Niyetçi

Çocukluk- gençlik arası yıllardan birinde yaşananlardan...

yazı resimYZ

Niyetçi

Yaz, kış hiç eksikliğimizi çekmeyen bir köşemiz
vardı. Bütün bir grup yani on kişi her akşamüstü
okuldan çıkan orada alırdı soluğu. Eski mahallelerde
nasıl çeşmebaşları bir buluşma noktası ise bizim de
kesişme noktamız o köşe idi. Yaz tatillerinde orada
buluşulur, yapılacak birşey yoksa sinemadan, futbol-
dan, siyasetten akla ne gelirse konuşulur, tartışılır-
dı. Harçlıklarımızı denkleştirebilirsek Şehzadebaşı
sinemalarına kaçardık, bir tramvaylık işti... Yüksek
perdeden konuştuğumuzda pencereler açılır,
şikayetler başlardı. " Hadi biraz da başka köşeye
gidin. Kafamız şişti bee ! " Bu şikayete mahallenin
bakkalı ve manavı da arka çıkmakta gecikmezdi.
" İş yapamıyoruz. Müşteriler kaçıyor vallahi ! " Tüm
bu tip çıkışları büyük bir pişkinlikle karşılar, delikanlı
kafalarımızla sohbete devam eder, bazan da heye -
canlı konuşmalarımızla memleketi kurtarırdık(!)
Bu güzel köşemizin bir başka konuğu daha vardı.
Günde iki kez gelir, cep harçlıklarımızı üç, beş da -
kika içinde gözümüzün içine gülerek alır giderdi.
Biz ona Niyetçi adını takmıştık. Kırmızı, lekeli bir
bavulu andıran tezgahını her açışında içindeki
Tutti Frutti yazılı kocaman çukulatalalara bakar,
bir tanesi de niyetten çıksa bari diye iç geçirirdik.
Hacı adını taktığımız bu yaşlı adam olsa olsa, kalsa
kalsa Saray döneminde yaşamış bir haremağasının
ya da ona benzer bir hizmetlinin soyundan olmalıy-
dı. Ama helal olsun Hacıya sokaklarda dilencilik yap
mamış, ekmeğini taştan çıkarmıştı işte !
Bavulu açılınca size kazı kazan misali bir karton göz
kırpardı. Kartonun üstünde yuvarlak delikler, hepsi-
nin üzeri rengarenk yaldız kaplı olurdu. On kuruş
vererek bir yuvarlağı kazımak ve bir yıldız işaretini
bulmaya dayanan bu lotaryadan çikolata yediğimiz
günler az, harçlıklarımızı kaptırdığımız günler ise
oldukça çoktu. Böyle günlerden birinde çekmiş
çekmiş sıfırı tüketmiştik. Herkes birbirine bakıyor
du. Niyetçi Hacı amca, ceplerini dolduran on
kuruşlarımızla şenlenmiş gitmeye hazırlanı -
yordu. O sırada bizim Tilki Yılmaz, Durun sıra ben de
demez mi ! Çöktü Hacı'nın başına... kendi kendine
birşeyler sayıyor... sağdan dördün ikisi diyor ve
" Aç şunu Hacı " diyor. Hacı, iğnesinin ucuyla yaldı-
zı kazıyor. Bir yıldız işareti ! Şunu aç Hacı, Hacı açı-
yor. Bir yıldız daha. Yine yukardan aşağı, soldan
sağa birşeyler sayıyor Tilki. Aç diyor, açılan yuvar -
laktan bir yıldız daha. Çukulatalar beş oldu. Hacının
arap suratı kırmızıya döndü. Terler akıyor alnından.
Tilki bi de şunu aç bakalım, diyor. Onun da altından
bir yıldız.
Öğle güneşi tepemize doğru yükselirken Niyetçi
Hacı ile Tilki Yılmaz arasındaki çikolata savaşı son
buluyor, ellerimiz çikolata, ağızlarımız çikolata do -
luyordu. Neşemiz görülmeye değerdi doğrusu !
Bu arada tezgahını toplayan Hacı, sessiz, soluksuz
aramızdan ayrılıyordu.
Aramızda tilkiler çoktu. Bu işten şüphelenen arnavut,
tilkiye döndü.
- Ne iştir bu tilki, arka arkaya on çikolata ? Şans mı
diyeceğiz yani şimdi buna ?
- Valla şans... siz boşları çekerken bir ara baktım
Hacının cebinden birşey düştü..Bir kağıt parçası..
aldım, baktım. Bizim bu lotaryanın yıldız planı..
Şans işte ağbim ! demez mi.

Başa Dön