Uyumsuz gecelerin şenşakrak sohbetlerinde, çocukların huzurla uyudugu kuru gürültüde, ben senden saklanmaktaydım. Cevapları bilinmeyen ve asla da bilinmeyecek olan çengel bulmacaların ucundan düşerken, kafam kanarken ve cebimde doktor için beş kuruş bile yokken aklıma sen geliyordun.
Kırılan kemiklerin iç gıcıklayıcı çıtırtısında ve bir gezginin sırt çantasında yada bir kuzgunun dal çatırtısında senin gölgeni kaybettim. Ağlayan çocukların çaresiz iç çekislerinde ve ayakkabısının arkasına basan yan kesicilerin boş ceplerinde ve hiç benim olmayan gökkubbeli düşlerde kendimi kaybettim.
Ne seni ne de kendimi aramak için güç bulamadığım jenaratörlerde, boş kalplerde, hissiz fahişelerde ve sayısız yıldızın süsledigi gecelerde bir an olduğum yerde kaldım ve olmadığim yerleri içimden sayarak son nefesim sandığım nefesi verdim. Ama sen almadın.