..E-posta: Þifre:
ÝzEdebiyat'a Üye Ol
Sýkça Sorulanlar
Þifrenizi mi unuttunuz?..
Paul'un Peter hakkýnda söyledikleri, Peter'den çok Paul'u tanýmamýzý saðlar -Spinoza
þiir
öykü
roman
deneme
eleþtiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katýlýmý
Yazar Kütüphaneleri



Þu Anda Ne Yazýyorsunuz?
Ýnternet ve Yazarlýk
Yazarlýk Kaynaklarý
Yazma Süreci
Ýlk Roman
Kitap Yayýnlatmak
Yeni Bir Dünya Düþlemek
Niçin Yazýyorum?
Yazarlar Hakkýnda Her Þey
Ben Bir Yazarým!
Þu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm baþlýklar  


 


 

 




Arama Motoru

ÝzEdebiyat > Öykü > Varoluþçuluk > Nergiz Þimþek




13 Haziran 2010
Kötücül Ruhlar Dergâhý  
Nergiz Þimþek
Bir tespihe dizilmiþ son boncuðum ben, aðdalý bir kývamda dönen, dönen... Karar kýlýnýp da davet edildiðimde sahneye, sonsuzmuþ gibi duran dönüþüm de son bulacak, iþte o vakit bana yol görünecek. Ayan beyan anlatýlacak ne yapmam gerektiði. Olgun bir meyve gibi düþeceðim dalýmdan sonra. Ama önce olgunlaþmam gerekiyor, biliyorum. Düþtükten sonra olacaklarý göðüslemeye hazýrlanacaðým: Kimsesiz çürümeye terk edilirim ya da çirkin ama tatlý, haþarat bir velede, diþlerken o meyveyi mutluluk veririm. O zamana kadar, kader birliði içinde olduðumu bildiðim bu insanlarla kalacaðým. Kefaretini ödeyememiþ zavallý ruhlarla. Ben de onlardan biriyim.


:BAIJ:




Bu sefer ortak deðilim baþkalarýnýn acýlarýna. Sýzmaya çalýþmýyorum kederlerine ya da ýzdýrabýn yüreðime sýzmasý için sokulmaya onlara. Bana ait. Ah! Oraya, ailemin yanýna vardýðýmda ne de artacak; annem, kuzenlerim, diðer halalarým, amcalarým, en çok da mevtanýn kocasý ve kýzýyla tabii sarýlýp sarýlýp aðlaþacaðýz. Gözlerimin kýlcacýk damarlarý kan çatlayana, aðzým burnum çiçeðe durmuþ, her an patlayýverecekmiþ hissi veren tomurcuklar gibi kabarana dek aðlayacaðým. Gerçekten de çiçekler olacak bu iþin sonunda. Cenazeye hangisi uyar? Acý… Yüreðimdeki balçýðýn fokurtusunu duyabiliyorum. Hiç bitmeyecek deðil mi; aðdalý damlacýklarý herhangi bir günümün herhangi bir anýnda aklýma yapýþýverecek? Halam… O, ölmüþ. Sevmezdim yahut pek severdim diyemem; ama hiç olmasa kanýmdan biri. Üzülüyorum. Gerçekten.

Benim içimdeki katransý þeyin, mis kokulu bir çiçeðe döneceðini biliyorum. Nergise belki. Biliyorum!


*



Nasýl da yaðýyor; günün kasvetine yaraþýyor hani. Sileceklerin salýnýmý hipnoz etkisi yaratmaya baþladý; dursam iyi olacak. Geç de oldu; hatta bir otelde konaklamak gerekecek sanýrým. Önce uygun bir yer bulmalý. Ara ki bulasýn þimdi. Þu ýþýklý yer… Dal kýzým; hiç olmadý bir çay içer, dinlenirsin biraz. Üstte odalar var ama pek uygun deðil sanýrým. Artýk nasýl bir yerse - içeridekilerin kýlýklarý da bir tuhaf hani. Allah’ým! Yoksa kamyoncularýn mola yerlerinden birine mi geldim! Yok caným, kadýnlar da var içeride. Ýlk bakýþta görünmüyorlar ama arkalara konuþlanmýþlar iþte. Ben de yaklaþayým bari. Girdik bir kere. Sorarým uygun bir otel. Bilirler elbet.



