..E-posta: Þifre:
ÝzEdebiyat'a Üye Ol
Sýkça Sorulanlar
Þifrenizi mi unuttunuz?..
Anlamak beðenmenin baþlangýcýdýr. -Spinoza
þiir
öykü
roman
deneme
eleþtiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katýlýmý
Yazar Kütüphaneleri



Þu Anda Ne Yazýyorsunuz?
Ýnternet ve Yazarlýk
Yazarlýk Kaynaklarý
Yazma Süreci
Ýlk Roman
Kitap Yayýnlatmak
Yeni Bir Dünya Düþlemek
Niçin Yazýyorum?
Yazarlar Hakkýnda Her Þey
Ben Bir Yazarým!
Þu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm baþlýklar  


 


 

 




Arama Motoru

ÝzEdebiyat > Deneme > Toplum > Ahmet Odabaþ




27 Mayýs 2011
Eðitim, Hukuk Eðitimi, Ölçme ve Deðerlendirme  
Ahmet Odabaþ
Eðitimi okuma yazma öðrenmek diye tanýmlayamayýz. Okuma yazma öðrenmek eðitimin bir parçasýdýr ama küçük bir parçasý. Ýnsanlarýn diðer canlýlardan ayýra en önemli özelliðin düþünebilme yeteneði olduðunu övüne övüne anlatýrýz. Oysa böyle olmasýnda , yani dünyaya insan olarak gelmemizde ve insanlarýn düþünebilme yeteneði olmasýnda bizim bir rolümüz yoktur. Hiçbir canlý, dünyaya nasýl gelmek istediði konusunda tercih yapmamýþtýr. Bunun yanýnda düþünme yeteneðinin yalnýzca insana özgü olduðunu söylemek de acele verilmiþ bir karardýr.


:BIJD:

     Feuerbach’ýn “Bizim üniversitelerimiz, sadece bir dinleme ve yazma kurumudur” deyiþinin üstünden yaklaþýk 190 yýl geçmiþtir.(1) O eleþtiri, belki de bugünkü üniversiteler için yapýlmýþtýr. Hem de bizim üniversitelerimiz için.

     Köy enstitüsü, medrese, imam hatip lisesi ve hukuk fakülteleri arasýnda ne gibi bir iliþki, ne gibi çeliþkiler vardýr. Eðitim konusundaki tercihlerin, bilimsel deðil, siyasi olduðunu rahatlýkla söyleyebiliriz. Ýmam hatip liselerinin parasal kaynaðýný saðlayan, ama kendi çocuklarýný bu okullara göndermeyen insancýklarý görmemek elde deðil. Yöntem bakýmýndan okullarýmýzda medrese geleneði sürmektedir. Yazýk ki hukuk fakülteleri Feuerbach’ýn yukarýdaki tanýmýna tam olarak uymaktadýr. Her þey ezberletilmek istenmektedir. Burada kasýtlý bir “düþünmeyi engelleme çabasýnýn” olduðu düþünülebilir. Hukuk fakültelerine sosyal puan ile öðrenci almanýn siyasi bir tercih olduðu açýktýr. Amaç imam hatip çýkýþlýlarýn bu okullara yerleþtirmektir.

     Köy enstitülerinin açýlmasý bilimsel bir tercih, ancak kapatýlmasý siyasi bir manevradýr. Ýmam hatip liselerinin geçmiþi ilgi çekicidir. Bu okullarý toplumsal gereksinmeler yaratmamýþtýr. Köy enstitülerinin kapatýlmasý ile imam hatip liselerinin yaygýnlaþmasý ayný döneme denk gelmektedir.

     Bu ülke bizim ülkemiz, insan bizim insanýmýz. Devlet bizim devletimiz. Eðitim toplum içindir, bizim içindir, herkes içindir. Hepimiz en iyiye en güzele en çaðdaþ olana ulaþmak istiyoruz. Amacýmýz ortak. Ortak amaca ulaþmak için dostça bir iþbirliði gerekir.

     Türk dili, inkilap tarihi gibi derslerden sene kaybeden öðrencileri düþününce, “bu ne biçim dostluk, ne biçim iþbirliði” demekten kendimizi alamýyoruz. Herhalde gereksizliðine karar verildi ki, artýk YÖK dersleri sýnýf geçmeye etkili olmuyor.

     Hukuk eðitimi, hukuk fakültelerinde baþlamaz ve hukuk fakültelerinde bitmez. Ýlkokul, ortaokul ve liselerimizin ilkel bir uygulamasý vardýr. Öðrencilere dayak atýlýr. (2) Akýllarý sýra öðrenci döverek ortak amaca hizmet ederler. Oysa dayak, ilkel tutkularýn tatmini, aþaðýlýk duygusunun bastýrýlmaya çalýþýlmasýndan baþka bir þey deðildir.Bunun öðrenciler üzerindeki etkisi ise , genç fidanlarýn taze sürgünlerini kýrmaya benzer.

     Dayak ve ezbere dayalý eðitim, medrese geleneðinin devamýdýr. Düþünme, söyleneni tekrarla, ezberle ve geç. Öðretmen gelince ayaða kalk, ceketini düðmele, aman bir soruya yanlýþ yanýt verme. Yoksa tekme tokat eðitime devam edilir. Öðretmen ne söylemiþse onu bileceksin. Dayak yemek istemiyorsan sus, ya da özgün düþüncen olmasýn. Büyükler düþünmüþ, sen onlarýn düþündüðünü ezberle.

     Kiþilik geliþmesini engelleyecek, baðýmlý insan yetiþtirmeyi amaç edinmiþ bir sistem. Baskýnýn her türlüsü var. Bir öðrenci duvara “savaþa hayýr” yazdý diye aylarca göz altýnda tutulmuþtur. O öðrenciyi ise kendi müdürü þikayet etmiþtir. (3) Büyük bir iþ baþardýðýný sanan müdür bey, hala görevine devam ediyor. Bu gibi kafalarla, bir yanlýþlýk olmazsa, çaðdaþ uygarlýðý yakalayacaðýz.

     Akýllý geçinen bazý çokbilmiþler, her þeyin en iyisini ve en güzelini bildiklerini sanýyorlar. (4) Kafalarýndaki o parlak düþünceleri herkese ezberletme sevdasýndalar. Bu gibiler “körpe zekalarý söndürmek” (5) için ellerinden geleni yapýyorlar. “Ben her þeyi bilirim” sanan tipler, bütün eðitim kurumlarýnda yaygýndýr.(6) Hukuk profesörü kendini eðitim uzmaný sanabilir. Ama deðildir. Bir dedikodu dolanýyor fakültede. “Falanca hocaýn bütün öðrencileri sýnýf geçmiþ, o biraz zor doçent olur” Zor hoca olacaksýn, sonra da gelsin doçentlik, gelsin gelsin profesörlük.” Zor hoca olmak ise, kýyma makinasý gibi çalýþmaktýr, asla iyi eðitimci olmak deðil.

