Yedi iklim dört köşeyi dolandım / Meğer dünya her tarafta bir imiş. -Dadaloğlu |
|
||||||||||
|
- Göçebe toplumlar gerçekten anaerkil miydi? Bu hanımefendi Viyana Doğa Tarihi müzesinde sergileniyor. Yaklaşık yirmi beş bin yaşında. Kireçtaşından yapılmış, oysa Willendorf’ta kireçtaşı yok… yani bir yabancı… ve bizim ölçütlerimize göre biraz kısa, on bir santim boyunda. Yine de hatırı sayılır… bir kalçaya ve göğüslere sahip. Ana tanrıça mı? Cihan slâyt makinesinin yanında duran arkadaşına tekrar döndü, atkuyruğu saçları ile oynayan genç delikanlı hiç de hayatından memnun değildi, esnedi ve kumandanın düğmesine isteksizce basıverdi. Tarihöncesi Venüs heykelcikleri birbirlerinin peşi sıra loş odada arzı endam ediyorlardı. - Doğurganlık kutsal bir mucize gibidir. Anneler toplumun direği olabilirdi. Kraliçe arılar, karıncalar ya da Kraliçe İkinci Elizabeth benzeri... Heykelciklerin ardından gelen iri arı ve karınca görüntüsüne anlam veremeyen öğrenciler kraliçenin resmini gördüklerinde yine gülmeye başlamışlardı. Cihan biraz gevşediğini fark edip, şamatanın arasında boğazını temizledi, kürsüdeki su şişesinden bir yudum aldı. Kendine güveni gelmişti. Arka bölüme bakışlarını yöneltti. Esas ikna etmesi gereken kişiyi orada belli belirsiz seçti. - Peki, bu köklü sistem nasıl yıkıldı? Yıkıldığını biliyoruz, bazıları neolitik devrim diyorlar. Çatalhöyük'ün kır kahvesinde örgütlenen beyler kadınları tarlalara sürüp kentin yönetimini ele geçirmiş olabilirler mi? Kadınların tepkileri ne oldu? Önünde beliren Amazon resmine bir süre takıldı. İzmir kentini kurduğu söylenen kraliçe Myrina’nın nefes kesen görüntüsüne kapılmıştı. Elleri bir an titredi, kürsüye dayanmak zorunda kaldı. - Kimileri direndiklerini savunuyor. Sistem çökmüştü ama kutsal ana imgesi devam ede geldi. Kybele... İsis, Artemis, Athena, Meryem Ana... Erkek egemenliği sürüyordu, buna tepki gösteren kadınlar vardı. Rosa Luxenburg fotoğrafını gören kimi öğrencilerden homurtular yükselmişti. Bazıları ise bunun neden tepki çektiğini anlamamanın şaşkınlığında etrafa bakınıyordu. Muhtemelen bu asık suratlı kadının kim olduğundan haberleri yoktu. Arkasından gelen slâytta görülen Playboy güzeli onların rahatlamasına ve gözlerini perdeden alamamalarına yetti de arttı bile. - 10 bin yıl sonra bir arkeolog bu fotoğrafı bulabilse bizlerin ona taptıklarını ileri sürebilirdi, belki de yanılmazdı. Yaklaşık olarak Willendorf Venüsü boyutlarında… Kâğıt üzerinde tabii ve onun da göğüsleri ve kalçası hemen fark edilebiliyor. Sanırım en az ilgi çeken yanı yüzü. Tekrar kireçtaşından heykelcik görüntüsü belirince hoşnutsuz sesler yükseldi. Bilimin sıkıcılığıyla yüz yüze gelenler bakışlarını Cihan’dan kaçırdılar, sunumun bir an önce bitmesini dilediler. - Kim bilir... bu küçük hanım da tarihöncesi bir derginin bize kalabilen bir sayfasıdır. Cihan bir iki adım atıp sınıfın elektrik lambalarını yakan anahtara işaret parmağı ile dokundu. Bir hareketlenmenin arkasında kımıldamadan duran hocası Melisa M. Karabay ile göz göze geldi. Kıvırcık saçlı, orta boylu, narin kadının güzel ela gözleri sanki hiç kırpmadan onu süzüyordu. Eli ayağı bir kez daha dolaştı, kürsüye yanaşırken bir an sendeledi. Derin derin nefes almaya başladı. Can çekişiyor gibiydi. İki kolu göğsünün üstünde duran Melisa sonunda hareketlendi. Küçük camlı gözlüğünü sol eline aldı ve sandalyelerin arasında yürüyüp Cihan’a yaklaştı. - Arkadaşınıza soru sormak isteyen var mı? Gençlerin çoğu sırt çantalarını toparlamaya başlamışlardı bile. Sınıfa geçerken uğramışçasına eli kolu boş olanlarsa yanındaki arkadaşları ile şakalaşıyorlar, ufak ufak el şakaları yapıyorlardı. - Bu kadar ilginç bir konuda ve tuhaf sunumda kafanıza bir şey takılmaması... Konuyu arkadaşınıza ben verdim. Cihan'ın geleceği parlak gözüküyordu. Yüksek lisans için... Ta ki bir sanat eserini sırf göğüsleri iri diye bir sürtükle eşdeğer gösterinceye dek... - Ben fotoğrafın gerçekten estetik olduğuna… Cihan’ın umutsuzca yanıt verme çabasını Melisa tek bir hareketi ile kesti. Herkes susmuştu, onu ilk kez görenler insanlar üzerinde bu denli etkili olduğunu tahmin edemezlerdi. Aynı günün akşamında ise ağzından dökülecek kelimelerin gönüllü esiri olup çıkarlardı. - Prokrustes kendi yatağına uysunlar diye kurbanlarını yatırır, uzun olanların kollarını bacaklarını keser, kısaların ise iplerle uzatırdı. Cihan'ın bu boş çabası ise ona hiçbir şey kazandıramayacak. Çünkü ben de dar görüşlü birine soru sormayacağım... Melisa son kez Cihan’a bakmıştı. Yüzünde hayal kırıklığının kızgınlığından çok öç almak isteyen bir Amazon kraliçesinin kararlılığı vardı.
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Bülent Efe, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |