Cumhuriyet ve Laiklik Atanmışları Tartışmak Değildir!

Boğaziçi üniversitesi ile başlayan ve İzmire kadar uzanan protestolar bir zamanlar yine aynı illerimizde yapılan Cumhuriyet mitinglerini hatırlattı hepimize. O dönem bu eylemlere Cumhuriyet mitingleri denilmesini beni oldukça rahatsız etmişti.

yazı resimYZ

Boğaziçi üniversitesi ile başlayan ve İzmire kadar uzanan protestolar bir zamanlar yine aynı illerimizde yapılan Cumhuriyet mitinglerini hatırlattı hepimize. O dönem bu eylemlere Cumhuriyet mitingleri denilmesini beni oldukça rahatsız etmişti.

Çünkü, CHP-ordu-Cumhurbaşkanı-ADD-ÇYDD düzleminde dile gelen ve 27 Nisan muhtırası ile iyice taçlanan laiklik elden gidiyor hurafesinin sürekli olarak Cumhuriyet değerleri vurgusuyla sahneye çıkması sinirlerimi alt üst ediyordu.

Zira o dönemde AK Partililer nezdinde karşı cepheye itilip kakılanların padişahlık geri gelsin dediğini söyleyen bir tek Allahın kulu yok idi.

Hatta size çok garip gelebilir ama padişah beklentisi bile o dönemlerde Osmanlının medeniyet şuuruna derin bir saygı bekleyenler arasından değil de halkı sürekli olarak Cumhuriyet vurgusu ile aşağılamaya çalışan elitist zümre tarafından ortaya atıldığını görüyorduk. İktidarda yalnızca tek bir eğilime, tek bir siyaset etme şekline tahammülleri vardı ve bu tahammül noksanlığı için sandık yeterli bile bir gerekçe değil idi.

Örneğin, Cumhuriyeti niteleyen devrimlere karşı yoğun bir isyan dalgası mı vardı dindar kitlelerde?

Elbette hayır.

Zira, kimi Avrupa ülkelerindeki prenslere, prenseslere bakıp bakıp neden bizim bir aristokrasimiz yok kompleksine kapılma ve bulduğu her Vahdettin torununun yanında resim çektirme hevesi dindar kitlelere değil, bizim sözde Cumhuriyetçi aydınlarımıza mahsus bir hal almıştı. Yine, Arap harfleriyle okuyup yazalım talebi söz konusu olmadığı gibi, gün olmuş devran dönmüş, ülkemize savaş yüzünden gelen milyonlarca Arap mültecinin dili olan Arapçayı öğrenmek hatta diğer zengin Ortadoğu ülkelerinde çalışmak bu ülkede yükselen bir değer ve jet-set düzeyde hip bir eğilim haline gelmemiş miydi? Mütedeyyin kitleler Osmanlıca yani eski Türkçeyi biz de tarihimizi, mezar taşlarımızda yazılanları, okuyabilseydik aramızda böyle uçurumlar açılmasaydı keşke demiş en nihayetinde hükümetin reisi Erdoğan bir tek seçmeli ders olarak okullarda isteyen öğrencinin Osmanlıca eğitimi almasını sağlayacak bir müfredatın konulmasını istemişti.

Atatürk zamanının kılık kıyafet devrimi olan Şapka Devrimi sonrasında meydana gelen idamlar, mazi kalbimde yaradır türünde, üzerinde konuşulmaması gereken bir hüzne tekabül eder ki, bu ağırbaşlı tavır bile söz konusu kitlelerin Cumhuriyete angaje olmaktaki kararlılığının bir göstergesi olabilir değil mi?

İmam Hatip Lisesinin bile sırf halka yaranmak için milli şef İnönünün bir Cumhuriyet projesi olduğunu unutup halkın yoğun ilgisine mazhar olmalarını tevhid-i tedrisata bir itiraz olarak okuyan Cumhuriyetçileri bugün Boğaziçi Üniversitesindeki eylemleri üzerinden anlamanın mümkün olabileceğini hiç sanmıyorum. Zira İmam Hatip demek medrese eğitimi alan öğrencilerin bulunduğu bir okul demek değil artık! Egemen sınıflarımızı tedirgin edecek bir teveccühe mazhar olması, dinî duyarlılıkları olan kitlelerin dünyevi taleplerinin bir tezahüründen başka bir şey değildi oysa Bugün dinî duyarlılıkları imamların ve müezzinlerin dünyasına kilitlemekten yana olanların bunu anlamasını beklemek ise yine başka bir bahara kaldı diyebiliriz

Ya da Aşar (öşür) vergisinin kaldırılması ve çiftçiliğin özendirilmesi gibi, uluslararası ölçü birimlerinin kabulü gibi konularda mı bir isyan duygusu var acaba?

Vatandaş okka ve arşın gibi birimlerin geri gelmesini mi talep etmekte?

Bize böyle bir bilgi geldi dersek külliyen yalan olur. Sosyal medyada da henüz dillendireni ne gördük ne okuduk.

Dahası, daha düne kadar başörtüsü üzerinden telin edilen hükümet ve başkanı Erdoğanın yapmaya çalıştıklarını Cumhuriyetçiyiz diye nara atan solcu öğrencilerin birkaç başörtülü öğrenciyi de kendi saflarına çekerek ortalığı velveleye vermeye çalışmasını ne ile izah edeceğiz acaba?

Hem sorarım, bir öğrenci okula ne için gider? Ya da okula giden bir öğrenci yönetici seçmeye mi yoksa eğitim almaya mı gider?

Eğer bu soruların cevabı öğrencinin işi eğitim almak, okumak, bilimde, ilimde ilerleyip ülkesine hizmet eden yetkin bir birey olarak yetişmek ise atanmışın yapacağı eğitim modelini bile bilmeden sorgulamak kimin haddine?

Kısacası dünyanın her üniversitesinde, hatta tüm şirketinde patronlar kurumlarının başına yöneticiyi atar! Olay bu kadar açık! Boğaziçinin Ortadoğu Teknikten, Yıldızdan, Marmara Üniversitesinden hiçbir farkı yok! Bu sebeple bir öğrenci okula yöneticisini seçmeye değil, eğitim almaya gider.

Bugün Türkiyenin bağımsızlığı için ortaya koymuş olduğu enerjiyi görmezden gelenler, yarın bu yaptıklarına pişman olabilirler. Çünkü bu kadar saf olmaya, bu kadar kullanılıp atılmaya müsait bir kitleyi ömrü hayatımda ilk görüp şahit oluyorum. Belki bu kadar fazla olmasında 83 milyonluk nüfusun etkisi de hiç kuşkusuz olabilir ama teknoloji çağında insanların böyle aptallaşacağını ve hala ideolojik bakış açısıyla eğitim alabileceklerini tahmin etmemiştim

Ey sınıfsal imtiyazlarını resmi ideoloji ile teminat altına almış, sözde öğretim üyesi, özde terörist züppesi; Cumhuriyet, Batılı rol modellerini ve Batılı tüketim kalıplarını taklit etme Onların istediklerini yapma biçimi değildir!
Laikliği modern yaşam tarzının kapıkuluna dönüştürüp, sınıfsal kaprislerin imgesi haline getirmekten yorulmadınız mı?

Bu ülkede hala yaşıyor olmanızın hatrına yahu bari Cumhuriyeti de pis çıkarlarınıza kurban etmeyin Çünkü ona tüm Türkiyenin ihtiyacı var

Yorumlar

Başa Dön