Önceki gün saat 18:00 sýralarýnda cep telefonum çaldý. 532’li bir numaraydý arayan. Cevap verdim. Karþýdaki ses “Þebnem hanýmla mý görüþüyorum?” diye sorunca “buyurun, benim” dedim. Telefondaki bayan bana kitaplarýmý ve internetteki yazýlarýmý okuduðunu, yeni yazarlarý çok sýký takip etmediðini, çünkü kendisinden daha iyi yazabilecek birinin çýkmasý kaygýsýný taþýdýðýný söyleyince “Siz de mi yazarsýnýz?” diye sordum.

Cevabý bir hayli þaþýrtýcý, ama hiç de yabancýsý olmadýðým türdendi: “Öyle sayýlabilirim, ben geçmiþ yaþantýmda Namýk Kemal’dim”dedi. Tepki vermedim, yalnýzca gülümsedim. Konunun nereye varacaðýný merak ediyordum.

Telefondaki bayan konuþmayý sürdürdü: “Sizinle çok önemli bir bilgiyi paylaþmam gerekiyor. Siz bir yazarsýnýz ve bu bilgi sizin tarafýnýzdan mutlaka bilinmeli. Yarýn uygun bir yerde buluþalým, size Bilgi Kitabýndan bahsedeceðim. Bilgi Kitabýný hiç duydunuz mu?”

Bilgi Kitabý kavramý bana çok da yabancý gelmiyordu. Nitekim Türkiye’deki ruhsal araþtýrmalarýn öncüsü kabul edilen Bedri Ruhselman’ýn dünya ötesi varlýklarla temas kurduðu celselerde aldýðý bilgilerin Ergün Arýkdal tarafýndan “Bilgi Kitabý” adý altýnda derlendiðini biliyordum. Telefondaki ses: Hayýr dedi, bu bilgi kitabý, o bilgi kitabý deðil. Bu kitap uzaylýlar tarafýndan yazýlmýþtýr. Telefonda anlatmam mümkün deðil, yarýn buluþalým”. Kendisini daha sonra arayacaðýmý söyleyerek telefonu kapattým.

Hemen internetin baþýna oturdum. Telefondaki kadýnýn benimle mutlaka paylaþmak istediði Bilgi Kitabýný araþtýrdým. Bulduklarým þöyleydi:


• “DÜNYA KARDEÞLÝK BÝRLÝÐÝ MEVLANA YÜCE VAKFI” OLARAK BÝLÝNEN MEVLANA TARÝKATI ÇIKARMIÞ OLDUKLARI BÝLGÝ KÝTABININ KUTSAL KÝTAPLARIN YERÝNE GELDÝÐÝNÝ VE KUR’AN-I KERÝM DAHÝL olmak üzere DÝÐER KÝTAPLARIN HÝÇBÝR HÜKMÜNÜN KALMADIÐINI, BÝLGÝ KÝTABININ DÝREKT ALLAH’IN KÝTABI OLDUÐUNU, KÝTAPLARININ UZAYDAN ÝNDÝRÝLDÝÐÝNÝ, FAKAT UZAYDAKÝ ÝRTÝBATLARININ BUGÜNKÜ ORTAMDA KONUÞULMASININ BÝRÇOK SAKINCASI OLDUÐUNU VE KUR’AN-I KERÝM’ÝN HÜKMÜNÜN 2000 YILINDA SONA ERDÝÐÝNÝ ÝDDÝA EDÝYOR. KIBLE’NÝN MEKKE DEÐÝL LÝDERLERÝ OLAN BÜLENT ÇORAK’IN EVÝNÝN BULUNDUÐU BÖLGE OLDUÐUNU ÝLERÝ SÜREN KURULUÞ, “ATATÜRKÇÜ” OLDUKLARINI ÝLERÝ SÜREREK TARAFTAR TOPLUYOR AMA BÝLGÝ KÝTABINDA VE FASÝKÜLLERÝNDE ATATÜRK’ÜN UZAYLI OLDUÐUNU YAZARAK, ULU ÖNDERÝN MANEVÝ KÝÞÝLÝÐÝNE VE ESERLERÝNE HAKARET EDÝYOR.”

