamera olasýlýðýný hesaplayarak, çömelerek içeriye girdim sonunda. Her yer karanlýk… Etrafýmý aydýnlatan el fenerinin cýlýz ýþýk kümesinde, ürkek ilerlemeye çalýþýyorum. Koridor inanýlmaz uzun, þöyle uzaklara doðru elimde boðarak bakýyorum, evet belki onlarca kapý var. Kapýlarýn bu kadar fazla olmasý iþimi zorlaþtýracak belli. Aylin, karþýnda onlarca kapý göreceksin. Senin girdiðin noktanýn en sonunda merdivenler var. Oraya kadar git ve sekizinci kapýyý bul, demiþti. Koridor o kadar uzun ki, oraya nasýl varabilirim? Adýmlarýmý hýzlandýrdým, daha hýzlý, daha da hýzlý… Elimdeki feneri önüme doðru tutuyorum… Ayakkabýlarýmdan adeta ölüm sessizliði yayýlýyor etrafa, yalnýzca benim bazen kesik kesik, bazen de heyecanlý alýp verdiðim nefesim yankýlanýyor. Þirketin içindeki merdiveni gördüm nihayet. Hemen yanýnda asansör vardý, merdivenin baþýna kadar gelip, yeniden kolonlarýn bitimine baktým, evet burada bir tane küçük kamera vardý ama yönü farklý bir tarafa bakýlýyordu Allah’tan. Baþýmý ister istemez eðerek, sekizinci kapýya kadar saydým. Bir… Ýki… Üç… Ve sekiz.’’ARÞÝV’’. Arþivin önündeyim sonunda, Allah’ým bana güç kuvvet ver. Elimde eldiven, yüzümde kar maskesi var, giydiðim giysilerin rengi de siyah, bu karanlýkta beni kameralar fark edemez. Zaten bu kapýnýn hiçbir yerinde de kamera falan göremedim, iyice inceledim kapýyý. Deðiþik bir kapýydý, anlayamadým. Maymuncuðu çýkardým ama maymuncuðun yapabileceði hiçbir þey yoktu ortalýkta, yani kilit denilen þeyi göremedim, kahretsin! Nasýl açacaðým? Aman Allah’ým! Aylin’in bahsettiði þeyi þimdi hatýrladým,’’kapýlarýnda þifreli kilitler var, belki kartlýdýr.’’Bu kapýlarýn hepsinde þifreli kapýlar kullanýlýyordu, ah! Bütün konsantrem yok olmuþtu! Allah’ým bana sabýr ver, dizlerimin üstüne çöküp feneri kilide yönelttim. LCD ekranlý bir gösterge var ve yanýnda numaratör. Þimdi göster hünerini kýzým! Büyük bir ihtimalle bunlarýn altýnda alarm vardýr. Ýlk önce onu etkisiz hale getirmeliyim, kemerimdeki küçük çantanýn içinden ev makinelerinin iðnelerini deðiþtirmekte kullanýlan aylan ve küçük tornavida vardý, arayýp onlarý buldum. Ýyice eðilip ekranýn altýný bir hamlede açtým, iki kablosu olmalýydý… Evet, iki kabloluydu. Büyük ihtimalle kýrmýzý kablodur. Kablo ince olduðu için hemen çekip kopardým. Ýki saniye sessiz bir þekilde bekledikten sonra, iþime kaldýðým yerden devam ediyorum. Kýrýlan yerden elimi uzatarak içindeki soketi çýkardým, soketi çýkardýktan sonra herhangi bir numaraya bastýðýmda otomatik olarak kapýnýn açýlmasý gerekiyor. Þimdi tek yapmam gereken uðurlu sayýmý girmem.’’ 12 ‘’ Çýk diye tok bir ses duyuldu ve kapý açýldý. Ýçimi öyle derin çekmiþim ki, bütün oksijen bitti zannettim. Tekrar etrafýma göz attýktan sonra içeriye girdim. Ýçerisi o kadar pis kokuyordu ki anlatamam, burasý yýllardýr havalandýrýlmamýþ gibiydi, oksijen oraný belki sýfýr. Dýþarýya baþýmý uzatýp, yüzücüler gibi derin derin içime çektim, oksijen depolayýnca da tekrar içeriye girdim. Oda çok büyük, her yer duvara kadar raflarla dolu. Feneri raflarda gezdirdikten sonra alfabetik mi yoksa farklý bir þeye göre mi sýralanmýþ onu bulmaya çalýþýyorum. Raflara numara verilmiþ. Odanýn en baþýndan baþlayan 121 numaralýydý, gözlerime inanamadým, Allah’ým ben sabaha kadar bunlarý kontrol etsem bu CD yi bulamam ki! Hemen pratik yöntemler aramalýydým, pratik yöntemler. Hah buldum! Acaba kamera var mý burada, þöyle fenerle odanýn içinde gezindim, tamam, tam tahmin ettiðim gibi. Bazý raflarda kamera var, bazýlarýnda da yok. Bunun anlamý ne olabilir ki? Gözüme çarpan kameralý raflarýn önünden rahatlýkla baþka bir tarafa geçebiliyordum, çünkü kameralar sabit konulmuþ ve baþka yere dönmüyorlar. Aklýma yeni bir fikir geldi, bu kameralarýn gösterdiði yerleri kontrol edeceðim ama ilk önce þu kameralarýn giriþlerini yok etmem lazým. Nasýl güvenlik þirketi bu böyle ya! Kameralar en eski cinsten, onlarý bulup halletmek bebek oyuncaðý ama maalesef zaman alýyor, boþuna zamanýmý çaldýlar. Gözüme kestirdiðim beþ tane kameranýn arkasýndan görüntü kablosunu kopardým… Þimdi hangi yöne bakýyorlarsa, oralarý kontrol etmeye geldi sýra. Birinci kamera rafýn üst sol köþesinden tam ortalara dönük oturtulmuþtu, ortalara hatta biraz daha ileri giderek o rafýn bütün saðýný solunu kontrol ettim ama aradýðým þey orada deðildi. Ýkinci kamera odanýn ortasýndaydý, tam ortadaki bu rafta kamera sol tarafa konulmuþ ve camý alttaki raflara bakýyordu. Raflar hemen hemen on beþ sýralý ve neredeyse tavana kadardý, en altta görüntülenmeye çalýþýlan CD ler hangileri acaba? Alttan iki rafa da baktým, kalkýp diðerlerine bakacakken, gözüme bir þey takýldý… Bir CD nin üzerinde hiçbir þey yazmýyordu ve beyaz tanýtma kartý konulmuþtu içine, hâlbuki diðerlerinin tanýtým kartlarý hep maviydi, içimden bir ses ‘’iþte o’’dedi, bir diðeri de’’bu kadar kolay mý?’’diye soruyordu. Belli ki bu CD daha önce kurcalanmýþ, sürekli ilgilenilmiþ, üzerinde oynama yapýlamamýþ ama artýk ben yapabilirim? CD yi alýp çantama koydum, ama yine etrafýma son kez baktým, belki yanlýþ þeyi almýþ olabilirim! Þirket isimleri yazýlýydý hepsinin üstünde… Keten Holding Mart Ayý… Sisam A.Þ Eylül Ayý… Falan. Bütün þirketleri karma karýþýk yerleþtirmiþler, Allah’ým bu ne düzensizlik böyle! Neredeyse odanýn tamamýný kontrol ettim ama Hasýroðlu Holdingin Þubat ayý kayýtlarýna rastlamadým. Belki gözümden kaçmýþtýr ama fazla kalamayacaðým, çünkü havasýzlýktan biraz sonra ölebilirim burada. CD yi çantama koyup koymadýðýmý tekrar kontrol ettim, evet içindeydi. Þimdi gönül rahatlýðýyla buradan çýkabilirim. Odanýn en sonundaydým, bu büyük odayý yaklaþýk beþ saniye içine kat ettim. Kapýya geldiðimde, hala býraktýðým gibiydi. Yavaþça aralayarak yine zifiri karanlýk koridora bakýndým. Fenerimi kapattým o esnada, belki bekçi geziyordur, ýþýðý fark etmesin! Dýþarýya çýktýðýmda temiz havayla beraber nefes alýp veriþlerim de düzeldi. Koridorun en sonuna gitmem gerekiyor þimdi, baþtan sona kaç saniye içinde koþabilirim! Merdivenlere göz geçirirken… Allah’ým o da ne? Biri geliyor! Koþ Ilgýn… kooooþ. O koridorun sonu hiç gelmeyecekti sanki gözüm karanlýða alýþtýðý için artýk etrafýný iyi seçebiliyordu, adamýn þarký sözlerini gittikçe duymaya baþladým, tane tane merdivenleri adýmlýyordu sanki o adým atarken benim beynimin uçlarýnda ayak sesleri yankýlanýyordu, bense ayaðýmdaki hafif ayakkabýlarla koridorun sonuna geldim nihayet… Yangýn merdivenine inmeliydim, Allah’ým yardým et! Acele, telaþ, korku, heyecan ve adrenalin hepsi bedenimi zangýr zangýr titretmeye baþlamýþtý. Korkudan mýdýr nedir, dizlerimin baðýnýn çözüldüðünü hissettim. Ama dualarým kabul oldu, ayaðýmý yangýn merdivenine attým sonunda, baþýmý son kez koridora uzattýðýmda, adam hala ortalýkta görünmüyordu. Sessizce yangýn merdiveninin kapýsýný da iteledikten sonra, son hýzla aþaðýya inmeye baþladým. Aklýmdan süratle film þeritleri geçiyor, kendime engel olamýyorum. Þimdi ayaðým takýlýp düþsem kemiklerim paramparça olur herhalde, ama týrabzanlardan tutunarak iniyordum. Terimin gözümün içine kadar aktýðýný gördüm, öyle koþuyordum ki, kameralar ya da polis arabalarý görmüþse de hýzýmdan yakalayamazlardý herhalde. Ayaklarýmýn altýnda biçilmiþ çimen sertlikleri vardý, ben koþtukça onlarda ayaklarýmýn altýný yalýyorlardý sanki. Bahçeye geleli ne kadar olmuþ? Nereye gideceðim, Allah’ým nereye gidecektim? Yüzümdeki maskeyi çýkardým, artýk terim sýrtýmdan süzülüp içi çamaþýrýmý ýslatýyordu, maskeyi elimde tutuyordum, içimde sadece panik duygusunu hissedebiliyorum, sayesinde afalladým! Ne yapmalýyým sorusuyla beraber aklýma MERDÝVEN geldi, ne merdiveni? Dedim içimden! Þirketin bahçesini aþýp dýþarýya çýkmýþtým çoktan, o panikle yapacaðým þeyin merdivenlerden çýkýp elektrik direðinin altýna gitmek olduðunu bilinçaltým emrediyordu ve ben de yapýyordum. Merdivenler þirketle arka sokaðýn arasýndaydý, yani iki sokaðý birbirine baðlýyordu. O kadar dik bir merdiven ki, koþmaya mecalimin kalmadýðýný ancak orada anlayabildim. Merdivenleri zor bela aþtým, artýk bittiðimin resmidir. Gözlerimden alevler çýkýyor ve nefesim burnumdan ve hatta kulaðýmdan çýkýyordu, ter bütün vücudumu esir almýþ vaziyette, hele korku ve panik, neredeyse ölmek üzereydim. Merdivenin sonuna gelmiþtim sonunda, Allah’ým bu ne dayanýlmaz duygudur böyle! Merdivenin baþýnda durup sokaðý kolaçan ettim, baþýmý saða çevirir çevirmez, bana selektör yakan Aylin’i görebildim. Direðin altýnda beni bekliyorlardý, onlara kadar koþabilecek miyim acaba? Yüzüme taktýðým maske artýk elimde bir o yana bir bu yana savrulup durdu. En son fark edebildiðim Aylin’in ve Esma’nýn kapýyý açýp bana doðru koþtuðuydu. Arabanýn içinde içimden sýzan terleri hissedebiliyordum, kendime geldiðimde hala nefes alýp veriþim düzenli deðildi. Baþýmý kaldýrdýðýmda Aylin’in bana bakýþlarýný gördüm. Baþýmý dizine koymuþtu, vücudum da arabanýn içinde iki büklüm vaziyetteydi. Saçlarýmý okþuyor ve beni sakinleþtirmeye çalýþýyordu. Esma’da arabayý kullanýyor, arada sýrada aynadan arkaya bakýp duruyordu. Kendime geldiðimde doðruldum ve Aylin’e CD ye bakmamýz lazým dedim. —Tamam, merak etme bakarýz… Sen nasýlsýn? —Ben iyiyim. —Caným, bir yerine bir þey olmadý deðil mi? —Yok, yok merak etmeyin iyiyim, biþeyim yok. Yalnýz bekçi yukarýya doðru çýkmaya baþlayýnca korkup, acayip panik yaptým. Esma: —Bekçi yukarýya mý çýktý? Nasýl yani, bekçi sen içerideyken hep kapýdaydý! —Nee? Ne demek bu ya? Aylin: —Demek ki içeride bir tane daha bekçi varmýþ! Esma: —Olabilir! Offf zor yýrtmýþsýn o zaman ya! Allak bullak oldum resmen, nasýl yani. Ben bir tane bekçi zannederken iki kiþi miymiþ bunlar? Ya yakalansaydým? Offf bu kadar düþünmeye gerek yok artýk, sonuçta iþi bitirdim ya, gerisini boþver… —Kýzlar, artýk delilin en büyüðü bizde, þimdi ne yapacaðýz. Aylin: —Ben seni tebrik ediyorum. Sarýlýp beni öptü. Arabanýn içindeki ýþýklar yanmadýðý için, sadece yüzümü görebiliyordu ama ben karanlýðý kanýksadýðým için onun gözlerinin içini bile görebiliyorum. Aslýnda ne kadar da korkmuþ ikisi de, oradan tek parça halde ayrýldýðýma o kadar dua etmiþler ki, bu gözlerinden belli oluyordu. Aylin kolunu cama yaslarken, bende ona yaslandým. CD yi hala çýkarýp bakmamýþlardý. Dayanamadým yine belime taktýðým küçük çantadan CD yi çýkarýp Aylin’e uzattým. Ýlk önce bana baktý, sonra da; —Bu davayý sen çözeceksin Ilgýn… Dedi. CD yi çantama tekrar soktu, bu arada saatime baktým, saat 02.15’di.Esma çoktan köprüyü aþmýþ ve E–5 karayoluna girmiþti. O kadar yorgun hissediyordum ki kendimi, eve varýp anneme sarýlmak ve sonrada banyo yapmak istiyordum. Belki yýkanýrsam temizlenmiþ olurum diye düþündüm ama bu hýrsýzlýk yaptýðým gerçeðini deðiþtirmeye yetmiyordu ki! Bu korku bana kýrk yýl yeter galiba. Yarýn olacak ve ben normal hayatýma geri döneceðim, her þey yeniden ve tertemiz baþlayacak. Kozyataðý’na vardýðýmýzda daha saat 02.30’du.Gözlerimizde uyku falan kalmamýþtý zaten… Ýçeriye girdiðimizde ben koþup banyoya girdim. Hepimiz sýrayla banyo yaptýk, ama öncelik bana verildi kýzlar tarafýndan. Zannedersem hem terlediðimiz için, hem de duygusal olarak üstümüzü temizlemek için. Ýnþallah Allah affeder… Kendimi yataða attým, hemen uyumuþum. * * * * * * Pazartesi saat 13.22 Her zamanki gibi ilk uyanan Esma’ydý. Yine Esma markete gidip alýþveriþ yapmýþtý. Bu sabah kahvaltý sofrasýnda neler yemedik ki, yine döktürmüþler. Bu kadar erken uyandýðým için kendimi affetmeyeceðim! Keyfimiz yerindeydi, yumurta tokuþturma yarýþmasý bile yaptýk, aslýnda üçümüzün de aklýnda hep CD yi izlemek vardý ya neyse! Þimdi biri kalksa da biz de kalksak diyorduk, Esma çay fincanýný alarak içeriye geçti, ardýndan ben, benim ardýmdan da Aylin geldi. Odanýn ortasýnda durduk ve birbirimize baktýk durduk, bir-iki saniye sonra ben; —Offf ya, ben CD yi alýp geliyorum… Dedim. Ýçeriye gidip çantayla beraber CD yi de alýp getirdim. VCD ye koydum ve çalýþtýrdým… 12 ÞUBAT 2005 CUMARTESÝ SAAT 08.30…CD bu saatten baþlýyor, VCD nin etrafýna konuþlandýk ve pür dikkat olacaklara kilitlendik. Her þey normal seyrindeydi, kapýda güvenlikler bir saða bir sola gidip geliyordu. Ön kapýda sekreter var ve sürekli telefon geliyor, açýyor bakýyor, uzun uzun konuþuyor. Saat 10.00...Nurullah Hasýroðlu içeriye giriyor, arkasýnda da dört tane takým elbiseli adamý… Sekreter ayaða kalkmýþ ve tüm güvenlikler hazýr ol vaziyette ona selam çakýyorlar. Hýzla asansöre binip, yukarýya çýkýyor. Sýkýlmadan her saati kaçýrmadan izliyoruz. Ben bacak bacak üstüne attým, Esma ekrana girecek vaziyette koltuðun ucunda oturmuþtu. Aylin, öne doðru eðilmiþ ellerini çenesine koymuþ gözlerini açmýþ bakýyordu. Saat 11.12.13.14.oldu ve tanýdýk bir yüzle karþýlaþtýk! Saat tam olarak 14.32’ydi.Kýzlarýn bahsettiði kiþi buydu iþte! Ýçeriye girdi, gayet temiz giyimli biri… Siyah takým elbisesi var üzerinde. Esmer ve orta boylu, sinekkaydý týraþ olmuþ. Danýþmaya gelerek sekreterle konuþtu. Sekreter telefonu eline aldý, bir iki dakika sonra güvenliðin birine iþaret yaptý. Güvenlik bizim Mehmet Bey. Mehmet Bey gayet sakin bir þekilde asansöre kadar götürdü ama aramadý! Esma o esnada masada duran adamýn fotoðrafýný eline alarak bir ekrana, bir de fotoðrafa bakýp durmuþtu üç dakika boyunca. Adam asansöre bindi ve yukarýya çýktý! Nefeslerimizi kesip þimdi olacaklarý izliyoruz. Dakikalar geçmek bilmiyordu sanki kalbime bir aðrý saplandý aniden. Gözüm bir saatte, bir de ekrandaydý. Ön kapýda her þey normal, bu CD yalnýzca ön kapýyý mý çekiyor? Neden holdingin diðer katlarýnda herhangi bir güvenlik önlemi yok, diyesi geliyor insanýn? Saatler 14.53’ü gösterirken, bizim zanlý tekrar ortaya çýktý. Eli cebindeydi! Asansörden iner inmez, telaþlý bir vaziyette etrafýna sahte gülücükler daðýtarak panik halinde holdingin kapýsýndan kaçar gibi çýkýp gitti… Þimdi olacaklarý bekliyoruz, tam yirmi dakika sonra sekretere yine bir telefon geldi. Zaten o saatten sonra da film koptu. Yukarýya koþan güvenlikler, çýðlýklar… vs.Evet kýzlarýn tahmini doðruydu. Cinayeti bu adam yaptý, peki nasýl? Ben olanlarý bir çýrpýda kabullenirken, ikisi nedense gözlerine inanamýyorlardý. Esma’nýn elinde tuttuðu saçý sakalý birbirine girmiþ adam resmini bu sefer Aylin eline alarak olayýn baþlangýcýna dönüp dönüp izlediler. Yerimden kalkarak uzun koltuða uzandým, bundan sonrasýný hukukçular yapmalýydý. Onlar bana yeni görev verene kadar böyleyim! Karþýmda her ikisinin de allak bullak olduðunu fark edebiliyordum. Suratlarýndaki ciddiyet ifadesi giderek derinleþiyordu, Aylin ayaða kalkýp üç tane kalýnca hukuk kitabý aldý eline, Esma’da bilgisayarýna koþtu. Benim için her þey normal seyrinde ilerliyordu. Sonunda bu gerilime fazla dayanamayýp kriz masasý oluþturdular, iki telefon ellerinin altýnda tanýdýklara, hocalara telefonlar edilmeye baþladý. Esma bana dönerek; —Ilgýn. Bize þu adam hakkýnda detaylý bilgi toplayabilir misin? Dedi. —Tabii, yeter ki sen iste. Hemen arkadaþlarýma yardýmcý olmak için fýrladým. Kaymakamlýkta müdür olarak çalýþan bir tanýdýða mail attým, ardýndan da bir mesaj. Adamýn resmini maille yolladým ve kimmiþ, neciymiþ, nereden gelmiþ, nereye gitmiþ hepsini istiyorum dedim. Onunda tanýdýklarý var, onlarý da devreye sokmasýný rica ettim. Çok hatýrlý bir dostum olduðu için beni kýrmadý ve hiç soru sormadý bile. Yalnýzca ‘’tamam caným’’diye mesaj attý. Telefonum bilgisayar masasýnda, ben de kýzlarýn yanýnda onlarýn heyecanlarýna ortak oluyorum. Bu arada telefonum çalmaya baþladý.’’Allah Allah, bu kadar çabuk olamaz herhalde’’dedim içimden. Masaya gelip, elimi telefona attýðýmda ekranda yazan ‘’FATÝH’’di. Telefonda adýný görünce nedense içim bir tuhaf oldu, eskiden ismini deðil’’CANIMCIM’’lafýný kullanýrdým. Þimdiyse sadece Fatih yazýyordu. Kýsaca Fatih yani… Beni arayýp sormadýðý, mesajlarýma yanýt vermediði günlerde ‘’artýk beni hayatýndan çýkarmýþtýr’’diyerek ismini telefonumdan silmiþtim. Ýstemeden de olsa numarasý hafýzama kayýtlý olduðu için ve peþimi ýsrarla býrakmadýðý için tekrar ama bu sefer sadece ismini yazarak kayýt ettim. Bu arada açýp açmamakta kararsýzým, sesini duyduðumda ona olan nefretime ne oluyorsa birden beni unutup uçup gidiyordu. Telefon yine ýsrarla çalýyordu, kýzlar rahatsýz olmuþtu, odadan çýktým ve telefonu açtým; —Efendim! —Neredesin ya! —Duymadým, telefonumun sesi kýsýk da. —Çok þükür duyabildin o halde! —Nasýlsýn Fatih? Sesim gayet soðuk, anlamasý içinde üstüne bastýrarak sert konuþtum. —Ýyiyim bir tanem, sen nasýlsýn? —Çok yorgunum. —Öyle mi? Çok iyi, senden bir þey rica etsem yapar mýsýn aþkým? Offf çok yýlýþýk. —Söyleyeceðin þeye baðlý Fatih, neymiþ? —Yarýn görüþebilir miyiz? -… Bu teklif benim için çok þaþýrtýcýydý, þimdi hayýr desem yanlýþ anlayacaktý ‘’biz seninle dostuz’’hikâyesine baþlayacaktý, eðer gidersem ben üzüleceðim… —Bilmiyorum Fatih. Bir þey mi var? Neden görüþmek istiyorsun benimle? Canýn mý sýkkýn, sevgilinle mi tartýþtýn? Fatih, bu þekilde konuþmama kýrýlmýþtý belli ki. —Hayýr, hayatým, illede bir þey mi olmasý lazým? Yalnýzca seni çok özledim, yüzünü görmek istedim, ne var bunda? —Öyle mi? —Evet. Yine buzlarýmý eritmeye çalýþýyordu ama bu tarz konuþmasýný yanlýþ görüyorum, çok yanlýþtý. Bir insan bu kadar da aldatýlamaz, herkes yerini bilmeli bence. Onunla dost olamayacaðýmý biliyorum, sevgili hiç olamayýz. Beni birçok kez aldatmýþtý çünkü benim için yanlýþtý o çünkü bana zarar veriyordu. Onunla son kez görüþmek ve bu her neyse o þeyi bitirmek zorundaydým. Her þeyin bir an evvel bitmesini istercesine teklifini kabul ettim. Kabulümden sonra çocuk gibi sevinmiþti.’’Her zaman ki yerde, öptüm’’diyerek kapamýþtý telefonu. Yarýn Fatih’le beþ ay sonra ilk defa yüz yüze görüþecektik. Ona söyleyeceðim çok þey vardý, son kez olacaktý ve her þey bitecekti. Benim için çok zor olsa da, onu beynimden ya silmeliyim ya da silmeliyim! Elimde telefonum mutfakta kalakaldým, yine düþünceler beynime hücum etti. Onu bir türlü anlayamýyordum, beni sadece kendisi istediði zaman hayatýna sokuyordu, istemediði zaman da acý çektiriyordu. Belki bilerek yapýyordu, belki de fakýnda deðildi. Bana kalýrsa onun kiþilik problemi var, kime nasýl davranacaðýný bilemeyen bir insandý o,mutluluklarýný çok nadir paylaþan ama mutsuzluklarýnda mütemadiyen atlamadan anlatan birisiydi. Mutfakta kahvaltý masasýna dirseklerimi dayamýþ, elimde telefon sessizce baþýma gelenleri anlamaya çalýþýyorum. Ýster istemez yarýn ne yapmam gerekiyor diye düþünmeye ve kendi kendime kararlar almaya çabalýyorum. Olmuyordu, yapamýyordum, sinirlerim epeyce gerildi sonunda. Daha fazla düþünmemek için mutfaktan çýkýp, çalýþma odasýna geçtim. Odaya girer girmez Aylin kafasýný kaldýrmýþtý, bir elinde kitap, diðer eliyle de telefonu tutuyordu. Esma’da hemen onun karþýsýnda bilgisayarýn baþýna geçmiþ hýzlý hýzlý bir þeyler yazýp duruyor. Yavaþça geçtim ve koltuða uzandým, ayaklarýmý da uzatarak rahatlamaya çalýþýyordum, aklýmda da Fatih ve onun garip davranýþlarý var. Oradayým ama beynim kesinlikle burada olduðumu inkâr edip duruyor, bakýyorum ama görmüyorum. Neredeyse bilgisayarýn içine giren Esma aniden kafasýný kaldýrýp beni baþtan aþaðýya süzdü, bunu fark edebiliyordum. Yazmayý býrakmýþtý, elini çenesine götürdü ve —Ne oldu sana? - … —Sana diyorum hanýmefendi, ne oldu? Onu duyamamýþtým, inanamýyorum ya! Þimdi anlamýþlardýr her ikisi de, beni çekip çýkarmaya çalýþýrlarken, benim yaptýðým þeye bak. Kendime geldim, çaktýrmak istemiyorum; —Efendim… —Telefondaki kimdi? Dur sen söyleme, ben tahmin ederim, Fatih! Onu görebilmek için doðrulmuþtum, aslýnda verdiði tepki çok haklý bir tepkiydi. Çünkü ben hala Fatih’le beni çok üzmesine raðmen hiçbir þey olmamýþ gibi konuþmaya devam ediyordum onlarýn gözünde, tavýr veremediðimi de söyleyemiyordum onlara, Fatih’e biz seninle dost olamayýz çünkü seni çok seviyorum mu diyecektim, olmaz bu! Aylin’de telefonu kapamýþ, yüzüme bakýyordu, onlarýn bana kýzdýklarýný görebiliyordum, bakýþlarý o kadar sertti yani. Esma’ya cevap vermeliydim ama doðru olaný söylemem gerekiyor; —Evet, Fatih’ti… Esma, sanki iþte ben söyledim der gibi ellerini havaya kaldýrarak; —Ne diyor-muþ? —Yarýn buluþmak istedi. Aylin ve Esma cümlemi bitirir bitirmez suratlarýný asmýþtý, Esma biraz daha ileri giderek kaþlarýný bile çattý, sinirle: —E ee sen ne dedin zat-ý muhtereme? —Ne dememi bekliyorsun? —Ne mi, tabii ki evet demiþsindir sen! Esma’nýn ses tonu artýk yükseldi ve sinirlendiðini açýk ve net belli etmeye baþladý,Aylin’se ona eliyle sus iþareti yapýyordu.Esma: —Eðer onula yarýn buluþursan beni çok büyük hayal kýrýklýðýna uðratýrsýn haberin olsun. Siniri geçmeyecekti biliyorum, onun adýný duyar duymaz tüyleri diken diken oluyor çünkü fakat ona sakin ve adam akýllý bir açýklamaya yaparsam, belki beni anlar diye düþündüm, —Esma, onunla buluþtuðumda karþýsýnda eski Ilgýn’ý göremeyecek, bundan emin ol. Yarýn ona bu dostluðu ya da arkadaþlýðý, ya da adý her neyse onu bitirmek istediðimi ve bir daha karþýma çýkmamasýný söyleyeceðim, dedim. Bakýþlarý o kadar sertti ki, gözlerini dikmiþ bana bakýyordu sinirle. Bu sözlerime de pek inanmýþ görünmüyordu açýkçasý. Aylin ayaða kalktý ve bana doðru yürüdü yavaþça, masanýn yanýndaki sandalyeyi çekerek önüme geçti, —Ne oluyor Allah aþkýna, ne yapmaya çalýþýyorsunuz ikiniz? Anlaþýlan bizim konuþmamýzý baþtan takip etmediði için konuya biraz uzak kaldý, sinirlerimin boþaldýðýný hissettim bir an, baþýmý önüme eðerek konuþmak istemediðimi anlamasýný bekliyordum, fakat Aylin ýsrarla bana bakýp durdu. Ben baþýmý eðdikçe, o da yüzüme doðru eðilerek; —Kaldýr þu kafaný da, beraber çözüm üretelim þu meseleye! Dedi. Konuþmayý unuttum sanki aklýma Tuzla’da yaþadýðým o gece geldi birden, yalnýzca bugün benimle konuþmaya çalýþan arkadaþlarým vardý yanýmda. Susmak iyi midir? Susmak çözüm mü? Herþeyi unutmak istediðime karar vermeliyim, unutmak. Eðer unutmak istiyorsam, konuþmalýyým: —Fatih aradý az önce, benimle buluþmak istediðini söyledi. —Ne zaman? —Yarýn. —Peki neden? Þimdi mi aklý baþýna gelmiþ adamýn? Ya da sevgilisi mi üzmüþ küçük beyimizi! —Bilmiyorum Aylin, yalnýzca beni çok özlediðini söyledi… Sesimin gittikçe titrediðini duyuyordum ve bunlarý kýzlara böylesine açýk ve net nasýl söyledim hayret ediyorum.Baþýmý kaldýrýp doðru düzgün yüzüne bile bakamadan konuþtum,sanki suç iþlemiþim gibi.Bu sefer Esma konuþmaya baþlamýþtý: —Anlaþýlan… Aylin benim dururumu fark etti ama ben daha fazla kendimi kasmak istemiyorum. Sinirlerimin bozulduðunu hissediyorum, —Lütfen… Biraz anlayýþlý olun. Diyerek kalkýp çýktým yanlarýndan. Koridorda yürürken kalbimin bir kâðýt parçasý gibi buruþtuðunu hissedebiliyordum. Kendimi çok basit ve ucuz hissetmemi saðlýyordu her þey, artýk dayanacak gücümün kalmadýðýný ve dizlerimdeki dermanýn tükendiðini anladým. Yatak odasýna geldiðimde, gözlerimin ucunda biriktirdiðim bulutlar saðanak halinde yaðmaya baþlamýþtý en sonunda. Yaptýklarýma ve arkadaþlarýmýn tavýrlarýna hiç anlam veremiyorum, ya ben çok duygusalým ya da onlar gerçekten kütükler. Yataðýma uzandýðýmda yüzümde sadece yastýðý hissettim, yüzümü yastýða gömdüm. Aðlarken sesim duyulmasýn, kimse bana acýmasýn! Ne olursa olsun, onunla yarýn buluþup, kendime eziyet etmekten kurtulmalýyým! Sonsuza kadar karþýma çýkmaný istemiyorum artýk, sesini bile duymak istemiyorum, bana sevgilinden bahsetme, lanet olsun senin gibi birine. Diyeceðim. Bütün bunlarý düþündükçe, gözlerime engel olamýyorum, nefes alamayýnca, gözlerimi açmadan hafifçe yana döndüm ve uyuyup kalmýþým… Saatler sonra biri bana sesleniyordu; —Ilgýn… Ilgýn uyan, gece uyuyamayacaksýn! Gözlerimi araladým, aralýðýndan Aylin’in yumuþamýþ yüzünü gördüm sadece, arkamdan bir el. Esma boynuma sarýlmýþtý, —Seni çok üzdüm. Affet beni. Seni kýrmak istemedim gerçekten, bir anlýk öfke iþte. Sana çektirdiði þeyleri düþündükçe onu öldüresim geliyor. Ne yapayým, kendime engel olamýyorum! O kulaðýma fýsýldadýkça, içimde biriken kabarcýklarda top top olup, kalbimde patlýyordu, aðlamayacaðým artýk… Aðlamayacaðým. Beni kimsenin karþýsýnda aðlatamayacak! Kýzlarýnda inanýlmaz üzüldüðünü fark ettim. Onlara haksýzlýk ettim sanýrým, benim için çabaladýklarýný göz ardý ettim, yazýklar olsun bana! Arkama dönerek Esma’ya öyle sarýldým ki, sarýlýrken de kulaðýna; —Asýl siz beni affedin, sizin kalbinizi kýrdýðýmýn farkýnda bile deðilim. Aylin: —Seni bu þekilde görmeye artýk gücümüz yok, dayanmak zorunda da deðiliz. Sen bizim canýmýzsýn, o adam seni inanýlmaz boyutta kahretti, hala da peþinde! Bana kalýrsa o tamamen psikopat, senin acý çekmene bayýlýyor ve dahasý bütün bunlarý bilerek yapýyor! Gözyaþlarýmý silip, Aylin’e döndüm, —Hayýr… —Efendim. —O sizin düþündüðünüz kadar kötü biri deðil aslýnda, yalnýzca biz olamazdýk. Olmadý zaten. Yarýn içinde ona sadece bu iliþkiyi bitirmek istediðimi söylemek için gidecektim. Biz birbirimizi ittik, olmadý. Esma: —Gidecektim dedin, yoksa vazmý geçtin? —Bilmiyorum Esmacýðým, yarýn kaymakamlýkta bir iþim var. Onu halledebilirsem belki… Halledemezsem þansýna küssün. —Haa þöyle, sen o adamla dost ya da arkadaþ olamazsýn. Çünkü adam zamanýnda sana yapacaðýný yaptý, sonra da yan çizdi gitti. Bu da yetmiyormuþ gibi bir de sevgili buldu, sanki sana inat yapýyor! Ýþin kötü tarafý da bütün bunlar da yetmiyormuþ gibi senin kandýrdý sürekli. Sanki hiçbir þey olmamýþ gibi hayatýna devam etti, yüzsüz yüzsüz hala seni arýyor. Manadan yoksun cahil þey! Sen onu çok seviyorsun Ilgýn, o yüzden kendini kandýrýyorsun, inan bana bu kadar deðecek biri deðil o.Bence seni çok iyi etüt etmiþ durumda o,sana nasýl yaklaþabileceðini çok iyi biliyor ve kurnazca yapýyor. Bence kýsasa kýsas yap, BÝTÝR! Hep sen aðlayacaðýna, býrak o aðlasýn biraz. Haksýz mýyým ama? Aylin: —Esma çok haklý Ilgýn… Ýnan seni çok seviyoruz caným, karþýmýzda böyle eriyip gitmene artýk göz yummamýzý bekleme. Biz seni yanýmýza boþuna mý çaðýrdýk zannediyorsun! Kafaný toparlamana yardýmcý olacaðýz ve en önemlisi de hala bitmediðini kendine ispatlaman için. Ama sen ne yapýyorsun? Taviz verme hayatým, taviz verme! Lütfen tavrýný koy! Bütün konuþulanlardan sonra o kabarcýklar boðazýmda düðüm oldu birden, orada kaldý. Onlar çok haklý, bu kadar kendine eziyet yeter! —Merak etmeyin kýzlar, eskiden tanýdýðýnýz Ilgýn nasýlsa, bundan sonra da öyle olacak. Herkes þaþýracak, o bile! Aylin: —Zaten bizim de tek istediðimiz bu, ona kendini ispatlamak zorunda deðilsin. Her þeyi kendin için yap bence, artýk onu kafandan sil ve at! Esma: —Bak neredeyse bir haftadýr evinden uzaksýn, babanla da problemlerin var. Bu da seni çok üzüyor ama þunu unutma hayatýna bir an evvel çeki düzen vermezsen bütün felaketler üst üste gelir ve altýndan kalkamazsýn. Bir gün üzülmüþsün, iki gün üzülmüþsün bir de bakmýþsýn ki tamamen unutmuþsun… Yataðýmýn üzerinde doðrularak, baðdaþ kurdum. Artýk baþýmý iki elimin arasýna alýp onu iyice sýkýp kendime gelmem gerekiyordu, aklýmý baþýma almalýydým, her ne kadar sözler çok basit gelse de kendime engel olmayý becerebilmeliyim. Kýzlarýn haklý olduðunu gayet iyi biliyorum ama insan iþte, akýl baþka, kalp baþka konuþabilir. Kalbimden geçenlerin bazýlarý tek heceliydi fakat bir bütünü oluþturuyordu, örneðin aþk gibi… Uzunca cümleler kurmama gerek kalmadan da anlatabilirdim oysaki fakat imkânsýzlýklarla birlikte aðzýmdan dökülüp saçýlýyordu etrafa. Olmayacak þeylere inanýrdý þu zavallý kalbimiz, gönül gözümüz sonsuza kadar açýlýrdý onun olduðu yerde ama yine de saðýmda yalanlar, solumda yalanlar vardý. Ýhtimalleri zorluyordu beynim, düþüncelerimin özüne kadar indim. Kendi gölgemin karanlýðýnda kayboluyorum, merdivenlerden iniyorum, her karþýlaþtýðým ve yüzleþtiðim gerçek, suratýma acý bir tokat gibi çarpýyordu üstelik. Her iç çekmemde dayanma gücü aþýlýyordu sabrým bana, iç çekmelerim yavaþ yavaþ gözyaþlarýma akýp gidiyordu. Ýnanamýyordum yaþadýklarýma, ellerim soðuk ve titriyordu. Her köþe baþlarýnda, hayatýmýn sivri uçlarýnda ya da dönemeçlerinde baþým önümde ayrýlýyordum. Bu gidiþin dönüþü olmayacaktý, sabrým gittikçe tükeniyordu, olmasýný