Genç garson öyle zayýf; buradaki güruha meydan okur bir hali var. Önümde düzensiz aralýklarla oturan oraya buraya serpiþmiþ balkabaklarýný anýmsatan tüm diðer adamlarýn göbekleri o kadar büyük ki, zavallý gövdecikler göbeklerin uzamý gibi kalmýþlar. Ha hay! Tersi olmalýydý. Ay ay – Ohhhh! Büyük hata: Burada, böyle kahkaha atmak. Tüm kafalar bana dönük þimdi. Suratlarda bir ifade olduðunu iddia etmek yersiz kaçýyor. Hani tastamam bana köyde, dayýmýn ahýrýnda gördüðüm koyunlarý anýmsatýyorlar. O gün de ahýrýn kapýsýný açmamla, gövdeleri çeþitli yönlerde konuþlanmýþ koyunlarýn kafalarý týpatýp bu þekilde bana dönmüþtü; sabýrla beklemiþtim bir süre ya hiç biri en ufak bir hareket yapmamýþ, öylece bakakalmýþlardý. O koyun yüzleri þimdi… Zihnim oyun oynuyor bana; her yanýmdan koyun yüzlü erkekler ve kadýnlar bana bakýyor. Tamam, çevirin hadi kafalarýnýzý; pustum iþte; unutun beni. Çýtý pýtý garson bakýþlarý yara yara ilerliyor bana doðru. Uzaktan melek gibi görünen yüzünde sinsi ýþýltýlar oynaþýyor yaklaþtýkça. Yanaklarýndaki gamzeler toplaþýp yumru oluþturacak et güruhunun yokluðundan, iki kesik çizgi halini almýþ. Âdemelmasý neredeyse sivri bir tepecik gibi fýrlamýþ boynundan. (Zayýflýktan iç organlarý dýþarý taþmýþ sanki.) Derisinin altýndaki tüm o kargacýk burgacýk devinimi görebiliyorum; yutkundukça, peristaltik hareketler dalgalanýyor ince boynunda. Biyolojik bir atýðý çaðrýþtýran damarlý elleri önümdeki kavuk kemiklerini alýyor. (Boþtu hâlbuki masa; tembel olacak; kaldýrmamýþ iþte.) Þimdi de alev alev yanan alaycý bakýþlarý, gülümsemeden çok yýlýþýk bir sýrýtýþýn yapýþmýþ olduðu dudaklarýnýn arasýndan sýzan sivri diþleriyle bana bakýyor. ‘’Ben bir çay alayým,’’ diyorum. ‘’Tabi ki ablacým,’’ derken önümde reverans yapar gibi bir hareketle bükülüyor. Kýkýr kýkýr gülüyor sonra, tek elini aðzýna götürüp yüzünü benden kaçýrarak, baþýný, artýk bir bedenden çok hayali bir S’ye dönüþmüþ gövdesine gömerken. Delimselek herhalde. Neyse, böyleleri de ekmek parasý kazanacak elbet. Sert bakýþlarýmý görmüþ olacak çay ocaðýndaki adam; kendisi getiriyor çayýmý. Oh! Çay güzelmiþ ama.

