Fýrtýnalar insanýn denizi sevmesine engel olamaz. -Maurois |
|
||||||||||
|
toplumu anlamanýz gerekiyor’’ Boðaziçi Üniversitesi Haberler - Boðaziçi'nden Haberler – 5 Þubat 2018 Söyleþi: Özgür Duygu Durgun / Kurumsal Ýletiþim Ofisi Boðaziçi’ne önemli izler býrakan hocalarýmýzdan Prof. Dr. Zafer Toprak ile yeni kitabý ’Türkiye’de Yeni Hayat: Ýnkýlap ve Travma’’ sayesinde kampüste tekrar buluþtuk ve ‘ravma’larýn gölgesinde geçen yaþamýndan ve akademik kariyerinden önemli dönemeçleri dinledik... “1914-1945 dönemi yüzyýllardýr dünyanýn kaderini belirlemiþ bir kýtanýn kendini tükettiði bir dönemdi. Ýmparatorluklarýn çözüldüðü bu coðrafyada kendi iradesiyle yönünü çizen tek bölge ülkesi Türkiye oldu. Cihan Harbi'ni yitirmesine karþýn Sevr’i tanýmamýþ, direnmiþ ve Milli Mücadele'yle yeni bir devlet kurmuþtu. Ancak baðýmlý ya da sömürge birçok ülkeye örnek olacak Türkiye, baðýmsýzlýðý için yüksek bir bedel ödemiþti. Ülke on yýlý aþkýn savaþlar sonucu beþeri sermayesini büyük ölçüde yitirmiþ, Milli Mücadele 2 sonunda bugünkü sýnýrlar dahilinde nüfusu 20 milyondan 12 milyona düþmüþtü. Yeni ulus devlet yoksul bir ülke olarak yola çýkýyordu. Saðlýk koþullarý son derece kötüydü. Anadolu insanýnýn yaþam umudu 30 yaþýn altýna düþmüþtü. Çocuk ölümleri kimi hekimleri göre yüzde 90’a ulaþýyordu. Geçim derdi nedeniyle çocuk düþürme kadýnlar arasýnda neredeyse bir alýþkanlýk halini almýþtý. Yoksulluk her geçen gün fuhuþu özendiriyordu. Ýntihar oranlarý her geçen gün artýyordu. Cumhuriyet Türkiyesi iþte bu koþullar altýnda doðuyordu… Tüm dünyada bu tür köklü dönüþümler yer alýrken Türkiye insaný bunalýmý çok daha derinden hissetmiþti. Bir kez koca bir imparatorluk çökmüþ, Osmanlý insanýnýn sadakatle baðlý olduðu saltanat ve hilafet son bulmuþtu. Cumhuriyet’in reform kaygýlarý, seküler bir yaþam özlemi, Doðu kültür normlarýný terk edip Batý medeniyetine geçiþ süreci savaþtan çýkan diðer ülkelere oranla Türkiye’de derinden yaþanan uyumsuzluklara neden olacaktý. Türkiye inkýlaplarý ve toplumsal travmayý birlikte yaþayacaktý…’’ Uzun yýllar Boðaziçi Üniversitesi Atatürk Enstitüsü’nün müdürlüðünü yapmýþ olan Emeritüs Prof. Dr. Zafer Toprak’ýn genç Türkiye’nin sancýlý kuruluþ yýllarýný ve bu süreçte yeni toplumsal düzeni oluþturan düzenlemelerle eþ zamanlý olarak yaþanan sosyal travmalarý konu alan son kitabý ‘’Türkiye’de Yeni Hayat: Ýnkýlap ve Travma’’ (Doðan Kitap, 2017) Türkiye toplumuna ve yaþadýðý deðiþim sürecine ayna tutuyor. ‘’Çaðdaþ yaþam özleminin toplumsal travmaya dönüþümünün öyküsü’’ olarak nitelenen bu kapsamlý eser, kadýnlarýn, gençlerin, çocuklarýn Cumhuriyet’in kuruluþ yýllarý ve erken döneminde karþýlaþtýðý sorunlarý ele alýrken uzun savaþ yýllarýnýn neden olduðu buhran ve bunalýmlarý, yoksullukla birlikte yükselen fuhuþu, intiharlarla sonuçlanan umutsuzluðu mercek altýna alarak bir dönemin Türkiye toplumunun fotoðrafýný çekiyor. Bugünü anlamak adýna son derece anlamlý olan bu eser, özelikle Prof. Dr. Zafer Toprak’ýn daha önce yayýnlamýþ olan ‘’Darwin’den Dersim’e: Cumhuriyet ve Antropoloji’’, ‘’Türkiye’de Milli Ýktisat 1908-1918’’ ve ‘’Türkiye’de Popülizm 1908-1923’’ adlý kitaplarý ile birlikte düþünüldüðünde günümüz Türkiye’sini anlamak adýna da önemli bir iþlev üstleniyor. 