     Eðitim kalitesi düþüyor, ezberci kuþaklar geliyor, öðrenciler çalýþmadan sýnýf geçme çabasýnda. Eskiden böyle deðildi.(7) Bu söylediklerim benim düþüncem deðil. ve kesinlikle de katýlmýyorum. Bilim adamý olarak yetiþtirmek için bir Avrupa ülkesinde eðitim görmek zorunlu görülüyor. Türk üniversitelerinden bilim adamý çýkmayacaðý gibi, saplantý var (8) Kemikleþmiþ bir düþünce. Daha önce görülmüþ olan pasivize edici eðitimin sonuçlarý. Bazý teknik alanlarda, geliþmiþ ülkeler en iyisini en güzelini yapýyor olabilir. Eðitim olanaklarý çok geniþ olabilir. Sosyal bilimci, hukukçu yetiþtirmek içinlaboratuvar eksiðimiz olduðunu kimse iddia edemez. Önemli olan Avrupalýnýn eti kemiði, ya da Avrupa’nýn kaldýrým taþlarý deðil herhalde...

     Avrupa ülkelerinde hukuða baþlayan bitiren öðrencilerin oraný, baþarýsýzlýk durumlarý, sýnýfta kalma ve geçme, sýnavlar ve benzer konulara açýklýk getirilmelidir. Avrupa’ya gitmiþ olmayý ayrýcalýk sayan kasaba düþüncesi terk edilmelidir. Öðrenciyi suçlamak savunma mekanizmasýný çalýþtýrmaktan baþka bir þey deðildir. Kaç tane hoca, ders verdiði öðrencinin zeka seviyesini, kapasitesini, ilgi alanlarý, yeteneði, bilimsel düþünmeye elveriþli olup olmadýðý, ya da dürüstlüðü konusunda bilgi sahibidir. Acaba asistan olarak seçilen öðrencilerde, ne gibi nitelikler aranmaktadýr. Hocalar kendi sezgileriyle en doðru seçimi yaptýklarýný mý sanýyorlar.

     Öðretim görevlileri , öðrencileri hakkýnda hiç bir þey bilmiyorlar. Ön yargýlý olarak öðrencinin, asi olduðu, anarþist ruhlu olduðu , çalýþmadan sýnýf geçmek istediði gibi þeyler düþünüyorlar ki, bu düþünce bilim adamlýðýna ve bilim felsefesine aykýrý bir düþüncedir. Türk Dili dersinden , dinamik ve baþarýlý bir öðrenciyi sýnýfta býrakan fakülte, hangi akla hizmet etmiþtir. Bu olaydan, öðrenci, öðrencinin ailesi, ulusal eðitim ve devlet zarar görmüþtür.Peki, kim, ne kazanmýþtýr. Baþarýsýzlýk duygusunu bastýrmak isteyen bir sadistten baþka, kim ne kazanmýþtýr?

     Yukarýdaki olay, ancak ve ancak, Türkiye’nin geliþmesini istemeyen güçlerin yararýnadýr. Eðitimin verimsizliði ve gelecek için yetiþtirilen eðitimcilerin, bilimsel esaslara göre seçilmemesi, toplumun geliþmesine büyük engeldir.Medrese geleneði ve bu geleneðe baðlý bilim adamcýklarý yetiþtirmekte ve bu geleneðe zeka, yetenek ve baþarýlarý ile uyum saðlayamayan öðrenciler harcanmaktadýr.(9)

     Bazý akýllý hocalar kendi öðrenciliklerini kriter alarak, öðrencileri deðerlendirmeye çalýþmaktadýr.Kendi deyimleri ile büyük bir gaf yapýyorlar. Ýnsanýn kendi zekasýný, kendi çalýþma yöntemlerini ideal kabul etmesi, doðal ve fakat ilkeldir. Bazý hocalar zamansal yetersizlikten yakýnmaktadýrlar. Gidip bakýn, zamanlarýný öðrencilere yazý yazdýrarak harcýyorlardýr. Haftalýk ders saatlerinin artýrýlmasý sakýncalýdýr. Ders süreleri de kýsaltýlmalýdýr. Öðrenci “bugün ne öðrendim” diye düþünebilmek için, zamana sahip olmalýdýr. Yoksa düþünmeyi engellemek için, öðrenciye ot yoldurmaya gerek yoktur. Ve bunu yapmaya kimsenin hakký olamaz. Önemli olan çok ders yapýlmasý deðil, verimli ders yapýlmasýdýr.

     Eðitim kurumunda, eðitim ile ilgili bir birim olup olmadýðýný hiç merak ettiniz mi? Benim böyle bir birimden haberim yok. Belki “eðitim araþtýrma merkezi” hiç düþünülmedi bile.

     Hocalarýmýz, birer bilimadamý, eðitimciden öte, kendi savaþlarýnda, kendi kariyer ve ekonomik amaçlarý için savaþan kiþiler. Eðitimci yetiþtirme konusunda, bilimsel bir çalýþma yok. Seçilen asistanlarýn kapasitesi, bilime yatkýnlýðý, dürüstlüðü konularýnda hiçbir bilgiye veya gerçekçi bir ölçmeye baþvurulmamaktadýr.

     Hocalar yalnýzca kendi yaptýklarý sýnavlarý ölçü olarak alýyorlar ki, o sýnavlarýn hiçbir bilimsel deðeri yoktur. Yalnýzca þekli bir anlatýmdýr deðerlendirme sonuçlarý.

     Hukuk eðitimcisi yetiþtirmek için, fen ve matematik puaný esas alýnarak, öðrenci alýnmalýdýr. Bu öðrencilerin bilim adamý olarak yetiþmeye eðilimli olmasý gerekir. Fen ve matematik puaný ile hukuk arasýndaki ilgiyi merak edenler çýkabilir. (10) Siz bana sosyal puan ile hukuk arasýndaki iliþkiyi açýklayabilir misiniz.? Fen ve matematik puaný yüksek olan öðrencilerin, tamamýnýn Türkçe ve sosyal puanlarý da yüksek. Ama bunun aksini kimse iddia edemez.

     Þimdiki uygulama ile, hukuk fakültelerine sosyal puan ile öðrenci alýnmaktadýr. Bu mantýða nasýl ulaþýldýðýna akýl, sýr ermez. Ýþte bu noktada, bilimsel deðil, siyasi bir tercih vardýr. Ýmam hatip çýkýþlý öðrencilere kolaylýk saðlanmýþtýr. Liseyi ilk üç derece ile bitiren öðrenciler ile, lise baþarý puanlarý da bilimsel bir deðer taþýmaz. Sonucu dikkate alýndýðýnda ise, adaletsiz bir uygulamadýr.

     Üniversite öðrencileri, öðretim üyelerinin yetersizliðinden yakýnmaktadýrlar. Üniversite düzeyinde eðitim veremediklerini belirtiyorlar.(11) Eðitim zaten ezbere dayalý. Öðrenciler çaðdýþý bilgilerle bunaltýlmaktadýr. (12) Öðrencilerin üniversitedeki fonksiyonu, not tutmak, sýnava girmek ve harç ödemek gibi þeylerdir. Düþünmek ya da araþtýrma yapmak, öðrenciye göre bir iþ deðil.(13) Bazý çokbilmiþler, hemen “öðrenci psikolojisi” diye teþhis koyabilirler. Böylece liseden kalma, kýrýk-dökük ve ezberlenmiþ psikoloji bilgilerini göstermiþ olurlar.

