..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Hata! Klavye bağlı değil. Devam etmek için F11'e basın...
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Deneme > Toplum > seyfullah ÇALIŞKAN




11 Mayıs 2011
Bir Fırtına Tuttu Bizi  
Yok

seyfullah ÇALIŞKAN


Ceplerim erik dolu. Pantolonumun dizi yırtık... Akşama eve gidince kesin dayak var. Cebimden çıkardığım eriğin sapını koparıp ağzıma atıyorum. Aceleyle yolduğum için erik ve yaprak birbirine karışmış. Cam gibi yeşil, cam gibi kaygan erik dişlerimin arasında parçalanıyor. Ekşi suyu dilime dokunuyor. Elimde olmadan yüzüm ekşiyor. Eriği ağzından çıkarıp, içindeki beyaz çekirdeği çıkarıyorum. Sonra geri kalanı keyifle çiğniyorum. Nasılsa dayak garanti, hiç olmazsa şu eriklerin tadını çıkarayım.


:CBFH:
BİR FIRTINA TUTTU BİZİ



Mayıs yağmurlarla geldi. Billur zerrecikler yeşim rengi yaprakların üzerinden sokaklara göz kırpıyor. Pırıl pırıl, cap canlı… Bu sene bahar bir türlü gelmek bilmedi diyenlere aldırmıyorum. Bence bahar çoktan geldi. Mevsim yavaş yavaş yaza doğru akacak. Mayıs dediğin biraz yağmur, biraz güneş, biraz rüzgâr, serin akşamlar ve sıcak öğlen vakitleri değil midir? Mayıs ayı çocukların komşu bahçelerden erik çalma zamanıdır.

Yarın ülkesi ve insanları için düşleri, rüyaları olan üç genç darağacında sallanacak. Daha güzel ve mutlu bir ülkede yaşamak istedikleri için yıkıcı, bölücü ve dış mihrak olacaklar. Gazeteler, radyolar, televizyonlar bizi Usame'nin, öldürülüşü ve daha farklı yüzlerce fasarya ile oyalayacaklar. Kocaman Mayıs ayının her gününe bir anlam yüklenecek. Trafik Haftası, Danıştay ve İdari Yargı Haftası, Uluslararası Aile Günü, Dünya Çiftçiler Günü, İstanbul'un Fethi, Anneler Günü diyecekler. Anneler umutsuzluk içinde nereden geldiği bile belli olmayan kolay ecellerle ölen çocuklarına ağlayacaklar. İstanbul'u fetheden kahramanlarla gururlanıp, Mayıs ayı içinde Kardeşlik Haftası'nı kutlayacağız. Bütün çelişkilerine rağmen Mayıs ayı gençlerin asıldığı, eriklerin çocuk ceplerine tıkıştırıldığı zaman olarak kalacak. Babalarımız para verirlerse belki annelerimize hediyeler bile alacağız.

Hıdır ile Ellez yeşil çimenlerin üzerinde dünya tatlısı bir muhabbete başlayacaklar. Bin yıldır ateşi zerre kadar düşmemiş bir sıcaklıkla laflayacaklar. Mayıs ayı dünyayı cenneten resimlerle süslerken yaşama inat biz yine o üç genci asacağız. Çünkü asılmaları gerek. Bağımsız bir Türkiye kimin ne işine yarar ki? Bütün Limaların, bütün fabrikaların satılması gerek. Demiryollarının ve toprakların... Artık dünya kocaman bir köy... Global bir dünyada yaşıyoruz. Sınırların ne anlamı var? Para canın istediği yere gider. Kim karışır ki? Yüz bin dolara hükümetler düşmeli. Yüz kontöre gencecik bedenler satılmalı. Para her dili konuşmalı. Ama illa İngilizce konuşmalı… Ormanlar, Su, petrol, altın ve daha adını bile bilmediğim yüzlerce cevher bütün dünyanın ortak malıdır. Gelişmemiş, sıska ve hastalıklı devletlerin bu zengin kaynakların üzerinde miskin miskin oturmasına seyirci kalınmamalı. İnsanlar dürtülmeli, internet üzerinden gaflet uykusundan uyandırılmalı. Daha çok demokrasi istemeliler. Daha çok ekmek ve daha çok Amerika, daha çok Nato, daha çok bomba ve illa savaş istenmeli.

Mayıs ayı başımızdan aşağıya büyük bir cömertlikle kucak kucak çiçek, taze yağmurlar serperken önce umutlar öldürülmeli. İnsanoğlu beşer, aman ha yoldan şaşar. Arap kızı törelerin canı cehenneme deyip camdan bakar. Dünyanın çivisi yerinden oynar. Bütün önlemler zamanında alınmalı. Taksim'de işçiler kurşuna dizilmeli, yetmezse üzerlerinden panzerle geçilmeli. Umuda dair ne varsa ezilmeli… Öyle bir korku yaratmalı ki, gören gözlere perde inmeli. Söyleyen diller lal olmalı. Otuz yıl sonra bile ne olduğunu kimse sormamalı. Bunu kim yaptı bize diye merak edilmemeli. Bütün katiller kahraman ilan edilip ödüllendirilmeli. Yedi iklim, dört mevsim kemiklerine, hatta iliklerine kadar korkutulmalı. Sonra yeni (El Kaide) masallar yaratılmalı. Raf ömrü sona eren düşmanlar yenilmeli. Piyasaya yenileri sürülmeli. Ama savaş sonsuza kadar sürmeli. İnsanlar her zaman düşmanlardan korkmalı. Her zaman uyanık, her zaman birlik ve beraberlik içinde olmalı. Düşmanlar esnek olmalı. Her boyaya, her kimliğe bürünmeli. Bir kısmı ile Afganistan'da savaşırken, diğer bir kısmı Libya'da desteklenmeli. Önce Kaddafi'den kurtulmalı. Zamanı gelince ötekinin de çaresine bakılmalı. Oyunun tek bir amacı olmalı. Umut etmek en tehlikeli düşmandır. Görüldüğü yerde ezilmeli…

Mayıs ayı yağmurlarla geldi. Rüzgârları çiçek, rüzgârları kırlangıç kanadı yüklü… Çocukların cepleri tıka basa erik dolu. Çocuklar kuşlar gibi cıvıl cıvıl. Keşke akşama babama söylemeseler... Hacı Ali'nin bahçe duvarına tırmandığımı. Annem hemencecik anlar zaten. Pantolonun dizi gitmiş. Farkında bile olmamışım.

Mayıs ayında bahara inat üç genci astılar. Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan'ın asıldıklarında yirmili yaşlarındaydılar. Ülkelerini çok sevdikleri için darağacında can verdiler. Umut ettikleri için, düşleri olduğu için idam edildiler. Bir karıncanın bile canına kıymadan katil sayıldılar. Büyük biradere sövdüler. Altıncı filoyu ve İncirlik Üssünü istemediler. Zamanın başbakanı "Orada Amerikan üssü yok. Tesis var," dedi. İnanmadılar. Büyükleri çok kızdırdılar. En sonunda bir hıdrellez günü, baharın, ilkyazın coşkusunu insanın damarlarında hissettiği bir sabah asıldılar. Dönemin AP'li Devlet Bakanı, Seyfi Öztürk, Deniz'lerin idamlarının onaylandığı gün, "üçe üç" demişti, "intikamımızı aldık!" Haklıydı. İntikamın bedeli körpe bedenlerden alınmıştı. Artık ülkem rahat bir nefes alabilecekti.

Ceplerim erik dolu. Pantolonumun dizi yırtık... Akşama eve gidince kesin dayak var. Cebimden çıkardığım eriğin sapını koparıp ağzıma atıyorum. Aceleyle yolduğum için erik ve yaprak birbirine karışmış. Cam gibi yeşil, cam gibi kaygan erik dişlerimin arasında parçalanıyor. Ekşi suyu dilime dokunuyor. Elimde olmadan yüzüm ekşiyor. Eriği ağzından çıkarıp, içindeki beyaz çekirdeği çıkarıyorum. Sonra geri kalanı keyifle çiğniyorum. Nasılsa dayak garanti, hiç olmazsa şu eriklerin tadını çıkarayım. Hacı Ali'nin eriklerinde iş yoktur zaten. En iyisi Aksekili'nin bahçesindedir.

Mayıs ayı yağmurlarla geldi. Mevsim cam gibi yeşil, erik dalında taze bir sürgün kadar nazlı... Üç asma filizini sabaha karşı yolundu dalından. Onlar da herkes gibi ateşten atlardı o gün. Tutsak olmasalar. Erguvanlar sokuştururlardı bakışlarına. Gelincikler, karanfiller ve beyaz papatyalar belki. Oysa hesap önceden görülmüş, defterleri çoktan dürülmüştü. Hıdrellez sabahı yağlı urganlarda alınması gereken intikamların bedellerini ödediler.

Seyfullah



Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.

Yazarın toplum kümesinde bulunan diğer yazıları...
Organik Köy Kızı
Sivrisinek Konçertosu
Sigara İçen Öldü de - 1
Sigara İçen Öldü De... 2
Sivri Sinek Konçertosu 2
Taze Fasulye ve Referandum

Yazarın deneme ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
Başka Türlü Bir Şey
Canan
Aşkı Anlatmak Haksızlıktır
Zaman Sen Yalansın
Nisan"ın Şuçu
Bahar, Badem, Çocuk
Sonbaharı Hüznün Rekleri Boyar
Mevsim Türlüsü 2
Delikanlıyı Bozan Yazılar
Romantizm Delikanlıyı Bozar

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Tabanca [Öykü]
Saman Altından Aşk Yürürse [Öykü]
Rakı Şişesine Ejderha Olduk [Öykü]
Gökçeada 3 [Öykü]
Ben İşin Kitabını Yazmıştım [Öykü]
Sokarım Seni Şalvarıma Çıkarırım Tozpembe [Öykü]
Nataşa, Mavra ve Rakı [Öykü]
Öyle Pat Diye de Ölünmez ki [Öykü]
Güvercinli Yazı - 1 [Öykü]
Emekleye Emekleye Emekli [Öykü]


seyfullah ÇALIŞKAN kimdir?

Ben yazar falan değilim. Yazma eğilimli biriyim. Durumum henüz tedavi gerektirecek kadar kronik hale gelmedi. .

Etkilendiği Yazarlar:
Bilmiyorum,


yazardan son gelenler

yazarın kütüphaneleri



 

 

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © seyfullah ÇALIŞKAN, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.