"Yazmak, bir hayaleti kovalamak gibidir; yakaladığında sana ait olmadığını anlarsın." - Umberto Eco"

Ateşten Yelek Gıpta Senfonisi

Bu şiir, düzeni yıkma arzusu ile büyünün bozulmaması ikilemi arasında gidip geliyor. Yan yana duran ama birlikte açamayan iki yalnız ruh, umudun altında unutulmuş olsalar da birbirlerine kanamayan "imkânsız kaotlar" olarak varlıklarını sürdürüyorlar. Farklı baharlara açan kiraz çiçekleri gibi, uzak memleket sevdasında, gıpta senfonisi olarak yankılanıyorlar.

yazı resim

Yıkalım bu düzeni.
Ama...
Büyü bozulmasın.

Bağ bozumuna kalmış bir salkım üzümüz; yan yana
Bizi bu kader bir araya getirdi,
sebebi sorulmasın.

Susmak çok güzeldir
sessizliği dinlerken...
Beraber yalnızlıklarımızda,
dünün köhne bir boşluğunun
dibinde en acı zaten bizimdi.

Unutulan umut ne sen,
ne de benim;
umutlu sevdalara yelken açma isteğiyiz
Ama senden ve benden uzak.

Unutulmuşuz umudun altında
ama hâlâ sanki;
ben ve sen gibiyiz yine...

Kaotik denilen düzenin
İmkânsız kaotlarıyız — sen ve ben.

Yani aslında herkesi kandırabiliriz.

Ama kanamayız birbirimize.
Gerçek bizim...
Gözümüzde sadece.

Çöllere yağacak karlar gibi eritemsiz bu zamana;
ya da kiraz çiçekleri kadar yan yanayız, sırt sırta
ama sadece farklı baharlara açabiliriz.

Görüyorsun, uzak memleket sevdasındayız.
Yazılmış bir dil nevi, gıpta senfonisiyiz seninle.
Bir meltem eser,
gün karanlık,
güneş gölgende depreşir bana.

Senin ve benim de cebimizde
sakladığımız bir minik ateşböceğidir.
Sen kibritçi o küçük kız,
Ben Huckleberry Finn,
sadece.

Tutulduk sevdaya;
Sen beyazdan ölüme, ateş;
Ben de siyahtan öte,
yamalı bir yelek
giymeye çalıştık.

-Her hatırlanış, unutulmuşluk kandırmacası kendimize-

-İyi her şeyse,
kötü nasıl olur?
Ya da her şey kötüyse,
iyi kim ki?-

Kuşatılıyoruz yozlaşarak.

Çiçekler kokuyor burada;
kuşlar telaşlı.
Kar yağıyor Ankara’nın en dip köşelerine
saklanmak ne mümkün.

Bir şarkı söylüyor gece,
bir siren çalıyor acının dibine
bizi kurtaran yok.
"Şükür, o ben değilim," desen de, belki de biziz aranan, sensizliğin cezasında,
sadece.

Pencerem kırılıyor ansızın
bir değil bin kesik; un ufak
dağılıyor yine parçaların.
Toplayamıyorum seni.

Penceremde cam yok ki,
hepsi parmaklık...
Seni düşünürken özgür bir kuş havalanıyor.
Bu gönül penceresi kayboluyor bizle;
zaman boğuluyor aşk ile, sessiz gizle.
Zuhur eder acılar gönlümüzde derin;
dil susar,
gönül yiter...

Yara izlerin olsun;
kesik değil,
kesikler bu yürekte.

Ellerimizse nasırdan çatlar sadece...

Çünkü sevgiye emekçiyiz biz.

Sen kibritçi o küçük kız,
Ben Huckleberry Finn.

Kaybolduk bu pencerede

Tcpassenger_iErdoğan
11.10.2025 (Akbük)

KİTAP İZLERİ

Puslu Kıtalar Atlası

İhsan Oktay Anar

Bir Düşün Atlasında Gezinmek: İhsan Oktay Anar'ın Başyapıtı İhsan Oktay Anar’ın 1995 yılında yayımlanan ve yayımlandığı andan itibaren modern Türk edebiyatının kült eserlerinden biri haline
İncelemeyi Oku

Yorumlar

Başa Dön