istememiþtim. Ahhh, olsun diye de çabalayamamýþtým, kahretsin! Ama insan… BÝTTÝ diyemiyormuþ uzun bir zaman, yine de KABUL ettim ben de sonunda. Gerçekten bitmiþ, buna inanamýyor insan. Bu þekilde yaþýyor, buna katlanýyor yâda sürünüyor ikisinden birisi. Baþým önümde, bittiðini kabul ettim sonunda. Bu gece kýzlarla oturup uzun uzun dertleþtik. Onca iþin arasýnda, oturmuþ benim problemlerimle uðraþýyorlardý, saatler ilerleyince üçümüzde konuþmaktan ve fikir yürütmekten yorulduk, zoraki de olsa birbirimize telkinler verdik, daha fazla dayanamayýp hepimiz bir köþeye çekilip uyuduk kaldýk. * * * * * * SALI 07.09 O kadar huzursuzdum ki, uyandýðýmda sanki hiç uyumamýþ gibiydim. Üzerimde bir yorgunluk vardý. Aylin ve Esma hala uyuyorlardý. Onlarý uyandýrmadan sessizce banyoya girerek bir duþ aldým. Banyodan çýktýktan sonra, sadece bugünkü Fatih’le buluþmamýzý düþünüyordum. Elimi çaya atýþýmda, demliði alýþýmda, demliðe çay dolduruþumda ve onu ocaða koyuþumda hep bugün neler konuþmalýydým, nasýl davranmalýydým ve bu iliþki neyle sonuçlanacaktý hep bunlarý düþünüyorum. Düþünürken dalýp gitmiþim, Aylin’in uyandýðýný ve yanýma kadar geldiðini bile fark edememiþtim, elini omzuma koyduðunda aniden irkilerek kendime geldim. Ona çaktýrmamak için; —Uyandýn mý? Farketmedim. Aylin yüzüme bakarak gülümsüyordu sadece, —Öyle dalmýþsýn ki, içeriye hýrsýz girip eþyalarý götürse haberin olmayacak. Bunlarý söylerken bile alttan alttan gülüyordu. —Ne o,sabah sabah uyanmazdýn sen? —Niye kýzýyorsun ya, uykum kaçtý bir duþ alayým dedim… —Ýyi yapmýþsýn, bugün Fatih’le buluþacak mýsýn? O anda Aylin’in sorduðu soru beynimde sanki üç kez yankýlanmýþtý. Kararlý olduðumu mu görmeye çalýþýyor ne? —Evet… Bu cevabý beklemiyordu Aylin, þaþýrdý! —Hani sen demiþtin ya… —Buluþup ona, arkadaþlýðýmýzý bitirmemiz gerektiðini söylemeliyim. Telefonla olacak þey deðil bu. Derin bir iç çekiþten sonra, Aylin yanýmdaki sandalyeye oturdu. Yüzüme baka kaldý adeta. —Tamam, caným, en doðrusu böyle yapman zaten. Nasýl davranmak istiyorsan o þekilde davran, her zaman arkadayým bunu bil! Çayý demleyip, yatak odasýna geçtim. Giysilerimi ayarlamaya baþladým, bu arada Esma hala uyuyordu. Sessizce onu rahatsýz etmeyecek þekilde hareket ediyordum. Pembe eteðimi giymeye karar verdim, üzerine de beyaz bluzumu giyeceðim. Ýkisini giydiðimde cicili bicili bir kýz oluyorum, ayaðýma topuksuz ve önü çiçek nakýþlý eteðimin renginde ayakkabýmý giymeyi kararlaþtýrdým. Mutfaða tekrar gittiðimde Aylin’i býraktýðým gibi ayný yerinde otururken gördüm. —Ne oldu? Beni mi düþünüyorsun? Diye sordum. —Hayýr, caným ya, ondan deðil. Davayla ilgili düþünüyordum, bugün Esma’yla savcýlýða gidip suç duyurusunda bulunacaðýz. Dilekçeyi hazýrladýk, soruþturma baþlayacak. Artýk iþimiz daha da zorlaþacak. Aylin’in yüz hatlarý konuþtukça giderek gerginleþiyordu, çok ciddileþmiþti birden bire. Kendi dertlerimle onlarý sýktým, bana Fatih’i unutmam için çok iyi bir fýrsat vermiþlerdi hâlbuki. Ama ben de gereði neyse yapacaðým bugün, onlarý daha fazla üzmeye hakkýmýn olmadýðýný çok iyi biliyorum. —Aylin, bugün her þeyin baþlangýcý olacak, hem ben yeni hayatýma baþlayacaðým, hem de biz bu davayý kazanacaðýz, görürsün. Ben bunlarý söylerken Aylin gözlerimin içine bakýyordu, sanki konuþmamdan çok mutlu olmuþ gibi bir ifadesi vardý. —Biliyorum, üçümüzde kazanacaðýz. Ýkimiz de gözlerimizin içine bakarak gülümsüyorduk nihayet, sanki dün aðlayan zýrlayan biz deðilmiþiz gibi davranýyorduk. Tam o esnada telefonuma mesaj geldi, yine güzelim atmosfer bozuldu! Kalkýp telefonumu elime aldým, Fatih’tir herhalde diye düþündüm açarken ama o deðildi. Kaymakamlýktaki arkadaþým mesaj göndermiþti. Nüfus müdürlüðündeki dostlarýndan istediðimiz kiþiye ait bilgileri bulmuþ, beni bugün kaymakamlýða çaðýrýyor. Mesajýn sonuna da yarýn Ankara’ya gideceðim bugün mutlaka bana uðra, demiþ! Eðer onun yanýna gidersem Fatih’le buluþmamýz ya ertelenecek, ya da geç saate atýlacak. Vardýr bunda da bir hayýr diyerek ‘’tamam caným, öðlen yemeðe çýkmadan yanýnda olurum, sað ol.’’diye karþýlýk verdim. Haliyle Fatih’i bu durumdan haberdar etmem gerecek, bakalým nasýl tepki verecek bana. Ayakta mesajý okuyup yanýtladýktan sonra Aylin mesajý kimin gönderdiðini merak etmiþ olacak ki, suratýma garip garip bakýyordu hala. Onun merakýný gidermek için; —Fatih deðil, þu cezaevindeki adam hakkýnda nüfus bilgilerine ulaþtým da, arkadaþým bilgileri bana vermek için mesaj çekmiþ. Bugün gidip onlarý alacaðým. —Çok güzel, e ee ya Fatih? —Þimdi ona biraz geç buluþalým mý diye soracaðým, bakalým nasýl tepki verecek? —Ýyi o zaman, ben de gidip biraz dersimi çalýþayým bari. Aylin kalkýp çalýþma odasýna geçti, bilgisayarýn baþýna geçtiðini görebiliyordum olduðum yerden. Mesaj bölümüne; ‘’Bugün biraz geç saatte buluþmamýz gerekiyor, eðer müsaitsen iki ya da üç gibi olsun’’diyip gönderdim. Ne yanýt vereceðini merak etmeye baþladým. Yanýt gelmedi, telefon elimde çalýþma odasýna geçtim ve tek kiþilik koltuða oturdum. Ayaklarýmý da uzatarak tepeye diktim. Aradan beþ dakika geçmiþti ki mesaj geldi,’’Tamam, oldu caným iki buçukta buluþalým o zaman.’’Bu yanýtla içim rahatlamýþtý. Evet, bugün iki tane önemli iþim vardý. Çok uzun aradan sonra kendimi ilk kez iþe yarýyor hissediyordum. Kýsa bir zaman önce elim kolum kalkmak bilmiyordu ama þimdi, gerçekten içime umut dolduðunu bariz bir þekilde görebiliyorum. Çok geçmeden Esma’da kalktý, beraber kahvaltýmýzý yaptýk. Kahvaltý yaparken birden Esma ayaða kalkýp konuþmaya baþladý; —Kýzlar bugünden itibaren inanýlmaz yoðun olacaðýz, çok zorlu bir görev aldýk. Bunu baþarmamýz gerekiyor, üçümüz için her þeyin baþlangýcý biraz da bu davayý kazanmamýza baðlý. Bilmem farkýnda mýsýnýz ama çok güzel þeyler yapmaya baþladýk, hayatýmýzýn dönüm noktasýndayýz. Eðer kaybedeceksek, belki çok fazla üzülmeyeceðiz ama kaybettiðimiz farz edersek 1–0 maðlup baþlayacaðýz mesleðe, haberiniz olsun. O yüzden bugünden itibaren iþimize dört elle sarýlalým, tamam mýyýz? Zaten üçümüzde bu yola baþ koyduk, hepimizin amaçlarý var, sebepleri var. Hepimizin de baþarýyla ilk adýmý atmasý lazým, bunun bilincindeydik, ondan dolayý da baþka çaremiz yoktu aslýnda.‘’Tamam’’diyerek, gerçek iþe baþlamaya ant içtik orada. Konuþmalarýmýz esnasýnda kýzlar dilekçeyi personel müdürüyle konuþtuktan sonra vermeyi kararlaþtýrdýlar. Böyle olmasý daha doðru olacaktý, çünkü adam çok çeliþkili davranýþlar sergiledi ve bizim þüphemizi çekti. Ne biliyorsa konuþmasý için her þeyi yapmaya karar verdik, bir þeyler öðrendikten sonra daha saðlam ve emin bir vaziyette dilekçemizi verecektik. Ýþte o zaman iþimiz daha kolay olacaktý. Böylelikle dava resmen baþlamýþ olacaktý, iki avukat ter dökecekti. Hadi hayýrlýsý olsun, hepimizin biraz da olsa umuda ihtiyacý varmýþ. Kahvaltýmýzý yaptýktan sonra, gidip giyindim. Kýzlarda personel müdürüyle konuþmak için ayarlamalar yapmaya karar verdiler. Onlar kafa kafaya verip çalýþýrken, ben de cezaevindeki hýrsýzýn kimlik bilgilerini alarak dýþarýya çýktým. Öðlen yemeðine girmeden arkadaþýmý yakalamak istiyordum. Trafik her zamanki gibi çok yoðun ve sinir bozucuydu. Kozyataðý’ndan otobüsle Kadýköy’e gidiyordum, bir ara o kadar bunaldým ki, neredeyse otobüsten inip yürüyerek gitmeye karar verecektim. Tabii buna cesaret edemezdim, çünkü Kadýköy’e yürüyerek gitsem saatler sürerdi. Minibüsler keþmekeþ halinde, caddelerin kaldýrýmlarýna park eden otomobillerin yolu daraltmasý yüzünden þoförler habire küfür yaðdýrýp duruyordu. Bu karmaþadan kurtulduk derken, karþýmýza ýþýklar çýkýp bizi durdurmuþtu. Ziverbey’i geçtikten sonra evlendirme dairesinin önüne geldik. Ýçimden öyle ohh çektim ki, anlatamam. Duraða geldiðimde, otobüs durdu ve ben kendimi resmen otobüsten attým. Koþar adýmlarla kaymakamlýða doðru yürüyorum. Beþ dakika içinde orada olurum demiþtim ama yollar öyle kalabalýk ki, insanlarýn omuzlarýna çarpa çarpa ilerliyorum. Saat ikiye geliyordu maalesef. Fatih’le buluþmama neredeyse yarým saat kalmýþtý ama ben hala kaymakamlýkta bile deðilim! Kalabalýklardan sýyrýlarak kaymakamlýk binasýnýn içine adýmýmý attým nihayet ama saat ikiyi on geçiyordu. Merdivenlerden hýzla çýkýp, Canan’ý bulmam gerekiyor! Merdivenlerden çýktýktan sonra hemen karþýmdaki oda Canan’ýn odasýydý. Öyle hýzlý hareket ediyordum ki, bana selam verenleri bile es geçiyorum, büyük beyaz boyalý ve oymalý kapýya geldiðimde, kapýyý çaldým ve içeriye girdim. Ama Canan yoktu! Canan’ýn olmadýðýný görünce etrafýmda iki kez daire çizdim farkýnda olmadan, kendime geldiðimde dýþarýya çýkmak gelebilmiþti aklýma. Kapýyý aniden açýnca, Canan’ýn asistanýyla çarpýþýyorduk nerdeyse! Kan ter içinde kalmýþtým, telaþla Canan’ýn nerde olduðunu sorduðumda bana ‘’kaymakamla birlikte’’dedi. Allah! Þimdi yandým! Bu kýz en az bir saatte çýkmaz ordan. Canan’ýn asistaný bana’’mutlaka bekleyin, sizi bekliyor’’demiþti. Demek ki, beklemem gerekiyor, Canan yoksa böyle söylemezdi. Odasýna geçtim ama bir türlü oturamamýþtým. Saat ikiyi çeyrek geçiyordu. Yani 15 dakikam vardý. Canan, kaymakamýn genel sekreteri. Odasýnda kocaman çiçekler var. Masasý ise çok büyük, lake kaplamalý ve üzeri gayet derli toplu görünüyor. Masasýnýn üzerinde iki tane bilgisayar vardý, kaymakamdan çok Canan koþturup dururdu. Canan çok çalýþkan ve temiz bir kýzdýr, mesleðini severek yapan ender insanlardan biridir. Odanýn içinde bir saða, bir sola gidip geliyordum. Camlarýnýn önündeki çiçekler içeriye çok hoþ kokular yayýyordu ama ben o kokularla bile huzursuzluðumu yenememiþtim. Sonunda Fatih’e mesaj çekip gelemeyeceðimi, iþimin uzun süreceðini yazdým. Durumu üstün körü yazýp, özür diledim. Mesajý gönderdikten sonra üzerimden büyük bir yük kalktý. Biraz daha sakinleþtim. Ayakta ordan oraya volta atmayý býrakýp, masanýn karþýsýndaki sandalyeye geçip oturdum. Bu arada Fatih’ten yanýt gelmiþti. Açýp okuduðumda;’’Üzülme birtanem, baþka birgün buluþuruz. Bu sefer tarihi ve saati sen belirlersin. Öpüyorum.’’ Cevabýný okuduktan sonra, biraz caným sýkýlmýþtý. Ne güzel bugün buluþup her þeyi bitirecektim, fakat yine bir müddet Fatih’in beni kýrmalarýna katlanmak zorunda kalýyordum herhalde. Saat üçü beþ geçiyordu, odanýn kapýsý gürültüyle açýlmýþ ve Canan içeriye girmiþti. Onu görünce içimdeki huzursuzlukta bir nebze olsun geçti. Her zaman ki gibi yine þýk giyinmiþ Canan. Siyah mini etek, üzerine siyah dökümlü yakasýný tümden açýk býrakan gömlek ve ince topuklu ayakkabýlar. Beni görür görmez boynuma sarýlýp öptü. —Ne içersin, çay içeriz deðil mi? —Olur. Çayý söyleyip karþýmdaki sandalyeye oturdu. Elinde büyük ve sarý bir zarf vardý, onu bana uzatarak; —Farkýnda mýsýn bilmiyorum ama þu elimde tuttuðum bilgileri bulmak benim için çok zor oldu. Adamlar bin dereden bin su getiriyorlar, içerdeki akrabalarýma güvenmiþtim ama baþkalarý bulup getirdi bana. Ýnþallah hayýrlý bir iþtir, hayrola? —Hiç sorma Canancýðým ya, benim avukat arkadaþlarýn araþtýrmalarýnda çok önemli bir kiþi bu, ben de tam olarak bilmiyorum ama çok önemliymiþ. Pek açýklamak istemiyordum, Canan akýllý bir kýzdý ve benim geçiþtirdiðimi, kaçamak cevap verdiðimi anlamýþtý. Ama pek de üzerinde durma niyetinde deðildi. Çaylarýmýzý yudumlarken biraz sohbet ettik, yarým saat kadar ordan burdan konuþtuktan sonra, ben teþekkür edip izin istedim. Zaten kendisi de çok meþgulmüþ bugün, tekrar birbirimizi öptükten sonra zarfla birlikte kaymakamlýktan ayrýldým. Saat daha dörttü, acaba çaðýrsam gelir mi dedim içimden ama sonra da’’amaaan’’ diyerek, duraða gittim ve otobüse bindim. Otobüsle giderken aklýma sürekli enteresan þeyleri getirip, buluþma hezimetini unutmaya çabaladým durdum. Devamlý kendimle dalga geçerek, otobüsün camýndan dýþarý bakýp gülümsüyordum. Belki biri beni görse, bu kýz deli diyebilirdi. Ama bir þey fark ettim yine, hayalimde kendimle dalga geçerek ve espriler türeterek kötü düþüncelerden arýndýðýmý görmüþtüm. Bütün yol boyunca Fatih’le buluþamadýðýmýzý düþünmemek için, bin türlü numaralar yaptým. Kozyataðý’na vardýðýmda otomatik olarak beynimdeki tüm eksi düþünceler otomatik olarak silinmiþti. Kýzlara da ‘’artýk baþka sefere’’diyecek yüzüm de kalmadý. Otobüsten paldýr küldür inerek, kendimi adeta dýþarý attým. Biraz yürümek istedim, hem hava da almýþ olurum. Yürürken çevremdeki insanlarý da inceliyordum, onlar hakkýnda yorumlar yapýp durdum kendi kendime. Yürüdüðüm yol iþ hanlarýnýn ve büyük plazalarýn olduðu bir sokak, caddeden geçen yolda arabalar çift þeridi de kullanýyordu, yanýmdan geçen bazý arabalarýn içinden yüksek sesli müzikler geliyordu. Bunlarýn içindekiler de genellikle erkeklerdi. Iþýklara geldiðimde, iki dakika kadar yeþilin yanmasýný bekledim, yandýðýnda olabildiðince aðýr adýmlarla karþýya geçtim. Karþýmdaki bina ofisin bulunduðu binaydý. Markete uðradým ve elime geçirdiðim bütün abur cuburlarý sepete doldurdum. Ter vücudumu sýrýlsýklam yapmýþtý yine, kocaman bir poþetle marketten çýkýp binadan içeriye girdim. Ofise girdiðimde karþýmdaki manzara bana çok þey anlatýyordu, kahvaltý masasý hala býraktýðým gibiydi. Kitaplar ayný yerinde, bilgisayar açýk… Öyle aceleyle çýkmýþlar ki! Odaya girdiðimde çalýþma masasýnýn üzerindeki kül tablasýnda Aylin’in içtiði sigarayý görmüþtüm, bir iki nefes çektikten sonra söndürmüþ, hayret! Aylin hiç yapmazdý ama. Mutlaka çok acil bir mesele çýktý? Ortalýðý derleyip toparladým, çok yorulduðumu hissedince de banyoya girip hemen bir duþ aldým. Çýktýðýmda saat 18.00’di.Kýzlar henüz ortalýkta yoktu, acaba arasam mý diye geçirdim içimden… Telefonu alýp Aylin’i aradým ama uzun süre çalmasýna raðmen açmadý. Herhalde iþleri çok uzun sürdü. Neyse. Aldýðým cipsleri bir tabaða doldurarak çalýþma masasýna kuruldum. Çantamdan Canan’ýn verdiði zarfý çýkarýp, bizim elimizdekilerle karþýlaþtýrayým bari. Bizim dosyamýz kýrmýzý, Canan’ýn verdiði dosya zarfýn içinde klasik pembe kâðýt dosyaydý. Devlet dairesinden de baþka bir þey beklenemez herhalde! Fotoðrafý da vardý içinde, bizimkilerle bunlarý yan yana koydum ve incelemeye baþladým. Bir yandan cipsleri atýþtýrýyorum, arada sýrada koladan büyük yudumlar alýyordum. Sanki resimlerin arasýndaki 7 farký bul bilmecesi gibi, bizim elimizdeki fotoðrafta adam sakallý. Esmer, alnýnda dikiþ izi var. Gözleri iri ve burnu da büyüktü. Saçlarý arkaya taranmýþ ama karýþýk duruyordu. Canan’ýn verdiði fotoðrafta da týpký CD de izlediðimiz kiþi vardý. Týraþlý, beyaz yakalý gömlek giymiþti. Saçlarýndaki karmaþa burada da var, gözler ayný gözler, burun ayný, yüz ayný… Yani ayný adamdan bahsediyoruz. Bizim nüfus bilgilerimizde; ADI: SALÝH SOYADI: GÜRBÜZ BABA ADI: ABDÜLHAK ANNE ADI: ZEYCAN… vs.Canan’ýn verdiði bilgilerde de, ADI: SALÝH SOYADI: GÜNDÜZ BABA ADI: ABDÜLHAK ANNE ADI: ZEYCAN DOÐUM YERÝ: DÝYARBAKIR Burada bir yanlýþlýk var! Soyadlarý tutmuyor. Bizimkinde Gürbüz, diðerinde Gündüz yazýyor. Bu çok ilginç! Resimler ayný, adam ayný. Resimlere tekrar baktým ama farklý hiçbir þey bulamadým. Her þey ayný ama soyadlarý farklý gördüðüm kadarýyla. Kütük numaralarý bile ayný! Bizim kayýt yanýlmýyorsam cezaevininkiyle aynýydý, kýzlar oradan bu bilgileri almýþlardý. Geldiklerinde sormalýyým. Yine de bu durumu kontrol etmem gerekiyor, bilgisayarýn baþýna geçip internetten Diyarbakýr kütüklerini inceleyeceðim. Bu bilgilere ulaþmak çok zor, sitelere girip çýkýyordum ama bir türlü istediðim þeyleri bulamamýþtým. Bu bilgilerin gerçeðini nasýl öðrenebilirim, nasýl! Diyarbakýr’la ilgili bütün sitelere girdim ama kayda deðer hiçbir þey yoktu. Aklýma aniden içiþleri bakanlýðýnýn sitesi gelmiþti! O siteye sýk sýk girip çýktým zamanýnda, bazý þifrelerini de kýrmýþtým, benim için daha kolay olacaktý bu. Siteye giriþ yaptým, o kadar yavaþ ki, o açýlana kadar ben cips atýþtýrýp duruyordum sürekli. Evet, þimdi aradýðým sayfa karþýmdaydý, arananlar listesi ve kýrmýzý bültenliler. Tam þifre giriyordum ki, kapýdan anahtar sesleri gelmeye baþladý. Kapý açýlmýþ ve Esma’yla Aylin içeriye girmiþlerdi. Gömüldüðüm bilgisayar ekranýndan doðrularak; —Hoþ geldiniz kýzlar, dedim. Nedense ikisinin yüzünde tuhaf bir ifade vardý, sanki allak bullak olmuþ gibi duruyordu ikisi de, Esma yanýma uðramadan direkt banyoya girmiþti. Aylin ise sessizce yanýma gelip, bilgisayar masasýnýn önündeki sandalyeye oturdu. Ýnanýlmaz yorgun olduðunu görebiliyordum, merak ettim. Ne oldu bunlara böyle? —Nasýlsýnýz caným, yorulmuþsunuz herhalde? —Evet, hayatým, çok yorulduk. Devlet dairelerinde oradan oraya koþuþturmaktan bitap düþtük resmen, sonra da Asým Yeþilyurt’a uðradýk. —Þu personel müdürü mü? —Offf, evet. —Ne oldu? Ýyi geçmedi herhalde? —Evet, iyi tahmin caným. Adamý bulamadýk ki! Herif Þanlýurfa’ya gitmiþ. Esma banyodan çýksýn, hep beraber oturup konuþalým, benim de duþ almam lazým çok terledim. —Evet, alsan iyi olur. Çok kötü görünüyorsun. —Sen ne yaptýn bugün? —Canan’a uðradým ve nüfus bilgilerini aldým. Aylin, inanýlmaz þeylere rastladým! —Ne gibi? —Bizim hýrsýzýn nüfus kayýtlarýnda çok büyük bir sahtecilik yapýlmýþ herhalde! —Neee? Neymiþ bu sahtelik, söylesene! —Bizim bilgilerimiz cezaevindekilerle ayný deðil mi? —Evet, biz oradan aldýk onlarý… —Tamam, iþte, cezaevi kayýtlarýnda soyadý Gürbüz, Canan’ýn verdiði gerçek bilgiye göre Gündüz. Aylin bunu duyunca þaþkýnlýktan küçük dilini yutacaktý neredeyse, aðzý beþ karýþ açýk kalmýþtý, baþýný iki kez sallayýp, —Sen ne dedin, anlayamadým! —Cezaevinde geçerli olan bilgiler deðiþtirilmiþ, soyadlarý uymuyor caným! Canan adamýn bir de resmini verdi bana, bizimkiyle ayný. Bütün bilgiler ayný, kütük, sýra, anne adý, baba adý, doðum yeri… Ama —Soyadlarý deðiþtirilmiþ! Aylin karþýmda gözlerini yuvalarýndan çýkacak þekilde açmýþ, þaþkýn þaþkýn saçýný kaþýmaya baþladý. Ýki dakika kendisine gelememiþti neredeyse, bu çok büyük sahtecilikti sonuçta, sonra bana dalgýn dalgýn bakarak; —Yani adamý içeriye alýrlarken sahte kimlik düzenlemiþler, vay bee! —Evet, caným ama bunu doðrulamamýz gerekiyor, onun için içiþleri bakanlýðýnýn bilgilerine giriyorum. —Offf ya! Çok iyi akýl etmiþsin caným, ben de kalkýp duþ alayým da, sonra adam akýllý bakalým þuna! Ben tekrar bilgisayara gömülürken, Aylin de þoka uðramýþ vaziyette yatak odasýna yürümeye çabalýyordu resmen. Duyduklarýna inanamamýþtý, anladýðým kadarýyla bu iþ biraz çýkmaz sokaklara ilerliyordu. Sitedeki sayfalarý iyice didik didik ediyordum, sonunda bir bilgisayar dâhiliði yaparak Diyarbakýr’ýn nüfus bilgilerinin olduðu sayfayý buldum. Bütün bilgiler bu sayfada depoluydu ama yine þifre vardý karþýmda. Þifre, þifre ve þifre… Aklýmda sadece öðrendiðim þeyleri uygulamak vardý açýkçasý. Siteyi çökertmek zorunda kalacaðým ama almam gerekenleri de alacaðým. Evett. Cümle þuydu ‘’ vataným TÜRKÝYE’’ Benim de öyle. Tek tek depo bilgiler benim bilgisayarýma aktarýlýyordu. Çok yer kaplayacaktý ama olsun. Bilgilerin bilgisayarýma aktarýlmasý yaklaþýk olarak 32 dakika sürdü. Beklerken çayýmý doldurup tekrar yerime geldim, dosyalar bilgisayara aktarýlýrken, sitenin bazý sayfalarý çökmüþtü! Yapacak hiçbir þey yok ne yazýk ki, zararlý bir giriþ yapýyorum ve bütün güvenlik sistemlerini kýrýyorum, olacak o kadar. Bilgisayara aktarýlan sayfalarý dikkatle incelemeye baþladým, isimler sýra sýra yazýlmýþ ve bütün detaylý bilgileri de yanlarýndaydý. Diyarbakýr, Salih Gürbüz… Bir tane mevcuttu. Belki Türkiye’nin herhangi bir yerinde ayný ad ve soyadlý birçok insan vardý ama hepsinin de annelerinin, babalarýnýn adý ayný olamazdý! Tarama yaparken, gözüme Salih isimleri takýldý. Ýncelerken aradýðým kiþiye de rastlýyorum. Kütüðü 58,sýra numarasý 34.Evet aradýðým kiþi bu! Þimdi daha iyi anlamaya baþlamýþtým, Canan’ýn verdiði bilgilerin hepsi doðruydu ve Aylin’in söylediði sahtecilik. Bu adam aradýðýmýz katilmiþ! Ama neden? Ne alýp veremediði olabilir ki koskoca holdingin sahibiyle. Bu kadar da soðukkanlý olamaz bir insan, izlediðimiz güvenlik CD sinde gayet profesyonel gibi görünüyordu. Bence bu iþin içinde baþka þeyler var! Bilgisayardaki bilgileri kayýt ederek yerimden kalktým. O anda beynimin içinde nehirler akýp duruyordu sanki kýzlar da gelsin bu meseleyi oturup iyice konuþmalýyýz, çünkü burnuma pis kokular gelmeye baþladý. Bu adamýn durup dururken cinayet iþleyecek bir tipi yoktu kesinlikle, ya hasýmlarý ya da alacaklý olan biri bu adamý tutmuþ olabilir diye düþünmeye baþlamýþtým. Ýster istemez senaryolar yazmaya baþlamýþtý beynim. Ýþ adamýný detaylý bir þekilde incelememiz gerekiyor, artýk adýmlarýmýzý daha saðlam atmamýzýn zamaný gelmiþ gerçekten. Ellerim ceplerimde odanýn içinde dolanýyordum, perdeyi aralayarak dýþarýya bakmaya baþladým. Artýk yavaþ yavaþ akþam bastýrmaya baþlamýþtý, arabalar her zamanki gibi yoðunluðunu koruyor, hýzla akýp gidiyorlardý. Birden aklýmý Tuzla’daki o gece çeldi ama kendimi kaptýrmamak için hemen perdeyi çekip içeriye girdim. Ýçeriye döndüðümde Esma eþofmanlarýyla ortalýkta dolanýp duruyordu. Hala ilk geldiði gibiydi, onun bu halini görünce dayanamayarak sordum: —Esmacýðým, nasýlsýn? Çok durgunsun kötü bir þeyler mi var? Esma karþýmdaki uzun koltuða uzanmýþtý, dalgýn dalgýn bana bakarak; —Babam Amerika’dan þimdilik dönmeyi düþünmüyormuþ. Caným sýkýldý biraz, moralimi bozdu bu durum. Çok üzüldüm. Gözlerinin içine aniden bir yalnýzlýk hissi çöküverdi. Esma’nýn annesi yýllar önce vefat etmiþti. Burada kimsesi yoktu, yalnýzca babasý vardý, akrabalarýnýn hepsi Ýzmir’de oturuyordu, o yüzden epeyce caný sýkýlmýþtý anlaþýlan. —Telefon mu ettin? —Hayýr, o beni aradý. Çok özledim onu ya… Kollarýyla gözünü kapatarak aðlamaya baþlamýþtý, onun bu haline dayanamadým, yanýna iliþtim ve ona sarýldým. Onun babasýyla iliþkisi çok farklýydý, þu anda belki anlayamazdým ben, çünkü hiçbir zaman babamla iliþkim iyi olmamýþtý. Ama onun hem annesi, hem de babasý konumundaydý, o yüzden derinden acý çekiyordu. Omuzlarýndan tutup ellerini gözlerinden çektim, gözleri aðlamaktan kan çanaðýna dönmüþtü. Þimdi onun üzerine gidip konuyu düzeltmem gerekiyordu belli ki, çünkü o bana hep destek olmuþtu, anlýyordum acýsýný. Onun buðulu gözlerinin içine bakarak; —Ben onu çok özledim dediðimde, sen hep benimleydin caným. Unutma ben ve Aylin var yanýmda. Benim ailem, onun ailesi hep seninle. Biliyorum babanýn yerini hiç birimiz tutamayýz ama mutlaka onu da anlaman gerekiyor. Çok önemli olmalý ki oradaki iþi, þu yaþýna kadar seni yalnýz býrakýp hiçbir yere gitmedi o. —Doðru söylüyorsun, galiba… Biraz kendine gelmiþti, çok güçlü bir kýz Esma, hemen kendini toparlamasýný becerebilmiþti, —Esmacýðým, baban neden Amerika’ya gitmek zorunda kaldý peki? Bu sorumla birlikte Esma’nýn ifadesi de deðiþmiþti, kaþlarýný çattý ve sinirlendi. —Bilmiyorum caným, inan hiçbir þey bilmiyorum. Bana hiçbir açýklama yapmadý. Esma, bunlarý söylerken gözlerinden yavaþ yavaþ yaþlar sýzýp gidiyordu. Ona zor sorular sorup bilincini yerine getirmeye çalýþýyorum, belki o zaman kendini daha çabuk toparlar. —Milletvekilliðini Washington’dan mý koyacak yoksa? Ona yaptýðým bu espriyle gülmeye baþlamýþtý nihayet. —Hiç anlamýyorum onu ya! Adam milletvekilliðine adaylýðýný koyuyor, sonra da vazgeçip basýp Amerika’ya gidiyor olacak iþ deðil, aklým ermiyor! —Vallahi bilemeyeceðim dedim ya, belki Washington daha cazip gelmiþtir babana, iyi para teklif etmiþlerdir, ne dersin? Bu esprilerimle beraber Esma iyice gülmeye baþlamýþtý, koltuktan doðrularak boynuma sarýldý aniden. Ben de bu fýrsatý kaçýrmamak için hemen ataða geçeyim dedim, —Haydi, aðlamayý kes de, kalk! Çok önemli þeyler buldum, Aylin’de banyodan çýksýn oturup konuþmamýz lazým. Artýk daha da kendine gelip uzandýðý yerden kalktý, —Tamam, caným ya, ne baðýrýyorsun ki Allah’ým ya Rabbim… Sen ne yaptýn bugün, Fatih’le buluþtunuz mu? Esma, o ismi aðzýna alýr almaz kendime inanamamýþtým. Çünkü iþe dalýp onu unutmuþum tamamen, ne güzel. Onu unutabileceðimi hiç düþünmemiþtim ama demek ki yapabiliyormuþum. Dalýp gitmiþken; —Ne oldu, yüzün bir tuhaf oldu birden, kötü bir þey mi oldu? —Yok, caným ya, bugün kaymakamlýkta iþim uzun sürdü. O yüzden erteledik. Esma, daha da belirginleþen gülümsemesiyle elleriyle yanaklarýma dokunup; —Sonra buluþursunuz o zaman sizde, diyerek ayaða kalktý. Þimdi iþ zamaný, onu bunu unutalým tamam mý þekerim. Koluma girip beni koltuktan kaldýrdý neþeyle, nedense Esma çok çabuk toparlamýþtý kendisini. Bana bu durumda negatif elektrik vermek istemiyor gibiydi. Çalýþmaya baþlamadan önce ön içki þeyler hazýrladýk, on dakika sonra da Aylin banyodan çýkmýþtý. Hep beraber hem atýþtýrýyor, hem de konuþuyorduk. Aylin: —Ilgýn çok önemli bir þey buldu Esma, bu inanýlmaz bana kalýrsa. Belki de bu davanýn gidiþ hattýný deðiþtirecek, çok eminim. Esma: —Sahiden mi? Ilgýn söylemedi hepberaber olalým diye, þu cinayeti iþleyen adam hakkýnda deðil mi? —Evet caným. Sanýrým adama birisi emir verdi. Bu tek baþýna yapýlacak bir þey deðil, çünkü cezaevine girerken yapýlan kayýttaki soyadý sahte, birisi çok iyi planlamýþ bu olayý bence. Esma yine kaþlarýný kaldýrmýþtý, ayný anda ikimize de bakarak; —Demek öyle düþünüyorsun, zaten bütün kuþkularýmýzda yanýlmadýðýmýzý gösteriyor bütün bunlar caným. Adam cinayet olayý olmadan bir gün evvel cezaevine girmiþ gibi göstermiþler. Peki, bu adam o tarihte cezaevindeyse, þu kameralarýn çektiði adam kim? Ortada acayip pis dolaplar dönüyor. Bu kadar ince detaylarýna göre hesaplanmýþsa, muhakkak çok deneyimli biri iþletmiþ olmalý? Esma’nýn hemen olayý çözmesine hiç þaþýrmadým, çünkü hem akýllý hem de babasýndan dolayý tecrübeliydi. Esma’nýn babasý savcýydý, milletvekili olmak için emekliliðini talep etmiþti. Esma, hemen püf noktalarý neler olabilir diye fikirler öne sürmeye baþlamýþtý bile. Söz dönüp dolanýp ayný soruya kilitlendi: Bu adamý cezaevine birgün evvel girmiþ gibi gösteren kiþi kim olabilir? Bu soruyu kýzlara ben sormuþtum, her ikisi de ne söyleyeceðini þaþýrmýþtý. Ýþte o anda akýllarý durmuþ gibi yalpalamaya baþlamýþlardý. Ben bu konular hakkýnda detaylý bilgiye sahip olmadýðým için cahil cesareti göstererek, kýzlara baktýðým farklý boyuttan onlara yol göstermeye çalýþýyordum. Onlarda adam akýllý çözümsüzlüðe sürükleniyordu. Aylin biraz fikir yürütmeye çalýþarak; —Ilgýn, bu iþler pek kolay deðildir. Böyle bir organizasyon yapýlmýþsa ki biz bunu iddia ediyoruz! Kesinlikle devletin içinde, ya da çok nüfuslu biri yaptýrtabilir! —Yani bu demek oluyor ki, aslýnda bu cinayet bir maþa tarafýndan yaptýrýlmýþ. Arkasýnda daha kuvvetli, kodaman birisi ya da birileri var! Esma: —Aynen öyle caným. Ama iþin en önemli sorusu, bu kodaman kim? Neden bu adamý öldürtsün? Aylin: —Esma, bak gördün mü her þerde bir hayýr varmýþ. Bugün suç duyurusunu verememiþtik, olay nereden nereye geldi! Biraz daha beklememiz gerekiyor bence. —Doðru caným, tekrar baþa döneceðiz görünüþe göre. Ben: —Bu puzzle parçalarýný tam olarak birleþtirmeden hareket etmeyelim kýzlar. Biraz derinlemesine indiðimiz zaman kim bilir nelerle karþýlaþacaðýz, kenarlarda duran ufak tefek bilgilerimizi artýk bir araya getirip, detaylarýyla inceleyelim. Þu öldürülen iþ adamý hakkýnda da bilgi toplamamýz gerekiyor. Aylin: —Aferin Ilgýn, seni böyle istekli görmeyi çok özlemiþim, bize inanýlmaz yardýmýn dokunuyor, saðolasýn. Esma: —Hakikaten Aylin, baksana bu kýz bizden daha dedektif çýktý, mesleðimizi elimizden mi alacak, yoksa bana mý öyle geliyor? Esma’nýn bu þakasýyla gülmüþtük. Ama gerçekten kendimi çok iyi hissediyorum, giderek daha da güçleneceðimi tahmin edebiliyorum. Bu benim için gerçekten müthiþ bir þey. —Siz dilekçeyi neden veremediniz bugün? Esma: —Þu Asým denen adamý bulamadýk, memleketine gitmiþ herif. Burada da ailesinden hiç kimse yok. Onunla ilgili bilgi toplayalým derken zaman geçti ve biz de vermekten vazgeçtik, yarýn veririz demiþtik. Demek ki bu bir gerçek, her þerde bir hayýr varmýþ. —Doðru söylüyorsun Esma, bu bize belki zaman kazandýrýr. Asým bey ile ilgili araþtýrma yapmalýyýz, bu adam bana hiç de güvenilir gelmedi. Aylin: —Evet, Ilgýn haklý, bana da bir þeyler saklýyor gibi geldi. Mutlaka araþtýrmalýyýz bunu, baksana olaylarý deþtikçe karþýmýza