Saat 21:30 gibi...Eve dönüyorum...Günün yorgunluğunu kafamdan atmaya çalışırken, adımlarımı beni evime götürecek kaldırımda hızlandırıyorum...Sonra birden yavaşlıyorum..."Ne acelen var ki?" Yavaşlayıp etrafıma bakıyorum...Tanıdık bir ses, tanıdık bir nefes...Etrafta insanlar var ama...
Uzakta bir adam gözüme çarpıyor. Çöplerden bulduğunu arabasına koyuyor. Sonra bir diğer kartonu alıyor sıkıştırıp arabaya koyuyor. Kendimi o arabanın içine atmak geçiyor içimden. "Kendine gel!" diyorum kendime "Kendine gel! çok şükür ne var halinde?"
İçimde buruk bir tat var. İçimde sıkıntı oluşturan bir his dolaşıyor. Bunu hiç beğenmedim. Bir dişim ağrıyordu, çektirmiştim, kurtulmuştum. Demek bu ruh halinide çekip kurtulmalıyım. Demogoji yapıyorum kendime, kendime nazlanıyorum. Sabırda gerek tabii. Eve geldiğimde teybe bir kaset takıyorum. hani neşeli kıpır kıpır...Ritmine uyup neşeleneyim diye. Sonra etrafı dinliyorum, hiç ses yok.Önceden müziğin sesini duymak için biraz daha açardım. Şimdi ise kimse rahatsız olmasın diye epey kısıyorum. Hatta kapattım bile. Radyoyu açıyorum. İlk bulduğum frekansta Sezen AKSU'nun "Gülümse" adlı parçası çalıyor. Elimde olmaksızın aklıma geliyor sevgide yaşadığım düşkırıklıklarım, başarısızlıklarım, aldanışlarım, yaptığım hatalar, yapamadıklarım...Güz mevsiminin şu an öyle trajedik bir hali var ki, yüzünden makyajı akan palyalço gibi...
Sonra aklıma sen geldin...Nereden çıktı şimdi..?Aklıma gelişin anlamsız değil...Karanlık gecede, hani bulutları görmezsin ama bakmaya çalıştığın yıldızları kapattıklarından dolayı varlıklarını sezinlersin. Ama bir yıldız inatla onların arasından sıyrılıp çıkar ve parlar ya...İşte öyle oldu aklıma gelişin...Evet, evet...Geçmişe yapabileceğim -dolayısıyla kendime- en büyük iyilik bugünü ve geleceği elimden geldiğince iyileştirmek için çabalamak...İşte şimdi o hüzünbaz rüzgarlara set çekiyorum.
Her duyguyu hissetmek ve hissettirmek sağlıklıdır. Ama umutsuzluğa götürecek duygularada teslim olmamak gerekir. İşte şimdi umutsuzluğumla savaşıyorum. Güzel şeyler düşüneceğim söz!!!
Balkona çıkıp derin bir nefes alıyorum ve yavaş yavaş bırakıyorum.
Sabah oldu tekrar...Evden çıkmadan önce aşk merdivenin yanına gittim. Toprağı kurumuş. Çiçeklerden anlamam ama toprağını suladım. Nemli gibi oluncaya kadar bardaktan boşalttım suyu...Arkamı döndüm kapıdan çıkarken sanki hafifçe -uzaklardan gelen bir ıslık gibi- hışırdadı bir ses...O ses aşk merdiveninden miydi?