Çaycý televizyona doðru ilerliyor. Evet evet, aç televizyonu. Hepimiz nasýl da bön bön bakarak yitip gideceðiz birkaç dakika içinde. Hem beni de unutmuþ olurlar. Kanal arayýþlarý bile fayda verdi, þimdiden pür dikkat televizyon izleniyor iþte. Ýlginç bir þey fark ettim ama: Herkes tek baþýna oturuyor burada; yahu hiç mi olmaz birlikte yolculuk eden eþ dost, akraba? Ben kaçak bakýþlarla etrafý izlerken, onlar kendi kabuklarýna sývýþtý bile. Meraklý, sabýrsýz bir kýmýltý seziliyor; kesik, kýsa ve incecik ivmeler içinde deviniyor kimi. (Birinin gözü seðiriyor. Birinin boynundaki damar bir türkü tutturmuþ tempo tutar gibi. Bir diðeri çenesinin altýna koyduðu elinin parmaklarýyla etli dudaklarýný mýncýklayarak, önünde duran çaycýyý aþýp televizyona ulaþabilmek için bir saða bir sola, saat sarkacý gibi salýnýp duruyor. Öbürünün sol bacaðý belli belirsiz titriyor mu?) Bazýlarý da soluksuz bir kýpýrtýsýzlýk içinde donakalmýþ; öyle ki, dikkatle bakýlmazsa hani bu insanlarýn kuklalarýnýn, ruhlarýný teslim aldýklarý düþünülebilir. Her biri, yýllardýr izini sürdükleri, þimdi benim aklýma hayalime sýðmayan düþsel bir kadrajý televizyon ekranýnda yakalamanýn derdine düþmüþ, bekler gibi. Garip, çok garip ama yine de rahatladým doðrusu. Bakýþlar üzerimde tamamýyla uzaklaþtý. Dur be adam sen de! E bul artýk bir kanal! Sesli mi söyledim yoksa? Duydu mu? Durdu. Ah! Olamaz. Âleme ibret olsun diye hazýrlanmýþ, gerçekten yaþanmýþ hayat kesitlerinden –ama sadece ýzdýrap unsuru barýndýranlardan tabii- canlandýrmalar. En sevdiðim programlardan biri. Ama tutamam ki gözyaþlarýmý þimdi!