neler çýkýyor! Esma: —Tamam, kýzlar, o zaman, bu adamý merceðe alalým, hayatýný didik didik edelim. Kýzlardan da olur karþýlýðýný alýnca, Asým’ý araþtýrma görevini ben üstlendim. Elimizdeki saðda solda duran, ya da bölük pörçük bilgileri artýk incelemenin zamaný gelmiþti. Bu davayý Esma’nýn çok sevdiði bir aile dostu vermiþ, verirken de; ‘’Bu dava boyunca sana yardýmcý olmayacaðým, tek baþýnasýn. Bana gelip hiç bir þey sorma ve adýmý kesinlikle kullanma!’’demiþ. O yüzden Esma bu davayý alýrken, bazý dokümanlar zaten varmýþ, Esma’nýn aile dostu bir þeyler araþtýrýp vermiþ. Birçok belgeyi hiç okumamýþtýk ama þimdi onlarýn okunma zamaný gelmiþti. * * * * * * Bu cinayet olayýna girdiðimden beri ailemi de unutmuþtum neredeyse, arada sýrada telefonlaþýyorduk ve bazen üç ya da dört saatliðine eve uðruyordum. Artýk herkes yüzüme hasret kalmýþtý. Evdeki bütün giysilerimi kýzlarýn ofisine taþýmýþtým, çok lazým oluyordu. Bir hafta oraya koþtur buraya koþtur geçip gitti, hiç tanýmadýðým insanlarla tanýþtým ve hiç anlamam dediðim þeylerle uðraþtým. Kýzlar da saðolsun, beni daha da aktif olarak çalýþtýrmak için neredeyse birbirleriyle kavga ediyordu. Ýkinci haftanýn baþýnda ablamlar da kaldým, ablam çoktan uyumuþtu ama benim gözüme yine uyku girmedi. Bugün annemle telefonda konuþmuþtum öðlen vakitlerinde, konuþmasýndan inanýlmaz etkilendim.’’Evine dönmeni çok istiyoruz, ne diye cinayet iþleriyle uðraþýyorsun, sen ne anlarsýn?’’demiþti. Bir anlýk sinirden ‘’defol git’’demek ne kadar yanlýþmýþ meðer. Evimden ve ailemden soðumuþtum adeta, annemle uzun uzun konuþtum bugün. Anne yüreði olabilir ama anneme de çok kýrýlmýþtým evden çýkarken, o yüzden hayatýmda ‘’bir anlýk sinirden.’’lafýný duymak istemiyorum. Gece uykumu kaçýran o kadar neden vardý ki, unutmak zorunda olduðum þeyleri yavaþ yavaþ unuturken, bir de ailemin bana eziyet çektirmesine katlanmak zorundaydým. Sabah ofisten çýkarken Aylin,’’Bu dosyalardaki bazý þeyler benim kafamý karýþtýrdý, bir de sen inceler misin?’’demiþti. Uykum gelmiyor bari gece lambasýný yakýp þu dosyalarý inceleyeyim, neymiþ bu kýzýn aklýný karýþtýran! Dedim. Yataðýmýn altýndaki çantamý çekerek içindeki birkaç dosyayý çýkardým. Ölen iþ adamý Nurullah Hasýroðlu ile ilgiliydi, içinde ailesinden ve iþinden bahsediliyordu. Nurullah Hasýroðlu’nun þirketi 1990 yýlýnda batmanýn eþiðine gelmiþ ama ertesi yýl nedense bir anda kendini toparlayarak ataða geçmiþ! Makarna ve bisküvi fabrikalarý var. Okuyorum… Kâðýtlarýn her yerinde ufak ufak dipnotlar var, hangi birini okuyacaðýmý þaþýrdým. En son okuduðum dosyanýn el yazýsý olduðunu görüyorum loþ ýþýkta, yani birisi çalýþma notlarý almýþ olmalý. Arkalarýnda da yazýlanlarý kanýtlayan cinsten ispatlayýcý irsaliyeler, banka hesap bilgileri, sözleþme örnekleri var. Bunlara bakarken Hasýroðlu Holdingin hammaddeyi Þanlýurfa’dan aldýðýný okuyorum… Hammadde! Nasýl yani? Makarna ve bisküvi yapýmýnda kullanýlan buðday ya da yað veyahut þekeri buradan mý alýyorlarmýþ? Þanlýurfa’yla bu þeylerin ne alakasý olabilir ki anlayamýyorum? Nedense çevremde Þanlýurfa adýný çok sýk duyar olmuþtum. Nurullah Hasýroðlu Ankaralý bir aileden geliyor, iki tane çocuðu var, ikisi de henüz çok küçükler. Biri kýz diðeri de erkek, kýzý üç yaþýnda oðlu da yedi yaþýnda. Karýsý Adanalý. Ama nedense benim dikkatimi Þanlýurfa’dan aldýklarý ‘’hammadde’’denilen þey! Çekti. Acaba GAP projesi kapsamýnda uygulanan þeylerden mi bunlar? Ama ben böyle bir þeye hiç rastlamamýþtým. Yanýmdaki küçük not kâðýdýna bu hammaddeyle ilgili araþtýrma yapacaðýma dair yazý yazarak, sayfalarý çevirdim. Gözlerim o kadar yorulmuþtu ki, kirpiklerimin dibi bile sýzlamaya baþlamýþtý ama uykum kaçmýþtý bir kere, devam ediyorum… Banka hesap belgeleriyle ilgili bir takým notlar ve banka hesap belgesi örnekleri var. Nurullah Hasýroðlu hesabýna yatýrýlmýþ paralarý gösteren belgeler, yanýlmýyorsam bu adamýn özel hesabý olmalý. Þanlýurfa’daki özel bir bankadan onun hesabýna aktarýlmýþ. Yine Þanlýurfa! Gittikçe ben de Aylin gibi kafamýn karýþtýðýný hissetmeye baþlamýþtým. Milyon dolarlarla ölçülebilen hesap akýþlarý var, sürekli bir hareketlilik söz konusu. Bu adamýn bu kadar kazanmasý çok tuhaf! Çünkü ismini pek medyada ya da orda burda görmemiþtim, demek ki gizli zengin diye Nurullah’a diyorlarmýþ. Hesabýna para yatýran kiþileri merak ediyorum ve bakýyorum. Ekstre veya havalelerde birkaç isim var, Kazým Haþno, Ýlhan Haþno ve Bilgin Cengiz, Bilgin Cengiz hiç de yabancý bir isim deðil bana… Kim, kimdi yaa? A aa Bilgin Cengiz, Esma’nýn amcasýnýn adý deðil mi! Eðer isim benzerliði varsa, çok ilginç bir isim benzerliði. Ama yoksa daha ilginç olacak, çünkü Esma’nýn amcasýnýn bu adamla ne ilgisi olabilir ki? Aylin… Þimdi anladým kafasýný karýþtýran meseleyi, Esma’nýn amcasýnýn adýný o da görmüþ olmalý. Acaba Esma’ya sordu mu? Onu aramam gerekiyor, saat 03.00!Bu saatte nasýl uyandýracaðým bu kýzý? Ne olursa olsun diyerek telefonumu elime alýp, ilk önce arasam mý, sabahý mý beklesem diye düþündükten sonra, amaaan boþver ben uyumuyorum, o da uyumasýn, diyerek numarasýný çevirdim. En az on kere çaldý, en sonunda telefonu açtý. Uykulu bir sesle; —Alooo! Onun uykulu olduðuna aldýrmadan hemen konuya girdim: —Aylin, bana verdiðin dosyada Esma’nýn amcasýnýn ismi var, sen bunu gördün mü? -… —Alooo, Aylin uyuyor musun telefonda, biliyorum saat geç ama ben dosyalarý inceliyorum. Duydun mu beni? —Duyuyorum seni Ilgýn, duydum! Yani okuyacak baþka saat bulamadýn mý, ben uyuyorum yani! —Hayýr, caným, bulamadým. Hadi aðzýnda geveleme de bana cevap ver, sana diyorum ya! —Gördüm Ilgýn, onun amcasýnýn ismini ben de gördüm. —E ee… —E si þu, yarýn erkenden seninle buluþuyoruz ve bu konuyu konuþuyoruz. Kafam iyice karýþtý. —Esma biliyor mu? —Bilmiyor, onun bilip bilmemesini tartýþmalýyýz. Yarýn oturup buna karar verelim, beraber konuþuruz. Zaten babasý yüzünden bir hayli caný sýkkýn, bir de bunu öðrenirse kýzcaðýz iyice depresyona girecek. —Tamam, caným, sen nasýl istersen… Ayrýca kusura bakma uyandýrdýðým için. —Olsun, sonuçta ofiste deðilim. Ama ben de bu konuyu düþünmekten daha yeni uyuyabilmiþtim, neyse. Canýn saðolsun. —Ya kusura bakma, çok üzüldüm þimdi. —Neyse Ilgýn. Sen yarýn, Moda’ya gel orada buluþalým. Hem kahvaltý yaparýz, hem de konuþuruz. Esma Bursa’da hâla, halasýnýn yanýndaydý. Yarýn akþama, daha doðrusu bugün akþama döner ancak. —Evet, saat sabah üç sanýrým. Hadi caným uyuyalým, yarýn konuþuruz. —Tamam. Demek ki Aylin’de ayný þeyi fark etmiþ, peki Esma’ya bu konuyu nasýl anlatacaðýz, çok merak ettim. Bu arada elimde tuttuðum kâðýtlarý tekrar kaldýrýp okuyorum. Bilgin Cengiz, Nurullah Hasýroðlu’nun hesabýna 500.000$ yatýrmýþ! Ýþ gittikçe tuhaflaþýyordu benim açýmdan, aklýmýn ucundan geçmeyecek þeylerle karþýlaþýyordum. Bilgin Cengiz, devlet hastanesinde doktor olarak çalýþýyordu, onun bu kadar parayý bulup, bunu baþkasýnýn hesabýna yatýrmasý çok enteresan bir durum! Bir sorunun cevabýný bulamadan diðer bir soru geliyordu aklýma, kesin bu sorularýn hepsini Aylin’de düþünmüþtür bugün. O yüzden daha yeni uyudum dedi. Mesela sorulardan bir diðeri, bisküvi firmasý sahibiyle bu adamýn ne gibi bir alakasý olabilirdi ki? Bu düþünceler gittikçe yoðunlaþýyor ve aklým sürekli bunlarla meþgul oluyordu. Kýzlara söz verdiðim gibi, aklýmdan silmem gereken þeyleri gün geçtikçe siliyor ve bazýlarýný da unutuyordum. Ýnsanýn gönül yarasýný kapatmasý kadar zor bir iþ yokmuþ, zaman denilen ilaç her soluk alýp vermekte ilerliyor ve gerçekten alýp gitmesi gerekenleri alýyor, kalmasý gerekenleri de býrakýyor. Alüvyonlarý sürükleyen nehirler, kapanmasý gereken acýlarý kapatýyor. Hiç olmazsa bir kenara atýlmýþ ucube yaratýk gibi görmüyorum artýk kendimi. Ýþin en güzel tarafý da, hayatta birileri üzülmek durumundayken, mutlaka diðer taraf seviniyor. Uzun zamandan beri bu kadar kendimi iþe yarar hissetmemiþtim, bu da beni oldukça mutlu ediyor. Çalýþmayý býraktým, baþýmý yastýða koyduðumda,’’Neden olmasýn, bir daha âþýk olabilirim.’’dediðimi hatýrlýyorum. * * * * * * Sabah 06.35 Erkenden kalkýp, dosyalarla dolu çantamý da alarak ablamdan çýktým. Kartal’dan Kadýköy çok uzak geliyor bana, hele ki minibüs caddesinden gittiðim zaman çekilmez oluyor. Yollar o kadar uzuyor ki, Avrupa yakasýna geçip tekrar dönsem dönerim yani. O yüzden bende her zaman, E–5 karayolunu tercih ederim, nitekim minibüs caddesinden gittiðimde 1 saat 20 dakikada orada olursam, E–5 karayolundan gittiðimde yarým saat, kýrkbeþ dakikaya Moda’ya varabiliyorum. Moda’ya vardýðýmda, çay bahçesindeki koca aðacýn gölgesinin dibinde otururken görüyorum Aylin’i. Çok düþünceli görüyorum onu uzaktan, caný epeyce sýkkýn görünüyordu. Geldiðimi görüp ayaða kalktý, sarýlarak; —Ne haber caným, nasýlsýn. Demiþti. —Çok yorgunum ama seninde benden hiçbir farkýn yok sanýrým. —Evet, Ilgýn, senden sonra bir damla uyku girmedi gözüme, yataðýn içinde döndüm durdum. Hadi oturalým, kahvaltý yapalým da üzerimizdeki bu halsizlik gider belki. —Tamam caným… Aylin’in gözlerinin altýnda mor halkalar oluþmuþ, hem uykusuz hem de mutsuz gibiydi. —Ilgýn, benim burnuma pis kokular gelmeye baþladý, caným iyice sýkýldý. —Esma’ya bu durumu nasýl anlatacaðýz, zaten kýzcaðýzýn durumu da ortada. —Babasý Amerika’ya gittiðinden beri aslýnda çok kötü anlar yaþýyor ama pek fazla yansýtmýyor, bence kýsa bir süre ondan gizleyelim. Belki amcasý deðildir, tamamen isim benzerliðinden kaynaklanýyordur! —Aylin, ben hiç de senin gibi düþünmüyorum, bence bu olayla Esma’nýn amcasý deðil de babasý ilgili, amcasýnýn yalnýzca bir piyon olduðunu düþünüyorum. -…þimdi bu konuda konuþmak için çok erken, araþtýrmamýz lazým. Aylin’in yüzünün þekli deðiþmiþti aslýnda, bu cümleyle birlikte gözü baþka yere kaymýþ ve düþünmeye baþlamýþtý. Aklýndan kim bilir neler geçiriyor ama eminim ki, o da benim gibi düþünüyordur. Konuþmayý yavaþ, derinden ama hafiften geçiþtirerek yapmaya baþladý: —Aslýna bakarsan, o dosyalarý ben tesadüfen aldým. Esma’da kendisine birkaç araþtýrma yapmak için dosya konusu aldý, bana da bu çýktý. —Aylin, sence ben yanlýþ mý düþünüyorum? Onu konuþturmaya çabalýyordum, düþünceleri benim için çok önemli çünkü. Yanlýþ bir yola sapmaktan korktuðum için onun görüþlerini de almak zorundayým. Yüzüme bitkin bir halde baktýktan sonra, baþýný denize çevirip dalgýn dalgýn geçen gemilere baktý. Saniye de bir derin derin nefes alýp veriyordu. Aþýrý stres basmýþtý, her halinden anlaþýlýyordu, baþýný önüne eðdi ve yüzüme tekrar bakarak; —Sen böyle mi düþünüyorsun? —Evet… —Bu davada ona çok ihtiyacýmýz var bunun farkýndasýn deðil mi? Onun çok… —Onun çok tanýdýðý ve çevresi var diyecektin deðil mi? —Hem ondan, hem de babasýnýn birden bire Amerika’ya gitmesi beni de çok þüphelendirmiþti… —Aylin, herhangi bir bildiðin bir þey varsa benimle paylaþmalýsýn, içine atýp kendi kendine dert yaratma þimdi. Üçümüz bu yola baþ koyduk, eðer onun ailesinin herhangi bir ferdi bu olaya karýþmýþsa onu Esma’ya da bildirmemiz gerekiyor, etik açýdan öyle ama… Bir müddet söylemememiz gerekiyorsa da bunu beraber yapalým, sen tek baþýna bir þey yapamazsýn. Bildiklerini de benimle paylaþmalýsýn! Ufak bir sessizlikten sonra Aylin yine gözlerini benden kaçýrarak, çok üzgün bir ses tonuyla konuþmaya baþladý nihayet; —Ilgýn, bu öldürülen iþ adamý, Nurullah Hasýroðlu’nun banka hesaplarýný incelettirdim. Bu incelemede adamýn özel hesaplarýnýn da olduðunu tespit ettik. Araya teyzemin kýzýný da soktum, biliyorsun o bankada genel müdür yardýmcýsý, bazý þeyler ele geçirdim. Onlarda Esma’nýn amcasýnýn ismi çok geçiyordu. Onun hesabýna para yatýrýlmýþ, o da Nurullah’ýn hesabýna para yatýrmýþ… Falan. Oynanýlan paralar da öyle az buz þeyler deðil hani, ben Bilgin aðabeyi tanýrým, o kadar parasý olamaz, hadi oldu diyelim. Peki, bu iþ adamýyla ne ilgisi olabilir ki, hisse iþi mi diye araþtýrdým, hisseyle de ilgisi yok! Aylin’in sözünü keserek benim düþüncemin ne kadar haklý bir düþünce olduðunu göstermek için ona dedim ki; —Ama Bilgin’in aðabeyi Kemal Cengiz’in bu kadar parayla bir ilgisi olur deðil mi? Benim bu sorumla birlikte ortalýk buz gibi olmuþtu. Ýkimizde birbirimizin gözlerinin içine bakamamýþtýk neredense, belki toz konduramamaktan, belki de henüz alakasýnýn olup olamayacaðýný bilmediðimizden kaynaklanýyordu. Yine karþýmýza hiç beklemediðimiz bir þey çýktý! Kemal Cengiz, yani Esma’nýn babasý Kemal Cengiz… Hemen olasýlýklarý tartýþmamýz gerekiyordu, bir çýkýþ yolu bulunmalýydý, yoksa kendi sularýmýzda boðulmak üzereydik! Aylin olasýlýk düþünmeye baþlamýþtý bile, demek ki bana bu konuda tamamen katýlýyordu ve düþündüðüm gibi o da Kemal amcaya böyle bir suçu konduramamýþtý. Ýkimiz hala tozpembe gözlüklerimizle bakýyorduk olaylara. Ortadaki tüm parçalar neredeyse yapýþmak üzereydi, biz ise Kemal amcaya konduramamaktan birbirimizle yarým yamalak konuþuyoruz. Aylin: —Belki Bilgin aðabey Kemal amcadan borç para aldý, ama neden? —Bence onlarýn Nurullah Hasýroðlu ile çalýþmasýný gerektirecek hiçbir ortak nokta yok! Belki de isim benzerliðidir. Aylin: —Hayýr, Ilgýn, bunu araþtýrdým. Havaleler genelde Ýzmir’den yapýlmýþ. Ýzmir Konak ilçesinden, bütün veriler onu gösteriyor. Bu da Bilgin aðabeyin oturduðu semt! Baþka bilgiye de ihtiyacým yok zaten, bu yeterli bana. Sonunda ciddiyet hâkim oldu, biraz daha zorlarsak birbirimizi çözmeye hazýrdýk. Sýnýrlarýmýzýn bitmek olduðunu görerek içimdekileri döktüm. —Anladým, peki sana baþka bir soru, Nurullah Hasýroðlu neden Þanlýurfa’dan hammadde alýyor? Ne hammaddesiymiþ ki bu? —Onu ben de pek anlayamadým açýkçasý, Bilgin aðabeyi görünce direkt ona kilitlendim ve baþka hiçbir þeyi göremedim, sen bir þey mi buldun? —Yok, hayýr, benim araþtýrma yapmak için pek zamaným yoktu ama aklýma baþka þeyler geldi, —Mesela… —Belki adam gerçekten bisküvi üretmiyordur? Ne dersin? Aylin öylesine þaþýrdý ki, dudaklarýnýn büzüldüðünü gördüm. Baþýný her iki yanýna salladý, böyle bir sarsýntýya hazýr deðildi sanki benim aklýmdan geçenleri o çoktan düþünmüþtür diye zannederken, ben ondan daha hýzlý çýktým. Sonunda oturup konuþmamýzdan beri gözlerimin içine bakmayan Aylin, birden bire gözlerimin içine bakarak; —Esma’yý bu konuya dâhil edebilecek miyiz? —Bir müddet bu konuyu ondan saklamamýz en doðrusu olur, sonra taþlar yerine oturdukça bazý gerçekler de ortaya çýktýkça bizim anlatmamýza gerek bile kalmadan anlar her þeyi. —Çok geçmesin, bizim bildiðimizi öðrenirse belki açýklama yapacak konumda olamayabiliriz o anda, bilinmez. —Bence yanýlýyorsun, Esma çok akýllý bir kýz. Babasýyla ilgili bazý gerçekleri gördüðünde bizim neden böyle davrandýðýmýzý anlayacak. Bu dava bence bilerek ona verildi! —Nasýl yani? —Ne bileyim ben, sonuçta bize ismini vermek istemediði bir aile dostundan bahsetmiþti. O aile dostu da savcýymýþ! Belki de adam ya da kadýn babasýnýn neler yaptýðýný biliyordu! —Nereden bilsin caným! Belki de tamamen tesadüftür sadece. —Ne bileyim ben, düþündükçe aklýma binlerce þey geliyor… —Aslýna bakarsan bir acayip denklem, doðru olabilir! Offf aklým karýþtý iyice, söylediðin þeyleri düþününce… Neden Kemal amca milletvekilliðine adaylýðýný koyduktan kýsa bir süre sonra vazgeçip aniden Amerika’ya gitsin ki? Kýzýna bile Amerika’nýn hangi eyaletinde yaþadýðýný söylemiyor, ne yer ne içer bilmiyor! Ne diyebilirim ki, vardýr her þeyin bir sebebi. —Bak gördün mü, her zaman aklýn yolu birdir. Kemal amcayla ilgili çok þey merak ediyoruz ama en yakýný bizimle beraber, yani kýzý! Esma’nýn üzülmemesi lazým biliyorsun. Bunu baþarabilecek miyiz acaba? —Baþarmak zorundayýz Ilgýn, baþka çaremiz yok. Ben Esma’yla daha yakýn çalýþtýðým için sana biraz daha fazla görev düþecek. Haberin olsun! —Sen merak etme, ben üstüme düþen görevleri yerine getiririm. Yeter ki, bu olay yüzünden birbirimizi kýrmayalým. Uzun uzun konuþtuk Aylin’le. Ýki günlük tatil verdiðimiz için karþýlýklý bolca vaktimiz oldu. Marmara denizinin uçsuz bucaksýz maviliklerinin karþýsýnda oturmuþ kahvaltý yapýyorduk. Her zamanki gibi Kalamýþ Marinasýndan rengârenk yelkenliler denizin üstünde moda defilesi yapar gibi salýnarak yüzüyorlardý. Gerilen sinirlerimizin biraz yatýþmasý için de kahvaltý esnasýnda farklý konular hakkýnda konuþmayý yeðledik. Oturduðumuz masanýn hemen yanýnda kocaman bir çýnar aðacý var, ortasýna serçeler yuva yapmýþ. Bizden düþen ekmek kýrýntýlarýna uçup, tek tek hepsini temizliyorlar. Onlarýn sesinde ve bu yeþillikte biraz da olsa kendime geldim. Çaylar tazelendikçe, saatte ilerliyor. Telefonumdaki saate baktým, saat 11.15 olmuþ. Tabaðýmdaki kalan peynirleri kuþlara atarken Aylin’in telefonu çaldý, aniden ikimizde irkildik! —Esma arýyor. Efendim caným? Sana da günaydýn, iyiyim sen nasýlsýn? Yaklaþýk sekiz dokuz dakika konuþtular, ben de onlarý dinledim. Konuþma bittikten sonra Aylin bana açýklama yapma gereði duymuþtu. —Çok iyiymiþ, biraz neþesi yerine gelmiþ. Ilgýn, —Efendim? —Sence ofise gidip çalýþalým mý? —Ýki gün tatil dememiþ miydik? —Ýþin varsa iptal edelim ama Esma’nýn yokluðundan faydalanmamýz açýsýndan dedim. —Tamam, olur. Ýþim yok bakalým bütün bu senaryolar gerçek mi? Kahvaltýmýz bittikten sonra kalktýk, hemen ofisin yolunu tuttuk. Ofise geldiðimizde içerinin havasý o kadar boðucuydu ki camlarý açýp içeriyi havalandýrdým. —Kemal Cengiz ile ilgili araþtýrma yapmak, inan hiç aklýmýn ucundan geçmezdi. Onun kýzýnýn ofisinde ona karþý çalýþýyoruz ne tuhaf! Aylin bu konuþmam karþýsýnda gülümseyerek, baþýný salladý. Sonra da sessizce çalýþmaya baþladýk. Aradan on dakika geçmeden telefonum çalmaya baþladý, odanýn içindeki ölüm sessizliðine karþý telefonumun melodisi bando etkisi yaptý adeta. Aylin’i rahatsýz etmemek için mutfaða gidip orada açtým telefonu, arayan Fatih; —Caným hiç arayýp sormadýn, ille de benim mi aramamý bekliyorsun? Telefonu açar açmaz bir sitemli cümle! —Kusura bakma Fatih, çok yoðundum inan hiç vaktim olmadý bir türlü. Nasýlsýn görüþmeyeli? Mutfakta konuþuyorum, bir o yana bir bu yana gidip gelirken Aylin’in Fatih adýný duyar duymaz baþýný bilgisayardan kaldýrýp bana doðru baktýðýný görmüþtüm. Elimle ‘’yok bir þey’’iþareti yaparak çalýþmasýna devam etmesini söyledim. Bu arada Fatih hala konuþuyordu: —Ne zaman buluþacaðýz peki, þu iþlerinden baþýný kaldýr da biraz etrafýnla ilgilen! Seni görmek isteyen ve özleyen kiþiler var, haberin olsun. Bu tam da benim istediðim bir þey aslýnda, gurur meselesi yapýp bir daha aramamýþtým o günden sonra. Hep o beni arasýn diye bekledim, sonunda aradý. —Tamam, Fatih, haklýsýn. Görüþelim. —Çok güzel, ne zaman? —Yarýn iþin yoksa her zamanki yerde ve saatte olsun. —Ýyi, yarýn iþim yok, saat 11.00’de Moda’da buluþuyoruz. —Evet. Hadi görüþüz, kendine iyi bak. —Sen de. Telefonu kapadýktan sonra bir müddet mutfakta kalakaldým. Bu adamý anlamak çok güçtü gerçektende. Nasýl olurda bir insan baþka birisiyle niþanlýyken, beni özleyebilir ki? Artýk onu bu romantik Don Jean tavýrlarýndan uzaklaþtýrmam gerekiyor, beni sevmiþ olsaydý bu kadar acý çektirmezdi, yalnýzca bunu biliyorum. Onu çok zor olsa da unutma çabasýndayken, içine mi doðuyor nedir? Sürekli beni arayarak ya da ‘’özledim seni’’diyerek yelkenlerimi indirmeye çalýþýyor. Ýþin kötü tarafý da þu, gerçekten artýk bunun doðruluðuna inanmaya baþladým ‘’gözden ýrak olan, gönülden de ýrak olur’’söyleyiþi. Gönlüm Fatih’i görmediði için acýlara katlanýyor, neyse fazla düþünmeyeyim. Hemen çalýþma odasýna geçtim, oda da Aylin’in meraklý gözlerle beni süzdüðünü görünce, o bana sormadan ben yanýt verdim; —Yarýn Fatih’le buluþuyoruz, þu yýlan hikâyesine dönen meseleyi konuþacaðým onunla. Aylin, hiç beklemediðim bir yanýt verdi bana, —Yahu þu adam ne sinir bozucu ya! Ne arsýz, ne yüzsüzmüþ. Allah akýl fikir versin, ne diyeyim baþka? —Aylin, size söz verdim. O konu kapanacak, beni kesinlikle üzemeyecek artýk. Bundan emin olabilirsin. —Ýnþallah, göreceðiz! * * * * * * Çarþamba saat 11.00 Dolmuþtan indikten sonra tiyatronun önüne doðru aðýr adýmlarla yürüyorum, baþýmý kaldýrdýðýmda Fatih tam karþý tarafta elleri ceplerinde bekliyordu. Gelip gidenlere bakýyordu, onu görmeyeli çok uzun zaman olmuþ. Kalbim birden canlanýverdi, atýþlarýndan nefesimi almakta zorlanýyorum neredeyse. Çiçekçilerin yanýna gidip biraz oradan baktým, içim o kadar tuhaf oldu ki! Aðlamakla aðlamamak arasýnda, yaprak gibi sararmak gibi bir þeydi bu. Güneþ gözlüklerinin arkasýndan baktýðý dünyada, mahvettiði yaþamlarý düþünmek istiyorum þimdi. Olanlar geldi aklýma, bana uykusuz geceleri hak gördüðü günler geldi. Ayaklarým geriye doðru gitmeye baþladý ‘’Sen beni hak etmedin ki!’’ dedim ve arkamý dönüp minibüs duraklarýna doðru yürümeye baþladým. Tam iki üç adým attým ki, beni arýyordu… Ona bu kadar öfke duyduðumu hiç fark etmemiþtim, kendime þaþýrmakla geçen saniyede telefonu açýp ‘’Geldim.’’diyebildim sadece. Arkamý dönüp giderken, þimdi ona doðru yürüyordum. Beni fark etti ve gülümsemeye baþladý. Nedense içimden hiç gülümsemek gelmiyordu, ona öfke duyuyormuþum, hayret! Bana doðru yürürken, adýmlarýmý yavaþlattým… Bana yaklaþýrken aklýmdan ‘’Koþup gitseydin, bekleseydi akþama kadar, arayýp özür dilerim gelemedim deseydin aptalsýn kýzým sen!’’diye geçiriyorum. Ýþte o anda bana sarýldýðýný anýmsýyorum. Öylesine sarýldý ki, ellerimi boynuna dolamam gerekirken yanlarýma asýlý kalmýþlardý, kulaðýma söylediði ‘’Seni çok özledim, çok.’’cümlesinde gözlerim aniden kapandý. Sað elimi omzuna koyduðumun farkýnda bile deðilim. Kendimi o kadar kasmýþtým ki, bana bakarken yalnýzca ‘’Görüþmeyeli nasýlsýn?’’demiþtim. Ela gözleriyle o kadar güzel bakýyordu ki, her zamanki sýcak tavrýyla ‘’Bunlarý burada mý konuþalým?’’diyip hýnzýrca gülümsemiþti. Aniden bir refleksle elimi tutup, ‘’Hadi beni Moda’ya götür.’’dedi. Þok mu oldum nedir, hareketlerine tepkisizdim, o yapýyor ben de izliyordum. El ele ýþýklardan karþýya geçtikten sonra kendime gelip elini býrakýþým… Hiç tepki vermedi. Sanki birazdan tekrar elini sýkýca tutacakmýþým gibi sol elinin avucunu açýp, arka tarafa doðru tutuyordu. Görmezden geliyordum, elleri öylece boþlukta sallanýyordu, benimki de çantamýn kulpundaydý. Moda’daki çay bahçelerinin olduðu sokaða geldiðimizde kendine geldi,’’Ýki hafta sonra niþanlanýyorum.’’dedi. Bir zamanlar, onunla bu yolarda yürürken nedense yollar kýsa sürede biterdi, hiç bitmesin isterdim. Þimdi mesafeler o kadar uzakmýþ ki, aramýzdaki yollar uzadýkça susamýþým, susuzluktan çoktan ölmüþüm farkýnda deðilim. Konuya bir þekilde giriþ yapmýþtýk sanýrým, o konuþacak ben dinleyecektim yine. Kýzlara ve kendime verdiðim sözün özü nerede? Çay bahçesine oturduk. Garsona iki çay söyledi. Benden bir þeyler bekliyor gibiydi. Zaman hiç geçmek bilmedi, sensiz geçen günler ve geceler bana haramdý, aðladýðým saniyelerin haddi hesabý yok, aþkýn beni zindan ettiði için o zindandan çýkamýyorum… Dememi bekler gidiydi. Ýçimdeki öfkenin sesleri gittikçe bakýþlarýnda ses oluyor, içlerimde yankýlanýyor. Bana baktýkça ela gözleriyle, umursamýyordum artýk, üzerine giydiði beyaz keten gömleðini ve lacivert pantolonu, kahverengi kemerini, kahverengi ucu sivri ayakkabýsýný, sýktýðý parfümünü… Umursamýyordum. Benim için miydi bu týraþý? Saçlarýnýn jölesi benim için miydi? Kirpiklerinden düþen hüzünlü bakýþlarý benim umursamaz tavýrlarýmdan deðildi biliyorum. Ellerim çenemde, yoldan geçen çiftlere bakýyorum o anlatýyor… Denizde vals eden jet skileri izliyorum o hala anlatýyor… Konuþmadýðýmý fark etmesiyle, —E ee, daha nasýlsýn? Senin yoðun iþlerin ne âlemde? Diyerek konuþturmaya çalýþýyordu. Ne konuþacaðým? Havadan ya da sudan! —Ne olsun iþte, bildiðin gibi hayat devam ediyor. Ýþ güç peþindeyim her zamanki gibi… Ayný þekilde cevaplar veriyorum durmadan, o beni konuþmaya ikna yollarý ararken ben iyice sert bir duvar örüyordum karþýsýna. Bazen de iðneler batýrýyordum, —Benim hayatým senin ki kadar hareketli deðil, ne yaparsýn! Diye sorularýný savuþturuyordum. Belki günün en önemli sorusunu sormuþtu bu açýklamadan sonra, inanamadým; —Hayatýnda biri var mý? Aklýma hemen içimde büyüttüðüm öfke gelip yerleþti, kalbim hayýr dese de, beynim ‘’acýysa acý’’dedi ve —Fatih. —Efendim hayatým. —Senden bir ricam var! —Dinliyorum bir tanem. —Lütfen bundan sonra beni… Yine münasebetsiz bir telefon zili, kahretsin! Fatih’in telefonu ýsrarla çalýyordu. Bana bakarak; —Pardon hayatým. Ayaða kalkýp ileriye doðru yürüdü. Hararetli hararetli bir þeyler anlatýyordu karþýsýndakine, anladýðým kadarýyla öfkelenmiþti bu kiþiye. Aklýmda sevgilisidir, diye geçirmiþtim nedense. Yani iki hafta sonra niþanlanacaðý kýz! Beþ dakika sonra yanýma gelerek; —Caným, kusura bakma, benim çok önemli bir iþim çýktý, gitmem gerekiyor. Hadi kalk seni eve býrakayým. Offf! Al iþte, nedir þimdi bu? Bütün planlarým yine alt üst oldu ona sadece ‘’Sana çok önemli bir þey söylemeliyim’’dedim. Verdiði cevap beni iyice kýzdýrdý sonunda; —Bu cumartesi adaya gidelim, orada bana ne söylemek istiyorsan söylersin. Uzunca konuþuruz, tamam mý bir tanem. Seni de evine býrakayým. Elini uzatmýþ kalkmamý bekliyordu tepemde. —Ben gelmiyorum, biraz daha oturmak istiyorum. Tamam der gibi baþýný sallayarak; —Sen bilirsin. Yanaklarýmdan öperek oradan koþar adýmlarla uzaklaþtý… Arkasýndan bakmakta yine bana düþtü. Yine gitti ve yine ben olduðum yerde kaldým. Niye ben bütün bunlara alýþtýðýmý hissediyorum? Bütün sevinçlerimin, üzüntülerimin ortasýnda kalan, aðaçlarýn içinden baktýðým kocaman bir deniz, aðlasaydým gözyaþlarýmý içine alýr mýydý? Tanýklarýmýn bana suskun baktýðý ortamda, sessizliðe bürünmüþ otururken arsýz telefon sesi, can sýkýntýlarýmýn tuzu biberi. Baktýðýmda Aylin olduðunu gördüm; —Efendim Aylinciðim. —Ilgýn, neredesin? —Moda’da. —Kim var yanýnda? —Hiç kimse! —Nasýl yani, Fatih yok mu? —Hayýr, onunla buluþmadým. Ektim onu. Ses kýsa bir süre kesildi, sonra kendine geldi; —Ýyi, çok güzel yapmýþsýn, helal olsun kýz sana. Aferin. Yanýna geliyorum bekle o zaman. —Tamam, çabuk gel. Kendimi salýncakta sallanan çocuk gibi hissettim, çay bahçesinin karþýsýnda çocuk parký var, küçük çocuklar neþeyle oyun oynuyorlar. O yaþlardayken hep büyümek istemiþtim, þimdiyse küçük bir çocuk olmak istiyorum, ne garip! Kalabalýklar ortalýklarda geziniyor, sevgilisini koluna takýp yolun ortasýnda kýrýþtýranlar, çocuðunu oyun parkýna getiren anneler etrafta bir curcuna yaþanýyormuþ havasý veriyorlar, baþýmý saðýma soluma çevirip etrafý röntgenlerken Aylin’in hýzla bana doðru yürüdüðünü görüyorum. O kadar heyecanlý görünüyordu ki nefes nefese kalmýþ, yanýma geldiðinde önce sarýldý, sonra ona; —Otur da biraz soluklan, dedim. Sandalyeye oturduðunda ne kadar hýzlý geldiðini anlayabiliyordum, çok geçmeden nefesini ayarlayýp hemen konuþmaya baþladý: —Ilgýn, inanamayacaksýn ama biz bu iþi bitiriyoruz galiba! —Nasýl yani? —Þu personel müdürü var ya! —Evet… —Az önce bana telefon etti ve benimle konuþmak istediðini söyledi. —Ne! Anlayamadým. Nasýl oldu bu iþ? Adam niye böyle bir þey yaptý acaba? —Bilmiyorum ama çok garipti, bir hafta sonra Ýstanbul’a geleceðini ve benimle kimsenin bizi rahatsýz edemeyeceði bir yerde konuþmak istediðini söyledi. —Ýnanmýyorum ya! Neden böyle bir þeye karar verdi acaba, niye böyle yaptýðýný bilmiyorum ama bizim için çok iyi oldu. Ýnþallah bu olaylar çorap söküðü gibi çözülür. —Neden böyle davrandýðýný anlayacaðýz ilerleyen zamanlarda ama bizim ýsrarla onun evine gidip konuþma istediðimiz de etkili olmuþ olabilir. —Nereden biliyorsun, belki bu istek bir tuzaktýr! —Zannetmiyorum, ama olabilir de, bakacaðýz. —En önemlisi de bu buluþmadan Esma’nýn haberi olacak mý? —Evet, ona söylemeliyiz. Yarýndan itibaren yine ofiste çalýþmaya baþlayacaðýz, duyarsa kötü olur, en iyisi benim ona içeriðine fazla girmeden anlatmam olacak. —Ya seninle beraber gelmek isterse? —Yok, hayýr. O bu durumlarda çok profesyoneldir. Ben onu ikna edecek cümleleri çok iyi biliyorum. —Ýyi, tamam o zaman. Þu adam Ýstanbul’a gelsin de çok iyi organize olmamýz lazým Aylin. —Sen merak etme, bugün nerede kalacaksýn? —Ablamda. —Bence evine git, bu kadar uzatmanýn bir âlemi