] ]
Biri yoksulmuş, bilgin
Öteki cahil, zengin…
İki komşu yan yana,
Yaşarmış kasabada.
Zengin kibir, gururlu
Umursamaz yoksulu.
Geçilmezmiş kibrinden,
Hiç dostu yok gönülden.
Dalga geçer yoksulla,
Övünür varlığıyla.
Bir gün bilgine demiş:
— Yoksulluk kötü şeymiş!
Adam yerine konmaz,
Hiç kimse sevip saymaz.
Kim girer kapınızdan,
Yerler mi sofranızdan?
Her yıl aynı giysiniz,
Yok başka elbiseniz.
Kuruşu olmayandan,
Ne bulur insan ondan!
Yararı yok millete,
Ne kârı var devlete?..
Peşinizden gölgeniz,
Sade o geleniniz.
Uygarlık lüksümüzde,
Gelişir sayemizde.
Siz fakirler hepiniz,
Bizden yer, içersiniz.
Dünyayı çeviren biz,
Siz bunu bilmezsiniz.
Bilginiz neye yarar,
İş yapmaz para kadar...
Yücelterek kendini,
Küçümsemiş bilgini.
Bilgin sade dinlemiş
Cevap bile vermemiş.
Dönmüş Yaradan’ına,
Şikâyet etmiş O’na.
Demiş ki: “Ey Yarabbi,
Gururunun sebebi,
Üç kuruş parasıdır;
Yüzünün karasıdır.
Ahmak ve cahil adam,
Anlamaz ne anlatsam.
Paranın geçmediği,
Aklının yetmediği,
Gücünden, kudretinden;
Bir şey göster buna sen...”
Bu duânın ardından,
Gök gürlemiş yukardan.
Şimşek çakmış, parlamış;
Gök suyunu boşaltmış.
Kasırgalar patlamış,
Yer delinmiş, çatlamış.
Büyük bir deprem olmuş.
Evi yerle bir olmuş...
Neyi varsa eskiden,
Her şeyi gitmiş elden.
Ne parası, ne pulu
Ne Allah’ın bir kulu…
Hiçbir şeyi kalmamış
Hatasını anlamış.
“Budalalar anlamaz,
Bilgin asla yıkılmaz.”
Ahmet KARAASLAN