*



Yaþanmýþ hayat kesitlerini canlandýran acý dolu, ýzdýrap içindeki karakterlere dalýyorum. Olaylarýn canlý þahitlerini dinliyorum. Kanýmca onlar biraz bozuyor iþi; þöyle ki: karaltýlar içindeki þahitlerin bir yerlerden kendi akrabalarýnýn ya da komþularýnýn dramatik hikâyelerini okuduklarý kesin, aslýnda býraksalar hýçkýrýklar içinde doya doya anlatýrlar. Zavallýcýklarýn zaten okuma yetileri tartýþma götürür, bir de önlerindeki ekranda akan metne biraz olsun ruh verebilmek gayretiyle bocalýyor, sýk sýk duralýyor, anlamsýz yerlerde aslýnda hiç mi hiç olmayan vurgularý cümleciklerin orasýna burasýna, bir çivi gibi küt küt çakarak komik durumlara düþüyorlar. Canlandýranlar hiç olmasa oyuncu ya da oyuncu olma hayalleri peþinde koþan, canlandýrdýklarý karakterlerle biçarelikte aþýk atan kiþiler diyelim; yine de en kötüsü bile aðlayacak noktaya getiriyor adamý. Zorla evlendirilmek istenen ya da güvendiði, umutlarýný baðladýðý sevgilisi tarafýndan orospuluða zorlanan genç kýzlarýn; ihanete uðrayan, saçýný süpürge etmiþ karýlarýn ve ekmek parasý peþinde yapmadýðý iþ kalmayan, her türlü alçalmaya ailesini geçindirmek uðruna göðüs geren sadýk kocalarýn; baba dayaðýndan yýlýp evlilikte çareyi bulan ancak yine kurtulamayan talihsiz yavrucaklarýn; en yakýn arkadaþý tarafýndan kazýklanýp borç bataðýna itilen biçare aile babalarýnýn; arkadaþýnýn aþkýna âþýk, ihanetin önce acý sora baldan tatlý büyüsüyle gözleri kamaþmýþ gencecik oðlanlarýn; sapkýnlýklarý bakýþlarýndan oluk oluk taþan, yaþlýlara özgü o saydamlýk yerine kömüþ derili elleriyle taze etleri mýncýklayan geçkin adamlarýn -yaþamlarý boyunca ruhlarýnda kötü izler taþýyacaðýný bildiðimiz ama yine de mutluluðu kendilerince yakalandýklarýnda, onanmaz bir çabuklukla toparlanmayý baþarabildiklerini gördüðümüzde hürmetimizin bin kat arttýðý- kurbanlarýnýn: o cillop gibi delikanlýlarýn ve tazecik kýzlarýn; uyuþturucu bataðýna saplanmýþ çýrpýn çýrpýn çýrpýnan, aldýklarý ilaçlarýn tesiriyle ana babasýný soyup soðana çeviren acýnacak durumdaki gençlerin ve o gençlerin kötülük arzularýný ayan beyan haykýran çizgi film karakterlerinden hiç de geri kalmayarak, hatta týpa týp onlara benzeyerek, içlerindeki caniyi arsýzca ifþa eden arkadaþlarýnýn hayatlarýndan canlandýrmalarý, adým adým takip ediyorum. Bunlarý izlerken de eski püskü sandalyelerde oturup, varoþ kahvelere gidip, kocaman çiçek desenleri olan eski moda çekyatlara uzanýp, muþamba örtüler serili masalarda dirsek çürütüp, hararetli konuþmalarda çýt çýt çekirdek çýtlatýp, uzun basma eteklikler, pazar iþi, üzerindeki parlak boncuklarý kendi anlamsýz geometrilerinde dalgalanan bluzlar giyip, saçlarýmý süsten çok süsten uzaklaþma hissi veren plastik tokalarla toplayýp, terliklerimi þapýr þapýr þaplatýp, eski püskü takým elbisemin altýndaki iþporta iþi ayakkabýlarýmýn arkasýna basarak, süklüm püklüm yürüyor, arkadaþlarýmla uzun uzun konuþuyor, kocama laf anlatmaya çalýþýyor, yüzümde patlayan þamarýn acýsýyla feryat ediyor, aldýðým ilaçlarýn etkisiyle uyuþuyor, uðradýðým ihanetin acýsýyla hüngür hüngür aðlýyor, borçlarýmdan kurtulmanýn çarelerini kara kara düþünüyor, çaresizlik içinde o kapýdan öbürüne umut dileniyorum. Burada oturmuþ aðlýyorum iþte. Zavallý biçarelerin kaderine aðlýyorum. Hýçkýramadan ama. Tükürüðüm artýk aðda kývamda, gýrtlaðýma yapýþtý; güçlükle yutkunuyorum. Derken çaycý kapatýyor televizyonu. Ohh! Ýyi yapýyor. Aðladýðým anlaþýlmasýn diye kafamý kaldýramýyorum. Yüzüm gözüm düzelince kalkarým artýk. Ýnanmasý güç ama yaklaþýk bir saattir buradayým. Bu arada çýt çýkmadý hani. Ben… Ben daldým da fark etmedim herhalde; mutlaka gelen giden olmuþ, biri öksürmüþ, biri yemek yemiþ, biri kalkýp tuvalete gitmiþtir. Mutlaka. Of, yýlýþýk garson geliyor yine. Elindeki tepside çaylar var. Tepsiyi sallarken bir taraftan da baðýrýyor: ‘’Mola vakti beyler, bayanlar, merdivenden kayanlar! Çaylar!’’ Ne ki bu þimdi? Ne molasý? Münasebetsiz oðlan. Alayým bari bir çay daha. Önümdeki gazeteyi okur gibi yaparak, çayý býrakýp gitmesini bekliyorum. Ama o dikilmeye devam ediyor. Kafamý kaldýrmadan gitmeye niyeti yok gibi. Göz göze geliyoruz. Sýrýtýyor. Gidiyor. Ýlla yüzüme vuracak. Þunu içip kalkmalý hemen.