yok. Onlarý gör, özlemiþlerdir seni. Aylin böyle konuþunca o gece annemle konuþmalarým geldi aklýma, evet gitmeliydim bu mesele bu kadar uzamamalýydý. Pireye kýzýp yorgan yaktým herhalde, Fatih’in bana yaptýklarý yüzünden onlardan kaçýp, sinirimi bu þekilde çýkarmamalýyým. Bu gece annemde kalmaya karar verdim. —Doðru söylüyorsun Aylin, geçen gece uzun zamandan sonra annemle konuþtum. Bana uzun uzun sitem etti, gidip göreyim bari. —Tabi kýzým ya! Git evine ve affedin birbirinizi, bak görüyorsun iþte el býrakýr gider ama aile hep seninle birliktedir, seni býrakmaz bunu sakýn unutma! —Haklýsýn galiba, —Galiba deðil, öyleyim. Haydi, kalk annene ve babana hediye alalým, biraz da gönül alalým deðil mi? Uzun zamandan sonra kendimi neþeli hissediyorum. Aylin’le kol kola girerek bütün Kadýköy sokaklarýný arþýnladýk durduk, sonunda anneme çok þýk bir ayakkabý, babama da gömlek aldým. Fazla vakit kaybetmeden Aylin’le yarýn ofiste buluþmak üzere ayrýldýk. Minibüse bindiðimde evde karþýlaþacaðým manzaralarý düþünmekten yolun nasýl bittiðini fark edemedim. Babamýn ters bir tepkisinde benim tepkim ne olabilir diye düþünüyorum. EVDE HERÞEY NORMALE DÖNDÜ… Akþam evde babamla pek fazla konuþamadým, annem uzun uzun nutuklar attý durdu, hediyelerini verirken her ikisi de çok duygulandý. Onlarý verirken acaba bu hediyeler, benim haksýz olduðumu kabul ettiðim anlamýna mý geliyor? Diye sormadan da edemiyorum. Gece yataðýmda uyurken kokusunu özlediðim yastýðým ve çarþaflarým beni baðrýna basýyor sanki gecenin bir vakti kardeþim odama gelip benimle konuþmak istediðini söyleyince hiç tereddüt etmeden konuþmaya baþladýk. Beni ne kadar özlediðini söyleyip durdu, ona arkadaþlarýmla yaptýðým þeyleri anlatýnca hayretler içinde kaldý. Bana hiç beklemediðim bir tepki verdi,’’Sen bu olayý çözeceksin, öyle hissediyorum.’’dedi. Arada sýrada annem sohbetimizi bölerek ikimize, çay getiriyor, bazen de bizim sohbetimize eþlik ediyor. O gece annemle uyudum, uyurken ne kadar da emniyette olduðumu hissettim. OFÝSTE HUMMALI ÇALIÞMALAR BAÞLADI Ofisin içi iki gün aradan sonra sessizliðini bozmuþ ve bizim tartýþmalarýmýzla tekrar eski þaþalý günlerine geri dönmüþtü. Çalýþma masasýnýn üzeri yýðýnla dosyalar, kâðýtlar ve kitaplarla dolu. Her birimiz kaçýrýlan noktalarý bulmak için her þeyi didik didik ettik. Bu arada Aylin’de Esma’ya Asým Yeþilyurt’la görüþeceðini söyledi. Esma hiçbir þeyden habersiz bu habere çok sevindi, bu görüþme esnasýnda neler yapýlacaðýný Aylin’le görüþmeye baþladý. Aylin iþini çok iyi yapan biri bence, ona hiç renk vermeden çalýþmalarýna devam ediyordu. Onun bu davranýþýný ben yapabilir miyim bilmiyorum ama sanýrým biraz paniklerdim aðzýmdan bir þey kaçýracaðým diye. Kemal Cengiz’le ilgili araþtýrmalar yaptýkça çok ilginç þeylerle karþýlaþýyorum, Esma fark etmesin diye de arada mutfaða ya da yatak odasýna kaçamaklar yapýyorduk, konuþmalarýmýz çok kýsa süreli oluyordu. Esma bu durumu çakmasýn diye de özenle davranýyorduk ikimiz. Çok önemli þeyler konuþuyorduk artýk; —Aylin, Kemal amca Nurullah Hasýroðlu’ndan para almýþ. Kemal amcanýn hesaplarýný kontrol ettim, nedense milletvekilliðine adaylýðýný koyduðu dönemde hesaplarý bir hayli kabarmýþ, özel bankalardan birindeki hesap akýþlarýnda Nurullah Hasýroðlu’nun firmasý ona resmen para akýtmýþ. Yani ona finansörlük yapmýþ anlaþýlan… —Doðru bildiðim bir þey varsa, o da para hiçbir zaman karþýlýksýz olmaz. Mutlaka aralarýnda bir çýkar iliþkisi vardýr, çünkü siyasetçilere mutlaka bir finans devi yardým eder. Bence bunu Asým Bey bize açýklayabilir! —Zaten bizim tek takýldýðýmýz nokta da bu, bu adamla Kemal amcanýn ne gibi bir alakasý var. Dediðin gibi Asým Bey bu konuda bize her þeyi anlatýr. —Evet, haydi caným içeriye girelim Esma tek kalmasýn. —Ben þu dosyayý bir yere saklayayým da, ortalýkta dolaþmasýn. Ne olur ne olmaz! —Tamam, ben içeriye gidiyorum. Güzel bir yere koy. Elimdeki dosyayý yastýðýmýn kýlýfýnýn içine koydum, bir güzel de kabarttým, sonra da çalýþma odasýna girdim hiç bir þey olmamýþ gibi. Esma bilgisayarýn baþýnda, Aylin’se masada oturuyordu. Saat ilerleyince çalýþmamýzý yarýna býrakarak uyuduk. Bu hafta göz açýp kapayýnca geçti gitti, boþuna dememiþler sayýlý gün çabuk geçer diye. Asým bey Aylin’e telefon etti, yer ve saat belliydi artýk. Çarþamba günü Üsküdar Dilruba restoranda, saat 15.00’de buluþacaklar. Ben ve Aylin, bu buluþmadan çok farklý umutlar bekliyorduk, Esma ise olaylardan habersiz olduðu için onun beklentileri de daha farklýydý. Adam yalnýzca Aylin’i görüþmüþ, zaten beni hiç kimse tanýmýyor, Esma’da Asým beyle hiç görüþmemiþti. Hep görüþmek için gittiklerinde, ya Asým bey onlarla görüþmek istememiþ ya da Asým bey bir yerlere gitmiþti. Aylin’se CD için görüþme talep etmiþ, adam kabul etmiþ ama telefonda görüþmüþler. Yani kýsacasý Asým Bey yalnýzca Aylin’i biliyordu. Esma, bu buluþma esnasýnda herhangi bir tuzak olayý olup olmadýðýný anlamak ve müdahale etmek için uzaktan izlememizi istiyordu sürekli. Akþam yemeðinde dýþarýya çýkmaya karar verdik. Bostancý’daki balýk restoranýna gittik. Kýzlarý incelerken Esma’nýn inanýlmaz heyecanlý, Aylin’in de bir o kadar tedirgin olduðunu anlayabiliyorum. Bense sadece sonucu merak ediyorum, sonuç eðer Kemal amcanýn aleyhine olursa, Esma’ya nasýl anlatacaðýz ya da o bunu nasýl karþýlayacak? Balýk yerken gökyüzüne baktým, karanlýðýn içinde yýldýzlarý aradým durdum, þehir ýþýklarýndan zar zor görülen yýldýzlar, ýþýklarýný yitirmiþ gibi. Ýçim daralýyor, içim sýkýlýyor… Þimdi çok uzaklarda, bir deniz kýyýsýnda ve hafiften rüzgârlý havada yürümek isterdim. O gece doðru düzgün konuþmamýþtýk nedense, birdenbire canciðer dostlar gitmiþ yerlerine profesyonel avukatlar gelmiþti. Bu suskunluk canýmý sýktý ve kýzlara, kalkalým uykum geldi dedim. Onlar da sanki bunu bekliyorlarmýþ gibiydi. Hesabý ödedik ve yola koyulduk. Restoranla ofisin arasý pek uzak deðil, Aylin her zamanki gibi direksiyona geçti. Ama bir iki metre gitmeden midem bulanýyor, dedi. Yüzü anýnda bembeyaz oldu, kulaklarýnýn yanlarýndan ter damlacýklarý akýyordu. Yanýnda oturduðum için onun bu halini hemen fark ettim. Esma’da uzanmýþ yatýyordu arka koltukta. —Aylin, iyi misin? Sesi çýkmýyordu. Arabayý durdurabilmiþti iki metre sonra. Esma arka koltuktan fýrlayýp öne doðru eðildi, Aylin’in çenesini tutarak; —Aylin, Aylin ne oluyor caným, iyi deðilsin sen! O kadar korktum ki, kýzýn sesi soluðu kesildi aniden ve yüzünün rengi bembeyaz oldu. Esma ve ben Aylin’e müdahale etmeye çalýþýyorduk ama ne olduðunu bilmediðimiz için bir þeyde yapamýyorduk. Aylin sadece midesini tutuyordu, baþýný önüne eðmiþ ve gözlerini de kapamýþtý. Biraz sonra doðrulup; —Midem çok kötü, galiba ben zehirlendim! Kendimi tutamýyorum… Diyerek arabadan çýktý! Arabayý yolun kenarýna park ettiðimiz için, çýkýp çimenlere istifra etmesini bekledik. Ama yapamýyordu. Hemen arabaya taþýdýk onu ve acile götürdük. Direksiyona Esma geçti ve arabayý o kadar hýzlý kullanýyordu ki, yarým saatte gidebileceðimiz hastane yolunu 15 dakikada geçtik. Arabanýn kapýsýný açar açmaz dýþarýda hazýr bekletilen sedyelerden birini yanaþtýrdým kapýnýn önüne, Aylin’in yüzü sapsarý kesilmiþti, konuþacak hal kalmamýþ, gözlerini kapamýþ öylece midesini tutuyordu. Esma, arabayý durdurur durdurmaz hemen benim yanýma gelerek Aylin’i sedyeye koymama yardýmcý oldu. Ben bacaklarýndan, Esma’da kollarýndan tutarak sedyeye yerleþtirdik. Rampalý acil kapýsýndan güçlükle sedyeyi çýkarmaya çabalarken artýk paniðin ve endiþenin verdiði adrenalinle öylesine baðýrmýþým ki, bütün acil ayaða kalktý.’’Çabuk olun, hasta ölmek üzere.’’ benim bu haykýrýþýmla birlikte hastasýnýn iþlemleri için sýrada bekleyen ve bekleme koltuklarýnda muayene olmayý bekleyen herkes dönüp bize baktý. Tüm gözler bizim üzerimizdeyken nöbetçi doktorlardan biri koþarak yanýmýza geldi. Acilin ortasýnda, sedyeyle beklemeye baþladýk. Doktor geldi, ilk önce Aylin’in yumulu gözlerini aralamaya çalýþtý, sonra da ‘’Hasta en son ne yedi?’’ diye sordu. Nutkumuz tutulmuþtu sanki ikimizin de, kekeleyerek; —En son balýk yedi… Diyebildik sadece. Doktor bu sözlerimizden sonra hemen etrafýmýzda biten iki tane hemþireye iþaret ederek Aylin’i içeriye götürmelerini söyledi. Aylin içeriye giderken doktor da dönüp bana; —Balýktan zehirlenmiþ olabilir, dedi. Esma’yla birbirimizin yüzüne bakýþýmýzda gözlerinin içindeki korkuyu görebilmiþtim. Biz de yedik o balýktan! Doktora balýktan biz de yedik dedim. Hemen hastalarý kontrol ettikleri kabine götürdü bizi. Oradaki doktora,’’Bayanlarýn nabýzlarýný ve tansiyonlarýný ölçün’’dedi ve ortalýktan kayboldu. Biz yandaki sedyeye otururken hemþirenin biri de kolumdan tutup gömleðimi sýyýrýp yukarý çekti. Tansiyon aletini koluma taktý ve pompalamaya baþladý. Üç dakika sonra,’’Tansiyonunuz 11’e 8 ‘’ dedi. Yani iyi. Esma’nýn tansiyonu da iyi çýktý. Ayaða kalkarken aklýmýzda sadece Aylin vardý. Hemþireye arkadaþýmýzý nereye götürdünüz diye sorduðumuz da, ‘’Onun midesi yýkanýyor, gýda zehirlenmesi.’’dedi. Aylin’i müþade altýna aldýklarýný söylediler, bu gece burada kalacaktý. Onu yatakta bitkin vaziyette yatarken gördüðümde içimden bir þeyler kopup gitti sanki. Esma yataðýn bir ucuna ben de diðer ucuna oturduk, Aylin gözlerini aralýyor sonra tekrar uykuya geçiyordu. Bütün bir gecemiz böyle geçti, göz kapaklarýmýz ilaçlarýn yoðun kokusundan ve uykusuzluktan þiþmiþti. Ara ara kapýnýn önüne çýkýp sigara molasý veriyorduk, saat sabahýn altýsýydý. Aklýma birden Çarþamba günü Asým Yeþilyurt’la olan buluþma geldi, Aylin çok kötü… Esma’nýn bilmemesi gerekiyor! Kim gidecek oraya? Yarýn Çarþamba! Durum çok kötü, þimdi bu olacak iþ mi diye sorsam, isyankârlýk olacak! Caným iyice sýkýldý, dýþarýda o kadar bunaldým ki, içerisinin o yoðun ilaç kokularýný özlemiþ gibi koþar adýmlarla koridora daldým. Ellerim ceplerimde, sersemlemiþ tavuk gibi sefil bir halde odanýn önüne geldim. Esma’da o esnada tuvaletten geliyordu, anlaþýlan elini yüzünü yýkamýþ. Durup onun gelmesini bekledim. Yanýma geldiðinde, bana baktý, —Gel þöyle oturalým, dedi. Aylin’in yattýðý odanýn kapýsýnýn önüne, oturmak için sandalyeler koyulmuþ. Beraberce oraya oturduk. Esma; —Adamlar bize bayat balýk yedirdi ya! Ýnanamýyorum. —Aylin çýktýðýnda, hastane masraflarýný onlara ödetiriz ya da istersen þikâyet de edebiliriz. —Yaparýz da þimdi bir de onlarla mý uðraþacaðýz bunca iþin arasýnda? —Allah korusun ya bize bir þey olsaydý! Aylin þuanda yatýyor, ya geç kalsaydýk? —Görüyorsun iþte, insan hayatý bu kadar ucuz! Her zaman balýk yeriz, bizi de tanýrlar az buçuk, bu yapýlýr mý yani? Onlara bunun hesabýný sormamýz lazým! —Yarýn gidip ben konuþurum, raporda alalým doktordan. Hastane masraflarýný onlara ödetelim. Ýçeriye girdiðimizde doktor son kontrollerini yapýyordu. Doktor bizi yanýna çaðýrarak, —Yarým saat sonra hastanýzý çýkarabilirsiniz, size reçete yazacaðým, hemen ilaçlarý alýn, içmeye baþlasýn. Esma: —Nasýl peki doktor bey? —Daha iyi de, dinlenmesi lazým, bugün yatsýn uyusun. Çalýþýyor mu? —Evet. —Rapor vermem lazým. —Kaç günlük? —Üç gün. Bol bol yoðurt yesin, su içsin. Sulu þeyler verin. Gerçi biz vücuttaki toksinleri serumla attýk ama siz yine de dikkatli olun. Doktor bize reçeteyi yazar yazmaz, hemen Aylin’i kucaklayýp tekerlekli sandalyeye oturttuk. Gözlerinin altýnda mor halkalar oluþmuþtu. Bize bakýyor ama konuþmuyordu. O kadar bitkin görünüyordu ki, arabaya binerken bile kolundan tutarak bindirdim. Ofise geldiðimizde saat 11.00’di.Banyoya soktum Aylin’i, bir güzel yýkadým. Üzerindeki aðýr ilaç kokusu da gitti. Yataðýna yatýrdýðýmýzda hala konuþmuyordu, gece yüzü sapsarýydý þimdi de solgun duruyordu. Yataðýna yatýrýr yatýrmaz baygýn gibi baþýný yastýða koydu ve sessizce uyumaya baþladý. Ardýndan ben ve Esma’da banyo yaptýk. Çalýþma odasýnda dinlenirken içeriden Aylin’in boðuk sesinin geldiðini duyduk. Esma ben bakarým diye kalkýp içeriye gitti, ben de çayýmý yudumlamaya devam ettim. ESMA HERÞEYÝ ÖÐRENDÝ… Ýçeriye girdiðinde Aylin yan dönmüþ vaziyette yatýyordu. Esma onu çevirmeye çalýþtý, o kadar kendinden geçmiþ vaziyette yatýyordu ki, belki bütün gün uyuyacak. Onu yataðýn en geniþ tarafýna doðru çekti ve baþýný da yastýða koydu. Yastýðýn altýnda sert bir cisim vardý sanki eline plastik gibi bir þey geldi. Esma ani bir refleksle yastýðýn altýndaki cismi dýþarý çýkardý.’’Allah, Allah. Bu dosyanýn burada ne iþi var? Herhalde Ilgýn gece çalýþtý ve yastýðýn altýnda unuttu.’’dedi içinden. Kapýya en yakýn Ilgýn’ýn yataðý olduðu için, Aylin’de getirilir getirilmez oraya uzatýldý, Esma elindeki dosyanýn kapaðýný çoktan açmýþtý bile. Sol köþede yazan þey, çok ilginçti, Esma; —Babamýn isminin bu dosyada ne iþi var? Diye sordu ama merakla çevirdiði sayfalar ona bu dosyanýn ne olduðunu açýklamaya yetti. Dosyayý tamamen okumadan eþofmanýnýn arasýna sokarak seri adýmlarla banyoya gitti. Banyoya girdiðinde, dosyayý hemen açtý ve kaldýðý yerden devam etti… Her sayfayý çeviriþinde gözleri yerinden fýrlar gibi açýlýp kapandý, gittikçe kolunun üzerindeki tüyler soðukta üþüyen biri gibi havaya dikilmiþti. Rengi beyaza döndüðünde baþýndan aþaðýya kaynar sular döküldü adeta. Baþýný her iki yanýna sallayýp; —Olamaz böyle bir þey, olamaz! Dedi. Dosyanýn içeriði, ona tam bir kalp krizi etkisi yarattý. Olduðu yerde donup kaldý, ayaklarý hareket edemiyordu artýk, kollarý buz kesildi. Þok hali fazla sürmedi. Banyonun kapýsý çalýnmaya baþladý. Kapýyý çalan Ilgýn; —Esma, ben uyuyacaðým. Ýstersen sen de gel, çok yorulduk dinleniriz biraz. Esma paniklemiþti. Elimdeki dosyayý nereye koymalý? Sonunda o heyecanla dosyayý kirli çamaþýrlarýn konulduðu sepete attý, üzerine de çamaþýrlarý kapadý. Titreyen bir sesle; —Tamam, Ilgýn, sen git ben þimdi geliyorum. Diyebildi. —Hadi fazla etrafta dolanma, dinlen sen de. Ilgýn yatak odasýna doðru giderken, ayak seslerini dinledi. Sesler kesilince, kapýyý açýp çalýþma odasýna masanýn çekmecesine dosyayý attý ve gözlerindeki yorgunluðu, beynindeki bu þoku atlatmaya çalýþýyordu. Ama bu çok zor olacak, diye söylenerek tek kiþilik koltuða çöktüðünü anýmsayabildi. Ortada bir dolap dönüyor, kýzlar benden habersiz bir þeyler yapýyor! Önemli bir þeyler kaçýrdým sanýrým, nasýl olurda babamdan þüphelenirler? Peki, babamla ilgili olan havaleler ve banka hesaplarý doðrusuysa eðer! Amcam. Neden! Esma yýkýlmýþ vaziyette, elleriyle koltuðun kolluklarýný sýkýyordu. Gözleri artýk bu soðukkanlýlýða dayanamayarak içindeki bulutlarýný dökmeye baþladý. Göz pýnarlarýndan süzülen damlalar yere dökülüyordu, hiçbir þey duyamýyor ve göremiyordu.’’Babam yapamaz böyle bir þey’’diyerek dosyada ileri sürülen iddialarý düþünüyordu sonunda. Varsayýmlardan oluþan þeyler bunlar ama kýzlar benden sakladýlar! Babam milletvekilliði adaylýðýndan son anda vazgeçip apar topar Amerika’ya gitti. Neden böyle bir þey yaptý? Ne zaman döneceðim belli deðil dedi… Baþý önüne eðildi istemeden. Aklýna birden babasýnýn en yakýn dostu Korkut amca geldi… O bütün her þeyi biliyor olmalý, ilk iþim onunla konuþmak. O biliyordur! Nurullah Hasýroðlu’ndan neden para alsýn? Bu adamýn özel hesaplarýnda adý geçen amcam ve babam bu adama ne yapýyor ki bu kadar para ödenmiþ onlara? Esma o geceyi de uykusuz geçirdi, iki gün üst üste acý þeylerle karþýlaþýnca sinirleri de aþýrý yýpranmýþtý. Aylin hastalýðýnýn verdiði etkiyle, Ilgýn’da yorgunluðun verdiði rehavetle deliksiz uyuyor ama o bütün gece yataðýnda karþýlaþtýðý þoklarla bir saða bir sola dönüp duruyordu. Karanlýkta bazen kalkýp, sessizce balkona çýkarak sigara üstüne sigara yaktý. Hala okuduklarýna inanamýyordu. Daha fazla dayanamayarak çalýþma odasýna döndü, koltuða gömüldü adeta. Acaba Ilgýn ve Aylin bu konuyu bana anlatacaklar mý? Ya da ben mi onlarla konuþsam? Saat 05.00 sularýnda gözlerinin içi yanmaya baþladý ama bir karar aldý sonunda. Ýlk önce Korkut amcayla konuþacaðým, eðer bana gerçekleri anlatýrsa ben de ona göre adýmlarýmý atarým, diye düþündü. Aylin bugün Asým’la buluþmaya gidemeyecekti büyük bir ihtimalle, benim öðrenmemem gereken þeyler olduðuna göre beni de göndermezler, büyük bir risk olmasýna raðmen kesinlikle Ilgýn gider. Demek ki, bugünün akþamýnda bütün düðümler çözülecek! Sendeleyerek ayaða kalktý ve banyoya girdi, aynada yüzüne baktýðýnda gözlerinin altýndaki torbalarý gördü, gözlerinin içi de kan çanaðýna dönmüþ vaziyetteydi. Aðlamaktan ve üzüntüden kendini o kadar bitkin hissediyordu ki, dizleri yere çökmek üzereydi neredeyse. Yatak odasýna ilerledi, kapýnýn eþiðinde duraksadý biraz ve iki arkadaþýna da þöyle bir baktý… Mýþýl mýþýl uyuyordu ikisi de. Yataðýna uzandý ve gözlerini zoraki de olsa kapadý. BULUÞMA… Saat 10.27 Aylin’le oturup konuþtuk, Asým beyle ben görüþeceðim. Esma hala uyuyordu, bu bizim iþimize geldi açýkçasý. Gerçi onun buluþma için pek hevesli görünmemesi de ilgimi çekti ama neyse. Çünkü dün gece ondan böyle bir teklif beklemiþtim doðruyu söylemek gerekirse ama nedense lafýný bile etmedi. Aylin sürekli bana Asým beye neler sormam gerektiðini tekrarlayýp durdu sessizce, Esma’nýn duymamasý gerektiði için inanýlmaz gizlilik içinde ve sessiz sedasýz hareket ediyoruz. Ayaklarýmýn ucunda yatak odasýna gidip, giysilerimi aldým. Esma hala uyuyordu, gece bir ara onun uyandýðýný ve balkona çýktýðýný duyar gibi oldum, demek ki gece pek uyuyamadý. Yastýðýmýn altýndaki dosyayý da almalýyým, adamýn karþýsýnda gösterecek en önemli bulgular bu dosyada nede olsa. Elimi yavaþça yastýk kýlýfýnýn içine daldýrdým, tek gözüm de Esma’da beni görmemesi lazým. Evet, dosyayý nihayet kazasýz belasýz aldým. Yatak odasýndan çýkarken Aylin tam karþýmda duruyordu. Kolumdan tutup beni çalýþma odasýna götürdü. Omuzlarýmdan tutunca, anladým ki bana yine cesaret aþýlamaya çalýþacak. Onun gözlerine öyle bir baktým ki, bana her konuda güvenebilirsin. Ben bu iþin de üstesinden geleceðim merak etme. Bu iþi çözeceðiz. Der gibi. Zaten arif olan anlar misali sadece; —Sana güveniyorum, bunu söylememe gerek yok sanýrým. Ama yine de çok dikkatli ol. Kayýt cihazýn yanýnda mý? Hiç unutur muyum edasýyla; —Ne zannettin sen beni. Diyerek gülümsedim. —Güzel, nasýl kullanacaðýný ve ne yapacaðýný biliyorsun. Her þey konuþtuðumuz gibi olsun yeter, dedi. Birbirimize þans diledik sonunda, öylesine fýrtýnalar kopuyordu ki içimde bunlarý anlatmaya kalksam akþama kadar anlatabilirim. Arabanýn anahtarýný aldým, Asým bey Aylin’i arayacaðý için cep telefonlarýmýzý deðiþ tokuþ ettik. Aradýðýnda Aylin diye benimle konuþacaktý, son taktikleri aldýktan sonra kapýyý açýp Aylin’le vedalaþtým. Merdivenlerden inerken omuzlarýmdaki yükün aðýrlýðý baþlamýþtý bile… Kendimi nasýlda tedavi ediyorum diye içimden geçirmeye baþladým aniden. Arabaya bindiðimde Aylin’in camdan beni izlediðini görüp ona el salladým, o da bana el salladý. Kontaðý çalýþtýrdým ve gaza bastým. Müziði açtým ve kendimi kontrol altýna alarak ilerliyorum. Üsküdar’daki bir restoranda buluþacaðýz. Ýçimdeki bitmiþlik hissinden eser kalmamýþtý o anda, iþe yarama duygusuyla birlikte unutabileceðimi görebilmek bana daha da cesaret veriyordu. E–5 karayolundan gidiyorum, trafik gayet akýcý. Acýbadem’e geldiðimde Asým beyi aramak geldi içimden. Þu saat oldu adamdan ses soluk çýkmadý. Arabayý yavaþlattým ve numarasýný çevirdim. Çalýyor. Tam üç kez çaldýktan sonra telefonu açtý, sesi gayet güzelmiþ, —Alo. —Merhaba Asým Bey ben Aylin nasýlsýnýz? —Teþekkürler Aylin Haným, iyiyim. Siz nasýlsýnýz? —Ben de iyiyim sað olun, ben Acýbadem’i geçtim Koþuyolu’na girdim yaklaþýk 10 dakika içinde Üsküdar’da olurum siz neredesiniz? —Bende Baðlarbaþý’ndayým, birazdan Üsküdar’da olurum… —Çok iyi Dilruba’da görüþürüz. —Tamam, bekliyorum… Telefonu karþýlýklý kapattýktan sonra içim daha da rahatladý. Düðüm çözülmek üzereydi, uzun zamandýr kýzlarýn peþinden koþtuðu adamla ben konuþacaktým, çok tuhaf! Bu personel müdürünün bu davada bu kadar önemli noktalara gelebileceði hiç aklýma gelmemiþti. Demek ki, hiç kimseyi hafife almamak lazýmmýþ, ya da olayla ilgili herkesi dinlemek gerekiyormuþ! Üsküdar sapaðýna girdiðimde daha da heyecanlandým, arabanýn hýzýný yükselterek ilerliyorum. Karaca Ahmet mezarlýðýný geçip Üsküdar’a saptým, yine insanlar ve yine kaldýrýmlara park edilmiþ arabalar. Þu þehrin her þeyini seviyorum ve bazý kötü þeylerine katlanýyorum ama bu kaldýrýmlara ulu orta park edilmiþ arabalara kesinlikle tahammül edemiyorum nedense. Direksiyonla inanýlmaz manevralar yaparak bunlarý geçiyorum. Daracýk sokakta ilerlemek için ancak yaya olmak gerekiyor… Sinirlerime hâkim olmaya çalýþtým, baþka bir ara sokaða saparak ilerlemeye karar veriyorum ve nihayet Dilruba’nýn önüne geldim. Boðazý tepeden gören bir yere yapýlmýþ bir restoran çay bahçesi burasý, Fethi Paþa korusunun içinde. Yeþilliklerin arasýnda ve maviliklerin tam karþýsýndaydý. Arabayý kapýya park edip koþar adýmlarla içeriye girdim. Restorana girer girmez kapýdaki görevli ‘’Aylin Haným.’’diye seslendi. —Evet, benim. —Buyurun þuradan, diyerek eliyle bana yer gösterdi. Restoranýn açýk olan yeri vardý, terasa benzer bir mekân. Tam da Boðaz’ý gören bir yer. Kapýsýndan içeriye girer girmez karþýmda beyaz gömlekli, kýrmýzý kravatlý, flanel lacivert takýmlý gayet bakýmlý biriyle göz göze geldim. Ayaða kalktý ve elini uzatarak; —Merhaba Aylin Haným hoþ geldiniz. Dedi. —Asým bey, siz misiniz? —Evet, buyurun oturalým. Çantamý yanýmdaki sandalyenin baþýna koyup, karþýsýndaki sandalyeye oturdum. Çaktýrmadan Asým beyi süzüyordum. Çok þýk birisi olduðu belli, gömleðinin manþetinde gümüþ kol düðmeleri vardý. Beyazla siyah karýþýmý griye yüz tutmuþ saçlarý olan, esmer ve ela gözlü, yaklaþýk 1,90 cm boylarýnda atletik vücutlu birisi. Sinekkaydý týraþ olmuþ ve mis gibi de parfüm sýkmýþtý, yani bu özellikleriyle bayanlarý kolaylýkla baþtan çýkarabilecek bir dýþ görünüþe sahip de diyebilirim. Uzun uzun birbirimizi süzdükten sonra, lafa kimin baþlayacaðýný düþünmeye baþladým. Belki de her iki tarafta birbirinden bekliyordu bunu diye düþünmeye kalmadan Asým Bey konuþmaya baþladý bile; —Sipariþlerimizi verelim mi ne dersiniz? Daha sonra da konuþmaya baþlarýz. —Peki, çok güzel bir öneri verelim. Eliyle hareket yapmasýyla garson tepemizde belirmesi bir oldu. Bir çýrpýda sipariþlerimizi verdik. Asým bey ‘’buranýn balýðý çok lezizdir’’demiþti ama ben ‘’aman balýk mý, kalsýn’’diyerek,’’hayýr ben pek balýk sevmem, kanat yerim’’dedim. Adam bir bilse balýk yüzünden baþýmýza gelenleri herhalde gülmekten kýrýlýrdý. Artýk konuþma vaktinin geldiðini hissediyordum, bütün cesaretimi toplayarak çantama elimi atýp dosyayý çýkardým, bu arada el çabukluðuyla da dinleme cihazýný açtým çaktýrmadan. —Asým bey, beni neden þimdi çaðýrdýnýz? Ben size ulaþmaya çalýþýrken siz hep kaçtýnýz ama þimdi kendi isteðinizle benimle konuþmak istediðinizi söylüyorsunuz neden? Asým Yeþilyurt, yanýndaki su þiþesine elini atarak bardaða su doldurdu. Hareketlerinden kendine çok güvendiðini anlayabiliyordum. Suyu dört yudumla içtikten sonra; —Eðer kaçmak diyorsanýz, evet… Kaçtým. Sizinle konuþamazdým, çünkü bunu anlarlarsa beni de öldürebilirler, o yüzden… —Ama kim sizi öldürtebilir ve neden? —Çünkü ben çok þey biliyorum da ondan… Ama benim bu kadar bilgiye sahip olduðumdan hiç kimsenin haberi yok! —E peki nasýl oluyor da korkuyorsunuz? —Dikkat çekebilirim de ondan. —Anladým, bir personel müdürü olarak gözler sizin üzerinizdedir sanýrým. —Ben o firmada yalnýzca personele bakmýyorum, ayný zamanda muhasebeye de bakýyorum. —Öyle mi, bundan bizim haberimiz yoktu! —Neden? —Yani… Bilmiyorum ki! Bu çok kötü olmuþtu, bizim bilgilerimize göre bu adam yalnýzca personele bakan bir müdürdü ama yeni bir þeyle karþýlaþmýþtým, þimdi aklýndan kim bilir neler geçiriyordur. Ben bu cehaleti unutturup kapamak için baþka bir atak yaptým hemen; —Benimle konuþmak istediðinize göre çok þey biliyorsunuz ama sizin bunlarý bildiðinizi kimse bilmiyormuþ, bu nasýl olabilir ki? —Ben Nurullah beyin firmada sað koluydum ama bunu hiçbir zaman dýþarýya yansýtmadýk, ben de çok meraklý birisiyimdir normalde. Elimin altýndaki avantajlarý kullanarak onun yasa dýþý bütün þeylerini öðrendim. —Yasa dýþý mý? Nasýl yani anlayamadým, bu adam yasa dýþý iþler mi yapýyor? —Elbette, bunu da bilmiyorsunuz gördüðüm kadarýyla! Offf, fena tosladým herhalde, adam atak üzerine atak yaparak beni çok zor duruma soktu bir anda. —Biz bazý þeylerin farkýndayýz ama görgü tanýðý bulmamýz lazým haliyle, o yüzden sizinle konuþma gereði duyduk! Lütfen bana neler bildiðinizi anlatýr mýsýnýz? Asým bey, zaten ben bir þey sormasam da her þeyi anlatacakmýþ gibiydi. Hemen konuþmaya baþladý. —Bu cinayet tamamen tehdit ve þantaj yüzünden iþlendi aslýnda, bunlarýn özünde yatan da kocaman çýkar iliþkileri yumaðý. Her þey zincirleme kaza gibi, birbirinin peþi sýra geliþti. Bu arada sipariþlerimiz de geliyor, garson gayet yavaþ hareketlerle masayý düzenleyerek yanýndaki tabaklarý tutan çocuktan tek tek tabaklarý alýp itinayla masaya yerleþtiriyor. Öylesine yavaþ hareket ediyor ki, kalkýp ‘’Býrak þu lanet tabaklarý, ben koyarým’’diyesim geldi. Dokuz dakika sonra yine ayný rahat ve aheste hareketlerle yanýmýzdan uzaklaþýyor, sinirden diþlerimi sýkmýþým farkýnda olmadan. Caným hiç bir þey yemek istemiyor, tamamen Asým beyin anlattýklarýna odaklanmýþ vaziyetteyim, sanýrým o da bunun farkýna varýyor. Ne de olsa, bütün her þeyi bilen bir tek o var! Ben öyle bakmýþým ki adama, ister istemez yemeðine baþlamadan bildiklerini anlatmaya devam etti ama hiç beklemediðim bir þey isteyerek baþladý; —Bana güvence vermeniz gerekiyor, öncelikle sizden koruma istiyorum. Böyle bir þey yapabilir misiniz? Bu isteði karþýsýnda oldukça þaþýrdým, koskoca holdingin personel müdürünü koruyan kimse yok muydu? —Sizin kendinize ait korumanýz yok mu? —Var ama onlarý da firma saðlýyor bana, mesela ben þimdi onlarý atlatarak size geldim, toplantým var dedim ve bir þekilde sývýþtým ama normalde bu kadar kolay olmayabilir. Ne de olsa onlarýn adamlarý ne kadar güvenebilirim ki? —Peki, ben size gerekli yerlere baþvurarak güvenlik saðlayacaðým. Gizli olacak deðil mi? —Aslýnda ben kendim için deðil, kýzým ve eþim için istiyorum. Bu adamlarýn iþi belli olmaz, öldürmez süründürürler… O yüzden. Ýyice kafam karýþtý ama pek de renk vermemeye çalýþarak ona söz verdim. Bu hafta içinde eþi ve kýzýna gizli güvenlik-koruma ayarlanacaktý. Yemeðinden bir iki lokma aldýktan sonra, ellerini çenesinin altýnda birleþtirip direkt yüzüme bakarak konuþmaya devam etti. Yüzünde çok ciddi bir ifade vardý; —Bizim holdingimiz aslýnda göründüðü gibi bir hüviyete sahip deðil, ölen patronumuz Nurullah Hasýroðlu bir aþiretin adamlarýndan birisidir. Bu aþirette Þanlýurfa’da, adý da Haþno aþireti. Bunu duyduðuma inanamadým, ben bu ismi gördüm. Nurullah beyin hesap akýþlarýnda geçiyordu! Demek Aylin doðru yoldaymýþ! —Haþno aþireti mi dediniz? —Evet, Aylin Haným, Nurullah bey bu aþiretin liderlerinden emirler alarak bu firmayý yönetirdi. Bazen ben onlarýn telefon konuþmalarýna þahit oluyordum, bir takým þeyleri biliyordum ama hiç de tahmin edemeyeceðim þeyler dönüyormuþ hâlbuki. Ben daha da meraklanarak; —Nasýl þeylerdi bunlar? Diye sordum. O da bana gayet ciddi bir þekilde eðilmiþti, sesini kýsarak; —Mesela firmamýzýn gerçek bir eroin pazarlama ve sevkýyat iþini yürüttüðü gibi þeyler öðrendim. Artýk dehþete düþtüm, bu çok aðýr bir ithamdý. Sonra düþündüm de, ben dosyanýn içindeki bazý belgeleri incelerken bir yerlerde Þanlýurfa’dan hammadde alýndýðýna dair bilgiler yazýlýydý. Bunlara inanmamýþtým, mutlaka baþka þeyler vardýr diye düþünmüþtüm. Doðru çýktý iþte! —Ne demek bu Asým Bey? Firmanýz bisküvi ve makarna üretmiyor mu? —Hayýr, hayýr. Sadece üretiyor görünüyor! —Offf bu ne saçmalýk böyle ya, ne demek oluyor bu? Eroin pazarlýyor ama bisküvi üretiyor görünüyor? Bu iþi devlet fark edemiyor mu bunca zaman? —Hayýr, edemez ki. —Nasýl edemez ki? —Adamlar hükümetin ve devletin içine kendi adamlarýný koyarlarsa ve parayla da baþkalarýný satýn alýrlarsa hiç kimsenin de ruhu duymaz! Bu kadar basittir. Þimdi