Şiirden kopuyor acısı en derin yaraların. Şiir; düşündüğünü yazamıyor artık!
Uysal yanlarını kırıp kalemin, idam sehpasında son dileğini bekliyor şair...
Deprem olmuş düşünde, yıkılmış koca bir şehir!
Bir adam gitmiş, sonra biri daha!
Bayram sabahında hüzün açan yaslı yüreği iniltide,
Evlat acısı gibi taşıyor içinde şair, katlettiği son şiiri de...
Aslında aşk, şairin dizi dibinde; Şair sorgusuz sualsiz seviyor diye, fahişelerini de..
Ustaca doğruluyor şair, düştüğü sanılan yerde!
Sevişti diye kelimeyle, zinadan sabıkalı,
Piçler doğuruyor kalemden, her biri bir diğerine gebe!
Kağıdın bekareti düşünce beyaz örtüye,
Susuyor şair huzurla; nokta koyarken şiir, gerçek sandığı her şeye...
Sonra ikindi nöbetinde bir sağanak,
Zamandan çaldıklarıyla büyüyor şiir, ağır aksak!
Her aşktan bıçaklanmış paramparça göğsüyle,
Gözyaşlarıyla yıkanıyor şair,
"Uc nokta"ların koynunda çırılçıplak!
Öldü diye bilenlere inat, yazıyor kalem, gece gündüz,
Cayır cayır yanıyor parklar!
Kendi infazına tanık,
Kendi aleyhine şahit yazılıyor şair,
Beraat etmemek için hiç bir günahtan!
Ecel terden sırılsıklam;
Hiç bir şairin yüreği baki değildir, içindeki acı kadar!