Kibritçi Kız (Dünya Çocuk Masallarından)

yazı resim

]

Memleketin birinde
Küçük, fakir evinde;
Bir aile yaşarmış,
Yuvaları harapmış.
Kırık cam, çatlak duvar;
İçeriye dolar kar.
Ne yakacak, giyecek
Ne bir lokma yiyecek!
Yokmuş bir kuruş gelir.
Çalışmazsan kim verir?
Küçük kız ailenin,
Tek çalışanı evin.
O minicik elleri,
Kibrit dolu cepleri.
Yalın ayak, baş kabak...
Dolaşmış sokak sokak.
Soğuk kış gecesinde,
Akranları evinde;
Yılbaşını kutlarken,
Oyununu oynarken
Çıkmış kibrit satmaya.
Hasretmiş oynamaya.
Dışarısı kar, tipi...
Bulmuş bir duvar dibi.
Kimse yokmuş sokakta,
Tek başına ortada…

Biraz vitrine bakmış.
Gözlerinden yaş akmış.
Ne güzel oyuncaklar!
Küçük kıza göz kırpar.
Uzatmış ellerini,
Tutamamış birini.
Üşümüş körpe beden,
Kibriti düşmüş elden.
Güzel bir evi düşler,
Anne, baba, kardeşler.
Sofrada yemek sıcak,
Her yer dolu oyuncak...
Tümü mutlu yuvada.
Çıkar mı bu havada?
Tipide, kışta, karda...
Ne işi var dışarda?
Ama küçük evleri,
Kırık, dökük her yeri!
Uzun süre beklemiş.
Hiç müşteri gelmemiş.
Gittikçe artmış soğuk.
Öksürmüş boğuk boğuk.
Elleri, ayakları
Üşümüş parmakları.
Çıplak, körpe bedeni,
Buz kesilmiş her yeri.
Bir tane kibrit yakmış,
Solgun aleve bakmış.
Avuç içi ısınmış,
Başka yeri duymamış.
Sonra bir daha daha
Düşlediği ev aha…
İşte büyük annesi,
Kucağında kendisi.
Onu almaya gelmiş,
Cennet’e gidecekmiş.
Kollarıyla sararak,
Gökyüzüne uçarak,
Alıp gitmiş oradan,
Uzaklara dünyadan.
Ruh uçmuş, havalanmış.
Yalnız bedeni kalmış.
Onu sabah görmüşler,
Acımış, üzülmüşler!
Fakat yanan kibritin,
Alevindeki sihrin,
Büyüsü çözülmemiş.
Hiç kimse sezememiş.

Ahmet KARAASLAN (DEDEKORKUT38)
16/06/1998 - KAYSERİ

Başa Dön