anlaþýldý… Kemal Cengiz… Onlarýn piyonlarýydý, parayla onu milletvekilliðine getirmeye çalýþtýlar, ya sonra… —Asým bey farkýndaysanýz ben, þuanda þoktayým. Daha açýk olursanýz çok memnun kalacaðým… —Haþno aþireti Amerika’dan eroin satýn alýyor. Amerika’daki yetkilileri de K.Irak’taki Kürtlere yardým edilmesi karþýlýðýnda, eroini K.Irak’a bedava getiriyor, sýnýrdan geçirirken hiçbir zorlukla karþýlaþmýyorlar, Nurullah onlarý hammadde olarak gösterip firmanýn depolarýnda muhafaza ediyor ve Avrupa’ya gönderiyor. Tabii yine Amerikalýlar yardým ediyor! Hollanda, Fransa, Almanya, Danimarka, Ýtalya, Yunanistan ve daha birçok ülkeye gönderiyorlar. —Hiç mi polis yakalayamadý, hiç mi? —Yakalamaz olur mu? Onlarý baþkalarýnýn isimlerini kullanarak, baþkalarýný göstererek iþin içinden tereyaðýndan kýl çeker gibi sýyrýlýyorlar. —Nasýl bir organizasyondur böyle? Allah’ým, hiç kimse görmüyor mu bunlarý? —Görmelerini engelleyen adamlarý var, o yüzden çok rahatlar. Ýþleri hemen görülüyor. —Kim bunlar, bana isim verir misiniz? —Mesela Kemal Cengiz diyebilirim. Kemal amcanýn ismini bu kadar iðrenç bir denklemde duyduðuma inanamýyorum! Çýkar iliþkisi olduðu belliydi zaten, ama bu kadar da iðrenç iliþkiler olduðunu tahmin bile edemezdik. Amerika sýrf Kürtlere yardým olsun diye bedava eroin sevkýyatý yapýyor, onlarý da bizim kanun adamlarýmýz koruyor, kime karþý, neye karþý? Kendi ülkelerini satmak diye buna mý denir acaba? Üç beþ kuruþ için ve menfaat için yapýlýr mý bu, Asým Yeþilyurt konuþuyor bense afallayýp kalýyorum yalnýzca, bembeyaz olan rengimi de fazla belli etmeden tanýdýðým birinin yaptýðý yasa dýþý iþleri dinlemek ne kadar da zormuþ Allah’ým. —Kemal Cengiz baþsavcýdýr belki duymuþsunuzdur, milletvekilliðine de adaylýðýný koymuþtu bir ara hem de Ýstanbul 1.bölgeden. Ýþte onun çýkarý buydu, maddi yardým görüyordu, karþýlýðýnda da, Haþno aþiretinin adamlarýný cezaevlerinden kurtarýyordu. Þimdi beynim daha hýzlý çalýþmaya baþladý, parçalar tek tek yerine koyulduðunda nedenler ve sebepler ortaya çýkmýþtý sonunda, bütün her þeyi anladým nihayet, anladým! —Kemal Cengiz’i duydum ama o savcý duyduðuma göre Amerika’ya gitmedi mi? Milletvekilliði adaylýðýndan da vazgeçmiþti yanlýþ hatýrlamýyorsam? —Her þeyin bir sebebi var Aylin Haným, her þeyin bir sebebi var. Asým bey bunu söylerken baþýný sallamýþtý ben de, bu sebebi biliyordum ama dile getiremiyordum. —Neymiþ peki sebebi? —Nurullah Bey, eroin parasýný çalmaya baþladý, üstüne üstlük Kürt gruplarýna da yardýmý kesti bir müddet. Banka hesaplarýný ben kontrol ediyorum Nurullah beyin, çok yüklü bir miktarda paralar kazanmaya baþladý ve bunlarý da Ýsviçre’deki özel hesabýna yatýrýyordu. Kemal beyde ona yardýmcý oldu, —Neye yardýmcý oldu? —Para kaçýrmasýna. —Amerika’daki eroin tüccarlarýn parasýný mý peki Kemal Cengiz’in çýkarý neydi bunda? —Ne olacak ki, tabi ki paranýn bir bölümünü istiyordu. —Ýstiyordu derken, sanki Nurullah bey para vermemiþ gibi söylediniz. —Evet, Nurullah Bey paranýn tamamýna sahip olmak istedi. —Sonra. —Sonrasý þu; Kemal bey Amerika’daki yetkililere bunlarý anlattý, Nurullah beyde onun bu hareketini duydu çok geçmeden, o da Kemal beyin peþine adam taktý, sonunda Kemal bey Amerikalýlarýn da yardýmýyla onu öldürttü. Kemal amcanýn katil olduðunu duymuþtum… Ýnanýlmaz bir þey bu, korkunç! —Kemal Cengiz meþru müdafaada mý bulundu sizce? —Bana kalýrsa hayýr, çünkü ilk önce kiralýk tutan o oldu. —Siz bu kadar ayrýntýyý nereden biliyorsunuz Asým Bey? —Çünkü Nurullah Bey son bir ayýnda bana her þeyini anlatmaya baþlamýþtý, o yüzden bütün bunlardan haberim var. —Neden size, baþka birisi yok muydu? —Ben onun bütün hesap akýþlarýný ve yolsuzluklarýný bilmek zorundaydým, bana anlatmak zorunda kaldý bir yerde, hatta öldürülmeden üç gün önce ‘’Eðer beni öldürürlerse, bunlardan hiç kimsenin haberi olmasýn. Mezarýma dua etmeye gelen insanlar olsun.’’,demiþti. Baþýmý önüme eðdim ve böyle basit gibi görünen cinayetin, aslýnda ne kadar da vahim olaylar yumaðý olduðunu öðrendiðime inanamadým. Çok basitti aslýnda, çok basit. Bir ülke baþka bir ülkeye dost görünüyor ama iþ adamlarý o ülkenin baþ düþmaný örgütlere yardým edebilmek için, dünyanýn en iðrenç maddesini kullanarak, hem de o ülkenin insanlarýný kullanarak insanlarýný da kanunlarýný da siliyor geçiyor! Mide bulandýrýcý bir þeydi. Þimdi Kemal amca o adamlarýn yanýnda, kim bilir ne yapýyordur? Acaba çok mu rahat ya da çok mu huzurlu? Vicdaný uyumasýna izin veriyor mudur? Kýzýný hiç mi düþünmedi? Kariyerine daha yeni baþlayan kýzý, onun bu ayýbýyla neler yaþayacaktý kim bilir? Bütün her þey gün gibi ortada, tüylerim diken diken olmuþtu. Derin bir bataklýðýn içinde çýrpýnýyormuþuz hâlbuki haberimiz yokmuþ! Asým bey de, ben de yemeðimizi yiyememiþtik, tabaklarýmýzdaki þeyler soðumuþtu. Aklýma cezaevinde yatan katil gelmiþti hemen… —Asým bey, þu cinayeti iþleyen adam. Cinayet iþlenmeden bir gün evvel cezaevine girmiþ diye gösteriliyor, sizce bu doðru mudur? —Vallahi Aylin Haným, ben öyle þeyler duydum ve yaþadým ki, bu onlarýn yanýnda devede kulak gibi kalýyor. O adamýn firmanýn içine girdiðini ve Nurullah beyin odasýndan çýktýðýný gözümle görmeseydim, inanmazdým. Bu tamamen Kemal beyin kurmacasýdýr, baþka bir þey deðildir. Evraklarda sahtelik yapýldýðýna birçok kez rastladým ve bahsettiðiniz adam en kurnaz devlet adamý, sahte evrakýn daniskasýný yapar! Dizlerimin baðý çözülmüþtü resmen, olacak iþ deðil yani! Kemal amca bu kadar da para delisi olamaz diyordum içimden. Sonra da, ama neden olmasýn ki! Normal þartlarda yaþayan savcýlar pek Kemal amcanýn standardýna eriþememiþlerdi, bayaðý varlýklý adamdý Kemal amca. Evleri, arabalarý, ofisleri, çiftlikleri ve baðlarý vardý, bütün bunlarda babasýndan kalma þeyler deðil. Bütün bunlar aklýmdan birer birer geçerken içimden sýmsýcak bir þey akýp bacaklarýmýn dibine yerleþmiþti. Þuanda aklýmda tek bir kiþi var, ESMA… Soracak sorum falan yoktu. Artýk sonun baþlangýcýndaydýk. Bütün yollar týkanmýþtý sanki bir labirentin içinde köþe kapmaca oynuyorduk, ortalýk buz gibi oluvermiþti. Asým bey kaliteli ceketinin iç cebinden marka bir sigara çýkararak bana da uzattý, o anda sigaraya hayýr diyemezdim doðrusu. Derin derin nefesler çekip, bundan sonra yaþanacaklarý tahmin etmeye çabaladým ama olmadý, olamadý. Dediðim gibi bir sonun baþlangýcý gibiydi duyduklarým. Kendime gelebildiðimde sadece, —Bütün bu anlattýklarýnýz dehþet verici þeyler, dedim. —Öyle olduðunu biliyorum, o yüzden bütün bunlarý saklamaya çalýþýyorum. —Siz neden Þanlýurfa’ya gittiniz? Beklenmedik bir þekilde bu soruyu sordum ama ben de kendime þaþýrdým, bu soru nereden çýktý böyle diye? —Benim akrabalarým var orada, aslýnda akraba ziyareti bahanesine aþiretin neler yaptýðý sordum durdum tanýdýklarýma. —Ne yaptýklarýný öðrendiniz mi? —Evet, Kemal Cengiz’in peþine düþmüþler. Onlarda Nurullah’ýn kanýný yerde býrakmayacaklarýný söyleyip duruyormuþ. —Desenize bu olay daha bitmedi! —Bu olay bitmedi zaten, bu bir baþlangýç. Daha neler olur Allah bilir. Asým bey saatine bakýp duruyordu, kalkmaya hazýrlanýyordu anladýðým kadarýyla, zaten onu fark eder etmez bana bakarak; —Aylin Haným, kabalýk olmazsa eðer bugünlük konuþmamýzý burada kesebilir miyiz? Demiþti. Zaten benimde soracak sorum kalmamýþtý, bir an önce ofise gidip bu duyduklarýmý Aylin’le paylaþmalýyým. Kayýt cihazý hala çalýþýyordu, ayaða kalktým, elimi uzatarak; —Ýnanýn, bize o kadar çok yardýmcý oldunuz ki anlatamam, her þey için size teþekkür ederim ve en kýsa zamanda güvenlik isteðinizi yerine getireceðim, size söz veriyorum. —Bir þey deðil, bunu en sonunda öðrenecektiniz ama erken olmasý hepimiz için çok iyi oldu. Ýnþallah hayýrlý uðurlu olur ve adalet yerini bulur. —Ýnþallah, bu yardýmlarýnýzla çok þey baþaracaðýmýza eminim, tekrar saðolun. —Aylin Haným, beni aramayýn, ben sizi gerektiði zaman ararým. —Oldu, sizden haber bekliyor olacaðým telefonum 24 saat açýktýr ulaþabilirsiniz. —Peki, tanýþtýðýma memnun oldum. Görüþmek dileðiyle. —Tamam. Ben masada beklerken, Asým bey ortalýktan kaybolmuþtu bile, Aylin’e telefon etmem gerekiyordu. Hemen telefon edip olayý çözdüðümüzü söylemeliydim. Telefon çalýyor, ikinci çalmada karþýmda Aylin vardý: —Alo, Ilgýn neredesin? —Üsküdar’dayým. Aylin sana bomba gibi haberlerim var, duyunca küçük dilini yutacaksýn. —Gerçekten mi? Ne zaman geleceksin? —Birazdan çýkýyorum,20 dakika içinde yanýnda olurum, Esma orada mý? —Yok, ben uyurken dýþarýya çýkmýþ. Bana da not býrakmýþ ‘’Hemen döneceðim’’diye. —Nereye gittiðini yazmamýþ mý? —Hayýr. —Tamam, çok güzel ben geliyorum. —Haydi, bekliyorum. ESMA, KORKUT’LA KONUÞUYOR… Üzerini giyerek acilen dýþarýya çýktý. Giderken de merak etmesinler diye Aylin’in baþucuna ufak bir not býraktý. Hala uykusuzdu, gözlerinin içinde sanki kum tanecikleri varmýþ gibi içini rahatsýz ediyordu. Dýþarýya çýkarken, Aylin’in uyanýp rahatsýzlanabileceði gelmiþti aklýna ama hiç bir þeyi düþünecek halde deðildi. Korkut amcanýn ofisi Baðdat Caddesinde. Taksiye bindi ve son hýzla oraya gitti. Taksideyken Aylin geldi yine aklýna, eðer ona bir þey olursa vicdan azabý duyardý, bir de babasýnýn katil olabileceði gerçeðini düþününce… Yaptýðý doðruydu. Böyle bir þey varsa gerçeði bir an evvel öðrenmek zorunda olduðunu hissediyordu. Benim babam birini öldüremez, o karýncayý bile incitmemiþ biridir, nasýl böyle þeyler üretilebilir ki? Yokluðunda senaryo yazarlarý türemiþ olmalýydý büyük bir ihtimalle, taksi Baðdat Caddesine gelmiþti, trafik ofise gitmelerine engel oluyordu her zaman ki gibi. Arabadan çýkýp, yürümeliyim! Zaten yirmi adýmlýk yer. Taksinin parasýný verip, kapýsýný açtýðý gibi koþarak kaldýrýma çýktý. Büyük maðazalarýn önünde biriken insanlar vitrindeki giysileri en ince ayrýntýsýna kadar incelemeye koyulmuþ, sanki baþka iþleri yok bu insanlarýn, çekilin yolumdan! Ýnsanlarýn arasýndan bir hýþýmla geçip, onlardan hýncýný almaya çalýþýyordu adeta. Korkut amcayý aramalýyým, diyerek telefonuna sarýldý. Telefon çalýyor ama açýlmýyordu. Esma ýsrarla telefonu çaldýrýyordu, telefon açýlmýyor Esma’da sinirden köpürüyordu. Artýk daha fazla dayanamamýþ sessizce kendi kendine küfürler yaðdýrmaya baþlamýþtý. Yaklaþýk 2 dakika sonra telefonu bir bayan açtý; —Alo, buyurun Korkut Öktem’in bürosu. —Merhaba hanýmefendi, ben Esma Cengiz, Korkut beyle görüþmem lazým, acil! —Randevunuz var mýydý? Siz kimsiniz? Kadýn o kadar rahat ve vurdumduymazdý ki, Esma neredeyse çýldýracaktý. O bu kadar panik halindeyken, karþýsýndaki nasýl oluyordu da bu kadar sakin davranabiliyordu, herhalde sakinleþtirici bir ilaç almýþ olmalý diye düþündü ama delirmek üzereydi. —Ne randevusu ya, ne diyorsun sen! Asýl sen kimsin? Duymadýn mý, ben Esma Cengiz, Kemal Cengiz’in kýzýyým ve avukatým. Derhal bana Korkut amcayý baðla, çabuk! —Özür dil… —Sana çabuk dedim! Ufak bir sessizlik yaþandýktan sonra nihayet Korkut Öktem telefondaydý; —Efendim! —Korkut amca, bir dakika sonra yanýndayým. —Tamam yavrucuðum. Bu kadar yaygara koparabildiðine inanamýyordu, koskocaman bir daireden içeriye koþar adýmlarla girip, hemen giriþteki asansöre girdi ve 9.kata bastý. Aklýndaki sorularý bir çýrpýda ona sormalý mý, yoksa alýþtýra alýþtýra mý anlatmalý? Ýki dakika sonra dokuzuncu kata geldi, kapý açýlýr açýlmaz içeriye daldý. Saðdaki kahverengi çelik kapýnýn önüne geldiðinde elini zile bastýrdý ve kapý açýlana kadar da kaldýrmadý. Ofisin içinden bir ses; —Geldim, geldim! Esma, zilden parmaðýný inatla çekmedi, sekreter kapýyý açýnca ona þöyle bir bakýþ atarak içeriye girdi. Sekreter de Esma girdikten sonra; —Buyurun girin, demekle yetindi. Esma, hiç tereddüt etmeden Korkut Öktem’in odasýna girdi ve kapýyý çalmadý. Korkut bey ayaða kalkýp, kollarýný açtý. Esma, sade bir öpücükle bu selamlaþma faslýný geçiþtirmek için hemen koltuða oturup, gözlerinden alevler saçarak Korkut beye bakýyordu. Korkut bey bu olanlardan hiçbir þey anlamamýþ gibi bakýyordu yüzüne, bu bembeyaz saçlý yüzü güleç adamýn gözünün içindeki soru iþareti gitgide büyümüþtü. Korkut bey, çalýþma masasýnýn kenarýna iliþmiþ öylece Esma’yý süzüyordu, yüzündeyse garip bir gülümseme hâkimdi, sanki ‘’neden buraya geldin, ne istiyorsun benden?’’der gibi bakýyordu yüzüne. Esma üstünde biriken adrenalini atmaya çalýþýrken, karþýsýnda duran orta boylu, kumral, gözleri masmavi adamýn beyninden geçenleri okumaya çalýþýyordu ama becerememiþti. Hiç beklemediði bir cümle kurdu Korkut; —E ee Esma kýzým, hoþ geldin, ne içersin? Babamýn en yakýn dostusun, eminim ki her þeyi biliyorsun sen, diye geçirdi içinden. Ama þuanda mantýklý olma zamaný. Kendini toparladý ve kasarak; —Hiç bir þey içmek istemiyorum, ben buraya seninle konuþmaya geldim. —Ýyi ya, konuþalým o zaman! Baban telefon etmiyor mu? Ona mý canýn sýkýldý? —Korkut amca, gel þöyle karþýma otur da, seninle ciddi ciddi konuþalým. Kolundan tutup, karþýsýndaki sandalyeye oturmasýný saðladý. Adam Esma’dan böyle bir tepki beklemiyordu sanki bakýþlarýndaki gariplik bunu göstermiþti. Karþý sandalyeye oturdu, Esma bakýþlarýný onun üzerine kilitledi aniden. Ýri yeþil gözleri alev topuna döndü, yorgunluk, sinir, stres. Her þey tuz biber oldu bu duruma. Korkut, Esma’nýn neler anlatacaðýný tahmin etmeye çalýþýyordu ama ihtimaller bile zor gibiydi. Daha fazla dayanamayarak; —Niye bu kadar sinirlisin kýzým bir þey mi oldu, anlatsana! Haykýrmak buna denirdi herhalde, o da öyle yaptý. Kendine yakýþaný yaptý, direkt ve politika gütmeden… —Babam neden Amerika’ya kaçtý? Korkut, ne söyleyeceðini ezberlemiþ öðrenci edasýyla konuþmaya baþladý. Ýlk önce derin bir nefes aldýðý da Esma’nýn gözünden kaçmadý haliyle. —Devlet görevlendirdi onu, gizli bir görev olduðu için gitti, sana söyleyemem… Ýnandýrýcýlýðý olmayan bir cevaptý bu, zaten karþýsýndaki kiþide bu cevaba kanacak kadar aptal deðildi. Yýllarýn savcýsý olduðu halde daha dünkü çocuk onun mimiklerinden ve hareketlerinden yalan söylediðini anlamýþtý. Hemen yüzüne vurdu, çocuktan al haberi derler ya! Hiç dolambaçlý konuþma yapma gereði bile duymadan; —Yalan söylüyorsun, hem de gözlerimin içine baka baka. Korkut yine ayný tavýr ve edayla; —Bana inanmýyorsan al telefonu, aç ve kendin sor! Dedi. Esma’nýn kesinlikle alttan almak gibi bir niyeti yoktu, kýsasa kýsas yapmaya baþladý. Bacaðýný bacaðýnýn üstüne attý ve gayet soðukkanlý bir tavýrla, sert ses tonuyla; -O zaman babam neden Nurullah Hasýroðlu’nu öldürttü? Ýþte o anda Korkut beyin adeta nutku tutuldu, bir müddet o ukala duruþunu kaybetti. Esma o kadar rahattý ki karþýsýnda, adam gittikçe eriyordu. Kollarý birbirine baðlýyken, tekini þakaðýnýn altýna aldý, baþýný saða çevirdiðinde içindeki o korkunç buz bakýþlar geri gelmiþti. Yüzündeki o anlamsýz ve garip gülümseme de silinmiþti. Yerine kaþlarý çatýk seri katil bakýþlý biri gelmiþti. Esma’ya bakarken sinirden gözü dönmüþtü adeta; —Sen neler saçmalýyorsun böyle, delirdin galiba kes sesini! Nihayet Esma istediði sonucu elde ettiðini düþünmeye baþlamýþtý, bu sahte adamýn içini dökmeyi baþardý sonunda. Maskesini indirmiþti, iþte yine bir sözün yeri ‘’Korku her þeyin panzehiridir.’’Yüzünün damarlarý bile gerilmiþti artýk, Esma vurucu sorularýný sormanýn tam zamaný olduðunu anladý. —Bana her þeyi anlat Korkut amca, neler olup bittiðini biliyorum, bunlarý bilmek benim hakkým, anlat! Korkut beyin dizleri titriyordu, Esma bunu hemen fark etti. Dayanacak gücünün kalmadýðýný görebiliyordu. Karþýsýnda dimdik oturan adam gitmiþ, yerine koltuða gömülü oturan adam gelmiþti. Bir müddet sözler bitmiþ, yerini anlamlý bakýþlar almýþtý. Esma yine dayanamayarak; —Bugün arkadaþým Asým Yeþilyurt’la konuþmaya gitti. Bütün hikâyeyi bant kaydýna alacak, bu bant kaydý büyük bir delil olacaktýr, bunu sen de çok iyi biliyorsun. Sonuç olarak, ben de avukatlýk yetkimi kullanarak, Nurullah Hasýroðlu müvekkillim olduðu için Kemal Cengiz hakkýnda arama emri çýkarttýracaðým. Hatta kýrmýzý bülten koyduracaðým baþköþeye de! Þimdi ne dersin, anlatacak mýsýn? Gözleri yuvalarýndan çýkacakmýþ gibi bakýyordu karþýsýndaki adam, bunca yýlýn verdiði deneyim ve sakinlik gitmiþti. Yanýndaki kýz en yakýn arkadaþýnýn kýzýydý, ellerinde büyümüþtü. Esma’nýn annesi vefat ettiðinde Korkut amcasý ona sonsuz sevgi göstererek kendi evladýndan ayýrt etmemiþti. Bahsi geçen adama bir can borcu vardý, onu çok zor bir anýnda ölümden kurtaran kiþiydi. Bir bataklýðýn içine giren bu adamý kurtarmaya çalýþmýþtý ama… Âmâsý buydu iþte. Becerememiþti. Þimdiyse karþýsýnda dimdik duran, onun beceriksizliðinin vicdan azabýydý sanki. Aðzýnda bir þeyler gevelemeye baþladý sonunda; —Yapamazsýn bunu, o senin baban… Evet, buz kütlesi konuþamaya ve itiraf etmeye baþladý. Esma, her ne kadar duyduklarýna inanamasa da içindeki bu nefret ve tiksinti taþ gibi ya da duvar gibi olmasýný saðlýyordu. —Babam olduðunu inkâr etmiyorum ki, yalnýzca þu davayý zorla elime tutuþturan kiþiyi þimdi daha iyi anlýyorum. —Yavrucuðum bunlar asýlsýz iftiralar, babaný çekemeyen kiþilerin uydurmasýdýr inanma, baban böyle bir þey yapmaz. Esma’yý yine þaþýrtmayý baþarmýþtý Korkut Bey, ilk önce kabul ediyor görünmüþtü ama þimdi de inkâr ediyordu. —Þimdi niye böyle konuþmaya baþladýn? —Kýzým ben yalnýzca babaný bir örgütün tehdit ettiðini biliyorum. Baban giderken bana yalnýzca sana bakmamý söyledi. O örgüt her neyse, bir müddet ortalýktan kaybolmanýn en iyi çözüm olduðuna karar verdiðini söyledi bana. Ýnan bana, giderken bana dedi ki, bu olay unutulur unutulmaz gelirim. —Ne olayý? —Yani… Þantaj olayý. —Neden babama þantaj yapsýnlar ki? Ne yapmýþ bu adamlara? —Sana söyledim ya evladým, inan bana bu konuda tek kelime etmedi bana ama öyle cinayetle falan bir ilgisinin olduðunu düþünmüyorum, en son konuþtuðumuzda hiç de öyle bir tavrý yoktu. Nedense Esma, Korkut amcasýna inanmýyordu. Sözleri çarpýtýlmýþ ve politik olduðu aþikâr demiþti içinden. Yine de tekrar sormak istedi; —Son kez soruyorum, Nurullah Hasýroðlu’nu babam mý öldürttü? —Tek kelimeyle ‘’Hayýr’’.Bana inan kýzým, baban adam öldürtecek biri deðil, istersen telefon edip kendin de sorabilirsin. Zaten iki gün önce onunla konuþtum, söylediðine göre üç hafta sonra dönüyormuþ. Esma, babasýnýn geleceðini duyar duymaz gülümsemiþti. Hemen bütün siniri ve stresi uçup gitti. —Ýnanmýyorum, gerçekten mi? —Evet, kýzým, Türkiye konsolosluðunda önemli bir davet varmýþ, oraya davet edilmiþ. Davetten sonra gelmeyi planlýyormuþ, söylediðine göre seni de arayacaktý. Bir anda Esma’nýn buzlarý eridi gitti. Korkut amca bana yalan söylemez, eðer babam gelmeyi planlýyorsa korktuðu bir þey yoktur kesinlikle diye düþündü. Hem ofis olarak, hem de ev olarak kullandýðý daireye dönmeliydi. Orada onu bekleyen çok büyük sürprizler olabilirdi kesinlikle. —Tamam, o zaman Korkut amca, benim gitmem lazým. Daha sonra görüþürüz. Ha unutmadan babam ararsa, muhakkak beni aramasýný söyler misin? —Oldu yavrum, söylerim. Esma, Korkut beyi öperek oradan ayrýldý. Yolun öteki tarafýna geçti hýzla ve ilk gelen taksiye binip Kozyataðý’nýn yolunu tuttu. GERÇEKLER ÖLÜM KADAR ACIDIR… Üsküdar’dan çýktým ve yine geldiðim yola geri döndüm. Akþam saatlerinde yollar biraz daha yoðundu. Ýþten gelenlerin servisleri, okul servisleri, otobüsler, otomobilli çalýþanlar tam bir keþmekeþ oluþturmuþtu. Sakince ilerlerken yanýma koyduðum çantamýn içinden kayýt cihazýný çýkarýp, bir deneme dinlemesi yaptým. Cihazýn play düðmesine basarak çalýþmasýný saðlamýþtým. Yolda hem gidiyor, hem de Asým Yeþilyurt’un o inanýlmaz açýklamalarýný dinliyorum. Aylin bu açýklamalarý duyunca eminim ki, þaþkýnlýktan küçük dilini yutacak, bunu düþününce daha da heyecanlanýyorum. Üzerimden büyük bir yük kalktý resmen, kýzlarla çalýþmaya baþladýðýmdan beri çok önemli görevler verildi ve Allah’a þükür ikisinin de üstesinden gelmeyi baþardým. Zor bela Kozyataðý’na vardýðýmda, içimde iþimi baþarýyla tamamlamanýn verdiði sevinçle en yakýn arkadaþýmýn üzüleceðini düþünerek garip bir iç burkulmasý vardý. Arabayý apartmanýn park yerine çekip koþarak içeriye girdim. Ayný saatlerde… Esma, Korkut Öktem’in ofisinden ayrýlalý çok olmuþtu ama o gittikten sonra orada inanýlmaz telefon trafiði yaþanýyordu. Enine boyuna düþünüp, bugün olanlarýn Amerika’daki Kemal Cengiz’e bildirilmesine karar verdi. Sadece ‘’Beni olup bitenlerden haberdar et.’’ricasýnýn vebalini taþýyordu boynunda. Her ne kadar Kemal’in bulaþtýðý bu pislikle hiçbir alakasý olmasa da, sýrdaþ olmasý bile nelere mal olabiliyor. Kýzý gelip hesap sorar gibi onu sorguya çektiðinde, aklýndan o anda ‘’Evet, baban katil, onun ettiði pisliði de sen temizleyeceksin’’mi demeliydi yani! Kemal bu gerçeði öðrendiðinde nasýl bir tepki verecekti kim bilir? Ýþin en garip tarafý da, Esma’nýn Nurullah Hasýroðlu gibi bir kan emicinin avukatlýðýný üstlenmesiydi. Yani babasýna karþý, babasýna! Los Angeles arýyordu, numarasýný gösteren telefon vardý ofiste. Cep telefonuna çaðrý attýktan sonra, hemen arýyordu Kemal. Telefon tam dört kez çaldý, Korkut onunla nasýl konuþacaðýný düþündü ve kalbi yerinden çýkacakmýþ gibi çarparak; —Alo. —Korkut sen misin? —Evet, benim. Nasýlsýn? —Ben iyiyim, sen nasýlsýn? —Ben… Bilmiyorum yani. Telefon sürekli parazit yapýyordu, cýzýrtýlardan sesleri duymak oldukça zor oluyordu. Kemal’in sesi çok boðuktu. —Bir þey mi oldu? Neden sesin böyle senin, anlatsana Korkut! Korkut Öktem çok tereddütlü ve bir o kadar da çekimserdi. Uzunca konuþamayacaklar sonuçta, durumu özetle anlatmalý! —Kemal, burada iþler sarpa sarýyor, Esma bütün her þeyi öðrenmiþ! -… Ses gidip geldi adeta, sonra o boðuk ses yerini kükreyen bir sese býraktý; —Nee? Nasýl yani? Olamaz böyle bir þey! Nasýl olmuþ bu, nasýl! Anlatsana Korkut? —Bugün yanýma geldi, çok sinirliydi. Birisi ona Nurullah’ýn cinayet davasýný vermiþ, kim olduðunu söylemedi, birisi devretmiþ Kemal. Ben araþtýrdým bu adamý, Saffet yapmýþ bunu. Bilerek Kemal, hem de canýný söke söke! Araþtýrdýðý birçok dosyalarý da ona vermiþ. Esma’da iki tane arkadaþýný yanýna alarak cinayeti araþtýrmaya baþlamýþ, hem de dedektif gibi iz sürerek. Öyle bilgilere ulaþmýþlar ki, aklýn hayalin almaz. Senin cinayeti azmettirdiðini biliyor… —Ne yapmak istiyormuþ peki bu deli kýz? —Söylediði þeyleri duysan, kahrýndan ölürdün herhalde. Ama çok güzel yetiþtirmiþsin onu, o da bunu kullanýyor iþte! Telefonun karþýsýndan derin bir iç çekme sesi duyuldu. Sonra Korkut Öktem devam etti; —Onu kandýrabilirsin ama muhakkak ara onu, hem de hemen. —Tamam, ararým ama senden son kez bir ricada bulunacaðým, lütfen beni kýrma. Korkut, onun bu bitmek tükenmek bilmeyen ricalarýndan býkmýþtý ama yapacaðý bir þey de yoktu. Þu anda çaresizliðinin en kötü anýný yaþýyordu kendi kendine, eli mahkûmdu, yapacaktý. —Dinliyorum Kemalciðim. —Kýzýmý ve onun arkadaþlarýný takip ettir, bulduklarý bütün delilleri yok edebiliriz, daha zamanýmýz var. Öyle deðil mi? Anladýn mý? Ses kesilip tekrar geldi. —Anladýn mý Korkut! —Anladým, anladým. Ses gittikçe titriyordu. Ona bir gerçeði daha söylemeliydi. Kemal. —Efendim. —Esma’nýn arkadaþlarýndan biri bugün Asým’la konuþmaya gitmiþ, adam ötmüþtür kesin. Ben sana söyledim o adam çok biliyordur diye. Ama dinlemedin. —Hallederim onu, sen merak etme. —Ama ses kayýt cihazýyla konuþmalarý kayýt etmiþler, onu ne yapacaksýn? Kemal Cengiz artýk bir kurt adama dönüþmüþtü, onu kimse engelleyemezdi herhalde. Korkut bile onu böylesine çýldýrmýþ görmemiþti. Aðzýndan dökülenler öylesine çaresizliðini belli ediyordu ki, aðlamak bile yanýnda yavan kalýrdý. —Korkut, ben kapana kýsýldým! Artýk ya öleceðim, ya da öldüreceðim baþka çaresi yok bu iþin, —Ama Kemal, dinle bak… —Sözümü kesme birazdan kapatacaðým zaten. Ben sana çok güvendiðim bir adamýmý göndereceðim. Delikanlýnýn hasýdýr ona güven tamam mý? Elimle büyüttüm ben onu. Ona, kýzlarý takip ettir, ellerindeki bütün delilleri alsýn, alamazsa çalsýn, çalamazsa ÖLDÜRSÜN! En ufak bir detayý atlama tamam mý? Ben þimdi onu arayýp ne yapacaðýný söyleyeceðim, senden yardýmcý olmaný istediði þeyleri sorarsa o konularda yardýmcý olursun, anladýn mý? —Anladým. —Kapatmam lazým. —Ne zaman gelecek bu adam? —En kýsa zamanda, beni habersiz býrakma. Hadi kendine iyi bak, görüþürüz. Korkut, Kemal’in bu emri vaki tavýrlarýný hiç sevememiþti bir türlü, adam her fýrsatta karþýsýndakine emirler yaðdýrmak için resmen kendiyle yarýþa giriyordu. Bütün bedeni buz gibiydi, yerinden kýmýldamaz ve ses çýkaramaz halde kaldý. Beti benzi çoktan attý, saðlýðýný kaybetmek üzere olduðunun farkýndaydý aslýnda ama yapacak bir þeyi yok-tu. Birden durup dururken kendi kendine ‘’Kemal bu adamlara hiç bulaþmayacaktý, hiç! Ben ona söyledim uzak dur diye, dinlemedi. Kahretsin! Aç gözlü bunak herif!’’diye söylendi durdu. OFÝSTE AKÞAM OLDU… Ofise adýmýmý bastým sonunda, beynim inanýlmaz dolu. Nedense içeriye girdiðimde ortalýkta kimseleri göremedim. Seslenmekte fayda var; —Kýzlar. Burada mýsýnýz? Aylin. Ýçeriden bana yanýt geldi, demek ki tek deðilim çok þükür. —Buradayýz Ilgýn, oturma odasýna gel… Aman Allah’ým bu Esma’nýn sesi! Bu çok kötü, ne yapacaðýz þimdi? Aylin’le en son konuþtuðumda evde deðil demiþti ama! Ne yapalým, sonra da konuþabiliriz dedim ve biraz þaþkýnlýkla, biraz da ürkek odaya girdim. Offf Esma görüþmeyle ilgili þeyler sorarsa! En iyisi doðaçlama yalan söylemek, ne yapalým buna mecburum. Odadan içeriye girdiðimde, Aylin tam karþýmdaki pembe koltuða gömülmüþtü resmen. Esma ayakta bekliyordu nedense! Esma’nýn yüzünde o kadar farklý bir bakýþ vardý ki, sanki her þeyi öðrenmiþ ve Aylin’e hesap sormuþ, sýra bana gelmiþ gibi. Çok tuhaf oldum bir anda, baþýyla bana iþaret yaptý, içeriye gir ve otur der gibi. Yani Aylin’in anlatmayacaðýný bilmesem, karþýlýklý oturup konuþmuþlar diyebilirdim. Esma’nýn gösterdiði koltuða oturdum ama yine de çaktýrmamaya çalýþýyorum ona, çantam ise hala kolumda. Asým Yeþilyurt’un çok önemli þeyler anlattýðýný biliyordu herhalde, ben oturur oturmaz oda yanýmdaki sandalyeye geçti oturdu, Aylin hala koltuða gömülü duruyor, arada sýrada kaçamak bir bakýþ atýyordu bana. Ne olduðunu ya da olacaðýný tahmin etmeye çalýþýyorum, baþýmý Esma’ya doðru çevirdiðimde Aylin’in bana baktýðýný fark ettim, iþte o anda Esma bana kilitlenmiþ Aylin’de bir þeyler anlatmaya çalýþýyor gibiydi. Göz ucuyla baktým, evet kaþlarýyla hareket ediyor bana ‘’Hayýr’’diyor, ya da dedirttirmek istiyordu. Allah’ým, en zorlu görevlerimden birisi de bu olsa gerek, bakalým Esma gibi akýllý ve zeki bir kýz benim uydurmalarýma kanacak mý? Ben konuþmaya niyetlenmiþken o bana gülümseyerek; —E ee anlat bakalým Asým beyciðimiz neler döktürdü sana! Aylin’e bakmak istiyordum, Aylin! Neler dönüyor burada ya! Göz hareketlerimi bile göz hapsine almýþtý resmen, baþýmý hafiften her iki yanýma hareket ettirdim, gözümü Aylin’e çevirmem gerekiyordu, Esma bunu yapmamam için adeta bana barikat kurdu bakýþlarýyla. Kaþlarýný çatmýþ bana bakýyordu sürekli, dikkatini çekmeliyim diye düþündüm bir anda. Çantamýn fermuarýný açtým aniden, Esma bir þey vereceðim diye bekledi herhalde ama sigaramý alarak bacaðýmýn üstüne koydum bu arada Aylin’e de bakma fýrsatýný yakaladým, Aylin iki eliyle yanaklarýný tutuyordu, arada yüzünü kapatýyor ve gözlerinin üstüne götürüyordu. Evet, anladým ki doðaçlamanýn tam sýrasý! —Size çok kötü bir haberim var kýzlar, Asým bey beni ekti. Bu sözümle birlikte Esma’nýn suratý allak bullak oldu, þaþýrmýþ görünüyordu. Hareketleri o kadar tuhaftý ki, bu sözümle birlikte iç çekip, kaþlarýyla oynamaya baþladý. Aylin az önceki duruþunu bozdu, daha iyi görünüyordu þimdi,’’iþte bu’’der gibi bakýyordu gözlerime. Anladýðým kadarýyla Esma bana pek inanmýþ görünmüyordu; —Nasýl yani ya! Sen bütün gün neredeydin, kiminleydin o zaman? Niye gelmiyormuþ bu herif, kendisi buluþmak istemedi mi ki! —Ya bir sakin olur musun? Bu ne gerginlik böyle anlamadým ki? Ne var, benim bilmediðim bir geliþme mi oldu yoksa? Sinirlerimiz gittikçe geriliyordu, Esma daha da gerginleþti. Yüzü asýldý, dudaklarýný bir ileri bir geri ýslatýp duruyordu, göz kapaðýný kýrpmasý da bir hayli fazlalaþtý. —Sen bana hesap soracaðýna, neler