“Mevlana Dünya Kardeþlik Birliði” adýndaki grubun kullandýklarý sembol de tüm masonik amblem ve logolarda olduðu gibi bir üçgen ve içinde bir daireden oluþuyor. Ýnternete koyduklarý 3 cilt ve 55 fasikülde neler yazdýðýný uzun uzun anlatmayacaðým. Ýlk fasiküldeki okuduðum ilk cümle konuyu anlamanýza yetecektir. Þöyle yazýyor:

“Bu Kitabin Metni tüm Kutsal Kitaplari içermektedir. Bu Kutsal Kitaplar incil, Tevrat, Zebur, Uzak Þark Dinleri ve Kuran`dir. Bu Kutsal Kitaplarin esas Gayeleri Insan Kardeslerimize Ilmin isiginda bir Mesaj vermektir. Halbuki o Kutsal Kitaplar sonradan Esas Gayelerinden saptirilarak Dejenere edilmislerdir. Simdi (ILK KITAP ILE SON KITAP ARASINDAKi TÜM KITAPLAR BU KITAPTA) Birlestirilmistir. Ve Evrene Tek Kutsal Kitap olarak hediye edilmistir.


Görülen o ki bu insanlar Kuran’ýn ve Ýslam’ýn hükmünün bittiðine kanaat getirmiþler ve uzaylý kardeþleri tarafýndan yazdýrýlan bu kutsal ! Kitabý insanlýða, hatta insanlýða bile deðil özellikle Türk insanýna yaymaya çalýþýyorlar.

Bayanýn telefonuna bu sabah bir mesaj gönderdim:

“Ýlginiz için teþekkür ederim. Bilgi kitabýný araþtýrdým ve Mevlana Dünya Kardeþliði adýndaki bu derneðin verdiði bilgiyi Hakikatten uzak buldum. Benim yolum kýyamete kadar hükmünü ve geçerliliðini yitirmeyecek olan tek din Ýslam ve tek kitap Kuran’dýr. Bunun dýþýnda yeni yazýlmýþ bir kitabý ve anlayýþý reddederim. Ýyi niyetinizden þüphem yok ancak bunlara ayýracak vaktim de yok. Saygýlarýmla…”

Bir saat sonra telefonum çaldý. Mesajýmý alan bayan arýyordu. Kavga etmeye hiç alýþýk olmayan ben, bu bayanla telefonda uzun bir süre boyunca kavga ettim.

Kýyamete yakýn zamanda sahte peygamberlerin, sahte dinlerin ve sahte kitaplarýn ortaya çýkacaðý yeni bir bilgi deðil elbette… Ama insanlarýn bunu yaparken kurduklarý tuzaklara “Mevlana Celaleddin Rumi” gibi yüce zatlarýn isimlerini vermeleri kabul edilebilir bir þey deðil. Týpký kanser yapan zararlý yiyeceklerin janjanlý paketlerde sunulmasý gibi “ruhsal arayýþ” içinde olan onlarca insaný tuzaklarýna düþürmek için bu yüce kiþilerin isimlerini kullanýyorlar. Mevlana sadece “kardeþlik, hoþgörü ve sevgi” diyen sýradan bir insan deðildir. Mevlana, Ýslam, Kuran ve sünnet çerçevesi içinde yaþamýþ, hakikat ilmine sahip olan, bu ilimi insanlar anlayabilsinler gayesiyle sonsuz bir tatlýlýkta insanlýða sunmuþ tasavvuf ehlinden bir kiþidir.

Öyle hissediyorum ki artýk Mevlana mübarek zat’ý ruhaniyetini çoktan bu ülke topraklarý üzerinden alýp götürmüþ olmalý. Konya’daki türbesi bile para karþýlýðý insanlarýn ziyaretine açýlýyor. Herkes onun ismini kendi menfaati için, çýkarý için, maddi hýrslarý için kullanýyor. Onu sadece “kardeþlik ve hoþgörü” diyen sýradan bir insan seviyesine indirip, “gel gel, sen de gel” diyen bir þair yerine koyuyorlar.

Ben artýk “Mevlana” nýn kýymetli ismini boþ yere telaffuz etmeyeceðim. Ona duyduðum muhabbet sadece gönlümde kalacak, ama dudaklarým mühürlenecek. Kalemimden onun sözleri ve deyiþleri damlasa da ancak bilenler O’nu yazdýðýmý anlayacak. Mevlana, Mevlana diyerek gezen insanlar olmak yerine Mevlana gibi yaþayan, onun gibi düþünen, onun gibi söyleyen insanlar olmaya çalýþmalýyýz.

Sinirliydim, yazmalýydým, paylaþmalýydým. Þimdi biraz sinirlerim yatýþtý. Paylaþmak istedim, hatamýz olduysa affola…