1946 yýlýnda doðan Zafer Toprak 1969'da Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Diplomasi ve Dýþ Münasebetler Bölümü'nü bitirdi. 1971'de Londra Üniversitesi'nde Ýktisat Tarihi alanýnda yüksek lisansýný tamamladý. 1980 yýlýnda Ýstanbul Üniversitesi'nde doktorasýný verdi. Boðaziçi Üniversitesi'nde 1977-2013 yýllarý arasýnda tarih profesörü olarak görev yaptý. Tarih Vakfý'nýn kurucu heyetinde yer aldý. Zafer Toprak'ýn ''Türkiye'de Milli Ýktisat 1908- 1918'', ''Türkiye'de Popülizm 1908-1923'', ''Türkiye'de Ýþçi Sýnýfý 1908-1946'', ''Ýttihat Terakki ve Cihan Harbi: Savaþ Ekonomisi ve Türkiye'de Devletçilik 1914-1918'', ''Türkiye'de Kadýn Özgürlüðü ve Feminizm 1908- 1935'', ''Darwin'den Dersim'e Cumhuriyet ve Antropoloji'' baþta olmak üzere Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluþ dönemi ve erken dönem süreçlerini kapsayan eserleri bulunuyor. Ayný zamanda önde gelen bir kitap koleksiyoneri olan Prof. Toprak'ýn kurum tarihçiliði ve sergi küratörlüðü alanlarýnda da önemli çalýþmalarý bulunuyor. 3 1977’den itibaren 2013’e dek Boðaziçi Üniversitesi’nde görev yapmýþ olan Prof. Dr. Zafer Toprak ile ‘’Türkiye’de Yeni Hayat’’ kitabý sayesinde kampüste tekrar buluþtuk ve ‘’travma’’larýn gölgesinde geçen yaþamýndan ve akademik kariyerinden önemli dönemeçleri dinledik. Hocam, siz 36 yýl Boðaziçi’nde hocalýk, idarecilik yaptýnýz ancak yaþam öykünüze baktýðýmýzda aslýnda Boðaziçi Üniversitesi’ne gelmeniz bazý tesadüfler sonucu gerçekleþmiþ. Aslen Ankara Siyasal Bilgiler geçmiþiniz nedeniyle orada hoca olmayý beklerken beklenmedik biçimde hayatýnýza Boðaziçi girmiþ… Bize biraz bu öyküyü anlatýr mýsýnýz? Benim aslýnda Boðaziçi’ne gelmem söz konusu bile deðildi. Öncesinde Ýstanbul’da St. Joseph’te okumuþtum, bir noktada diplomat olmak için Ankara Siyasal’a girmiþtim ve Siyasal’da tarihe olan ilgim baþlamýþtý. Biz 1968 nesli olarak Türkiye’nin tarihi üzerine kafa yoran, merak eden bir nesil olduk. Siyasal’da bizim sýnýftan Ýlber Ortaylý, Mehmet Ali Kýlýçbay gibi tarihçiler yetiþti. Ýngiltere’den döndükten sonra asýl niyetim Siyasal Bilgiler’de hoca olmaktý ama uzunca bir süre, 2,5 yýl kadar, Siyasal’a kadro vermediler. O sýrada Gündüz Ökçün dekanýmýzdý. Beni çok severdi. Ama bir türlü kadro çýkmýyordu. Artýk bekleyecek halim kalmamýþtý. O sýrada Boðaziçi’nden teklif gelmiþti. Boðaziçi’nde imzayý attým. Tam bir hafta sonra Ankara’dan çaðýrdýlar kadro çýktý diye, ama artýk çok geçti. Ancak Boðaziçi’ne gelmiþ olmaktan çok memnunum. Burada çok þey