Kent ve İnsan

Şehri terk etmekle kurtulabilir misiniz yanıklarınızdan, kendinizi terk etmediğiniz sürece?

yazı resimYZ

Bekleyin gece olsun. Bırakın zaman aynı hızla ilerlesin ama sokaklar, kaldırımlar, arabalar dursun. İnsana ait ne varsa şehrinizde, sessizliğe bürünsün saatler ilerledikçe.
Yaşadığınız kenti bir de gece görün…
Sonra düşünün; Neleri götürdü sizden? Neleri, bu şehrin şimdi yapayalnız kalan sokaklarında yitirmek zorunda kaldınız? Nerde, ne zaman, neden ağladınız en çok? Kaç kez düşman oldunuz bu kente, kurtulmak için çırpındınız?

Bir de şimdi bakın şehrinize…
Karanlık sokaklarına, beton evlerine, yapayalnız caddelerine…
Bu şehir gecenin o vaktinde, yalnızlığınızı anımsatmadı mı size?
Tanıdık gelmiyor mu bir yerlerden, en az sizin kadar kalabalığın içinde kaybolmamış mı sizce? Bir anda tüm endamını yitirmiş masum bir çocuk gibi görünmedi mi gözlerinize?

Suçlu kim peki? Bir düşünün…
Düşmanlığınız hala bu kente mi yoksa bu kente sizi düşman edenlere mi?
Nerde ‘kimlerle’ gülümsemiştiniz en son?
‘kimlerle’ kendinizden geçercesine eğlenmiştiniz?
Hangi sokakta ‘kimin’ elini tutmuştunuz sıkıca?
‘kim’ nerde terk etmişti sizi?
‘kimlerle’ karşılaşmak zorunda kalmıştınız her köşe başında?

Yaşadığınız kenti bir de gece görün…

Bu kent size ne kadar düşman olabilir?
Neleri çalabilir sizden, siz izin vermediğiniz sürece?
Şimdi kalabalığından yoksun, insanlarından arınmış bu şehir, gecenin bu yarısında en fazla ne yapabilir size?
Bir düşünün…

Şehri terk etmekle kurtulabilir misiniz yanıklarınızdan, kendinizi terk etmediğiniz sürece?

Başa Dön