Hasret Gültekin dinliyorum şimdi, kahvem, sigaram… an be an zihnimde yankısı Hasret Gültekin’in sesi… Hatırlamazsın muhtemelen ve bu nedenle de muhtemelen anlayamazsın. votka – enerji, senin koltuğun, senin evin… garip bir iç sıkıntısı. Anlayamadığım bir burukluk. O yüzden yazıyorum sana. Kurtulmak için!
Elbet derdim sorgulamak değil ve elbet – ve elbet geldiği gibi gidecek içimdeki kıpırtı. Şimdi nerden çıktı bu bilmiyorum. PMS de, melankoli de, densizlik de… hatta dur, hiçbir şey söyleme! Böylesi daha iyi. Çok daha…
İnandığın şeylere inanmıyorum. Büyüye, içimde bir çocuk yaşadığına… dur, dur, dur girmemeliyim bunlara! Anlamı yok…
Aşk değil bu eminim. Hissettiğim şey bir kadının bir erkeğe hissedebileceklerinin en güçlüsü değil. Ama işte, kahve – sigara ve Hasret Gültekin… en çok Hasret Gültekin.
Her neyse, demeyeceğim… “her neyse” diye bir şey yok… canı cehenneme de demeyeceğim, öfke kırıntıları görmüyorum klavyeye dokunan parmaklarımın sinir uçlarında…
Ben sana ne demeliyim şimdi?
Demeliyim ki; şu evren üzerinde sahibine ulaşmayan tek bir kelime bile kalmamalı… al, oku…
Kelime verenlerin çok olsun…
Hoşkal….
O'na...
Ben sana ne demeliyim şimdi? Demeliyim ki; şu evren üzerinde sahibine ulaşmayan tek bir kelime bile kalmamalı… al, oku…