Yazmaktan çekindiğim bir konu bu...
Düşününüp düşünüp bıraktığım, yazamadığım..
Beynimin söz geçiremediği, parmaklarımın klavyenin tuşlarına gidip geri çekildiği bir an...
Bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olan, bildiklerini bilmezden gelen, gerçeği kendi çıkarına göre alan insanların çoğaldığı, yazdığı, yorum yaptığı bir çağ bu...
Medyanın insanları istediği gibi yönlendirdiği, istediğini rezil istediğini vezir ettiği iletişim çağındayız.
Düşüncelerini empoze etmeye çalışan, ırkçı/kapitalist medyada alan bulmuş, internet sayesinde alanını genişletmiş bu medya-ateşçilerinin hedefi, okurlar, dinleyiciler, izleyiciler, net sörfçüleri, hızı seven ileticiler, gözlemeyi seven masumlar, öğrenme, bilme, özümseme hakkı olan insanlardır.
Bu tipler , biraz kaba tabirle atıp tutarak, yönlendirerek insafsız yargılamalarda bulunurken birilerine bilerek ya da bilmeyerek hizmet ederler.
Bu onlar için siyasi bir duruş, bir düşünce, bir eylemdir. Ruhlarının temel savunma mekanizmalarından biridir.
İnsanlarla , bir kedinin yün yumağıyla oynaması gibi oynayıp zevk alanlardır.
Onlar için gerçek bilgi, doğru söz önemli değildir.
Önemli olan insanların yazdıklarına nasıl tepki verdiğidir.
Ne kadar yanıltır ne kadar kandırırlarsa başarılı olurlar. Bunun içindir ki her habere düşünmeden dalarlar, hemen yorum yazıp akıl veriler. O olaydaki kişilere hakarete varan saldırılarda bulunurlar.
Akıl- mantık, gerçek-doğru çerçevesinde bu kişilere yanıt verilirse omuz silkip görmezden, duymazdan gelip kendi dar pencerelerinden saldırmaya devam ederler. Yüzsüzdürler, pervasızdırlar. Tek bildikleri alttan vurmaktır.
Doğruları öğrenme hakkı olanlara koyun diye bakarlar. Doğruları inatla söyleyenlere türlü yakıştırmalarla, iftiraya varıncaya kadar kalemlerini kullanmaktan çekinmezler.
Gerçekleri yazan aydınları hedef gösterip karanlıkla , cehaletle beslenen insanların aklını çelerek geri dönüşü olmayan olaylar çıkarırlar.
Her zaman kendileri haklıdırlar. Dünya onlar için yaratılmıştır. Onlar doyumsuzdur. İnsanların felaketleri onların akşam yemeğidir. Onlar sorunun olduğu yerdedir. Çözümden kaçarlar. Yıkıcıdırlar. Bir şey yapmasını, onarmasını bilmeyenlerdir.
Aşık Veysel şu dörtlüğünde bu tipleri ne güzel özetlemiştir:
“ Kar suyundan süzen çeşme gül olmaz
Gül dikende biter , diken gül olmaz
Dız dız eden her sineğin bal'olmaz
Peteksiz arının balı yalandır”
Bunlar peteksiz arılardır. Birileri bunları dikkate almadığında esameleri okunmaz. Beslenme kaynakları kesildiğinde bir hiç olurlar.