     Öðretim üyelerine göre de, öðrenci kalitesi hýzla düþüyor. Çalýþmadan sýnýf geçmek isteyen, ezberci kuþaklar geliyor (14) Bu görüþe katýlmak olasý deðil. Ezberlemeden sýnýf geçmeyi baþaran kaç kiþi var sanýyorsunuz. Öðrenci kalitesini, kalitedeki düþüþü, soru sormamanýn nedenini , ezberciliðin gerekçesini nasýl açýklýyorlar. acaba. Sayýlan olumsuzluklardaki kendi rollerini biliyorlar mý?

     Öðrenciler öðrenmek yerine, sýnýf geçmek ve diploma peþine koþuyorlarmýþ. (15) Bu doðru, çünkü, öðrenci buna zorlanmaktadýr. Sýnava girerken, hocanýn yazdýrdýðý notlarý, ezbere bilmeniz gerekir. Aksi taktirde, çok þey bilseniz, konuyu kavramýþ olsanýz bile, sýnýfta kalabilir, okuldan bile atýlabilirsiniz.

     Bilim kimsenin tekelinde deðildir. Fakat bu durum, sýnýfta býrakýlmaya veya okuldan atýlmaya engel deðildir.Haklý olabilmeniz için güçlü olabilmeniz gerekir.Hoca istediði öðrenciyi baþarýlý, istediðini baþarýsýz sayabilir. Buna hiçbir engel yoktur. Öðrenci, zor sayýlabilecek bir sýnavý kazanarak geldiði fakültede, yarýn sabahýný düþünememektedir. Yýllardýr kapasitesini aþarak çalýþmak, ama kapasitesinde baþarý gösterememek durumundadýr. Siz bana Türk Dili dersinden bir yýl bekleyen öðrencinin durumundaki mantýðý açýklayabilir misiniz.?
     Olaylarý kavrayamayan bir insan, pek çok þeyi ezberleyip tekrarlayabilir. Bu öðrenmek deðildir. Çünkü, tekrarlama yeteneði olan papaðan, tekrarladýðý sözcüðün anlamýný bilmez. Ýnsan, rastgele yapýlan bir sýnavda, ezberlediði þeyleri yazarak baþarýlý gözükebilir. Ne seviyede eðitim görmüþ olursa olsun, hemen herkes, Medeni Yasa7nýn baþlangýç hükümlerini, hatta tamamýný bile ezberleyebilir. Anayasa’yý da ezberleyebilir, hem de kenar baþlýklarý ile. birlikte. Peki bu insan hukuk öðrenmiþ olur mu Hocanýn ders notlarýný sýnav kaðýdýna aynen aktaran öðrenci, hukuðu iyi mi öðrenmiþtir.?

     Üniversiteye seçilerek alýndýklarý halde, pek çok öðrenci hocalar tarafýndan niteliksizlikle suçlanmaktadýr. (16) Tek yanlý ve önyargýlý bir suçlamadýr bu. Gerçekleri de yansýtmaz Çünkü objektif deðildir.































     EÐÝTÝM

     Eðitimi okuma yazma öðrenmek diye tanýmlayamayýz. Okuma yazma öðrenmek eðitimin bir parçasýdýr ama küçük bir parçasý. Ýnsanlarýn diðer canlýlardan ayýra en önemli özelliðin düþünebilme yeteneði olduðunu övüne övüne anlatýrýz. Oysa böyle olmasýnda , yani dünyaya insan olarak gelmemizde ve insanlarýn düþünebilme yeteneði olmasýnda bizim bir rolümüz yoktur. Hiçbir canlý, dünyaya nasýl gelmek istediði konusunda tercih yapmamýþtýr. Bunun yanýnda düþünme yeteneðinin yalnýzca insana özgü olduðunu söylemek de acele verilmiþ bir karardýr.

     Ýlk insan, kolunda Japon yapýmý saat ile dünyaya gelmemiþtir. Eskiden, yani ilk insanlar döneminde, ilkokul, ortaokul, lise ve üniversite gibi eðitim kurumlarý yoktu. Demek ki o insanlar diplomasýz kiþilerdi. Doktor, doçent ya da profesörleri yoktu. Ýþte o insanlar, bilgi ve deneyimlerini sonraki kuþaklara aktararak, bugünkü seviyeye ulaþmamýzý saðlamýþlardýr. Demiri ilk olarak kullanan insan mühendis deðildir.

     Tarihte Akdeniz’in en güçlü filosunu sahip olan Türkler, acaba savaþ gemilerini sanayileþmiþ batýlý ülkelerden mi satýn almýþtýr. Piri Reis yurt dýþýnda, denizcilik ve haritacýlýk eðitimi mi görmüþtür?

     Eðitim çeþitli þekillerde tanýmlanabilir.(17) Kýsa bir tanýmla, “eðitim, kültürün bireye aktarýlmasýdýr” diyebiliriz. Peki kültür nedir?

     Kültür ya da uygarlýk, bir toplumun üyesi olarak insanoðlunun kazandýðý bilgi, inançlar, sanat, ahlak, yasalar, görenekler ve öteki beceri ve alýþkanlýklarý içeren karmaþýk bir bütündür.(18)

     Bizim üniversitelerimizde bilim adamý yetiþir mi , kaliteli araþtýrma yapýlabilir m (19) gibi güvensizlik dolu yargýlarý tartýþmak istemiyorum.












     EÐÝTÝM POLÝTÝKAMIZ


     Eðitim kurumlarý ve eðitimciler belli amaçlarýn gerçekleþtirilmesi için vardýr. Ýþlenmek üzere fabrikaya giren hammaddenin sonuçta ne olacaðý bilinmektedir. Çünkü fabrikalar bu bilinen amaçlar için kurulmuþlardýr. Ayný þey eðitim fabrikalarý için de geçerlidir.Hammadde iþlenecek ve nitelikli hale getirilecektir. Ýþte, eðitim politikasý, varýlmak istenen amaç ile, bu amaca varmak için izlenen yöntemi anlatýr.

     Belirlenen amacýn akýlcý olmasý gerekir. Yani bilimsel bir temele dayanmalýdýr. Böyle bir amaç saptandýktan sonra, bu amaca ulaþmak için en pratik, en güvenilir ve en saðlam yol seçilmelidir. Eðitim toplum yaþamýnýn olmazsa olmaz koþuludur. Çünkü eðitim olmazsa toplum da olmaz.

     Herþeyden önce eðitim, üretime yönelik ve yaratýcý olmalýdýr. Ama montaj sanayine yönelik olmalýdýr demiyorum. Önemli olan modern oyuncaklarý söküp takmak, bilgisayar tuþlarýyla dalga geçmek deðil, problemleri çözebilmek, gerektiðinde oyuncaðýný topraktan yapmak, üretmektir.

     Atatürk dönemi Türkiye’sinde oldukça cesur adýmlar atýlmýþtýr., eðitim alanýnda. Yenilikler sihirli deðnek ile yapýlan kolay þeyler deðildir. Osmanlý Tarýhý’nde, medreselerin yenileþmeye karþý büyük bir direnme gösterdikleri bilinmektedir.(20) Elbette bu direnme eðitim felsefesinden deðil, çýkar çatýþmalarýndan kaynaklanmaktadýr.

