"Bilmezlik ile ne hoştum; hayalimde ne güzellik, ne de aşk vardı." -Fuzuli, Leyla ile Mecnun |
|
||||||||||
|
“Ses kirlenmesi” ya da “ses kirliliği” sanayi ve tekniğin gelişmesiyle ortaya çıkmış olan, 20 ve 21.ci yüzyılların en büyük çevre sorunlarından biridir. Şiddetli ses ve gürültünün insan sağlığı üzerindeki ciddi etkileri çok geç fark edilmiş ve bu sorun 1971 yılından “Dünya Sağlık Örgütü” (WHO) nun uyarısıyla Birleşmiş Milletler ve daha sonra Avrupa Birliği gündemine alnınmış, kriterler belirlenmiştir. Ülkemizde de Çevre ve Orman Bakanlığınca “Çevresel Gürültünün Değerlendirilmesi ve Yönetimi” hakkındaki yönetmelik yeniden düzenlenmiş, 4 Haziran 2010 tarihli Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir. Ses kirliliği istenmeyen, hoşa gitmeyen, kulak tırmalayan, insanı rahatsız eden düzensiz ve yüksek desibelli seslerin oluşturduğu aşırı bir gürültü karmaşasıdır. İnsan sağlığını tehdit eden en büyük güncel çevre sorunlarından biridir. Büyük yerleşim alanlarında ses kirliliğini yaratan etmenler arasında, endüstrileşme, plansız kentleşme, taşıt araçları, uçaklar, iş makineleri, inşaat ve alt yapı çalışmaları, eğlence yerleri, havai fişekler, yurttaşların gürültü ve gürültünün zararları konusunda yeterli bilincinin olmayışını sayabiliriz. Tüm bu sesel karmaşaya en son olarak ekstra yeni bir tehdit daha eklenmiştir: Dinsel gösterişle dinsel egemenliği yayma ihtirasının ürünü ve çevresindeki yapıların yüksekliğiyle yarış halindeki minareleriyle hoparlörlü camiler ! Aynı anda birbirine çok yakın bir sürü camiden karmakarışık yayılan seslerdeki bozukluk ve parazitler bir yana, bir de buna Arapçanın ağdalı ve kaba fonetiğinin eklenmesiyle tiz perdeden okunan ezan sesi berbat bir haykırış halinde kent üzerine çökmekte, tüm diğer sesleri bastırmaktadır. ÇEVRESEL GÜRÜLTÜ Özellikle son 10 yıl içinde hoparlörlü camilerin kentlerdeki “gürültü kirlenmesini” daha da arttırdıkları, insanların fizyolojik ve psikolojik sağlığını tehdit eder bir konuma dönüştükleri, vatandaşların da bu duruma isyan ettikleri gözlemleniyor. Yeşil alanlara, parklara, mesire yerlerine cami inşa etme ve hoparlör sesini sonuna kadar açma sendromu kronik bir salgın gibi yayılıyor. Cami inşa edilemeyen yerlere ise kablo uzatılarak hoparlör bağlanıyor ve böylece ezan sesi hoparlörlerden naklen yayınlanıyor ! Sorunsal ibadet, tapınma veya ezana karşı olup olmama değil, fakat camilerin çevreyi rahatsız edici gürültüler çıkarmadan hizmet vermelerini sağlamaktır. Yapılan ses ölçümlerinde cami hoparlörlerinden çıkan ses düzeyinin 110 ve hatta 150 desibeli aşabileceği belirlenmiştir. İnsan kulağı için 35-65 dB (desibel) sesler normaldir. Ancak, bu sınır aşıldığında ve sürekli gürültü işitildiğinde, duyu örgenleri, beyin ve insan psikolojisi ciddi hasarlar görebilmektedir. ÇEVRESEL GÜRÜLTÜNÜN DENETLENMESİ Çevre ve Orman Bakanlığınca yeniden düzenlenen ve 4 Haziran 2010 tarihli Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren “Çevresel Gürültünün Değerlendirilmesi ve Yönetimi” hakkındaki yönetmeliğe göre minare hoparlöründen dışarıya taşan ve çevreye salınan gürültünün denetlenmesi Diyanet İşlerine bırakılmıştır. Söz konusu yönetmeliğin MADDE 8 –(1b) bendinde “Diyanet İşleri Başkanlığı; dini tesislerde ses yükseltici kullanımından çevreye yayılan sesin kontrolüne ilişkin esasların belirlenmesiyle, ilgili hususlarda gerekli tedbirleri alır.” denmekte, ancak, herhangi bir desibel sınırı konmamaktadır. Oysa, AB standartlarına göre dışarıya ve çevreye salınan sesin 40 dB i aşmaması gerekmektedir. Türkiye'nin de üye olduğu “Avrupa Çevre Ajansı” (EEA) konutlarda olması gereken en üst ses sınırını 35-40 dB olarak belirlemiştir. O halde camilerdeki ses yükselticilerin de bu ölçütlere göre ayarlanması gerekmektedir. Bu durumda camilerde hoparlör kullanılmasına bile gerek kalmayacaktır.. SES KİRLİLİĞİNİN OLUMSUZ ETKİLERİ 1. İşitmeye etkisi: Duyma yorgunluğu, ya da, işitmede geçici kayıplardır. Kalıcı etki sağırlıktır. 