Efendi

Doğan Kitapçılık tarafından bastırılan Soner Yalçının, “Efendi” isimli kitabını bir solukta okudum. Korsan kitapçılarda 8 milyon liraya satılan bu değerli eseri hepinize tavsiye ederim. Tabii siz gidip de benim gibi korsanını almayın! Adam gi

yazı resim

Doğan Kitapçılık tarafından bastırılan Soner Yalçının, “Efendi” isimli kitabını bir solukta okudum. Korsan kitapçılarda 8 milyon liraya satılan bu değerli eseri hepinize tavsiye ederim. Tabii siz gidip de benim gibi korsanını almayın! Adam gibi bayılın parayı Doğan Kitapçılığa, Kelkit’in mümtaz evladı Aydın ağabeyim biraz daha bulsun yolunu.

Değerli yazarımız Soner Yalçın, Sabetay Sevi’nin izinden giden “Beyaz Türkleri(!)” veya bilinen adlarıyla “Selanik Dönmelerini” anlattığı bu eserinde, cidden titiz bir çalışma yürütmüş. Gerçi ufak tefek hataları yok değil değerli yazarımızın.

Haydi biraz ukalalık edip, bazı küçük hataları sayalım:

Yazarımız, “İttihadı Osmanî” adındaki cemiyetin kurucularından olan, İbrahim Temo’nun, Ohri’li olduğunu söylüyor ve Makedonya’daki Ohri şehrinin, Romanya’da olduğunu sanıyor. İbrahim Temo’nun, hayatının son yıllarını Romanya’da geçirmesi yazarımızın aklını karıştırmış olmalı. Gerçi İbrahim Temo, Ohri’li değil, Struga’lıdır. (Sayfa 60)

Değerli yazarımız, Fatin Rüştü Zorlu’nun dedesinin sonradan “İbrahim Paşa” adını alan bir Rus deniz subayı olduğunu yazıyor. Yazarımız yazdığına göre şüphesiz doğrudur. Ancak, Rusya’daki bir ihtilal girişimine karışan ve sonradan “Rus İbrahim Paşa” adını alacak olan bu şahıs, 1825 yılında Petersburg limanından ayrıldığı kruvazörü ile Artvin’e sığınmış(!)

Baltık denizinden yola çıkıp, Atlas okyanusuna açılıp, Manş denizini geçerek Cebelitarık Boğazından Akdeniz’e giren kaptanımızın, burada durmayıp Ege ve Marmara denizlerini de arkasında bıraktıktan sonra, İstanbul’a sığınacağı yerde, Karadeniz’e açılıp Artvin’e sığınması gayet ilginç! Sakın kaptanımız Rus Karadeniz donanmasında görevli olmasın? (Sayfa 120-121)

Birinci Balkan Savaşından sonra hiç olmazsa Bulgar işgalindeki Edirne’yi kurtarmak isteyen İttihatçıların, “Bulgarlara, Yunanlılara ve Sırplara savaş ilan ettiğini” yazan yazarımıza, zaten o tarihte Osmanlıdan kopardıkları yerleri paylaşamayan ve bu yüzden Bulgaristan ile savaşan Yunanlılara ve Sırplara neden savaş ilan ettiğimizi(!) birileri sormalı.

Yunanlılar ve Sırplar ile kapışan Bulgarların, Osmanlı kuvvetleri karşısında Edirne ve Kırklareli’nden çekildiği ve bu kentlerin savaşsız ele geçtiğini yazarın bilmemesi ise bir dereceye kadar normal. Çünkü ortaokul tarih kitaplarında bile bu konu kapalı geçilir. (Sayfa 175)

Yazarımız 1916 yılında, İstanbul’daki torunu Adnan’ı (Menderes) özleyen babaannesinin, İzmir’den Gülcemal vapuruna atlayıp soluğu İstanbul’da aldığını yazıyor ki, İtilaf devletleri donanmasının kontrolündeki Ege denizinde, Gülcemal vapurunun İzmir-İstanbul seferi yapması biraz palavra oluyor. (Sayfa 215)

Tabii bunlar kadı kızında bile bulunabilecek küçük kusurlar. Kitabı asıl ilginç kılan ise, Sabetayçıların kitabın yazılmasında bilgi yönünden yazara destek olmaları. Daha düne kadar bu konu bir tabuydu. Yazılı ve görsel basını elinde tutan bu yurttaşlarımız, kimsenin kendileri hakkında yazıp çizmesine, ekranda ahkam kesmesine izin vermezlerdi. Fakat gün geldi, mızrak çuvala sığmamaya başladı, onlar da ortaya çıkmaya karar verdiler anlaşılan.

Efendi kitabını okuyunca, bu kişiler için “Ne Efendi insanlarmış” demek geliyor insanın içinden. Yoksa kitabın yazılış amacı da bu mu? Yok canım!.....

Can Macit

Başa Dön