yaþadýn, gördün, duydun onu anlat, hadi! —Adamý buluþacaðýmýz yerde bekledim, bana telefon etti o esnada eþi rahatsýzlanmýþ ve hastaneye götürmek zorunda kalmýþ, bana iþini bitirir bitirmez gelirim belki diyip beklememi söyledi. Ama ne gelen oldu ne de giden. Bende bekledim durdum, sonra bana telefon etti ve özür dileyerek bir dahaki haftaya erteleyelim dedi. Adam sanki birilerinden korktu ve böyle bir yalan uydurdu gibime geldi, ne dersiniz? Esma, yüzüme bakakaldý. Aylin ise, yani adamla buluþtuðumu bilmese o da inanýrdý belki gibi bakýyordu. Esma kendisini toparladý hemencecik, tekrar kaþlarýný çatmýþtý; —Bu adam bizi kandýrýyor olabilir mi? Aylin nihayet konuþmaya baþladý; —Artýk ona inanmaktan ya da onu beklemekten baþka çaremiz yok gibi görünüyor, aksilik iþte! Bende ona cevaben; —Canýmýz saðolsun, bunca zaman bekledik ve sabrettik. Eninde sonunda konuþmayacak mý, ha bugün ha yarýn ne fark eder deðil mi ama? —Esmacýðým, sen neden bu kadar gerginsin anlayamadým, bir þey mi oldu? Diye sordu Aylin. Esma’dan yanýt gelmedi. Yavaþça oturduðu sandalyeden kalktý ve bize bakarak; —Ben iki günden beri uyumuyorum, belki onun verdiði bir gerginlik var üzerimde. Kusura bakmayýn ben biraz dinleneyim. Esma, dalgýn dalgýn yatak odasýna doðru gitti. Belki Ilgýn’ýn söyledikleri doðrudur! Sonuçta bu adam bizi sürekli atlatmaya alýþtý ama kýzlarýn elindeki dosyada malum! Ya da buluþtular bana yalan söylüyorlar, bunu araþtýrmam lazým, bakalým gün ola hayýr ola. Ne yapmam gerekiyor þimdi? Belki aptal rolü oynamalýyým, ama nereye kadar? Esma yataðýna uzandýðýnda göz kapaklarý artýk ona isyan ediyordu. Yumar yummaz uykuya daldý. Aylin yüksek sesle; —Kýzlar aç mýsýnýz? Diye baðýrdý. Esma’dan ses gelmemiþti. Aylin onu kontrol etmek için yatak odasýna gittiðinde, çoktan uyuduðunu görüp, derin bir oh çekti içinden. —Aylinciðim ben banyo yapacaðým, hiç aç deðilim. —Tamam, sonra gel konuþalým. Tamam, iþareti yapýp, banyoya gittim. Bu gerginlik bana yetti zaten, diken üzerindeymiþim gibi hissettim kendimi ama dikkati çeken þey de, Esma’nýn bu kadar saldýrgan olmasýydý. Uykusuzum dedi gerçi ama bana bakarken çok tuhaf bakýyordu, gözlerinden öfke akýyordu resmen, acaba kulaðýna bir þey mi geldi? Ya da… Bizim çalýþmalarýmýzý görmüþ olabilir mi? Banyo yaparken bile Esma’nýn bu tavýrlarý hep aklýmdaydý, sonuçta Aylin ona bir iki kelime edip konuyu fazla uzatmazdý, neden beni ortada býraktý ki? Neyse banyomu yaptýktan sonra Aylin’le bu konuyu iyice enine boyuna konuþayým bari neler yaþanmýþ ben yokken. Gecenin ilerleyen saatlerinde… Aylin’le köþede bucakta konuþabildiðimiz kadar konuþtuk ama ben banyodan çýktýktan yaklaþýk bir saat sonra Esma yine kalktý, gözlerinin altýnda oluþan mor halkalara aldýrmadan hep yanýmýzda oturdu. Ondan bazý þeyleri saklamak kadar acý bir þey yok sanýrým, asýl acýyý babasýnýn katil olduðunu öðrendiðinde duyacaktý belki de. Aylin duyduklarýna inanamadý, gerçi pek detaylarýna giremedim ama sonucu biliyordu artýk. Ses kaydýnýn olmasý da bizim için çok avantaj oldu. Hiç olmazsa, anlatamadýðým ya da es geçtiðim yerleri Aylin kendi kulaklarýyla duyacaktý. Esma hep yanýmýzda durdu ama kâh koltukta uyuklayarak, kâh yarým yamalak yorum katarak. Anladýðým kadarýyla Esma’nýn bir þeylerden haberi vardý, anlaþýlmaz bir þekilde kendini zorluyordu, hep yanýmýzda olmak istiyordu ve konuþtuklarýmýzý uykulu olduðu için iki kez tekrarlatarak kaçýrmak istemiyordu. Ben çantamý da alarak yatak odasýna gittim. Esma ve Aylin hala çalýþma odasýnda konuþmaya devam ediyorlardý. Esma’nýn sesini bazen duyuyordum yataðýmda yatarken, içki içmiþ, sarhoþ olmuþ insanlar gibi konuþuyordu. O kadar yorgun ve bitkindi ki ama kendisi bunu inkâr ediyordu nedense! Onlarýn konuþmalarýna biraz kulak kabarttým, Aylin: —Sen bugün nereye kayboldun birden öyle, kaç saat yoktun ortalýkta? Esma: —Korkut amcaya gittim, babam aramýþ da. Onun hakkýnda konuþtuk. Anladýðým kadarýyla kýzlar o kadar mesafeliydi ki, sanki çok samimi iki dost deðillermiþ gibi, aradan çok fazla zaman geçmeden televizyon açýldý ve sessizce televizyon izlemeye baþladýlar. Þimdi onlarýn yanýnda olup her ikisinin de bu soðuk davranýþlarýný görmek isterdim. Demek ki, Esma bugün Korkut amcaya gitti. Acaba neler konuþtular? Babasý telefon etmiþ, niye Esma’yý aramýyor bu adam acaba? Kýzcaðýzýn ne kadar kötü durumda olduðunu anlayamýyor mu? Aklýma hemen Esma’nýn garip davranýþlarý geldi… Yoksa. Korkut amca Esma’ya bir þeyler mi anlattý da böyle oldu? Offf ne saçmalýyorum ben böyle ya! Adam bizim bu bilgileri edindiðimizi nereden bilecek ki, ben de iyice paranoyak oldum yani… Neyse fazla kafamý karýþtýrmadan uyuyayým bari Esma’nýn tavýrlarý da muhakkak babasýna kýzdýðý içindir, baþka hiçbir sebebi olamaz zaten. Sabah olsun da, gündüz gözüne her þey daha iyi olur. Aylin, Esma’nýn koluna girmiþ onu odaya getiriyordu. Hemen ayaða kalktým ve ona yardým ettim. O kadar yorgundu ki, baygýn bir halde yýðýlýp kalmýþtý. Üzerini çýkardýk ve yataðýna uzattýk. Kendinden geçmiþ bir halde uyuyup kaldý. Sonra Aylin’de yataðýna uzandý, ben de ona’’Yarýn konuþuruz’’,dedim. Yarýn, her þey yarýn. Sabah olacaktý. Saat 03.00,aniden gözlerim açýldý. Ne olduðunu anlayamadým, neden olduðunu da. Kötü kötü rüyalar gördüm, gözlerimi açtýðýmda vücudum o kadar yorgundu ki, kolumu kýpýrdatacak mecalim bile kalmamýþ. Baþýmý yastýðýmdan kaldýrdýðýmda, kýzlarýn uyuduðunu görüyorum. Esma’nýn üzerinde pike falan yoktu, öylesine daðýnýk uyumuþ ki, pikenin nerede olduðu bile belli deðil. Aylin’in yüzü bana doðruydu, aklýmdan bu olanlarý Esma’ya anlatmak geçiyordu nedense. Aylin’e söylesem acaba karþý çýkar mý? Sonuçta kýz eninde sonunda öðrenmeyecek mi? Bir de bizim her þeyi bildiðimizi öðrenirse, yandýðýmýzýn resmidir, rezil oluruz vallahi! Baþýmý tekrar yastýða koyuyordum ki, telefonuma mesaj geldi. Ýçimden ‘’Allah Allah, sabahýn bu saatinde kim olabilir ki?’’diye geçirdim. Allah’tan telefonumun sesi kapalý da, kýzlar rahatsýz olmadý. Mesajý açtým. Ooo Fatih Beyler de ararlarmýþ efenim, bu ne vefa örneði böyle Yarabbim… Niye bu çocuk bu saatte bana mesaj gönderiyor ya! Mesajýnda ‘’Caným, ben seni çok özledim ama…’’diye yazmýþ. Offf Fatih, gerçekten ne yapmak istediðini ve ne düþündüðünü anlamak çok güç. Kendini mi kandýrýyorsun, yoksa beni mi? Sabahýn kör karanlýðýnda bana mesaj çekme de ne oluyor anlayamýyorum sahiden de, nedir derdin senin ya! Bütün bunlarý düþünürken gecenin karanlýðýnda, telefon elimde hala onun mesajýný okuyorum. Tekrar tekrar okuyorum, ayný þeyleri okumak hoþuma gidiyordu. Belki de bilinçsiz bir þekilde yapýyordur bunlarý, günlük koþuþturma esnasýnda hiç aklýma gelmiyordu. Her saniyemde o varken þimdi tam tersi bir durum var. Acýlarýmýn da bitmesi beni gitgide ondan soðuttu, araya koyduðu mesafede, sýk sýk arayýp sormamasý da her þeyimi tüketti gitti. Ona olan sevgimin tükendiðini hissediyordum sanki arada sýrada bana böylesine içten mesajlar çekip, buluþmak istemesi de duygularýmý deðiþtirmeme yardýmcý olamadý. Bir kere bana yabancýlaþmýþtý o,yabancý olan oydu. Ben deðil… Ama her þeye raðmen onun böyle birden bire ortaya çýkmalarý hoþuma gidiyordu. Ona iðneli bir mesaj göndermeye karar verdim; ‘Yalan söyleme, sen özlesen özlesen niþanlýný özlersin, benimle iþin olmaz senin, hem evlenmeyecek misin sen ’Ona böyle iðneli mesajlar atmak, sinirlendirmek çok hoþuma gidiyor. Ýki dakika sonra hemen yanýt verdi; ‘Benim niþanlým yok birtanem, onunla ayrýldým. Anladým ki ben senden baþkasýný sevemem.’ Ne, ne diyorsun sen… Ne diyorsun Fatih, ayrýldýn mý? Ayrýlmýþ! Bu ne demek istiyor þimdi, ister istemez aklýma neyin peþinde acaba diye sormak geliyor. Yine kalbim gümbür gümbür atmaya baþladý, nefes ayarýmý kaybettim bir anda. Aklým, ona inanma seni yine üzecek kandýrýyor diyor, kalbim de sevgin seni býrakmýyor, sen de býrakma diyordu. Gözlerim karanlýkta ýþýldýyordu… Yataðýn içinde dönüp duruyorum, bir saða bir de sola dönerken, kýzlar kalkacak diye korktum. Heyecandan ellerim birbirine dolandý, nefes alamýyorum… Sessizce kalktým, balkonun kapýsýný açtým ve bir kedi gibi dýþarýya süzüldüm. Kapýyý usulca kapadým, balkonda baþýmý gökyüzüne kaldýrýp yýldýzlara bakýyorum, elimde tuttuðum telefonda hala mesaj bölümü açýk duruyor. Nefes alýþ veriþlerimi düzenliyorum, avuçlarýmý açýp kapayýnca kendimi daha iyi hissetmeye baþladým. Kaldýrdým telefonu, parmaðýmla dokunmamla ýþýðýnýn yanmasý bir oldu. Ona cevap yazmalýydým ama bu sefer kalbimin söylettirdiðini deðil, beynimin söylettirdiðini yazmaya karar verdim. Artýk beynimin süzgecinden süzülenleri, parmaklarým dile getirecek. CEVAPLA ‘Fatih, ne yaptýðýný zannediyorsun? Niyetin beni aptala çevirmek mi? Tebrikler baþardýn, sana madalya takmak lazým. Ne fark ettim biliyor musun, seni hiç tanýyamamýþým. Bana böyle davranmaktan artýk vazgeç!’ GÖNDER… Tuþuna bastýðým anda gözlerim kendiliðinden kapandý. Baþýmdan aþaðýya kaynar sular döküldü, beynimden geçenler çok aðýrdý, çok aðýr! Gözüm telefona takýlý kaldý, ÝLETÝLDÝ raporu geldiðinde iþ iþten çoktan geçmiþti. Az önce gülen yüzümden eser kalmadý þimdi. Yine ayný sessizlik içinde balkonun kapýsýný aralayýp, odaya girmek için adýmýmý attým ki, tekrar mesaj geldi,’Þimdi seni arýyorum, telefonu aç!’ Allah’ým… Ben ne yapacaðým þimdi? Arýyor. Bir türlü cesaret edipte telefonu açamadým bir müddet, kalbim yine yerinden fýrlayacakmýþ gibi atýyordu. Alnýmda biriken terleri bile fark edemedim. Cesaretimi toplamam lazým, cesaret. Haydi Bismillah; —Efendim. —Aþkým. Evet, bu bittiðimin resmidir iþte. —Fatih, merhaba nasýlsýn? —Ben iyiyim de, sen neden tepkilisin bana? Ýçimden ‘Bu kadar da yüzsüzlük olmaz, pes yani’,diyesim geldi ama neyse. —Fatih, artýk benimle oyun oynamayý býrak tamam mý? —Seninle oyun oynamýyorum Ilgýn, yalnýzca seni çok seviyorum. —Nee, anlamadým! Beni sevdiðini söylüyorsun yaaa! Sen neler yapýyorsun, ne yaptýðýný zannediyorsun! —Nasýl, ne yapmýþým ki? —Karþýma geçmiþ bir de saf rolü oynuyorsun, daha ne olsun? —Ama. —Ne amasý? Fatih, o kadar yumuþak sesli biri ki, ona inanýlmaz kýzgýn da olsam ses tonumu ister istemez ayarlayýp konuþuyorum. Bu öfkeli konuþmamdan sonra bir an sessiz kaldý sonra yine o konuþmaya baþladý; —Canýmýn içi, seninle muhakkak konuþmam lazým diyorum, neden anlamak istemiyorsun? Zaten en son buluþtuðumuzda doðru düzgün konuþamadýk. Sana anlatmak istediðim o kadar çok þey var ki, ne olur yarýn buluþalým, yalvarýrým bana bir saatini ayýr, yalvarýrým. Nedense ketum kýz rolü yapmak istiyordum, her ne kadar içimden bir þeyler akýp gitse de ondan intikam almak istiyorum. Bana yaþattýðý acýlarýn aynýný ona yaþatmak istiyorum sadece, görmeli. Anlamalý, nasýl bir kalp kýrýlýrmýþ! Ýçimden aðlamak geliyordu —Bilmiyorum Fatih, çok yoðunum þu sýralar… —Aþkým, bak sana yalvarýyorum. Bana sadece bir saatini ayýr, lütfen, lütfen. Fatih benimle konuþurken, birden onun evinden telefon sesi yükseldi. Konuþma esnasýnda da ýsrarla çalmaya devam ediyordu. Rahatsýz oldum, benimle cep telefonundan konuþtuðu için belki duymuyordu, —Ýçeriden telefon sesi geliyor, herhalde evinin telefonu çalýyor. —Boþ ver þimdi telefonu falan, yarýn buluþuyor musun benimle? —Ama telefon ýsrarla çalýyor, istersen ona bak. Biz daha sonra da konuþuruz. —Ya sen benimle buluþacak mýsýn, buluþmayacak mýsýn? —Tamam, tamam. Her zaman ki saatte ve yerde tamam mý? —Oleyy, caným benim. Bak kesinlikle piþman olmayacaksýn, sana söz veriyorum. —Peki, ama bu son olsun. —Aþkým, birtanem söz. Bu sefer piþman etmeyeceðim seni. Söz veriyorum. —Tamam, Fatih, istersen artýk telefona bak. Konuþtuðumuzdan beri ýsrarla çalýyor, önemli bir þey var herhalde. —Senden önemli hiçbir þey olamaz, saðol caným, yarýn görüþürüz. Telefonumu kapadýktan sonra, içimde rahatlamayla vicdan azabýna benzer bir duygu vardý. Kendime yenildiðim için vicdaným beni rahat býrakmayacaktý, tabi eðer Fatih yine ayný þeyleri yaparsa! SON TANGO Fatih ýsrarla çalan telefona koþtu, merakla açtýðýnda çok heyecanlanmýþtý. Uzaktan gelen bu ses hiç de yabancý deðildi. —Neredesin be oðlum, iki saattir telefonda aðaç ettin beni. Nasýlsýn? —Ýyiyim Kemal aðabey, duþ alýyordum da, anca çýktým, sen nasýlsýn? —Hiç sorma be yavrum, ben hiç iyi deðilim. —Neden aðabey, sesin neden böyle boðuk geliyor, hasta mýsýn? —Evladým ben þuanda Amerika’dayým, sesim o yüzden böyle geliyor. —Amerika’da mý? Anladým, canýn neden sýkkýn aðabey, bir derdin var anladýðým kadarýyla. —Ýþlerim var, onlarý halletmek için geldim buraya. Fatih, evladým. —Efendim. —Senden bir ricada bulunacaðým çocuðum, eðer yaparsan sana minnettar kalacaðým. —Ne ricasý Kemal aðabey, emret yeter ki. Ben hemen yaparým. —Bak oðlum… Fatih, Kemal Cengiz’in en güvendiði adamýydý. Ýþte o bahsedilen kiþiydi. O daha çocukken babasý Kemal Cengiz’in çiftliðinde çalýþmaya baþladý. Atlara bakýyor, çiftliðin güvenliðiyle ilgileniyor ve tüm giderleriyle ilgileniyordu. Uzun yýllar Kemal Cengiz’le birlikte çalýþtý, patronlarý ondan ve ailesinden çok memnundu. Ama bir av partisinde kazara kalbine isabet eden kurþunla vefat etti. Kemal Cengiz bu olaydan sonra Fatih’i kendi çocuðu gibi sevmiþ ve ilgilenmiþti. Erkek çocuðu olmadýðý için onu kendi çocuðu gibi benimsedi. Okuttu, eðitti. Bir yerde kendisi için büyüttü onu. Atýcýlýk eðitimlerine bile gönderdi lise yýllarýndayken. O kadar baðlýydý ki Kemal Cengiz’e, istese onun için adam bile öldürebilirdi gözünü kýrpmadan. Onun için bunlarý yapacak olan kiþi Fatih’ti… Fatih, gözünü kýrpmadan insan öldürebilme yeteneðiyle donatýlmýþtý, ne dese yapacaktý. Daha öncekiler gibi. Kemal Cengiz, baþýna gelen þeylerden bahsetti. Abartýlý ve en ince detayýna kadar anlattý. Fatih, hikâyeyi dinlerken baðlýlýðýnýn esiri olmuþtu bir anlamda. Konuþmayý sürdüren Kemal Cengiz; —Tamam, mý evladým, kýzýmýn adresini verdim. O kýzlarý çok iyi takip et, benim hakkýmda topladýklarý her þeyi yok etmeni istiyorum. Haa unutmadan, dün Asým denen adamla birisi görüþmüþ! Kasete çekmiþlerdir muhakkak. Bu kýzýn adýný öðrenip, sana haber veririm. O kýz her þeyi biliyor. Mutlaka ama mutlaka, onun ortadan kaldýrýlmasý lazým. Zamanýmýz fazla geçmeden bir an evvel, olayý dallandýrýp budaklandýrmadan önüne geçelim. —Ortadan kaldýrýlmasý gereken kiþileri sen belirle, ben hallederim aðabey. Peki, iki kiþiden baþka baþkalarý biliyor mu? —Zannetmiyorum evladým, bu Asým kaþýnýyordu zaten. Ötmez diye düþündüm ama yanýlmýþým. Benim kýzýn arkadaþý zaten bugün görüþmüþ, pek fazla kiþinin bildiðini düþünmüyorum. Öyle bir þey olsaydý, muhakkak kulaðýma gelirdi. Benim söylediklerimi iyice anladýn deðil mi oðlum… Yarýn Korkut Öktem’e git, daha detaylý bilgiler verecek. —Tamam, aðabey, adresini aldým. Yarýn oraya gideceðim. —Fatih, temizle þu iþi! Herhangi sorun olursa, Korkut’a söyle o halleder. Seni arayacaðým, yarýn þu iþi bitir! Anladýn mý? —Sen hiç merak etme, olupbitti say! Fýrlatýlan ok, saplanacaðý yeri bulmuþtu. Geri dönüþü olmayan bir yola girildi. Talimatlar alýndý, kýlýçlar kuþanýldý, bu davanýn korkunçluðu kendisini kusmaya hazýrlanýyordu gittikçe. Sýra katillerdeydi… Sabahýn ilk saatlerinde, uzaklardan gelen telefon gecenin karanlýðýndan daha karanlýktý. Yirmi dört saat geçmeden, ölüm emri salýk verildi, kurþun… Adres sormuyor, sormayacaktý yine. SABAHIN HAYIRLI YÜZÜ… Sabah… Saat 08.15.Uyandýðýmda Aylin hala uyuyordu. Sabaha karþý ara ara uyandým ama yine de erken uyandým bugün. Aylin’le bir an evvel konuþmam gerekiyor, yataðýmdan kalktým ve sessizce onun yataðýna iliþtim. Hafifçe koluna dokundum; —Aylin. Aylin uyanýr mýsýn? Aylin çok geçmeden uyandý, uyku mahmuru gözleriyle bana bakýyordu. —Caným. Bir þey mi oldu? —Konuþmamýz lazým, hem de hemen —Tamam hayatým. Aylin, iyice gözlerini açtý ve yatakta doðrularak oturdu. Eliyle dudaðýna iþaret ederek, —Esma içeride, sessiz olalým. —Tamam. Aylin merakla bana bakýyordu, ellerini baþýnýn arkasýna baðlayarak oturdu ve bana; —Asým, ne anlattý? —Aslýna bakarsan, bizim iddialarýmýzýn doðru olduðunu anlattý. —Gerçekten mi? Neler anlattý, çok merak ettim anlatsana. —Nurullah Hasýroðlu’nu Kemal aðabey öldürtmüþ! —Ýnanmýyorum yaa! Demek ki doðruymuþ ha? —Evet, caným, maalesef doðruymuþ! —E ee daha neler anlattý? —Ýsimlerini banka hesaplarýnda görmüþtük hani hatýrlarsýn, Ýlhan Haþno ve Kazým Haþno, Þanlýurfa’dan… —Evet, hatýrlamaz mýyým? —Ýþte onlar aslýnda Þanlýurfa’da büyük bir aþiretmiþ ve bu aþiret neler yapýyormuþ biliyor musun? —Nee? Çabuk anlat… —Büyük bir eroin kaçakçýlýðý þebekesinin liderleriymiþ aslýnda, Amerikalý bir-iki iþadamýnýn yardýmlarýyla bütün dünyaya eroin pazarlýyorlarmýþ. Ýþin en garip ve inanýlmasý güç tarafý Amerikalý adamlar, bölücü terör örgütüne yardým etmeleri karþýlýðýnda sýnýrlardan hiç sorun çýkmadan eroini geçirebiliyorlarmýþ! Kuzey Irak’tan geçiriliyormuþ, Türkiye’ye sokulan eroini de Nurullah Hasýroðlu Avrupa ülkelerine satýyormuþ. Nurullah Hasýroðlu, eroinden aldýðý payla yetinmemiþ ve bölücü örgütün paylarýný da çalmaya baþlamýþ. Bu arada Kemal amca, Nurullah Hasýroðlu’na Ýsviçre’de özel hesap açtýrmýþ ama o da bu paradan pay almak istemiþ! Nurullah buna yanaþmayýnca, çok enteresan bir þey olmuþ! Aylin, o kadar heyecanlandý ki baþýný yasladýðý yerden iyice doðrultup bana yaklaþtý, nefes alýþ veriþleri bile deðiþti, ben de fazla detaya girmeden olayý anlattým. —Kemal amca Amerikalý adamlara Nurullah’ý ispiyonlamýþ! Adamlar, Kemal amcayý korumaya alacaklarýný söyleyince, o da bilinen, malum þeyi planlayýp gerçekleþtiriyor! Sonra da kaçýp iþadamlarýnýn yanýna gizleniyor, þimdi aþiret Kemal amcayý arýyormuþ! Aylin’in aðzý açýk kalmýþtý ve öylece dinliyordu. Son cümlemi de bitirir bitirmez ne tepki vereceðini beklerken þaþkýnlýktan küçük dilini yutmuþ gibiydi, aradan dört saniye geçti geçmedi; —Vaay bee, dönen dolaplara bak! Adamlar resmen, dört bir koldan suçüstüne suç iþliyormuþ, bakar mýsýn þu iþe ya! Eroin, kaçakçýlýk, terör örgütlerine yardým… —Ve cezaevindeki adamlarýný, Kemal aðabey sayesinde dýþarýya çýkardýðýný da öðrendim. —Nee! Ay inanamýyorum, inanamýyorum artýk. Bu ne pislik yumaðýdýr böyle, kara delik gibi. Kemal amca ne kadar karanlýk iþ varsa, hepsini yapmýþ, maþallah yani. Ýþimiz çok zor Ilgýn, ne yapacaðýz þimdi? —Ne yapýlmasý gerekiyorsa onu yapacaðýz. —Neymiþ o? —Ýlk önce bu meseleyi aynen olduðu gibi Esma’ya anlatacaðýz, sonra da beraberce yapýlmasý gereken neyse onu yapacaðýz. —Esma. Bütün bunlarý duyarsa neler olur? Bilmiyorum Ilgýn, Bilmiyorum. —Neyi bilmiyorsun ya! Eninde sonunda anlatacaktýk zaten, fazla ileriye gitmeden artýk kýza her þeyi anlatalým. Yoksa biz de çok kötü duruma düþeriz, lütfen korkma. Þimdi öðrenmesi daha az zarar verir ona emin ol. —Doðru söylüyorsun herhalde. —Herhalde deðil, dosdoðru. —Peki, ne zaman konuþalým, hemen bugün ama ben Fatih’le buluþup geldikten sonra. —Tamam olur. Ya hala inanamýyorum Kemal amcanýn yaptýklarýna ya! Bunca sene güvendiðimiz kiþiye bakar mýsýn? Hiç mi kýzýnýn geleceðini düþünmedi acaba? Bu ne cesaret örneðidir böyle! —Ya düþünebiliyor musun, adam öyle insanlara yardým etmiþ ki, P.K.K gibi terör örgütleri bile nasiplenmiþ bu yardýmlardan. Devletin bürokratý, devlet düþmanlarýyla iþ birliði içinde olacak iþ deðil. Çok iðrenç bir þey, Asým bey anlattýkça ruhumun ne kadar acý çektiðini anlatamam sana. Tanýdýðým biri olduðu için, renk vermemeye çalýþýyorum bir de. —Þimdi anlaþýlýyor, bu deðirmenin suyunun nereden geldiðini de böylelikle anlamýþ oluyoruz. Esmacýðým yýkýlacak, nereden bilsin babasýnýn bir hain, çýkarcý olduðunu! —Aklýmýzýn ucundan bile geçmeyecek bir kiþi nasýl da pisliðin içinde yüzüyormuþ hâlbuki? —Bugün sen iþini hallet, akþam ofise döndüðünde beraberce oturup Esma’yla adam akýllý konuþalým. Yoksa senin söylediðin gibi, biz kendi kendimizi savunamaz hale geliriz. —Sence Esma hayatýnýn en büyük acýsýyla yüzleþmeye hazýr mý? —Mesleðimizin en önemli davasýyla baþlamýþtýk, kadere bak! Ýlk ciddi davamýz hüsranla bitecek gibi görünüyor. Kemal amca Esma’nýn babasý olmasaydý, bütün dünyada tanýnýrdýk. Görünüþe bakýrsa Aylin, kariyerine düþmesi muhtemel kara lekeden dolayý çok korkuyordu. Sürekli, Esma’nýn babasýnýn nasýl böyle bir þey yaptýðýný söyleyerek inanamadýðýný dile getiriyordu. Þok olmuþ gibi, iki de bir Esma’ya nasýl söyleyeceðiz diye mýrýldanýp durdu. Bir ara Esma çalýþma odasýndan mutfaða geldi. O esnada Aylin’in gözleri doldu. Neredeyse aðlayacaktý ama kendisine hâkim olmayý bildi. Esma, çayýný doldurup tekrar çalýþma odasýna yöneldiðinde bizim uyandýðýmýzý bile fark etmemiþti. Onda da ilginç geliþmeler fark ettim. Dünden beri bir tuhaflaþmýþtý, hayalet gibi oradan oraya geziyor ve gerekmedikçe bizimle hiç konuþmuyordu. Esma içeriye geçer geçmez, Aylin bana sarýlýp aðlamaya baþladý. Artýk iþ dayanýlmaz bir hal aldý. —Aylin, kendine gel. Bak bizimle alakalý deðil bütün bunlar! Unutma ki, sen Nurullah Hasýroðlu’nun avukatýsýn. Yapacaðýn iki þey var, ya Nurullah’ýn avukatlýðýndan vazgeçeceksin ya da mesleðe baþlamadan evvel ettiðin yemine sadýk kalacaksýn, baþka çýkar yolun yok. Anladýn mý? —Ama o benim en iyi arkadaþýmýn babasý! —Ne olmuþ yani? Caným bak, bu davanýn karmaþýk olduðunu zaten önceden tahmin ediyorduk. Ýlerledikçe bir bataklýðýn adresine doðru gidiyormuþuz da haberimiz yokmuþ. Amerikalý iþ adamlarýnýn da bulunmasý gerekiyor, bu dava uluslararasý bir dava olma yoluna gidiyor. Sen þimdiden aðlamaya baþladýysan yani. Ýþimiz zor, hem de çok zor. Ayrýca unutmadan, Kemal amcayý ne kadar seversen sev o artýk KATÝL… -…Tamam, bugün enine boyuna düþünmem lazým. Aylin, Kemal amcayý çok sevdiði için ona toz konduramýyordu, o yüzden de duygusallaþtý birdenbire. Ona þimdi ne söylesem boþunaydý biliyorum, yapmam gereken tek þey var o da biraz soðukkanlý davranmak. Omuzlarýmda çok büyük yük taþýdýðýmý hissediyordum bir anda. Esma’ya ve Aylin’e yardýmcý olmalýyým. —Aylin, birazdan hazýrlanýp dýþarýya çýkacaðým. Seni þimdilik yalnýz býrakýyorum, lütfen Esma’yý yalnýz býrakma. Onu iyi görmüyorum, bir haller olmuþ dünden beri. Lütfen, ben gelince beraber konuþalým ve bir þey belli etme! —Ilgýn, kendimi zorlayacaðým. Lütfen sen de çabuk gel, beni yalnýz býrakma! Fatih’le fazla zaman kaybetme, seni bekliyor olacaðým çünkü. —Sen merak etme, onunla konuþur konuþmaz hemen geleceðim. —O zaman arabamý al, daha rahat gidip gelirsin. Bugün benim iþim yok ne de olsa. —Teþekkür ederim Aylinciðim, kendini sýkma. Ben kalkýp hazýrlanýyorum tamam mý? Aylin, baþýný yastýðýna gömüp tekrar sessiz sessiz aðlamaya devam etti. Dolabý açtýðýmda kapýnýn aralýðýndan göz ucuyla ona baktým yine, kendine gelmesi gerekiyordu. Akþam eve geldiðimde dananýn kuyruðu kopacak artýk, yapacak bir þey yok. Aylin bu haliyle Esma’yla konuþamayacaktý sanýrým, bu görev de bana kaldý. Bu davayla ilgili çalýþmalara baþladýðýmdan beri en aðýr görevler bana çýkmýþtý nedense, kaderin bir cilvesi olsa gerek. Vardýr bunun da bir sebebi, gömleðimi yeni ütülemiþtim en sevdiðim beyaz keten gömleðim. Önünde nervürleri var, kollarý da karpuz kol çok þirin su taþý geçirilmiþ uçlarýna. Hafiften göðüs dekoltesi var ayrýca, bana çok yakýþtýðýný söylerlerdi. Altýna da siyah keten pantolonumu giyeceðim. Yavaþ yavaþ üzerimi giydim. Dolabýn kapýsýndaki aynaya bakarak makyajýmý yaptým sakince. Göz rengimi ortaya çýkaran renkler kullandým biraz, yeþilin açýk tonlarý. Makyaj iþini halledince, son kez Aylin’i kontrol ettim. Aylin bu kez yastýðý baþýna kapamýþ þekilde uzanýyordu, son bir kez yanýna yavaþça yanýna sokuldum. Yastýðýný hafifçe kaldýrdým ve sað elimi yanaðýna götürdüm.’’Her þeyin üstesinden geleceðini biliyorum, sen güçlü bir kýzsýn, korkarsan adým atamazsýn’’,dedim. Olduðu yerden kýpýrdadý nihayet,’’Yardým et!’’.diye yüzüme baktý. Gözümle ‘’Tamam’’ dedim. Tam kalkýp gidecekken, elimden tuttu ve —Kendine dikkat et tamam mý, o Fatih denen adama da sakýn inanma. Yine bir þeyler planlýyor olabilir, söylemedi deme! Bu sözleri o anda çok komik geldi. Kýzýn içi kan aðlarken bile neleri düþünüyor Allah’ým ya —Ben gidiyorum, sakýn Esma’yý yalnýz býrakma. —Oldu. Sen git. Çantamý aldým, çýkarken çalýþma odasýna girdim. Esma çalýþma odasýndaki kanepeye uzanmýþ uyuyordu. Az önce aldýðý çayýný da içmemiþ, öylece masaya koymuþtu. Rahatsýz etmek istemedim. Kapýyý sessizce açtým ve çýktým. Fatih’le görüþmeye gidiyorum. Konuþmaya, anlaþmaya ya da kavga etmeye. Bu sabah benimle ýsrarla konuþmasý ve ‘’ayrýldým’’demesi beni þoka uðrattý. Bakalým bu hüzün kokan hikâyenin sonu mu, yoksa baþlangýcý mý? Baþlangýcý olmayan bir þeyin baþlangýcýný beklemekte nasýl olur bilmiyordum, öðrendim. Aylin’in arabasýna binerken yanýma bir kaset aldým. Giderken onu dinleyeceðim. Bu kaseti Eylül ayýnda doldurmuþtum. Kendi sesim ve kendi yazdýðým þiirler ve düz yazýlar… Çantamý açtýðýmda, Asým beyin ses kaydýnýn olduðu cihazý ofise býrakmayý unuttuðumu gördüm. Çantamda kalmýþ! Neyse dedim içimden, þiir kasetini teybe koydum. Sesini de açtým, sýrtýmý da iyice dayadým koltuða. Tiz bir gýcýrtý sesinden sonra benim buðulu sesim duyulmaya baþladý. Ýlk okuduðum yazý, onun için yazmýþtým; ‘’Kazananý olmayan yarýþlardý, herkesin bildiði ama cesaret edemediði. Çoðu zaman kendimi içine çekmekten korktuðumdu onlar. Birgün geldi, kapýmý hýzlýca çaldý, beni benden aldý ve öylece koyup gitti ellerim yanlarýmda… Severken hasreti sevdiðimle, bana geri dönen yarým öksüz kalmýþtý gördükleriyle. Hiç biri zor deðildi bana, alýþmak kadar. Kabullenmek kadar. bana inatla acý veren,bir daha hiçbir þey çýkmadý karþýma.Kim bilir kim kýrdý,kim bilir kim çaldý onlarý benden,yok edip gitti birer birer. Bana çok gördü, bana çoðunu götürdü gibi geliyor mutluluðumun ve özgürlüðümün. Ýçime hapsettim çünkü kendimi, bakýyorum zannediyorlar ama bakmýyorum, konuþuyorum zannediyorlar ama konuþmuyorum. Nefes alýrken bile gözlerim buruk bakýyor, hani içim daraldý derler ya! Ýçimin daraldýðýný verdiðim nefesten anlýyorum. Bütün bunlar, biliyorum bir gün bitecek, tek temennim benim de onlarla birlikte bitip tükenmemem. Kalan bir þey vardý sanki içimde ‘’ONSUZLUK’’Bir hiç, bomboþ, sýfýr… Boþaltýlýnca yani o gidince aðýrlýðý da gider diye düþünmüþtüm. Bu biraz tersine oldu zannedersem, kendisi gidince aðýrlýðý da gitmiyormuþ aksine, fizik kurallarý kifayetsizleþiyor nedense... Hani matematik vardý, hani birden bir çýkarýldýðýnda sýfýr kalýrdý. Benden sen çýktýðýndan beri sýfýr kalmadý iþte! Ben buna kýzýyorum, iþte o yüzden þu matematiði HÝÇ SEVMÝYORUM. Hiçbir hiçlik bu kadar koymadý bana, sonsuza kadar susmalý mý, yoksa bildiðim yoldan gitmeli mi? Bir içimlikmiþ içimdeki sevgi içimden çýkarýldýðýnda, hani bitirdi dedim ya! Kurumuþtu o gittiðinde. Orada HÝÇBÝR ÞEY kalmadý. Hala diyorum ki, bir daha olur mu hiç? Olur mu? Kurutmuþum kalemin mürekkebini, bir de diyorum ki olur mu? Bir müddet kendimi dinliyorum, demek ki gerçekten ben, beni bitirebiliyormuþum bunu da þimdi anlýyorum. Bu deli kýz severken de deliydi, gülerken de. Peki, aðlarken neden yapamaz bunu HÝÇ acaba?’’ ‘’KANUN’’ YERÝNE GELDÝ! Baðdat Caddesi. Yazýn ilk günlerinde gibi cývýl cývýl. Üzerinde çok büyük sorumluluk taþýyordu, elleri cebindeydi. Kaldýrýmlarý hýzlý adýmlarla arþýnlarken, o kadar kendinden emindi ki! Kalabalýklarý bazen elleriyle ayýrarak geçiyor, karizmasýyla hiç kimsenin tepkisini almýyordu. Üzerine bütünüyle oturan mavi kot pantolonunun üstüne, siyah keten gömleðini giymiþti. Esmer, uzun boylu, yakýþýklý adam gözlerine yüzünü kaplayan polis gözlüðünü takmýþtý. Gözleriyle insanlarý inceliyordu yürürken, ama caddede onun bakýþlarýna maruz kalan hiç kimse bunu fark etmemiþti. Yakýþýklý adamýn telefonu çaldý, gayet yavaþ hareketlerle telefonu cebinden çýkarýp gözlüðünü baþýna taktý ve konuþmaya baþladý. Yanýk tenli bu adam, kaldýrýmda aðýr adýmlarla yürürken bazý kýzlarýn dikkatini çekiyordu. Tek eli cebinde, telefonla konuþmaya devam etti. Telefon görüþmesi yaklaþýk beþ dakika sürdü. Büyük bir binanýn önünde durdu nihayet, —Sonunda geldim, dedi. Apartmana girdiðinde asansör onu bekliyor gibiydi. Telefonda görüþtüðü kiþinin bahsettiði büro burasýydý. Eli kararlý bir þekilde zile doðru uzandý. Kapýnýn ardýndan bir ses yükseldi.’’Kimsiniz?’’ —Merhaba, ben Fatih Batuhan, Kemal Cengiz tarafýndan gönderildim. Korkut Öktem’le görüþmek istiyorum. Çok geçmeden kapý açýldý. Kapýnýn ardýndaki kiþi sekreterdi. Fatih’in yüzüne garip garip baktýktan sonra; —Randevunuz var mý? Diye sordu. —Evet, hanýmefendi Kemal Cengiz diyorum, duymadýnýz mý? Sekreter, bu kadar yakýþýklý ve kibar görünüþlü birinden böylesine bir cümle duyacaðýný hiç tahmin edememiþti, söylene söylene patronunun odasýna doðru yürüdü. Kapýyý vurarak içeriye girdi ve baþýyla ‘’Tamam’’iþaretiyle birlikte, eliyle Fatih’e ‘’Buyurun’’,dedi. Fatih, içeriye girdi. Karþýsýndaki adam bembeyaz saçlarý olan, tonton birisiydi. Fatih’i görür görmez ayaða kalkýp, elini uzattý; —Fatih bey? —Evet, Korkut Bey ben Fatih. Elini uzattý. Tokalaþtýktan sonra, karþýlýklý oturdular. Fatih, Korkut beyin odasýna göz gezdirmiþti çaktýrmadan. Çok özenli mobilya seçimleri vardý her yerde. Ayný zamanda içeriye çok hoþ bir koku hâkimdi. Karþýsýndaki adam, anladýðýna göre çok güler yüzlü biri olmalýydý. Çünkü onu görür görmez yüzünde bir aydýnlýk belirdi, herkese karþý ayný olmalý diye düþünüyordu. Fazla uzatmak istemiyordu, bugün çok önemli bir randevusu vardý çünkü. —Kemal aðabey, sizin bana yardýmcý olabileceðinizi söyledi. Korkut bey, gözlerini Fatih’e kilitlemiþti. Deneyimli gözleri bu çocuðun Kemal için her þey yapabileceðini anlamýþtý. Yüz hatlarýndan inanýlmaz güçlü bir karaktere sahip olduðunu, efendi biri olduðunu çýkardý. Senelerdir milyonlarca insanla karþýlaþmýþ bu deneyimli gözler, insan sarraflýðý yaparken Kemal’in bu adama niye bu kadar güvendiðini daha iyi anlýyordu. Kemal çok çýkarcý bir adamdý. —Evet, çocuðum, nedense Kemal sana çok güveniyor! Onun bu güvenini sarsmazsýn inþallah! —Korkut bey, ben Kemal aðabeyle çocukluðumdan beri beraberim. O benim babam gibidir. Ona ‘’baba’’ diyemem sadece. —Seni biliyorum Fatih, biz seninle daha önce tanýþtýk, sen çok küçüktün tabii ki, ama Kemal bir konuþmamýzda senden bahsetmiþti. Uzun zaman geçti, þimdi hatýrladým. Sen, bir av partisinde babasý vurulan çocuksun deðil mi? —Evet, aðabey, benim. Korkut Öktem, þimdi daha iyi anlýyordu her þeyi. En yakýn bildiði adamýn ondan bir takým þeyleri sakladýðýný gördü. Þimdi, onunla ilgili son iþini de yapýp, bütün iliþkisini bitirmeyi planlýyordu. Masanýn üstünde duran dosyayý tek hamlede aldý. Fatih’e uzatmadan kendisi açtý. Gayet ciddi görünüyordu, konuþmaya baþladý; —Dün Kemal’in kýzý buraya geldi. Bir þeylerden bahsetti. Kemal, kýzýnýn bahsettiði þeylerden pek hoþlanmadý. Ardýndan Esma’nýn verdiði bilgilere dayanarak araþtýrma yaptýrdým. Fatih, arada sýrada saatine bakýyordu. Ona sadece isim gerekiyordu ve adres… —Dün bir görüþme olmuþ, Asým denen adamla, Kemal’in kýzýnýn bir arkadaþý. Arkadaþý ses kaydý almýþ. Kaset görüþmeyi yapan kýzdaymýþ. Þimdi bir. Bize kaset lazým anlýyor musun? Ýki bu iki isim ortadan mutlaka kaldýrýlmalý. Bu ikisinden baþka hiç kimsenin bir þey bildiðini zannetmiyoruz. Sana isimlerini ve hatta fotoðraflarýný vereceðim. —Kemal aðabey, onlarý bugün öldürmem gerektiðini söyledi. Buraya gelmeden önce telefon görüþmesi yaptýk. —Nasýl uygun görmüþse öyle yaparsýn evladým. Ben yalnýzca sana bu kiþiler hakkýnda bilgi vereceðim. Bunun dýþýnda benden yardým almayacaksýn! Fatih, böyle bir tepki beklemiyordu ama pek fazla kaale almadý. Almasý gerekenleri verecekti nasýl olsa. Korkut, elindeki dosyadan iki tane fotoðraf çýkardý. Ýkisini de Fatih’in önünde duran sehpanýn üzerine koydu. Fatih, gözünü sehpaya indirdi… Ve. Bu… Olamaz! Nasýl olur! Allah’ým bu ne anlama geliyor? Ilgýn’ýn fotoðrafý! Ne iþi var onun burada? Fotoðrafý eline aldý. Gözlerindeki korkunç ifade o kadar açýktý ki, Korkut’un bunu anlamasý çok gecikmedi. Fakat Korkut, onun bu þaþkýnlýk, korku ve öfke karýþýmý bakýþlarýna pek aldýrýþ etmedi. Ne yapmaya çalýþtýðýný anlamak bile istemiyordu. Yalnýzca bildiklerini söyleyip, bu insanlardan ömür boyu kurtulmak istiyordu. Konuþtu, bu kiþiler hakkýnda topladýðý bilgileri aktardý. Fatih, dinliyor gibiydi. Sadece gibiydi. —Sadece yapman gereken, o kaseti almak. Diðerlerini de biliyorsun zaten, ben sana bir þey söylemiyorum. Yapacak bir þey yok! Ne yapýlmasý gerekiyorsa o yapýlacak. Onun Azrail’i olmak varmýþ! Baþýný hemen sol tarafa döndü, camdan yayýlan güneþ ýþýðýna bakýyordu, gözleri buðulanmak üzereydi. Tut! Tutsana oðlum! Akma. Akma diyorum sana! Elini istem dýþý gözüne götürdü, parmaklarýnýn arasýna karýþan þey, içinin acýsýydý. Kan aðlýyordu. Böyle bir kader olabilir mi? Fatih, ayaða kalktý. Saat on bire geliyordu. Onunla buluþacaktý. SON KEZ… Sol tarafý, titremeye baþlamýþtý. Korkut bey elini uzattý, ona elini uzatmadan fotoðraflarý aldý ve çýktý gitti… Eli kolu baðlandý þimdi, birazdan öldürme emri verilen kiþiyle buluþup, onu ne kadar çok sevdiðini söyleyecekti hâlbuki! Bunca zamandan sonra hayatýnda her þeyi yoluna koymak üzereyken olacak þey deðildi bu! Ilgýn’ý gerçekten çok sevdiðini anlamýþtý geçen aylardan sonra, sadece onunla birlikteyken mutlu olabildiðini görmüþtü. Ýlk defa hayatýnda duygularýndan bu kadar emindi, yaþamýndaki birçok eksi tarafý bir kenara ittiðinde en güzel olaný Ilgýn’dý. Buluþmayý kabul ettiðinde çocuk gibi sevindiðini anýmsayabilmiþti bir ara. Arabasýna bindi, siyah camlý gözlüðüyle etrafa bakarken bu sefer, kimsenin gözyaþlarýný fark etmemesi için mücadele ediyordu. Gerçekler anlamýný yitirdi, hayatýn akýþý durdu ve kalbindeki acý katmerleþerek artýyordu her nefeste. Bir yanda babasý öldükten sonra ona babalýk yapan adam, diðer yanda sevdiði kadýn… ÇARESÝZLÝÐÝN, MASUMÝYETÝ… Yol uzadýkça uzadý gözümde, bitmek bilmiyor. Giderken dikkatimi yalnýzca konuþacaðým þeylere odakladým, sürekli olumsuz þeyler düþünüp durdum. Çünkü baþlarken birden bire baþlamýþtý, biterken de öyle oldu. Birden bire… Hiç hesapta yokken ve hiç düþünmezken. Bu olumsuz durumu ancak aklým baþýma geldiðinde anladým. Hasanpaþa tren istasyonunun önünden geçerken, sen beni trenin sirenlerine âþýk ettin farkýnda bile deðilsin diye geçirdim içimden. Köprünün altýndan geçerken, içinden yollara bakanlarý gördüm bir ara. Gittikleri yeri bilmiyorum bile, Zeynep olsaydý ‘’Bu tren Ankara’dan geliyor, ya da bu tren Ýzmit’e gidiyor.’’derdi eminim ki. Bu kadar cahil olmamýn nedeni ne acaba? Arabayý otoparka park ederek doðruca Moda’ya doðru yürüdüm, yürürken de ara ara saate bakýyordum. Acaba erken mi geldim, yoksa beni bekliyor mu? Tam boðayý heykelini geçtim ki, telefonum çalmaya baþladý. Mutlaka Fatih’tir, erken geldiði için beklemekten sýkýldý ve beni arýyor dedim. Telefonuma baktýðýmda, gördüðüm isim beni çok þaþýrttý. Arayan Asým beydi. Neden beni arýyor bu adam? Benim telefonumun numarasýný bilmiyor ki! Aklýma hemen Aylin geldi. Sanýrým Aylin kendi telefonunu bana yönlendirdi. Kesin böyle olmuþtur, çok bekletmeden telefonu açtým; —Alo, Asým Bey? —Merhaba Aylin Haným, bugün sizinle görüþmem lazým. Hem de hemen, mutlaka görüþmeliyiz. Çok önemli! Asým bey, o kadar telaþlý konuþuyordu ki sanki bir þeyden korkmuþ gibiydi. Soluk alýp veriþleri bile kulaðýmý rahatsýz etti, ne olduðunu merak ettim; —Bir þey mi oldu Asým Bey? —Evet, bir þey oldu! Ben Kavacýk’a gideceðim, Mihrimah’ta buluþalým. Bu kadar ani buluþacaðýmýzý hiç düþünmemiþtim doðrusu, demek ki çok önemli bir olay oldu! Telefonda konuþmayacaktý belli ki. Ben de fazla üstelemedim; —Saat kaçta buluþalým? —Ne kadar erken olursa o kadar iyi olur, hayat memat meselesi… Ýþte… Adam þimdiden baþladý hayatýnýn tehlikede olduðunu söylemeye! Ne kadar çabuk duyuldu Allah’ým! Þaþkýnlýk geçirdim hemen, Asým beyi sakinleþtirmeliyim. —Asým bey, ilk önce sakin olun. Her þeyi beraberce oturup halledeceðiz, merak etmeyin. Saat iki gibi Mihrimah’ta olurum… —Daha erken olmaz mý? —Benim çok önemli bir iþim var, ilk önce onu halletmeliyim. Onu halleder halletmez Kavacýk’ta olurum. —Lütfen çok geç olmasýn, tamam mý? Sizin açýnýzdan da iyi olmaz! —Merak etmeyin, elimden geldiði kadar kýsa keseceðim meseleyi. —Oldu o zaman, görüþürüz. —Peki, görüþürüz… Asým bey inanýlmaz gergindi, ses tonu bütünüyle deðiþmiþti sanki. Bir panik havasý vardý. Muhakkak bir tehdit aldý. Ama benimde hayatýmýn tehlikede olduðunu söyledi. Neden ki? Yürüyerek ilerliyordum, telefonu kapatýr kapatmaz hýzým da düþtü. Aklýmdan onlarca soru geçiyordu. Aylin’i aramak istedim aniden. Telefon elimdeyken arayayým. Ýki kez çaldýrmamla telefonu açmasý bir oldu; —Ilgýn? —Aylin, az önce Asým beyle konuþtum! —Biliyorum hayatým, beni arayýnca telefonumu sana yönlendirdim. Ne dedi? —Ne diyecek, hayatýnýn tehlikede olduðunu söyledi. Sanýrým tehdit aldý! —Daha dur bismillah, bu kadar çabuk mu? —Bilmiyorum, anlayamadým. Ayrýca ‘’hayatým’’ demedi,’’hayatýmýz’’ dedi. Ne demek istediðini anlayamadým Aylin! —Ailesinden bahsetmiþtir… —Doðru, olabilir. Koruma iþini ne yapacaðýz? —Bugün buluþacak mýsýnýz? —Evet. —Tamam, Ilgýn, sen Asým beyle buluþtuðunda ona bugünden itibaren kendisine ve ailesine koruma saðlanacaðýný söyle. Ben hemen çýkýp emniyete gidiyorum, gereken iþlemleri yapayým bari! —Aylin, eðer Asým bey seni ararsa! —Telefonumu sana yönlendirdim caným, beni ararsa seninle konuþacak merak etme. —Tamam, o zaman. —Herhangi bir terslikte beni diðer hattýmdan da arayabilirsin, yanýma alýyorum onu. Haydi, Allah iþini rast getirsin, kendine dikkat et. —Oldu caným, görüþürüz… Moda’ya geldim sonunda. Telefonla yaklaþýk on dakikadan beri konuþuyorum. Aylin beni biraz rahatlatmýþtý. Asým beyin bu son dakika haberi beni oldukça gerdi çünkü. Moda’daki kaldýrýmlarý arþýnlarken çay bahçesine doðru giden yola saptým. Sonunda yeþillerin arasýndaki bahçeye geldim. Masalar týklým týklým dolu. Baþýmý saða sola çevirdiðimde birisinin bana doðru yürüdüðünü fark ettim. Soldaki köþeden bana doðru kalkýp gelen Fatih’ti. Bana yaklaþtýkça gözlerimiz kilitlendi. Garip bir gülümsemeyle, yaklaþtýkça yaklaþtý. Yavaþ adýmlarla ona doðru yürürken içimde biriktirdiklerimin dýþarýya akýp gideceðinden korkuyorum. Fatih bana dokunur dokunmaz, sýmsýký sarýldý. O kadar sarýlmýþtý ki, nefes almakta zorluk çektiðimi hissettim bir ara. Yaklaþýk beþ dakika boyunca sarýlmýþtýk birbirimize, sanki beni býrakmak istemiyor gibiydi. Farkýnda olmadan gözlerimi kapatmýþým, gözlerimi açýp kulaðýna ‘’Belli, beni çok özlemiþsin.’’dedim. Baþý omzumdaydý hala, baþýný kaldýrdý ve gözlerimin içine bakarak ‘’Evet, özledim. Hem de çok.’’Bir anda kendime geldim ve etrafýma bakýp; —Oturalým mý, ayakta bütün herkes bize bakýyor… —Tamam, hayatým, gel ben þu masada oturuyorum. Elime yapýþtý ve beni çekerek çay bahçesinin en solundaki köþedeki masaya götürdü. Vardýðýmýzda, buraya ilk kez geldiðimizde oturduðumuz masa olduðunu gördüm! Fatih, bir çýrpýda sandalye çekti ve oturmama yardýmcý oldu. O kadar heyecanlandým ki, baþýmý kaldýrýp ona bakamýyordum bile ama ben yerleþmek için bahaneler üretirken, gördüðüm kadarýyla beni baþtan aþaðýya kadar süzdü. Çantamý masaya koydum ve gözlerimi zor bela ona çevirdim. Benim baktýðýmý görür görmez; —Sen niye bu kadar güzelsin? Diye sordu. Açýkçasý böyle bir þey beklemiyordum ondan, baktým. Aslýnda bu sözü hoþuma gitmedi deðil. Yüzümün kýzardýðýný hissettim biraz, utandým doðrusu. Ellerimi koyacak yer bulamazken ona gülümseyerek; —Bilmem, böyle olmam gerekiyor herhalde. Diyerek kýzdýrmak istedim. —Peki, ben seni niye bu kadar çok seviyorum? Evet, yine o an, kalbim artýk yerinde deðildi sanýrým. Ýnþallah bu acemi âþýk halimi fark etmez diye Allah’a dualar ediyorum. —Bence yanýlýyorsun duygularýnda, sen beni sevmiyorsun! Ýþte o an, masanýn üzerinde duran küçük vazodan bir gül çýkarýp bana uzattý. —Asýl sen beni sevmiyorsun. Uzattýðý gülü aldým. —Doðru söylüyorsun, ben seni neden seveyim ki? —Evet, sen beni neden sevesin ki! Ben senin sevebileceðin bir adam deðilim zaten. Bu konuþmalarýmýz esnasýnda Fatih, kesinlikle yüzüme bakmamýþtý. Bence yaptýðý þeylerden dolayý piþmanlýk duyuyordu. Bir türlü peþimi býrakmadý ve sürekli bütün her þeyini benimle paylaþtý. Umutlarýný, umutsuzluklarýný, geleceðini, yapmak istediklerini, yaþam mücadelesini ve diðerleri anlattý. Onunla çok þey yaþadým, bana inanýlmaz mutluluklar ve inanýlmasý güç acýlar yaþatmýþtý. Nedense bir þekilde ondan kopamadým, beni yüzüstü býrakmýþ olsa da, ben yine de onunlaydým. Kalbim onunlayken, o benimle deðildi. Fatih, elini kaldýrdý ve parmaklarýný saçlarýma attý. Bir çýrpýda sandalyesini benim yanýma çekmiþti. Ona baktýðýmda gözlerinde inanýlmaz bir þey gördüm. Bana çok tuhaf bakýyordu. Aðlamaklý ya da içten sevgi dolu veya piþmanlýk… Ne bileyim iþte, gözlerini dikmiþ beni inceliyordu. Ellerini saçýmdan çekti ve baþýný omzuma yasladý. Derin derin nefes almaya baþladýðýnda, kokumu içine çekiyordu sanki. Gözlerimi kapadým ve yanaðýmý hafifçe onun yanaðýna götürdüm. Ýçimden artýk ne olursa olsun diyordum… Yaklaþýk on dakika öylece kaldýk sanýrým, baþýný omzumdan hafifçe kaldýrýp yanaklarýmý ellerinin arasýna aldý ve —Seni artýk öpmek istiyorum, dedi. Göðsümün saniyede üç kez inip kalktýðýný fark ettim en son, gözlerini gözlerimden ayýrmýyor ve gittikçe yaklaþýyordu bana doðru. Ýþte o anda ellerimin kontrolünü yitirdim, vücudum zangýr zangýr titremeye baþlamýþtý. Fatih’i daha iyi hissedebiliyordum artýk… O kadar ilginç bir duygu ki, anlatýmsýz. Bir müddet geçtikten sonra gözlerimi açtým, eliyle dudaðýma dokundu ve yine bana sarýldý. Ne yaþýyorum! Nedir bu olanlar þimdi? Ýçimde volkanlar patlamýþ gibi, vücut ýsým yükselmiþti aniden. Fatih bana yine o kadar sýký sarýldý ki, onun vücudunun sýcaklýðýný duyumsuyorum. Durmuyordu, yüzümü okþuyor, saçlarýmla oynuyordu. Baþýný omzuma dayadýðýnda kulaðýma þu sözleri fýsýldadý; —Seni çok seviyorum, ne olur beni affet, beni affet! Ne oluyor! Fatih’in baþýný omzumdan alýp gözlerinin içine baktým. Ellerim hala titriyordu ama yüzünü tutabiliyordum, ona baktým. Gözlerini kapamýþtý ama ben baþparmaðýmla kirpiklerine dokununca aðlamaya baþladý. Baþýmý eðdim, ona bakmaya çalýþtým bana aðladýðýný belli etmek istemiyordu, baþýný iyice yere doðru eðmiþti. Evet, yanlýþ görmüyordum o aðlýyordu karþýmda. Bana çektirdiklerini mi çekiyor þimdi, yoksa gerçekten beni seviyor mu bu adam? Onu aðlarken ilk kez gördüm, içim ezildi, kýyýldý. Madem beni bu kadar seviyordun be ey adam, niye bu kadar acý çektirdin? Niye? Baþýný hala kaldýrmamýþtý. Ellerimi ellerinin arasýna alarak öpmeye baþladý. Yine ‘’Beni affet, ne olur affet’’diye yalvarmaya baþladý. Benim buzlarýmýn erimesi için bu yeterdi zaten, çünkü onu tahmin ettiðinden daha çok seviyorum. Sonunda aðzýma dolanan þeyleri gevelemekten sýkýlýp onunla paylaþýyorum; —Fatih, ne olur aðlama… Seni affediyorum. Caným, neden böyle davrandýn peki, bu kadar eziyeti niye çektirdin ikimize de? Bu cümlemle birlikte Fatih daha da fena oldu. Sessizce aðlýyordu, sicim gibi gözyaþlarý dökerken, yüzü allak bullaktý. Baþýný bacaklarýma dayadý, arada kalkýp gözlerimin içine derin derin bakýyor, öpüyor ve tekrar sarýlýyordu. Bu seanslar uzun uzun devam etti durdu. Fatih kendisini toparlayýp; —Ýnan bana, ben sana aþýðým. Ve bunu senden ayrý kalýnca fark ettim, kahretsin! Sözler bitmiþti artýk… SEV YA DA TERKET… Lavaboya gitmem gerekiyordu, saat ilerliyor ve Asým bey beni bekliyordu. Fatih’ten hiç ayrýlmak istemiyordum, artýk barýþmýþtýk… Bu buluþma gerçekten de itiraflar buluþmasý oldu bizim için. Ayrý kaldýðýmýz zamanlarda neler yaþadýðýmýzý anlattýk birbirimize, acýyý çekerken hiç de yalnýz deðilmiþim bunu da öðrendim. Ýþimi bitirdim ve çabucak Fatih’in yanýna döndüm. Ondan hiç istemesem de izin alýp kalkmam gerekiyordu, aslýnda onu burada býrakýp gitmek istemiyorum ama yapacak bir þey yok! —Fatih, bugün benim çok önemli bir görüþmem var caným. Ýstersen yarýn tekrar… —Peki, oldu hayatým, nasýl istersen… Bu arada Ilgýn çantasýný açtý ve içinden ýslak mendil çýkardý. Fatih’e uzattýðýnda öne doðru hareket etmek zorunda kalmýþtý. Çantasýnýn içindeki kayýt cihazý Fatih’in gözüne çarptý aniden! ‘’Bu cihaz neden burada, keþke bugün bütün bunlarý yaþamasaydýk, nedir bunlar bir þaka mý!’’Ýçi içini yiyordu, Ilgýn’a bakamýyordu bile. Aðlamamak için gözyaþlarýný içine akýtýyordu, içinin kan aðladýðýný, kalbine kan damladýðýný hissetmiþti. O lanet cihazý almak zorundaydý ama nasýl? —Kiminle buluþacaksýn Ilgýn? —Aslýnda Aylin’le alakalý bir þey var. Onun bugün çok önemli bir iþi var, o yüzden benden rica etti. Bir arkadaþýna uðrayacaðým. —Yanlýþ hatýrlamýyorsam çok önemli demiþtin, nedir önemli olan? —Fatih, bu onun iþi. Söylemesem olmaz mý? —Tamam, o zaman. Bari erkek mi, bayan mý onu söyle! —Ne o,merak mý ettin? —E yani, erkek mi? —Ama kýzmak yok! —Tamam, söz. —Ýyi o halde. Buluþacaðým kiþi erkek. Fatih’in yüzü bembeyaz kesildi aniden. Kiminle buluþacaðýný tahmin edebiliyordu. Acaba biraz daha ileri gitse ismini alabilir miydi? Sonuçta ondan þüphelenmezdi, kýskançlýk olduðunu düþünebilirdi yalnýzca. —Adý ne bu herifin? —Söylemesem olmaz mý? —Bak yanlýþ anlýyorum ona göre! —Tamam, tamam. Adý Asým. Ýnan bana sen tanýmazsýn. Ben de pek tanýmýyorum zaten, sadece Aylin’in iþi var onunla, yemin ederim. Fatih, almasý gereken þeyi almýþtý. —Oldu ama çok dikkatli ol tamam mý? —Peki, hadi gel beraber kalkalým. Ilgýn ve Fatih beraber kalktýlar. Fatih o kadar sinirliydi ki, gözlerinden alev fýþkýracaktý sanki. Ilgýn bu durumu fark etmiþti ama baþka bir þeye yormuþtu doðal olarak. Ayrýlýrlarken Fatih, Ilgýn’ý alnýndan öptü ve sonra arabasýna bindirdi. Ellerini ‘’Güle Güle’’ diye sallarken bir hoþçakal sonrasýnda, baþlangýcýn sonundan baþlayacaktý… Saat 14.30 Ilgýn, Kavacýk’a doðru gidiyordu. Asým Yeþilyurt’u aramýþ ve çýkmasýný söylemiþti. Mihrimah parkýna varmýþtý sonunda, koskocaman bir park burasý. Yeþilliðin en güzelleri buradaydý, buluþmak için çok güzel bir mekândý burasý. Mihrimah’a Fatih’le gelmek istiyordu Ilgýn. Onunla el ele, masmavi Boðaz’ýn karþýna oturup saatlerce onun gözlerine bakmak istiyordu. Bu iþ bittiðinde ilk iþi, Fatih’i buraya davet etmek olacaktý. Asým Yeþilyurt, bir çardaðýn altýnda oturmuþ Ilgýn’ý bekliyordu. Ilgýn parka girdiðinde Asým Bey ona telefon edip bulunduðu yeri tarif etti. —Tamam, Asým Bey anladým, iki dakika sonra yanýnýzdayým. Asým bey, çok endiþeli görünüyordu. Beni gördüðünde hemen ayaða kalktý ve elini uzattý. Gözünde güneþ gözlüðü vardý ve baþýna da garip bir þapka takmýþtý. —Hoþ geldiniz Aylin Haným, buyurun! —Merhaba Asým Bey, nasýlsýnýz? —Kusura bakmayýn, sizi de meþgul ediyorum ama… —Olur, mu Asým Bey, siz benim için çok önemlisiniz, sizi bu kadar korkutan þeyi merak ettim, nedir mesele? —Hemen konuya gireyim o halde, lütfen bana ve aileme bir an evvel koruma tahsis edin. Beni tehdit ediyorlar. Öldürüleceðime dair telefonlar aldým… Bir anda Ilgýn neye uðradýðýný þaþýrmýþtý, öldürülmekten bahsediyordu Asým bey! —Kimden? Kiminle konuþtunuz, lütfen anlatýn! —Benim çok yakýndan tanýdýðým bir aðabeyim söyledi, bu arada sizi de takip ettirebilirler dikkatli olun! —Ama bu bilgilere ne kadar güvene… —Merak etmeyin, ben yaþ tahtaya basmam. Bu aðabeyimin kulaðý deliktir ona çok güvenirim. —Zaten arkadaþlarým bugün emniyetle görüþmeye gitti, bugünden itibaren bütün telefonlarýnýz dinlenecek. Artýk siz bizim tanýðýmýzsýnýz, tanýk özel korumasý istedik. Birebir koruma yapýlacak ailenize ve size. —Ýyi o zaman, bu iþi fazla kimse bilmeden önlemimizi alalým. Ayrýca kendinize de bir koruma edinseniz hiç fena olmaz hani! —Siz endiþelenmeyin, bana bir þey yapamazlar! —Kendinize fazla güvenmeyin. Neyse benim söyleyeceklerim bu kadar. Bir müddet görüþmeyelim, siz beni kesinlikle aramayýn. —Peki, hiçbir þey olmayacak eminim. Yine de dikkatli olun. —Siz de… Asým Yeþilyurt hemen ayaða kalkmýþtý bile, elimi uzattýn ama o bunu takmadan hýzla oradan uzaklaþmaya baþladý. Asým bey çýkýþ kapýsýna yönelmiþti. Ben de onun bu telaþlý haline bakýp aceleyle kalktým ve arabaya doðru yürümeye baþladým. Arabanýn kapýsýna anahtarý attýðýmda, kulaklarý saðýr eden bir patlama sesi geldi aniden. Korkunç bir ses duyuldu uçsuz bucaksýz ormanda, ani bir refleksle Mihrimah’ýn kapýsýna doðru döndüm. Asým bey ortalýkta yoktu! Bu ses, bu korkunç ses kurþun sesiydi sanýrým. Ormandaki aðaçlarýn dallarýnda pinekleyen kuþlar gökyüzüne doðru havalanmýþtý. Arabanýn kapýsýný açtým, hala etrafýma bakýyordum. Asým bey ortalýkta görünmüyordu. Oysa adam üç dakika önce gözümün önünden çýkýþ kapýsýna yönelmiþti. Gözlerim her yeri kolaçan ederken Asým beyin ormanýn içine doðru koþtuðunu gördüm… Gözlerime inanamýyorum! Bu adamýn o tepede ne iþi var, bu kadar kýsa sürede oraya nasýl çýkmýþ olabilir? Koruluðun üst tarafý hafif tepelikti, çýkýþ kapýsýnýn yanýndan ince bir patika süzülüp yukarýya týrmanýyordu. Asým bey deli gibi yukarýya doðru koþuyordu… Bir el daha silah sesi duyuldu. Koca ormanda ölüm sessizliði vardý artýk. Ben ne olup bittiðini anlamaya çalýþýyorum. Asým beyin koþtuðu yere doðru bakarken dizlerimin baðý çözülmüþtü sanki. Arabanýn kapýsýný açtým, içeriye girmek için adýmýmý attým. Ama diðeri gelmedi. Ýçimde bir bomba patlatmýþlardý, bunu anlamam için çok uzun bir süre geçmemiþti herhalde. Baþýmý eðdim, bacaklarýmý kontrol etmekte hiç bu kadar zorlandýðýmý hatýrlamýyorum. Beyaz gömleðimden, bacaklarýma doðru sýcak bir þeyler akýyordu. Baþýmdan aþaðýya doðru ter boþaldý aniden… Dizlerimi hareket ettiremediðimi anýmsýyorum, çöktüler… Bir binanýn yerle bir olmasý gibi aniden ve gümbürtüyle yere serildiler. Vücudumu topraðýn üstünde hissettim, toprak ben kokuyordu ya da ben toprak kokuyordum artýk! Ne oldu? Felç mi? Sol kolumu ve bacaðýmý hissedemiyorum, gözlerimin açýk olduðunu biliyorum. Çünkü aðaçlarýn tepelerini görebiliyorum ve onlarýn üstündeki mavi gökyüzünü, ama baþkalarýný göremiyorum. Yavaþ yavaþ sað elimi oynatmaya yeltendim, vücuduma dokunmalýyým… Parmaðýmý kaldýrdým, parmaðýmý hissedemiyorum! Parmaðýmýn ucundan süzülen kýrmýzý… Kýrmýzý kan… Az önce deliler gibi çarpan kalbim, giderek yavaþlýyor. Tam kalbimin üstünde büyük bir delik açýlmýþ, bunu fark ediyorum. Neden? Âþýk olmaktan býktýn mý? Hiç bir organýma laf geçiremiyorum ilk defa, kalbim zaten ezelden beri beni dinlemiyordu! Þimdi son kez… Baþýmý soluma çeviriyorum dü-þü-ne-mi-yorum! —Fatih? Sen de mi bura-da sýn… Ben, göremiyorum… * * * * * Ofiste heyecanlý bekleyiþ devam ediyordu. Aylin, hemen emniyet müdürlüðüne gidip dilekçesini vermiþti. Ilgýn’la birlikte hazýrladýklarý suç duyurusu dilekçesini de cumhuriyet savcýsýna vermiþti artýk. Cumhuriyet savcýsý ona verilen dilekçeyi ve dosyayý uzun uzadýya incelemiþ, çok düþünceli bir þekilde gerekli yerlerle temasa geçmiþti. O esnada Aylin, sürekli Esma’yý düþünüyordu. Akþam ofise geldiðinde, Ilgýn’la beraber bütün olanlarý ona anlatacaklardý artýk ve bütün her þey baþlayacaktý. Ofiste bir saða bir sola sinirle yürürken sürekli hem kolundaki saate, hem de duvardaki saate bakýyordu.’’Nerede kaldý bu kýz?’’Ilgýn’ýn gelmesi uzun sürmüþtü. Aylin’in aklýndan sorular geçiyordu, ‘’Acaba konuþmalarý uzadý mý?’’ ‘’Fatih’ten dolayý Asým beyle görüþmeye gidemedi mi?’’ ‘’Yoksa Asým Bey bir problem mi çýkardý?’’ Aylin’in içi sýkýlýyor, devamlý derin derin iç çekiyordu. Esma da ortalýkta yoktu, ama telefon etmiþ ve yarým saate kadar ofiste olurum demiþti. Ilgýn’la en son görüþtükleri saatten sonra hiç görüþmemiþlerdi. Elinde telefon, tuþlarýyla oynayýp duruyordu. Birden gözü ekrana takýldý. Saat 21.00 olmuþtu.’’Ilgýn bu saate kadar ofiste olmalýydý, ne olursa olsun arayacaðým…’’diyerek telefon numarasýný çevirdi. Telefonu çalýyordu… * * * * * Arabanýn içindeki telefon ýsrarla çalmaya devam ediyordu. Olay mahallinde araþtýrma yapan bütün polisler, balistik görevlileri, doktorlar, özel görevliler ve iki tane mitçi arabanýn içinde çalan telefona doðru yöneldiler. Soruþturmayý baþlatan savcý seri adýmlarla arabaya doðru ilerledi. Direksiyonun altýna düþmüþ olan telefonu eline aldý ve dikkatlice arayan kiþiye baktý. Ekranda görünen isim;‘’Aylinciðim’’di. Savcý yanýna yaklaþan baþ komisere yanaþýp,’’açýyorum’’ iþareti yaptý ve sakin bir þekilde telefonu açtý. ‘’Alo’’ Aylin, karþýsýna çýkan erkek sesini duyunca þaþkýna dönmüþtü. Telefona bakan erkekti! Ilgýn… Ne söyleyeceðini ilk etapta unuttu, ama sonra ilk þoku atlatýr atlatmaz, —Sen de kimsin? Ilgýn nerede? Diye sordu. Savcý telefondaki kiþinin ölen bayanýn arkadaþý olduðunu düþündü. Açýklama yaparak, hemen ilk sorusuna baþladý. —Ben Üsküdar Cumhuriyet savcýsý Soner Genç. Siz Ilgýn hanýmýn neyi oluyorsunuz? Aylin, telefonu elinden düþürmek üzereydi neredeyse. Ne savcýsý! Gözleri yuvalarýndan çýkmýþtý bir anda, kalbi o kadar hýzlý atýyordu ki, bedeninin titremesine de engel olamýyordu. Aklýndan geçen þey deðildi! Olmamalý… Sesi titriyordu artýk. —Ben Ilgýn’ýn arkadaþý avukat Aylin… Telefonun ucundaki ses, gayet emin bir þekilde; —Merhaba avukat haným, sanýrým þuan bulunduðumuz ortamda size çok ihtiyacýmýz olacak! Aylin artýk konuþmuyordu. Ayaktaydý ve öylece kalmýþtý. Savcý hala konuþmaya devam ediyordu; —Ailesine ulaþmamýz lazým. Bu telefondaki numaralardan bulabiliriz deðil mi? O dakikadan sonra Aylin’in dili damaðý kurumuþtu. Gözlerinin kör olduðunu hissetmiþti sanki aðzýndan dökülen cümle sadece içinden geçenlerdi; —Ne oldu? Ne olur söyleyin, Ilgýn’a ne oldu! Aylin sustuktan sonra telefonun diðer ucundaki ses de gidip geliyordu, savcý zoraki konuþuyordu. —Baþýnýz saðolsun, çok üzgünüm… Arkadaþýnýz Kavacýk’ta öldürülmüþ olarak bulundu. Aylin Haným, bir an evvel ailesine ulaþmamýz lazým. Çünkü bir cinayet söz konusu, bu arada sizi de görmemiz gerekiyor. Üsküdar karakoluna gelip ifade vermelisiniz! Aylin, bu duyduklarýna inanamýyordu. Bilincini yitirmiþti, savcýnýn cümleleri beyninde yankýlanýp duruyordu. Baþýna hâkim olamýyordu, sandalyeler, masalar ve perdeler etrafýnda dönüp duruyordu. Ellerini alnýna çarptý hýzlýca. Gözlerinin içine biriken damlalar artýk halýnýn üzerine dökülüyordu. Sadece aðzýndan ‘’Allah’ým’’ haykýrýþý çýkýverdi. • * * * * * Aylin gözlerini açtýðýnda Esma’yý gördü. Esma, hafifçe yüzüne su çarpýyor, tokat atýyordu. —Aylin, Aylin… Ne oldu sana böyle caným ya, uyan! Ne olur uyan! —Esma… —Söyle caným, tansiyonun mu düþtü? Ilgýn nerede? —Efendim? —Ilgýn… —Ne, ne olmuþ Ilgýn’a? —Ilgýn’ý öldürmüþler! Ilgýn’ý öldürdüler! Kýzýn hayatýný söndürdüler, ailesine ne söyleyeceðim þimdi ben… Aylin’in yarý baygýn sarf ettiði bu sözler inanýlmazdý. Esma’nýn yüzünün rengi atmýþtý birden, bembeyaz olan yüzüne iki tokat attý kendi kendine. —Allah korusun, sen ne diyorsun Aylin? Aylin þok halinde, sözleri birbirine dolayarak konuþmaya baþladý; —Esma, Ilgýn’ý öldürdüler. Kaset ondaydý. Asým bey bizden koruma istedi. Ben de gittim suç duyurusunda bulunup koruma istedim. Ilgýn’a da; sen de koruma tut demiþ! Esma, Esma! Ilgýn’ý senin baban öldürttü… Senin baban, anladýn mý? Lanet olsun her þeye ya, lanet olsun… —Ne diyorsun. Ne? Anlamýyorum! Aylin sinir krizi geçiriyordu. Avazý çýktýðý kadar baðýrýyor ve aðlýyordu. Gözlerinin içi kan çanaðýna dönmüþtü adeta. Esma, hareketsiz kalmýþtý bütün bu duyduklarýndan sonra. Baþýný yere eðmiþ öylece duruyordu sadece. Aylin ise çýkarabildiði kadar sesini çýkarýyor ve karþýsýnda sinen arkadaþýna, resmen kusuyordu. —Ilgýn’ý bu genç yaþýnda öldürdü senin baban! Pis hain köpekler, deðer miydi ha, deðer miydi? Paranýn esiri olmuþ baban yaptý, anladýn mý, Ilgýn’ý senin baban öldürttü. Katil… Senin baban katil! Esma hala baþýný kaldýrmamýþtý, Aylin içindekileri haykýrmýþ ve avazý çýktýðý kadar Esma’ya baðýrmýþtý. Esma, baþýný kaldýrdý… Aylin’in gözlerinin içine baktý ve yavaþça ayaða kalktý. Baþý önünde yatak odasýna yürüdü. Aylin ise Esma’nýn bu davranýþýna hiçbir anlam veremedi. O sessiz sedasýz odasýna çekilirken, Aylin darmadaðýn bir halde bu tepkisizliðin nedenini çözmeye çabalýyordu. Esma böyle susmamalýydý, tepkisi olmalýydý. Çok geçmeden yatak odasýnýn kapýsýnýn kilitlendiðini duydu. Kilidin sesi kulaklarýnda patlamýþtý resmen. Aylin, baþýný her iki yanýna sallayarak ‘’Yazýklar olsun!’’ demiþti odanýn içinde baðýrarak. Ayaða kalktý sallanarak, baþý o kadar aðrýyordu ki gözlerini kýsarak bakýyordu etrafýna. Aniden savcýyla konuþmalarý geldi aklýna, hemen onu bulmalýydý. Neler olup bittiðini anlamlýydý. Bu þaka olmalý, beni çýldýrtmaya çalýþýyorlar diye düþünüyordu. Hemen harekete geçti, kol çantasýný ve gerekli bütün eþyalarýný alarak evden çýktý. Dýþarýya çýkar çýkmaz taksi çevirdi ve Üsküdar karakoluna gitmesini söyleyerek kendine gelmek için, içinden telkinler vermeye baþladý. Koltukta otururken sürekli bacaklarýný oynatýyordu. Resmen iki büklüm olmuþtu. Esma neden hiçbir tepki vermedi? Neden benimle deðil? Ilgýn’ýn annesine haber verilmiþ miydi acaba? Aklýný kemiren nokta buydu, en iyi dostunu kaybetmiþti ama ailesini de arayamamýþtý. O yoktu artýk, hayatýndaki en önemli renk, en önemli varlýk yoktu ama daha bu öðlen onunla konuþmuþtum, çok mutluydu oysaki! Aylin hala þokun etkisinden kurtulamamýþtý. Taksi hýzla Üsküdar sapaðýna girdi. Yolda ilerlerken, Aylin Karacaahmet mezarlýðýnýn önünden geçtiklerini fark ediyor ve kendisine geliyordu aniden. ‘’Þimdi Ilgýn da mý bu topraðýn altýna girecek?’’ Yine gözlerinden sicim gibi yaþlar boþalmaya baþlamýþtý. Çok geçmeden taksi karakolun önünde durdu. Taksicinin ücretini ödeyip, arabadan alelacele çýktý. Karakolun önü inanýlmaz kalabalýktý. On tane ya da daha fazla polis otosu duruyordu kapýnýn önünde. Hepsi de sanki bir yere gideceklermiþ gibiydi. • * * * * * Akþam iyice bastýrmýþ ve karanlýk çökmüþtü. Aylin, taksiden indikten sonra karakolun kapýsýnýn önünde durdu. Merdivenden adýmýný attýktan sonra bir anlýðýna gözleri kapanmýþ ve derin bir iç çekmiþti. Þimdi yavaþ yavaþ, bitkin bir halde içeriye girdi. Kapýnýn önünde duran görevliye; —Kavacýk’ta öldürülen bayanýn yakýnýyým. Savcý Soner Genç’le görüþecektim, diyebildi. Gayet ciddi görünen kapýdaki görevli ona savcýnýn nerede olduðunu söyledi. Aylin’in adýmlarý gitgide kýsalýyordu. Tansiyonu da düþmüþtü, kendisinde deðildi. Aslýnda hala þoktaydý, duyduklarýndan sonra hareket kabiliyetini yitirmiþti sanki.15 numaralý kapýnýn önüne geldiðinde, kapýnýn önünde iki tane sivil polis duruyordu. Onlardan birine dönüp; —Beni savcý Soner Genç çaðýrdý. —Adýnýz neydi hanýmefendi? Aylin nüfus cüzdanýný çýkararak kendisini tanýttý. Görevli kimliði inceledikten sonra; —Bir dakika bekleyin hanýmefendi. Polis kapýyý çalarak içeriye girdi, fazla zaman geçmemiþti ki tekrar kapý açýldý ve sivil polis; —Buyurun Aylin Haným. Aylin, içinde patlayan volkanlara inat ilerliyordu. Duygularý öylesine paramparçaydý ki, aðlasa olmaz, gülse olmazdý o anda. Ýçeriye adýmýný attýðýnda odada büyük bir masa olduðunu gördü. Masada oturan dört kiþi vardý, dördü de erkekti. Bunlarýn içlerinden biri Aylin’i görür görmez ayaða kalktý ve ona doðru yürüdü. Elini uzatarak; —Merhaba Aylin Haným, ben Soner Genç. Öncelikle baþýnýz saðolsun. Buyurun þöyle oturun. Savcý eliyle yer gösterdi, gösterilen sandalyeye sessizce oturan Aylin, o kadar bitkindi ki… Sadece çantasýný masanýn üzerine koyabildi. Gözündeki korkmuþ, þok olmuþ ve yorgun bakýþlarla savcýya baktý; —Soner Bey, Ilgýn’a ne oldu? Ne olur anlatýn! Savcý ellerini arkasýna koyup odanýn içinde volta atmaya baþladý. Yavaþladý ve konuþmaya baþladý. —Saat akþam yedi buçuk civarý Kavacýk’ta ki çay bahçesinin çalýþanlarý tarafýndan polise ihbar geldi. Olay yerine ulaþan ekipler, çay bahçesinde arkadaþýnýzýn cesediyle karþýlaþtýlar. Bizler de araþtýrma yapmak için gittik ve sadece Ilgýn hanýmýn cesediyle deðil, Asým Yeþilyurt isimli bir kiþinin daha öldürülmüþ olduðunu tespit ettik. Soner Genç konuþuyor, konuþtukça Aylin mahvoluyordu. Asým beyi de öldürmüþler! Demek ki adam endiþelenmekte haklýymýþ. Ýnanamýyordu duyduklarýna, bütün bunlar þaka olmalýydý. Þakaydý sanki her þey bu kadar basit olamazdý. Daha geçen gün bazý þeyler ortaya çýkmýþtý, ne çabuk duyuldu, kim yapmýþ olmalý? Aylin bunlarý düþünürken bu davada sonucunu yalnýzca Ilgýn’ýn ve kendisinin bildiðini biliyordu. Peki, ama onlarýn bildiðini, baþka kim bilebilir ki? Kim Kemal Cengiz’e bu olaylarý anlatabilir? Bu düþünceler hýzla aklýndan geçerken, savcý Aylin’e yaklaþarak konuþmaya baþladý; —Aylin Haným, arkadaþýnýz neden öldürüldü? Aylin bu soru karþýsýnda ne söyleyeceðini bilemedi. Ne söylemesi gerekiyordu ki þimdi? Herþeyi en baþtan anlatmaya karar verdi, baktý… Savcý onu dinlemeye hazýrdý. —Soner Bey… —Dinliyorum sizi Aylin Haným. —Ilgýn, ben ve Esma isimli arkadaþýmýz birlikte bir cinayet olayýyla ilgili davayý araþtýrýyorduk. Daha doðrusu dava açmak için delil topluyorduk. —Ne cinayeti? Bilinen bir olay mý? —Nurullah Hasýroðlu cinayeti! —O cinayet kapanmamýþ mýydý? —Kapanmýþtý ama tekrar araþtýrdýk ve çok önemli bulgulara rastladýk. —Peki, Ilgýn hanýmýn davadaki görevi neydi? —Araþtýrmalarýmýzda bize yardýmcý oluyordu. —Ilgýn’ýn araþtýrmalarý nelerdi, kimlerdi? —Öldürülen kiþi Nurullah Hasýroðlu ve cinayeti iþleyen kiþi hakkýnda bilgi toparlýyordu. Sonrasýnda bu cinayeti iþleten kiþiyi bulmama yardýmcý oldu. Savcý Soner Genç duyduklarý karþýsýnda sanki sahte þaþkýnlýk ifadeleri kullanýyordu. Aylin olaylarý tek anlatýrken ayný zamanda içeride can kulaðýyla onu dinleyen kiþileri de inceliyordu. Savcý Soner Genç; —Þimdi anlaþýldý… Dedi. —Ne anlaþýldý? Biraz bildik, biraz tanýdýk ifadelerle Aylin’e bakýp; —Siz arý kovanýna çomak sokmuþsunuz Aylin Haným, Ilgýn haným’ýn görevi de zaten çok zormuþ. Cinayetin içeriðini de anlattýnýz. —Soner Bey, Ilgýn’ý öldüren kiþi, Nurullah Hasýroðlu’nu öldüren kiþi mi? —O konuda kesin bir yargýya varmamýz için siz de biliyorsunuz ki, araþtýrmamýz lazým. Ama görünüþe bakýlýrsa öyle gibi. Siz zaten suç duyurusunda bulunmuþtunuz. Biz de Ilgýn’ýn cinayetiyle ilgili sizin suç duyurunuza bakacaðýz ve araþtýrmalarýmýzý bu konuda derinleþtireceðiz. —Anladým, ben bütün dosyayý Kadýköy savcýlýðýna teslim ettim. —Anlaþýlmýþtýr. Aylin konuþtukça açýlýyordu, Onlar konuþtukça masada oturan iki kiþi sürekli notlar alýyor, diðeri de yalnýzca dinliyordu. Ve sonunda o da soru sormaya baþladý; —Aylin Haným, Nurullah Hasýroðlu cinayetini biliyorum, zamanýnda bu dosya neden kapatýldý biz de pek anlam verememiþtik doðrusu. Anladýðým kadarýyla bu davanýn savcýsý sessiz ama derinden araþtýrmalarýna devam etmiþ! Ve akýllýca bir þey yapmýþ. —Ne gibi? —Davayý kendisi deðil, size çözdürmüþ ve bu sonu hesaplayarak hareket etmiþ! Aylin birden þaþkýna dönmüþtü. —Siz bu konuda çok þey biliyorsunuz galiba? Bu son derken neyi kastettiðinizi pek anlayamadým? —Bizler bu tip davalarý bilmek zorundayýz, ben milli güvenlik görevlisiyim, adým Selçuk Daðlar. Arkadaþlar da Mit görevlisi. Son, yani bu ölümler. O gece dört kiþiyle birlikte uzun uzadýya olaylar hakkýnda konuþtu Aylin. Bütün bildiklerini ve tahminlerini anlattý. Dava açýldýðý için Nurullah Hasýroðlu cinayet davasý tek baþýna iþleyecekti. Ilgýn ve Asým Yeþilyurt için ayrý bir dava açýlacaktý ama belki iki dava da belirli bir aþamaya geldiðinde birleþtirilecekti. Ilgýn’ýn çantasýnda ofisten çýkarken unuttuðu, ses kaydýnýn olduðu kaseti kimin aldýðýný bulmalarý gerekiyordu. Aylin, bu dört adamýn ondan çok önemli bazý þeyleri gizlediklerini anlayabiliyordu. Sanki bu olayý baþýndan sonuna kadar takip etmiþçesine davranýyorlardý. Mitçi olarak kendini tanýtan Selçuk Daðlar çok gizemliydi. Sürekli farklý sorularla Aylin’i bir hayli terletmiþti. Saat 02.42’yi gösteriyordu. Mitçiler ve savcýlar Aylin’e inanýlmaz detay içeren sorular soruyordu. Bildiði bütün her þeyi anlattý ve onlara istedikleri bilgileri veriyordu, Selçuk Daðlar; —Cinayet günü Ilgýn hanýmýn buluþtuðu kiþinin adý neydi? —Fatih. Fatih Batuhan. Selçuk Daðlar, kaþlarýn çatýp Soner Genç’le iki dakika bakýþtý, sonra Aylin’e dönerek; —Demek öyle! Dedi. Aylin bu bakýþlarý kaçýrmamýþtý, sanki Fatih’i tanýyorlarmýþ gibi tavýr sergilemiþlerdi. Kendisini tutamayýp; —Siz Fatih’i tanýyorsunuz sanýrým? Diye sormuþtu. Selçuk Daðlar; —Hayýr, sadece ismini duymuþtuk! Aylin bu cevaba çok þaþýrmýþtý, —Nereden duydunuz bu ismi? —Kemal Cengiz’den… —Efendim. Anlayamadým. Kemal Cengiz mi? —Evet,Kemal Cengiz.Her þey þimdi daha net anlaþýlýyor Aylin Haným.Fatih Batuhan,Kemal Cengiz’in oðlu gibidir.Her türlü pis iþini ona yaptýrdýðýný duymuþtuk! Bu açýklamayla birlikte Aylin’in suratý allak bullak oldu. Neye uðradýðýný þaþýrmýþtý yine. Bu kadar tesadüf olamaz, olamaz! Bu kadarýna da kalp dayanmaz artýk diye içinden geçiriyordu. Aklý yine durmuyordu, çalýþmaktan uykuyu unutmuþtu sanki. Uykusuzluktan ve üzüntüden gözleri kapanmak üzereyken bunu duyunca, içindeki tüm organlarý harekete geçmiþti birden bire. —Fatih, Kemal Cengiz’in oðlu gibidir dediniz… Ben, anlayamadým. Dün Ilgýn’la O buluþmuþtu, hem de Ilgýn’a çok ýsrar ediyordu buluþalým diye. Benim, yani anlayamýyorum… Aklým durdu sanki sizce Ilgýn’ý Fatih mi öldürdü? —Bilmiyorum Aylin Haným, dedim ya, araþtýracaðýz. Ýþte o anda Aylin’in baþýndan aþaðýya kaynar sular dökülmüþtü. Olduðu yerde hareketsiz kalmýþtý yine. Bu nasýl olur? Ilgýn, o adamý çok seviyordu, çok! Ben böyle aþk görmedim, insan sevdiði kiþiyi öldürebilir mi? Sevip sevmediðini de bilmiyorum henüz, Ilgýn öyle söylüyordu. O da beni çok seviyor diyordu… Arada ikisinin telefon konuþmalarýný duyardým, bazen de Ilgýn’ýn mesajlarýný okurdum. Yani Ilgýn’ý terk edip gitmeseydi, ben bile Fatih Ilgýn’a âþýk diyebilirdim. Diyebilirdim belki de! Aylin’in gözlerinden sinir akýyordu, sinirden köpürmüþtü, gözü dönmüþtü. Ýçine düþtüðü bu bulmacayý hayretle çözmeye çalýþýyordu hala, kendisine inanamýyordu. Bu karmaþanýn içinde ‘’Acaba Ilgýn Fatih’e bulduðumuz þeyler hakkýnda bir þeyler mi anlattý?’’ diye sorup duruyordu. Savcýlarýn büyük bir esrar içinde söylediklerine,’’Bilemiyoruz, araþtýracaðýz.’’demeleri de Aylin’i oldukça germiþti.’’Bu ne rahatlýk böyle anlayamýyorum, bu adamlar ne yapmaya çalýþýyor? Benim arkadaþýmý öldürmüþler, ayný zamanda Asým Yeþilyurt’ta öldü ama adamlar sanki hiç böyle bir þey yaþanmamýþ gibi davranýyorlardý. Bu kadar da profesyonellik olmaz’’diye düþünmeye baþlamýþtý. Ilgýn’ýn cesedini görmek istediðini söylemiþti Aylin, ama adli týpta araþtýrma yapýldýðýný söyleyerek geçiþtirdiler. Hiç bir anlam veremiyordu bu tavýrlara, neler oluyor, bu gizem? Diye mýrýldanýp durdu sürekli. * * * * * * Saat epeyce ilerledi, devlet görevlileri soruþturmaya ara verdiler. Aylin’e Esma’yý da dinlemek istediklerini söylediler. Esma… Þimdi ofiste, kapandýðý yatak odasýnda kim bilir þu anda neler yapýyordur? Aylin, bir polis aracýyla ofise býrakýlmýþtý. Olayýn etkisinden ve birincil kiþi olduðundan, daha ne Ilgýn’ýn ailesiyle, ne de kendi ailesiyle konuþamamýþtý. Gerçi savcýlar ve diðer görevliler, ona Ilgýn’ýn ailesiyle görüþmemesini istemiþti. Beyni uðuldayýp duruyordu ofise adýmýný attýðýnda, kendisini o kadar kötü hissediyordu ki, üzüntü mü yoksa þaþkýnlýk mý bilemediði bir hastalýða yakalandýðýný düþünüyordu. Bütün bu olanlar bir korku filmi izlediði hissini veriyordu ama iþin kötü tarafý da korku filmi çoktan bitmiþti, bu onun hayatýnýn ta kendisiydi. Yaþadýklarý korkunç þeylerdi, Ilgýn’ý göstermemiþlerdi ona. Ofise adýmýný attýðýnda koltuða yýðýlýp kaldý. Çantasý kolundaydý hala. Nedense hiç kimse onu aramamýþtý, Ilgýn’ýn ailesi bile! Ayaða kalktý tökezleyerek, banyoya girip aynadan kendisine baktý. Yüzü bembeyazdý hala, gözlerini tanýyamadý bile. Saçlarý darmadaðýn olmuþtu çekiþtirmekten, sinirini týrnaklarýndan ve saçlarýndan almýþtý. Ellerini lavabolunun kenarýna koyup, aynada kendisiye konuþmaya baþladý; ‘’Yokluðun ne kadar zormuþ, niye yoksun ki þimdi yanýmda? Tam her þeyin sonuna gelmiþken, tam seni kazanmýþken… Tam da kendini toplamýþken, bana gerçek bir son yaþattýn Ilgýn. Sana bir þey söyleyeyim mi; ben aþký böyle bilmezdim… Sonunda ölüm mü varmýþ? Hem de âþýk olduðun adam tarafýndan… Ýnanamýyorum hala, inanamýyorum.’’ Baþýný eðdi, banyonun kapýsýný kapadý ve yatak odasýna doðru yürüdü. Kapýsýný kilitlemiþti. Hiç bir þey düþünememiþti ilk girdiðinde, ama bütün ýþýklar kapalýydý nedense! Esma nerede? Yatak odasýnýn kapýsýnýn kulpuna elini attý, kapý açýldý! Aylin, Esma’ya karþý bir kýzgýnlýk duyuyordu nedense, yanýnda olmalýydý, O da destek olmalýydý. Aylin kapýyý açtý. Iþýðý yaktý. Esma hala oradaydý, yatýyordu pervasýzca. Yataða kendisini iyice gömmüþ ve öylece yatýyordu! Artýk onunla konuþma zamaný gelmiþti. Ilgýn yoktu, bunu tek baþýna yapmalýydý. Esma bütün gerçeði bilmeliydi. Ofisten çýkarken babasý hakkýnda ona birkaç þey söylemiþti, belki ondan dolayý kýrýlmýþtý ama… Bu davayý getiren de o’ydu. Aylin eðildi ve Esma’nýn omuzuna dokundu. —Esma uyan! Esma, seninle konuþmamýz lazým! Esma hareketsiz bir halde yatýyordu hala. Aylin, onun bu kendinden geçmiþ halini görünce birden endiþelendi. Aniden Esma’nýn omzundan kavrayarak kendisine doðru dörderdi. Esma hala hareketsiz ve tepkisiz bir haldeydi. Aylin’in içindeki korku gitgide haykýrýþa dönüþmüþtü. Esma’yý kendisine doðru çektiðinde kollarýndaki kurumuþ kana bulandý elleri. Sabahýn aðarmasýna dakikalar kala, tan vaktinden önceki ayazda soðuk, ayaz bir ses duyuldu yüksek plazalarýn arasýndaki binadan. Aylin, sabaha karþý attýðý acý çýðlýklarla uyuþan beynini de, bütün insanlarý da ayaða kaldýrdý. Saatlerce Esma’yý uyandýrmak için çabaladý nafile ümitle. O korkunç çýðlýklarý duyanlar ofisin kapýsýný kýrýp içeriye dolmuþtu, sesin olduðu yöne doðru koþup gidenler Esma’yý Aylin’in kollarýnda yatarken olarak gördüler. Komþularý polis çaðýrdý. Ofise gelen polisler Esma’yý Aylin’den zoraki ayýrdýlar. Aylin sinir krizi geçiriyordu. Sabahýn ilk saatlerinde gözlerini hastanede açmýþtý yine. Belki bir tükeniþin hikâyesiydi yaþadýðý, belki de kaderinde iki tane en yakýn dostunu ayný anda kaybetmesi yazýlmýþtý alnýna. Hastane koridorlarýnda iki büklüm bir halde iki günden beri yaþadýklarýný düþünmeye çalýþýyordu. Doktorlar ona sakinleþtirici iðne yapýp bir odaya yatýrdýlar. Özel bir hastanenin denizin karþýsýndaki camýndan bakýyordu manasýz bir þekilde. Gemiler sessiz sakin denizin üstünde salýnarak geçerken, gözlerinin önünden Esma’nýn bürosunda Ilgýn ve Esma ile ilk konuþma günü geçiyordu. Yine bir sabahtý… Kahvaltý sofrasýydý. Ilgýn her þeyden kaçmak istiyordu, Esma ve Aylin onu artýk hayata tekrar asýlmasý için, kendilerine yardým etmesi için çaðýrmýþtý. Dava boyunca Ilgýn hep olaylarýn en zorunu üstlenmiþti. Esma çok akýllý bir kýzdý ama… Bu olmamalýydý, buna kalbi dayanamazdý. Aylin’in gözlerinden yaþlar yine yaðmur gibi akýyordu. Birden yattýðý odanýn kapýsý açýldý. Aylin verilen ilaçlarýn da etkisiyle baþýný zoraki kapýya çevirdi. Annesi ve babasý onun yalnýz kalma isteðiyle dýþarýda bekliyordu hala, ama bu da kim? Gözlerini kýsarak, iyice baktý. Bu Korkut Öktem’in tam kendisiydi! Aylin, Korkut amcayý görünce gözlerine inanamadý. Uzun zamandan beri onu görmemiþti. Çok deðiþmiþ, saçlarý bembeyaz olmuþ, iyice yaþlanýp çökmüþ gibi gelmiþti Aylin’e. Korkut Öktem elinde çiçekle Aylin’e doðru yaklaþtý, hiçbir þey söylemeden yataðýnýn yanýndaki sandalyeye oturdu. Gözlerinin içindeki anlamý çözemeyecek kadar yorgundu Aylin. Konuþmuyor, sadece Aylin’in gözlerinin içine bakýyordu. Bitkin olduðu halde onunla konuþmaya çalýþýyordu. Aylin: —Korkut amca, nasýlsýn? Konuþmaya niyeti yok gibiydi sanki sadece bakýyordu buruk bir halde. Yere baktýðýnda gözlerinde beliren gözyaþýný saklayamayacaðýný anlayarak Aylin’e baktý tekrar. Korkut: —Hayat ne kadar garip deðil mi? Bir yanda en yakýn dostlarýnýn vefatý, diðer yanda en yakýn dostunun babasýnýn katil oluþu! Aylin Korkut Öktem’e bakýp kalakalmýþtý. O bunlarý nereden biliyordu ki? Aylin: —Korkut amca, sen nereden biliyorsun bunu? Korkut: —Ben senin bilmediðin çok þeyi biliyorum evladým, çok þeyi… Aylin, bu sözleri duyar duymaz yerinden fýrladý hemen. Etkisindeki ilaçlar bile içinde yanan ateþi söndürememiþti o anda. Aylin: —Demek sen bütün olup biteni biliyordun, ama bize haber vermedin… Öyle mi, peki sana soruyorum Korkut amca, soruyorum. Ne hakla? Ne hakla bu iki insanýn hayatýna kýyarsýnýz siz, ne hakla haaa? Ne istediniz bu iki kýzdan. Yazýklar olsun, sana da… Kemal amcaya da, yazýklar olsun! Hiç vicdanýnýz yok mu sizin? Kendinize bir bakýn, aynada ne göreceksiniz acaba? Bir katilin ne yapacaðýný bilen ve hiç müdahale etmeyen adamý mý, yoksa vicdanýný rahatlatmak için yanýma gelen adamý mý? Kemal amca kendi kýzýný bile öldüren bir cani, anladýn mý beni, o bir cani! Aðlamaktan, konuþmaya inleyip gidiyordu sözleri. Bu kadar açýk ve netmiþ meðer. Bu kadar adiymiþ bu yorumsuz yaþananlar. Bakýyordu gözlerine, bakakalmýþtý. Gözleri yalancýnýn gözlerine benziyordu karþýsýnda oturan adamýn, içindeki hangi merhamet duygusuna sarýlýp gelmiþti belli bile deðildi maalesef. Onlara hoþçakal diyememiþti bile, acýsýný yaþamaya fýrsat bile bulamýyordu, yalnýzca aðlýyordu gerçekten kim olduðunu bile bilemediði bu adamýn karþýsýnda. Aklýndan geçen tek zavallý þey ise, o aðladýðýný görünce acaba çok mu piþmandý… Elleriyle baþýný gizliyordu, hiçbir þey söylemiyordu… Korkut Öktem, yavaþça ayaða kalktý ve hýçkýrmýþtý sanki. Elini cebine atýp kâðýt mendiliyle gözlerini sildi. Aylin’in hala ona baktýðýný görüyordu. Ýçinde biriktirdiklerini açmanýn zamanýydý nihayet. Korkut: —Buraya seninle ciddi anlamda konuþmaya geldim kýzým. Yalnýzca beni dinle tamam mý? —Ciddi anlamda öylemi? Çok komik, bu ölümlerden daha ciddi ne olabilir söyler misiniz? —Lütfen yalnýzca beni dinle kýzým, sana her þeyi anlatacaðým, anlatacaklarýma nasýl tepki vereceðini çok merak ediyorum! Aylin, karþýsýndaki adamýn ne söyleyeceðini merak etmiþti, ona ‘’Peki’’ anlamýnda baþýný salladý. …Þimdi sana en önemli þeyi söyleyerek baþlýyorum... Kemal yakalandý. —Neee? —Susss! Parmaðýyla Aylin’i susturmuþtu ve konuþmaya devam etti. …Ýnan bana bütün hikâye böyle bitmedi. Bu dava bu þekilde baþlamadý çünkü. Baþýndan beri olaylarýn en yakýn görgü tanýðý benim, sen bilmiyorsun. Ilgýn da bilmiyordu, Esma ise ilk öðrenenlerden biri oldu. Aylin yataðýn içinde, gözleri atom bombasýna dönmüþ gibi Korkut Öktem’i dinliyordu. …Esma Herþeyi benden öðrendi. Ilgýn’ýn ve senin babasýyla ilgili araþtýrma yaptýðýný da biliyordu. Planlarýmýn arasýna onu da dâhil etmek zorunda kaldým. Kemal’in bir bataðýn içinde olduðunu biliyordum ve çok tehlikeli olmaya baþladýðýný anladýðýmda harekete geçmeye karar verdim. Ve sana çok sevineceðin bir haber vereyim Ilgýn, yaþýyor… Aylin: —Neee? Ne dedin sen? Na. Nasýl yani? Aylin çok þaþýrmýþtý, dili tutulmuþtu. Duyduðuna inanamadý. Korkut: —Ilgýn ve Esma yaþýyor. Aylin: —Saçmalýk, saçmalýyordunuz siz… Ilgýn’ýn öldüðünü komiserler söyledi bana, Esma da benim kollarýmda… Korkut: —Bu bizim planlarýmýzýn arasýndaki þeylerdi Aylin. Böyle olmasý gerekiyordu. Fatih bana gelip Ilgýn’ýn fotoðrafýný eline aldýðýnda beyninden vurulmuþa dönmüþtü. Bunu anlamamam için kör olmam gerekiyordu. Ilgýn ondan ayrýldýktan sonra Asým beyle görüþmeye gitti, o sýrada Fatih beni aradý. Kemal’in istediði þeyi yapamayacaðýný söyleyince hemen operasyonu baþlattým. Aylin: —Ne operasyonu? Korkut Öktem odanýn içinde bir saða bir sola yürüyordu, sonunda yorulup tekrar sandalyeye oturup konuþmasýna devam etti. …Fatih ateþ açtý ama öldürücü bir vuruþ deðildi, Ilgýn kolunun altýndan vuruldu. Komiserlerle birlikte çalýþmaya baþladýk sonra. Fatih iþlemin tamamlandýðýný Kemal’e haber verdi. Sizin ses kayýt kasetinizi de ele geçirdiðini söyleyince Kemal bütün delillerden kurtulduðunu düþündü ve rahatladý. Ama bilmediði bir þey vardý. Onun içinde bulunduðu bu dosyayý Esma’ya vermesi için Yalçýn isminde bir avukata ben talimat vermiþtim… Aylin þok üstüne þok yaþýyordu, Ilgýn ve Esma yaþýyordu… Bundan daha güzel bir haber olabilir mi ki? Artýk hiçbir þey umurunda deðildi. —Korkut amca, Ilgýn ve Esma nerede? —Her ikisi de birbirinden habersiz bir þekilde hastanede yatýyorlar. Kurþun Ilgýn’ýn ciðerlerine yakýn bir yerden girdiði için ciddi iki ameliyat geçirdi ve kurtardýk onu, Esma ise yoðun bakýma alýndý, yaþýyor. —Neredeler Korkut amca, hangi hastanedeler dedim sana? —Niye bu kadar acele ediyorsun kýzým, bir yere gitmene gerek yok, ikisi de bu hastanedeler —Nasýl yani Korkut amca, bütün bunlar planýnýn bir parçasý mýydý? —Aslýnda tamamen tesadüflerle geliþen bir plandý bu, tesadüfler beni böyle bir plana zorladý ve kimse ölmeden bu iþi bitirdik sonunda. —Kemal amcaya ne oldu? —Asým beyin de ölmediðini bilmeni isterim. —Aa aa, bu ne biçim iþ böyle? —Yaa, zaten ona hiçbir þey olmadý, seninle konuþan komiser zannettiðin savcýlar ve gizli görevlilere ifadesini verdi. Esma’nýn intiharýný Kemal’e haber verdim. Duyar duymaz hemen her þeyi hiçe sayarak Türkiye’ye gelmeye karar verdi. Saklandýðý yerden çýkýp Amerikan hava yolu terminaline girdiðinde Türk ve Amerikan Ýnterpolcüleri Kemal’i tutukladýlar. Þimdi özel bir uçakla Türkiye’ye getiriyorlar. —Ýnanamýyorum yaaa, þimdi benim iki caným arkadaþýmda hayattalar deðil mi? —Hayattalar tabi ya, ne zannettin Aylin çocuklar kadar seviniyordu, yataktan kalkýp Korkut Öktem’e sarýldý bir anda. Korkut bey yaþadýðý bu kâbus dolu günleri hafif kazalarla atlattýklarýna dua ediyordu. Kendine sarýlýp hüngür hüngür aðlayan Aylin’in ayakkabýlarýný giydirdi, elinden tuttu ve ilk önce Ilgýn’ýn yattýðý yoðun bakým ünitesindeki odaya götürdü. Kocaman camý olan odanýn koridoruna geldiðinde, Ilgýn’ýn orada yattýðýný görünce sevinçten çýðlýklara boðulmuþtu. Ilgýn’ýn annesi, ablalarý, kardeþi ve hiç anlaþamadýðý babasý odanýn karþýsýndaki koltukta oturuyorlardý. Aylin onlarý görünce, yine aðlamaya baþlamýþtý. Ilgýn’ýn ablasý Aylin’e sarýldý ve kulaðýna; —Merak etme caným, o çok iyi, dedi. —Kahroldum, kahroldum bittim iki günde bilemezsiniz neler yaþadýðýmý… —Seni çok iyi anlýyorum birtanem. Allah onu bize baðýþladý, hep beraber yine kaldýðýmýz yerden devam edeceðiz. Sil artýk gözyaþlarýný… Esma da ilerideki odada yatýyor, onun durumu da iyi. Gel istersen ona da bakalým. Aylin o kadar mutluydu ki, iki arkadaþý da yaþýyordu ve dava da çoktan çözülmüþtü. Ilgýn’ýn kollarýnda serum, kan torbasý ve birçok kablo vardý. Aðzýna da oksijen tüpü baðlýydý. Ýki gün sonra normal odaya çýkarýlabilirmiþ. Esma’nýn yattýðý oda da Ilgýn’ýn yattýðý odaya benziyordu. Odaya yaklaþtýðýnda dýþarýda hiç kimsenin olmamasý Aylin’in dikkatini çekmiþti. Yalnýzca kendi annesi ve babasý oturuyordu sandalyede. Fakat camdan içeriye bakýnca içeride, Esma’nýn elini tutan bir kadýn olduðunu gördü. Ýyice yaklaþtý ve dikkatlice baktý, Esma’yla konuþuyor gibiydi. Saçlarýný okþayarak aðlýyordu. Aylin bu kadýný tanýyamadý. Annesine döndüðünde, annesi Aylin’in soru sormasýna fýrsat vermeden cevap verdi; —Teyzesi kýzým. —Aa aa, teyzesi mi? Yasemin abla mý yani? —Evet, yavrum, sen nasýl oldun? Aylin, yerinden kalkýp kendisine sarýlýp öpen annesine öylesine sarýlmýþtý ki, içindeki coþkuyu anlatmaya yeterdi herhalde. —Tamam, anneciðim, her þey geçti. O kâbus dolu günler ve geceler bitti artýk. Ýki arkadaþým da yaþýyor, daha ne isterim ki ben Allah’tan? Çok iyiyim ve yaþadýðým, hayatta olduðum müddetçe de öyle olacaðým. Emin ol bundan. —Öyle tabii kýzým, biraz acý oldu ama her þey olacaðýna vardý. Kemal de ettiklerini çekecek yüce kanunlar önünde, sen içini ferah tut. * * * * * * * Beþ ay sonra… Esma: —Kýzým ben sana demedim mi, bunda bir hile var diye? Aylin: —Ne hilesi ya, nereden bileyim ben bunun hile olduðunu ha? Esma: —Nasýl bilmezsin, her þey ortadaydý iþte. Aylin: —Ilgýn’ýn çakmasýný beklerdim ama çakmadý herhalde. Ilgýn: —Ben çaktým da, belli etmedim Esma: —Hadi len, çaksaydýn oyuna gelmezdin. Ilgýn: —Çaktým tabi, sorsana Zeynep’e… kýz Zeynep, sen taþ çalarken ben senin kafana çakmadým mý bir tane? Zeynep: —Evet, çaktý, çaktý. Hem de öyle bir çaktý ki. Çivi gibi. Bütün kýzlar toplandýk yine, okey partisi vermiþtik o gün. Hile, oyun, düzenbazlýklar, kahkahalar, eðlence üst düzeydeydi ama yaþadýðýmýz olaydan sonra bizim yaptýklarýmýz devede kulak gibi kalýyordu ve en önemlisi biz oyun oynuyorduk sadece, insanlarýn hayatlarýyla ilgili oyunlardan deðildi. Vurulmadan önce Fatih’le barýþmýþtýk. Bu davanýn en kilit noktasýnda ortaya çýkýp belki de çorap söküðü gibi çözülmesinin en önemli aktörlerinden birisi olmuþtu. Yaþadýðým olaylar tamamen kafa yapýmýn deðiþmesine neden oldu. Onu kafamdan silip attým nihayet, yani bu sefer ki kesin… Hoþçakal iki gözüm dedim. Galip gelen yine ben oldum… Kemal amca cezaevine girdi, tam 36 yýla mahkûm edildi. Aylin tek baþýna davada avukat olarak bulunmuþtu, baþsavcý ise kaderin bir cilvesi gibi Korkut amca oldu. Kemal amcayý en son duruþmada gördüm, elleri duruþma boyunca kelepçeliydi ve baþý hep önündeydi. Son duruþmaya Esma da katýldý, sonucu heyecanla beklemiþti. Hâkim ‘’karar’’diye baðýrýnca gözündeki ifadeyi ömrümün sonuna kadar hiç unutmayacaðým. Yutkunmasý bile kulaklarýmdan silinmeyecek. Aylin, bütün duruþmalar boyunca hep profesyonel bir avukat gibi davranmýþ ve olmasý gereken bütün her þeyi yapmýþtý. Dava kýsa sürdü. Fatih hafifletici nedenlerle 15 yýla mahkûm oldu. Cezaevine hýrsýzlýktan girip kýsa sürede çýkan ve Kemal amcanýn tuttuðu þahýsta kýsa sürede yakalandý ve o da olmasý gereken yerdeydi artýk… Aylin kariyerinin en büyük davasýný büyük bir baþarýyla geçmiþti, Esma davadaki ismini sildirmiþti. Son duruþmadan sonra kararlar alýnýnca Aylin basýn toplantýsý yaptý ve Sezar’ýn hakký Sezar’a diyerek Esma’nýn ve benim adýmý basýn mensuplarýna verdi,’’Bu iki dostumun davada ki emeklerini ve mücadelelerini hiç unutmayacaðým. Her ikisinin isimlerini de altýn harflerle yazmanýzý ve benim ismimin yanýna her ikisinin isimlerinin de yazýlmasýný istiyorum’’, demiþti. Kýzlarýn þimdiki en önemli davasý, daha büyük bir dava… Ýsimleri artýk ulusal kanallarda ve gazetelerde geçen iki avukat dostum vardý benim, unvanlarýna yeni bir baþarý yazmak için kollarý sývadýlar kýsa zamanda. Bu sefer ki davalarý yalnýzca Türkiye’yi ilgilendiren bir dava deðildi, bütün dünyayý sarsacak araþtýrmalarla ve iddialarla dava açacaklarýný söylediler. Amerikalý tanýnmýþ iþ adamlarýný araþtýrarak onlarý uluslararasý mahkemede hâkim önüne çýkarmayý planlýyorlardý. Ne kadar gurur duysam azdýr onlarla. Aylin,’’Neden bize yardýmcý olmuyorsun? Lütfen kal ve bize yardýmcý ol’’,dedi. Esma da ona destek vermiþti ama ben kararýmý verdim… Kaymakamlýk sýnavlarýný baþarýyla geçtim. Kýzlarla bu son beraberliðimdi, yani kaymakam olmadan önceki son beraberliðim. Hepsiyle oturup tek eski günlerimizi yâd ettim. Gece geç vakitlerde evdeydim. Bavulumu iki gün önceden hazýrlamýþtým. O gün, otobüs biletimi de Esma aldý. Yarýn Pazartesi… Ve ben ilk görev yerim olan Hakkâri’ye gideceðim. Trenle gitmeyi çok istedim ama baþaramadým. Göðsümün altýna aldýðým kuþunun izi duruyor. Arada sýrada ona bakarak gülümsüyorum. Elim bazen istemeden yaraya deðince içim bir tuhaf oluyor. Hep aklýma Fatih’le buluþtuðumuz ve son kez sarýldýðýmýz o acý gün geliyor, beni belki de ölümden kurtaran kiþiydi O.Korkut amcayý arayarak ‘’Ben bu iþi yapamayacaðým’’demesiyle operasyon düðmesine basýlmýþ oldu. Bu da bizim kaderimizdi sanýrým, ikimiz bu davanýn gidiþ yönünü deðiþtirmiþtik, ne tuhaf. Hastanede beni ziyarete geldiðinde cezaevine girmeden evveldi, beni çok sevdiðini söylemiþti durmadan. Bana mektup yazar mýsýn? Dediðinde ona; ‘’tabii ki’’diye yanýt vermiþtim. Ben de, O da artýk bazý þeyleri deðiþtiremiyorduk. Bu acý deneyimle birlikte yarým kalan bazý þeyleri nasýl devam ettirmeliyiz diye sorup durduk birbirimize. Bunu zaman gösterecek artýk. Hayat Hakkâri’de devam edecek, kalbim belki de orada atmaya yeniden baþlayacak. Kim bilebilir ki? SON…
ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.
|
|
| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk | Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim
Yapým, 2024 | © YETER ÖZHAL, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr. Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz. |