     Sanýlmasýn ki, Osmanlý Devleti’nin sona ermesi ile bu direnme sona ermiþtir. Þu anda içinde yaþadýðýmýz 1991 yýlýnda, medrese geleneði hala sürmektedir. ve inatla yaþatýlmaktadýr. Yukarýda söylediðim gibi, sorun, eðitim felsefesi sorunu deðil, çýkar dengesi sorunudur. (21)

     Ýlkokul yetiþtirilmek üzere, 1924 yýlýndan itibaren ilköðretmen okullarý açýlmasýna karar verilmiþtir. (22) 1927-1928 öðretim yýlýnda, köylerde yetiþmiþ çocuklarý alýp, ilkokul üstünde, üç yýllýk bir sürede, günün yarýsýnda genel bilgi derslerine, yarýsýnda da, tarým, kooperatifçilik, el iþleri uygulamalarýna, yer veren programlarla, köy öðretmeni yetiþtirilmek üzere, Denizli ve Kayseri-Zencidere’de iki köy öðretmen okulu açýlmýþtýr.(23) Bugün yaný, 1991 yýlýnda, köye gönderdiðimiz öðretmenlere ne veriyoruz, ve onlardan köy ve köylü için ne yapmasýný bekliyoruz ?

     Bu okullardan beklenen sonuç alýnamadýðýndan, 1933 yýllarýnda kapatýlmýþtýr. 1937 yýlýnda, konu tekrar ayrýntýlý olarak ele alýnmýþ, nüfusu öðretmen göndermeye elveriþli olmayan köyler için, eðitim ve öðretim iþlerini görmek, tarým iþlerinin çaðdaþ bir þekilde yapýlmasýný saðlamak amacý ile köy öðretmenleri görevlendirilmiþtir.Deðiþik köylerden zeki ve yetenekli çocuklar alýnarak, iki yýl ilkokul, üç yýl ortaokul öðrenimi veren , fakat tarým, demircilik, inþaatçýlýk, kooperatifçilik konularýna aðýrlýk veren bir programla çalýþmak üzere, köy enstitülerinin ilk denemesi niteliðinde olan, Eskiþehir-Mahmudiye, Ýzmir-Kýzýlçullu köy eðitim yurtlarý açýlmýþtýr.(24)

     17.4.1940 tarihli ve 3803 sayýlý, köy öðretmeni veya köye yarayan diðer meslek erbabýný yetiþtirmek üzere , tarým iþlerine elveriþli arazisi bulunan köylerde, 5 yýl öðretim süreli köy enstitüleri açýlmýþtýr.(25) Enstitülerde gerekli sanat dallarý için atölyeler, hayvancýlýk için ahýrlar kurulmuþ, buralara geniþ tarým arazisi , meyvecilik, sebzecilik bahçeleri saðlanmýþtýr. Üç-dört yýl içinde, 21 köy enstitüsü kurulmuþtur. Buralarda eðitmen kurslarý da açýlmýþtýr.

     Buna paralel olarak, 1924’te bir ilahiyat fakültesi, 29 ilde de imam hatip liseleri açýldý. Ýmam hatip okullarýnýn sayýsý öðrencisizlik yüzünden yýldan yýla azalarak, 1930 yýlýnda tamamen kalkmýþtýr.(26)

     1950’li yýllar köy enstitülerinin kapatýldýðý ve imam hatip liselerinin parlamaya baþladýðý yýllardýr. Türkiye’de çok partili düzene geçilmiþ, politika, eðitimi ucuz bir malzeme olarak ve acýmasýzca kullanmýþtýr. O dönemde eðitimin baþýna gelenleri, genel siyasi durum içinde deðerlendirmek gerekir.

     Ulusal nitelikli bir eðitim politikasý, yazýk ki uygulanamamýþtýr. Çeþitli Avrupa ülkeleri ve Amerika tarafýndan önerilen paketlerin ulusal çýkarlara uygun olabileceðini mantýk kabul etmez. Hiçbir devlet, kendisine rakip olacak bir güce yardým etmez. Köy enstitülerine yapýlan saldýrýlarýn baþýnda “komünist yetiþtiriyor” iddiasý vardýr. (27) Bu iddialarýn ne denli isabetsiz olduðu, bugün daha iyi anlaþýlmaktadýr. Ýddianýn temelini, çýkar çatýþmalarý, politik hesaplar oluþturmaktadýr.

     Geliþmiþ ülkelerin, güçlü bir Türkiye’ye temel olacak bir eðitime destek olmalarý beklenemez. Ama köstek olmalarý kaçýnýlmazdýr. Ýçerde oy hesaplarý, dýþarýda ekonomik ve askeri hesaplar Türk eðitiminin yüreðine saplanmaktadýr.









     OKULDAN ÖÐRENCÝ ATMANIN YASAL VE BÝLÝMSEL YÖNÜ


     Pek çok kiþi öðrenci psikolojisini iyi bilir. Yazýk ki bu bir saplantýdýr.Bu saplantý, yani iyi bildiðini sanma saplantýsý, pek çok meslek grubunda yaygýndýr.(28) Öðrenciler de pek çok þey bilirler. Daha önceden az çalýþtýðý için baþarýsýz olduðuna inanan öðrenci A, çok çalýþmaya baþlýyor ve okuldan atýlýyor. Böylece, baþarýnýn sýrrýnýn çalýþmak, çalýþmak, çalýþmak.... olup olmadýðýný öðreniyor.

     Yükseköðrenim Yasasý, öðrencilere, öðrenimlerini tamamlamasý için belli süreler öngörmüþtür. Bunun uygulamadaki anlamý þudur: Eðer öðrenci belli sürede okulu bitiremezse, okuldan atýlýr. Buradan anlýyoruz ki, eðitimdeki baþarýsýzlýðýn tüm sorumluluðu öðrenciye yüklenmektedir. Oysa olmasý gereken bu deðildir. Öðrenci dýþýndaki unsurlarýn da dikkate alýnmasý gerekir.

     -Yeterli eðitim verilmiþ midir ?
     -Hocalar sayý olarak yeterli midir ?
     -Hocalar nitelik olarak yeterli midir ?
     -Hocalar eðitimci olarak baþarýlý mýdýr ?
     -Ders araçlarý yeterli midir ?
     -Eðitim yöntemi baþarýlý mýdýr ?
     -Öðrenciye yeterli rehberlik hizmeti verilmiþ midir ?
     -Yapýlan sýnavlar güvenilir midir ?

     Daha sayabileceðimiz pek çok etken var. Öðrencinin yeterli kapasiteye sahip olup olmadýðý, yeteri kadar çalýþýp, çalýþmadýðý, haklý olarak merak edilir. Ama unutulmamalýdýr ki, hiçbir üstün zekalý, anasýndan doðarken otomobil ehliyetine sahip deðildir. Yüzme, okuma-yazma ve hesap bilmez.Bu yetenekleri de, kendi kendine kazanmaz. Baþarý ve baþarýsýzlýðýn tek sorumlusu öðrenci deðildir. Zaten okullarýmýzdaki ilkel yöntemlerle yapýlan sýnavlarla ölçülen þey baþarý deðildir. Eðer baþarýsýz sayýlan öðrenci okuldan atýlacaksa, baþarýsýz hocalar da okuldan atýlmalý, baþarýsýz üniversiteler kapatýlmalý, yetersiz ders araçlarý imha edilmeli, sýnavlar, dürüst ve güvenilir bir ölçme olmadýklarý için, tümden kaldýrýlmalýdýr.

