Kitaplarla dolu bir oda, ruhlu bir beden gibidir. -Cicero |
|
||||||||||
|
Kar yaðdý, her yer bembeyaz oldu. Kuþlar kararan siyah noktalara yöneldi. Hava ayaz, camlar buz tutmuþ. Sobadaki odun sönünce odanýn içi soðumuþ, annem biz uyurken hayvanlara yem vermek için ahýra inmiþ. Dýþarýdaki çocuk sesleri yorganý üstümden atmama sebep oldu. Herkes elindeki kýzaklarla karþý yamaca týrmanýyorlardý. Yüzlerce keçinin geçtiði kýsýmlar hep keçi izi olmuþ, adeta doðal kayak pisti idi. Kuzu kümesinde özenle sakladýðým kýzaðýmý çýkarýp, üstündeki tozlarý bir bezle sildim. Kýzaðýn önüne kalýn bir ip baðladým. Çocuklarýn gittiði yöne doðru hýzlý adýmlarla yürüdüm. Onlara yetiþmem uzun sürmedi. Hepsi yarýþmak için hevesli, kýzaklarýný övüyorlardý. Biri diyor; benimki iyi kayar altý meþe aðacýndan, diðeri þimþir aðacý benimki daha iyi kayar. Bu muhabbetle 1,5–2 km geçiveriyordu. Ýþte þimdi tepenin baþýndayýz. Köy uzakta kalmýþ, ladin aðaçlarý karlardan çam aðaçlarýna benzemiþti. Oturuyoruz kýzaklarýmýza, bir sürat, bir kývrýlma, sevinç çýðlýklarý uzaktan gelen köpek seslerini bastýrýyordu. Bu çýðlýklar yeni uyanacak çocuklara bir uyarý niteliðinde olmuþ olmalý ki gelenlerin sayýsý gittikçe artýyordu. Kaç kere aþaðý inip, kaç kere kaydýðýmýzý hatýrlamaz ancak öðle ezaný okununca eve gitmemiz gerektiðine inanýrdýk. Evimize varýncaya kadar kýzaklarýmýza binmek isterdik, ancak mahalledeki Zülfü Mustafa ve Canavar dayýdan çok korkardýk. Çünkü onlar görürse yollarý kaydýrýp beni düþüreceksin diye çok kýzarlardý. Bizde onlara kara basarak yolun kenarýndan gitmiyorlar da bize kýzýyorlar diye kýzardýk. Kýþ bizler için tam bir oyun mevsimi idi. Kaymadýðýmýz zamanlarda yine erken kalkmak lazýmdý. Çünkü güneþ gelmeden su birikintilerine veya dereye gitmek gerekirdi. Buzlarýn üstünde topaçlar bir baþka dönerdi. Topaç illa ki þimþir aðacýndan olmalý, ucunda kabara olmalýydý. Çok güzel bir topaç yaptýrmýþtým. Onu farklý kalemlerle boyadým ki dönerken güzel görünsün diye. Ancak ucunda kabarasý yoktu. O kadar çok üzülmüþtüm ki anlatýlmaz. Ancak dedem benim üzülme sebebini öðrenince kolayca çözmüþtü. Kabara denilen o raptiyeye benzer çivi olmasa buzda veya baþka yerde güzel ve uzun süre dönemezdi. Topaç dönerken kalýn bir buz üstüne denk gelir, ipten güzel býrakýldýysa deðmeyin keyfine, dakikalarca dönerdi, adeta dönmez gibi görününce ; “oðundu, oðundu” sözleri ortalýðý çýnlatýrdý. Buzun üstünde iyi dönebilen bir de katir denilen baþka bir topaç benzeri oyuncaðýmýz vardý. O topaçtan daha uzundu. Ucuna bir þey takýlmaz kýrbaca sarýlarak atýlýrdý. Kýrbaçtan fýrlayan katiri baþlarsýn kýrbaçlamaya, ne kadar çok kýrbaç vurabilirsen o kadar güzel dönerdi. Her vuruþta þak, þak sesleri etrafta yankýlanýrdý. Yavaþ yavaþ etrafýmýz seyircilerle dolar heyecanlý gözlerle bizleri izlerlerdi. Kýþ günlerinde kar yaðýþý devam ediyorsa evlerden çýkamaz, evde oynanabilen oyunlar oynamaya özen gösterirdik. Bunlardan en yaygýný köþeden köþeye kaçarak yerleþtiðimiz bucak adlý oyundu. Birde ocak oyunu vardý, ceviz büyüklüðünde taþlarla oynanan. Küçük taþlar yýðýnýna ocak deniyordu. Taþlarýn paylaþtýrýlmasý ile elinde çok taþ kalan kaybederdi. Bir de tömbeki adlý oyuncaðýmýz vardý, aðacýn kýzarmýþ demirle delinip, içine mil ve ýslak bez vasýtasýyla týkaç þeklinde biraz þýrýngaya benzeyen yapý kazandýrýlýrdý. Ucuna ardýç aðacýnýn tohumu konur, mil itilince tohum ileriye fýrlar giderdi. Kimin ardýç tohumu uzaða giderse ya da hedefe kim isabet ettirirse baþarýlý sayýlýrdý. Bu oyunlarýn yanýnda küçük bir odunu koltuðumuzun altýna sýkýþtýrýr mahalle imamlarýna sureleri okumak için giderdik. Bu sureleri çabuk ezberleyenler yani “elemneþrahleke(Ýnþirah)” suresine gelen arkadaþlar “ferðab’a çýkmýþ olurdu. Bu çok büyük bir onur olduðu için gölle adý verilen mýsýr ve buðdaydan oluþan sulu bir yiyecek daðýtýr, bizlerde kaþýkla sahandan yerdik. Daha sonra bunun yerini bisküvi ve lokum almýþtý. Bilmiyorum hala buzlarda topaç döndüren, ocak oynayan çocuklar var mý? Bizler hem fiziksel hem de zihinsel oyunlar oynuyorduk. Belki çok yoksulduk ama ruhsal olarak zengindik. Þimdi çocuklarýmýza bakýnca bir monitör, klavye ve fare yetiyor. Hem gözlerine hem zihinlerine çok üzülüyorum. Bilmem bizim çocuklar hangi oyunlarýný anlatacaklar.
ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.
|
|
| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk | Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim
Yapým, 2024 | © harun þeker, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr. Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz. |