..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
"...öyküyü yazan bilge, beşinci ya da altıncı göbekten kral torunu olduğumu ortaya çıkaracak şekilde belirleyebilir soyumu." -Cervantes, Don Quijote
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Eleştiri > Dinler, İnançlar ve Ateizm > kemal düz




17 Eylül 2009
Yunus Peygamber Sütunu  
kemal düz
Anadolu’yu Suriye’ye bağlayan en önemli geçitlerden de biridir bu anlattığımız geçit. Çok az geçit veren amanos dağlarıyla( nur dağları) çevrili bereketli toprakları kilikya ovası ahameniş( pers İmparatorluğu) hazinesine büyük gelir sağlıyordu. iskender burayı bir kaleye dönüştürmeye karar verir.


:EIGA:
YUNUS PEYGAMBER SÜTUNU

İskenderun’dan çıkınız. ‘Kral Yolu’nda Adana istikametinde gidiniz. Denizciler çıkışı Sarıseki girişinde, yolun deniz tarafında burunda, antik bir sütun kalıntısı göze çarpacaktır.
Bakımsız, taşları oraya buraya serpiştirilmiş bir kalıntı. Hiçbir tanıtıcı levha ve yazının bulunmadığı bir yığıntı. Bu kalıntıların esas ana bölümü askeri birliğin içinde olmalı, çünkü dikkatli bakılacak olursa, yukarılarda bunun devamı olduğu izlenimi verecek surlar ve burçlar görülmektedir. Amanoslar’ın tepelerinden denize kadar uzanan kale görünümlü bu taş kalıntıların altında bulunan bu sütunun bulunduğu dar geçit ve Belen Geçidi, Kral Yolu’nu Antakya’ya bağlayan bölgede, tarihinin her döneminde önemli olaylara tanıklık etmiştir:
Yunus Peygamber bir gemiye biner. Gemi giderken büyük bir fırtına çıkar. Gemi fırtınada hiç ilerleyemez. Çekilen kürekler boşunadır. Yunus Peygamber denizcilere "Ben Tanrının buyruğuna uymadım. Başınıza gelen bundan, tüm bunların sebebi benim. Beni denize atın" der. Onu karaya çıkarmaya çalışırlar ama kürekler çekilemez. Gemideki veya suçlunun kim olduğunu anlamak için kura çekilir. Kura Yunus'a çıkar; bir daha çekilir, gene Yunus'a çıkar. Son defa çekilir; Yunus'a çıkar. Yunus denize atlar/atılır; fırtına durur. Onu denizde dev bir balık yutar. Yunus balığın karnında karanlıklar içinde, Tanrıya yakarır. "Senden başka ilah yoktur. Seni bütün noksanlıklardan tenzih ederim; ben gerçekten sana haksızlık edenlerden oldum" der. Balık kırk günün sonunda onu karşı kıyıya çıkarır. İşte efsaneye göre, balinanın Yunus Peygamberi karaya çıkardığı yer; Sarıseki ile Denizciler arasında ki metruk sutun kalıntılılarının olduğu bu yerdir. Bölgenin önemi sadece anlattığımızla sınırlı değildir. Anadolu’yu Suriye’ye bağlayan en önemli geçitlerden de biridir bu anlattığımız geçit.
Çok az geçit veren Amanos Dağlarıyla( Nur Dağları) çevrili bereketli toprakları Kilikya ovası Ahameniş( Pers İmparatorluğu) hazinesine büyük gelir sağlıyordu. İskender burayı bir kaleye dönüştürmeye karar verir. Parmenion’u Suriye’ye giden Kral Yolu üzerindeki geçitleri tutmaya görevlendirir. İssos civarında Pinaros(Deliçay) suyunun denize döküldüğü alanda ise Dareios’un Pers Ordusu bulunmaktadır. Kendisi de daha sonra deniz kıyısı boyunca güneye doğru ilerler. Belen geçidi yanındaki kıyı geçinden üç mil uzaklıktaki Myriandros’a gelir. Tarih, İ.Ö: 333’ün Kasım ayının ilk günleridir. Fırtına ve yağmur İskender’in Ordusunu Suriye’ye ovasına geçişine olanak vermez. Ancak Persler’le karşılaşmaya çok istekli olduğu halde bir sonbahar fırtınası yüzünden harekete geçemez. İskender, Persler’i dar bir kıyı şeridi olan İsos da karşılaşmak ister. İskender gelmiş olduğu noktada, Yunus Sütunları’nın, kanatlarını da körfez ve Amanos Sıradağları’nın koruyacağı bir şekilde konuşlandırır. Persler Belen Geçidi’ne kadar yolu takip etmeleri durumunda İskender’le dar sahil şeridinde karşılaşacaklar ve sayılarının etkisi azalacaktır. Hangi ordu diğerinin seçtiği noktada savaşı göze alabilirdi ki. İskender’in asıl ordusu Dareios’un komutasındaki Pers ordusuyla karşılaşmadan önceki geceyi, geçitlerin en dar noktası olan Yunus Sütunları’nda geçirdi. . Ertesi sabah buradan kalkarak İskender, Ordusuyla Pinaros’a alır Persler Amanoslar’dan denize akan birçok ırmaktan biri olan Pinaros( Deliçay)’un güneyinde savunma pozisyonu almışlardı. Savaş, Yunus Sütunları’nın 15 kilometre kuzeyinde, ovanın oldukça dar, yaklaşık 4 kilometre genişlikte olduğu savaş alanının denizden dağların eteklerine Kuruçay dolaylarında yapılır. Bu arazi Makedonlar için uygundu, Pers kuvvetleri ise sıkışmıştı. Süvari sağda, deniz kıyısında sıkışmıştı, paralı askerlerden oluşan piyade birlikleri ise hat şeklinde Amanos eteklerine kadar uzanıyor ve dik açı çizerek Makedon kanadını içine alıyordu.
Myriandros adını taşıyan sahil yerinde, adını yaşatmak için İskender, İskenderun şehrini kurdu. Bu savaşta İskender 500, persler 100.000 asker kaybetti. Bu büyük meydan savaşından sonra, İskender’e ‘büyük’ sıfatı verildi. İşte böylesine tarihin seyrini değiştiren olayların geçtiği yerde, ne yazık ki en ufak bir tanıtıcı levha bile bulmak mümkün değil. Alman düşünce adamı ve yazar Goethe’nin ünlü bir sözünü aktarmak istiyorum burada: “Üç bin yıllık tarihi ile hesaplaşamayan günübirlik yaşıyor demektir.” Günümüz insanı bırakınız üçbin yılı, yakın zamanları bile sorgulamaktan çok uzakda şimdilerde. Bu da bizi ekonomik ve siyasi hangi çıkmazlara doğru sürüklüyor. Bunu kestirmek oldukça zor. Oysa tarih aynı tarih, sadece zaman değişiyor. Nasıl ki güneş hergün doğar ve batarsa nasıl ki yağmur aynı biçimlerde başlar ve biterse tarihin her dönemi de bir şekilde aynı yöntemi uyguluyor. Doğanın deneylere ihtiyacı yok. O bildiğince yapıyor yapacağını. Oysa insanoğlu hep başkasına benzemek uğraşında çoğunlukla. Gelenekçi, muhafazakar idarelerle altmış yıl yönetilen ülkemizin hangi alanına göz atsanız, benzer uygulamalarla karşılaşmak mümkündür. Hayvancılık deriz, tarım deriz, veterinerlik deriz illerde ilçelerde bunların müdürlükleri, görkemli binaları vardır. Peki bunlar ne kadar işlevlerini yerine getirir, bunları da düşünmek gerekir. Eğer çok iyi hizmet verildiği düşünülürse niye hayvancılık bitme noktasında gelmiştir, neden tarımda her yıl az üretim yapılmaktadır. Bu örnekleri eğitimden sağlıktan ne bileyim birçok alanda görmek mümkündür.
Oysa bu konuları araştıran Üniversitelerde bölümler var, Kültür Bakanlığının Müdürlükleri ve yetkilileri var her ilde ilçede. Bu kadar tarihi ve doğal zenginliklere sahip bu bölgeye istenildiği gibi turist gelmiyorsa bunun nedenlerinden biri de bu eksiklikler olmalı. Belediyeler de bu konuya sıcak bakarlarsa gelişmişliğin sadece fabrikalarla sağlanamayacağını kültürel doğal ve tarihsel değerlerle tamamlanacağını ve böylece tarihi zenginliklerede katkı da bulunacaklardır.

