Ben Kimim?
Çocukluktan bu yana şaire gıptayla şiire aşkla baksam da, böyle bir “şey”in o kadarda kolay gerçekleşmediğini anlıyorum artık.
Yazımsal iç seferlerde şiire dönecek her söz ruhunu arıyorsa Ve İster mutlu bir bağırışta ister ölüm koşusunda buluyorsa kendini şairin yazmak-la patlayan dimağı
Söz içinde mayalanıyordur artık.
Bana yazık!
size yazık!
ona yazık!
geleceğe yazık!
yazayım da yazık olmasın…
“ben kimim ki?”
Öyleyse önce “kendimi bulmalıyım” la yırtılan ten, ruhsal kılıcın darbesiyle şerbetini döküyordur.
İşte başladı gerçek yolculuk.
Artık korkunç karanlıklara demir alıyorsun. Dönüşü olur mu olmaz mı bilmeden, sadece geçilmemiş yerlerden geçmeye, ayak değmemiş kıyılarda gölgelikler bulmaya çalışıyorsun. Arkandan geleceklere bırakacağın serinlikler olmalı ki bu sana daha fazla sorumluluk yüklüyor. Senden öncekilerin geçtikleri geçitler hâlâ meşalelerle yanıyordur. Orada bir korku yoktur. Işıklı ama bir o kadar da sancılı geçtiğini ancak sen kavrayabiliyorsun.
Ortası olmayan ya hep ya hiç aralığından geçtin geçtin!
ya fazla deli ya da şair oluyorsun
geçemezsen de ebediyen susuyorsun.
ayşe keskin/ Trabzon