öðrendim. Daha önce St. Joseph’ in sekiz yýllýk eðitimi bende Kýta Avrupa kültürü oluþturmuþtu. Ýngiltere’de yüksek lisans yapmama raðmen Anglo Sakson dünyaya açýlmam Boðaziçi Üniversitesi sayesinde oldu. Kolay da olmadý; çünkü o sýralarda Humanities dersi, ki ders BTS’de verilirdi, bütün birinci sýnýflar gelirdi. Düþünün, ilk defa ders vereceksiniz hayatýnýzda ve karþýnýzda 400 kiþi var. O da yetmiyor, bölümün hocalarý da en önde oturuyorlar. Yani bir nevi sýnava girer gibisiniz. Rektörümüz Aptullah Kuran, bölüm hocalarý Metin Kunt, Engin Akarlý, Heath Lowry, Günhan Danýþman, Arda Denkel de katýlýrdý bu derslere. O dönemlerde tüm üniversiteye servis dersleri veriyorduk. Humanities dýþýnda Avrupa Ekonomik ve Toplumsal Tarihi gibi bir ders de veriyordum. O yýllarda epey velut bir yazardým. Çok sayýda makalem yayýnlanýyordu. Bu sayede doçentliðimle doktoram arasýnda sadece bir yýl olmuþtur. Travmalarýn içinden geçen bir kuþaða mensup olmak Siz Boðaziçi’ne geldiðinizde sene 1977. Türkiye 12 Mart’ý yaþamýþ ancak 12 Eylül kapýda. Ve Boðaziçi Üniversitesi dönüþüm sürecinin ilk evresinde. Biraz dönemin manzarasýna dair konuþabilir miyiz? Bizim neslin ayný zamanda Boðaziçi Üniversitesi’nin kurucu nesli olduðunu görürsünüz. Boðaziçi Üniversitesi’nden geldiðim 1977 yýlýndan emekli olduðum 2013 yýlýna dek kurucu rektörümüz Aptullah Kuran baþta olmak üzere Boðaziçi’ndeki tüm rektörlerle çalýþtým. 1992’de Atatürk Enstitüsü Müdürü oldum. Dolayýsý ile 20 küsur yýl da üniversitenin senatosunda yer aldým. Biz engebeli dönemleri aþmýþ bir nesiliz. Kiþisel tarihimden örnek vermek gerekirse; çocukluðumdan itibaren üç önemli askeri darbe gördüm. Belki ilki deðil ama özellikle 12 Mart 1971 ve 12 Eylül 1980 yaþamýmýzda epey kýrýlma noktalarý oluþturdu. Yine de çok 4 büyük darbeler yediðimi söyleyemem. 12 Mart’ta þansým yurtdýþýnda (Ýngiltere’ye yüksek lisans için gitmiþtim) oluþumdu. Ankara Siyasal’ý bitirip yurtdýþýna gitmiþtim. Fakat benim öðrencilik yýllarýma mensup olanlarýn bir kýsmý aralarýnda Mesut Yýlmaz, Hasan Celal Güzel’in de olduðu bazý isimler, daha sonra iktidarýn baþýna geçtiler. Öte yandan bizim neslin diðer bir kesimi daðlarda telef oldu. Böyle bir nesiliz. Tabii bu çok travmatik bir durum. 12 Eylül de yine travmatik bir dönemden geçtik. Barýþ Derneði vesilesiyle ve Öðretim Üyeleri Derneði ile iliþkili olarak Selimiye’de iki kez sorguya çekildim. Sorgu sýrasýnda Boðaziçili olmamýn getirdiði avantajý yaþadým. Sorgu basbayaðý küfürle baþlamýþtý. Ýlk anda psikolojik bir çökertme uyguluyorlar. Ama Boðaziçi’nde hoca olduðumu söylediðimde hava deðiþti. Dolayýsýyla, biz bu aþamalardan geçtik ve travma hayatýmýzýn adeta bir parçasý oldu. Ayný günlerde Boðaziçi’nde hoca olan Binnaz Toprak ile evliyim, kýzýmýz Ayþe doðmuþ. Ben doktoraya baþlarken ayný zamanda Boðaziçi’ne lecturer olarak iþe baþlamýþtým. O koþullarda, 1980’in Aralýk ayýnda doktora tezimi bitirdim ve ayný tarihlerde babam vefat etti. O zamanlarda çok genciz tabii ve böyle zor zamanlarda adrenalininiz yüksek oluyor. Belki de bu sayede bu zor þartlarýn üstünden gelebiliyorduk. ‘’Koleksiyonerliðim sayesinde kitaplarýmý evimden çýkmadan yazýyorum’’ Belirttiðiniz gibi çok sayýda makale yazdýðýnýzý biliyoruz, hatta Academia. edu’nun en üretken yazarlarýnýn baþýnda geliyorsunuz. Üniversite dýþýna dönük çalýþmalarýnýzdan bahsedelim dilerseniz…80 darbesi bir açýdan sizin üretkenliðinizi kamçýladý diyebilir miyiz? Ýngiltere’den Türkiye’ye döndükten sonra 1977’de Toplum ve Bilim dergisini kurmuþtuk Asaf Savaþ Akat ve Sencer Divitçioðlu ile birlikte. Ama dergi ilk çýkmaya baþladýðýnda basacak yazý bulmakta zorluk çekiyorduk. Böyle olunca kaleme kuvvet ilk makalelerimi yazdým. Toplum ve Bilim’e baktýðýnýzda zaman içerisinde en çok makale katkýsýnda bulunan isim ben olmuþumdur. Beni mutlu kýlan Toplum ve Bilim’in bugün hala yayýn hayatýna devam eden akademik bir dergi oluþudur. Kýrk yýlý geride býraktý. Yine o dönemde her ne kadar üyesi olmasam da Ýþçi Partisi’yle dirsek temasým vardý. Yine 1977 yýlýnda Ýþçi Partisi’nin Yurt ve Dünya adýnda akademik bir dergisi çýkmaya baþladý. Oraya da müstear isimle, makaleler yazdým. O yazdýklarým bugün hala literatürde temel referans makaleleri olarak kabul edilir. Böylece daha doktoramý almadan çok sayýda makale yazdým ve yazýya alýþtým. Ben çok hýzlý yazan bir insaným. Yazý konusundaki üretkenliðimin en önemli sebeplerinden biri benim ayný zamanda bir kitap koleksiyonörü oluþumdur. Örneðin bu son kitabýmý, Türkiye’de Yeni Hayat’ý kapalý devre, evden çýkmadan, herhangi bir kütüphaneye baþvurmadan yazmýþ bir insaným. Bütün kaynaklar elimin altýnda. Bu da yazý tempomu çok yükselten bir faktördür. 12 Eylül sonrasýnda üniversitede kalacak mýyýz gidecek miyiz, belli deðildi. 1402’lik hocalar oldu biliyorsunuz. O nedenle bizim bir ayaðýmýz dýþarýda oldu. Ben de bu yüzden farklý projelere yöneldim. Yurt Ansiklopedisi gibi birtakým ansiklopediler çýkarmaya ve ayný zamanda kurum tarihçiliði yazýmýna ve sergi küratörlüðüne baþladým. Bütün bunlar uzun yýllar bir arada gitti. 12 Eylül’ün baský ortamý olmasa akademik kariyer ile yetinmek durumunda kalacaktýk ancak ekonomik koþullar bizi dýþarýda baþka iþler yapmaya mecbur kýldý. Yaptýðým diðer çalýþmalar sipariþ üzerine yapýlsa da aslýnda akademik türde çalýþmalar oldu. Örneðin bir Anadolu Sigorta kitabýna baktýðýnýzda Türkiye’de sigortacýlýðýn geliþimini 5 görürsünüz. Her biri en az 1- 1,5 yýlda yazýlmýþ kitaplardýr ve Türkiye’de hiç ele alýnmamýþ konular olduðunu görürsünüz. Tarih Vakfý’nýn kurucusuyum. Biz Tarih Vakfý bünyesinde de bu tür kurumsal çalýþmalar yaptýk. Daha önce, Yurt Yayýnlarý’ný kurmuþtuk. Üniversitelerden pek çok insan tasfiye edilmiþti ve akademik dünya çökmek üzerelerdi. Biz de üniversitelere alternatif bir yayýn etkinliðinde bulunmaya karar verdik ve Ankara’da Yurt yayýnevini kurduk. Çaðlar Keyder, Þevket Pamuk, Korkut Boratav gibi isimlerden kitaplar Yurt yayýnevinin ilk dönemlerinde çýkmýþtýr. Örneðin Mete Tunçay’ýn ‘’Türkiye’de Tek Parti’’ adlý kitabý bizim ilk kitabýmýzdý. Ardýndan benim ‘’Türkiye’de Milli Ýktisat’’ kitabým çýktý. Bir noktada üniversite dýþýnda bir literatür oluþturmak gerekiyordu. Biz bu anlamda çok önemli kitaplarý okurlarla buluþturduk. Tarih Vakfý baktýðýnýz zaman tarihçiliðimize çok önemli katkýlarda bulunmuþtur. Hatta bu katkýnýn Türk Tarih Kurumu’na kýyasla daha fazla olduðunu söylemek mümkün. Sözlü tarih, historiyografi gibi kavramlarý ilk defa biz tanýttýk. Türkiye’nin en kaliteli sosyal ve beþeri bilim yayýn ekibini kurmuþtuk. Aslýnda biz o birikimle Tarih Vakfýný kurmuþtuk. Vakýf kurulurken Yurt yayýnlarýnýn bu kitap stoklarý vakýf kurmak için gereken sermayeyi oluþturdu. Bugün bildiðiniz gibi yayýnevi Tarih Vakfý Yurt Yayýnlarý olarak hayatýna devam etmekte. Türkiye’ye çýkan kitaplarýn neredeyse yüzde 50-60’ý tarih kitaplarýdýr. Neredeyse herkes tarihle ilgilidir ‘’Boðaziçi Üniversitesi Tarih Bölümü hiçbir zaman tarihe dar kalýplarla bakmadýðý için alanýnda öncüdür’’ Biraz bu konunun üzerinde durabilir miyiz? Tarihin, bazý tarihsel olaylarýn zaman zaman araçsallaþtýrýlmasý, daha kaba bir tabirle gerektiðinde ‘propaganda’ malzemesi haline getirilmesi ülkemizde çok da alýþýlmadýk durum deðil. Tarihle aramýzda neden böyle sorunlu bir iliþki var, nasýl deðerlendiriyorsunuz? Tarih konusunda, daha çok devletin hizmetinde, devletin söylemini genç nesillere aktarmakla yükümlü bir ‘’bilim’’ olduðu yönünde bir algý söz konusu. Ulus devletin inþa sürecinde bir ölçüde buna ihtiyaç olmuþtur ama bu algýyý aþabilmek gerekir. Tarih söz konusu olduðunda olgularý yorumlamaktan çok anlamaya yönelik bir bakýþ açýsýna aðýrlýk vermemiz gerekir. Toplumu anladýðýmýz ölçüde geleceðe dönük saðlam adýmlar atabiliriz. Fakat sadece yorumlamakla yetinirseniz Türkiye’yi, yaþadýðýnýz toplumu anlamakta zorlu çekersiniz. Biz Türkiye’de olaylarý tarihselleþtiremiyor ve bir türlü geçmiþle barýþamýyoruz. Her türlü geçmiþi araçsallaþtýrabiliyor ve bunu deyim yerindeyse birtakým insanlara ‘’yutturabiliyoruz’’. Günlük siyaseti de tarihsel birtakým verilerle ve tamamen algýlarla anlama çabasý içindeyiz. Oysa biraz daha serinkanlý bakmak gerekiyor. Saðlýklý bir tarihsel bilgi olabilmesi için yavaþ da olsa bu alanda bazý kýmýldanmalar var. Ben çok sýk Anadolu’ya gidiyorum. Anadolu üniversitelerinde çok düzgün tarih çalýþmalarý yapýldýðýný görüyorum ve bu nedenle kötümser deðilim bu konuda. Ancak kurumsal baðlamda, zihniyet deðiþikliðine gitmek gerektiðini de düþünüyorum. O da zaman içinde olacaktýr. Bu anlamda Türkiye’deki en iyi tarih bölümünün Boðaziçi Üniversitesi’nde olduðunu söyleyebilirim rahatlýkla. Zira Boðaziçi Tarih bölümünün önemli bir boyutu misyonerliðe soyunmamýþ olmasýndan gelir. Burada tarafgirlik yaparak söylemiþ olayým; açýk farkla Boðaziçi Tarih kendi alanýnda öncü bir iþlev görmektedir. Boðaziçi Tarih bölümünde dar anlamda bir tarih bakýþý olmamýþtýr. Arkeoloji, sanat tarihi gibi farklý disiplinlerden ilgilenen akademisyenleri de kapsar. Dolayýsýyla interdisipliner yapý Boðaziçi’nde epey yol kat 6 etmiþtir. Elbette daha da iyi olabilir, daha fazla disiplinlerarasý bir yapý kurulabilir. Hali hazýrda Koç Üniversitesi’nde baþýnda olduðum yüksek lisans programlarý içinde mevcut olan Comparative History and Society programý benzeri ortak programlar oluþturulabilir. Örneðin, Boðaziçi Üniversitesi bir Kadýn Araþtýrmalarý veya bir Toplumsal Cinsiyet Araþtýrmalarý gibi alanlarda araþtýrmalarýn yapýlabileceði çok ideal bir yer olmaya hala devam ediyor. Ancak her bölümün belirli bir alaný var ve oradan çok fazla dýþarý çýkýlmýyor. Oysa bugün artýk dünyada toplumsal cinsiyet ve queer araþtýrmalarý gibi çalýþmalar yapýlýyor. Biz o konularda çok cesur deðiliz sanýyorum. Ancak þunu da unutmamak gerekir ki, Boðaziçi Üniversitesi Türkiye’nin en düþük bütçeli kamu üniversitelerinden biri. Bunun getirdiði darboðazlar da söz konusu. Buna raðmen altyapý yatýrýmlarýna devam ediyor. Bugün bütçesine oranla Türkiye’de en geniþ kütüphane yatýrýmý olan üniversite Boðaziçi’dir. Boðaziçi’nde ayrýca üst yönetim ile akademiya arasýnda her zaman çok uyumlu bir yaþam oldu. Bunun avantajlarýný ben de yaþadým. Boðaziçi bu açýdan küçük üniversite olmanýn faydalarýnýn hala yaþanabildiði bir ortam sunuyor. ‘’Geçmiþle barýþmak için önce tarihsel koþullarý anlamak gerekiyor’’ Hocam, akademik dünyaya katkýlarýnýza da deðinelim. Kitaplarýnýz genellikle 1908 ve izleyen yýllarý konu alan, Türkiye Cumhuriyeti tarihinin belki de en önemli süreçlerine, kuruluþ temellerine odaklanýyor. Bu odaðý nasýl seçtiniz diye devam edelim… Daha doktora aþamasýnda Cumhuriyet’i bir ölçüde geçmiþiyle barýþtýrma giriþiminde bulundum diyebilirim. Meþrutiyet’in bir noktada Cumhuriyet’in temellerinin oluþturulmasýnda önemli bir iþlevi olduðunu yazmak gereði duydum. Örneðin Türkiye’de Milli Ýktisat kitabýmýn böyle bir iþlevi oldu. Milli Ýktisat kitabýmda söylenenlerin özü, Cumhuriyet’in inþa sürecinde uygulanan ekonomik modeli de belirledi. O yüzden 1982’de bu kitabý yayýnladýktan sonra Cumhuriyet iktisat tarihi 1908’e çekildi. Korkut Boratav gibi iktisatçýlar Türkiye ekonomisini bu tarihten itibaren anlatmaya baþladýlar. Kitaplarýmda Cumhuriyet’in temellerini ve kuruluþ sürecinin hep bir continuity & rupture (süreklilik ve kýrýlma) süreçleriyle birlikte anlatýlmasý gerektiðini düþündüm ve tarihin bu diyalektik yapýsýný vurgulamak benim en önemli çabalarýmdan biri oldu. Öte yandan, 1908 yani Jöntürk Devrimi siyasi olarak bir kýrýlma noktasýydý ama ayný zamanda Türkiye’de toplumda köklü deðiþimlerin yaþandýðý bir süreci baþlattý. 1908-1938 dönemini kapsayan 30 yýllýk süreç bugünü anlamak bakýmýndan önemli. Kitaplarýmda bu noktaya özellikle eðildim. Bu bir þekilde, bugünün iktidarýnca uzun süre göz ardý edildi. Daha çok Ýlk Meclis dönemine odaklanýldý. Ancak þimdi daha toleransla yaklaþýlýyor ve Cumhuriyet’in kuruluþ evresine daha nesnel kaygýlarla bakýlabiliyor. Zira devlette devamlýlýk vardýr ve bu anlamda bazý dönemlerle barýþýlmasý gerekir. Örneðin Ýnönü’yü dýþlayarak bir yere varamazsýnýz. Bugün eðer çok partili bir düzen varsa, Türkiye II. Dünya Savaþý’na girmemiþse bunlar Ýnönü sayesinde olmuþtur. Ýki Dünya Savaþý arasý dönem dünya tarihi açýsýndan da çok farklý bir evredir. Bu dönemde Türkiye’de otoriter bir rejim vardýr ama o günkü koþullarýn gereðidir bu. Otoriter rejimi elbette savunmuyorum ama tarihsel koþullar bunu gerektirmiþtir. Ülkede okuma yazma oranýn yüzde beþ olduðu bir dönemde tek dereceli genel seçim yapýlmasýnýn anlamlý olup olmadýðýný sorgulamanýz gerekir. Demokrasi dendiðinde salt siyasal demokrasiyi anlamamak lazým. Demokrasi daha geniþ bir perspektifle ele alýnmalýdýr. Ýnsanlarý o seçim sandýðýna götürmek, Medeni Kanun’un kabulü, kadýnlara seçme ve seçilme hakkýnýn verilmesi de 7 demokrasinin bir parçasýdýr. O nedenle ‘’Tek Parti döneminde demokrasi yoktu’’ demek bence önemli ölçüde haksýzlýk olur. Siz halen Koç Üniversitesi’nde öðretim üyeliðine devam ediyorsunuz ancak Boðaziçi ile baðlarýnýz tüm sýcaklýðýyla sürüyor. Hatta haftanýn çoðu günü sizi kampüste bir konferans verirken, bir etkinlikte konuþmacý olarak görüyoruz. Son olarak, Boðaziçi Üniversitesi ile duygusal baðýnýz üzerine neler söylemek istersiniz? Evet, ben þu sýrada Koç’ta tarih doktora programýnýn kuruluþunda görevliyim. Beþ yýllýk bir sözleþmem var. Ama Boðaziçi’yle olan iliþkimi hiç kesmedim. Hâlâ Atatürk Enstitüsü’nde doktora öðrencilerini yeterlilik sýnavýna hazýrlýyorum. 41 yýlý geride býraktým. Yaþamýmýn yarýsýndan fazlasý Boðaziçi’nde geçti. Bu tabii duygusal bir bað oluþturuyor. O kurumla özdeþleþiyorsunuz bir ölçüde. Ben her zaman Boðaziçi’nde huzur buldum. Her zaman Boðaziçi’nin özgür havasýný soludum. Bu Türkiye’nin en buhranlý dönemlerinde bile beni iyimser kýldý. Her zaman yarýna umutla bakmama neden oldu. Boðaziçi Türkiye’nin en seçkin kuruluþlarýndan biri. Bunu yönetimiyle, idari personeliyle, hocalarýyla ve de öðrencileriyle birlikte saðladýk. Söyleþi: Özgür Duygu Durgun / Kurumsal Ýletiþim Ofisi Fotoðraflar: Kenan Özcan Tarih: 05 Þubat 2018
ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.
|
|
| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk | Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim
Yapým, 2024 | © MUSTAFA ESER, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr. Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz. |