2. Fiziksel etkiler: Ani gürültü kalp atışlarında, kan basıncında artış, solunumda hızlanma, metabolizmada bozulmalar yaratır. Bunların sonucunda uykusuzluk, migren, ülser, damar sertliği, kalp krizi gibi arazlar ortaya çıkabilir. 3. Psikolojik bozukluk: Özellikle 65 dB (desibel) den sonra ses dalgaları insanı yerinden sıçratan ve irkilten rahatsız edici bir gürültüye dönüşür. Kişi strese girerek sinirli, rahatsız ve gergin olur. Bu olumsuzluklar, gürültünün etkisi ortadan kalktıktan sonra da sürmektedir. 4. İş ve verim kaybı: Beklenmeyen zamanlarda aniden ortaya çıkan gürültü ve yüksek ses, iş veriminin düşmesi, konsantrasyon bozukluğu, performansı düşürücü etki yapar, öğrenme ve sağlıklı düşünmeyi engeller. DESİBEL TABLOSU 90 dB üzerindeki sesler çok tehlikelidir. Kulak dayanma sınırı 140 dB aşıldığında, kulak ağrısı, kulak akıntısı, kanama, sinir hücrelerinin bozulması görülebilir. Aşağıdaki desibel tablosunda motosiklet sesi ve cankurtaran sirenine ulaşan hoparlörlü camilerin en üst risk kategorisinde olduğu görülmektedir: Uçaklar (170 dB) Etkileri: kulak ağrısı, kulak zarı yırtılması Cankurtaran sireni (150 dB) Etkileri: kulak ağrısı, sinir hücrelerinin bozulması İş makineleri (120 dB) Etkileri: psikolojik bozukluk, yüksek tansiyon Hoparlörlü cami (110-150 dB) Etkileri: psikolojik bozukluk, hücre bozulması, yüksek tansiyon Motosiklet (110 dB) Etkileri: psikolojik bozukluk, başağrısı Disko müziği (100 dB) Etkileri: psikolojik bozukluk, aşırı sinir, yüksek tansiyon Metro (90 dB) Etkileri: uykusuzluk, gerginlik, sinirlilik Çalar saat (80 dB) Etkileri: psikolojik tepki, öfke Telefon (70 dB) Etkileri: psikolojik tepki, sıçrama, irkilme İnsan sesi (60 dB) Etkileri: rahatsızlık, sıkılma, öfke Horlama (30 dB) Etkileri: psikolojik tepki, kızgınlık DİYANET İŞLERİ GENELGESİNDEKİ YANLIŞLIK Camilerin çevreye saçtığı gürültü nedeniyle halktan gelen şikayetler üzerine Diyanet İşleri 2007 yılında bir Genelge yayınlayarak tüm müftülüklere göndermiş olup Genelgenin 21.ci maddesi şöyledir: “MADDE 21- (1) Başkanlığımız mevzuatına göre minarelerde bulunan hoparlörlerden yalnızca ezân ve salâ okunması gerekmektedir. Bazı yerlerde cami içerisinde icra edilen vaaz, mevlit ve benzeri diğer dinî programların minarede bulunan hoparlörlerden yayınlandığı, bu durumun da hoşnutsuzluğa ve şikayetlere sebep olduğu, Başkanlığımıza intikal eden bilgilerden anlaşılmaktadır. Bu sebeple; a) Cami içinde yapılan vaaz, mevlit ve benzeri programlar, minare hoparlörlerinden yayınlanmayacaktır. b) İbadet esnasında cami içindeki ses cihazlarının sabah, akşam ve yatsı gibi cemaatin az olduğu vakitlerde kullanılmaması ve yalın sesle iktifa edilmesi, ayrıca diğer vakitlerde kulağı rahatsız etmeyecek ve huşû içinde dinlenmesine imkân verecek şekilde ses ayarının yapılması sağlanacaktır. c)Hoparlörlerin ses düzeninin, ezânın çevrede duyulmasını sağlayacak fakat yakın komşuları da rahatsız etmeyecek şekilde ayarlanması temin edilecektir.” Ancak, bu yukarıdaki kurallara genelde hiçbir caminin uymadığını rahatlıkla söyleyebiliriz. Öte yandan nasıl ki diskoteklerdeki ses düzeninin “müziğin çevreden duyulmasını sağlayacak fakat yakın çevreyi rahatsız etmeyecek şekilde ayarlanması” olanaksız ise, aynı şekilde, “ezânın çevreden duyulmasını sağlayacak fakat yakın komşuları da rahatsız etmeyecek şekilde ayarlanması” mümkün değildir. Çünkü sesin havada yayılma hızı ve şiddeti ortam ısısı, rüzgar yönü, hava koşulları gibi etmenlere bağlıdır. Hava ısındıkça sesin yayılma hızı da artar. Ses dalgalarının hızı 20 derecede yaklaşık 1200km dir. Ses dalgaları mekanik dalgalar olduklarından hava katmanlarında sıkışma (kompresyon) ve genleşme (ekspansiyon) ile ilerler, nesneler ve organizmalar üzerinde titreşim ve basınç yaratırlar. Bu basınç çok fazla olursa ses dalgası şok dalgasına da dönüşebilir. Ses dalgaları kaynaktan uzaklaştıkça hava tarafından emilerek, soğrularak şiddetini yitirmeye başlar. Ancak, eğer çevre asfalt yollar, apartmanlar ve yüksek yapılarla çevriliyse soğrulma oluşmaz ve ses gücünü yitirmez. 17 metreden sonra da yankı oluşmaya başlar. Bir engele çarptıktan sonra geri dönen, yankılanan ses dalgaları kaynaktan ve ortamdan gelen diğer seslerle çarpışarak “distorsiyon” denilen ses bozulmasına dolayısıyla gürültünün daha da artmasına yol açarlar. Kaynaktan çıktıktan sonra saatte 1200km hızla ilerleyen bir ses dalgasının şiddetini ve genliğini hem “yakın komşuları rahatsız etmeyecek şekilde” hem de “çevreden duyulmasını sağlayacak şekilde” ayarlamak, denetlemek olanaksızdır! Bu eşyanın doğasına aykırıdır. Ya komşular rahatsız edilecek o zaman ezan çevreden duyulacak, ya da, komşular rahatsız edilmeyecek o zaman ezan çevreden duyulmayacaktır. Dolayısıyla genelgenin 21-1/c maddesi bilim dışı ve hatalı bir görüş olup uygulanması olanaksızdır. BELEDİYE YAYIN CİHAZINDAN EZAN Söz konusu Genelgenin 21/2 maddesinde ise camilerden uzak semtlere kablo çekilerek ezan okumanın “meşru” olduğu iddia edilmekte ve semt sakinlerinin çoğunluğunun istemesi üzerine ezan sesini nakletmek üzere elektrik direklerine cami hoparlörünün monte edilebileceği belirtilmektedir: “(2) Camilerden uzak mahalle veya yazlık sitelerde ikamet eden vatandaşların okunan ezândan istifade edebilmeleri amacıyla belediye yayın cihazından verilmesi, cami ya da mescit bulunmayan yerlere alıcı cihaz konulması hususunda Din İşleri Yüksek Kurulu Başkanlığı mütalaasında; “Cami ve mescit bulunmayan yerlerde ezân okunmasının meşru olduğu göz önünde bulundurularak, halkın talebi olması şartıyla cami, mescit ve minaresi bulunmayan yerlere, merkezî ezândan yararlanmak amacıyla hoparlör takılmasında sakınca yoktur.” denilmektedir. Buna göre; a) Hoparlörün takılmasını semt halkının çoğunluğunun istemesi, b) Cami hoparlörünün monte edileceği yerin/birimin, telefon, elektrik GSM direği vb. mekanların sahibinin ve yetkililerinin onayının alınması, c) Uzlaşma usûl ve esaslarına riayet edilmesi, ç) Görüntü ve ses kirliliğine meydan verilmemesi, Hususları yerine getirildikten sonra, mülkî âmirin onayı alınarak talep edilen ve izin verilen yere ezân sesini nakletmek için hoparlör takılabilecektir.” Ancak, böyle bir uygulamanın anormal ilkelliği bir yana, semt halkı istese de istemese de, “ezanı hoparlörle nakletme” resen ve zorla uygulanmaktadır. O halde, bu uygulama “meşru” değil “gayrimeşru”dur. Tüm bu garabetlikler hukuk, etik ve insan haklarına da tamamen aykırıdır. Siz hiç uygar ülkelerde “kiliselerden uzak yerlerde ikamet edenlerin kilise çanlarını duyması için çan sesi belediye yayın cihazından verilsin veya çan sesini nakletmek için direklere hoparlör takılsın” diye bir şey duydunuz mu, gördünüz mü, işittiniz mi? Böyle talepte bulunan birinin ya da böyle uygulamaya cevaz verenlerin -sorgusuz sualsiz- doğrudan akıl hastanesinde gözlem altında tutulacağına kesin gözüyle bakabiliriz !
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Hulki Can Duru, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |