Masamın kenarından destek alan dirseklerim,elimde kalem,önümde bekleyen defterler,sensiz geçen her günün sonunda içimde kazdığım sayısız mezar...O mezarların toprağını boşaltırdım,yağmur yağardı ve o yağmur defterime düşerken hem harfleri birbirine düşürüp kavga ettirir hem de içimdeki toprağı çamura çevirirdi.Bense o çamura bulanmışlığıma rağmen kelimeleri kurtarıp sensiz geçen her günün hesabını yapmaya çalışırdım.Sonuçsa hep aynı;sen önceki günlerde olduğu gibi alacaklı bense çamura bulanmışlığımla borçlu...Yüreğimde ateşi hala sönmemiş bir ümitle hesap hatası arardım,tam bulduğuma inandığım anda bir zil sesi dağıtırdı dikkatimi,kalkar kapıya yönelirdim.Ne sorardım "kim o" diye ne de kapının dürbününden bakardım.Çünkü o zil her hata bulduğuma inandığım anda senin parmakların değmiş gibi iki kere kesik kesik çalardı.Kapıyı açardım kimse yok,kapatır geri dönerdim masama.Masam çamur içinde,kelimlerimdeki harfler kavgada benimse çamura bulanmışlığım.Vazgeçerdim hata aramaktan önce defterimi sonra ışığı kapatıp uzanırdım yatağıma.Her yer karanlık,aklımda bir zil sesi,unutmak istediğim hesaplar ve karanlığın ortasında beliren simden parıltılar.Bilirdim o parıltılardan biri sendin ama seni diğerlerinden ayırd edemezdim.Yeni bir arayış başlardı karanlığın ortasında;kulaklarımda bir uğultu,içimde sayısız mezar ve o simden parıltılar,içimdeki sayısız mezarlarda uyuyanlardı aslında.Karanlıkta karşılarlardı beni,usulca dağılırlardı gözbebeklerimde.Doya doya bakardım ama ayırd edemezdim seni,yüreğimse o karanlıkta yol gösterip yardım etmezdi seni bulmama.
Seninle hesabımı kapatamazdım,ben kapatamazdım her yanım çamur içinde,kelimelerimse firarlarla karışık bir kavgada ve seni taşıyan o simden parıltılar...Ne zaman alacaklı olacağıma inansam kapımda iki kere kesik kesik çalan o zil sesi peşine bir karanlık ve o karanlıktaki mezarlığın üstünde gezinen göz izleri...