Çaycý yine açýyor televizyonu. Ekrana bakýyorum dikkatle ya kanal logosunu göremiyorum. Sunucuyu da daha önce hiç görmedim. E mutlaka çýkacak logo. Bir önceki program hangi kanaldaydý peki? Merakým depreþiyor iyice. Beklemeli. Ekranda acýlý bir yüz beliriyor. Erkeklerin aðlamasý hep çok dokunmuþtur bana. Ekrandaki adamýn kýrýþ kýrýþ cildinde bir o yana, bir bu yana yollanýyor gözyaþlarý; istikamet deðiþtirirken de her an yitivereceðini hissettiðimiz bir denge içinde birkaç saniye asýlý kalýyor, olduklarý yerde titreþiyor, en sonunda da karar veriyor sanki ne yöne akýp gideceðine. Adam piþmanlýktan kývrana kývrana, üç beþ bileziðin hýrsýna kapýlýp karýsýný nasýl da gýrtlaklayýverdiðini anlatýyor. Kumar bataðýna sürüklenmesinin hikâyesini, borç para bulmak için çalmadýk kapý býrakmadýðýný, karýsýndan istediði bilezikleri alamayýnca þuurunu yitirip üstüne çullandýðýný sonra… Bir yandan da yakýnýyor: ‘’Cezamý çekseydim böyle olmazdý. Bir nebze olsun… O zaman kaçmak… Kaçmak akýllýca gelmiþti. Ama þimdi… Acýmý çekemedim yeterince. Kaçtým çünkü tüm suçlamalardan. Hata ettim. Hâkimlerin vereceði ceza nedir ki? Kýzýmýn, oðlumun, akrabalarýmýn gözlerindeki kinin yanýnda… O gözlerle karþýlaþmamak için kaçtým ama þimdi anlýyorum doya doya bakmalýymýþým meðer. Hakaretlere maruz kalýp hýrsla sýrtýma binen yumruklarý yemeliymiþim. Bu azap… Bu vicdan azabý… Biraz olsun azalmaz mýydý, ha? Þimdi gidip teslim olacaðým ama önce evimin kapýsýný çalacaðým. Hakkým olan kin dolu yumruklarý yiyeceðim. Hatta önce ben, gözlerimi kapatýp tam da sol yanýný yüzümün, uzatacaðým.’’ Aklým almýyor! Ne ki þimdi bu? Ben þaþkýnlýðýmdan sýyrýlamadan, bir hýçkýrýk patlýyor. Ses beþ metre kadar önümde oturan adamdan geliyor. Ulumayla karýþýk tuhaf öðürtüler çýnlýyor sonra salonda. Ellerini dizlerine vura vura dövünüyor da hýzýný alamayýp King Kong gibi göðsünü yumrukluyor. O yumruklarken de çatýr çutur kemik sesleri, boðuk bir gümbürtünün içinde, kendinden katmer katmer doðarak kulaklarýmýzda yankýlanýyor. Ayaða kalktýðýnda, dehþet içinde televizyondaki adam olduðunu fark ediyorum. Yorgunluktan süklüm püklüm ama nihayete ermenin rahatlýðý uzuvlarýndan aþaðýlara doðru süzülürken yürüyor çýkýþ kapýsýna doðru. Onun bedeninden akan bu buharýmsý kütlenin, bir çaðlayanýn etrafýndaki o beyaz sis bulutunu anýmsattýðýný ve artýk bu yaþlý adamýn yanan böðrünün bir çaðlayan gibi serin olduðunu hepimiz anlýyoruz. Çevreme bakýndýðýmda herkesin aðzýnýn gözünün þiþ olduðunu, bu sahne karþýsýnda gözyaþlarýný tutamayan tek kiþi olmadýðýmý görüyorum. Çok daha acayip olansa, burada geçen birkaç saatten sonra hepsinin gözyaþý yerine yað akýtmýþçasýna zayýflamýþ, dal gibi kalmýþ olmasý. Þimdi öyle biçare, kýrýlgan, zayýfçýcýk görünüyorlar. Kollarýnda derman, yüzlerini ovuþturmak için ellerini kaldýrmaya mecalleri yok. Öyle incecik bilekleri var ve kemikli elleri…


Omzumun üstünden geriye baktýðýmda, bir kadýný tanýyýveriyorum. Bir önceki programdaki figüranlardan biri bu. Çevreme daha bir dikkatli bakýnca, tüm yüzleri tanýdýðýmý anlýyorum. Buradakilerin hepsi, küçük ya da büyük rol almýþlardý önceki iki programda da. Bu derlemeleri yaratanlar bu oyuncular mý yani? Burasý nasýl bir yer? Oyuncular ya da figüranlar kýraathanesi falan mý? Öyleyse, neden bu denli profesyonellikten uzak, periþanlar? Sorularým zihnimi beyin bulamacýna döndürmüþken, þaþkýnlýk gözlerimin birincil anlamý iken, bir fikir parlýyor ýþýl ýþýl. Âdeta gözlerim kamaþýyor. Huzurlu bir uyuþukluk tüm bedenime yayýlýyor. Bir de, bir koku… Bir koku geliyor burnuma belli belirsiz. Bir çiçek kokusu… Nergis belki.

