"“Bir yazar için 'ilham perisi' dediğiniz şey, çoğunlukla sadece kahve makinesinin bozuk olmasıdır.” – Mark Twain"

Nebimiz Muhammed'in Kuran'ı Kendi Çıkarları İçin Yazdığına Yönelik İddialara Karşı Bir Değerlendirme

Kuran'ın ilahi kaynağını sorgulayan ateist ve deist iddialarına karşı bir savunma. Metin, Nebimiz Muhammed'in kişisel çıkarları için Kuran'ı yazdığı iddiasını, özellikle çok eşlilik konusunda eleştiriyor. İslam öncesi Arap toplumunda zaten var olan çok eşliliğin Kuran'da sınırlandırıldığını vurgulayarak bu iddiaların hem tarihi gerçeklerle hem de Kuran'ın içeriğiyle çeliştiğini savunuyor.

yazı resim

**Ateist ve deistlerin, Kuran'ın ilahi bir kitap değil, Nebimiz Muhammed tarafından kendi hevasına uygun şekilde yazıldığına dair bazı iddiaları bulunmaktadır. Bu iddialar, genellikle kişisel çıkarlar, toplumsal baskılar veya dini yanlış anlamalar sonucu ortaya çıkmış görüşlerdir. Ancak bu iddiaları derinlemesine incelemek, iddiaların hem İslam'ın temel öğretileri hem de Kuran'ın içeriğiyle çeliştiğini gösterir. Nebimiz Muhammed'in çok eşli evlilikler yapabilmek için Kuran'ı yazdığı iddiası, oldukça yaygın bir savdır. Ancak bu iddianın doğruluğu, hem İslam öncesi toplumun yapısı hem de Kuran'daki ayetler ile çelişmektedir. İslam öncesi Arabistan'da, bir erkeğin çok eşli evlilik yapması yaygın bir uygulamaydı. Bu bağlamda, Nebimiz Muhammed'in çok eşli evlenmeye yönelik bir çaba harcamasına gerek yoktu. Aksine, Kuran’da evlilikler için bazı sınırlar getirilmiştir. Ahzab Suresi 52. ayetinde, "Bundan sonra başka kadınlar sana helal değildir. Ve bunları güzellikleri hoşuna gitse dahi başka eşlerle değiştiremezsin. Yeminle sahip oldukların hariç ve Allah her şey üzerine gözetleyicidir." (Ahzab, 52) denilmektedir. Bu ayet, Nebimiz Muhammed’in evliliklerine sınırlama getirmesi gerektiğini belirten bir düzenlemeyi ortaya koymaktadır. Zaten çok eşli evlilik hakkına sahip olan bir kişinin, böyle bir düzenlemeyi kendi lehine yazması mantıklı değildir. Aksine, Nebimiz Muhammed’in bu ayetle, çok eşliliği sınırlandırarak toplumsal denetimi sağladığı görülmektedir. Bir diğer iddia ise Nebimiz Muhammed'in zenginlik elde etmek için ganimetlerle ilgili ayetler yazdığı yönündedir. Bu iddia, Kuran'ın temel öğretilerine ve Nebimiz Muhammed’in yaşam biçimine aykırıdır. Bakara Suresi 219. ayetinde, "Sana örtenden ve kumardan sorarlar de: Onlarda büyük günah ve insanlar için faydalar vardır. Ve onların günahı yararından daha büyüktür. Ve sana neyi infak edeceklerini soruyorlar de: Af'ı. Allah size ayetleri böyle açıklıyor. Umulur ki düşünürsünüz." (Bakara, 219) buyrulmaktadır. Ayrıca, Kuran'da mal biriktirmenin yasaklandığı ve infak etmenin, zekat ve sadaka vermenin vurgulandığı birçok ayet bulunmaktadır. Eğer Nebimiz Muhammed, kişisel çıkarları için zengin olmak isteseydi, bu tür infak ve zekat gibi müesseseleri emretmezdi. Ayrıca, Kuran'daki ganimet ayetlerinde de, ganimetin Allah’a ve Resul’e ait olduğu, dolayısıyla bu malın halk arasında eşit bir şekilde dağıtılması gerektiği vurgulanmaktadır. Örneğin, Enfal Suresi 41. ayetinde, "Eğer doğru ile yanlışın ayrıldığı gün iki topluluğun karşılaştığı günde Allah'a ve kulumuza indirdiğimize inanmış iseniz bilin ki şüphesiz elde ettiğiniz ganimetin beşte biri sadece Allah'a ve elçisine ve yakınlara ve yetimlere ve miskinlere ve yol oğlunadır. Ve Allah her şeye gücü yetendir." denilmektedir. Buradan, Nebimiz Muhammed’in, kişisel çıkar amacıyla ganimet toplamak yerine, bu malların Allah'ın rızası için doğru bir şekilde dağıtılmasını istediği anlaşılmaktadır. Ateistlerin öne sürdüğü bir