İSKENDERUN’DA TARİHSEL ADLAR

İskenderun’da Hatay’da sayısız yer adları vardır ki, isimlerini tarihin derinliklerinden alırlar. Biz burada birkaç ismi nerden geldiğini etimolojisini yazacağız. Bunu geliştirmek mümkün.
Akdeniz’in suları sadece Afrodit’i köpük köpük kabarcıklarından nasıl kıyıya atmışsa, bu bölgenin düşünce üreten okulları antik çağda Antakya Ekolu olarak anılsa da, bütün bunlar denizle kucaklaşan İskenderun’suz olursa bir ayakları hep eksik kalacaktır:
Bac: Önceleri uyrukların hükümdara vermesi gereken para ve armağan denen ‘baj’ sözcüğü bazen çeşitli vergi türlerinden sözedilirken, hatta “gümrük vergisi” olarak kullanılsa da; mali bir terim olarak özel bir anlam içermeyen ve genel olarak “ vergi” anlamında kullanılan bir sözcüktür. Horasan’dan Balkanlara kadar uzanan değişik bölgelerde kapsamı, oranı ve türleri bakımından farklı biçimlerde uygulanmıştır.
Çöl beyi:17 inci yüzyılın ikinci yarısında Osmanlı iç bünyesinin bozulması sonucunda binlerce köy harap bir durumda bulunup ahalisi tarafından terk edilmişlerdi. Gerek bu hususa hal çaresi olmak ve gerekse hala Anadolu ve Suriye’de konar – göçer hayat yaşamakta devam eden ve zaman zaman yerleşik halka büyük zararlar veren aşiretleri yerleştirme ve iskan etme devlet adamları tarafından düşünülmeye başlanmıştı. Devlet tarafından kontrol edilmesi zor olan şaki gruplarına ve Suriye’deki Arap bedevilerine karşı bir emniyet unsuru olarak set vazifesi görmelerini sağlamak için tasarlanmış iskan hareketlerini fiilen idare eden, bu işle vazifeli 1691 yılında Arap aşiretleri için kurulan bir takım memurlardan birisi de Çöl beyi’dir. Halep civarında bulunan Arap aşiretlerine hükümet tarafından tayin edilmiş, onların zabtırabt altına alınmasına ve diğer hususlara, aynı zamanda meydana çıkan, yol kesen eşkıyayı ortadan kaldırmakla sorumlu tutulan kimsedir. İdari bakımdan Rakka valilerine bağlı olduğu halde yıllık tahsisatlarını Halep mukataası malından almaktadırlar. Çöl beyi yahut çöl hakimi olarak da anılırlar.
Atik: Kölelerin azat edildikten sonra bırakıldıkları yer anlamına gelmektedir.






Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.


Yazarın eleştiri ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
İskenderun'da Kitapçı Olmak
Bir Yeşilçam Emekçisi: Cem Erman
Şeyh Sait İsyanı: İrticai ve Bölücü Bir Ayaklanma
Diriller Yoksa Driller mi?
İskenderun'da Sosyal Aktiviteler
Cem Erman Ayhan Işık'ı Anlatıyor
Küçük Prens Aramızda
Bayır Bucak Türkleri
Perşembe Yaylası'nda Günlük Yaşam ve Oba Kültürü
ve Keşif Sona Erdi...

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Nevruz Uğur [Şiir]
Aybastılı Şair İzzet Haznedar [Şiir]
Münzevi Bir Osmanlı [Şiir]
Çukurova'nın İki Yiğit Sesi: [Şiir]
[Şiir]
Şiirin Hatayı [Şiir]
Düşüyorum Tut Elimden - Selma Sayar [Öykü]
Bir Öykücümüzden Bir Öykümüz Var [Öykü]
Aybastılı Bir Feylesof: Refik Güley [Roman]
Anılarda İskenderun: Cem Erman ve Hikayet-i Zeki Müren [Deneme]


kemal düz kimdir?

edebiyat sanat, tarih, kültür ve folklora karşı ilgim var. yerel bir gazetede kültür sanat yazıları yazıyorum.

Etkilendiği Yazarlar:
engin geçtan, edip cansever, tevfik fikret v.b.


yazardan son gelenler

bu yazının yer aldığı
kütüphaneler


 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © kemal düz, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.