Hey hat! Anlayýveriyorum: Bol bol aðlayýp acýmýzý çekmek için toplaþtýk. Ve nihayetinde acýmýzý dindirecek yola girebilmek için cesaret toplayacaðýz. Ýlahi bir güç tarafýndan bir araya getirildik, biliyorum. Bu güce þükran duyuyorum. Tanrýsýzlýðým yol buldu; ruhum kendi daracýk yataðýnda akýp gidecek artýk. Kötücül ruhlar dergâhý, burasý! Gitmek istemiyorum buradan. Sýramý beklediðim hissine kapýlýyorum. . Bu sahnede oyuncular, seyircilerden farksýz artýk. Oyuncunun kötü performansý söz konusu bile deðil, çünkü bir yandan tüm seyirciler can-ý gönülden anlýyor onu, bir yandan da kendileri de ikincil de olsa oyuncu. Önündekinin kafasýný aþýp da oyunu izlemek için çabalamaya da gerek yok burada; aslýnda herkes, her þeyi önceden biliyor. Evet evet… Tek ortak konumuz, vicdan azaplarýmýz olduðuna göre… Hepimiz, biliyoruz iþte ve hepimiz, tüm diðerleri için yüreðimizin en derinlerinde dövünüp dövünüp aðlaþýyoruz. Biz burada süklüm püklüm, aðzý gözü þiþ otururken, acýlý ruhlarýmýz çýkýp sergiliyor kötücül yazgýlarýmýzý. Kendi yazgýsý sahnelendiðinde, seyirci koltuðundan süzülerek, sahnedeki yerini alýyor artýk olgunlaþmýþ kötücül ruh ve sonrasýnda alkýþtan yoksun bir uðurlama merasimi baþlýyor. O giderken de arkasýnda, hüzünlü ama umut dolu gözler býrakýyor. O ya da bu sebeple… Ama hepimiz suçluyuz ve bir arda olunca böyle, suç ortaklarýnýn o kaskatý baðlýlýðýyla seviyoruz birbirimizi.

Þimdi de bu salondaki son katýlýmcý yerini aldý. Ben… Bir tespihe dizilmiþ son boncuðum ben, aðdalý bir kývamda dönen, dönen... Karar kýlýnýp da davet edildiðimde sahneye, sonsuzmuþ gibi duran dönüþüm de son bulacak, iþte o vakit bana yol görünecek. Ayan beyan anlatýlacak ne yapmam gerektiði. Olgun bir meyve gibi düþeceðim dalýmdan sonra. Ama önce olgunlaþmam gerekiyor, biliyorum. Düþtükten sonra olacaklarý göðüslemeye hazýrlanacaðým: Kimsesiz çürümeye terk edilirim ya da çirkin ama tatlý, haþarat bir velede, diþlerken o meyveyi mutluluk veririm. O zamana kadar, kader birliði içinde olduðumu bildiðim bu insanlarla kalacaðým. Kefaretini ödeyememiþ zavallý ruhlarla. Ben de onlardan biriyim. Affedildim. Ekrandaki adama kaçýþ nasýl tatlý geldiyse, bana da affedilmek öyle tatlý gelmiþti. Kurtulduðumu sanmýþtým büyük günahýmdan. Yaptýðým kötülüðün kurbaný affetmiþti ne de olsa beni. Ama doðrusu bu olmamalýydý. Hak ettiðim hakaretler yüzüme vurulmalý, sinirlerim yýpranýp çaresiz kalmalý, ellerimi kafama vura vura hayýflanmalý, kara kara bunu nasýl olup da yapabildiðimi düþünmeli, düþüne düþüne dipsiz bir dehlize yol almalý, gide gide batmalý, battýkça kaybolmalý, kahýrdan ölecek duruma gelmeliydim. Olmadý, affedildim. Hiç konuþulmadý bir daha günahým ya, yine de rahata eremedim.