başka iddia ise, Nebimiz Muhammed’in güç ve iktidar elde etmek için savaş ayetlerini yazdığıdır. Ancak bu iddia da Kuran’ın genel mesajıyla çelişmektedir. Nebimiz Muhammed, İslam’ı tebliğ etmeye başladığında, müşrikler tarafından yoğun bir şekilde reddedildi ve çeşitli baskılara maruz kaldı. Bu sebeple, Kuran’da savaşla ilgili ayetler, sadece savunma amaçlıdır. Hac Suresi 39. ayetinde, "Savaşılan kimselere zulme uğramaları nedeniyle izin verildi. Ve şüphesiz Allah onlara yardım etmeye gücü yetendir." (Hac, 39) denilmektedir. Burada, müminlere sadece kendilerine yönelik saldırılara karşı savunma hakkı tanınmıştır. Ayrıca, Tevbe Suresi 6. ayette, "Ve eğer ortak koşanlardan birisi sana sığınırsa sığındır ki Allah'ın sözünü işitsin sonra onu güvenli bir yere ulaştır. Çünkü işte onlar bilmeyen bir halktır." (Tevbe, 6) denilerek, barışçıl bir yaklaşım da benimsenmiştir. Bu, Nebimiz Muhammed’in, savaş için değil, savunma ve barış için mücadele ettiğini ortaya koymaktadır. Bir başka yaygın iddia kölelik iddiasıdır. Ancak Nebimiz Muhammed Kuran’ı kendi çıkarları için yazmış olsaydı, köleliği kaldırmak gibi bir adım atmayacaktı. İslam, köleliğe karşı bir duruş sergileyerek, kölelerin özgürleşmesini teşvik etmiştir. Kuran, köleliğin kökenini reddetmez, ancak kölelerin azad edilmesi için çeşitli yollar sunar. Bakara Suresi 177. ayetinde, "Yüzlerinizi doğu ve batı tarafına çevirmeniz takva değildir. Fakat takva kişinin Allah'a ve ahiret gününe ve meleklere ve kitaba ve nebilere inanmasıdır. Ve sevdiği malını yakınlara ve yetimlere ve yoksullara ve yolda kalmışlara ve isteyenlere ve boyunduruk altında olanlara vermek, salatı kılmak, zekatı vermek, andlaşma yaptıkları zaman andlaşmalarını yerine getirmek zorluklarda ve zararda ve felaket zamanında sabretmektir. İşte onlar doğru söyleyen kimselerdir. Ve işte onlar takva sahipleridir." buyrulmuştur. Ayrıca, kölelerin serbest bırakılması için ödeme yapılması gerektiği vurgulanmıştır. Eğer Nebimiz Muhammed, kendi iktidarını pekiştirmek için Kuran'ı yazmış olsaydı, köleliğin devam etmesine zemin hazırlayacak bir yaklaşım benimsemesi beklenirdi. Ancak o, kölelerin özgürleşmesini sağlayacak düzenlemeler getirmiştir. Son olarak, bazıları Nebimiz Muhammed’in, evine gelenlerden rahatsız olduğu için "Nebinin evlerine girmeyin" gibi bir ayet yazdığını öne sürmektedir. Ancak bu iddia, İslam'ın nezaket anlayışıyla çelişmektedir. Ahzab Suresi 53. ayetinde, "Ey iman edenler! Vaktini gözetleyici olmaksızın yemeğe size izin verilmesi dışında nebinin evlerine girmeyin fakat çağrıldığınız zaman girin…" (Ahzab, 53) denilmektedir. Bu ayet, aslında Nebimiz Muhammed'in kişisel hayatına saygı gösterilmesi gerektiğini vurgulamaktadır. Buradaki amaç, hem Nebimiz Muhammed'in rahatını sağlamak hem de toplumsal ahlakı korumaktır. Nebimiz Muhammed, evine gelen ziyaretçilere karşı nezaketli bir tutum sergilemiş, ancak aynı zamanda bu durumun toplumsal bir düzen gerektirdiğini belirtmiştir. Nebimiz Muhammed'in Kuran'ı kendi çıkarları doğrultusunda yazdığı iddiaları, hem Kuran’ın mesajıyla hem de Nebimiz Muhammed'in yaşam tarzıyla örtüşmemektedir. Kuran, İslam'ın temel öğretilerini açıkça ortaya koyan bir ilahi kitaptır ve Nebimiz Muhammed, sadece bu mesajı insanlara ileten bir elçidir. Ateistlerin veya deistlerin ortaya koyduğu iddialar, İslam'ı özünden saptırmalarının ve dini yanlış anlamalarını yansıtmaktadır. Kuran’daki her ayet, doğru bir şekilde anlaşıldığında, Nebimiz Muhammed’in Kuran’ı kendisi için yazmadığı ve Kuran’ın ilahi bir kaynak olduğu gerçeği net bir şekilde ortaya çıkmaktadır.
**

Yorumlar

Başa Dön