     Saplantý ve alýþkanlýklarý bir tarafa býrakýp, olayý gerçekçi olarak deðerlendirmeliyiz. Hoca ders anlatamýyor, ders kitabý yok., derslikler soðuk hava deposu gibi. Okul yönetimi ile öðrenciler arasýnda buzdan duvarlar. Rehberlik diye bir þey yok. Bunlar yetmiyor gibi, bilimsel bir deðer taþýmayan, aksine keyfi bir sýnavla, sýnýfta býrakýlacak, okuldan atýlacaksýnýz.

     Her ne kadar, sýnýfta býrakma ve okuldan öðrenci atmanýn yasal bir kýlýfý bulunuyorsa da, bu durum hukuða aykýrýdýr.Yukarýda belirttiðim gibi, baþarýsýzlýðýn –ki buradaki baþarý gerçek deðildir- sorumlusu olarak, yalnýzca öðrenciyi görmek ve onu cezalandýrmak akýl iþi deðildir. Üniversite, sýnýfta býraktýðý ve okuldan attýðý öðrenciye karþý, haksýz fiil hükümlerine göre sorumludur. Hiç kimse baþkasýnýn eðitim hakkýný kýsýtlayamaz. Kendi baþarýsýzlýðýný baþkalarýna ödetemez.

     Uygulamada, üniversiteler ve bazý hocalar kýyma makinasý gibi çalýþmaktadýr. Eðitimin iyileþtirilmesini amaç edineceklerine, bilimsel esaslara göre çalýþmayý ilke edineceklerine, aksine öðrenciye yüklenerek, kendilerini aklamaya, baþarýlý göstermeye çalýþýyorlar.

     Yeri gelmiþken, eðitim konusunda Avrupa’nýn neresindeyiz diye kendi kendimize soralým. Örneðin Almanya’da bir lise düþünün. Öðretmen sýnýfa geldiðinde, öðrenci ayaða kalkmak zorunda mýdýr. ? Bu öðrencilerin ceket ve kravat giyme zorunluluklarý var mýdýr.? Ceket giyen öðrenciler, öðretmenlerini görünce veya onlarla konuþurken, ceket düðmelemek zorunda mýdýr? Öðretmeni ile konuþan öðrenci elini cebine sokabilir mi ? Alman öðretmen “Sen bana niye selam vermiyorsun” diye öðrencisini dövebilir mi ?

     Orada ne olduðunu gidip görmedim. Bildiðim bir þey var. O da eðitimcilerimizin asker özentisi olmalarý. Sözde disiplin ile baþarý saðlayacaklarýný sanýyorlar. Bizim lise eðitimimizin Almanya veya Amerika’dan daha mý iyi olduðunu iddia ediyorlar.? Buna gülünür iþte...

     Almanya’da, profesörlerin, öðretim ve araþtýrmalarýyla ilgili konularda, akademik özgürlükleri tamdýr. Öðrenciler de, aþaðý yukarý ayný özgürlük içinde, öðrenme özgürlüðüne sahiptir. (29) Alman öðrenciler programlarýný kendileri düzenler ve seçtikleri ihtisas alanlarýnda, derecelere ve diplomalara götüren sýnavlar için, ne zaman, nasýl ve nerede, hazýrlanacaklarýna kendileri karar verirler. (30) Bizim öðrencilerimiz hiçbir þeye karar veremezler. Çünkü büyükler ve hocalar, her þeyin en iyisini bilirler?...

     Öðrenciler, gözetimleri altýnda çalýþmak istedikleri profesörleri seçmek amacý ile, üniversiteden üniversiteye dolaþtýklarý i için, her sömestr kayýt yaptýrmak zorundadýrlar. (31) Hoca seçmek, ders seçmek, istediði zaman sýnava girmek... Bunlar bize çok yabancý. Biz toplum olarak geleneklerimize baðlýyýz, hem de sýký sýkýya. (32) Eðitim ait bulunduðu ülkenin siyasi ve sosyal eðilimlerini izlemek zorundadýr.(33)

     

     HUKUK EÐÝTÝMÝ


     Hukuk eðitiminin amacý, toplumda hukukçu olarak görev yapacak kiþilerin yetiþtirilmesidir. Hukuk, toplum düzeninin saðlanmasýnda büyük önem taþýr. Temel hak ve özgürlüklerin korunmasýnda ve geliþtirilmesinde, hukukçunun rolü önemlidir.(34) Hukukçu, toplumun kendisine yüklediði rolü gereði gibi yapabilecek niteliklere sahip olmalýdýr(35)

     Dürüst, çalýþkan , belli bir zeka ve yeteneðe sahip ve hukuðu seven kiþilerin seçilip hukukçu olarak yetiþtirilmesi gerekir. Bu kiþiler, bilimsel bir deðer taþýmayan , “ezberle-geç “ modeli sýnavlarla belirlenemez. Çünkü sözkonusu sýnavlar güvenilir olmadýðý gibi, eðitimin kalitesini de düþürmektedir.(36)

     Ýyi bir hukukçu, insaný ve toplumu iyi tanýmak ve kendini aþmak zorundadýr. Öðretim görevlisi, ayrýcalýklý ve dokunulmaz bir kiþi deðildir. Ýnsanlar yapýlarý gereði güçlerini kötüye kullanma eðilimindedirler. Öðrenen-öðreten iliþkisindeki eþitsizlik, öðretim görevlilerine, keyfi davranabilecekleri geniþ bir alan býrakmaktadýr. Öðrenci ise savunmasýzdýr.

     Düþünmekten ve düþüncesini söylemekten korkan genç insan, geleceðin yöneticisi, yasa koyucusu, hakimi, savcýsý, avukatý olacaktýr, bilim adamý olacaktýr. Bu insanýn kendine güveni olmasýn, düþünmesin, düþündüðünü söyleyemesin. Acaba bu genç insan, babasýna, amcasýna, dedesine, ya da tanýdýklarýna danýþarak mý karar verecektir. Bilimsel bir çalýþma için icazet mi alacaktýr. Ve eðer öyle ise bu icazeti kim verecektir.

     Okuldan atýlma tehditleri ve notlarla boðazý sýkýlan , dernek üyesi oldu diye anarþistlikle suçlanan insan, nasýl kendine güvenecektir. Yaþamý yüksek not almak aferin almak, ileride zengin bir kýz veya erkekle evlenerek köþe dönmek veya paralý bir iþe kapak atmak olarak algýlayan insan, nasýl objektif düþünecektir; nasýl iyi bir hukukçu olacaktýr. Bir milyona yakýn öðrenci adayý üniversite sýnavýna girecek, ve bunlardan seçilecek üç-dört bin kiþi hukuk fakültelerine girecek (38). Fakülteye giren bu þanslý öðrencilere gelecek garantisi verilememektedir. Öðrencilerin çoðu yarýn sabahýný bile düþünebilecek durumda deðildir. Üniversite sýnavýný kazanan öðrenci, bir anda kendini, kurallar, hocalar ve yurt yöneticilerinin karþýsýnda bulur. Tabi eðer yurda girme þansý olmuþsa... Öðrenci, baba ekmeði yiyen bir kiþidir.(39) Yaþamýný buna göre düzenlemek zorundadýr.