*



Büyük affediþten sonra bende daha öncesinde olmayan garip alýþkanlýklar geliþti. Hiç âdetim olmadýðý halde filmlerin acýklý sahnelerinde aðlamaya baþladým sözgelimi. Ýlk böyle aldým tadýný acýnýn. Aðladýkça aðlamak istedim sonra. Dökülen gözyaþlarý kâfi gelmez oldu da baþkalarýnýn acýlarýný her nerede yakalarsam artýk içine dalmaya, hatta sonra sonra izini sürmeye baþladým. Her türlü kaynaðý deðerlendirdim: Gazetelerin üçüncü sayfa haberlerini, gerçek hayatlardan kesit canlandýrmalarý, haber programlarýnda gösterilen hasta çocuklarý, iþyerinde moralinin bozuk olduðunu gördüðüm mesai arkadaþýmý, dilencilerin yakarýþlarýný, ölüm ilanlarýný, her ne bulursam iþte. Önceleri, iþ yaþamýmda sert tutumunla bilinirdim; kimin ne derdi varmýþ umurumda olmazdý. Bu yüzden de iyi iþgüderdim. Övgü plaketlerini hak edendim. Sonra sonra, acý çekme ihtiyacým kabarýp daðlara taþlara sýzmaz olunca, tutumum da deðiþti. Her ne kadar engel olmaya çalýþsam da artýk, yakýnýný kaybeden, akrabasý hastalanan, kocasýyla arsý bozuk olan, kýzý evden kaçan, her ne dert bulursam çevremde, yýrtýcý bir kuþ gibi saldýrmaya, avlarýmý pençelerimin arasýna alýp iliklerine kadar sömürmeye baþladým. Önce, yüzlerdeki ifadeleri gözlüyor, bozuk olaný tespit ediyor, hemen varýp yanýna konuþuyor, geçmiþ referanslarýmdan dolayý güvenmeyenler çýksa da dertlerini baþkalarýndan öðreniyor, koþullara uygun iyilikler yayýp güvenlerini kazanýyor, dertlerine ortak oluyor, uzun uzun sohbetler ediyor, bir taraftan da onlarla birlikte aðlýyordum. Hayýr kurumlarýna, haberlerde gördüðüm yardým hesaplarýnýn hemen hepsine kendime göre yüklü meblaðlar akýtmaya baþladým. Aslýnda bir taraftan dramatik hikâyelerinin sonu gelmesin diye dualar ederken, bir taraftan da içim kýyým kýyým kýyýlýyordu zavallý biçareler için. Mümkün olursa sadece para göndermekle yetinmiyor, bu insanlara ulaþmanýn yollarýný arýyor, ulaþabilirsem hemen elim kolum dolu, ziyaretler yapýyor, dinliyor, dinliyordum. Hatta bir sefer ben de çýktým haberlere; örnek insancýllýðým tüm memleketin gözüne sokuldu. Bir dilenci inandýrabilirse beni, gerçekten kötü durumda olduðuna, tutup onu takip ediyor, mesaisinin sonunda acý dolu bir gerçekle karþýlaþmayý umuyordum. Ama dilencilerden umudu kestim. Çoðunun sadece meslekleri olduðu ortaya çýktý kýsa zamanda. Sadece biri gerçekten kötü durumdaydý. Bu kadar az bir olasýlýk içinde vakit kaybetmeye deðmezdi. Cenazeler varken… En sevdiklerim cenazelerdi. Daha önce hiç huyum olmadýðý halde, büyük affediliþten sonraki süreçte, okunan salalarý duyar duymaz araþtýrmaya, mahallede ve çevre semtlerde kimin öldüðünü bulup hemen taziye ziyaretlerine gitmeye baþladým. Bu sayede çeþit çeþit insan tanýr, her türlü felaket haberini öðrenir oldum. Derdi olanlara komþu oturmalarýna gidiyor, elimden gelen yardým varsa yapýyor, böylece de pek seviliyordum artýk. Kýsa sürede varlýðýma alýþýp cemaatlerine kabul etiler beni. Ben bilmeden kimse aðlayamaz oldu. Hatta yalnýzlýða ihtiyaç duyanlara dahi hunharca saldýrýyor, aðýzlarýndan girip burunlarýndan çýkýyor, en sonunda da hüngür hüngür aðlayacak denli içlenecek yeni kozamý elde edip ince bir iþçilikle ruhumu ilmik ilmik örme baþarýsýný gösteriyordum. Komþu cenazeleri gibisi yok tabi: Onlarla sokakta karþýlaþýp da aðlamaklý gözlere birbirini selamlamak var; aylarca þiddeti gittikçe azalsa da parçýk pönçük acý kýrýntýlarýyla karþýlaþma umudu dolayýsýyla. Salalar… Ah! Öyle az okunuyorlar. Bunlar da yetmedi, cenaze ilanlarýnýn izini sürmeye baþladým. Adreslere bakýyor, yakýnýmda olanlar varsa mutlaka katýlýyordum. Hata iki üç saatlik mesafeleri aþar, cenazelere gider oldum. Yahut örneðin bir arkadaþýmla buluþmaya giderken denk gelirsem bir cenaze namazýna kendime engel olamýyor, uðramadan edemiyordum. Acýnýn algýlarý daralttýðý, artýk sarýldýklarý kiþinin kimliðini ayýramayan bu biçare insanlara sarýlýp sarýlýp aðlýyordum. Ama iþin özünde hep baþkalarýnýn acýlarýna ortaktým. Kaybettiðim bir yakýným, hastalanan çocuðum, parasýzlýktan tedavi ettiremediðim kimse yoktu. Tecavüze uðramamýþ, hiç kimse tarafýndan kandýrýlýp þehrin çöplüðüne savrulmamýþ, anne babamdan prenses muamelesi görmüþ, zenginlik içinde deðil ama huzurlu bir ortamda büyüyüp serpilmiþ, güzelliðim yanýnda çeþitli yeteneklerimle gýpta edilen olmuþ, tek bir olay dýþýnda içim yanmamýþtý. Baþkalarýnýn acýlarýyla yetinmek durumundaydým. Bu yüzden de bir türlü tatmin olmaz bir noktaya gelmeye baþladým. Halam… Öldüðünü duyduðumda gerçekten üzülmüþ ve gerçekten sevinmiþ olmam anlaþýlabilir sanýrým. Ama bu da yetmeyecek, biliyorum. Bunu þimdi anlýyorum. Burada, dergâhýmda…


