Bu kadarı da fazla
Sözlerimizde hiç tartı yok, masa, makam hiçbir şey aranmadan yapılan hitap tarzları sizce yadırganmıyor mu? Eskiden yüksek bir makam sahibine hitap ederken, hitabın başına ve sonuna güzel sözler izafe (bağlama, yakıştırma) yapardık. Örneğin : ‘Milli Şef Sayın İsmet İnönü’ gibi. Daha önceleri meselâ : ‘Makam-ı Âliye’den Fuat Paşa Hazretleri’ gibi. Böyle tumturaklı sözler istenmez ama, günümüzdeki hitap tarzları da çok lâubali oluyor.
Her hangi bir kişiye, bir şirket ortağına hitap ederken adını yalın olarak zikretmediğimiz halde, -Sayın- sözcüğünü Cumhurbaşkanından, Meclis Başkanından, Başbakan’dan, Bakan’lardan, herhangi bir makam sahibinden esirgiyoruz.
Samimiyetsizlik, her kademede toplumun içinde de yaşanıyor. Eskiden tanımadığın bir kadına, Hanım teyze, adama Bey Amca denirdi. Bırakınız sokağı aynı binanın içinde bile kim kime, dumduma. Aynı çatı altında, aynı katta komşu olduğu halde, kendinden yaşlı kişilere, adını söylemeden teyze, amca terbiyesizliği sürüp gidiyor.
Kendilerine hatırlatsanız, teyze diyen, annesinin, amca diyen babasının kardeşi yerine koyduklarını söyleyeceklerdir. Soracaksın senin annenin adı yok mu? Senin babanın adı yok mu? Bakalım Bu teyzen, bu amcan sizleri yeğenliğe kabul ediyor mu?
Atatürk Şapka devrimi yaptı, fötr şapka kullanan hemen hemen günümüzde hiç yok, başımızı yazın sıcaktan, kışın soğuktan korumak için ne bulursak takıyoruz. Şapka devrimiyle fesin yerine kullandığımız şapkanın başlarda vakarlı duruşu vardı. İnsanlar caddelerde sağ eline aldıkları şapkalarını, hafifçe baş eğerek birbirlerini selamlıyorlardı. Şimdi selamlaşma kafa tokuşturma oldu, ne diyelim. Saygılar.
Ahde vefa
Yüz pembesi gün sarısı günlerdi
Balkona asılmış gecelik
Bir çift yürekteki
Hoş bir gönül
Ölümsüzlük
İçten ve gizli
Platonik sevgiler
Her köşede göz gözeydi
Yaşatılan birliktelik, ahde vefa.