Zaman geçtikçe, korkuyoruz. Yaşlandıkça, büyüdükçe. Yarınlar bugüne dönüşüp avuçlarımıza döküldükçe, geç kaldıklarımızı anımsıyoruz bir bir. Evlenip çoluk çocuğa karışanları izliyoruz. Hayallerinin peşinden koşmak yerine, çalışıp kazananları. Bizden daha iyi hayat yaşayanları yani, bizim hiç sahip olamadıklarımıza sahip olanları.. Neden burda olduğumuzu soruyoruz kendimize? Kim olduğumuzu ve kim olmak istediğimizi bir zamanlar. Sustuğumuz zaman anlıyoruz, boşuna geçmiş anları. uzak kaldığımız zamanlar, yalnızlık, avuçlarımıza dökülen gözyaşları, tek başımıza göğüslemek zorunda kalırken herşeyi, etrafa saçtığımız tebessümler, şimdilerde kimselerin inanmadığı...
Cesur muyduk? Bundan mıydı kalıbımıza sığamayışımız? Yanlış masallar mı dinledik ya da yanlış mı anladık anlatılanları? "Böyle olmamalıydı" diyorsak şimdi, başka şeyler ummuş olmalıyız hayattan. Günlüklere sığmayan hayat bir başkasının gözünde beyhude akmış sayılıyorsa, boşa yaşamış olmalıyız o zaman!
Kağıttan gemilerde büyüdük biz. "İstersen, olur her şey!" diyenlere inandık, istedik, olmadı hiç bir şey!