*



Þimdi gidip bir oda tutacaðým kendime. Kader ortaklarým teker teker odalarýna çýkmaya baþladý bile. Ben de burada kalýp sýramý bekleyeceðim. Her ne kadar sürerse artýk, bilemiyorum. Kalacaðým. Gerçekten umutluyum þimdi ve mis gibi bir nergis kokusu geliyor burnuma.


Nergiz Þimþek, 2008

.Eleþtiriler & Yorumlar

:: Begeni
Gönderen: Nur Debre / , Türkiye
26 Haziran 2010
Zevkle okudum,cok guzel.Basarilar diliyorum!




Söyleyeceklerim var!

Bu yazýda yazanlara katýlýyor musunuz? Eklemek istediðiniz bir þey var mý? Katýlmadýðýnýz, beðenmediðiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düþündüðünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazýlarý yorumlayabilmek için üye olmalýsýnýz. Neden mi? Ýnanýyoruz ki, yüreklerini ve düþüncelerini çekinmeden okurlarýna açan yazarlarýmýz, yazýlarý hakkýnda fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloða geçebilmeliler.

Daha önceden kayýt olduysanýz, burayý týklayýn.


 


ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.

Yazarýn varoluþçuluk kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Topal Remzi'nin Dilsiz Kýzý
Beþinci Kapý
Zaman
Kara Üçlü

Yazarýn öykü ana kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Dönüþüm
Fare Kýz
Gölge
Bir Adam
Defol!
Soluk
Mavi Kurt
Boþluk
Akide Þekeri
Av...


Nergiz Þimþek kimdir?

. . .

Etkilendiði Yazarlar:
...


yazardan son gelenler

yazarýn kütüphaneleri



 

 

 




| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk

| Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim Yapým, 2024 | © Nergiz Þimþek, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr.
Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz.