Yaşadığınız topraklar size bir kimlik belirler. Bu kimlik; aile, çevre, eğitim, karakter ve tecrübeyle de tescillenir. Şimdi hazırsınızdır. Artık toplumun sizi algılayabildiği ve de yargılayabildiği kadarsınızdır.
Gelenekçi, liberal, dindar veya laiksinizdir. Ya da gerici, batı sevdalısı veya ayyaş da olabilirsiniz. Olağandır da bu. Diyorum ya; toplum sizi nasıl algılayıp, yargılıyorsa Bazen daha aşağısı bazen de daha yukarısı olabilirsiniz. Çok da dert değil.
Yaşadığınız topraklar öyle iki ayrı ucu barındırabilir ki; çok fazla sabitlik, sadelik ve muhafazakarlık olduğu kadar; bir o kadar da renk, çeşitlilik ve açık görüşlülük olabilir. Burada önemli olan hangi tarafın ya da düşüncenin neyi savunduğu değildir. Önemli olan; farklı görüşlerle nasıl doğru, adil ve erdemli bir yol çizilebileceğini tartışabilmektir. Sen ak, sen kara, sen de şusun demeden herkes için ideal ve ortak paydalarda anlaşabilmektir.
Bugün en büyük yanılgımız, ne yazık ki kulaktan dolma bilgilerle kendimizi bir tarafa ait hissetmemiz, hissetmemizin istenmesi ve bizler gibi olmayanlara kin ve nefret beslememiz, beslememizin de olağanmış gibi sergilenmesi. Ne kadar ayıp.
Bugün tarihe bakarsanız; en büyük imparatorlukların güçlü olabilmelerinin temel nedeninin; farklı din, dil, ırk ve düşüncedeki insanları ortak paydada buluşturan, herkes için adalet ve kanunlar yaratan şahlar, padişahlar ve de krallar olduklarını görürsünüz.
Günümüze bakarsanız; en gelişmiş devletlerin ve de prestijli şirketlerin yine binlerce farklılıktan başarı, kazanç ve gelişim elde ettiğini görürsünüz. Tesadüf müdür bu? Bu değerler şans eseri mi olmaktadır? Tabi ki hayır. Bu insanların hayata bakış pencerelerinin farklı ama saygı ve anlayış seviyelerinin hemen hemen aynı çizgide olduğunu görürsünüz. Bu da beraberinde zaten yaratıcılık, kişisel gelişim ve eleştirisel düşünceyi getiriyor.
Konuyu toparlamam gerekirse, bir yere bakmak, bir yere bakmaya zorlamak, ya da bakmıyorum deyip kafa tutmak hiçbir tarafa hiçbir bir şey katmayacaktır. Taraflar empati yapıp, aslında birbirlerinden o kadar farklı olmadıklarını gördüklerinde hem parçalanamaz, hem güçlenir, hem de birbirlerine yeni şeyler katarlar. Kısaca hangimizin hayata hangi pencereden baktığının, algıladığının ya da yargıladığının pek bir önemi yok. Yeter ki ileriye doğru adımlarla ilerlemeyi isteyelim. Yeter ki içinde adalet, eşitlik, hak ve anlayış olsun.