     Yurt personeli, en alt kademedeki, temizlikçi-bekçisinden, üst düzey müdürüne kadar, öðrenci ile dalgasýný geçmekte, onu küçümsemekte ve keyfine göre fýrçalamaktadýr. Böylece kendini tatmin eden personel, öðrencinin her hareketine, her þeyine karýþmakta ve “yurttan atma” ile tehdit etmektedir. Yurda yeni giren öðrencilere daha fazla baský uygulanmaktadýr ki, öðrencinin gözü baþtan korksun. Þu anda avukatlýk yapan bir bayan arkadaþ, “yurt kantinindeki temizlikten þikayetçi olduðu için” nasýl azar iþittiðini anlatmýþtý.Ve o yalnýzca bir örnekti. “Kimi kime þikayet ediyorsunuz” diyorlardý.






































     EÐÝTÝMDE BAÞARI VE ÖLÇME     


Eðitimde baþarý, eðitim sürecine katýlan öðelerin varýlmak istenen hedefe ne oranda yaklaþtýðýnýn sayýsal anlatýmýdýr. Ne kadar insanýn eðitimi planlanmýþtýr. Eðitim sonunda ne kadar insan baþarýlý olmuþtur. Bu insanlar,toplumsal rollerinde ne denli baþarýlý olmaktadýr.

     Baþarý denildiðinde akla ilk gelen öðrencilerin aldýklarý notlardýr.Doðaldýr ki, baþarýlý ya da baþarýsýz sayýlan da öðrencidir. Bir hukuk öðrencisinin yazýlý sýnavlarda aldýðý notlara bakarak, onun planlanan hedefe ne oranda yaklaþtýðýný anlayamayýz.Yine sözkonusu nota bakarak, eðitim sisteminin, eðitim programýnýn , öðretim görevlilerinin , fakülte yönetiminin baþarýsý konusunda bir fikir edinemeyiz.Peki not denilen bu sayýsal anlatým ne anlama gelir? Hoca sýnav kaðýdýna bakmýþ ve “ben bu kaðýda....” not veriyorum demiþtir. Hepsi bu kadar. Buna ölçme diyebilir miyiz...Bir diðer anlatýmla, ölçme bunun neresi...Uzaktan bir cisme bakýyor ve bu cisim 1 metre çapýnda, 3 metre uzunluðundadýr ve 2500 kg.dýr diyorsunuz.Ýþte yapýlan sýnavlar bundan farklý deðil.

     Öðrenciye verilen not öðrencinin baþarýsýný yansýtmaz. Öðretim gibi karmaþýk bir olayý deðerlendirmek isteyen bir kimse, bu olayý analiz ederek iþe baþlamalý ve ne gibi niteliklerin gözlenebilir olduðunu, bunlarýn hangi boyutlarda ölçülebileceðini ortaya çýkarmaya çalýþmalýdýr.(39 ?)

     Eðitim kurumlarýnýn amacý nitelikli ürünler meydana getirmektir.O halde, eðitim kurumlarýnýn baþarýsýný ürünlerinin kalitesi ile ölçebiliriz.(41) Ölçme bilimsel bir deðer taþýmalýdýr.Bu da ancak yöntemin objektifliði ile olasýdýr.(42) Öðretimin deðerlendirilmesi açýsýndan yararlý olan bir analizde þu üç öðe önem kazanýr. Program, öðretim ve ürün(43) Ortaya çýkan ürünün kalitesi, öðretimin kalitesini gösterir.(44)

     Hukuk eðitiminde, öðrenciler sýnavlar altýnda ezilerek yetiþir. Sýnavar vererek hakim olur, savcý olur, kaymakam olur. Þimdi, eðitimin ve sýnavlarýn güvenilir sonucu mu, bilmem ne kadar tarikatçý kaymakam, bilmem ne kadar vali... ve bir türlü bitmeyen adli sorunlar, bir türlü bitmeyen davalar.Eðitimin kalitesini adliye koridorlarýnda, kaymakamlýklarda vs. aramak durumundayýz. Ve hocalara, yetiþtirdikleri öðrenciler için taktirname verilmeli, mesleðe giriþ sýnavlarýný organize eden, deðerlendiren beylerin gözlerinden öpülmelidir.

     Uygulamada ölçme amacýyla, yalnýzca öðrenciler sýnava sokulmaktadýr.Her hoca içinden geldiði gibi sýnav yaptýðý ve kafasýna göre deðerlendirdiði için , bu sýnavlar hiçbir bilimsel deðer taþýmaz. ve öðrenciyi ezberciliði zorlar. Hocanýn ne istediðini tahmin etmek ve hocanýn notlarýný aynen kaðýda aktarmak zorundasýnýz. Aksi durumda mezun falan olamazsýnýz.

     Birçok okul sisteminde, Ýngiliz eðitimcisi J.F. Wolfenden’in dediði gibi, “sýnav boynuzu öðretim kulaðýný geçmektedir”(45) Illich’e göre “ okulda notlar ve diploma esas olduðundan , öðrenme ve adaletten sözedilemez.”(46) Öðrenme, yeni bir beceri ya da görüþ kazandýrma anlamýna gelir, sýnýf geçmek ve baþarmak ise baþkalarýnýn görüþüne ve taktirine dayanmaktadýr.(47)

     Okullardaki ölçme yanýlgýlarýnýn temelinde, öðrencinin pasif ve savunmasýz olmasý ve buna karþýn öðretim görevlilerinin kendi baþlarýna buyruk olmalarý vardýr.(48)Baþarýya ulaþmak için dostça bir iþbirliði yerine , sýnavlar ve notlar gibi adaletli olmayan yöntemlerle öðrenciye baský uygulanmaktadýr. Böylece kiþilik geliþimi olumsuz yönde etkilenmektedir. Baþarýyý ölçmeye çalýþanlar, belirledikleri baþarýsýzlýktan kendilerine pay çýkarmazlar. Bu davranýþ, insan doðasýnýn “kusurlarý baþkasýnda arama” eðilimidir.(49)

     Asýl yanýlgý, yalnýzca öðrencilerin baþarýlý ya da baþarýsýz diye deðerlendirilmesi ve bu deðerlendirmenin keyfi olarak (bilim dýþý yöntemlerle) yapýlmasýdýr.Sanýldýðý gibi, baþarýnýn sýrrý “çalýþmak, çalýþmak, çalýþmak” deðildir. (50) Öðretimi, ürünün kalitesi ile deðerlendiriyoruz.(51) Baþarýsýzlýðý öðrenciye mal etmek, alýþýlmýþ ve ucuz bir yöntemdir.Eðer baþarý varsa, bunu öðretimin baþarýsý, üniversitenin baþarýsý olarak kabul ediyoruz. Bu da tek sözcükle “haksýzlýktýr”. Sonuç bilimsel bir deðer taþýmaz ve adaletsizdir. Kimi insanlar, kendi iþlerinin boyutunu unutup, her þeyin en iyisini bildikleri ve yaptýklarý inancýna kapýlýrlar. (52) Böyle bir düþünce, bir bilim adamýna ait olamaz.

