Mendil Satan Ellerin, Gözlerinin İfadesidir.

Ellerin acı katmıştı yüreğime. O çocuğun gözlerinde aramıştım seni. Sen yoktun. Çünkü senin gözlerini ben hiç görmedim. Bir yağmur altında, ıssız kaldırımlarda mendil satan ellerine hiç rastlamadım.

yazı resim

Mendil Satan Ellerin, Gözlerinin İfadesidir.
Mehmet Ali Güney

‘’Sokak Çocuklarına’’

Susmak ile konuşmak arasında tercih yapmanın saçlarım kadar berbat bir durum arz etmesine isyan ettim. İsyan; Üç noktanın yan yana dizilmesidir. Bunca lafın ifade edilmesi savruk yaşamın savruk şekilde yazıya dökülmesi, ne yaptığımızı bilmeden küfretmemiz noktaların içeriğidir. Uzaklaşma hakkını elde bulundurmak en doğal hadisedir. Hayatla özdeştir. Tutkudur uzlaşma sevgi kadar. Tatlı çocuk diyecek kadar masum ve doğaldır. Parmakla gösterirken bulutları yağacak yağmuru beklemektir. Hayallerin ötesinde yaşamak dar gelir insana. Kalbin derinliklerindeki duygular kör olası kelimelere hapsedilir. Hüzünlerin gözlere yansıması insanları ürkütür. Samimi duygu taşımayanlar samimi eleştiriler üretir. Dürüstçe yaşayanlar günahsızlıkla suçlanır. Acı çekmemiş insanlar şefkat belirtileri gösterir.
İsyanını kucağına basmış yalınayak bir çocuk yol kenarında mendil satarken suskun gözleriyle bakınıyordu; toplumun iğrenç, koşturmalı, yalancı ayaklarına... Hava yağmaya başlamıştı. İnsanlar sığınacak yerler arıyorlardı. Bense yağmurun sesine sığınarak yürüyordum. Ben ıslanmıyor taşıdığım bir şeyler ıslanıyordu. Bir parça hüzün bir parça seni taşıyordum. Bir an başım kaydı, yana düştü. Gerilere gittim, çocukluğuma, ağladığım yerlere, ilk şiirimi yazdığım geceye, sigaraya başladığım yerlere, ilk şiirimi yazdığım yağmura, ilk seni gördüğüm güne gittim. Hepsi acıydı. O an siluetler doldu gözlerime, yağmurlara karıştım.
Hava yine yağmurluydu. Oluklardan, çıldırmış sular boşalıyordu. Arabalar suları yarıp gidiyordu. O an seni görmüştüm. Gözyaşlarının aktığı yerler hariç kir içinde kalmış bir yüzü sorguluyordun. Sesine hafiften şefkat katarak modern ellerinle okşamaya çalışıyordun. Keyifli bir hayattan bıkmış edalarla çocuğun saçlarını çekiştiriyordun. Ellerin acı katmıştı yüreğime. O çocuğun gözlerinde aramıştım seni. Sen yoktun. Çünkü senin gözlerini ben hiç görmedim. Bir yağmur altında, ıssız kaldırımlarda mendil satan ellerine hiç rastlamadım. Susmuştum o siluetler karşısında. Susmakla konuşmak arasında tercih yapmanın saçlarım kadar berbat bir durum arz etmiş olsa da işte buydu: Konuşmanın en acımasız çekiciliği......

Başa Dön