     Bilim ürettikleri, hukuk teknisyeni yetiþtirmeyip, gerçek hukukçu yetiþtirdikleri iddiasýnda olan bazý bilim adamlarý, yetiþecek bilim adamlarýnýn önünü týkamakta, çantasýný taþýyýp, kendisine hayranlýðýný belirtecek yaðcýlarý asistan olarak alýp, beslemektedir. Bunca baþarýlý olmuþlardýr ki, hukuk eðitimi bilimsellikten oldukça uzaklarda, ilk günkü gibi, pýrýl pýrýl durmaktadýr.

     Hukuk doktoru, eðitim uzmaný deðildir. Hele hele ölçme ve deðerlendirme uzmaný hiç deðildir. Eðitim konusunda eðitim görmemiþtir. Eðitim konusunda yetersiz bir hocanýn objektif ve güvenilir bir deðerlendirme yapabileceðini sanmak, iþi þansa býrakmaktýr.

     Sýnavlarýn çok aðýr sonuçlarý vardýr. Baþarýsýz sayýldýðý için okuldan atýlan, baþarý ve sýnav stresi ile saðlýk durumu bozulan, ve hatta intihar eden pek çok öðrenci vardýr. Bu rum, görüldüðü gibi maddi ve manevi birçok aðýr sonuç doðurmaktadýr. Hem öðrencinin kendisi, hem ailesi, hem de ulusal ekonomi, ulusal eðitim zarar görmektedir. Baþarýsýzlýkla suçlanan yalnýzca öðrencidir, ama gerçek hiçbir zaman böyle deðildir.

     Hukuk fakültelerinde sýnavdan söz edilince, hemen yazýlý sýnavlar akla gelmektedir. Test sýnav bir alternatif olabilir mi sorusu ise genellikle olumsuz yanýtlanmaktadýr.(53) Test sýnavdan söz edilince “ne kadar safsýnýz” der gibi gülümseyen hocalar var. Fakat test sýnavlar konusunda çalýþmalar da yok deðil.(54) Sýnav konusuna gerçekte uzak olan kiþilerin, babadan ve dededen kalma yöntemlerde ýsrar etmesi yadýrganmamalý. Ancak, týpta uzmanlýk sýnavý gibi bir sýnav yapýlabildiðine göre, hukukta test sýnavýn olmayacaðýný söylemek dar görüþten ibaret kalmaktadýr.

     En çok kullanýlan yöntem yazýlý sýnavlardýr. Bu sýnavlarda net yatýt diye bir þey yoktur. Özü ne olursa olsun, sýnava giren kiþi sayýsý kadar farklý anlatým ve yorumlar olacaktýr. (55) Yanýtlarýn tamamen doðru veya yanlýþ olduðu söylenemeyecektir. (56) Bu durum puanlama güçlüðüne neden olmaktadýr. Yanýtlarýn doðruluðunu deðerlendiren kiþi tayin edecektir. Bu deðerlendirme ise hiçbir zaman objektif olmayacaktýr. Deðerlendiren için çoðu zaman , öðrencinin ne yazmýþ olduðu deðil, kendisinin ne istemiþ olduðu önem taþýmaktadýr.Pek çok öðretim görevlisi “ben söylediðimi isterim” diye anýmsatmada dahi bulunmaktadýr. Yani öðrenci, hocanýn istediðini yazmýþ mýdýr, yazmamýþ mýdýr? Öyle ki biçem farklýlýklarý bile deðerlendirmeyi etkilemektedir.(57) Ayný anlamda olan iki sözcükten hocanýn istediði sözcüðü yazmayarak zayýf alabilirsiniz. Bu konu fiilen test edildi ve zayýf not alýndý.Hatta sýnýfta bile kalýndý.

     Deðerlendirilen sýnav kaðýtlarýnýn çok olmasý , deðerlendiriciyi içerik deðerlendirmesinden çok , görünüm deðerlendirmesine zorlamaktadýr.Yani programlanmýþ bir makine gibi çalýþmaktadýr.Sýnav kaðýdýnda ne yazýldýðýndan çok, bazý sözcük yada tümceler deðerlendirmeye esas olmaktadýr. Ýlk bakýþta bu aranýlanlar görülürse, olumlu, görülmezse olumsuz not verilmektedir. Bu arada sayfa düzeni ve yazý güzelliðinin de not üzerinde büyük etkisi olduðu bilinen bir þey. Halen uygulanmakta olan sýnavlarýn pek çoðunun sýnav yönergesinde , yazý güzelliðinin deðerlendirmeyi etkileyeceði yazýlmaktadýr. Hatta yazý güzelliðinin notu da peþinen verilebilmektedir. Yazý güzelliði 10 puan...gibi notlar düþülmektedir.

     Deðerlendiren kimsenin, deðerlendirme anýndaki psikolojik durumu sýnav notunu önemli derecede etkilemektedir.(58) Ýnsanlarýn ruhsal durumlarý ise,iklim, hava durumu, ay ve yýldýzlarýn konumu, dahil pekçok þeyden etkilenmektedir. Aþýrý sýcak ve soðuklar, insan düþüncesini allak bullak etmeye yetmektedir.

     Çeþitli kompleksleri olan, hayal kýrýklýðýna uðrayan, istediði yere ulaþamayan-engellenen- çevresi ile ilgili sorunlarý olan, fiziki bir rahatsýzlýðý, görünüm bozukluðu olan, aile içi sorunlarý olan ve/veya cinsel sorunlarý olan deðerlendirici, içinde bulunduðu karmaþayý sýnav notlarýna yansýtacaktýr. Çünkü sýnav kaðýtlarýný deðerlendiren insan kendisinden baðýmsýz deðildir. Kendini beðenmiþ bir kiþi, baþkasýnýn baþarýsýzlýðýndan zevk bile alabilecektir. Pek az öðrenciye geçer not vererek, kendine “zor hoca” dedirten kiþi, bastýrýlmýþ baþarýsýzlýk duygusunu tatmin edebilecektir.

     Bunun yanýnda, verdiði notlarýn diðer hocalar ve okul yönetimi üzerindeki etkilerini de dikkate almak durumundadýr. Sýnav kaðýtlarýný belli bir süre içinde okumak zorunda olan kiþinin eli ayaðýna dolaþacaktýr. Böyle olunca da rastgele notlar yazabilecektir. Sýnavlardaki dengesiz baþarý grafiklerinin mimarlarý çoðu zaman öðrenciler deðildir.

     Yazýlý sýnavlarda, sorulacak soru sayýsý sýnýrlý olduðundan, konulara göre eþ-daðýlým saðlanamamaktadýr. Hatta bu durum çoðu zaman dikkate alýnmamakta, tüm sorular bir konu içinden ve hatta konunun ayrýntýsýndan seçilerek, sorulmaktadýr. Bir Arapça ya da Osmanlýca tamlamayý hocanýn istediði gibi ezberlemediðiniz için zayýf not alýp sýnýfta kalabilirsiniz. Oysa, ÖSS sýnavýnda, çoðu zaman bir soruyu, bazý sorularý atlayabilirsiniz, atlamanýz gerekir. Yanlýþ yapabilirsiniz. Ama bir soru sýnavýn her þeyi deðildir.

     Açýkça anlaþýlmayan sorular çok farklý yanýtlara neden olmaktadýr. Deðerlendiren ise, kendi benimsediði, önceden hazýrladýðý yanýtý doðru kabul etmektedir.Pek çok sýnav kaðýdýnda, “soruyu anlamak sýnav sorumluluðuna dahildir” þeklinde garip bir not bulunduðu gözlenmektedir.(59) Bu not, ben neyi istiyorsam onu yazýn demektir. Ýkinci olarak da bu sorunun anlaþýlmaz bir soru olduðunu kanýtlar.Bir türlü önlenemeyen ezbere dayalý eðitimin nedeni bu tip uygulamalardýr. Ezbere dayalý eðitimin engellenmek istediðine de inanmýyorum.Bu yolda atýlmýþ somut bir adým, somut bir çalýþma görmek istiyorum. En kolay yol topu öðrenciye atýp, yan gelip yatmaktýr.
     
     Öðrenci hocanýn ne istediðini tahmin etmek, ve o konuda kitapta yazan ve hocanýn söylediði her þeyi eksiksiz olarak yazmak zorundadýr. Yazýlý sýnavlarda alýnan not öðrencinin baþarýsýndan çok, deðerlendirme zamanýna deðerlendiren kiþiye, hava durumu, iklim ve ay ve yýldýzlarýn konumuna göre deðiþebilecektir. (61) Bu durumda objektif bir deðerlendirmeden söz etmek olasý deðildir. (62) Objektif olmayan bir sýnavýn da güvenilirliðinden söz edilemez.(63)

     Anlattýklarým yazýlý sýnavlarýn güvenilir olmadýðýný ispatlar. Peki sorun test sýnav uygulamakla çözümlenebilir mi...Yapýlan test sýnavlara baktýðýmýzda, deðiþen bir þey olmadýðýný görebiliriz. Hukuk fakültelerindeki öðrenci sayýsý 20.000’lere ulaþtýðýndan (64) sözlü sýnav yapmak da olanaksýz hale gelmiþtir. Yazala sýnav veya test sýnavda objektif olmayan hoca, sözlü sýnavda da olamaz. Sonuç olarak, sýnav olayý çok bilinmeyenli bir denklem haline gelmiþtir.

     Sorunlarý saymak kolay. Önemli olan çözüm yollarýný bulabilmektir. Öðretim üyelerinin ve diðer üniversite mensuplarýnýn üniversitelerde olup bitenler hakkýnda basýna açýklama yapmalarý yasa ile engellenmiþtir. (65) Ama öðrenci aleyhine atýlýp, tutulabilir. Öðrenciye anarþist diye hakaret edilebilir. Bu arada bilim adamlarýný eleþtirebilecek bir basýndan da söz edemiyoruz. (66) Çünkü bilim adamlarý her þeyin en iyisini yaparlar.?

     Amacým þu veya bu teknikte yapýlan bir sýnavýn savunmasýný yapmak deðildir. Öncelikle sýnavýn amacý iyi belirlenmelidir. Deðerlendirme ya da sýnav öðrenimi engelleyici bir rol oynamamalýdýr. (67) Öðrenci sýnavý amaç edinmemeli ve sýnav ona karþý bir tehdit aracý olarak kullanýlmamalýdýr.(68) Öðretmek insan beynine zorla bir þeylerin sokuþturulmasý olmadýðý gibi, yarým saatlik bir sýnav ile ölçülen þey de öðrencinin baþarýsý deðildir. Sýnav boynuzu eðitim kulaðýný geçmemelidir.(69) Not sistemi, öðrenciyi , öðrenmek yerine iyi veya geçer not almaya zorlamaktadýr.(70) Sýnav tekniklerinin niteliði, öðrenme tavrýný da etkiler (71) Gerçek bir deðerlendirme, bilgi düzeyinden baþka, sorunlarý ölçme yeteneðini de ölçmelidir.(72) Ustaca hazýrlanmýþ bir test sýnavý ile, öðrencinin bilgisi yanýnda, bilimsel düþünme yeteneði (73) yani objektiflik, dürüstlük, çalýþkanlýk, kuþkuculuk ve hoþgörü (74) nitelikleri de kolayca ölçülebilir. Sýnavýn amacý iyi bilinmelidir. Eðer yalnýzca bir öðrenci yüzdesinin sýnýf geçmesi veya sýnýfta kalmasý, amaçlanýyorsa, sýnav yapmak yerine kara çekmek daha uygun olur.

     Sýnav, sýnýf geçmeye veya sýnýfta kalmaya esas olan bir baský aracý olmaktan çýkmalý ve eðitime katýlan tüm öðelerin baþarýsýný ölçen bir deðerlendirme olmalýdýr. Böyle bir deðerlendirmenin amacý da eksikleri belirlemek ve eðitim yönteminin geliþtirilmesine katkýda bulunmak olmalýdýr. Böyle bir deðerlendirmenin amacý da eksiklikleri belirlemek ve eðitim yönteminin geliþtirilmesine katkýda bulunmak olmalýdýr.

.Eleþtiriler & Yorumlar

:: Not...
Gönderen: Ahmet Odabaþ / , Türkiye
27 Mayýs 2011
bu çalýþma 20 yýl kadar önce hazýrlanmýþtýr. Örneðin hukuk fakültelerine sosyal puan ile girilmiyor.... bilgi yazýldýðý döneme aittir.




Söyleyeceklerim var!

Bu yazýda yazanlara katýlýyor musunuz? Eklemek istediðiniz bir þey var mý? Katýlmadýðýnýz, beðenmediðiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düþündüðünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazýlarý yorumlayabilmek için üye olmalýsýnýz. Neden mi? Ýnanýyoruz ki, yüreklerini ve düþüncelerini çekinmeden okurlarýna açan yazarlarýmýz, yazýlarý hakkýnda fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloða geçebilmeliler.

Daha önceden kayýt olduysanýz, burayý týklayýn.


 


ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.

Yazarýn toplum kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Rastlantý ve Uygarlýk
Ulusal Arpalýklar ve Üretim
Edirne'den Hakkari'ye
Kan Grubu Sorunu
Yunanistana Tank Satma Savaþý

Yazarýn deneme ana kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Masum Bir Gen'in Ýtiraflarý
Köy Enstitüleri Neden Kapandý
Trabzon - Ýzmir
Kendinle Ýlgilenme Sanatý
Kitaplar Üstüne
Beklentiler ve Sonuç (Pardon)
Mac Carty'nin Anýlarý
Annem ve Babam Nerden Geldi
Kendine Ayrýlan Zaman

Yazarýn diðer ana kümelerde yazmýþ olduðu yazýlar...
Kukla [Þiir]
1001 Gece Masallarý [Þiir]
Odabaþ Tüm Þiirler [Þiir]
Buluþalým [Þiir]
Kuklacý Amca [Þiir]
Çay Koy Ortak [Þiir]
Çay Koy Ortak [Þiir]
Geliyorum Ortak [Þiir]
Zamanýn Yaptýklarý [Þiir]
Akrabalar [Þiir]


Ahmet Odabaþ kimdir?

1963 Çarþamba/Samsun doðumluyum. Serbest avukat olarak çalýþýyorum. (Ýzmir'de)

Etkilendiði Yazarlar:
Karacaoðlan, Pir Sultan Abdal, Hayyam, O Veli, Aziz Nesin,


yazardan son gelenler

 




| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk

| Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim Yapým, 2024 | © Ahmet Odabaþ, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr.
Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz.